Adnan Oktar'dan Kamuoyu Duyurusudur
Çok defa kamuoyu duyurularımızda ve dilekçelerimizde yer verdiğimiz gibi, müvekkil Adnan Oktar'a yönelik uygulanan kumpasın mimarları, bu kumpas için kullandıkları bazı kişileri devreye sokarak, müvekkile yönelik ölüm tehditlerini gündeme getirmişlerdir. "Müvekkilin buhar olacağı, bir daha gün yüzü göremeyeceği, cezaevinden sağ çıkamayacağı" şeklindeki beklentilerini dile getirmekten çekinmemişlerdir. Tüm bunlar olurken, kumpas adına başından beri kullanılan bir kısım kiralık basın da sessiz kalmamış, “cezaevinde ölecek, yok olacak, bitti, artık dönüşü yok” gibi temenni ve propagandalarını sıklıkla gündeme getirmişlerdir.
Söz konusu kesim, 7 yıldır bir kumpas dahilinde cezaevinde olan, Türkiye'nin dört bir yerine sürgün edilerek kendisine sözde eziyet edilmek istenen müvekkile yönelik tuzağın amacını aslında açıkça göstermişlerdir. Müvekkili susturma, sindirme ve hatta yok etme amaçlı bu kumpas, derin devletin kirli stratejisini tekrar gözler önüne sermiştir.
Ancak GEÇEN ZAMAN BU KİŞİLERİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMADIĞI GİBİ, DURUMU TAM OLARAK TERSİNE ÇEVİRMİŞTİR:
Müvekkilin genç ve dinç görünümü, müvekkilin vefatını bekleyenleri dehşete düşürmüştür:
Yapılan sayısız zulmün ve cezaevinde geçen 7 yılın ardından müvekkilin cezaevinde çektirmiş olduğu SON FOTOĞRAFLAR, MÜVEKKİLİN ÖLÜMÜNÜ ARZULAYANLARI DEHŞETE DÜŞÜRMÜŞTÜR. Geçen bu 7 yılın müvekkili yıpratmasını bekleyenler, bu açık gerçek karşısında büyük bir ŞOK YAŞAMIŞ ve CİDDİ BİR ÇÖKÜŞE UĞRAMIŞLARDIR. Çünkü her fırsatta yaşadığı olayların ve haksız yere bulunduğu cezaevi ortamının kendisi için bir imtihan ve rahmet olduğunu söyleyen, kendisinin Mehdi'nin izinde olduğunu belirten ve Allah'a müthiş bir tevekkül ve sevgi ile kararlı yoluna devam eden müvekkil, Hz. Yusuf'un yaşadığı kaderin benzerini yaşayarak geçirdiği bu dönemde, ÇOK DAHA GENÇLEŞMİŞ, ÇOK DAHA DİNÇ HALE GELMİŞ, BU SÜRE BOYUNCA HİÇBİR SAĞLIK SORUNU YAŞAMAMIŞ, ADETA 10-15 YAŞ GENÇLEŞMİŞTİR.
Müvekkilin fotoğraflara yansıyan bu çarpıcı görünümü, basında ve sosyal medyada günlerce gündem olmuş ve gerek basın mensupları gerekse vatandaşlarımız, BU GENÇLİK, DİRİLİK VE ZİNDELİK KARŞISINDA ŞAŞKINLIKLARINI VE HAYRANLIKLARINI DİLE GETİRMEKTEN KENDİLERİNİ ALIKOYAMAMIŞLARDIR. Buradaki olağanüstülük, herkes tarafından takdir edilmiş bir durumdadır. Sayısız zulüm ve sürgün ile cezaevinde geçirilmiş 7 yılın, bir insanı böylesine genç, etkili, güzel ve zinde hale getirebilmesi kuşkusuz ki mümkün değildir. Müvekkile göre bu, zulmedenlerin zulümlerinin Allah'ın dilemesiyle mutlaka geçersiz olduğunun ve olacağının göstergesidir.
Müvekkilin buhar olmasını isteyen, onu çeşitli tuzaklarla sindirmeye çalışan pek çok kişi ecelleriyle Hakkın rahmetine kavuşmuşlardır:
1979 yılında İstanbul’a gelip ilmi mücadelesine başladığı günden bu yana müvekkil aleyhinde çok defa kumpaslar kurulmuş, kumpas ürünü olan sahte suçlamalarla dosyalar açılmış, kendisi tutuklanmış, akıl hastanesine konulmuş, ölümle tehdit edilmiş, hatta 9 defa da alenen suikast girişimiyle karşı karşıya kalmıştır.
