Adnan Oktar’dan Kamuoyu Duyurusu
Müvekkil Adnan Oktar, özellikle son yıllarda insanlar arasında yaygınlaşan sevgisizlik, tutarsızlık, öfke ve nefret ruhunun ciddi bir problem olarak yaygınlaştığını ve bunun yakın bir zamanda çok daha vahim bir duruma gelmesinin şaşırtıcı olmayacağını önemle belirtmektedir. Konuyla ilgili uzun zamandır ısrarla hatırlattığı bir hususu tekrar hatırlatmakta ve sevgi konusunun milli bir mesele olarak ele ALINMAMASININ, bilakis sevgiyi ortadan kaldıracak bir stratejinin ısrarla UYGULANMAMASININ, MEVCUT DURUMU FELAKETE DOĞRU GÖTÜRDÜĞÜNÜ ifade etmektedir.
Müvekkile göre şu an;
- Sokaklarda, işyerlerinde ve evlerde hemen herkesin yüzünün asık olması,
- Televizyondaki film, dizi ve reality showlarda, insanların sürekli olarak öfke, nefret, saldırı, kavga, atışma ve öldürme ile karşılaşıyor olmaları,
- Haber kanallarında, korkutucu olayların gündeme getirilmesi, dışarıdaki ortamın güvensizliğine dair haberler, insanların insanlardan sürekli olarak ihanet görmesi,
- Özellikle kadın cinayetleri, kadınlara yapılan saldırılar, kadınlara yapılan baskılar, İslam adına ortaya çıkan çeşitli hocaların kadınları hedef alan öfke dolu ifadelerinin TV kanallarında yer bulması,
- İnsanların her geçen gün daha fazla korku içinde yaşamaları,
- En estetik ve güncel yarışma programlarında dahi, insanların, hatta genç bayanların birbirlerine bağırıp çağırması, hakaret eder hale gelmesi; yayıncılar ve izleyenler tarafından bunun teşvik edilmesi,
- Genç kızların bu sebeplerle sürekli TV yayınlarında ağlamaları, insanların ağlamalarının teşvik edilmesi,
- Ahlaksızlığın, zinanın, ensestin, ihanetin, cinsel sapkınlığın yine reality showlar yoluyla normalleştirilmeye çalışılması,
- Maçlarda kavgaların çıkması, karşı tarafa yöneltilen hakaretlerin normal sayılması, tribün kavgalarının teşvik edilmesi,
- İnsanların özellikle TV haberlerinde sürekli olarak felaketleri, kavgaları, ölümleri, cinayetleri, mutsuzlukları, huzursuzlukları, adaletsizlikleri, korkutucu haberleri görüyor olması,
Bu ülke halkını dehşetli bir çöküşe sürüklemektedir.
Ülkenin 40 yaş üstü kesimi, artık gelecekten tüm ümitlerini kaybetmiş durumdadır. GENÇLERİN DURUMU DAHA DA VAHİMDİR; GENÇLER ADETA TÜM AMAÇLARINI VE YAŞAMA SEVİNÇLERİNİ KAYBETMİŞ GİBİDİRLER. Hiçbir şey yapmak istememektedirler. Okula veya sonrasında işe gitmek, bir hayat veya bir aile kurmak, hayatlarında bir hedef belirlemek gibi bir amaçları artık kalmamış gibidir. Bir boşluğa doğru yaşamakta, oradan da ümit verici neredeyse hiçbir şey beklememektedirler.
Müvekkile göre, bir ülkenin gençliğinin amaçsız olması, o ülkede büyük bir felaket habercisidir. Amaçsız gençliğin; milli ve manevi değerlerinin, vatan-millet sevgisinin olması mümkün değildir. İdealsiz olarak sadece var olma peşinde koşarken, vatan-millet gibi bir idealin onları ilgilendirmeyeceği açıktır.
Müvekkile göre, bundan çok daha önemlisi, gençler Allah’ı tanımamakta, Allah sevgisini hiç bilmemektedirler. Allah sevgisi olmadığında, Allah’ın yarattığı hiçbir şeyle ilgilenmemekte, dolayısıyla yaratılan güzelliklere sevgi duyma hassasiyetini hiçbir zaman kazanamamaktadırlar. Özellikle haber bültenleri, reality showlar, diziler ve filmler yoluyla kendilerine verilen telkinle, sadece nefret etmekte, öfke duymakta, her kişiye ve olaya şüphe ile yaklaşmaktadırlar.
Bunun vahim bir sonucu olarak gençlerin büyük bir bölümü deist veya ateist hale gelmiştir. Gelenekçi muhafazakar bir kısım hocalar, televizyonlara çıkıp, İslam’da olmayan hurafelerle gençlerin kafasını karıştırmakta, onları dinden daha fazla uzaklaştırmaktadırlar.
Yine bu durumun başka bir vahim sonucu olarak, gençlerin büyük bir çoğunluğu DEPRESYONDADIR. SEVECEK KİMSEYİ BULAMAMAKTA, MÜTHİŞ BİR YALNIZLIK İÇİNDE YAŞAMAKTADIRLAR. Sevginin özlemini duymakta ama aradıkları şeyin ne olduğunu dahi bilememektedirler.
