GÖZALTINA ALINAN KİŞİLERİN YARGILANMADAN SUÇLU İLAN EDİLMESİ HUKUKSUZLUĞUNU MÜVEKKİL ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA YAPILDIĞINDA TEŞVİK EDENLER NASIL BİR FELAKETİ TEŞVİK ETTİKLERİNİ YENİ YENİ ANLAMAKTADIR

19 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan, tutuklanmasıyla devam eden ve aynı kapsamda pekçok belediye başkanına, belediye çalışanlarına ve iş insanlarına yönelik sürdürülen soruşturma kapsamında kamuoyunun gündemine gelen pek çok uygulama, Türk kamuoyunda eleştirilerin odağına oturmuştur.

Bu eleştiriler, suç iddiası altındaki kişilerin soruşturulması ve iddiaların araştırılarak doğruluğunun tespiti hakkında değildir. Elbette ki bir suça karışmış olan her kim varsa, milletin oyu ile seçilerek bir mevkiye getirilmiş de olsalar, haklarındaki isnatların titizlikle üstüne gidilerek gerçeğin ortaya çıkarılması hukuk devletinin tartışılmaz bir gerekliliğidir. Ancak yapılan eleştiriler, bu araştırmaları kapsayan soruşturma aşamasının usul esaslarına ve suç şüphesi altındaki kişilerin Anayasal haklarına aykırı uygulamalara yöneliktir.

Örneğin, 3 Haziran 2025 tarihinde bazı gazetelerin ve haber sitelerinin sosyal medya hesaplarına düşen bir görüntü büyük tepki çekmiştir. Bu görüntüde çok sayıda şüpheli, iki yanlarında polis kordonu eşliğinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü otoparkında yürüyerek otobüslere bindirilmektedir. 

Görüntülere yapılan yorumlarda ağırlıklı olarak;

  • Görüntülerin özel bir amaca yönelik olarak bilinçli şekilde çekildiği ve servis edildiği,
  • Gözaltına alınanların peşinen suçlu ilan edilerek masumiyet karinesinin yerle bir edildiği,
  • Yapılanın hukuk devletine yakışmadığı gibi vicdana da sığmayan bir davranış olduğu,
  • Sırf ortada büyük suçlar ve örgütlü bir yapılanma varmış imajı uyandırmak için böyle yapıldığı,

gibi çok sayıda yorum ve eleştiri dile getirilmiştir.



Gözaltına alınanların henüz soruşturma aşamasındayken haksız ve hukuksuz şekilde suçluymuş gibi basına teşhir edilmelerini eleştiren isimlerden birisi de,  şaşırtıcı şekilde, Mücahit Birinci’dir. 03.06.2025 tarihinde saat 12:18’de X platformunda şu değerlendirmeyi yapmıştır: 



MÜCAHİT BİRİNCİ“Henüz haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan soruşturma şüphelilerinin, emniyet marifetiyle topluma sergilenmesini hukukçu olarak doğru bulmuyorum.

Bu sergileme işlemi soruşturmanın kendisine zarar verir. Toplumun bir kesiminin kafasındaki "bu yargılama siyasidir" tezine destek verici niteliktedir.”

Mücahit Birinci aynı paylaşımında bu yapılanı usulsüz bir şov olarak tespit etmiş ve bu usulsüzlüğün soruşturmayı akamete uğratabileceğini belirtmiştir. Kendisine kesinlikle katılıyoruz. Keza konu hakkında eleştirel yorumlar yapan diğer gazeteciler, televizyoncular ve vatandaşlar da genel anlamda haklı değerlendirmelerde bulunmaktadırlar. Bu uygulama, Yakalama İfade Alma Yönetmeliği m.27’ye ve masumiyet karinesi ile lekelenmeme hakkına açıkça aykırıdır. Doğal olarak da, böyle hukuksuz bir işlemin arkasında başka niyetler aranması, kamuoyunda “rıza üretmek amacıyla” bilinçli olarak yapıldığının düşünülmesi son derece normaldir.

ANCAK, BİRE BİR AYNI HUKUKSUZ UYGULAMALAR 2018 YILINDA ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINA GÜNLER BOYUNCA ARALIKSIZ ŞEKİLDE UYGULANDIĞINDA, BUGÜN BU ELEŞTİRİLERİ YAPANLARIN BİR KISMI HİÇBİR TEPKİ VERMEMİŞLER BİR ÇOĞU İSE ADETA “OH OLSUN” DİYEREK SEVİNÇ İÇİNDE YAYIN YAPMIŞLARDIR.   


