İSTANBUL 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO: 2024/74 E
SUNAN : Adnan Oktar
KONU : Müvekkil Adnan Oktar, İslam aleminin içinde bulunduğu zorluklar, acılar ve yoklukların sona ermesinin tek yolunun Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi birlik olması olduğuna inanmakta ve bazı kesimlerin telkin ettiği “ihtilafta rahmet vardır” yanılgısının bir felaket olduğunu düşünmektedir. Müvekkilin konuyla ilgili düşüncelerinin sunumudur.
AÇIKLAMALARIMIZ:
Müvekkil 1979’da İstanbul’a geldiğinden bu yana kitaplarında, yazılarında, sohbetlerinde ve hayatında Müslümanların birliği için çaba göstermektedir. Bugün İslam aleminin yaşadığı sorunların temelinde Müslümanların dağınık olmasının yer aldığını görmekte, birlik olmaları durumunda dünyaya barışı, sevgiyi, iyiliği, kaliteyi, dostluğu, adaleti getirecekleri bir medeniyet kurabileceklerine inanmaktadır.
Müvekkile göre; bu inanç aslında Kuran’a tabi olan her Müslümanın sahip olması gereken bir düsturdur. Ne var ki kimi Müslümanlar “olur mu ki”, kimi Müslümanlar ise “büyük güçler izin verirler mi ki” diyerek Allah’ın Kuran’da açıkça belirttiği “birlik olun” emrini göz ardı etmektedirler. Bu akıl ve vicdan tutulmasını tevil edebilmek için de Peygamberimiz (sav) tarafından söylendiği iddia edilen, “ashabın ihtilafı sizin için rahmettir” sözünü öne sürmektedirler. Bahse konu hadis İslami kaynaklarda şöyle geçmektedir:
Ashabım semadaki yıldızlar gibidir. Hangisinden hadis alırsanız, doğruyu bulursunuz. Ashabın ihtilâfı sizin için rahmettir. (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212.)
1. ALLAH KURAN’DA BİRLİĞİ EMRETMİŞTİR
Her şeyden önce, Peygamberimiz (sav)’den nakledilen bir hadisin doğru olup olmadığının tek ölçüsü Kuran’a uygun olup olmamasıdır. Kuran'a göre Müslümanların birlik olmaları, kardeşler olarak yaşamaları, dağılıp ayrılmamaları, çekişip birbirlerine düşmemeleri farzdır. Aksi yani ayrılmaları ise haramdır.
ALLAH'IN İPİNE HEPİNİZ SIMSIKI SARILIN. DAĞILIP AYRILMAYIN. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle KARDEŞLER OLARAK sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. EĞER SİZ BUNU YAPMAZSANIZ (birbirinize yardım etmez ve DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, BİRLİK OLUP karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39)
MÜ'MİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER.ÖYLEYSE KARDEŞLERİNİZİN ARASINI BULUP-DÜZELTİN ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)
Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, SANKİ BİRBİRLERİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF BAĞLAYARAK cehd edenleri (mücadele edenleri) sever. (Saff Suresi, 4)
Peygamberimiz (sav)’in Kuran’a muhalif bir fikirde olması ya da bir söz söylemesi mümkün olmayacağına göre bahse konu hadisin Peygamberimiz (sav) tarafından söylenmediği açıkça görülmektedir. Bir an için Peygamberimiz (sav) buna benzer bir anlatımı olduğu kabul edilse dahi, bu ancak Müslümanların herhangi bir konuda fikir ayrılığına düşmeleri durumunda bunu Kuran’a göre değerlendirmeleri, farklı fikirler sebebiyle birbirlerine düşman olmamaları, Kuran’ın ışığında ortak bir yolda buluşmaları anlamında olabilir. Bu da yine ihtilafın değil birliğin övülmesi niteliğindedir.
Allah Kuran’da “birlik olun” diye emretmişken Peygamberimiz (sav) asla ve hiçbir şekilde “ihtilafın rahmet olduğunu” yani dağılıp ayrılmayı övmez ve teşvik etmez. Peygamberimiz (sav), Allah’ın emrettiği gibi, rahmetin birlikte ve ittifakta olduğunu söyler.
