SİZİN BAŞINIZA GELSE?
SAYIN YILMAZ TUNÇ BEYFENDİ,
Bugün Türkiye gündeminde sıkça tartışılan hukuk ihlallerinin çok daha fazlası, çok daha şiddetli şekilde 2018 yılından itibaren müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili yargı sürecinde de yaşandı. Yaşadıkları hukuksuzluklar gün gibi açık olmasına ve somut delillerle ispatlanmasına rağmen, yaptıkları tüm başvurular görmezden gelindi. Hiçbir mahkeme, bariz hak ihlallerini değerlendirmeye almadı, bunlara sebebiyet veren kamu görevlilerine yönelik bir işlem tesis etmedi.
Söz konusu hukuk ihlallerini de göz önünde bulundurarak, aşağıda yer verdiğimiz örneği vicdani değerlendirmenize sunuyor ve şunu sormak istiyoruz: Bu örnekte göreceğiniz haksızlıklar, sizin veya sevdiklerinizin başına gelmiş olsaydı ne yapardınız?
Diyelim ki çok samimi olduğunuz bir arkadaşınız var. “BAYAN A” olarak isimlendireceğimiz bu kişiyle yıllar boyunca sık sık biraraya geliyorsunuz, diğer arkadaşlarınızın da eşliğinde birlikte çok güzel zamanlar geçiriyorsunuz. Birlikte etkinliklere katılıyorsunuz. Yemeğe, alış verişe, spora gidiyorsunuz. Bayan A’nın ailesiyle, akrabalarıyla tanışıyor, samimi oluyorsunuz. Birlikte fotoğraflar çektiriyorsunuz. Bayan A’nın ailesi sık sık sizin evinizde konuğunuz oluyor, hep birlikte organizasyonlara katılıyorsunuz.
Bayan A, tüm arkadaşlığınız boyunca neşe dolu ve mutlu bir ruh hali sergiliyor. Her fırsatta sizinle ve çevrenizle olan ilişkisinden dolayı çok mutlu olduğunu, sizi çok sevdiğini söylüyor. Bununla da kalmıyor, sosyal medya hesabından bu hislerini açıkladığı paylaşımlar yapıyor. Zaten birlikte çektirdiğiniz fotoğraflarınız da onun dile getirdiği hislerde samimi olduğunu ortaya koyuyor.
Bayan A sosyal medya paylaşımlarında da hep çok şık ve bakımlı… Makyajıyla, kıyafet seçimleriyle çevresine pozitif enerji saçıyor. Elindeki akıllı telefonu ile en sosyetik mekanlarda, mağazalarda, restoranlarda pozlar verip selfiler paylaşıyor. Konserlerde, etkinliklerde en meşhur sanatçılarla kol kola girip şarkılar söylüyor, onlara eşlik ediyor.
SONRA BİRDEN OLAYLARIN AKIŞI DEĞİŞİYOR…
Bir sabah, Bayan A bir polis baskını ile gözaltına alınarak haksız, hukuksuz şekilde hapse atılıyor. Emniyet ifadesinde, çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliğinde tüm suçlamaları reddediyor, sizi ve çevrenizi savunuyor, ancak tutuklanıp ailesinden ve sosyal çevresinden çok uzaktaki başka bir şehrin cezaevine kapatılıyor.
Bayan A, cezaevindeki ilk aylarında size sevgi dolu mektuplar kaleme alıyor. Karikatürler çizip yolluyor. Ne var ki bu sırada “birileri” devreye girip bir taraftan onu, diğer taraftan da ailesini sıkıştırarak size karşı inanılmaz çirkin ithamlar içeren beyanlar vermeye zorluyor. Bayan A cezaevinden savcılığa dilekçeler yazarak baskı yapan bu kişileri şikayet ediyor. Zor durumda kaldığını, yardıma ihtiyacı olduğunu, bu kişilerin üzerinde kurdukları baskıyı kaldırmak için gerekenin yapılmasını talep ediyor. Hiçbir yardım alamıyor! Üzerindeki baskı daha da ağırlaştırılıyor. Eğer yeniden ifade verip kendisinden istenen şekilde sizi suçlamazsa, bir daha ömrünün sonuna kadar hapisten çıkmamakla, “mavi gökyüzünü görememekle” tehdit ediliyor.
Sonra bir sabah Bayan A, yeniden ifade vermek için, hukuka aykırı şekilde ikinci kere aynı Emniyet birimine götürülüyor. Bu Emniyet biriminin soruşturma boyunca sebebiyet verdiği somut hukuksuzluklar inanılmaz boyutlarda. Burada alınacak hiçbir ifadeye güvenilmemesi gerekirken, Bayan A tam 6 gün boyunca orada tutuluyor. SONRA YENİ İFADESİ ORTAYA ÇIKIYOR. BU YENİ İFADEDE;
- Sizinle arkadaşlığı boyunca sizin tarafınızdan fiziksel ve psikolojik eziyete uğratıldığını,
- Sizin tarafınızdan yıllar boyunca eve hapsedildiğini ve özgürlüğünün elinden alındığını,
- Kaçmak için defalarca girişimde bulunduğunu ama bir türlü kaçmayı başaramadığını,
- Sizin talimatlarınızla çeşitli suçlar işlemek zorunda kaldığını,
- Onu sürekli aşağıladığınızı, ona küfrettiğinizi, şiddet uyguladığınızı,
- Telefonunu ve bilgisayarını elinden alarak dış dünyayla iletişimini kopardığınızı,
- Kendisine defalarca tecavüz ettiğinizi, başka arkadaşlarınızın da ona tecavüz etmelerini sağladığınızı,
iddia ediyor.
