İSTANBUL ANADOLU 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO : 2024/74 E
SUNAN : Adnan Oktar
MÜDAFİİ : Av. Mert Zorlu
KONU : Müvekkilin duruşmalara fiziken katılmasına karar verilmeyip -son savunmasını dahi- ISRARLA SEGBİS’le YAPMASININ İSTENMESİNİN SEBEPLERİNDEN BİRİNİN, “MÜVEKKİLİN DURUŞMALARA FİZİKEN KATILIP KENDİSİNİ ÖZGÜRCE SAVUNMASINA ve İFADE ETMESİNE MÜSAADE EDİLMESİ DURUMUNDA, SÖZLERİNİN ETKİ OLUŞTURABİLECEĞİ” düşüncesi olduğu izlenimi oluşmaktadır. Böyle bir kanaatin, hukuka aykırı olması yanında gerçekçi olmadığı ve yersiz olduğuna ilişkin beyanlarımızın sunumudur.
AÇIKLAMALARIMIZ:
Huzurdaki dosyanın bir sonraki duruşması 5 Kasım 2025 tarihine verilmiş ve son celsede alınan ara kararla müvekkilin duruşmaya SEGBİS ile katılmasına karar verilmiştir. Ancak bilindiği üzere, avukat sanıkların dosyasının huzurdaki dosyayla birleşmesinden önce diğer sanıklar huzurda savunmalarını yapmışlar ancak müvekkil huzurda savunmasını yapmamıştır. Müvekkilin savunması avukat sanıkların dosyasının birleşmesi sebebiyle ertelenmiştir. Bu durumda müvekkil şu ana kadar sadece ilk ifadesini vermiştir, bu da SEGBİS ile gerçekleşmiştir. Müvekkilin esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını huzurda vermek istemesine rağmen bu hakkının elinden alınması Yargıtay İçtihatlarına göre bozma sebebidir. Sanığın son savunmasının hayati önem taşıdığı ve savunma hakkının en önemli parçası olduğu izahtan varestedir.
Malumunuz olduğu üzere savunma, sanığın en temel haklarından biridir. Bu temel hak, sanığın kendisini ifade edebilmesi için tüm koşulların sağlanmasını gerekli kıldığı gibi, sanığın hakimler ve savcı ile iletişiminin sağlıklı olmasını da kapsar. Sanık kendisini rahatlıkla ifade edebilmeli, salonda bulunan hakimler ve savcının da kendisini dinlediğini, anlattıklarına dikkat verildiğini, başka bir işle meşgul olunmadığını görmeli, savunmasının değerlendirmeye alındığına kanaat getirmelidir. Aksi halde adil bir yargılama yapıldığına dair kanaat oluşmayacağı açıktır.
Dolayısıyla müvekkilin duruşmalara fiziki olarak katılımı, Sayın Hakim Heyeti ve Sayın Savcı ile sağlıklı bir iletişim kurması, anlattıklarının ve sunduğu delillerin dinlendiğine ve anlaşıldığına kanaatinin gelmesi ve böylece adil bir yargılanma yapıldığına güven duyması için elzemdir.
Konunun hukuki boyutuna ilişkin daha önce Sayın mahkemenize müteaddit defalar açıklamalarda bulunduğumuzdan, iş bu dilekçemizde;
Müvekkilin duruşmalarda fiilen hazır bulunmasına izin verilmemesinin arkasında yatan nedenlerden biri olduğunu düşündüğümüz, “MÜVEKKİLİN DURUŞMALARA FİZİKEN KATILIP KENDİSİNİ ÖZGÜRCE SAVUNMASINA ve İFADE ETMESİNE MÜSAADE EDİLİRSE, İNSANLARIN BUNDAN ETKİLENEBİLECEĞİ” düşüncesinin niçin yersiz ve anlamsız olacağını izah etmek istemekteyiz.
MÜVEKKİLİN FİKİRLER HALİ HAZIRDA TÜM DÜNYAYA YAYILMIŞ DURUMDADIR
İnsanların “müvekkilin duruşma salonunda yapacağı açıklamalarından ETKİLENECEKLERİNDEN KORKULMASI” son derece yersiz ve anlamsızdır. Zira müvekkil savunmasında dile getirdiği görüşleri ilk defa anlattığı şeyler değildir. FİKİRLERİ ZATEN UZUN YILLARDAN BERİ DÜNYA ÇAPINDA YAYILMIŞ ve her yere ulaşmış durumdadır.
Müvekkilin 40 yıllık fikri mücadelesindeki anti-Darwinist, anti-Materyalist ilmi ve imani çalışmaları o kadar etkili olmuştur ki, Darwinizm ve sözde bilimsel dayanağını Darwinizm’den alan komünist ideolojiler hem Türkiye’de hem de dünya çapında büyük bir yıkım ve yenilgiye uğramıştır.
Müvekkil ve arkadaşları aleyhinde 7 yılı aşkın süredir medya ve basın eliyle yürütülen -Cumhuriyet tarihinde bir eşi ya da benzeri görülmemiş- onlarca iftira ve karalama kampanyasına rağmen, halen daha “müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş camiası” denildiğinde insanların aklına: “Darwinizm’i fikren ezen eserler, yaratılış gerçeği konferansları, iman hakikatlerini, evrimin bilimsel eleştirilerini içeren kitaplar ve dünya çapında Darwinist diktatörlüğü yıkan Yaratılış Atlası kitap serisi” gelmektedir.
Müvekkilin kitapları, makaleleri, videoları milyonlar tarafından okunmuş, izlenmiş, öğrenilmiş ve halen okunup ve izlenmektedir. Bugün Türkiye’de müvekkilin eserlerini bilmeyen, hayatının bir döneminde denk gelip okumayan neredeyse kimse yoktur. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere hükümetimiz, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, akademisyenler Adnan Oktar kitapları ile iç içe yaşamış, müvekkilin arkadaşları tarafından düzenlenen konferanslara katılmış ve müvekkilin fikirlerini iktidara taşımış insanlardır.
MÜVEKKİLİN KALEME ALDIĞI ‘YARATILIŞ ATLASI’ VESİLESİYLE DARWİNİZM’İN DÜNYA ÇAPINDAKİ MAĞLUBİYETİ
Bugün en ateşli Darwinizm savunucuları tarafından bile itiraf edildiği üzere müvekkil Adnan Oktar;
- Kaleme aldığı 4 ciltlik dev eser olan “Yaratılış Atlası”nı tüm dünyaya ulaştırarak Darwinizm’e esaslı darbeyi indirmiş,
- Darwinizm’in tarihin gelmiş geçmiş en büyük bilim sahtekarlığı olduğunu, komünizmin ülkemiz için çok büyük bir tehlike olduğunu tüm detaylarıyla açıkladığı yüzlerce kitabıyla Allah’ı inkâr üzerine kurulu ideolojilerin geçersizliğini tüm dünyaya ispat ve ilan etmiş,
- Dünyaca ünlü gazete ve internet sitelerinde yayınlamış olduğu makaleleri ve röportajlarında evrim teorisinin bilimsel olarak çökmüş bir ideoloji olduğunun delillerini ortaya koymuş,
- Tüm fikri çalışmaları ve ilmi faaliyetleriyle Darwinist ve materyalist felsefenin fikri zeminini çökertmiştir.
Darwinizm’in bilimsel bir dayanağı olmadığını somut bulgularla ve aksinin iddia edilmesi mümkün olmayacak şekilde ortaya koyan “YARATILIŞ ATLASI” başta Fransa olmak üzere, Amerika, Çin, Brezilya, Hollanda, Belçika, İngiltere, İtalya, İsveç, İsviçre, İspanya, Danimarka gibi birçok ülkede büyük yankı uyandırmıştır. Yaratılış Atlası’nı konu alan sayısız gazete haberi, köşe yazısı, televizyon programı, internet sitesi kitabın fikri etkisini göstermiştir.
Yaklaşık 150 yıldır dinsizliğin yayılmasına vesile olan Darwinizm’in Yaratılış Atlası vesilesiyle aldığı darbe karşısında, Avrupalı materyalistler en üst düzeyde alarma geçmişlerdir. Avrupa Konseyi toplanmış, raporlar hazırlanmış, Milli Eğitim bakanlıkları bildiriler yayınlamıştır.
YARATILIŞ ATLASI'nın kısa süre içerisinde Avrupa ülkelerinin darwinist felsefesi üzerindeki fikri etkisi o kadar yıkıcı olmuştur ki, konu Avrupa Parlamentosu (AP)'nin gündemine de gelmiş; konseye rapor sunan AP üyesi Lüksemburglu milletvekili Anne Baseur, YARATILIŞ ATLASI'nın acilen yasaklanması gerektiğini belirterek “BU KİTAP 300 YILLIK FELSEFEMİZİ YIKTI” şeklinde tarihe geçen açıklamalarda bulunmuştur.
Fransa’nın en büyük gazete ve dergileri dehşet dolu ifadelerle “Yaratılış Atlası”na yer vermişler, Le Figaro, L’Express, Le Monde ve La Croix gibi Fransa’nın önde gelen yayınlarında konu “deprem”, “hücum”, “bomba etkisi” gibi dehşet ve panik ifade eden başlıklarla yer almıştır. Müvekkil Adnan Oktar’ın etkili fikri çalışması ile gerçekleşen bu yenilgiyi “Fransız tarihinin en büyük yenilgisi” gibi cümleler ile ifade etmişlerdir.
Bu eser Avrupa'da, Darwin'in teorisine körü körüne sahip çıkan kesimde, kendi ifadeleri ile “ideolojik bir deprem” etkisi meydana getirmiştir. Avrupalı Darwinistler fikri olarak hiçbir cevap veremedikleri Yaratılış Atlası isimli esere karşı ne yapacaklarını şaşırmışlar ve bu kitabı yok etmek için kendilerince çözüm arayışına girmişlerdir. Hatta yüzyıllardır savundukları özgürlükçü geleneklerini bir çırpıda terk etmişler ve yasakçı ve baskıcı bir kimliğe bürünmüşlerdir. Öyle ki, kitabı yasaklatmaya dahi kalkışmışlardır.
DARWİNİZM’İN İLE BİRLİKTE KOMÜNİST İDEOLOJİLERİN DE YENİLGİYE UĞRAMASI ve TERÖRİST BAŞI ÖCALAN’DAN ‘SOSYALİZM ÇÖKTÜ’ İTİRAFI
Darwinizm’in dünya çapında yenilgiye uğraması beraberinde çok önemli başka sonuçlar da getirmiş; sözde bilimsel dayanağını Darwinizm’den alan Komünist ideolojiler gerek Türkiye’de gerekse dünya genelinde büyük bir yıkım ve yenilgiye uğramıştır.
Bu konudaki en güncel itiraf Marksist-Leninist bir terör örgütü olan PKK’nın kurucusu terörist başı Abdullah Öcalan’dan gelmiştir.
Terörist başı Abdullah Öcalan 27 Şubat 2025 tarihinde DEM Partili Milletvekilleri tarafından okunan “Silah Bırakma Çağrısı” konulu mektubunda, “PKK’nın kuruluşunda reel-Sosyalizm’in dayanak alındığını, ANCAK REEL-SOSYALİZMİN ÇÖKÜŞÜYLE BİRLİKTE, PKK’NIN DA ANLAM YOKSUNLUĞUNA DÜŞTÜĞÜ, ÖMRÜNÜ TAMAMLADIĞI VE FESH EDİLMESİ ZAMANININ GELDİĞİ”ni açık şekilde ilan ve itiraf etmiştir.
DÜNYA GENELİNDE SOL PARTİLERİN OYLARINDAKİ DÜŞÜŞLER
Darwinist ideolojinin dünya çapında yenilgiye uğratılmasının çok ciddi siyasi etkileri de olmuştur. Sol görüşü savunan partiler, gerek ülkemizde gerek Avrupa’da gerekse dünya genelinde hızla taraftar kaybetmiş; girdikleri her seçimden büyük hayal kırıklıkları yaşayarak çıkmışlardır.
Özellikle Avrupa geneline hakim olan sol görüşlü siyasi partiler her yerde büyük oy kaybı yaşamış; sağ görüş, sosyal demokrat partiler aleyhinde güç kazanmıştır. Geldiğimiz noktada 31 Avrupa ülkesinden sadece 8’inde sol hükümetler -ancak koalisyon kurarak- yönetime gelebilmiş; 25 yıl öncesine kıyasla merkez-sol artık sadece yarısı kadar ülkede iktidara ortağı durumuna düşmüştür.
Sol görüşü savunan siyasetin Avrupa genelinde yaşadığı bu büyük çöküş medyaya, “Avrupa’da sol neden kaybetmeye devam ediyor?”, “Avrupa’da soldan geriye ne kaldı?”, “Avrupa’da sol neden ve nasıl küçüldü?”, “Avrupa’da solun gerilemesi” vb. başlıklı haber ve makalelerle yansımaktadır. Bu haber ve makalelerin bazıları ise şöyledir;
Sol görüşlü partilerin seçimlerde yaşadıkları büyük oy kayıplarına ilişkin en güncel örnekse, bu yılın şubat ayında Almanya’da gerçekleşen genel seçimlerde yaşanmıştır.
Almanya'nın en eski siyasal partisi, Avrupa'nın işçi sınıfına dayanan en köklü siyasal partilerinden biri olan ve Sosyalist Enternasyonal'in başlıca kurucuları ve en etkili partileri arasında yer alan Sosyal Demokrat Parti (SPD), son seçimde tarihindeki en büyük kayıplardan birini yaşayarak oyların sadece %16’sını alabilmiştir. Böylelikle aşırı sağcı AFD partisinin bile gerisinde kalarak mecliste sadece 120 sandalye ile temsil hakkı bulabilmiştir.
AVRUPA ve AMERİKA’DAKİ ANKETLER YARATILIŞ İNANCININ BARİZ HAKİMİYETİNİ YILLAR ÖNCESİNDEN BELGELEMEKTEYDİ
Sol görüşlü partilerin yakın dönemde gerçekleşen her seçimde büyük oy kayıpları yaşamalarında şaşılacak bir durum yoktur. Çünkü müvekkil ve arkadaşlarının evrim teorisinin geçersizliğini ispat edip yaratılış inancını dünya genelinde hakim pozisyona getirmelerinin ardından, Avrupa ve Amerika’da Evrim konusunda ilişkin çok sayıda anket ve araştırma yapılmıştır. Yapılan anket ve araştırmalar daha yıllar öncesinden bugünkü siyasi durumun habercisi olmuş; Darwinizm ile birlikte (sözde) bilimsel ve felsefi dayanağını Darwinizmden alan Komünist ideolojilerin de dünya çapında büyük bir çöküş yaşadığı gerçeğini ortaya koymuşlardır. Bu anketlerin basına da yansıyan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz;
1. Fransız Science Actualités sitesi, müvekkilin Yaratılış Atlası isimli eserinin dağıtımından sonra oluşan büyük etkinin ardından, halka açık bir anket düzenlemiş; “EVRİM KONUSUNDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ” başlıklı anket sonuçlarında, halkın %92'sinin EVRİME İNANMADIĞI ortaya çıkmıştır. (16 Şubat 2007)
2. Almanya’nın en önemli yayınlarından Die Welt gazetesinin internet sitesinde, yaratılış konulu bir anket düzenlenmiş; ankette sorulan "Size göre yaşam nasıl oluştu?" sorusuna katılımcıların %86’sı "Allah yarattı" şeklinde cevap vermiştir. (17 Nisan 2008)
3. Danimarka'nın yüksek tirajlı günlük yayınlarından Ekstra Bladet gazetesi internet sitesinde bir anket gerçekleştirmiş ve okuyucularına “İnsanların Maymundan Geldiğini Düşünüyor musunuz?” sorusunu yöneltmiştir. Danimarka Halkının %88’i bu soruya HAYIR cevabını vermiş; gazete sonucu okuyucularıyla “DANİMARKALILAR ARTIK EVRİME İNANMIYOR” başlığıyla paylaşmıştır. (29 Haziran 2007)
4. Almanya'nın en büyük gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’un internet sitesinde, evrimin gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgili düzenlenen ankete göre, İNSANIN BİR YARATICININ ESERİ OLDUĞUNA İNANANLARIN ORANI %87 çıkmış; gazete anketi okuyucularıyla “EVRİM mi? – HAYIR, TEŞEKKÜR EDERİM” başlığıyla paylaşmıştır. (08 Temmuz 2007)
5. İsviçre’nin yaygın okunan gazetelerinden Blick’in internet sitesinde düzenlenen ankette, YARATILIŞA İNANANLARIN ORANI %85 çıkmıştır. (04 Mayıs 2007)
6. İngiltere'nin Londra şehrinde basılan The Evening Standart gazetesinin internet sitesi, “Yaratılışçılık okullarda okutulmalı mı?” sorusu ile bir anket düzenlemiş; Ekim 2008 tarihli bu anket sonuçlarına göre, İNGİLİZ HALKININ %73'Ü SORUYA “EVET” cevabını vererek, “YARATILIŞ OKULLARDA OKUTULSUN” demişlerdir.
7. American Family Newa Netvork(AFN) isimli Amerikan haber ajansı, internet sitesi One News’da yer verdiği ankette, okuyucularına “Evrim teorisiyle beraber YARATIŞCILIK ve AKILLI TASARIM gibi konular da HALK OKULLARINDA ÖĞRETİLMELİ Mİ?” sorusunu yöneltmiş; Ayda 1 milyonun üzerinde ziyaretçisi olan sitedeki ankete katılan YARIM MİLYONUN ÜZERİNDEKİ KİŞİ, %93 oranıyla "EVET" cevabı vermiştir. (Ekim 2008)
8. Science dergisinin 2005 yılında 34 Avrupa ülkesi ile ABD’de yaptığı araştırmada, TÜRKİYE “EVRİM TEORİSİNE” EN AZ İNANAN ÜLKE ÇIKMIŞTIR.
NETİCE ve TALEP:
Sonuç olarak müvekkilin huzura gelmesi ve savunmasını fiilen duruşma salonunda yapması müvekkilin fikirlerinin yayılıp etki oluşturmasıyla ilgili bir durum değildir. Müvekkil zaten 40 yıldır fikirlerini dünya çapında anlatmıştır. Eserleri 73 dile tercüme edilmiş, yüzlerce ülkede yayınlanmıştır. Rusya’dan İran’a, Amerika’dan Malezya’ya 100’den fazla ülkenin gazete ve dergilerinde yazıları düzenli olarak yıllar boyunca yer almıştır. Konuşmaları, açıklamaları, yazıları, TV programları halen internet üzerinde milyonlara ulaşmaktadır.
Bu sebeple huzurdaki davanın gelecek duruşmalarında ve son savunma aşamalarında mutlak surette müvekkilin huzurda bulundurulmasını arz ve talep ederiz. 15.07.2025
Saygılarımızla