2. İHTİLAF RAHMET DEĞİL FELAKET GETİRMEKTEDİR
“İhtilafta rahmet vardır” diye hareket etmek Müslümanların bitmek bilmeyen çatışmaların ve savaşların içine sürüklendiği, amansızca kırılıp geçirildiği, yokluğa, açlığa, ezilmeye, sürgüne mahkum edildiği bir dünya düzenini olağanlaştırmaktadır. Sırf bu anlayış yüzünden, bazı Müslümanlar birbirlerini adeta düşman olarak görmekte, mezhep kavgaları nedeniyle birbirlerini öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi makul karşılamaktadır. Bu durumun ortadan kalkması Müslümanların Kuran ahlakında ittifak etmeleriyle, birleşmeleriyle mümkündür.
Dahası, dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yapılan zulümler, katliamlar İslam Birliği’nin oluşturulmasıyla hemen son bulacak iken, sırf bu ihtilaflar sebebiyle Müslümanlar birleşmemekte ve bu zulme yalnızca seyirci kalmaktadırlar.
Allah Kuran’da ‘tüm Müslümanların birleşmesini, dünyadaki zulme son vermek için birlik olup ilmi mücadele yürütmelerini” emrettiği halde, Müslümanlar, kendi aralarındaki ihtilaflar nedeniyle Allah’ın bu farzını yerine getirmemektedirler.
Ümmetin ihtilafının yani ayrılığının ‘rahmet’ değil ‘felaket’ olduğu bugün İslam coğrafyasında yaşananlara bakıldığında da açıkça görülmektedir. Bugün İslam alemi paramparçadır. Müslümanlar kendi çocuklarını, kadınlarını, mazlumlarını korumaktan aciz kalmış durumdadır. Milyonlar kendi vatanlarından sürülmüş mülteci olarak varlığını devam ettirmeye çalışmakta, geride kalanlar bombalar altında yok olmaktadır. Katledilen, tecavüze uğrayan, bombalanan Müslümanlar birer istatistiki bilgiden ibaret kalmakta, haberlerde sadece “rakam” olarak birkaç satır geçmektedir. Avrupa’da bir kedi veya köpek kaybolsa ismiyle manşetlere taşınırken her gün acımasızca katledilen Müslümanların adı dahi anılmamaktadır.
Dünyanın en fakir ülkelerinden biri haline getirilen Afganistan nüfusunun her 1000 kişisinden 23’ü mülteci konumundadır. Arakan’da Müslümanlar vatandaş sayılmamakta, toplu katliamlara tutulmaktadır. Sırf 2018’de en az 24.000 Arakanlı öldürülmüştür. 18.000 Arakanlı kadın ve kıza karşı toplu tecavüz veya diğer cinsel şiddet türlerini gerçekleştirdiği kayda geçmiştir. Libya, Sudan, Yemen, Moro ve daha bir çok İslam toprağında oluk oluk kan akmaktadır. Çatışma ve savaş olmayan yerlerde ise yokluk ve geri kalmışlık hakimdir.
“İhtilafta rahmet vardır” diyenlerin vicdanlarına dönüp şu sorulara samimiyetle cevap vermeleri gerekir:
- Bu dehşeti gördükçe Müslümanların ezilmesine seyirci kalıp hala “ihtilaf güzeldir” diyebiliyor musunuz?
- Bazıları sıcak evlerinde, fabrikalarının başında “ihtilaf rahmet getirir” derken bir de mülteci kamplarında yaşayanlara soralım; ‘ihtilafta rahmet var’ diyorlar mı?
- Doğu Türkistan'da oruç tutması dahi yasak olanlara, kızları kaçırılan Müslümanlara soralım, ‘ihtilafta rahmet var’ diyorlar mı?
- Mısır hapishanelerinde adını bile bilmediğiniz yüzlerce mazluma soralım... ‘İhtilafta rahmet var’ diyorlar mı?