Müvekkile, 1986 yılında yapılan kumpas sonrasında onlarca yıl ceza istenmiştir. 1999 operasyonu ile tertiplenen kumpas sonucunda yine onlarca yıl ceza istenmiştir. Bütün bu kumpasları düzenleyenler ve müvekkilin cezaevine girişinden dolayı mutluluk duymuş olan kişiler, MÜVEKKİLİN ASLA CEZAEVİNDEN ÇIKAMAYACAĞINA İNANMIŞLARDIR.
Bu süreçte;
- Kumpasları tertipleyenler;
- Yalan haberler yaparak karalama kampanyaları yürütenler;
- Sahte tanıklar oluşturarak hakkında iftira konuşmaları yaptıranlar;
- Yalan beyanları kimi zaman baskı altında kaldığı için kimi zaman da sırf kişisel öfke ve kıskançlıklarından dolayı verenler;
- Hiçbir sağlık sorunu olmadığı halde sırf inancından ve sunduğu eserlerden dolayı müvekkili akıl hastanesine gönderenler;
- Akıl hastanesinde “buradan çıkmak istiyorsan akıllı olacaksın” diyenler;
- Akıl hastanesinde olduğu süre boyunca;
- Doktorlarla hemşirelerle görüşmesini yasaklayanlar,
- Cezai ehliyeti olmayan en ileri derecede akıl hastalarının yanında tutanlar (müvekkilin akıl hastanesinde bulunduğu süre boyunca bulunduğu yerde 7 kişi hastalar tarafından darp edilerek öldürülmüştür),
- Ayağından zincir ile yatağa bağlanması emrini verenler,
- Sigara dahi içmeyen, alkol kullanmayan, haramdan sakınma konusunda çok titiz olan müvekkil hakkında "kokain kullanıyor" diye yalan manşet atanlar;
- Bu yalan manşeti öne sürerek evine operasyon düzenletenler;
- Evinde sözde arama yaparken kütüphanedeki yüzlerce kitabın arasında elini attığı kitabın içinde adeta kendi eliyle koymuş gibi kokain paketi bulduğunu söyleyip sonra evin başka hiçbir yerini aramadan müvekkili gözaltına alıp emniyete götürenler;
- Emniyette bulunduğu sırada verdikleri yemeğin içine kokain karıştırarak (Emniyette karıştırıldığı Adli Tıp tarafından tespit edilmiştir) kanından kokain çıkmasını sağlayanlar;
- Tıpkı Hz. Yusuf’a olduğu gibi kadınları organize ederek müvekkile cinsel saldırı suçlamalarıyla iftirada bulunanlar;
- Kıskançlık ve öfke dolu bir üslupla müvekkilin “ölmesi gerektiğini” söyleyenler;
- Kamuoyunu galeyana getirmek için en akıl almaz iftiraları kesintisiz olarak manşetlere taşıyanlar;
- Müvekkil ve arkadaşlarının masum olduklarını bildikleri halde cezaevinin küflü koğuşlarında binlerce yıllık haksız cezalarla tutulmalarından için için sevinç duyanlar
ve bunun gibi haksızlık ve hukuksuzluklara katkıda bulunan daha pek çok kişi, bu süreçlerin ardından KENDİ ECELLERİYLE HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞMUŞLARDIR. Aralarında çok fazla siyasinin, gazetecinin bulunduğu bu liste, şaşırtıcı derecede uzundur. O dönemde müvekkile karşı açık bir karşıtlık ve düşmanlık besleyen ve müvekkilin hapisten çıkmasını hiç istemeyen bu kişiler; ŞU ANDA HEP BİRLİKTE AYNI YERDEDİRLER.
Müvekkil, bu kişilerin sağlıklarında hep onlara şefkat ve sevgiyle yanaşmış, hiçbir zaman onlara karşı bir kin beslememiş, onlara karşı daima affedici bir tavır içinde olmuştur. Çünkü müvekkil, yaşadığı her olayın Allah’ın yazdığı sonsuz güzel bir kaderin parçası olduğuna ve her birinin kendisi için büyük hayırlar içerdiğine inanmaktadır. Müvekkil tüm bu aşamalardan geçerek güçlenmiş, güzelleşmiş, derinleşmiş, dinçlik ve gençlik kazanmış, sevenleri artmış, Allah’a yakınlaşmış ve hayır üstüne hayırla kuşanmıştır. Müvekkile kötülük yapmak amacıyla yola çıkanların her biri müvekkilin iyiliğine vesile olmuştur. Bu da müvekkil için bir şükür vesilesidir.
