Müvekkil Adnan Oktar hakkında sosyal medyada, müvekkilin uzun zaman önce ana dava dosyası mahkemesindeki ifadesi esnasındaki görüntüsünden alınmış ve üzerinde oynama yapılmış bazı fotoğraflar yayınlanmaktadır. Müvekkilin cezaevinde çektirdiği fotoğrafları ve Mahkeme salonlarında yüzlerce insan tarafından görülen fiziki hali ise gerçeği ortaya koymaktadır. Gerçeği gözlemleyip yazmak varken derin devletin ucuz taktiklerinin ürünü olan oynanmış bir fotoğrafa ve spekülasyonlara mecbur kalmayı hiçbir basın mensubunun kendisine yakıştırmayacağı kanaatindeyiz. Bu sebeple, gerçeğe bizzat şahitlik etmek isteyen basın mensupları müvekkilin bulunduğu cezaevine avukat göndererek (hatta 3 ayrı avukat göndererek) müvekkilin zindeliğini, gençliğini, dinçliğini, sağlığını, yıllara meydan okuyan heybetini gözlemleyebilirler. Gönderecekleri avukatların uçak ve taksi masrafı da dahil tüm yol giderlerini ve konaklama masraflarını müvekkil karşılayacaktır. Müvekkilin bundan sonra katılacağı duruşmalara da gelip yakından müvekkili görebilirler. 


Müvekkilin konuyla ilgili düşünceleri şöyledir:

Ekran görüntüsü üzerinde oynama yaparak müvekkilin hayret verici gençliği, zindeliği, dinçliği ve sağlığını örtbas edebileceğini sanmak tarihin en ibretlik ve acıklı yenilgilerinden birinin tezahürüdür. Bu anlamsız, çocuksu ve netice vermeyecek çabanın altında;

  • Tek bir suçu dahi olmadığı bilindiği halde bir kumpas davasıyla 7 yıldır cezaevinde tek tutulan,
  • Edirne-Erzurum-Van gibi şehirlere, ülkenin en batısından en doğusuna gönderilen,
  • İlaca, doktora, yeterli gıdaya, güneş görmeye, en temel insani ihtiyaçlara dahi ulaşması kısıtlı olan,
  • Her türlü özgürlüğü elinden alınarak cezaevinde unutulması ve yok olması beklenen müvekkilin YENİDEN DOĞMUŞ GİBİ, ESKİSİNDEN DE GÜÇLÜ, SAĞLIKLI, GENÇ, HAYAT DOLU, DİNÇ, ZİNDE OLARAK KARŞILARINA ÇIKMASININ VERDİĞİ İÇ ACISI OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.

Nitekim bu gerçek bir takım RESMİ RAPORLARA DA yansımış, bu raporlarda MÜVEKKİLİN GENÇLİĞİNİN, ZİNDELİĞİNİN ve HER GEÇEN GÜN DAHA DA GENÇLEŞİYOR OLMASININ HUSUMETLİ KİŞİLERİN MORAL VE MOTİVASYONUNU ÇÖKERTTİĞİ, BU KİŞİLERİ YILDIRDIĞI VE ÜMİTSİZLİĞE DÜŞÜRDÜĞÜ, PSİKOLOJİK OLARAK YIPRANMALARINA SEBEP OLDUĞU açıkça dile getirilmiştir. Husumetli ve hasud kişilerin – müvekkilin önlenemez gençliği, dinçliği, tazeliği ve gücü karşısında- moralinin bozulmasını, psikolojik olarak yıkılmalarını engelleyebilmenin yolu olarak da kendilerince müvekkilin gençleşiyor ve güçleniyor olduğu gerçeğini örtbas etme çabası ortaya çıkmıştır.

Derin devleti ilkokul çağındaki bir çocuğun bile bakar bakmaz üzerinde abartılı bir şekilde oynama yapıldığını gördüğü bir fotoğrafı psikolojik savaş silahı olarak kullanma çaresizliğine düşüren şey, 2018 operasyonuyla müvekkilin adeta yeniden hayat bulması, fiziki görünümünde şaşırtıcı bir şekilde zamanın ileri doğru değil geriye doğru aktığının görülmesi ve son 40 yılın toplamından binlerce kat daha çok sevilir hale gelmesi gerçeği vardır. 7 YILDIR YÜZLERCE İNSANI SEFERBER EDİP MİLYONLARCA LİRA HARCAYIP İLMEK İLMEK KURULAN KUMPAS MÜVEKKİLE HAYIR, BEREKET, GENÇLİK, SAĞLIK, GÜÇ, KUVVET, HEYBET, NEŞE OLARAK DÖNMÜŞ, MÜVEKKİLİ KENDİLERİNCE YOK ETMEYİ HEDEFLEYENLER KENDİ ELLERİYLE ONU DEVLEŞTİRMİŞLERDİR.