- Somali'deki açlara soralım... Suriye’de evsiz yurtsuz kalanlara … Gazze'de ölen bebeklerin annelerine soralım... ‘İhtilafta rahmet var’ diyorlar mı?
- Bu Müslümanlar ‘ne kadar bölünürsek o kadar iyi, bunda rahmet var’ diyebilirler mi? HAYIR! Peki ne diyorlar? Tüm İslam alemine çağrıda bulunuyorlar. ‘Ey Müslümanlar birlik olun ve bizi kurtarın’.
Şu an İslam dünyasında akan kanın ve Müslümanların birlik olamamalarının ana sebebi Müslümanlar arasındaki 'ihtilaflar'dır. Ümmetin ihtilafı 'rahmet' değil 'felaket' getirmiştir. İhtilafta değil, Hak kitabımız Kuran'a uyarak birleşmekte rahmet vardır.
3. 4 AYRI MEZHEP 4 AYRI DİN DEMEKTİR, İHTİLAF EDEN İSLAM ALEMİ EZİLMEYE MAHKUM OLUR
“İhtilafta rahmet vardır” sözünün yanlışlığı, Kuran’daki ayetlere ve İslam dünyasının bugün içerisinde bulunduğu acı ve sıkıntılara bakıldığında hemen görülmektedir. Müslümanların bir kısmı ise sorunun kaynağını ve çözümü görmekten kaçınmaktadır. Bugün İslam alemi başta Sünni, Şii ve Vahabi olmak üzere sonrasında da kendi içinde farklı mezhepler olmak üzere parçalara bölünmüştür. Biri diğerini sapkın kabul etmekte, birbirinin camisinde namaz kılmamakta, hatta kimi zaman radikal gruplar tarafından biri diğerini “katli vacip” olarak görmektedir. Bunun vahim bir fitne olduğu açıktır.
Bilindiği gibi mezhep anlayışı, Peygamberimiz (sav)’den ve Dört Halife döneminden sonraki dönemlerde türeyen çeşitli sapkın akımlar ve bidatçi fırkalara karşı, İslam alimlerinin itikat ve amellerde bazı ölçüler tespit etmeleriyle ortaya çıkmıştır.
Yoksa Müslümanların İslam’ı, doğrudan Peygamber Efendimiz (sav)’den ve ashabından öğrendikleri Asr-ı Saadet ve Dört Halife dönemlerinde herhangi bir mezhebin kurulmasına gerek duyulmamıştır. Bugün ise Müslümanlar, yalnızca zaruri olduğu için bu şekilde farklı mezheplere uyarak İslam’ı yaşamaktadırlar. Bu zaruret birinin diğerini düşman ilan etmesini hiçbir şekilde meşru kılamaz. Tüm Müslümanların Kuran’da birleşmesi, Kuran’ın rehberliğinde kardeş olması, Kuran’da bildirilen sevgi, tevazu, dostluk, velayet ruhuyla hareket etmesi farzdır.
EHLİ SÜNNET’TEKİ 4 MEZHEP DE MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ İHTİLAFLAR SEBEBİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR. BU MEZHEPLERİN HERBİRİNE GÖRE ‘HELALLER, HARAMLAR VE İBADET ŞEKİLLERİ’ FARKLIDIR. Örneğin biri abdestin farzlarının 4 olduğunu söylerken diğeri 7 olduğunu söylemektedir. Bu durumda birinden biri abdesti doğru almamakta, farzı doğru uygulamamaktadır. Ya da biri sakal kesmenin haram olduğunu söylerken diğeri haram olmadığını söylemektedir. Yani bir mezhebe göre sakalını kesen harama girmekte, alenen dinin hükmünü ihlal etmekte, diğeri ise bunda mahsur görmemektedir.
