AÇIKLAMALARIMIZ:

Müvekkil Adnan Oktar, İsrail ile İran arasında başlayan bölgesel çatışmaların durdurulması konusunda başta Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın öncülüğünde Türkiye’nin katkıları olmak üzere gösterilen tüm çabaları takdire şayan bulmaktadır. Ancak bu gibi konuların tek başına siyasetle çözülmesinin mümkün olmadığı kanaatindedir.

MÜVEKKİLİN KONUYLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ ŞU ŞEKİLDEDİR:

Tarihten bu yana başta Ortadoğu olmak üzere dünya genelinde dini söylemler veya gerekçeler öne sürülerek başlayan çatışma ve anlaşmazlıkların durdurulması ancak her iki tarafın da samimiyetine, dürüstlüğüne, vicdanına ve imanına güvendiği birinin manevi telkinleri ile mümkün olmaktadır. Bugün de Ortadoğu’da arabulucu olup sözünü dinletebilmek ve tarafları bu büyük hatadan döndürebilmek için HER İKİ TARAFIN DA GÜVENİP SÖZÜNÜ DİNLEYECEĞİ BİRİNE İHTİYAÇ BULUNMAKTADIR.

Dolayısıyla ne uluslararası örgütlerin toplantıları gibi (samimi olanları tenzih etmekle birlikte) katılımcılarının büyük çoğunluğunun sıkıntıdan esneyip uyukladığı sonuçsuz toplantılar ne de resmi, soğuk, menfaat üzerine kurulu görüşmeler İran ile İsrail arasındaki gerilimi düşürüp karşılıklı saldırıları tam anlamıyla sonlandırma konusunda bir fayda sağlamayacaktır. Üstelik şimdi çatışmaya -bazı radikal Evanjelik Hristiyanların baskı ve yönlendirmesiyle- ABD de müdahil olmuş; 22 Haziran tarihli haber bültenlerine “ABD’nin İran’ın 3 nükleer tesisine birden hava saldırısı düzenlediği” haberleri yansımıştır. 

Bildiği üzere bazı Evanjelistler; kıyametin 2000’li yıllarda Ortadoğu’da çıkacak bir çatışmanın ardından kopacağına inandıkları için bu bölgede kargaşayı oluşturacak her türlü etkinliği desteklemektedirler. Çünkü onlara göre; İsa Mesih’in gelmesi için Musevilerin vaat edilmiş topraklara kavuşması ve Mescid-i Aksanın yıkılması ve bu bölgede büyük bir kargaşa ve ölümlerin meydana gelmesi gerekmektedir. Benzer şekilde İran’da da bazı radikal kesimler Musevilerle savaşmanın İslam’ın hakimiyeti için şart olduğuna inanmakta ve varlık amaçlarını bu savaşa göre şekillendirmektedirler.

Yani, nükleer silahların kullanılması ihtimali sebebiyle dünyayı olası bir kıyamete sürekleyecek BU ÇATIŞMANIN TARAFLARI, KENDİLERİNE İNANÇLARININ BUNU EMRETTİĞİNİ DÜŞÜNEREK HAREKET ETMEKTEDİR.  

İran ve İsrail zaten anayasaları gereği din devletidirler. Yani halklarının genel davranışlarından yöneticilerinin siyasi kararlarına kadar hemen her şey dini inanç ve kurallara göre şekillenmektedir. İsrail İran’a nazaran görünürde demokrasiyle yönetiliyor olsa da, ülkede çeşitli siyasi partilerin var olması ve seçimlerin yapılıyor olması İsrail’in de aslen bir din devleti olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Yahudilik inancı devlet yapısına derinden entegredir. İsrail’in iç ve dış politikası daima yazılı ve sözlü Tevrat geleneğine göre şekillenmektedir. Özetle İsrailli yöneticiler, din adamlarının onaylamadığı hiçbir karara imza atamazlar.

ABD ise -halkın büyük çoğunluğunun bilgisi olmamasına rağmen- uzun yıllardır Evanjelik Hristiyanların baskı ve yönlendirmesiyle hareket eden devlet başkanlarının yönetimi altındadır. 

