İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO : 2024/60 E

SUNAN       : Adnan Oktar

MÜDAFİİ    : Av. Mert Zorlu

KONU         : Huzurdaki dosyada katılan Dilan Arslan’ın ana dava dosyasındaki ifadeleri esas alınmış olduğundan, söz konusu ifadelerdeki çelişkilerin sunulması suretiyle müvekkil Adnan Oktar’ın suçsuzluğunun delilleridir 

AÇIKLAMALAR:

Dosyanın iddianamesinde “Örgüt Yöneticilerinin TCK 220/5 madde gereği örgüt faaliyeti kapsamında işlenen tüm suçlardan sorumlu oldukları” isnadıyla, müvekkilin dosya kapsamında yer alan tüm cinsel saldırı suçlamalarından da cezalandırılması talep edilmektedir. Her ne kadar tutuklu sanıkların dosyası tefrik edilerek yargılamaları 2024/163 E sayılı dosyada devam etmekte olsa da neticede müvekkilin tüm bu isnatlardan sorumlu tutulması söz konusu olacağından katılanların beyanlarıyla ilgili müvekkilin savunmalarını sunmak gereği hasıl olmuştur.

Müvekkil ve arkadaşlarıyla ilgili yargılama sürecinde basının karalayıcı ve hedef gösterici tutumu, kolluk ve yargıda görev yapan bazı memurların hukuksuz uygulamaları ve husumetli kişilerin tehditleri dikkate alındığında, operasyonla birlikte savunmasız kaldıkları apaçık ortada olan, dehşete kapılan ve böylelikle husumetli kişilerin ağına düşerek müvekkilin arkadaş grubunun aleyhinde yönlendirilmeye müsait hale gelen kişilerden biri de katılan Dilan Arslan’dır.

2017 yılının güz döneminde müvekkilin arkadaş grubuyla tanışan, 11.07.2018 tarihli polis operasyonuna kadar grupla iletişimde kalan, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün kendisine ulaşmasına kadar dosyada ifade vermeyen Dilan Arslan cinsel saldırı ve istismar iddialarını ortaya atan tüm kişiler gibi gerçekleri gizlemekte ve çarpıtmaktadır.

Sanıklara suçlamalarda bulunan kadınların tümünde çelişkili ifadelere ve gerçekten cinsel saldırıya ve istismara maruz kalmış kimselerde gözlemlenmeyen tutum ve davranışlara rastlanmaktadır. Ancak bunların hiçbiri ana davada dikkate alınmamıştır. YARGITAYIN BİRÇOK İLAMINA GÖRE HER BİRİ BOZMA SEBEBİ OLAN AŞAĞIDAKİ HUSUSLAR, MÜVEKKİL VE DİĞER SANIKLAR BAKIMINDAN GÖZARDI EDİLMİŞ, HATTA ŞAŞIRTICI BİR ŞEKİLDE ADETA ONAMA GEREKÇESİ OLMUŞTUR.

Dilan Arslan’ın da dahil olduğu müşteki kadınlar:

  • Verdikleri ifadelerde çok sayıda çelişkiye düşmüşlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2021/2327 E. 2021/4511 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
  • Eğitim ve kültürleriyle irade fesadına uğratılabilecek kişi özellikleri göstermemektedirler. (Yargıtay 14. CD 2017/5945 E. 2018/230 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
  • İddialarına konu olaylardan sonra sağlık raporu almamışlardır. (Yargıtay 14. CD. 2016/11915 E. 2017/974 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
  • İddia konusu olayların hemen akabinde şikayette bulunmamışlardır. Şikayetlerin neredeyse tamamı yıllar sonra, husumetli müştekilerin dosyada devreye girmesinden sonra yapılmıştır. (Yargıtay 5. CD. 2006/7287 E. 2010/3513 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
  • Tek bir yakınlarına dahi yaşadıklarından bahsetmemişlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2012/5893 E. 2012/8817 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
  • Olaylar sırasında kaçmamışlar, çevreden yardım istememişlerdir. (Yargıtay CGK. 2014/810E. 2015/268 K. sayılı kararına göre bozma gerekçesi)