Oysa Müslümanların tek hak kitabı Kuran-ı Kerim’dir. Allah haram ve helal kıldığı her şeyi Kuran ile kullarına bildirmiştir. Aynı şekilde Müslümanlar için farz olan hükümler ve bu hükümlerin nasıl uygulanacağı da Kuran ayetleriyle insanlara açıklanmıştır. Şu an ise, kimi Müslümanlar Kuran ayetlerine uymak yerine, farklı mezheplerin kurallarına uyarak yaşamaktadırlar. Ve bu her bir mezhebin haramları, helalleri, ibadet şekilleri birbirlerinden tamamen farklıdır. Aşağıdaki tabloda bu farklılıklardan sadece birkaç tanesi örnek verilmiştir:
MEZHEPLERE GÖRE HARAMLAR HELLALER | ||||
KONULAR | HANEFİ | MALİKİ | ŞAFİİ | HANBELİ |
Abdestin farzları kaçtır? | 4 | 7 | 6 | 7 |
Abdesti belli bir sıra ile almak farz mıdır? | Hayır | Hayır | Evet | Evet |
Abdesti bozan şeylerin sayısı kaçtır? | 12 | 3 | 5 | 8 |
Abdest şüphe ile bozulur mu? | Hayır | Hayır | Hayır | Evet |
İlk iki rekatta Fatiha okumanın hükmü nedir? | Vacip | Farz | Farz | Farz |
Fatiha suresi okunmadan kılınan namaz geçerli olur mu?
| Evet | Hayır | Hayır | Hayır |
Namazı bitirirken selam vermenin farz olduğu miktar nedir? | Farz değildir | 1 tarafa vermek farzdır | 1 tarafa Vermek farzdır | 2 tarafa vermek farzdır |
Namazda hatayla yanlış bir kelime geçerse namaz bozulur mu?
| Evet | Hayır | Hayır | Hayır |
Abdesti ara vermeksizin almak farz mıdır? | Hayır | Evet | Hayır | Evet |
Abdestte kulaklar kaç defa mesh edilmelidir? | 1 | 1 | 3 | 1 |
Deve eti yemek ve cenazeyi yıkamak abdesti bozar mı? | Hayır | Hayır | Hayır | Evet |
Sakalı kesmek haram mıdır? | Evet | Evet | Hayır | Evet |
Gusül abdesti almayı gerektiren sebeplerin sayısı kaçtır? | 7 | 4 | 5 | 6 |
Gusül abdestinin farzları kaç tanedir? | 11 | 5 | 3 | - |
Kan aldırmak orucu bozar mı? | Hayır | Hayır | Hayır | Evet |
Allah’ın hak Kitabı Kuran'da böyle ihtilaflar yoktur. Ve Allah insanlara uyacakları 4 ayrı kitap indirmemiştir (Allah'ı ve Kuran'ı tenzih ederiz). Zira her mezhebin kuralları birbirleriyle tamamen çelişmektedir.
Müslümanların mezheplerin kuralları arasındaki bu çelişkileri görerek, Allah’ın Kuran'da bildirdiği ‘birlik ve beraberlik’ ruhuna dönmeleri, ihtilafları bir kenara bırakarak Allah’ın Kuran ayetleriyle bildirdiği hükümlerine uymaya yönelmeleri gerekir.
SAYIN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN DA MEZHEPÇİLİĞİ FİTNE OLARAK GÖRDÜĞÜNÜ İFADE ETMİŞTİR:
“Mezhepçilik fitnesi, İslam dünyasına müdahalelere kapı açan bir diğer önemli gerekçeyi oluşturuyor. Bugün Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, geçmişte Lübnan'da, hatta bir dönem Türkiye'de aynı oyun oynandı, oynanıyor. Her fırsatta ifade ettim, burada bir kez daha tekrarlıyorum. Benim Sünnilik diye bir dinim yoktur, benim Şiilik diye bir dinim de yoktur. Benim dinim, din-i mübîn olan İslam'dır. İslam'ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Elbette şahsen benim de tabi olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu dinimin, yani İslam'ın üzerine çıkarmadım, çıkaramam. Maalesef, yanlış ve tehlikeli bir şekilde bunu yapan gruplar, ülkeler olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”
4. İSLAM ALEMİ ANCAK MEHDİYETLE BİRLEŞEBİLİR
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de İslam Birliği'nin bu devrin en büyük farz vazifesi olduğunu bildirmiştir:
Bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam (İslam Birliği)'dır. (Hutbe-i Şamiye, sf. 90)
Hadislerden ve İslam alimlerinin anlatımlarından anlaşıldığı üzere bu güzelliğie vesile olabilecek kişi ise sadece Mehdi’dir. Mehdiyet olmadan İslam aleminin hurafelerden arınıp Kuran'a dönmesi ve birleşmesi mümkün olmayacaktır.
