Türkiye Gazetesi yazarlarından Fuat Uğur, Süleymanlılar grubuna yönelik operasyon yapılacağını dile getirdiği açıklamasında müvekkil ve arkadaşlarını da hedef almış, düzenlenen operasyonun onları bitirdiği yanılgısına kapılarak, arkadaş grubunu “ülkenin altına dinamit döşeyenler” arasında saymıştır. Barış Pehlivan ve Rasim Ozan Kütahyalı da benzer yorumlarda bulunmuşlardır. Bu yorumların tamamı son derece isabetsiz, basiretsiz ve gerçek dışıdır.
Müvekkil Adnan Oktar’ın bu konudaki düşünceleri şöyledir:
Özünde iyi niyetli ve vatansever olduğu görülen bu kişilerin gündemin gereği olan, ezbere yapılan ve adeta tek noktadan dikte edilmiş izlenimi veren basmakalıp yorumlar yerine hür vicdanlarının ve akıllarının ürünü olan yorumlarda bulunmaları kendilerine daha çok yakışacaktır. Fuat Uğur’un bu konuda yorum yaparken öncelikle düşünmesi gereken şey karşısında binlerce insanın hidayetine vesile olmuş müvekkil Adnan Oktar gibi bir kişi varken kendisinin kaç kişinin hidayetine vesile olduğudur? Kaç kişinin ahlakının güzel yönde değişmesine, Allah’a yönelmesine, dini yaşamasına vesile olduğunu değerlendirdiğinde cevabı muhtemelen “hiç” olacak, samimi olarak çevresine baktığında ise ne yazık ki yapayalnız bir insan olduğunu görecektir. Müvekkil Adnan Oktar ise Malezya’dan Amerika’ya, İngiltere’den Nijerya’ya binlerce insanın imanına vesile olmuştur, bu sebeple de dünya çapında milyonlarca seveni vardır.
Fuat Uğur ve bazı gazetecilerin müvekkil ve arkadaşlarının 2018’deki operasyonla zarara uğradıklarını sanmaları ise Yüce Türk Devleti’nin aklını, irfanını ve örfünü tanımamalarından ve takdir edememelerinden kaynaklanmaktadır.
1. 2018’DEKİ OPERASYONLA DEVLET, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINI DAĞILMAKTAN KORUMUŞ, BİRLEŞTİRİP KENETLEMİŞ, KENDİ GÖZETİMİNDE YETİŞİP GÜÇLENMELERİNİ SAĞLAMIŞTIR.
2018’de düzenlenen operasyon müvekkil ve arkadaşlarının yepyeni ve eskisinden daha güçlü bir başlangıcının miladı olmuştur. Ortada Fuat Uğur ve bazı gazetecilerin iddia ettiği gibi “bitme” değil hiç umulmadık yönlerden “serpilerek güçlenme” vardır.
Türk Devlet geleneğinde kıymetli insanların cezaevi eğitiminden geçirilerek sadakatinin görülmesi ve derinlik kazanmalarının sağlanması bilinen bir yöntemdir. Başbuğ Alpaslan Türkeş 1980 ihtilali sonrasında, idam cezası istemiyle vatan hainliği suçlaması gibi çok ağır bir isnatla yargılanmıştır. 11 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmış ve toplam 4 yıl 7 ay 25 gün tutuklu kalmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu da aynı dönemde idamla cezasıyla yargılanan vatanseverlerdendir. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevinde kalmıştır. Necmeddin Erbakan da 80 döneminde tutuklanan liderlerdendir. "MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak" suçlamasıyla tutuklanmış, hüküm almış, daha sonra bu hüküm Askeri Yargıtay tarafından bozulmuştur.
