Adnan Oktar Davasından Ekrem İmamoğlu Davasına Gelen Süreçte Yaşanan Hukuksuzluklar
Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve bazı gazetecilere yönelik gözaltılar ve tutuklamalar ile, ülkemizdeki hukuksuzluklar, haksızlıklar, sosyal medyada kurulan mahkemeler, yargısız infazlar, ülkemizde her gün her saat gündem haline gelmiştir.
Ne var ki, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları bu hukuksuzlukların, yargısız infazların ve haksızlıkların çok daha ağırını 7 yıldır yaşamaktadır.
Maalesef ki, çok değerli CHP mensupları ve gazeteciler, kendi başlarına gelmeden, yıllardır yaşanan zorlukların, haksızlıkların, hukuksuzlukların ağırlığını, şiddetini hissedememişler, bu nedenle de vaktinde bir çözüm arayışına girmemişlerdir. Tüm yaşananlar için duyduğumuz üzüntüyü belirtmekle birlikte, yaşananların; hukuksuzlukların ve haksızlıkların son bulmasına vesile olmasını da dilemekteyiz.
Sayın Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Sn. Mehmet Pehlivan’ın tutuklanması da, Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılandıkları davada savunma avukatlarının yaşadıklarının bir benzeridir.
Adnan Oktar’ın sosyal medyada tehdit edilen, göz altına alınan, etkin pişman olmaya zorlanan ve tutuklanan avukatları için, Uluslararası Barolar Birliği (IBAHRI) raporunda, “avukatlık mesleğini icra ederlerken, yeterli delil ve açık bir hukuki dayanak olmaksızın, temel usuli güvenceler ihlal edilerek, yargı alanında tacize uğradıklarını” belirtmiştir.
Adnan Oktar Dosyasında Avukatların Yaşadıkları Hukuksuzluklar
11 Temmuz 2018 tarihindeki polis operasyonundan aylar önce, müvekkil Adnan Oktar’ın avukatlarına yönelik yıldırma, korkutma, tehdit operasyonları başlatılmıştır. Adnan Oktar ve arkadaş camiasını, polis operasyonu öncesinde kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, iftiralar yoluyla operasyonu haklı göstermek için kurgulanmış @Kedileaks isimli Twitter hesabında, müvekkilin avukatlarının fotoğrafları paylaşılmış ve bu paylaşımlara İstanbul Barosu, Adalet Bakanlığı gibi makamlar da etiketlenerek, avukatlar aleyhlerinde çok çirkin iftiralar ortaya atılmıştır. Yoğun bir karalama ve itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüştür.
Avukatlardan bir kısmına da whatsapp veya sosyal medya platformlarının mesaj yerlerinden ulaşılmış ve bu kişiler cezaevine gönderilmek veya meslekten ihraç edilmek ile tehdit edilmişlerdir.
- Av. B.T.’a yapılan tehditler ve karalama faaliyeti: Av. B.T., sırf Adnan Oktar ve arkadaşlarının avukatlığını yaptığı için, polis operasyonundan önce, @Kedileaks isimli Twitter hesabında, aleyhinde karalama ve iftira kampanyası yürütülmüştür. Av. B.T. bunun üzerine söz konusu hesabı yönettiğini bildiği ve dosyanın da husumetli müştekisi olan Özkan Deniz (Mamati) isimli kişiye ulaşarak, aleyhinde yazdıkları iftiraları durdurmasını rica etmiştir. Özkan Deniz (Mamati) ise cevap olarak, “bitaraf olmayan bertaraf olur, sen bugün bunu yaşadın, daha da tarafını seçmezsen senin için durum kötüleşecek haberin olsun. Ama ben şimdi sana fırsat verip sana yardımcı olacağım. Gel benim işlerimi yap avukatlığıma devam et. Sen onlara karşı bizim tarafımızda yer al” demiştir.