Bediüzzaman Hazretleri Mehdi geldiğinde onu tanıyabilmemiz için bu mübarek şahsın yerine getireceği 3 önemli vazifeyi detaylı olarak anlatmıştır. Bu vazifeleri yerine getiren kişiyi gördüğünde Müslümanlar, “Allahualem bu kişi Mehdi’dir” diye hüznüzanda bulunacaklardır. Bediüzzaman’ın haber verdiği Mehdi’yi ayırt edeceğimiz en önemli vazifelerinden biri ise İSLAM BİRLİĞİNİ KURMASI olacaktır:
O ZATIN (MEHDİ’NİN) ÜÇÜNCÜ VAZİFESİ, Hilafet-i İslamiye'yi İTTİHAD-I İSLAM'A (İslam Birliği'ne) BİNA EDEREK, İsevi ruhanileriyle ittifak edip DİN-İ İSLAM'A HİZMET ETMEKTİR. Bu vazife, PEK BÜYÜK BİR SALTANAT ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir (uygulanabilir). Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa'şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar.
Bediüzzaman'ın belirttiği gibi Mehdi, önce İslam Birliği'ni tesis edecektir. Sonra, İslam Birliği'nin kuvvet ve desteğini alarak Kuran ahlakını ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini tüm dünyaya hakim kılacaktır. Bu kutlu görevini yerine getirirken –Allah'ın izniyle– büyük bir güç, kuvvet ve iktidara da sahip olacaktır. Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde de, bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:
BÜYÜK HZ. MEHDİ'NİN ÇOK VAZİFELERİ VAR. VE SİYASET ALEMİNDE, DİYANET ALEMİNDE, SALTANAT ALEMİNDE, MÜCADELE ALEMİNDE ÇOK DAİRELERDE İCRAATLARI OLDUĞU GİBİ...
Görüldüğü gibi Bediüzzaman Said Nursi Hz. Mehdi'nin siyaset, saltanat ve diyanet gibi çok büyük alanlarda görev yapacağını söylemektedir. Hadislerde bulunan bilgilere ve Bediüzzaman'ın açıklamalarına göre Mehdi, bu büyük alanlarda görev yapacak, İslam Birliği'ni kuracak, materyalizm ve ateizmi fikren yenilgiye uğratacak, manevi değerleri güçlendirecek ve İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olmasına vesile olacak mübarek bir şahıstır. Mehdi'nin asıl alameti, Bediüzzaman'ın da ifade ettiği gibi, İslam Birliği'ni sağlaması ve Kuran ahlakını dünyaya hakim kılmasıdır.
Müvekkil Adnan Oktar da Mehdi’nin bir öncüsü ve talebesi olarak, bu mübarek zata zemin hazırlamak ve yardımcısı olmak duasıyla İslam Birliği’nin tesis edilmesi için ömrü boyunca gayret göstermiştir.
5. AHİR ZAMANDA MEHDİ VESİLESİYLE TÜM MEZHEPLER ORTADAN KALKACAK VE İSLAM DİNİ ÖZÜNE DÖNECEKTİR
Mehdi’nin önemli özelliklerinden biri de, devrinde mezheplerin kalkacak olmasıdır. Mehdi gelmiş geçmiş en büyük müçtehid olarak İslam ahlakını tüm dünyaya hakim edecek bir şahıstır. En büyük bir müçtehid olduğuna göre de onun hiçbir mezhebe ve mezhep imamına bağlı olmayacak bir şahıs olması gerekmektedir. Bu da onun tanınması için önemli bir alametidir. Mehdi’nin “en büyük müçtehid ve en büyük müceddid olmasının” en önemli alametlerinden biri, onun devrinde mezheplerin kalkması, Mehdi’nin mezhep imamlarının içtihatlarına değil, Kuran’a ve İslam’ın Peygamberimiz (sav) döneminde yaşanan haline uygun içtihatlarda bulunacak olmasıdır. Yani Mehdi döneminde mezhepler olmayacak, İslam Resulullah (sav) devrinde olduğu gibi yaşanacaktır.