2015/268 K: “…şehir merkezinde bulunan evde sanığın cinsel saldırısı karşısında bağırarak yardım isteme, ya da direnme yeteneğine sahip olmasına rağmen, bunlardan hiçbirini yapmadığı, üzerindeki giysilerde yırtılma izlerinin bulunmadığı, vücudunun hassas bölgelerinde darp cebir izine rastlanmadığı...”

  • Suç işlediklerini ileri sürdükleri kişilerle, iddia konusu olaylardan sonra dahi onlara sevgi ve dostluk beslediklerini ispatlayan konuşmaların, mesajlaşmaların ve fotoğrafların da ortaya koyduğu şekilde görüşmeye devam etmişlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2016/11085 E. 2017/611 K. sayılı ve Yargıtay CGK. 2020/185 E. 2021/149 K. sayılı ilamlarına göre bozma gerekçesi)

2017/611 K: “…mağdure ile sanığın samimi halde çekilmiş fotoğrafları…”

2021/149 K: “…sanık müdafisi tarafından dosyaya sunulan ve doğruluğu mağdure tarafından inkar edilmeyen 31.03.2013-01.04.2013 tarihli mesaj içeriklerinden sanık ve mağdure arasında herhangi bir sorun olmaksızın iletişim kurulduğunun anlaşılması…”

  • İlk olaylardan sonra suç işlediklerini ileri sürdükleri kişilerle birlikte olayların geçtiği ileri sürülen mekanlara kendi istekleriyle defalarca daha gitmişlerdir. (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. sayılı kararına göre bozma gerekçesi)

2015/37 K: “…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması…”

 DİLAN ARSLAN DA MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE BULUNDUĞU YAKLAŞIK 1 YILLIK SÜRE ZARFINDA MARUZ KALDIĞINI İLERİ SÜRDÜĞÜ CİNSEL SALDIRILARLA İLGİLİ HİÇBİR ŞİKAYET YAPMAMIŞ, RAPOR ALMAMIŞTIR. SEVGİLİSİ OLDUĞUNU BEYAN ETTİĞİ ORKUN ŞİMŞEK’E AŞIK OLDUĞUNU, ONUNLA EVLENMEYİ HAYAL ETTİĞİNİ BELİRTMİŞTİR. ONUN VE BAZI ARKADAŞLARININ YAPTIĞINI İDDİA ETTİĞİ CİNSEL SALDIRILAR SIRASINDA KAÇMA GİRİŞİMİNDE BULUNMAMIŞOLAYLARIN GEÇTİĞİ MEKANLARA GİTMEYE DEVAM ETMİŞTİR. YAŞADIKLARINDAN KİMSEYE BAHSETMEMİŞTİR. BUNLARIN TÜMÜ SANIKLARIN SUÇSUZLUĞUNA, YARGITAYIN BENZER OLAYLARDAKİ GEÇMİŞ YORUMLARINA BAKILDIĞINDA İDDİALARIN ASILSIZ OLDUKLARINA İŞARET ETMEKTEDİR. 