- Devletimiz müvekkilin arkadaş grubunun dağılma riskini tamamen ortadan kaldırmış, tesanüd ve kardeşlik duygularını çelik gibi sağlamlaştırıp güçlü bir dostluk ortaya çıkarmıştır: Operasyon olmadan önce müvekkilin arkadaş grubundan geniş bir kısmının yurtdışına gitmeyi, arkadaş grubundan ayrılmayı düşündükleri ve dünya hayatına yöneldikleri bilinen bir durumdur. Nitekim birçok kişi ayrılmaya başlamış, o dönemde arkadaş grubundan uzaklaşan çok fazla kişi olmuştur. Devletimiz gençlerin imani mücadeleden kopup dünyaya dalmalarını engellemek, arkadaş grubunu dağılmaktan kurtarmak amacıyla bu operasyonu düzenlemiş, hatta önceden ayrılmış olanları bile bu vesileyle tekrar bir araya getirmiştir.
Böylece Devletimiz, kendilerini iş hayatına, günlük hayatın akışına, evlilik çocuk gibi dünyevi meselelere kaptırarak imani mücadeleden uzaklaşmaya yönelen, neredeyse birbirlerini hiç görmemeye başlayan arkadaş grubunu, birbirleriyle bağlantıları gittikçe zayıflıyorken -tutuklanma vesilesiyle- 24 saat birlikte yaşar hale getirmiş, birbirleriyle tarihlerinde olmadıkları kadar çok kaynaştırmıştır. Çoğu zaman birbiriyle görüşmeye dahi fırsat bulamayan kişiler arasında kurşunla kaynatılmış gibi sağlam bir birlik, kardeşlik, dayanışma, sevgi oluşmuştur.
- Devletimiz, operasyon ve tutuklama yöntemiyle dünyaya yönelmek eğiliminde olan arkadaş grubunu özel bir eğitime almış, müvekkilin arkadaşları cezaevinde imanen olduğu kadar bilgi ve ilim olarak da kendilerini geliştirme imkanı bulmuşlardır. Hemen hepsi İlahiyat fakültesini bitirmiş, 2., 3. ve hatta 4. üniversiteden mezun olmuşlardır. Arapça öğrenmiş, Kuran’ı Arapçasından derin anlamlarıyla incelemiş, birçok sırrını ve mucizesini öğrenmiş, alim haline gelmişlerdir. Her biri adeta birer müfessir olmuştur.
- Müvekkilin Van’a gönderilmesi de korunması ve güvenlik içinde olması için Devletimizin özel olarak onun hayrına aldığı bir tedbirdir. Bilindiği üzere İstanbul’da çok büyük bir deprem beklenmektedir. Nitekim sık sık da ciddi sarsıntılar yaşanmakta, halk tedirginlik duymaktadır. Müvekkilin böyle bir durumda İstanbul’da cezaevinde bulunması güvenliği ve rahatı açısından uygun olmayacağından Devletimiz yüksek irfanıyla güzel bir tedbir almış ve müvekkili Van’a yerleştirerek deprem gibi büyük bir tehlikeye karşı korumuştur.
- Benzer bir şekilde, uygulanan avukat görüş kısıtlaması da müvekkilin rahatı ve konforu için Devletimiz tarafından özel olarak düşünülmüştür. Müvekkilin çok sayıda dava dosyası bulunmaktadır. Çok cevval bir kişiliğe sahip olduğundan avukat görüşleri de yoğunluk içinde geçmektedir. Avukat görüş odasına gidebilmesi için sık sık odasından çıkarılmakta, uzun cezaevi koridorlarında gidip gelmesi gerekmekte, ister istemez dinlenmesine engel olmaktadır. Devletimiz aldığı kısıtlılık uygulaması kararıyla müvekkilin dinlenmesine, rahat etmesine, kendisine bol bol vakit ayırmasına olanak sağlamıştır.