Bu hatırlatmayı yapmamızın amacı “hak ettiniz, sizin de başınıza geliyor” demek için asla değildir.


Bu hatırlatmanın amacı, hukuksuzluk kutsandığında ve teşvik edildiğinde teşvik edilen ihlallerin her birinin önünün sonuna kadar açıldığını ve bütün toplumu kuşatan bir hukuksuzluk kabusu inşa edildiğini ortaya koymaktır.

Adnan Oktar Davası dosyasında hukuksuzluğu teşvik edenlerin, defalarca farklı şekillerde bu yaptıklarının çok tehlikeli olduğunu kendilerine hatırlamamıza rağmen ısrar hatalarından vazgeçmemeleri bugünkü felaketleri doğurmuştur. Bundan sonra benzerlerinin yaşanmaması için vicdani bir çağrı olarak bu hatırlatmayı yapmak gerekmektedir.

Bilindiği üzere 2018 yılı 11 Temmuz’unda düzenlenen polis operasyonunun gözaltı aşamasında, henüz haklarında hiçbir yargı kararı olmayan müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları, sanki suçlu kişilermiş gibi tüm dünyaya ifşa edilmiştir.

Bu süreçte, 8 gün boyunca uykusuz ve aç bırakılan, en doğal Anayasal haklarından mahrum tutulan müvekkil Adnan Oktar, başına şiddetle bastırılarak yürütülürken elde edilmiş birkaç fotoğraf karesi, bir kısım basın yayın organları tarafından 7 yılı aşkın süredir ısrarla kullanılmaktadır. Bu uygulama, müvekkilin beyanıyla, “Hz. Yusuf da cezaevine başı eğilerek götürüldüğünden, Peygamberlerin sünnetini yaşadığı için bir şereftir.” Müvekkil bundan bir rahatsızlık değil gurur duymaktadır, ancak bazı basının aleni hak ihlali olan bu fotoğrafları bir başarıymış gibi göstererek yayınlaması etik bir tutum değildir. Üstelik müvekkilin avukatları, kendisinin cezaevinde kurum memurları tarafından çekilmiş fotoğraflarının kullanılmasının daha doğru olacağı hususunda basını bilgilendirdikleri halde bu yayınlarda ısrar edilmesi vicdana ve hakkaniyete aykırıdır.


Şimdi toplumun geniş kesimleri tarafından yoğun eleştirilere sebebiyet veren “suçluymuş gibi göstererek algı yaratma” uygulaması sebebiyle Anayasal hakları çiğnenen müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları, ilerleyen süreçte bu yaşadıklarını dilekçelerle birçok kez yargı oranlarına bildirmiş, içlerinden bazıları da kendilerine karşı usulsüzce yapılan ve suç teşkil eden uygulama hakkında ilgili kurumları gereğinin yapılması için bilgilendirmişlerdir. Ancak ne yazık ki yargılamanın hiçbir aşamasında bu girişimlerinden hiçbir sonuç alamamışlar, yaptıkları tüm suç duyuruları görmezden gelinmiş, üstü kapatılmış ve sorumlular hakkında hiçbir işlem tesis edilmemiştir.

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları, bu konudaki bilgilendirmelerinin sırf kendileri için olmadığını, kendilerine yapılan hukuksuzluklara göz yumuldukça bu tarz davranışlara tevessül edenlerin cesaret bularak bunların benzerlerini ve dahasını yapmaya devam edeceklerini ve yarın öbür gün başka vatandaşlarımızın da benzer uygulamalardan mağdur olacaklarını defalarca dile getirmişlerdir.

İşte bu uyarıların ne kadar isabetli oldukları günümüze gelindiğinde apaçık bir şekilde anlaşılmış durumdadır. Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına ideolojik karşıtlık beslediklerinden geçmişte onların maruz kaldıkları hukuksuzluklara hiç ses çıkarmayanlar, şimdi yaşananlar karşısında feryat etmektedirler.