1.  DİLAN ARSLAN’IN İFADELERİNDEKİ ÇELİŞKİLİ VE ŞÜPHELİ ANLATIMLAR:

    Dilan Arslan ve diğer katılanların anlattığı olaylar, müvekkilin arkadaş grubuna komplo kuranların psikolojik baskıları neticesinde birtakım gerçeklerin içine yalan ve çarpıtma katılarak olayların suç teşkil edecek şekilde anlatımından ibarettir. Katılanlar, operasyonla birlikte müvekkil ve arkadaşlarına karşı takınılan hukuksuz tavrı gördüklerinde zarar görmemek adına kendilerinden istenenleri yerine getirmişler, kendilerine dayatılan kurgu kapsamında ifadeler vermişlerdir. İfadelerinde gerçek dışı beyanlarda bulunmaları nedeniyle de birçok açık vermişlerdir. Gerçeklerle yalanların birbirine karıştığı bu anlatımlar neticesinde sözde tecavüzlerden sonra sözde saldırganlarla yemek yiyip film izleyen hatta onlara olan aşklarından dolayı operasyon sonrası cezaevi ziyaretleri bile yapan olağan dışı mağdur profilleri karşımıza çıkmıştır. (Mehmet Ender Daban-Funda Yıldız örneği)

    Bununla birlikte şunu da ifade etmek gerekir ki; Müvekkil ve diğer sanıklar, dosyanın sözde mağdur kadınlarının rızalarıyla olsa dahi, onlarla Kuran'a göre haram sayılan herhangi bir cinsel birliktelik yaşadıkları iddiasını hiçbir şekilde kabul etmemektedirler. Bununla birlikte, cinsel dokunulmazlığa karşı bir suçun var olup olmadığı ancak kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, fiilin açıkladığı rızası çerçevesinde gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti ile mümkündür. Bu sebeple, aşağıdaki açıklamalarda iddia edilen cinsel ilişkileri hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte bir an için teorik olarak gerçekleştiği varsayılırsa dahi suç teşkil etmediği izah edilmektedir.

    Dilan Arslan, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden arandıktan sonra verdiği 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde, müvekkil Adnan Oktar’ın kendisine yönelik basit cinsel saldırıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Buna ilaveten Orkun Şimşek ile anal ilişkiye girdiğini söylemiş, Oğuzhan Sevinç, Rasim Coşkun Varlıbaş, Gökalp Barlan, Hayri Can Dağtekin, Ahmet Bürke, Hüsnü Erel Aksoy, Cem Sedat Altan, Yasin Göker, Mustafa Işık, Hakan Kurtul ve Mehmet Yıldırım’la ise YÜZEYSEL CİNSEL BİRLİKTELİK yaşadığını belirtmiştir.

    Dilan Arslan mahkeme ifadesinde ise emniyette yaptığı bu suçlamaları tamamen değiştirmiş, sanıklar Orkun Şimşek, Oğuzhan Sevinç, Rasim Coşkun Varlıbaş, Gökalp Barlan, Hayri Can Dağtekin, Ahmet Bürke, Hüsnü Erel Aksoy, Cem Sedat Altan, Mustafa Işık tarafından da NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI’ya maruz kaldığını ileri sürmüştür. Emniyet ifadesinde “yüzeysel cinsel birliktelik yaşadım” dediği Yasin Göker ve Hakan Kurtul’la ise cinsel ilişkiye girmediğini beyan etmiştir.

    Aşağıdaki başlıklarda bu ve benzeri çelişkiler daha kapsamlı şekilde incelenmiştir.

    A)  DİLAN ARSLAN MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’LA İLGİLİ BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇLAMASINA KONU OLAYIN TARİHİNİ HATIRLAYAMAMIŞTIR:

      Dilan Arslan’ın İstanbul 30 ACM huzurundaki ifadesi:

      MAHKEME BAŞKANI: Peki bu Adnan Oktar göğüslerimi elledi dediğin TARİH NE ZAMANDI?

      MÜŞTEKİ DİLAN ARSLAN: 2018

      MAHKEME BAŞKANI: Hangi yılıydı, hangi ayıydı?

      MÜŞTEKİ DİLAN ARSLAN: TAM AYINI HATIRLAMIYORUM

      MAHKEME BAŞKANI: YAZ MIYDI KIŞ MIYDI?

      MÜŞTEKİ DİLAN ARSLAN: BÖYLE YAZ DEĞİLDİ, BÖYLE KIŞA DOĞRU SOĞUKTU, yani havalar soğuktu onu hatırlıyorum.