Bu sebeple çatışmaları daha da büyümeden durdurabilmek ve tarafları sakinleştirip  çıkartılması planlanan 3. Dünya Savaşı fitnesini söndürebilmek için HEM İRAN’IN HEM DE İSRAİL’İN YÜKSEK DİN ŞUURASINDA SÖZ SAHİBİ OLAN DİN ADAMLARI ve DİNİ LİDERLERİYLE görüşülmesi ve SAVAŞIN, ŞİDDETİN, KAN DÖKMENİN DİNEN HARAM OLDUĞUNUN KURAN, TEVRAT, HADİS, MUSEVİ SÖZLÜ GELENEKLERİ IŞIĞINDA ANLATILMASI gerekmektedirAynı zamanda Amerikan yönetimi üzerinde etkili olan Evanjelik görüşe sahip nüfuzlu çevrelerle de iletişime geçilmeli; tıpkı önceki İran – İsrail geriliminde müvekkilin yaptığı gibi, Evanjeliklerin “dünya savaşı yoluyla kıyameti hızlandırma arzusunun dine uygun olmadığı” konusunda ikna edilmeleri gerekmektedir.

Bunun tek yolu ise, HER İKİ TARAFIN DA KOŞULSUZ GÜVENDİĞİ BİR KİŞİNİN, -tıpkı geçmişte olduğu gibi- taraflarla birlikte veya ayrı ayrı görüşerek BARIŞA İKNA EDİP SAKİNLEŞTİRMESİYLE mümkün olabilecektir.

Müvekkil kendisine imkan verildiği takdirde:

- DİN SEBEBİYLE BAŞLATILAN ÇATIŞMALARIN, ANCAK TARAFLARIN DİN VESİLESİYLE İKNA EDİLEREK DURDURULABİLECEĞİNİ,

- Musevilerin ve Sanhedrin üyelerinin kendisine güvendiklerini ve saygı duyduklarını,

- İran basınında yazıları yayınlanan nadir sünni bir yazar olarak İranlı din adamları tarafından sevgi ve hürmet gördüğünü, eserlerinin İran’da yayınlanıp dağıtıldığını,

- Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Davud (as) soyundan olması sebebiyle de HEM MÜSLÜMANLARIN HEM DE MUSEVİLERİN MÜVEKKİLİN SÖZÜNE İTİBAR ETTİKLERİNİ,

TARAFLARI YENİDEN UZLAŞTIRABİLECEĞİNİ ve böylelikle bölgesel gibi görünen bir çatışmanın dünyayı sürükleyeceği -nükleer gücün kullanılması kuvvetle muhtemel bir- 3. DÜNYA SAVAŞININ ÖNLENMESİNDE ETKİLİ OLABİLECEĞİNİ bir kez daha hatırlatmaktır.

MÜVEKKİL BUNUN İÇİN TAHLİYE OLMA TALEBİNDE DE DEĞİLDİR.  CEZAEVİNDE, SAYIN SAVCI KONTROLÜNDE HAZIRLANACAK BİR ORTAM İLE BU UZLAŞTIRMA ÇALIŞMASINI YAPMAK İSTEMEKTEDİR.

MÜVEKKİL ADNAN OKTAR, İRAN ile İSRAİL ARASINDA ÇIKMASI MUHTEMEL NÜKLEER BİR ÇATIŞMAYI DAHA ÖNCE DE ENGELLEMİŞTİR

Bilindiği üzere 2004 yılında başlayıp 2008 yılında ve sonrasında hızla tırmanan İran-İsrail gerilimi, her iki ülkenin liderleri ve ileri gelenleri tarafından medya önünde dile getirilen İRAN’A ATOM BOMBASI ATARIZİSRAİL’İ YERYÜZÜNDEN SİLERİZ şeklindeki karşılıklı tehdit ve restleşmeler sebebiyle son derece tehlikeli bir hal almışken MÜVEKKİL ADNAN OKTAR DEVREYE GİRMİŞ ve HER İKİ ÜLKENİN DE GERİ ADIM ATMALARINA VESİLE OLARAK DÜNYAYI SARACAK BÜYÜK BİR FİTNENİN İZALE OLUP YATIŞMASINI SAĞLAMIŞTIR 

Müvekkil, kendisine büyük saygı besleyen her iki ülkenin üst düzey yetkililerini, dini liderlerini, kanaat önderlerini ve gazetecilerini Türkiye'ye davet etmiş; gelen misafirlerle A9 Televizyonunda canlı yayınlara katılmış ve her iki ülkede de tertemiz, masum ve dindar insanlar olduğunu, SUÇSUZ İNSANLARIN DA ZARAR GÖRECEĞİ BİR ÇATIŞMANIN KURAN’A DA TEVRAT’A DA UYGUN OLMAYACAĞINIdolayısıyla bunun MÜSLÜMANLAR AÇISINDAN DAMUSEVİLER AÇISINDAN DA HARAM OLACAĞINI her iki tarafa da detaylarıyla açıklamıştır. 