Elbette ki siyasal veya ideolojik görüşü her ne olursa olsun, hiçbir vatandaşımız haksızlığa uğramamalı, Anayasa ve diğer yasalarla koruma altına alınmış olan haklar asla çiğnenmemelidir. Bir suç şüphesi var ise, bunun araştırılması ve neticesinde şüphe altında kalan kişinin aklanması veya adil bir yargılama sonucu cezaya çarptırılması, kamu düzeni açısından elzemdir. Toplumun hangi kesimiyle ilişkili olursa olsun tüm hukuki süreçlerin muhakkak surette tarafsız, adil ve hakkaniyetli biçimde yürütülmesi esas olmalıdır. Bunun aksi durumda kamuoyunun ekseriyeti, yapılan usulsüzlükler ve hukuk dışı uygulamalardan dolayı yargı kararlarına şüpheyle yaklaşır hale gelir, toplumda adalet mekanizmasına duyulan güven zedelenerek erozyona uğrar. Nitekim bugün yaşananlar da bu erozyonun kaçınılmaz sonuçlarındandır.

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik olarak 2018’de yürütülmüş olan “yargısız infaz” bir psikolojik harp yöntemi dahilinde, bir amaca yönelik olarak uygulanmıştır. HENÜZ SORUŞTURMA AŞAMASINDA MÜVEKKİL ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI ALEYHİNDE BASINDA BÜYÜK BİR FIRTINA KOPARILMIŞ, MESNETSİZ İDDİALAR ORTAYA ATILMIŞ, DEV BAŞLIKLARLA HAYALİ SUÇLAMALAR YÖNELTİLMİŞ, TEHDİTLERLE ASILSIZ İFADELER VEREN ETKİN PİŞMAN ŞÜPHELİLER ELDE EDİLMİŞ, TÜM BUNLARDAN FAYDALANILARAK KAMUOYUNDA BİR İNFİAL OLUŞTURULMUŞTUR.

BUNLARIN YAPILMASININ ANA SEBEBİ, SUÇLAMALARIN ALTINI DOLDURACAK SOMUT DELİLLERİN DOSYADA MEVCUT OLMAYIŞIDIR. Bugün de benzerleri yaşanan hukuksuz uygulamalarla o dönemde arkadaş grubuna sempati duyan kişilerin camiadan uzak durması amaçlanmış, kamuoyu müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı önyargılı ve peşin hükümlü hale getirilmiş, kamuoyunun yürütülecek yargılamadaki hukuksuzluklara tepki göstermeyecek taraflı bir yapıya bürünmesi hedeflenmiştir. Böylece suçlamalarla ilgili somut tek bir delil bile ortaya koymadan müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları mahkum edilmişlerdir.

Şu anda Sayın Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarına yönelik yürütülen soruşturmada yaşananlar, Adnan Oktar Davası Dosyasında yaşananlarla onlarca paralellik içermektedir. Aynı hukuksuzluklar Adnan Oktar Davası Dosyasında yaşandığında tek bir kelime etmeyen, hatta Mücahit Birinci gibi bunları alkışlamış olan bazı kişilerin şimdiki hukuksuzluklar karşısında seslerini yükseltmeleri ne yazık ki samimi bir izlenim vermemektedir.

Eğer hukuk dışı bir uygulama yaşanıyorsa, başta aydınlar, gazeteciler ve televizyoncular, akademisyenler ve hukukçular olmak üzere toplumun her kesiminin birlik olarak öne çıkması ve mevcut hukuksuzluğun giderilmesinde pay sahibi olması gerekmektedir. Şu an yaşananların geçmişte başkaları tarafından da yaşandığını bilip kabul etmek, şimdiki hukuksuzlukları gidermek kadar geçmiştekileri de  telafi etmek şarttır. Ancak bu şekilde kesin bir tavır ile toplumsal bir reaksiyon ortaya koyulduğunda aynı hukuksuzlukların tekrarının önüne geçilebilir. Mühim olan kişinin sırf kendisine, yakınlarına, sevdiklerine yönelik olan adaletsizliğe değil, her kime yapılırsa yapılsın her türlü adaletsizliğe karşı demokratik yollardan, kanun ve hukuk çerçevesinde karşı durmasıdır. Aksi takdirde benzer durumların yinelenmesi, hatta mevcut durumun vehametinin giderek artması da kaçınılmazdır.

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine arz ederiz. 04.06.2025

Daha yeni Daha eski