BUNLARI DUYDUĞUNUZDA NE HİSSEDERDİNİZ? Yıllar boyunca birlikte çok mutlu bir arkadaşlık sürdürdüğünüz belgeli, ispatlı olan birisi, çok yakın bir arkadaşınız size akla hayale gelmeyecek iftiralar atmış. İftiralarının tek bir somut delili yokken, söylediklerinin aksini ispatlayan yüzlerce deliliniz var.
Böyle bir durum karşısında, Bayan A’nın zorlu hapishane koşullarına ve kendisine yapılan tehditlere daha fazla dayanamadığını ve yaşadıklarının son bulması için kendisine dikte ettirilen iftiralara tamam demek zorunda kaldığını hemen anlamaz mısınız? Doğal olarak da Yargıya güvenir ve “Nasıl olsa bana yöneltilen asılsız ve delilsiz suçlamaların gerçek olmadığı hemen anlaşılır, ben de bu suçlamalardan aklanarak temize çıkarım” diye düşünürsünüz.
Yargılama aşamasına gelindiğinde ise Bayan A’nın,
- Yalan söylediğinin 100’den fazla çelişkili beyanla ortaya çıkması,
- Dosyaya sunduğunuz ve sizin doğru söylediğinizi gösteren fotoğraflar, mesajlar, mektuplar,
- Her bir beyanının yalan olduğunu ispatlayan karşı deliller,
- Tanık beyanları,
- Uzman bilir kişi görüşleri gibi LEHİNİZE OLAN SOMUT DELİLLERİN TAMAMI HİÇ SAYILSA VE TOPTAN GÖZARDI EDİLSE ve üstüne üstlük bir de ASILSIZ, DAYANAKSIZ, DELİLSİZ İDDİALARLA, BİR KİŞİNİN SOYUT HİKAYELERİ YÜZÜNDEN SİZE NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI, KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA, EZİYET ETME GİBİ SUÇ MADDELERİNDEN YÜZLERCE YILLIK CEZALAR VERİLSE, O ZAMAN NE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ?
Bu durum sizin, ya da bir aile üyenizin, bir tanıdığınızın, bir sevdiğinizin başına gelse, neler hissedersiniz? Hakkaniyetli bir şekilde karar verildi, adalet tecelli etti, hak yerini buldu diyebilir misiniz?
YUKARIDA ANLATILANLAR HAYALİ BİR HİKAYE DEĞİLDİR. BU ÖRNEK, ADNAN OKTAR DAVASI DOSYASINDA BİRE BİR YAŞANMIŞ YÜZLERCE GERÇEK OLAY ARASINDAN SADECE BİR ÖRNEKTİR. Üstelik, burada çok sayfa tutmaması açısından hepsi delilli pek çok başka detaya da değinilmemiştir. İşte Adnan Oktar Dosyasında haksız şekilde hükmedilen 10.000 yıllık cezalara, yukarıda özetlediğimiz örneğin tamamen aynısı ve daha fazlası olan gerçek dışı senaryolar gerekçe gösterilmiştir.
Dilediğiniz takdirde, yukarıda bahsettiğimiz olayın başrolünde yer alan etkin pişman sanık B.K.’nın tüm ifadelerini, dava dosyasına sunulmuş olan delil dosyalarını, fotoğraf albümlerini, B. K.’nın yıllar boyunca katıldığı TV programlarının görüntülerini, cezaevinden yolladığı el yazılı mektuplarını, çizdiği karikatürleri tarafınıza iletebiliriz.
Nitekim bu sebepledir ki dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1 Ceza Dairesi’ne gittiğinde bu delillerin tamamı değerlendirmeye alındığı için BOZMA KARARI VERİLMİŞTİR. Bu bozma kararı üzerine birkaç husumetli müştekinin suni şikayetiyle apar topar görevlerinden alınmışlar, haklarında soruşturma başlatılmıştır. Bozma kararı veren hakimler “Biz dosyada beyan dışında hiçbir delil görmedik” diyerek savunmalarında bu somut gerçeği bir kez daha vurgulamışlardır.
Ne var ki tüm Türkiye’nin gözü önünde, başta hukuk camiası olmak üzere herkes tarafından masum oldukları bilindiği halde müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına binlerce yıllık hukuksuz cezalar reva görülmüştür. Bu da yetmemiş içlerin de tertemiz masum kadınların olduğu onlarca insan Van’dan Antalya’ya, Erzincan’dan Denizli’ye, İzmir’den Samsun’a Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtılmışlar, son derece sağlıksız, kalabalık, zorlu koşullarda yaşamaya mecbur edilmişlerdir.
Müvekkil ve arkadaşları bunlardan dolayı Devletimize hiçbir zaman kırgın ya da kızgın olmamışlar, tüm yaşadıklarını Allah’ın kendilerine imanlarının derinleşmesi için güzel birer lütuf olarak görmüşlerdir. İnançları gereği maruz kaldıkları hukuksuzlukları hayır ve güzellik olarak görmeleri onların manevi kazançlarıdır, ancak bu hukuksuzluklara göz yumanlar için ise vicdani bir sorumluluktur. Müvekkil ve arkadaşlarının kanunların tam olarak uygulanması dışınad biir talepleri yoktur. Kanunlar istisnasız olarak uygulandığında verilmesi gereken kararın beraat olduğu Türk Ceza Kanunlarını yazan profesörlerin de ortak kanaatidir. İstirhamımız müvekkil ve arkadaşlarının son 7 yıldır yaşadıklarının tek bir tane örneğini dahi yaşamanız durumunda neler hissedeceğinizi ve ne yapacağınızı düşünerek adalet ve hukukun tesisine katkıda bulunmanızdır. Müvekkil Makamınızın yüksek vicdanına güvenmektedir.
Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 05.06.2025