Mehdi'nin hapsedileceği bildirilmişken, kendisini bir Mehdi talebesi olarak gören müvekkil, dışarıda olmak istemez:
Mehdi ile ilgili hadislerde ve Musevi kaynaklarda, Mehdi'nin zuhurundan önce HAPSEDİLECEĞİNE dair izahlar bulunmaktadır. Hadislere göre Mehdi'nin iki ayrı gaybet (hapis) dönemi bulunmakta ve ikincisi daha uzun sürmektedir.
Konuyla ilgili hadisler şu şekildedir:
AL-İ MUHAMMED'İN KAİM'İNİN (HZ. MEHDİ (AS)'IN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR... (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
"Bu kıyamın sahibinin (Hz. Mehdi (as)'ın) iki gaybeti vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: "Öldü." Bazıları diyecek ki: "Öldürüldü." Bazıları diyecek ki: "Gitti..." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)
SONUNDA BENİM EVLATLARIMDAN BİRİ (HZ. MEHDİ (A.S.)) HALKIN GÖZLERİNDEN GAYBA ÇEKİLECEK. Halk ONUN KAYBOLDUĞUNU, ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ VEYA ÖLDÜĞÜNÜ söyleyecek. Sonra fitne doğacak ve belalar inecek, kavmiyetçilik taassubu dirilecek, halk dininde yolunu kaybedecek. (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 163)
Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: "Mehdi benim evlatlarımdandır, ONUN GAYBET DÖNEMİ OLACAKTIR. BU DÖNEMDE ÜMMETTEN BİRÇOĞU DALALETE DÜŞECEKTİR. O, PEYGAMBERLERİN NİŞANELERİYLE (alamet, işaret) GELECEK... (Kemal-ud Din, c. 1, s. 287 ve Bihar-ul Envar, c. 51, s. 72)
Sedir-i Seyrefi der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık Aleyhisselam'dan duydum ki: Şöyle buyurdu: "BU İŞİN SAHİBİNDE (MEHDİ'DE) YUSUF'A BİR BENZERLİK VARDIR." Şöyle arz ettim: "Sen bize bir GAYBETİ (hapsi) veya HAYRETİ bildiriyor gibisin." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 189)
"Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Bu GAYBETİN (MEHDİ’NİN) SAHİBİNDE DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR:.. Dedim ki: "HZ. YUSUF’UN SÜNNETİ NEDİR?" BUYURDU Kİ: "ZİNDAN VE GAYBET."... (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190)
Musevi kaynaklarda, Mehdi'nin hapsedileceğine dair izahlar yine çok nettir.
Abkat Rokel adlı ilmi eserde açıklanan ve çok eski bir kitap olan Pesikta Rabbati’de, Mehdinin acı çekeceği ve kendisine yapılan tüm eziyetlere sabır göstereceğini anlatan bir bölüm bulunmaktadır. Söz konusu bölümdeki tarif ise şu şekildedir:
Allah dünyayı yarattığında, Yüce Arşından… Mesih’i (Mehdi’yi) bir varlık olarak var etti. Ona şöyle söyledi: “Benim oğullarımı [kullarımı] 6000 yıl sonra iyileştirip, kurtaracak mısın?” O da [yani Hz. Mehdi de] cevap verdi, “Evet yapacağım.” Daha sonra Allah ona dedi ki: “Sonra… EZİYETLERE SABREDECEK MİSİN, çünkü şöyle yazılmıştır, “ACILARIMIZI O YÜKLENDİ.” [Yeşaya, 53:4]
Mesih (Mehdi), O’na [Allah’a] cevap verdi; “ONLARA SEVİNÇLE SABREDECEĞİM” (Zohar, 2:212a)
Aynı kaynakta Zer aleminde konuşulanlar şu şekilde haber verilmiştir:
Tanrı Mesih’e sorar: İNSANLARIN GÜNAHLARI SENİ DEMİRDEN BİR ESARETE SOKACAK… BU ESARET SENİN RUHUNU BOĞACAKTIR… BU ACILARI ÇEKMEYE HAZIR (RAZI) MISIN?
Mesih der ki: Ey evrenin Efendisi, bu acılar uzun yıllar sürecek mi?