Müvekkilin gün be gün daha da gençleştiğine, dinçleştiğine, ne kadar zinde ve hayat dolu olduğuna;

  • Tutuklandığı 2018’den bu yana Silivri, Edirne, Van, Kocaeli Cezaevlerinde çalışan infaz koruma memurları, idari amirler, cezaevi savcıları, hem kendisine hem diğer mahkumlara gelen avukatlar, kurumu ziyaret eden heyetler,
  • Defalarca Mahkemelere katılmak üzere bulunduğu ilden İstanbul’a götürülüp getirildiği ve yolculuk yaptığı için bu esnada kendisine eşlik etmiş olan jandarma personeli, havalimanında karşılaştığı vatandaşlar, uçakta yolculuk yapanlar ve görevli hostesler,
  • Silivri duruşma salonlarında, Çağlayan Adliyesinde, Anadolu Adliyesinde defalarca bizzat katıldığı duruşmaların Mahkeme salonlarında çok sayıda Hakim Heyeti, savcılar, mübaşirler, kalemler ve diğer adliye personeli, nezarette görevli polis memurlar ve jandarmalar, duruşmalara katılan sanıklar, müştekiler, tanıklar, avukatlar, bilirkişiler, basın, gözlemciler ve seyirciler gibi YÜZLERCE KİŞİ TARAFINDAN GÖRÜLMÜŞTÜR.

Müvekkilin yıllara meydan okuyan gençliğine, cildinin tazeliğine, saçlarına, gözlerine, ellerine yansıyan diriliğe ve sağlığa şahit olan bu yüzlerce kişinin de hayranlıklarını yakınlarına, arkadaşlarına, akrabalarına anlatmasıyla dilden dile yayılan, iyi insanlarda sevince, neşeye ve şükre vesile olan bu güzelliği örtbas etmenin mümkün olmadığı da açıktır.

Müvekkil Adnan Oktar’ı sıradan insanların birkaç gün kaldığında bile müthiş sarsıldığı cezaevinin zorlu koşullarında, yüzlerce kilometre yolu uykusuz, yemeksiz, kelepçeli bir halde getirildikten sonra Mahkeme salonlarında bizzat görenlerin tamamının şahitlik ettiği gerçekler şöyledir: 


NEREDEYSE 80 YAŞINA GELMİŞ OLAN MÜVEKKİLİN;

SAÇLARI eskisinden daha gür, sağlıklı ve parlaktır. Tutuklanmadan önce hafif de olsa dökülmeye başlayan saçlarının yerine yenilerinin çıktığı açıkça görülmektedir.  Daha 30’lu yaşlarında olanların dahi saçları tutam tutam dökülürken müvekkilin saçlarının gürbüzlüğü ve kalitesi şaşırtıcıdır.

Her zaman muntazam, bakımlı ve tertemiz olan SAKALLARI DA daha parlak, gürbüz ve sağlıklıdır. Suya, sabuna, en temel bakım malzemelerine dahi ulaşmanın çok zor olduğu cezaevinde bir insanın sakallarının böyle sağlıklı, bakımlı, düzgün ve gürbüz olması asla sıradan bir durum değildir.  

GÖZLERİ çok keskin hem fiziken hem manen çok güçlüdür. Yaşıtları gözlüksüz tek bir satır dahi okuyamaz çoğu önünü görmekte bile zorlanırken müvekkil gözlük kullanmamaktadır. Binlerce sayfalık iddianamelerin küçücük puntolu yazılarını rahatlıkla okuyabilmekte, çoğu zaman genç avukatlarının dahi görmekte zorlandığı metinleri o kendilerine okumaktadır. Gözlerinin çekikliği, göz kenarlarının gençliği, kirpiklerinin düzgünlüğü 20’li yaşlarındaki bir delikanlı gibidir. Ancak bunun da ötesinde müvekkilin gözlerinde sadece samimi insanlarda olan ve sadece samimi insanlar tarafından kıymetini anlaşılan müthiş bir derinlik, içe işleyen bir mana ve bir iki saniye gibi kısa bir süre içinde dahi çok güçlü heyecan uyandıran bir ruh akışı vardır. Gözlerindeki parlaklık, ışıl ışıl aydınlık, temizlik ve keskinlik ruhundaki gücün, berrak aklın, derinliğin, tutkunun, sevginin, samimiyetin, dürüstlüğün, mertliğin, fedakarlığın, vefanın ve Allah’a olan gönülden teslimiyetin en keskin yansımasıdır.