Müvekkil bu konuyu İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gerçekleşen 11 Ekim 2024 tarihli duruşma esnasında şöyle ifade etmiştir;

 

Devletimizden görev talep etmiş ve 10 günlük süre içinde İsrail-Gazze saldırılarının durmasına vesile olacağımı belirtmiştim. Bundan böylesine emin olmamın sebebi, yukarıda anlatmış olduğum KURAN YÖNTEMİNİN VE AHLAKININ MUTLAKA SONUÇ VERECEK OLMASI; hatta daha önce sonuç vermiş olmasıdır.

Devletler arasında olası saldırılar ve savaşlar baş gösterdiğinde, İsrailli hahamlar ve devlet yetkilileriyle hem Kuran hem de İslami kaynaklar; hem Tevrat hem de Musevi kaynaklardan çeşitli bölümler okumuş, onlara savaşın, Allah'ın razı olacağı bir fiil olmayacağını göstermiş ve Tevrat ve Kuran ayetleriyle kendilerini ikna etmiştim. 

Bu konular için hep, devletlerin dini temsilcilerini konuk etmiş ve bu konuşmaları karşılıklı uzlaşı ile gerçekleştirmiştik. İsrail-Gazze savaşlarının durdurulması için Sanhedrin hahamları ile görüşmüş; İran'ın İsrail'e muhtemel nükleer atağı için karar meclisinde bulunan mollaları davet etmiş; dünya çapında bir savaş beklentisi içinde olan Amerikan Evanjeliklerinin zihniyetlerinin yanlışlığını tarif etmek için de ABD'nin en kıdemli Evanjelikleriyle canlı yayında görüşmeler yapmıştım. 

Daha önce de kamuoyunun takdirine sunmuş olduğumuz gibi, bu görüşmeler sonrasında İsrail'in muhtemel Gazze saldırıları DEFALARCA ENGELLENMİŞ, İran, -haram olduğunu belirterek- aniden nükleer füze kullanımını İPTAL ETMİŞ, Evanjelikler çok daha ılıman bir hayat görüşü benimseyerek, Müslümanlarla da ittifak edilebileceğine kanaat getirmişlerdir.

Nitekim bu durum o dönemde basına da yansımış; Oda TV internet sitesi haberi 20 Ağustos 2012 tarihinde okuyucularına “TÜRKİYE’YE GELEN İSRAİL HEYETİ KİMLERLE GÖRÜŞTÜ” başlığıyla verirken İhlas Haber Ajansı ise 23 Mart 2013 tarihli haberini İSRAİL ADNAN OKTAR’IN DEDİĞİNİ YAPTI başlığıyla yayınlamıştır.




Gerçekten de müvekkil ve arkadaşları, o dönemde İran ile İsrail arasında çıkabilecek, ancak sadece iki ülke arasında kalmayıp bir anda tüm Ortadoğu'ya hatta belki de tüm dünyaya yayılıp pek çok masum insanın canına mal olabilecek bu savaşa engel olabilmek amacıyla sivil bir inisiyatif yüklenmiş, büyük fedakarlık ve emekle gayret etmişlerdir.

Müvekkil o dönemde tarafların birbirine atom bombası atacakları yönündeki açıklamalarının üzerine 3 Ekim 2008 tarihinde İran Seher TV’de13 Mart 2009 tarihinde ise Ankara Başkent TV’de yayınlanan iki ayrı röportajında “ATOM BOMBASI KULLANMANIN HARAM OLACAĞINA İLİŞKİN” şu açıklamalarda bulunmuştur:

Müvekkilin 3 Ekim 2008 Tarihli İran Seher TV Röportajındaki Açıklamaları:

Atom bombası kullandın mı sen, bir daha orayı kullanamazsın ki zaten. BİR KERE HARAMA GİRERSİN, orada Müslümanlar var, Allah’a inananlar var, Ehl-i Kitap var. HİÇBİR YERE ATOM BOMBASI ATILAMAZ, YANİ HARAMDIR, böyle birşey yapılamaz. Dolayısıyla pratikte zaten olmayacak bir şey. Ama İran da zaten açık açık söylüyor, biz zaten atom bombası yapmaya niyetimiz yok diyor. Ama bir kere Amerika huylanmış benim gördüğüm, yani tedirgin oldular. FAKAT İNANÇ OLARAK BUNUN MÜMKÜN OLMADIĞININ ANLATILMASI GEREKİYOR. Çünkü Pakistan’ın var mesela bombası, atom bombası. Pakistan şimdi alıp milletin tepesine atom bombası atmaz. Ne yaparsan yap atmaz. Hindistan’da var, İsrail’in de var atom bombası, İsrail de hiçbir yere atmaz. Yani bu gereksiz bir tedirginlik.