Mevcut sistemde, bu kadar sevgisizlik telkini varken; haberler ve diğer TV yayınları sevgisizliği, öfkeyi ve vahşeti bu kadar göklere çıkarırken, sadece korku, nefret, saldırı, öldürme, ihanet konusu gündeme getirilir, sevgiden tek kelime bahsedilmezken, bundan etkilenen bir kısım gençlere HİÇBİR UZMAN, HİÇBİR PSİKOLOG ULAŞIP ÇÖZÜM ÖNEREBİLECEK BİR DURUMDA DEĞİLDİR. Onlar da mevcut sistemin sevgisizliği içinde yaşamaktadırlar; dolayısıyla bir kurtuluş yolu önerebilecek pozisyonda değildirler. Aynı telkinlerle şekillenen toplum, aynı döngünün içinde, birbirlerine hep aynı faydasız tavsiyeleri verecektir.
Müvekkil, defalarca, ÜLKEDE ÜZERİNDE DURULMAYAN TEK KONUNUN SEVGİ OLDUĞU VE BU DURUMUN ER-GEÇ BİR FELAKETLE SONUÇLANACAĞI konusunda uyarılarda bulunmuştur.
BU FELAKET ADIM ADIM GELMEKTEDİR; ÇÜNKÜ BU KONU CİDDİYE ALINMAMIŞTIR.
Ciddiye alınmamanın ötesinde, SANKİ BU FELAKETE ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN ÖZEL BİR ÇALIŞMA VAR GİBİDİR. Sevgi değil, bilakis sevgisizlik üzerine çalışmalar yapılmakta, ülkede SANKİ ÖZEL OLARAK SEVGİSİZLİĞİN YAYILMASI için çaba harcanmaktadır.
Müvekkil, izlenen stratejinin, İNSANLARA SEVGİYİ UNUTTURMAK İÇİN OLUŞTURULMUŞ ÖZEL BİR STRATEJİ olduğuna inanmaktadır. Keza, bizzat müvekkilin kendisine yapılan operasyon ve sonrasında faaliyetlerinin durdurulması, bu konudaki şüphelerini haklı çıkarmaktadır. Bilindiği gibi müvekkil, pek çok hayırlı faaliyetinin yanı sıra özellikle sevgi konusunun üzerinde ısrarla durması ve bu konudan taviz vermemesi nedeniyle hedefe konulmuş ve mutlaka susturulmak istenmiştir. Çünkü derin devlet, sevgiden uzaklaştırdığı, amaçsız hale getirdiği Türk milletinin, ülkenin felaketine zemin hazırlayacağını çok iyi bilmektedir.
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN SUSTURULMASI BİR STRATEJİDİR. Derin devlet;
- Müvekkilin anlattığı İslam ve Kuran anlayışının gençlere ulaşacağını,
- Böyle bir İslam anlayışı ile gençliğin sevgi dolu, ümitvar ve şevkli bir gençlik haline geleceğini,
- Mutlu ve enerjik bir gençlik oluşacağını ve bu gençliğin geleceğe yönelik büyük ve güçlü planları olacağını,
- Bu gençliğin halkına sahip çıkacağını, vatanını çok seveceğini ve vatanına sahip çıkmak için her türlü fedakarlığı üstleneceğini,
- Allah için sevmenin ne demek olduğunu anlayacağını, dolayısıyla insanları ve yaratılmış tüm varlıkları onların kişisel vasıflarına göre değil, Allah için seveceğini,
- Dolayısıyla, töleranslı, diğergam, mutlu, dışadönük, mücadeleci, vatanperver, sadık, ümitvar ve güçlü bir gençlik oluşacağını
çok iyi bilmektedir.
İşte bu nedenle, sevginin gerçek kaynağı olan gerçek İslam’ın anlatılmasını ve sevgi konusunun propagandasının yapılmasını tüm gücüyle engellemeye çalışmaktadırlar.
Müvekkilin engellenmesinin de nedeni budur.
Ancak mevcut gidişat bu şekilde devam ederse, müvekkile göre, umudunu yitirmiş bir gençlik ile bu ülke bir boşluğa doğru sürüklenebilir. Milli-manevi değerler yitirildiğinde, vatan-millet sevgisi kalmadığında, tüm idealler tüketildiğinde, ülke, -Allah esirgesin- her türlü tehlikeye açık hale gelir. İşte bu nedenle şu an geliştirilen ve bir kısım güruhlar tarafından özel olarak beslenen bu SEVGİSİZLİK VE VAHŞET TELKİNİNİN HIZLA ORTADAN KALDIRILMASI, SEVGİNİN BİR DEVLET POLİTİKASI HALİNE GETİRİLMESİ ŞARTTIR.
Müvekkilin görüşlerini saygılarımızla kamuoyunun takdirine sunarız.18.07.2025