DİŞLERİ de tertemiz, inci gibi ve sapasağlamdır. Yaşı ilerleyen insanların en bilinen özelliklerinden biri dişlerini kaybetmeleridir. Müvekkilin dişleri ise ilk gençliğinde neyse şimdi de öyledir. Temiz, düzgün, inci gibi parlak, sağlıklı ve pırıl pırıldır.

Yaşı ilerlemiş insanların kulaklar ve burun gibi uzuvlarında deformasyonlar, büyüme ve şekil bozulmaları olduğu bilinen bir gerçektir. Müvekkilin BURNU genç delikanlılığında olduğu gibi hala hokka gibi muntazam, düzgün ve kibardır. KULAKLARINDA hiçbir şekil değişikliği olmadığı gibi duymasındaki keskinlik herkes tarafından bilinen bir durumdur.

CİLDİNİN TAZELİĞİ ise müvekkilin en çarpıcı yönlerinden biridir. Alnından göz kenarlarına ve elmacık kemiklerine, omuzlarından ellerine ve ayak parmak ucuna kadar temizliği, gerginliği, ışıltısı, tazeliği ile insanları en çok hayrete düşüren özelliklerinden biridir. Çocukluk çağındaki cildinde görülen gerginlik, parlaklık, temizlik ve masumluk müvekkilin tüm cildine yansımıştır. Elmacık kemiklerinin muntazamlığının yanı sıra ışıl ışıl ve parlak olması pek çok gençte dahi pek görülmemektedir. En pahalı ve en lüks bakımın bile sağlayamadığı bir tazelik 80 yaşına yaklaşmış müvekkilde doğal olarak samimiyetinin ve derin imanının bir tecellisi olarak vardır. Yaşıtlarında kırışıklıklardan yüzün gerçek ifadesi ortadan kaybolmuş, büyük lekeler yüzlerini kaplamışken müvekkilin dipdiri, taptaze, pürüzsüz, pırıl pırıl cildi gören herkese “bu nasıl olabilir” dedirtmektedir.

Müvekkilin gençliğinin göze çarpan en vurucu tezahürlerinden biri de ELLERİDİR. Kadınlarda dahi eller çok hızlı yıpranmakta, yaşlanmamış olsa dahi gün içinde kurumakta, cansızlaşmakta, yaşla birlikte de damarlanmakta ve lekelenmektedir. Müvekkilin elleri ise bir çocuk eli tazeliğinde, çarpıcı bir beyazlık içinde, pırıl pırıl ve yumuşacıktır. Bu tazelik, ellerini kullanışındaki nezaketi, kalitesi ve görgüsüyle de birleştiğinde birçok insanın hayran olmaktan kendisini alıkoyamadığı, istemsiz olarak şaşkınlığını dile getirdiği bir hal almaktadır.

İnsanların yaşlandıklarının en bariz görüldüğü yerlerden biri BOYUNLARDIR. Derin çizgilerin oturduğu boyunlarında hızlı bir sarkma ve pörsüme gelişmektedir. Müvekkilin boynunda ise en ufak bir kendini bırakma yoktur. Yaşı 80’e yaklaşmış bir erkeğin değil henüz 20’li yaşların başında bir erkeğin taze ve gergin boyun yapısı vardır.

Müvekkilin OMUZLARININ GENİŞLİĞİ, sırtının dikliği ve zindeliği de dikkat çekicidir. Yaşla birlikte insanlarda en hızlı çöküş omuzlarda ve sırtta yaşanmakta, insanların çoğu gittikçe küçülmektedir.  Müvekkilin ise omuzları gençliğinde olduğundan daha da geniş, duruşu çok sağlam ve dik, zindeliği ise aşikardır. Yaş almanın sıradan insanlara getirdiği içe doğru çökmenin tam aksine müvekkil dimdik, güçlü ve atletiktir.