      Öncelikle belirtmemiz gerekirse müvekkil, Dilan Arslan’la hiç tanışmamıştır. Dolayısıyla kendisine yöneltilen suçlamalar asılsızdır.

      Dilan Arslan suçlamalarına konu birçok cinsel saldırının tarihini veremediği gibi, müvekkile yönelik basit cinsel saldırı isnadının tarihini de verememiştir. Söz konusu olay için tek söyleyebildiği havaların soğuk olduğudur. Burada dikkat çeken esas husus;

      • Dilan Arslan kendi beyanına göre müvekkilin arkadaş grubu ile 2017 sonbaharında tanışmıştır.
      • Operasyon Temmuz 2018’de olmuştur.
      • Arada yaklaşık 10 ay vardır.
      • Söz konusu olan süre dilimi uzun yılları kapsamamaktadır.
      • Mahkeme huzurundaki ifadesini ise Ağustos 2020 tarihinde vermiştir.
      • Yani Dilan Arslan iddia ettiği olayın üzerinden daha 2 yıl bile geçmeden, müvekkili görmüş olabileceği sadece 10 ay içinde hangi ayda sözde cinsel saldırıya maruz kaldığını dahi ortaya koyamamıştır.

           GERÇEK BİR CİNSEL SALDIRI MAĞDURUNUN PSİKOLOJİSİNİ ALT ÜST ETMESİ GEREKEN, GÜYA TİR TİR TİTREDİĞİNİ BELİRTTİĞİ, HAYATI BOYUNCA UNUTAMAYACAĞI, DEHŞET VERİCİ BİR EYLEMİN YAŞANDIĞI TARİHİ HATIRLAYAMASI, HATIRLAMASI İÇİN MEVSİMSEL OLARAK BİR SINIRLANDIRMA YAPMASI, YAZ MI KIŞ MI, SOĞUK MU SICAK MI DİYE HATIRLAMAYA ÇALIŞMASI ASLA MÜMKÜN OLAMAZ. Bu durum Dilan Arslan’ın müvekkille ilgili suçlamasının asılsız olduğuna işaret etmektedir.

      B)  DİLAN ARSLAN MÜVEKKİLİ TEK BİR EYLEMDEN DOLAYI SUÇLAMIŞ, ANCAK AYNI EYLEM İÇİN 2 FARKLI GÖRÜŞMEDEN BAHSEDEREK ÇELİŞKİYE DÜŞMÜŞTÜR:

        Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesinde müvekkilin kendisiyle tanıştığı ilk görüşmede basit cinsel saldırıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Mustafa Işık ile beraber A9 TV stüdyosuna gittiğini, müvekkil ile tanıştırıldığını, müvekkilin kendisine iltifatlar ettiğini daha sonra da mutfağa geçtiklerini ve orada MÜVEKKİLLE İLK TANIŞMASINDA güya “taciz edildiğini” anlatmıştır.

        Dilan Arslan 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde ise ilk ifadesine benzer şekilde Mustafa Işık ile A9 TV stüdyosuna gittiğini, müvekkil ile tanıştırıldığını, müvekkilin kendisine iltifatlar ettiğini anlattıktan sonra müvekkilin Mustafa Işık’a güya“bunu tekrar getir” dediğini, BAŞKA BİR TARİHTE KENDİSİNİN TEKRAR stüdyoya gittiğini ve sözde cinsel saldırı olayının STÜDYOYA İKİNCİ KEZ GİDİŞİNDE OLDUĞUNU iddia etmiştir.

        Gerçek bir cinsel saldırı mağdurunun yaşadığı olayda böyle bir çelişkiye düşmesi mümkün değildir. Dilan Arslan tek bir olay için iki farklı tarihten bahsederek açık bir çelişkiye düşmüş, böylece hayali bir hikayeden bahsettiğini açığa çıkarmıştır.