Müvekkilin 1Mart 2009 Tarihli Ankara Başkent TV Röportajındaki Açıklamaları:

… Ben İran’ın iyi niyetli olduğuna inanıyorum, yani kötü bir niyeti yok. Bir kere Müslüman bir ülke, DİNEN HARAMDIR. ATOM BOMBASI KULLANAMAZ. Çünkü atom bombasında haklıyı haksızı ayırt etmek mümkün değildir. Mesela bir şehre bomba attım mı sen orada Müslümanı da öldürürsün, muttakiyi de öldürürsün, İslam’da böyle bir şey yoktur. … Dolayısıyla atom bombasının kullanılması Müslüman için zaten haramdır. İran inancında da, yani Caferi inançta da haramdır

Ardından müvekkil ve arkadaşları, sivil inisiyatif alarak yürüttükleri çalışmalar kapsamında hem İran hem de İsrail tarafından devlet yönetiminde söz sahibi olan din adamları, millet vekilleri, medya ve basın temsilcileri ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının önde gelen yöneticileriyle çok sayıda görüşme, toplantılar, canlı televizyon yayınları ve konferanslar gerçekleştirmişlerdir.

Müvekkil ve arkadaşlarının çabaları kısa sürede etkisini de göstermiş;

  • İlk önce dönemin İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Dr. Ali Ekber Salihi 23 Ekim 2009 Tarihli Hürriyet Gazetesine verdiği demeçte müvekkilin cümlelerini kullanarak “NÜKLEER BOMBA HARAMDIR” açıklamasında bulunmuş,
  • Ardından dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Danimarka Televizyonuna verdiği 16 Aralık 2009 tarihli röportajında müvekkilin kullandığı cümleleri tekrar ederek “ATOM BOMBASININ HARAM OLDUĞUnu ve “KULLANMAYACAKLARINI” ifade etmiş;
  • Daha sonrasında da dönemin İran Dini Lideri Hamaney, 22 Şubat 2012 tarihinli basın açıklamasında yine müvekkilin cümlelerini tekrar ederek “İRAN’IN DİNİ AÇIDAN NÜKLEER SİLAHA SAHİP OLMAYI BÜYÜK GÜNAH OLARAK SAYDIĞI açıklamasında bulunmuştur.

Müvekkil ve arkadaşlarının gösterdikleri olağanüstü çabanın ardından gelen bu açıklamalarla iki ülke arasındaki tansiyon ve gerilim de düşmüş, her iki tarafın birbirine yönelik saldırgan girişim ve açıklamaları son bulmuş ve dünya bu sayede rahat bir nefes alabilmiştir.








Müvekkil ve arkadaşlarının o dönemde İranlı ve İsrailli din adamları ve çeşitli yetkililerle gerçekleştirdikleri çok sayıdaki görüşme arasından öne çıkan bazılarını şöyle sıralayabiliriz;

1.  Müvekkil Adnan Oktar'ın İran Mehdi Enstitüsü temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantı (12 Aralık 2009)

    Müvekkil, Bright Future Enstitüsü Uluslararası Başkan Yardımcısı Sayad Asadollah Avaie, Mehdi Konferansı Bilimsel Komitesinden Dr. Mohammad Saber Jafari, 5. Mehdi Konferansı Uluslararası İlişkiler Direktörü Ali Ashgar Haddad ile birlikte (Aşağıda)


    2.  Müvekkil Adnan Oktar’ın Eylül 2008’de İRİB (İran Devlet Televizyonu) ile yaptığı röportajdan bir kare (Aşağıda)



    3.  Müvekkil Adnan Oktar’ın 11 Ocak 2011 tarihinde A9 TV’de ağırladığı İranlı Konukları Mr. Asef, Mr. Ayati ve Pour Sayed Aghaei (Aşağıda)


    4.  İran Devlet Televizyonu IRIB TV yetkilisi ve tv programcısı Esmail Haj Heydari’nin, 15 Mart 2012’de A9 Stüdyosunu ziyaret ederek Müvekkil Adnan Oktar ile yaptığı röportaj ve ilgili yayın linki (Aşağıda)