- Müvekkil ve arkadaşları cezaevinde ilmen kendilerini geliştirdikleri gibi bedenen de gelişip sağlık kazanmışlardır. Dışarıda olsalar sağlıksız besinler, yorucu çalışma temposu gibi sebeplerle yıpranma ihtimalleri varken, içeride Devletimizin besin değeri yüksek bakliyat ağırlıklı beslenme politikasıyla sıhhat bulmuşlar, bol bol spor yapma imkanı bulduklarından bedenen tahmin edilenin ötesinde bir güç, direnç ve sağlık kazanmışlardır. Müvekkil ve arkadaşlarının ömürlerine ömür katıldığı fiziki hallerinden somut olarak görülmektedir.
- Müvekkil Adnan Oktar’ın cezaevinden çektirdiği fotoğraflara yansıyan gençliği, dinçliği, şıklığı, güzelliği sosyal medyada da gündem olmuştur. Şartları zorlaştırarak müvekkilin dinçliğinin, gençliğinin, şevkinin, heyecanının, sevgisinin azalacağını sananların ibretlik bir hayal kırıklığına uğramışlardır. Müvekkilin 7 yıl içinde cezaevinde daha da genç, dinç, sağlıklı olmasının yarattığı şaşkınlık ve öfkeye halkımız da şahit olmuştur. Yaşatılan tüm zorluklara rağmen müvekkilin gençleşmeye, dinçleşmeye devam ettiği Mahkeme salonlarında yüzlerce kişi tarafından gözle görülmektedir.
- 80 YAŞINA YAKLAŞMIŞ BİR İNSAN OLARAK SAÇLARININ ESKİSİNDEN DAHA GÜR OLMASI,
- YAŞITLARI OKUMA GÖZLÜĞÜ OLMADAN TEK BİR KELİME OKUYAMAZKEN MÜVEKKİLİN GÖZLÜK BİLE KULLANMAMASI,
- KENDİSİNDEN GENÇ OLANLARIN DAHİ YÜZLERİ LEKE VE KIRIŞIKLIK İÇİNDEYKEN MÜVEKKİLİN BEBEK TAZELİĞİNDE PIRIL PIRIL BİR CİLDE SAHİP OLMASI,
- YAŞITLARININ GÖZLERİNİN FERİ KALMAMIŞLKEN MÜVEKKİLİN BAKIŞLARININ KESKİNLİĞİNİN VE İNSANI İÇİNE ÇEKEN DERİNLİĞİNİN ÇARPICI BİR ŞEKİLDE ARTMASI,
- YAŞITLARININ ELLERİ SUYU ÇEKİLMİŞ BİR KIRIŞIKLIK İÇİNDE TİTRERKEN, MÜVEKKİLİN ELLERİNİN KESKİN BİR BEYAZLIĞA VE TEMİZLİĞE SAHİP OLMASI,
- YAŞITLARININ BİRÇOĞU BASTONLA ZOR AYAKTA DURURKEN MÜVEKKİLİN MERDİVENLERİ İKİŞER İKİŞER ÇIKIP İNMESİ, HER GÜN DÜZENLİ SPOR YAPMASI,
- BİRÇOK GENÇ İNSAN DAHİ DİŞLERİNİ KAYBEDERKEN MÜVEKKİLİN DİŞLERİNİN İNCİ GİBİ BEMBEYAZ, MÜTHİŞ SAĞLIKLI VE GÜZEL OLMASI,
- YAŞI İLERLEYEN İNSANLARIN KULAKLARINDA ve BURUNLARINDA DEFORMASYONLAR OLUŞURKEN MÜVEKKİLİN HOKKA GİBİ DÜZGÜN BURNU ve SON DERECE KİBAR KULAKLARININ BEDENİNİN GENÇLİĞİNİ ORTAYA KOYMASI,
- VE BURADA DİĞER DETAYLARINI VERMEDİĞİMİZ ZİNDELİĞİ, ÇEVİKLİĞİ, GÜCÜ VE GENÇLİĞİ GÜZEL SABRI KARŞILIĞINDA ALLAH’IN ONA LÜTFETTİĞİ BİR NİMETİDİR. ALLAH MÜVEKKİLİN BU NİMETİ KAZANMASINA HASUD, KISKANÇ VE SEVGİSİZ İNSANLARIN HUSUMETLERİNİ VE KUMPASLARINI VESİLE KILMIŞTIR.