Mehdi, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde açık bir şekilde bildirdiği gibi hiçbir tarikata dolayısıyla da hiçbir mezhebe ya da mürşide bağlı olmayacaktır:
İmam Hasan şöyle buyurmaktadır:
Meryem’in oğlu İsa (a.s.)’ın onun arkasında namaz kılacağı Kaim (Hz. Mehdi (a.s.)) hariç …. hepimizin boynunda biat sorumluluğu vardır. Yüce Allah, BOYNUNDA HİÇ BİR KİMSENİN BİAT SORUMLULUĞU OLMAMASI İÇİN (MEHDİ’Nin) DOĞUMUNU GİZLEYECEK VE GİZLİ OLMASINI EMREDECEKTİR. (Mucem-ul Ehadis-i İmam Mehdi Cilt:3 Sayfa:165)
Hz. Peygamber (sav) en başta İslam’ı nasıl ayakta tuttuysa, Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslam’ı ayakta tutacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)
“Fütühat-ül Mekkiye” isimli eserinde Muhyiddin Arabi el Endülüsi Hazretleri şöyle bildirmektedir:
... (Mehdi) Dini, Peygamber (sav)’in zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. YERYÜZÜNDE MEZHEPLERİ KALDIRACAK. Halis hakiki dinden BAŞKA HİÇBİR MEZHEP KALMAYACAK. (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s.186-187)
Hadislerden ve İslam alimlerinin açıklamalarından net olarak görüldüğü gibi Mehdi’nin en önemli alametlerinden biri, dini Peygamberimiz dönemindeki gibi yaşayacak olması ve mezhepleri kaldıracak olmasıdır. Yani Mehdi geldiğinde 1400 yıldır İslam dinine dahil edilmiş tüm bidatleri, yanlış uygulamaları, mezhepler arası farklılıkları kaldıracaktır.
Bu sebepledir ki Bediüzzaman Hazretleri Mehdi’nin en büyük müçtehid ve en büyük müceddid olacağını söylemiştir:
... Ahir Zaman'ın en büyük fesadı zamanında, elbette EN BÜYÜK BİR MÜÇTEHİD (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) hem EN BÜYÜK BİR MÜCEDDİD (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyen), hem HAKİM, hem MEHDİ hem MÜRŞİD (doğru yolu gösteren kişi) hem KUTB-U AZAM (Müslümanların kendisine bağlandıkları büyük evliyalardan, zamanın en büyük mürşidi) olarak BİR ZAT-I NURANİYİ (nurlu bir zatı) GÖNDERECEK ve O ZAT (MEHDİ) da, EHL-İ BEYT-İ NEBEVİDEN (Peygamberimiz (sav)’in soyundan) OLACAKTIR. (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Risale Olan Yedinci Kısım, s. 411-412)
6. MÜVEKKİLİN İHTİLAFIN DEĞİL İTTİFAKIN RAHMET OLDUĞUNU ANLATAN SÖZLERİNDEN BAZILARI
- Kavgaya zemin hazırlayan ihtilafı teşvik etmek İslam'a uygun değildir. Kuran'a göre Müslümanlar arasında ihtilaf değil kardeşlik, birlik var. (A9 TV; 9 Nisan 2017)
- Müslümanlar fırkalara ayrılıp ihtilafa düştüğünde Allah onu zulüm olarak görüyor. Müslümanlar ihtilaf değil birleşme içinde olacaklar. (A9 TV; 13 Mart 2014)
- İhtilafta rahmet var diyenler bu mantık yüzünden Müslümanların birbirini kırıp geçirdiğini görmüyorlar. Kuran'a göre ihtilaf felakettir. İhtilaf Müslümanlara kan, savaş, çatışma getiriyor. Bu yüzden İngiliz derin devleti de ihtilafı silah olarak kullanıyor. Müslümanlar bir olmalı. (A9 TV; 9 Nisan 2017)