    5.  Müvekkil Adnan Oktar'ın, İran-Amerikan Konseyi Başkanı Prof. Hooshang Amirahmadi ile A9 TV'deki 27 Mayıs 2012 tarihli canlı sohbet ve ilgili yayın linki (Aşağıda)


    6.  İran Tehran Times yazarı Kourosh Ziabari’nin 15 Nisan 2015 tarihinde A9 TV’de müvekkil Adnan Oktar ile gerçekleştirdiği röportaj ve ilgili yayın linki (Aşağıda)
    https://www.youtube.com/watch?v=I4jRAM9Xe30 


    7.  Müvekkil Adnan Oktar’ın, 18 Ekim 2011 Tarihinde İsrail Başhahamı Yisrael Meir Lau ve Mispacha dergisinin temsilcisi Aaron Granot Granevitsh ve ile A9 TV’de gerçekleştirdiği canlı yayın sohbetinden kareler ve canlı yayın linki (Aşağıda)




    8.  Müvekkil Adnan Oktar'ın 10 Ekim 2011 Tarihinde, Haham David Stav, Haham Haim Drukman, Haham Rafael Feurstein ile A9 TV’de gerçekleştirdiği canlı yayın sohbetinden bir kare (Aşağıda)


      9.  Müvekkil Adnan Oktar’ın 1 Temmuz 2009 Tarihinde kendisini ziyarete gelen Sanhedrin Hahamlarından (Soldan sağa) Haham Yeşahayu Hollander, Haham Ben Abrahamson ve Haham Avihai Rahimi A9 TV’de yayınlanan canlı yayın öncesinde (Aşağıda)




        Bu toplantı ve A9 TV’de yayınlanan canlı sohbet programı Sanhedrin resmi sitesinde de “Sanhedrin Hahamları Adnan Oktar’la görüştü başlığıyla yer almaktadır. (Link aşağıda)

        http://www.thesanhedrin.org/en/index.php?title=Hachrazah_5769_Tamuz_9

        10.  Müvekkil Adnan Oktar’ın, 10 Kasım 2009 Tarihinde tanınmış Haham Menachem Froman ile A9 TV’de gerçekleştirdiği canlı yayın sohbetinden bir kare (Aşağıda)


          11.  Müvekkil Adnan Oktar’ın daveti üzerine 19 Ocak 2010 Tarihinde İstanbul’a gelerek kendisini ziyarete gelen üst düzey İsrail Haham Heyeti müvekkille birlikte (Aşağıda) - (Soldan sağa)

            • Haham Yeshayahu Hollander (Kudüs Musevi Hahamlar Meclisi Sanhedrin,
            • Beni Nuh Mahkemesi Başkanı)
            • Ortodoks Hıristiyan lider Rahip Hurrian Dimitri
            • Samaritlerin lideri Sn. Japhet Tsedaka (Yefet Zadka)
            • İsrail İmar Bakanı yardımcısı Eyüp Kara
            • Dürzi topluluğu lideri Şeyh Ameen Kablan
            • Efraim Lahav (Başbakanlık ofisinden kıdemli strateji danışmanı; Kudüs Akademik Biriliği yönetim kurulu başkanı)
            • Haham Ben Abrahamson (Kudüs Musevi Hahamlar Meclisi Sanhedrin’in İslam konusunda danışmanı)


            İsrail Heyetinin gerçekleştirdiği bu ziyaret aynı zamanda Sanhedrin resmi sitesinde, ortadoğuda gerçek barışın çözümü hak din içinde; Adnan Oktar İsrailli din adamlarından bir heyeti ağırladı başlığı ile yayınlanmıştır. (Link aşağıda)

            12.  Müvekkil Adnan Oktar ile birlikte kendisini ziyarete gelen İsrail Heyetinin 20 Ocak 2010 Tarihinde gerçekleştirdikleri ortak Basın Toplantısından basına yansıyan kareler (Aşağıda)

              Heyetteki tüm İsrailliler:

              • İsrail İmar Bakanı yardımcısı Eyüp Kara
              • Efraim Lahav (Başbakanlık ofisinden kıdemli strateji danışmanı; Kudüs Akademik Biriliği yönetim kurulu başkanı)
              • Dürzi topluluğu lideri Şeyh Ameen Kablan
              • Ortodoks Hıristiyan lider Rahip Hurrian Dimitri
              • Bedevi lider Sn. Ataf Krinawi
              • Samaritlerin lideri Sn. Japhet Tsedaka (Yefet Zadka)
              • Haham Yeshayahu Hollander (Kudüs Musevi Hahamlar Meclisi Sanhedrin, Beni Nuh Mahkemesi Başkanı)
              • Haham Ben Abrahamson (Kudüs Musevi Hahamlar Meclisi Sanhedrin’in İslam konusunda danışmanı) 