Bu kişinin tehditlerini dinlemeyen Av. B.T., müvekkil ve arkadaşlarına yapılan polis operasyonu ile 11.07.2018 tarihinde gözaltına alınmış ve 14.07.2018 tarihinde emniyet ifadesinde bu olayı şöyle anlatmıştır:
Hiçbir suçu olmamasına rağmen, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik komploda haksız şekilde gözaltına alınan Av. B.T., bu olayda yaşadığı dehşet ve korkunun etkisiyle, tutuklanmamak ve mesleğini de kaybetmemek için etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak hiç işlemediği suçları kabul etmek zorunda bırakılmıştır.
- Tutuklandıktan sonra devam eden baskı ve tehditler ile etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak zorunda bırakılan Av. F.M.D. ve Av. G.K.:
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili çeşitli davalarda görev almış, camiadan bir kısım kişilerin vekaletini üstlenmiş olan bu avukatlar da, ciddi bir iftira, baskı ve tehdide maruz kalmışlar; ancak tüm tehditlere rağmen camiadaki kişilerle ilgili iftirada bulunmayınca, sanık olarak dosyaya dahil edilerek tutuklanmışlardır.
Amaç, müvekkil ve arkadaşlarının tanıdıkları tüm avukatları tehditle uzaklaştırmak veya sanık haline getirerek savunma yapmalarını engellemektir. Her iki avukat da birkaç ay cezaevinde kaldıktan sonra, hiçbir suça, hiçbir kanunsuz olaya karışmadıkları halde kendilerini hiç yoktan böyle dehşet verici bir vaziyete düşüren kumpastan kurtulamayacakları, uğrayacakları haksızlık ve hukuksuzluğun daha da artacağı endişesiyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayı seçmişlerdir. Hiçbir suçları olmamasına rağmen, sırf cezaevinden kurtulabilmek amacıyla, istemeden de olsa dosyadaki asılsız iddiaları doğrular nitelikte ifadeler vermişlerdir. Böylelikle kumpasçılar, yargılananları önceden tanıyan ve dava sürecinde geçmiş tecrübelerinden faydalanabilecekleri 2 avukatı daha devre dışı bırakmışlardır.
- 7 senelik süreçte, tutuklu ve tutuksuz yargılanan avukatlar:
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş camiasından bazı kişilerin avukatlığını yapan 4 avukattan ikisi tutuklanmış, ikisi ise tutuksuz olarak yargılanmışlardır. Söz konusu dört avukat, cezaevini ve mesleklerini kaybetmeyi de göze alarak, iftira atmayı ve suçlamaları kabul etmemişlerdir.
- Dava esnasında savunmaya dahil olan ve etkili savunmaları nedeniyle alelacele tutuklatılan avukat Eşref Nuri Yakışan: Duruşmalar sırasında müvekkilin bazı arkadaşlarının müdafiliğini üstlenen ve duruşmalardaki etkinliği, savunmaya verdiği katkı ve yerinde müdahaleleriyle dikkat çeken Av. Eşref Nuri Yakışan, asılsız bir senaryo ile tutuklanmıştır ve halen cezaevindedir.
Av. Eşref N. Yakışan’ın duruşmalarda savunmaları ve hukuksuz uygulamalara isabetli müdahaleleri ile dikkat çekmesiyle birlikte, sosyal medyadaki husumetli hesaplarda aleyhinde paylaşımlar başlamış ve ardından gelen süreçte Av. Yakışan, oldukça uydurma bir gerekçe ile ve usulsüz yöntemlerle tutuklanmıştır.
- Ceza kararının İstinaf tarafından bozulmasıyla mevcut savunma avukatlarına yönelik operasyon ve tutuklamalar:
Müvekkil ve arkadaşları hakkında verilen ceza hükmünü bozan İstinaf kararının hemen ardından müvekkil ve arkadaşlarının yine en etkili savunma avukatları göz altına alınmışlar, biri tutuklanmış, 5 avukat ise adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştır ve halen yargılama devam etmektedir.