Tanrı cevap verir: Senin için 1 hafta (yedi yıl) (-> parantez orijinalinde mevcuttur) belirledim. Ruhum sıkıldığında ve hüzne kapıldığında o günahkarları yok edeceğim.
Mesih: EY EVRENİN EFENDİSİ, BÜYÜK SEVİNÇ VE MUTLULUKLA BUNA RAZIYIM. (Pesikta Rabbati 36:4)
Yine Pesikta Rabbati'de, Mehdi'nin lakabının "çile çeken" olduğu ve YILLARCA HAPİSTE KALACAĞI belirtilmektedir. İçinde bulunduğu kavmin "haddi aşan önde gelenlerinin kendisiyle alay edecekleri" de haber verilmiştir:
Mesih’in lakabı neden “ÇİLE ÇEKEN”dir? Çünkü ONCA YIL HAPİSTE ÇİLE ÇEKECEĞİ için ve kavmin haddi aşan önde gelenleri onunla alay edecekleri için. (Pesikta Rabbati 34:8)
Mehdi'nin hapse gireceği ve orada 7 yıl kalacağı yönündeki açıklamalar, diğer Musevi kaynaklarda da şu şekilde haber verilmiştir:
Sen özgürsün, O İSE ZİNCİRLERE VURULMUŞ BİR TUTSAK. (Berger, “Captive at the Gate of Rome”, The Story of a Messianic Motif S. 6-7)
… Ve Ahir Zaman gelip çatana kadar burada ZİNDANDA TUTSAK HALDE KALACAĞIM. (Adolph Jellinek, “Sefer Zerubbavel”, Beyt ha-Midraş, Leipzig (1853) Cilt 2, s. 54-55); (Yassif, Hazon Zerubbavel, S. 428); (Even-Shmuel, “Sef N Zerrubbavel, s. 73); (Levi, “L’apocalypse de Zorobabel et le toi de Perse Siroes, s. 132)
Mesih, görevine başlayana kadar ZİNDANDA TUTSAK OLARAK YAŞAYACAKTIR. (Pesikta Rabati 34:2)
Mesih’in ortaya çıkmasından önceki YEDİ YIL boyunca boynundan DEMİRDEN KİRİŞLERLE TUTSAK HALDE BULUNDUĞU ve acılardan belinin büküldüğü nakledilmektedir. (Pesikta Rabati 36:1-2, Yasin Meral, s. 208)
Mesih geldiğinde SAVCI VE POLİS ONA KÖTÜ SÖZLERLE SALDIRACAK VE ONU HAPSE ATACAKLAR. (Not: O dönemler savcı makamı var, özellikle Roma’da.) (The Rambal and the Ramchal) (11. Yüzyıl)
Bu kaynaklarda aynı zamanda, Mehdi'ye saldırıların, kendisi hapiste iken dahi bu saldırılarına devam edeceği haber verilmiştir:
Mesih hapiste iken dahi kendilerini dindar olarak tanımlayan insanlar onunla alay etmeye, onu küçük düşürüp rezil etmek için onu karalamaya devam edecekler. (Pesikta Rabbati Parasha 34)
Hadis kaynaklarında ve aynı zamanda Musevi kaynaklarda açık olarak anlatılan Mehdi'nin hapis dönemi, mutlaka gerçekleşecektir ve müvekkile göre bu dönem, Mehdi'nin Allah rızası için tüm zorlukları üstlendiğinin, Allah için sabrettiğinin, çileler çektiğinin bir göstergesi olacaktır. KENDİSİNİ MEHDİ'NİN BİR TALEBESİ OLARAK GÖREN MÜVEKKİL, MEHDİ'YE BAHŞEDİLEN BU GÜZELLİKLERİ AYNI ŞEKİLDE YAŞAMAK İSTEMEKTEDİR. MEHDİ'NİN HAPİSTE OLDUĞU BİR DÖNEMDE, KENDİSİ DE DIŞARIDA OLMAK İSTEMEMEKTEDİR. Bu, mürşidine Allah rızası için bağlı tüm samimi Müslümanlar için geçerli bir durumdur. Örneğin Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hapse girdiğinde, onun talebeleri de hapse girmek istemişler, hatta bir kısmı da girmiştir.
Tüm bunların yanı sıra müvekkil, Devletin, kendisini ve arkadaşlarını koruma amaçlı olarak cezaevine yerleştirdiğinden emindir. Bu konuyu, bu bakımdan da hayırlı olarak nitelendirmektedir.