- İhtilaf kavga demektir, tartışma, ayrışma. Yani ihtilaf ortak bir karar alamama, ortak bir din olmaması, samimi, doğru bir hayat yaşanamaması, Allah’ın hükmünün göz ardı edilmesi demektir. İhtilafı şeytan ister, Müslümanda ihtilaf olmaz. (A9 TV; 4 Haziran 2015)
- Kuran’a göre, Müslümanlar ihtilaf bir yana, betonarme bina gibi, kenetlenmiş bina gibi. O kadar iç içe. Mesela köprü oluyor, kenetlenmiş bütün taşlar birbiri üstüne oturmuş; bir tane bile taşı çekemiyorsun. “Birbirinizden hiç ayrılmadan, tek bir taş bile çıkmadan, kenetlenmiş olarak mücadele edin” diyor Allah. “Ayrılmayın” diyor, “İhtilaf etmeyin” diyor. (A9 TV; 26 Eylül 2013)
- Bunun çözümünü söyleyeyim ben. Müslümanlar çözümüne yanaşmadıkları için bu olaylar devam ediyor. ÇÖZÜMÜ, BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN BİRLİK OLMASIDIR, BU FARZDIR, ALLAH’IN EMRİDİR. YANİ NAMAZ KILMAK GİBİ, ORUÇ GİBİ FARZDIR. BİR İNSAN NAMAZINI KILMIYORSA FISK İÇİNDEDİR. İSLAM ÂLEMİNİN BİRLEŞMESİNİ VE BİRLİKTE HAREKET ETMESİNİ İSTEMİYORSA YİNE FISK İÇİNDE OLUR. YANİ GÜNAHA GİRMİŞ OLUR. BUNUN EN GÜZEL ÇÖZÜMÜ TÜRK MİLLETİNİN ÖNCÜLÜĞÜNDE TÜRKİYE’NİN ÖNCÜLÜĞÜNDE TÜRK DEVLETLERİNİN DESTEĞİNDE BİR TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ’DİR. Türk milletini lider olarak görmemin nedeni ahlaken ve mücahit ruhu yönünden çok güçlü bir millettir, metafizik bir millettir Türk milleti ve özel görevlidir, Allah öyle yaratmıştır. Adaletiyle, güzel ahlakıyla, sevgisiyle, şefkatiyle, merhametiyle, dürüstlüğüyle Türk milleti bu konuda liderlik görevini mükemmel yapacak güce sahip ve tecrübesi var, yüzlerce yıllık tecrübesi var. Yani üç kıtada İslam ülkelerini gayet güzel mutluluk içinde, huzur içerisinde yönetmiş, az bir güçle. Yine bu aynı yapının yeniden tesis edilmesi gerekiyor, yeni modern Osmanlı gibi bir Türk-İslam Birliği’nin oluşması gerekiyor. Böyle bir yapılanmada Hıristiyanlar, Museviler hatta Budistler hatta ateistler herkes rahat eder. Bütün Müslüman âlemi huzur içinde yaşayacaktır. Herkes ibadetini istediği gibi yapar. Museviler sinagoglarına istediği gibi giderler, Musevilerin ibadetlerinde hiçbir sorun olmaz, onlara karşı sevgi ve şefkat olur. Hıristiyanlar kiliselerine giderler, istedikleri gibi ibadetlerini yaparlar hatta destek görürler, her yönden, maddi ve manevi her yönden şefkat ve korunma içinde olurlar. Bu çok güzel bir sistem olur. Bu olmadığı için, bölünmüş, parçalanmışlık olduğu için hem Hıristiyanlar eziliyor, hem Museviler eziliyor, Müslümanlar da bir kat daha fazla eziliyor. Bunun çözümü Türk-İslam Birliği’dir, bunun uzaması durumunda bu Gayretullah’a dokunur, Allah’a karşı bir tavırdır bu. Allah “birleşin” diyor, “ben birleşmeyeceğim” gibi bir ifade olmuş