Av. Mehmet Pehlivan ile benzer suç isnatlarıyla yargılanan bu avukatların güya örgütün devamlılığını sağladıkları, müvekkil Adnan Oktar’ın talimatlarını diğer sanıklara ilettikleri iddia edilmiştir. Oysa müvekkil Adnan Oktar hakkında 7 yıldır avukat görüş kısıtlılığı uygulanmaktadır; müvekkilin avukatlarıyla yaptığı görüşmeler kamera ile kayıt altına alınmakta, görüşmeler infaz memurunun gözetiminde yapılmakta, müvekkille avukatları arasında evrak alışverişi yapılamamakta, verilecek evraklar öncelikle cezaevi yönetiminin onayından geçmektedir. Müvekkil Adnan Oktar, zaten hiçbir zaman hukuka, kanuna aykırı bir eylem içinde bulunmamıştır, ancak her saniye her konuşması kayıt altına alınan bir kişinin bu eylemleri yaptığını iddia etmek, başlı başına akıl tutulmasıdır. İddianın asılsızlığının en önemli delilidir.
- Halen yargılanmakta olan avukatlar hakkındaki suç isnatlarının tamamı etkin pişman bir sanığa aittir:
Beş yıl boyunca firari olan, beraat kararı veren istinaf hakimlerinin görevlerinden alınarak, tahliye olanların tekrar tutuklanmasıyla ümitsizliğe kapılıp, tutuklanmaması karşılığında iftira atma konusunda anlaşmaya varan bir etkin pişman sanık ifadesiyle 6 avukat yargılanmaktadır. Bu çok büyük bir hukuk ve adalet faciasıdır. İftira atmakta yararı olan bir kişi, iftira karşılığında tutuklanmamıştır. Sadece bu kişinin beyanlarıyla, hiçbir maddi delil ile desteklenmeden, 6 avukat yargılanmaktadır.
Önemle belirtmeliyiz ki, söz konusu etkin pişman sanığın beyanlarının tek bir tanesi dahi doğrulanmamıştır. Elde edilen HTS kayıtları ve belgeler, söylediklerinin aksini göstermiştir. Buna rağmen etkin pişman sanığın beyanları, tek delil kabul edilmekte, dava bunun üzerinden devam etmekte, avukatlar yargılanmaktadır.
- Adnan Oktar davasında sadece genç avukatlar değil, tecrübeli, duayen avukatlar dahi tehdit ve baskı altında kalmışlardır:
İstanbul Barosu eski başkanı ve deneyimli avukat Sn. Ümit Kocasakal ve geçmiş yıllarda müvekkilin avukatlığını yapmış Av. Uğur Poyraz dahi sosyal medyada linçe uğramışlar, müdafilikten vazgeçmeleri için büyük baskı görmüşler ve nihayetinde Av. Ümit Kocasakal dosyayı bırakmak zorunda kalmıştır.
Önemle belirtmek gerekir ki;
Aynı Av. Mehmet Pehlivan’ın durumunda olduğu gibi;
- Bahse konu avukatlar için Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınmamıştır
- Bahse konu avukatların tamamı avukatlık faaliyeti kapsamındaki eylemleri ile suçlanmışlardır
- Bu avukatların tamamı sadece müvekkil Adnan Oktar’ın müdafii oldukları için yargılanmaktadırlar
- Amaç, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarını hukuki savunma yapamaz hale getirmektir.
1947 yılında kurulan ve kısa Adı “IBAHRI” olan Uluslararası Barolar Birliği, uluslararası hukukçuların, baroların ve hukuk derneklerinin dünyadaki lider örgütüdür. Birliğin, 170'den fazla ülkeyi kapsayan 80,000'den fazla bireysel avukat ile 190 baro ve hukuk birliğinden oluşan üyesi bulunmaktadır. Özerk ve mali açıdan bağımsız bir kuruluş olan IBAHRI, insan haklarını ve hukuk mesleğinin bağımsızlığını dünya çapında teşvik etmek ve korumak için küresel hukuk camiasıyla birlikte çalışmaktadır.
IBAHRI tarafından Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a hitaben kaleme alınan mektupta müvekkil Adnan Oktar’ın avukatlarına yönelik hukuksuzluklar için şu tespitlerde bulunmuştur;
-1-
Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne (MSHUS) taraf bir Devlet olarak “Türkiye adil yargılanma hakkını (Madde 14) ve kişi özgürlüğü ve güvenliğini (Madde 9) güvence altına almakla yükümlüdür.” Bu haklar hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36, 26 ve 33. maddeleri tarafından eşit şekilde korunmaktadır.
-2-
MSHUS'nin 9. Maddesi, “hiç kimsenin keyfi olarak tutuklanamayacağını veya alıkonulamayacağını, hiç kimsenin yasayla belirlenmiş sebepler ve usuller dışında özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını” belirtmektedir. Bu husus ayrıca AİHS'nin özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddesinde de yer almaktadır.
-3-
Ayrıca Hükümetler, Avukatların Görevlerine İlişkin BM Temel İlkeleri (1990) 16. İlkesi uyarınca;
“Avukatların korkutma, engelleme, taciz veya uygunsuz müdahale olmaksızın tüm mesleki uygulamalarını yerine getirebilmelerini ve ‘tanınmış mesleki görevler, standartlar ve etik açıdan uygun olacak şekilde gerçekleştirdikleri herhangi bir eylem nedeniyle kovuşturmaya uğramamalarını veya idari, ekonomik veya diğer yaptırımlarla tehdit edilmemelerini’ güvence altına almalıdır.”
17. İlke uyarınca:
“Avukatların güvenliklerinin tehdit altında olduğu durumlarda, yetkililer tarafından yeterli şekilde korunmaları gerektiğini belirtir.”
18. İlke uyarınca ise:
“Avukatların görevlerini yerine getirmelerinin bir sonucu olarak müvekkilleriyle veya müvekkillerinin amaçlarıyla özdeşleştirilmemelerini öngörmektedir.”
-4-
BM İnsan Hakları Komitesi 32 No'lu Genel Yorum'da “avukatların -herhangi bir kısıtlama, etki, baskı veya herhangi bir çevreden kaynaklanan haksız müdahale olmaksızın- genel olarak kabul görmüş meslek etiğine uygun olarak, cezai bir suçla itham edilen kişilere danışmanlık yapabilmeleri ve onları temsil edebilmeleri gerektiğini” belirtmektedir.
-5-
Avrupa Parlamentosu’nun 5 Mayıs tarihli Türkiye kararında,
“[Avrupa Parlamentosu] Türkiye'deki temel hak ve özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün giderek kötüleşmesi durumundan oldukça rahatsızdır ve Türk makamlarına insan hakları savunucuları, akademisyenler, gazeteciler, RUHANİ LİDERLER ve AVUKATLARA YÖNELİK gerçekleşen haksız hukuksal uygulamalara son verilmesi konusunda çağrıda bulunmaktadır.” denilmektedir.
Sonuç olarak;
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve diğer bazı siyasilerin ve gazetecilerin karşılaştıkları hukuksuzluklar, haksızlıklar, sosyal medya ve bazı basında maruz kaldıkları linç kampanyaları, algı operasyonları, itibarsızlaştırma hareketleri yeni değildir.Yedi yıldan bu yana, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş camiasına yönelik olarak düşman ceza hukuku sistematik olarak uygulanmaktadır.
Yedi yıldır adalet arayışında olan bu camia hiç kimseye sesini duyuramamıştır. Kendi başına gelmedikçe bu hukuksuzlukların nasıl can yaktığını kimse anlayamamaktadır.
Sayın Özgür Özel, Sayın Ekrem İmamoğlu ve diğer siyasiler ve gazeteciler, sadece kendileri, kendi partileri, kendi fikirdaşları için hak, hukuk ve adalet mücadelesi verecek olurlarsa, Allah bunda bir başarı vermeyecektir. Yargı sisteminin düzelebilmesi için herkesin kucaklanması, herkes için adaletin istenmesi gerekmektedir.
Sayın İmamoğlu, Sayın Ümit Özdağ ve diğerleri için yanlış işleyen adaletin, müvekkil Adnan Oktar için doğru işlediğini iddia etmek samimi bir yaklaşım olmayacaktır.
Kamuoyunun bilgilerine bilvekale sunarız