Bu atletikliğin ve gücün en çarpıcı görüldüğü yerlerden biri de KOLLARI VE PAZULARIDIR.  Omuzlarının ve pazularının genişliği sebebiyle müvekkil özel dikim ceket giymekte, standart erkek ölçülerine sığmamaktadır. Birkaç kişinin birlikte kaldırmakta zorlandığı ağır eşyaları dahi tek başına kaldıran müvekkilin bu güç ve kuvveti tutuklu olduğu 7 yıl boyunca daha da artmıştır. Yaşıtları değil bir eşyayı kaldırmak kendilerini zor hareket ettirirken müvekkil adeta tek parmağıyla ağırlıkları kaldırmaktadır.

Müvekkilin en belirgin özelliklerinden biri de HIZLI VE SERİ HAREKET etmesidir. Yaşıtlarının birçoğu bastonla zor ayakta durur, yürürken ayaklarını sürüyerek zorla hareket edebilirken müvekkil merdivenleri ikişer ikişer çıkıp inmekte, her gün düzenli spor yapmaktadır.

SES TONU bir insanın ruh halini yansıtan en önemli özelliklerinden biridir. Yaşı ilerleyen insanların seslerinde titreme meydana gelmesi, sesin gücünü yitirmesi ve bununla birlikte konuşmalarında anlam bozukluğu olması bilinen bir durumdur. Müvekkilin ses tonu ise güçlü ve etkileyicidir. Sesinin tonundan ruhundaki pozitif, güçlü, hayat dolu, dinç, zinde, sevgi ve sevinç dolu hal rahatça görülmektedir. Konuşmasının akıcılığı, hazır cevaplılığı, içinde bulunduğu koşullara rağmen neşesi ve esprili üslubu çok dikkat çeken bir özelliğidir. Mahkeme ifadelerinde saatler boyunca doğaçlama, hiçbir metin hazırlığı yapmadan konuşmakta, anlatımındaki hikmet ve samimiyet güçlü bir etki oluşturmaktadır.

Müvekkilin HAFIZASI da şaşırtıcı bir netliktedir ve güçlüdür. Yaşıtlarının hafızasında gelgitler yaşanırken müvekkil Risale-i Nur gibi ağır Osmanlıca eserleri dahi ezberden yanında kitap bulundurmadan tekrar eden keskin bir hafızaya sahiptir.

Müvekkilin bedeninin her zerresine yansıyan tüm bu gençlik, güzellik, etkileyicilik, aydınlık, temizlik, nur ve tazelik kendisinin övündüğü değil şükrettiği, Allah’ın lütfu olarak gördüğü nimetlerdir. Hz. Yusuf da yakışıklılığı nam salmış bir peygamber olmasına rağmen, Tevrat’ta ve tarihi kaynaklarda anlatıldığı üzere, yakışıklılığına övgü yapıldığında tüm güzelliklerin Allah’a ait olduğunu ve topraktan gelip toprağa gideceğini ifade etmiştir. Müvekkil de Hz. Yusuf’un ahlakını kendisine örnek almış bir insandır.

 Allah’ın samimi kullarına lütufları bilinen bilinmeyen, görülen görülmeyen sayısız yönlerden tecelli eder. Samimiyet, sevgi, tevazu, fedakarlık, vicdanlı davranmak, bencillikten kaçınmak, çileye talip olmak müminlerin ömürlerine ömür katıp hayat verirken, onlara lütfedilenleri kıskanıp haset edenlere de iç acısı olur. Ancak Allah Kuran’da hiç kimsenin, bir mümine gelecek bir hayrı engellemesinin mümkün olmadığını bildirmiştir. Cezaevinin en dip odasında, dünyanın en ücra köşesinde, yerin yedi kat altında da olsa mümine ulaşacak olan gücü, kudreti, güzelliği, sevgiyi, hayrı, iyiliği tüm dünya biraraya gelse, ellerindeki tüm maddi manevi imkanları harcasalar, araya çelikten setler inşa etseler dahi tek bir zerresini bile durduramazlar. Mümine gelen hayrın durdurulamaması Allah’ın kanunudur:

Eğer Allah sana bir zarar verecek olsa, onu O'ndan başka hiç kimse önleyemez ve eğer sana bir iyilik nasip etse, bunu da O'ndan başka hiç kimse engelleyemez. Unutma ki, O'nun her şeye gücü yeter. Allah sana bir zaruret / zorluk dokundurursa, bunu O'ndan başka giderecek kimse yoktur. (En'âm Suresi 17)

 

Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 20.05.2025

Daha yeni Daha eski