- Sadece müvekkil değil tüm arkadaşları da benzer şekilde daha dinç, daha genç, daha sağlıklı, daha zinde olarak hayatlarına devam etmektedir. İnsanların dışarıda milyonlarca lira harcayıp elde edemedikleri gençliği Allah müvekkil ve arkadaşlarını güzel sabırları, tevekküller ve teslimiyetleri karşısında oturdukları yerde, hiçbir masraf yapmadan kazandırmaktadır.
Neticede, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI İÇİN FUAT UĞUR VE DİĞERLERİNİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ “YOLUN SONUNUN DEĞİL” TAM TERSİNE AYDINLIK, BEREKETLİ, NURLU, HARİKA BİR YOLUN BAŞLANGICININ SÖZ KONUSU OLDUĞU NET VE SOMUT OLARAK GÖRÜLMEKTEDİR.
- Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının tutuklandığı Temmuz 2018’den itibaren gerek Türkiye gerekse dünya çapından insanların tarih boyunca yaşamadıkları bir çok zorluğun, sıkıntının, şaşırtıcı olayın ardarda geldiği bir buhran dönemi oluşmuştur. 2018’de 4,5 lira olan dolar şu an 37 liradır. Hayat pahalılığı %957 artmıştır. Tüm dünyayı sarsan bir pandemi yaşanmıştır. Depremler olmuştur. Hemen her gün bir felaket haberi gündemdedir. Deizm, ateizm artmıştır. Mutsuzluk ve umutsuzluk dünyayı sarmıştır. Allah müvekkil ve arkadaşlarını tüm bu olumsuzlukların hiçbiriyle muhatap dahi etmemiştir. Hepsi bu süreci Allah’ın ve devletimizin koruması altında, bütün bu yaşananlardan hiç etkilenmeden hatta bilmeden ve haberi dahi olmadan geçirmektedir.
- Operasyondan sonra müvekkilin arkadaşlarında müthiş bir iman inkişafı meydana gelmiştir. Tevekkülleri, teslimiyetleri gelişmiştir. Sebeplerden sıyrılıp sadece Allah’a güvenmenin imani olgunluğuna ulaşmışlardır. Birçok insanın yıllarca sıkıntısını çektiği ‘hayatın gerçekleri mantığı’ müminler üzerindeki etkisini yitirmiştir. Allah’ın Kuran’da affetmeyeceğini bildirdiği tek konu olan şirkten şiddetle sakınmayı, her şeyi Allah’tan bilip her şeyi Allah’tan istemeyi yaşadıkları bir dönemin başlangıcı olmuştur. Tüm bu imani güzelliklerin neticesinde de sadakat, vefa ve sevgilerindeki yüksek kalite tüm insanlar tarafından görülmüş ve toplumda sevgi, kardeşlik, dostluk, vefa, sadakat, merhamet, sabır, iyilik konusunda mükemmel bir örnek model oluşmuştur.
- Allah’ın sünnetinin kendileri için de geçerli olduğunu görmüşlerdir: Kuran’da anlatılan ve geçmiş müminlerin başından geçen; müminlerin hapsedilmesi, baskı altına alınması, iftiraya uğraması, cinsel saldırıyla suçlanması, alay edilmesi, mallarına ve mülklerine el konulması ile ilgili ayetlerin tamamını yani Allah’ın “sünnetim, kanunum” dediklerini birebir yaşama şerefine erişmişlerdir. Camiden eve evden camiye giden, hayatın günlük akışı içinde pek çok yönden Kuran'la bağdaşmayan kulaktan dolma bir İslam anlayışını yaşayan gelenekçi Müslüman modelinin çok üstünde, çok derin, çok kaliteli, çok asil, çok takva bir Müslümanlığı Allah onlara nasip etmiştir. Bir Müslümanın kendi hayatının Kuran’la örtüştüğünü görmesi çok kıymetli bir vasıftır. Allah’ın müminler için sünneti olarak bildirdiği şeyleri yaşamanın neşesi dünyadaki hiçbir nimet ve zevk ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür.
- Ahir zamanın birebir anlatıldığı Yusuf Suresi’ni, Kehf Kıssasını, Zülkarneyn Kıssasını bizzat yaşama, kendi hayatlarında görme nimetine sahip olmuşlardır. Kuran’ın sırları müminin bunları kendi hayatında görmesiyle açılır ve netlik kazanır. Müvekkil ve arkadaşları bu imani netliğe şahit olmuşlardır.
- Müvekkil ve arkadaşları, Allah’a Kalu Bela’da vermiş oldukları söze sadık kaldıklarını hem kendi nefislerinde hem de birbirlerinde görmüşlerdir: Son 7 yıldır şiddeti ve dozu hiç azalmadan, hemen her gün müvekkil ve arkadaşları aleyhinde haberler yapılmakta, akıl almaz yalanlar, iftiralar ortaya atılmaktadır. Bunun ana amacı insanların onlardan uzak durmasını sağlamaktan çok onların birbirlerine olan sevgilerinin ve saygılarının bitmesini sağlayabilmektir. Ancak vicdanlı bir insan kendisine milyonlar da verilse, aleyhine tonlarca yazı yazılmış da olsa kendi tecrübe ettiği, bizzat yaşadığı şeye bakar. Bu dönem müvekkilin tüm arkadaşlarının birbirlerinin güzel ahlakına, dürüstlüğüne, samimiyetine, dünyadan geçmişliğine şahit olmalarına vesile olmuştur. Bu da doğal olarak birbirlerine olan sevgilerinin, dostluklarının, kardeşliklerinin pekişmesini sağlamıştır.
- Birçok insanı hayatın koşturmacasıyla boğulurken, Allah müvekkil ve arkadaşlarının hayatın her türlü karmaşasından uzaklaştırmış, cezaevinin koğuş ve hücrelerinde uzlete almıştır: Dünyanın dikkati dağıtan yönü çoktur. Allah dünyanın tüm dikkat dağıtan yönlerinden uzaklaşarak, uzlete çekilme imkanını herkese vermemektedir. Derin düşünmek, Allah’a yakınlaşmak için Peygamberlerin, velilerin, salih müminlerin severek ve isteyerek yaptıkları uzlet ibadetini bu yüzyılda Allah müvekkil ve arkadaşlarına da nasip etmiştir.
- Hukuksuzluk ve haksızlıkların örneği görülmemiş şekilde abartılı ve pervasızca uygulanması halkın vicdanında ciddi rahatsızlığa sebep olmuş, mazlumluğun büyüklüğü müvekkil ve arkadaşlarına yönelik sevgi, saygı, hayranlık ve ilginin kat kat artmasıyla neticelenmiştir.
- A9 TV’de yayınlar yapılırken sınırlı sayıda insana ulaşabilen müvekkil ve arkadaşlarının Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtılarak, halkın en içine konulması binlerce insan tarafından birebir tanınmalarına vesile olmuştur. Böylece inançları, samimiyetleri, iyilikleri, güzel ahlakları, mertlikleri arada hiçbir perde olmadan, en doğal hallerinde görülmüş, dalga dalga görenler tarafından görmeyenlere anlatılmıştır. İnsanların Kuran ahlakının canlı yaşanır halini görmeleri tüm Türkiye çapında, zeminde müthiş güçlü bir imani gelişim ve filizlenmeye vesile olmuştur. Böylece TV yayınlarında belki yıllarca anlatılsa bile insanların anlamakta zorlanacağı ya da samimiyetlerinden şüphe edebileceği şeyler ortadan kalkmış, TV kanalı yayını gibi son derece masraflı ve zahmetli bir yola gerek kalmadan son derece etkili bir tebliğ imkanı oluşmuştur.
Özetle, eğer bir yolun sonunda bahsedilecekse sevgisiz, kalitesiz ve menfaatperest insanların o sonda olduğu açıktır. Nitekim geçmişte de müvekkil için “bu defa bitti”, “bu defa yandı” diyenler olmuştur. Cezaevine girdiklerinde de gün yüzü göremeyeceklerini iddia etmişlerdir. Müvekkil ve arkadaşları cezaevlerinde günün en güzel yüzünü görmektedirler. Asıl günyüzü göremeyenler ise yıllar yılı müvekkil aleyhinde tüm varlıklarını harcayıp elleri boş olarak ahirete intikal etmiş olanlardır. Şimdi toprak altında olduklarından günü de yüzünü de görememekte, kendilerine sadece solucanlar, yer altı canlıları eşlik etmektedir. Hepsi toprak altı mahallesinde zifiri karanlık içindedir. Müvekkilin ailesi genetik olarak uzun ömürlüdür, ortalama 120 yıl yaşayan bir genetik mirasa sahiptir. Allah’ın izniyle müvekkil de en az 120 yaşına kadar yaşayacaktır. Müvekkilin bu sözünün doğru olup olmadığının teyidini ise torunlarına emanet ederek takip etmeleri mümkündür.
2. ÜLKENİN ALTINA DİNAMİT DÖŞEYENLER, KENDİLERİ DE İNANMADIĞI HALDE BAĞNAZLIĞI TELKİN EDİP İNSANLARI DİNDEN SOĞUTANLAR, SAĞ GÖRÜNÜM ALTINDA DARWİNİST MATERYALİST İDEOLOJİLERİ SAVUNANLAR VE BUNLARIN NETİCESİNDE MASUM HALKIN HUZURUNU, SEVİNCİNİ, NEŞESİNİ, BEREKETİNİ ELİNDEN ALANLARDIR.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının 40 yıllık ilmi faaliyetleri, aydın ve modern yapıları, kaliteleri ve yüksek ahlakları Devletin bekasının en temel güvencelerinden biri olmuştur. Bugün Hükümet tarafından benimsenen siyasi duruş ve ideolojinin temeli müvekkil Adnan Oktar tarafından atılmıştır. Şu an Işık Cemaatinin yayın organında alabildiğine özgürce konuşma yapabilen Fuat Uğur Bey’e bu özgürlük alanını sağlayan müvekkil Adnan Oktar’ın modern, aydın, sevecen, kaliteli Kuran Müslümanlığı anlayışının Rahmetli Erbakan’dan itibaren Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da benimsenmesidir. Böylece sağ iktidara taşınmış, muhafazakar kesim kapatıldığı gettolardan ve çekingen, içe kapalı, hayattan ve sanattan uzak, kompleksli yapıdan çıkmıştır. Bazı kesimlerin bağnazlığı kullanarak dindarları ezme oyunları bozulmuş, müvekkil Adnan Oktar sayesinde dindarlara karşı kullanılan tüm yöntemler etkisiz hale getirilmiştir.
Bugün TGRT kanalında sarışın dekolte hanımlar haber programları sunup sunuculuk yapabiliyorsa, Fuat bey bu hanımlarla aynı stüdyoda yanyana oturabiliyor, aynı yemekhanede şakalaşarak yemek yiyebiliyorsa, bu, kıymetli alim Hüseyin Hilmi Işık Hazretleri’nin ilmihali esas alınarak değil müvekkil Adnan Oktar’ın anlattığı Kuran Müslümanlığı esas alınarak İslam’ın yaşanıyor olmasındandır.