              13.  Müvekkil Adnan Oktar’ın Eski İsrailli Bakan Prof. Dr. Shimon Shetreet ve Şas partisininin kurucularından Knesset Üyesi Haham Nissim Zeev ile A9 TV’de gerçekleşen canlı sohbet programı öncesinde objektiflere yansıyan görüntülerinden bir kare (Aşağıda) 


              Müvekkil sadece İran ve İsrail heyetleriyle görüşüp onları uzlaştırmakla da yetinmemiş aynı zamanda dünya çapında bir savaş beklentisi içinde olan Amerikan Evanjeliklerinin zihniyetlerinin yanlışlığını tarif etmek için de ABD'nin en kıdemli Evanjelikleriyle çeşitli toplantı ve canlı yayında görüşmeleri de yapmıştır.

              Nitekim müvekkilin Evanjelik Hristiyanlarla gerçekleştirdiği görüşmeler neticesinde, dünyaca ünlü Evanjeliklerin, dünya savaşını hedefleyen bakış açıları o dönemde büyük ölçüde değişmiştir. Müvekkilin gerçekleştirdiği bu görüşmelerden bazıları şöyledir;

               - Müvekkil Adnan Oktar'ın Amerikalı Evanjelik teolog Ken Keathley ile görüşmesi (06.08.2017)


              - Müvekkil Adnan Oktar'ın Dünya Evanjelik Birliği, Barış ve Uzlaşma Girişiminin eş bşk Prof. Dr. Rick Love ile görüşmesi (17 Haziran 2016)


              - Müvekkil Adnan Oktar'ın Evanjelik Hristiyan Araştırmacı Yazar Joel Richardson ile görüşmesi (14 Haziran 2013) 


              Müvekkilin İranlı, İsrailli ve Amerikalı Hristiyanlarla yapmış olduğu görüşme ve sevecen, anlayışlı, sabırlı bir üslupla ısrarla Allah’ın emrettiği güzel ahlakı anlatması, onlara kendi dini kaynaklarından deliller göstererek de barışı teşvik etmesi vesilesiyle geçmişte sadece İran-İsrail çatışması engellenmekle de kalmamıştır. Müvekkil ve arkadaşlarının çabası sayesinde aynı zamanda;

              • İsrail'in Gazze’ye yaptığı saldırıları durdurması, 
              • Filistinli mahkumların serbest bırakılması, 
              • Mavi Marmara faciası için Türkiye’den özür dilenmesi ve tazminat ödenmesi, 
              • Cami avlusunda düzenlenen şarap festivallerinin iptal edilmesi, 
              • Türkiye’nin Suriye operasyonlarına uluslararası destek sağlanması, 
              • İsrail parlamentosunda Filistinlilere karşı ırkçı söylemlerin durdurulması, 

              gibi hem Türkiye’nin hem de Müslümanların hayrına olacak son derece hayati konular konuşulmuş ve hepsinde o dönem itibariyle somut ve faydalı neticeler de sağlanmıştır. 

              NETİCE ve TALEP:

              Müvekkil Adnan Oktar’ın geçmişte olduğu gibi bugün de İran ile İsrail arasındaki çatışmaları engelleyip tarafları sakinleştirme ve tansiyonu düşürme imkan ve kabiliyetinin bulunduğu çok açıktır. Dünyamızın nükleer silahların da kullanılacağı olası bir 3. Dünya savaşına doğru hızla sürüklenmekte olduğu da herkes tarafından görülmektedir. Halen daha vakit varken bu yanlıştan dönülmesi için devletimizin eldeki tüm imkan ve fırsatları değerlendirerek müvekkil Adnan Oktar’a imkan tanıması gerektiği kanaatindeyiz.

              Ancak müvekkilin daha önce de bir çok kez ifade ettiği üzere burada zikrettiğimiz “imkan verilmesinden” kasıt, müvekkilin cezaevinden tahliye edilmesi değil, ilgili kişilerle görüşebilmesi amacıyla müvekkile cezaevi yönetimi tarafından Sayın  Savcının denetiminde imkanların sağlanmasından ibarettir. 23.06.2025

              Saygılarımızla

              Daha yeni Daha eski