        C)  DİLAN ARSLAN’IN EMNİYET İFADESİNDE SUÇLADIĞI YASİN GÖKER’İ VE HAKAN KURTUL’U MAHKEME İFADESİNDE SUÇLAMAMASI CİDDİ BİR ÇELİŞKİDİR:

          Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesi:


          Dilan Arslan’ın 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


          Dilan Arslan emniyet ifadesinde Yasin Göker ve Hakan Kurtul’la cinsel ilişkiye girdiğini ileri sürmüştür. Ancak Mahkeme ifadesinde, Yasin Göker ve Hakan Kurtul’la cinsel ilişkiye girmediğini belirtmiştir. Katılanın adı geçen 2 kişiyle ilgili ifadesini değiştirmesi büyük bir çelişki doğurmuştur. Gerçek bir cinsel saldırı mağdurunun cinsel birliktelik yaşadığı kişileri hatırlayamaması aynı kişiler için farklı tarihlerde farklı beyanlarda bulunması olağan bir durum değildir. Dilan Arslan’ın içinde düştüğü bu çelişki, iddialarının itibar edilemez olduğuna önemli bir delil teşkil etmiştir.

          D)  DİLAN ARSLAN’IN EMNİYET İFADESİNDE “YÜZEYSEL CİNSEL BİRLİKTELİK YAŞADIK” DEDİĞİ KİŞİLERİ MAHKEME İFADESİNDE NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRIYLA SUÇLAMASI BÜYÜK BİR ÇELİŞKİDİR:

          19.11.2018 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında , Dilan Arslan aşağıda isimleri geçen tüm sanıklar hakkında “yüzeysel cinsel birliktelik yaşadığım kişiler” demiştir:

          “Oğuzhan Sevinç, Rasim Coşkun Varlıbaş, Erol Şimşek, Gökalp Barlan, Hayri Can Dağtekin, Ahmet Bürke, Hüsnü Erel Aksoy, Cem Sedat Altan, Yasin Göker, Mustafa Işık, Hakan Kurtul ve Mehmet Yıldırım”

          Oysa 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde, Oğuzhan Sevinç, Rasim Coşkun Varlıbaş, Gökalp Barlan, Hayri Can Dağtekin, Ahmet Bürke, Hüsnü Erel Aksoy, Cem Sedat Altan ve Mustafa Işık’ın kendisine anal yoldan tecavüz ettiklerini iddia etmiştir.

          Emniyet ve mahkeme ifadesi arasındaki bu büyük farklılık, Dilan Arslan’ın içinde düştüğü büyük çelişki sanıklar hakkındaki suçlamalarının asılsız olduğunu gösteren somut bir delildir. Bir kadın bu kadar çok sayıda kişinin kendisine nasıl saldırdığını unutamayacağına veya karıştıramayacağına göre, Dilan Arslan hayali olaylardan bahsetmektedir. Dilan Arslan eğer gerçekten anal yoldan cinsel saldırıya uğramış olsa Emniyette verdiği ilk ifadesinde bunu söylememesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Anal yoldan cinsel saldırıya uğramak gibi son derece ağır ve travmatik bir olayı, şikayette bulunmak üzere gittiği emniyette hatırlayamamak ve hiç bahsetmemek hiçbir şekilde makul bir durum değildir.

          E)  DİLAN ARSLAN’IN SOHBETE GİTTİĞİ EVİN SEMTİNİ HATIRLARKEN, GÜYA CİNSEL SALDIRIYA UĞRADIĞI EVİN SEMTİNİ HATIRLAYAMAMASI HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRIDIR:

            Dilan Arslan’ın 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


            Dilan Arslan hiçbir cinsel saldırıya uğramadığı bir evin yeriyle ilgili detayları hatırlayabiliyorken, cinsel saldırılara uğradığını ileri sürdüğü bazı evlerin nerede olduğunu, kim veya kaç kişi tarafından cinsel saldırıya uğratıldığını hatırlayamamaktadır:





            GERÇEK BİR CİNSEL SALDIRI MAĞDURUNUN SIRADAN OLAYLARIN DETAYLARINI HATIRLARKEN, KENDİSİ VE HAYATI AÇISINDAN ÇOK BÜYÜK ETKİSİ VE ÖNEMİ OLAN CİNSEL SALDIRILARI HATIRLAYAMAMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. BU DURUM, DİLAN ARSLAN’IN SUÇLAMALARININ HAYALİ OLDUĞUNA AÇIKÇA İŞARET ETMEKTEDİR.

            F)  DİLAN ARSLAN’IN ORKUN ŞİMŞEK HAKKINDAKİ “BENİ NE KADAR ÇOK DÜŞÜNÜYOR” İFADESİ ONA YÖNELTTİĞİ PSİKOLOJİK BASKI SUÇLAMASIYLA ÇELİŞMEKTEDİR:

              Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesi:


              Dilan Arslan’ın hikayesinde birçok çelişi bulunmaktadır. Bunlardan biri de, sanık Orkun Şimşek hakkında “beni ne kadar çok düşünüyor”, “bu adamdan bana zarar gelmez” diye düşünürken, aynı şahıs hakkında “bana psikolojik baskı yapıyordu” demesidir. Sanık Orkun Şimşek’in kendisini ne kadar çok düşündüğü çıkarımına varmış olmasına sebep olan şey ise, beyanına göre Orkun Şimşek’in vajinal seks istememesidir. Sanık Orkun Şimşek’in vajinal seks istemeyip güya anal ve oral seks istemesi Dilan Arslan’ın gözünde bir ince düşünce ve nezaket alameti olmuştur. Halbuki sosyal ilişkilerin temel gerçeklerinden birine göre, bir kimse karşısındaki kişiye onun istemediği bir şeyi yapması için psikolojik baskı uyguluyorsa, bu kimse o kişiyi hiç düşünmüyor demektir. Zira bu durum, istediğini yaptırabilmek için birisine baskı uygulayan insanın, karşısındakinden ziyade kendisini düşündüğünü gösterir.

              G)  DİLAN ARSLAN’IN KENDİSİNE CİNSEL SALDIRIDA BULUNMAKLA SUÇLADIĞI DR. HÜSNÜ EREL AKSOY’A, İDDİASINA KONU SALDIRIDAN SONRA MUAYENE OLMAYA GİTMESİ GERÇEK TECAVÜZ MAĞDURLARINDA KARŞILAŞILMAYACAK BİR TUTUMDUR:

                Dilan Arslan’ın 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


                Sanık Hüsnü Erel Aksoy müdafii Av. Haluk Ilgın duruşmada Dilan Arslan’ın 31 Mayıs 2018 tarihinde Bağcılar Devlet Hastanesi’ne giderek muayene olmasını gündeme getirmiştir. 2018’in kış aylarında sanık Hüsnü Erel Aksoy tarafından cinsel saldırıya uğradığını iddia eden Dilan Arslan’ın Mayıs ayında aynı kişiye muayene olmasının çelişki oluşturduğunu belirtmiştir.

                Gerçekten de böyle bir olayın yaşanması hayatın olağan akışına, cinsel saldırıya maruz kalmış gerçek mağdurların tavırlarına aykırıdır. Hiçbir kadın kendisine cinsel saldırıda bulunmuş bir insana, o kişi doktor dahi olsa, özellikle de jinekoloji doktoru ise asla gitmez.

                2.  DİLAN ARSLAN MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE OLDUĞU DÖNEMDE HER ZAMAN RIZASIYLA HAREKET ETMİŞ, İRADE FESADINA YOL AÇACAK HİLE VE TELKİNLERE MARUZ KALMADIĞINI ORTAYA KOYAN TAVIRLAR SERGİLEMİŞTİR:

                  Ana dava dosyasında sözde cinsel suçlarla ilgili olarak verilen mahkumiyet kararlarında, evlilik vaadi ve dini telkin iddiaları öne sürülmüş, bunlar hukuken hiçbir delili ve tutarlı bir yönü de olmadığı halde hileli yöntemler olarak değerlendirilmiş ve güya bu yöntemle iradeleri fesada uğratılan sözde mağdurların “turnike” adı verilen hayali sisteme adapte edilerek güya bedenleri sömürülen kişiler haline getirildikleri ileri sürülmüştür.

                  Bu iddiaların tümü hayalidir. Bunların sadece soyut sözlü beyanlara dayanmasından da bu gerçek anlaşılmaktadır. KALDI Kİ EVLİLİK VAADİNİN VE DİNİ TELKİNİN YARGITAY İÇTİHATLARINDA HİLELİ YÖNTEMLERDEN SAYILAMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. Örnek vermek gerekirse;

                  Evlilik vaadi hile aracı değildir:

                  “…mağdurenin olaydan sonra evleneceklerini söyleyen sanığa inanarak müracaatçı olmadığı, sanığın İstanbul'a taşınması üzerine ona ulaşamaması neticesinde kandırıldığını düşünen mağdurenin olaydan uzunca bir süre sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiği ve olayın da bu şekilde ortaya çıktığı, mahkemede dinlenilen tanık N... de beyanında, mağdurenin kendisine sanıkla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylediğini beyan ettiği hususları nazara alındığında, sanığın Yazıcı Barajı mevkiindeyken araç içinde mağdureye organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemini zor kullanarak işlediği yönünde şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şikayet süresinin zamanında olup olmadığının belirlenmesi açısından öncelikle suç tarihlerinin tespitiyle sonucuna göre, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti yerine nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine karar verilmesi… (Yargıtay 14. CD. 2013/11014 E. 2014/948 K. 28/01/2014 T.)

                  Dini telkin hile aracı değildir:

                  YEREL MAHKEME KARARI: “…sanığın kendisini Suffe Derneği’nin manevi hocası olarak tanıttığı, pek çok insanın dini bilgiler almak amacıyla onun düzenlediği sohbetlere katıldığı, bu sohbetlere katılan kadınların güvenlerini kazan ve kendisiyle cinsel ilişkiye girmelerini sağlamak amacıyla dini düşünce ve duyguları kötüye kullandığı, manevi anlamda yükselmek isteniyorsa istediği her şeyin yapılması ve bu arada kendisine teslim olunması gerektiğini söylediği, mağdurların dini duygularını istismar edip hile kullanmak suretiyle iradelerini fesada uğratarak zincirleme biçimde cinsel saldırıda bulunduğu, mevcut rızalarının hukuken geçerli olmaması nedeniyle yüklenen suçun oluştuğu…

                  YARGITAY BOZMA KARARI : “…Olayın meydana çıkış biçimi, mağdurelerin aşamalardaki beyanları, iletişimin dinlenmesine ilişkin görüşme dökümleri, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında sanığın, beden veya ruh sağlığı bakımından kendilerini savunabilecek durumda bulunan reşit mağdurelere yönelik eylemlerini cebir, tehdit veya rızaları dışında gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı gözetilerek kanuni unsurları itibarıyla oluşmayan müsnet suçtan (mağdure sayısınca) beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2020/7064 E. 2021/1725 –Yargıtay 14. CD. 2016/4887 E. 2016/8588 K.)

                  DİLAN ARSLAN’IN ANLATTIĞI HİKAYELERİN GERÇEKTEN YAŞANDIKLARI BİR AN İÇİN VARSAYILSA BİLE, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE KALDIĞI SÜRE BOYUNCA ALDIĞI TÜM KARARLARDA VE KABUL ETMEMEKLE BİTLİKTE CİNSEL İLİŞKİLER KONUSUNDA RIZASIYLA HAREKET ETTİĞİNİN, İRADE FESADINA YOL AÇACAK HERHANGİ BİR OLAYLA KARŞILAŞMADIĞININ SOMUT DELİLLERİ MEVCUTTUR.