Müvekkil cahil insanlardan gelebilecek her türlü tepkiyi göze alarak Kuran Müslümanlığını savunduğu ve en güçlü şekilde kadınların özgürlüğünü, sanatı, kaliteyi, neşeyi, eğlenceyi, hayat dolu olmayı anlattığı için İngiliz derin devletinin tüm Ortadoğu’da uyguladığı “bağnazlığı kullanarak İslam’ı çökertme ve ülkeleri yıkma oyunu” Türkiye’de başarısız olmuştur. Fuat Bey’in muhtemeldir ki daha böyle bir tehlikenin farkına bile varmadığı bir dönemde müvekkil ileri görüşlülüğü ile güçlü bir atılım yapmış, İngiliz derin devletinin Müslümanlara karşı kullandığı silahları elinden almıştır. Herkesten çok bu gerçeğin farkında olan da İngiliz derin devletidir. Bu yenilginin acısıyla da müvekkil aleyhinde Cumhuriyet tarihinin en büyük ve karanlık kumpasını kurmuş, örneği görülmemiş 10 bin yıllık haksız ve hukuksuz cezalarla müvekkili bertaraf etmeye çalışmış, ancak bunu da eline yüzüne bulaştırmıştır.
Fuat Uğur’un Türkiye Gazetesi gibi Müslümanların halis niyetleriyle kurulmuş bir kanalı, her devirde devrin ihtiyaçlarına göre kullanmayı amaçlayanlara karşı güçlü bir duruş sergileyeceğine olan güvenimiz tamdır. 28 Şubat döneminde kurtuluşu Müslümanlara karşıtlıkta aramanın, sık sık Darwinist belgeseller yayınlamanın, döneme göre şekil alan yayıncılık anlayışının TGRT TV ve Türkiye Gazetesi’ne verdiği zararın tekrarlanmamasının tek yolu samimiyet ve dürüstlüktür. İnanıyoruz ki Fuat Bey ve çalışma arkadaşlığı bu dürüstlüğü gösterecek kişiliktedir.
SONUÇ OLARAK;
Fuat Uğur ve bazı gazetecilerin Süleymanlılar grubuna yönelik operasyon yapılacağını şaşırtıcı bir sevinçle ve şevkle dile getirmeleri acı bir sevgisizliğin, başkalarının mutsuzluğundan zevk alan bir yozluğun tezahürüdür. Her insanın hataları ya da yanlışları olabilir. Süleymanlılar grubu içinde de hata yapan kişiler olabilir. Ama ömürlerini Kuran’ı öğretmeye, insanların imana ısınmasına harcamış insanları tamamen ortadan kaldırmayı teşvik eden, bundan da haz duyan bir üslup hiçbir vicdan sahibine yakışmamaktadır. İnsanların ailesini, yakınlarını, sevdiklerini, hayatlarını, faaliyetlerini, güzel hizmetlerini hiçe sayarak linç kültürüyle toptan yok etmeye yönelik bir zihniyetin teşvik edilmesi herkesi çiğneyip yutacak olan bir çarkın inşa edilmesine sebep olur. Ve bu çark bir gün mutlaka kendisini inşa edenleri de yutar. İnsanları ezmeye çalışarak, yok ederek, cezaevlerine doldurarak, mağduriyetlerinden mutluluk duyarak adalet, hak, düzen, istikrar, gelişme, ilerleme sağlanamaz. Adalet mülkün yani devletin temelidir düsturu, bu tip acımasızlıkların teşvik edilmesinin devletin bekasına yönelik en büyük tehdit olduğunu hatırlatmak için vardır. Temennimiz Fuat Uğur, Barış Pehlivan, Rasim Ozan Kütahyalı gibi gazetecilerin de son dönemlerde gelişen bu sevgisiz üslup yerine anlayışlı, sevecen, medeni, merhametli, vicdanlı bir üslupla sorunları çözmeye, çözüm üretmeye çalışmalarıdır.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 16.05.2025