Müvekkile göre, 2018’DEKİ OPERASYON DEVLETİN, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUNU DAĞILMAKTAN KORUMAK, BİRLEŞTİRİP GÜÇLENDİRMEK İÇİN DÜZENLEDİĞİ HİKMET DOLU BİR GİRİŞİMDİR.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları, 40 yıldır açık ve aleni faaliyet yapan, Devletle iç içe olan, hayatlarının her detayı Devlet tarafından bilinen insanlardır. Eğer ortada suça dair en ufak bir şey olsa bunun Devlet’ten gizli kalmayacağı ve suça asla göz yumulmayacağı açıktır. DEVLETİMİZ HİÇBİR SUÇ OLMADIĞINI BİLMEKTEDİR. Devletin kendisi, müvekkil ve arkadaşlarının güzel ahlakından ve Devlet’e sadakatinden emindir.
Hz. Yusuf ve Hz. İbrahim için de "cezaevinden asla çıkamayacak" diyenler vardı
Müvekkil Adnan Oktar, sinsi bir kumpas sonucunda suçsuz olarak cezaevine konulmuş olmasını, Hz. Yusuf ve Hz. İbrahim ile bir kader birliği olarak nitelendirmekte ve bundan dolayı da büyük bir gurur duymaktadır. Özellikle Hz. Yusuf, suçsuz olmasına rağmen, KADINLARIN KENDİSİNE CİNSEL İFTİRA ATMALARI NETİCESİNDE 7 YIL CEZAEVİNDE KALMIŞTIR. Müvekkil, bu bakımdan Hz. Yusuf ile benzer bir kader yaşadığını görmekte ve bu imtihan, bu sebeple de kendisini sevindirmektedir.
Kuran'daki tariflere göre Hz. Yusuf, çirkin bir iftiraya uğramış, bu iftiraya destekçi olan başka iftiracı kadınlar devreye girmiş, bu sebeple zindana atılmış ve orada UNUTULMUŞTUR. Bu tuzakları kuranlar o dönemde Hz. Yusuf için de "asla çıkamaz" demişlerdir;
AMA O ÇIKMIŞTIR.
Yine Hz. İbrahim'i de, batıl inançlarını ve sahte düzenlerini bozduğu için hapse atmak istemişlerdir, hatta SIRF ONUN İÇİN ÖZEL OLARAK CEZAEVİ İNŞA ETMİŞLERDİR. Hz. İbrahim, kendisi için inşa edilmiş tamamen kapalı cezaevinin içine konulmuş ve bu tuzakları kuranlar, onun için de "asla çıkamaz" ifadesi kullanılmıştır.
AMA O ÇIKMIŞTIR.
Peygamberler için "asla çıkamaz" diyen kişiler, ALLAH'IN PLANININ ÖNÜNE ELBETTE Kİ GEÇEMEMİŞLERDİR.
Şu anda müvekkil için de benzer durum söz konusudur. Müvekkilin buhar olmasını bekleyenler, hapsedildiği yerde öleceğinden emin olanlar, kendisinin perişan olmasını bekleyenler, GERÇEKTE KENDİLERİ BİRER BİRER ECELLERİYLE BU DÜNYAYI TERK ETMİŞLERDİR VEYA YAŞLANIP ÇÖKMÜŞLERDİR. Ancak MÜVEKKİL, HER ZAMANKİNDEN DAHA GENÇ, DİNÇ, SAĞLIKLI VE OLDUKÇA ZİNDE BİR ŞEKİLDE CEZAEVİNDEKİ HAYATINA DEVAM ETMEKTEDİR. Bu şartlar altında cezaevi ortamı, müvekkil için, çok daha fazla tercih edeceği bir ortamdır.
HZ. YUSUF, başına gelen iftiraların, zulümlerin ve 7 yıllık hapis döneminin sonucunda, hapishaneden çok daha güçlenmiş halde, ASLANLAR GİBİ ÇIKMIŞTIR. En güvenilir kişi olarak görülmüş ve devletin hazineleri kendisine emanet edilmiştir. ALLAH'IN İZNİYLE, MÜVEKKİL DE, ESKİSİNDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜ VE ZİNDE OLARAK, ASLANLAR GİBİ KALDIĞI CEZAEVİNDEN ÇIKACAKTIR. İnsanlar, kendisinin güvenilirliğine bir kez daha şahit olacaklardır.29.07.2025
Kamuoyunun takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz