Bundan 7 yıl önce, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik şafak operasyonu gerçekleştirilip yaklaşık 200 kişi sorgusuz sualsiz tutuklanınca, TÜRKİYE TARİHİNDE NADİR GÖRÜLEBİLEN BİR İTTİFAKLA, hem sol basından hem de sağ basından belli kesimler, bu yapılan uygulamayı BİRLİKTE ALKIŞLADILAR.
O zaman da genç kadınlar, genç erkekler, iş adamları, mühendisler, avukatlar, doktorlar, 18-19 yaşındaki gençler AKIL ALMAZ SUÇLAMALARLA TUTUKLANMIŞLARDI.
O zaman da, tutuklananlar arasından ETKİN PİŞMAN ÇIKARABİLME ve ONLARIN İFTİRALARI SAYESİNDE BİR İDDİANAME HAZIRLAYABİLME telaşı vardı.
O zaman da, SUÇ TESPİT EDEMEYEN MASAK RAPORLARI üzerinden istisnasız herkesin işyerlerine, fabrikalarına, şirketlerine, evlerine, arabalarına EL KONULDU.
O zaman da, SUÇ UYDURULDU, SAYISIZ YALAN SÖYLENDİ. Tehdit altında genç kızlar, -sırf hapisten kurtulabilmek için- KENDİ NAMUSLARINI KARALAYACAK İFTİRA AÇIKLAMALAR yapmak zorunda kaldılar.
O zaman da TUTUKLANAN GENÇLER, ŞEHİRDEN ŞEHRE SÜRÜLDÜLER; AİLELER, çocuklarının hangi şehirde hangi cezaevinde olduğunu HAFTALARCA TESPİT EDEMEDİLER.
O zaman da ve halen, yani TOPLAM 7 YILDIR, bu insanlar 30-40 KİŞİLİK KOĞUŞLARDA YERLERDE YATIYORLAR.
O zaman da bu insanlar SADECE İFTİRA BEYANLAR ÜZERİNDEN YARGILANDILAR, akıl almaz TİYATROLARIN OYNANDIĞI MAHKEMELER TARAFINDAN MAHKUM EDİLDİLER.
O zaman da HAKİMLERE ALENİ BASKI YAPILDI; davada BERAAT VEREN İSTİNAF HAKİMLERİ GÖREVDEN ALINDI, suçlandılar ve HALEN YARGILANIYORLAR.
O zaman da ETKİN PİŞMAN İFADELERİ ÜZERİNDEN YENİ SUÇLAMALAR ÜRETİLDİ, YENİ DOSYALAR AÇILDI, YENİ ŞAFAK OPERASYONLARI YAPILDI, YENİ İDDİANAMELER DÜZENLENDİ, binlerce yıllık cezalara YÜZLERCE YILLIK YENİ CEZALAR EKLENDİ.
Tüm bunlar olurken, hem sol hem de sağ basından bazı kesimler şunları yaptılar:
- Yıllardır tanıdıkları bu grubu, İSMİNİN BAŞINA "ÖRGÜT" İBARESİ EKLEYİP SUÇLU İLAN ETTİLER.
- 11 Temmuz 2018 operasyonunu ALKIŞLADILAR; gencecik ve suçsuz insanların ters kelepçeli basına teşhir edilirken çekilen görüntülerini BÜYÜK BİR ÖVGÜYLE SABAH-AKŞAM YAYINLADILAR.
- TÜM İFTİRALARI MANŞETTEN YAYINLADILAR; abartarak, karalayarak, "oh olsun" diyerek bunu yaptılar.
- ETKİN PİŞMANLARI TELEVİZYONLARA, GAZETELERE ÇIKARDILAR. Onların iftiralarını büyük bir övgüyle anlattırdılar. Karalama kampanyasına kendileri de katıldılar, şiddetli hakaretlerde ve suçlamalarda bulundular.
- Yapılan her yeni operasyonda yine "OH OLSUN" dediler.
- Alınan beraat kararlarının bir tanesine bile yer vermediler; ama CEZA KARARLARINI GÖKLERE ÇIKARDILAR.
- BU İNSANLARIN DA BİRER AİLELERİ OLDUĞUNU, YAŞLI ANNE-BABALARININ PERİŞAN OLDUĞUNU umursamadılar bile.
- Bu insanların büyük bir kısmının, cezaevinde bulundukları sürede, ANNE-BABA VEYA KARDEŞLERİNİ YİTİRDİKLERİNİ, ONLARIN CENAZELERİNE DAHİ GİDEMEDİKLERİNİ gündem dahi yapmadılar.
Gerçekte, kendilerine iletilen haberlerin YALAN olduğunu, ayan beyan bir KUMPAS EYLEMİ gerçekleştirildiğini, zaten KUMPASIN USULÜNÜN bu olduğunu, amacın sadece BU GRUBUN SUSTURULMASI olduğunu, dolayısıyla bir YOK ETME ve SİNDİRME eyleminin hukuk kılıfı altında uygulanmakta olduğunu çok iyi biliyorlardı.
Belki de bunu EN İYİ BİLEN kendileriydi.
Buna en çok şahit olmuş ve bunu en iyi teşhis edebilecek olanlar, söz konusu gazetecilerdi.
Teşhis de ettiler; buna rağmen hukuksuzluğu alkışladılar.
"Başka mahalleden nasılsa" diyerek, bir kısım sağ ve sol el ele tutuşup bir HAKSIZLIĞIN DESTEKÇİSİ oldular.
O dönemde müvekkil Adnan Oktar da, arkadaşları da kendilerine yapılanlara SES ÇIKARMADILAR. Müvekkilin sadece tek bir uyarısı oldu:
"Hukuksuzluğa seyirci kalmayın; yoksa gitgide büyüyerek size doğru gelen bir felakete dönüşür".
Müvekkil bu uyarıyı, doğrudan sol basına ve genel olarak sol cenaha yönelik yaptı. Çünkü gidişat bunu gösteriyordu.
Bu yaşananlar, 7 yıl sonra, Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik başlatılan operasyon ile şu anda sol cenahın başına geliyor. AYNI SIRALAMA, AYNI OLAYLAR, AYNI SUÇLAMALAR, BENZER YALANLAR VE BENZER YÖNTEMLER İLE.
Müvekkilin, bu durumdan dolayı oldukça rahatsız olduğunu, bu hukuksuzlukların Sayın Ekrem İmamoğlu ve CHP çevresine sirayet etmesini teessürle karşıladığını önemle belirtelim. Müvekkil, hayatı boyunca haksızlıklara karşı mücadele içinde olmuş ve bu konuda biz-siz ayırımını hiçbir zaman yapmamıştır. Haksızlıkların ve hukuksuzlukların hiç kimseye dokunmaması için hayatı boyunca çaba harcamıştır ve sevgi ve adaletin hakim olduğu bir ortamın oluşması, kendisinin en büyük amaçlarından biridir. Dolayısıyla, benzer yöntemlerin şu anda başkalarına da uygulandığını görmek, ziyadesiyle kendisini rahatsız etmektedir.
Belirtmek istediğimiz ana husus, şu an sol cenahın yaşadığı bu ortamın sorumlusunun, VAKTİNDE HUKUKSUZLUKLARI ALKIŞLAYAN, bu nedenle BU HUKUKSUZLUKLARI NORMALLEŞTİREN ve SOL BASINI TEMSİL EDEN BİR KISIM GAZETECİLER OLDUĞUDUR. O tarihlerde bir kısım sağ basınla el ele veren söz konusu gazeteciler, şu an aynı sağ basının saldırısı altındadır. Müvekkil ve arkadaşları söz konusu olduğunda devreye giren eski destekçilerini, BİR ANDA KARŞILARINDA BULMUŞLARDIR. Herkese yaşadıkları hukuksuzlukları anlatmaya çalışmakta ama ne olursa olsun SESLERİNİ BİR TÜRLÜ DUYURAMAMAKTADIRLAR. Ne yaparlarsa yapsınlar mevcut durumu değiştirememekte, kimseye dertlerini anlatamamaktadırlar. 7 YILDIR MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA YAŞATTIKLARINI, ACI BİR ŞEKİLDE KENDİLERİ YAŞAMAKTADIRLAR.
Aslında, HUKUKSUZLUKLARI MEŞRULAŞTIRAN TARAF OLMANIN VAHİM SONUCUNU YAŞAMAKTADIRLAR.
Keşke böyle olmasaydı…
Keşke Türkiye'de hukuksuzluk böyle normalleştirilmeseydi…
O zaman şimdi yaşananlar bu kadar kolay yaşanmazdı…
Geçmiş değişmeyeceğine göre, bu yaşananlardan ders çıkarmak ve "adalet olsun ama yalnızca bana" mantığından vazgeçmek gerektiği açıktır. Umarız ki, bahsini ettiğimiz bir kısım sol basın, özellikle MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA YÖNELİK ŞİMDİYE KADARKİ TUTUMUNDAN DOLAYI PİŞMANLIK DUYUYORDUR ve ADALET İÇİN BİRLİK BERABERLİK İÇİNDE BİR ÇABA İÇİNDE OLMAYA karar vermiştir.
Ancak, şayet söz konusu sol basın, bu zihniyeti kabul etmekte hala bir tereddüt içindeyse, kendi mahallesinden olmayanın başına gelen adaletsizliği hala alkışlamaya kararlıysa, O ZAMAN KENDİ ADALETİ İÇİN MÜCADELE ETMESİNİN ANLAMI DA YOKTUR. Çünkü ŞU AN YAŞADIĞI FELAKETİ, KENDİSİ OLUŞTURMAKTADIR.
Bu konuyu artık görmezden gelmeye çalışmanın bir anlamı yoktur