oluyor -haşa. Allah namaz kılın deyince nasıl Müslümanlar namaz kılıyorsa, değil mi? Yasakladığı bir hüküm olduğunda, “domuz eti yemeyin” diyor, yemiyoruz, Allah “bölünmeyin” diyor, bölünüyorlar, “birleşin” diyor, birleşmiyorlar. Bu haramdır, Müslümanların bir an önce birleşmeleri gerekir. O zaman bu konunun süt liman olduğunu, etrafın bayram yerine döndüğünü görecekler. Bir mucize meydana gelir, bütün Müslümanlar huzur içinde olurlar. (Abu Dhabi, 9 Şubat 2009)
- Şii, Sünni, Vahabi ne fark eder? Nur gibi Müslüman, tertemiz kardeşlerimiz. Şeytan akıl almaz bir oyun oynamış. Kin ve nefreti insanlara enjekte etmiş, sevgiyi de kalplerinden almak istiyor. Buna karşı sürekli sevgiyi gündemde tutmak, pozitif enerjiyi, pozitif elektriği dünyaya yaymak gerekiyor. (A9 ; 7 Mayıs 2017)
- Şii-Sünni düşmanlığı şiddetle körükleniyor. En güzel çözüm, Sünni-Şii kardeşliğini tesis etmek. Sünni-Şii el ele olması. Mesela Şii alimler gelsin, Sünni alimler gelsin. Birbirlerine sarılsınlar, ellerini havaya kaldırsınlar. Birlikte yemek yesinler, birlikte namaz kılsınlar. Bunu yapalım. Acil olan bu. Her cemaatten, her tarikattan insanlar bir araya gelsinler. El ele bir zincir oluştursunlar. Nakşibendi, Kadiri, Süleymancı, Nurcu, Şii, Alevi, Bektaşi, hepsi. Sıradan böyle el ele bir zincir oluştursunlar. Böyle bir resim çektirsinler ileri gelenleri. Konu kökünden hallolur. (A9 TV; 14 Haziran 2017)
SONUÇ OLARAK;
Kuran'ın genelinden açıkça anlaşıldığı gibi;
- Müslümanların birlik olmaları,
- Kardeşce bir sevgi ve şefkatle birbirlerine bağlı olmaları,
- Çekişip tartışmamaları,
- Birbirlerinin velileri ve dostları olmaları,
- Birbirlerini her koşulda koruyup kollamaları,
- Birbirleriyle istişare halinde olmaları,
- Birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf haline inkara karşı ilmen mücadele etmeleri YANİ İHTİLAFTAN KAÇINMALARI farzdır.
Bu durumda tüm bunların aksi bir tutum sergilemek, yani;
- Birleştirici değil ayırıcı olmak,
- Müslüman kardeşlerine sevgiyle ve şefkatle yaklaşmamak,
- Müslüman kardeşlerine karşı affedici, koruyucu ve kollayıcı olmamak,
- İnkara karşı verilen ilmi mücadelede Müslümanlarla kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlamamak haramdır.
Müslümanların farklı düşünce ve yorumlarla birbirlerine ihtilaf etmeleri, dağılıp ayrılmaları, Kuran’ın hükmünde birleşmemeleri tüm İslam alemine acı çektiren bir fitne haline dönüşmüştür. Bu fitne Allah’ın izniyle içinde bulunduğumuz ahir zamanda Mehdi öncülüğünde ortadan kalkacaktır. Müvekkil Adnan Oktar da bu mübarek zatın bir öncüsü ve talebesi olarak, Mehdi’ye zemin hazırlama temennisi ve gayretiyle İslam Birliği’nin tesisi için tüm ömrü boyunca ilmi mücadele vermiştir.
Saygılarımızla müvekkilin düşünce ve görüşlerini bilgilerinize arz ederiz. 20.07.2025