                  A)  DİLAN ARSLAN MÜVEKKİL HAKKINDAKİ BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇLAMASINA KONU HAYALİ OLAYDA İRADELİ BİR KİŞİNİN TAVIRLARINI SERGİLEMİŞTİR:

                    Dilan Arslan’ın 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


                    Dilan Arslan müvekkil Adnan Oktar’a yönelik asılsız basit cinsel saldırı suçlamasını anlatırken “alt tarafa bakmaya çalıştı, BEN İZİN VERMEDİM” demiştir. Müvekkilin güya cinsel organına bakmaya çalıştığını, ancak kendisinin buna karşı çıktığını belirtmiştir. Burada, çevresine korku saldığı iddia edilen, hiçbir sözünün sorgulanamadığı belirtilen sözde örgüt liderinin eylemine müdahale edilmesi, müvekkile yönelik iddiaların tamamının doğru olmadığını ortaya koyarken eyleme izin verilmemesi açısından da apaçık bir özgür irade göstergesidir. Ayrıca, ortada herhangi bir cinsel saldırı olmadığının açık ispatıdır. Zira, iddia ettiği olayları yaşadığı kabul edilse bile, dilediği takdirde kendisine yönelik herhangi bir eylemi engellemeye muktedir bir kişinin sözde göğsünün ellenmesi yoluyla işlenen cinsel saldırı eylemini de engelleyebilecekken engellemediği sonucu ortaya çıkmaktadır.

                    Bu gerçekler Dilan Arslan’ın mahkeme başkanının başka bir sorusuna verdiği cevaptan da anlaşılmaktadır:


                    Dilan Arslan’ın Sayın Başkan tarafından kendisine sorulan, “Adnan Oktar tarafından cinsel eyleme maruz kaldın mı?” sorusuna verdiği cevap kendi suçlamalarını çürütür niteliktedir. Zira Dilan Arslan bu soruya “HAYIR, İZİN VERMEDİM BÖYLE BİRŞEYE” demiştir.

                    Dilan Arslan’ın bu cevabıyla ve ardından söyledikleriyle ilgili şu önemli hususları vurgulamak gerekmektedir:

                    • Dilan Arslan hayali örgüt yapılanması içinde, sözde örgüt lideri olarak tanımladığı müvekkilin cinsel amaçlı eylemlerini engelleme gücüne sahip olduğunu söyleyen bir kişidir.
                    • Dilan Arslan iddia ettiği cinsel temas veya ilişki eylemlerine izin verdiği takdirde zarar göreceğini bilecek iradeye, bilince, zekaya, kültüre ve öngörüye de sahiptir.

                    Burada akıllara, sözde örgüt liderinin “cinsel saldırılarını” bile engelleyecek güce sahip bir insanın sözde örgüt üyelerinin “cinsel saldırılarına” neden izin verdiği sorusu akıllara gelmektedir. Çünkü Dilan Arslan verdiği cevapla birlikte iddialarının gerçekliği konusuna kendi eliyle büyük bir şüphe düşürmüştür. Nitekim sözde örgüt liderine karşı koyabilmiş bir insanın, örgüt üyelerine karşı koyamaması gibi bir durum gerçekten de mümkün değildir. Bu da Dilan Arslan’ın anlattıklarının tamamını hukuken anlamsız ve hükme esas alınmaya imkansız hale getirmektedir.

                    Özetle, Dilan Arslan’ın söz konusu anlatımlarında geçen;

                    • İzin vermedim,
                    • Karşı çıktım,
                    • Ne münasebet dedim gibi ifadeleri iradesinin fesada uğramadığına, istemediği durumlar karşısında normal insan tepkileri verdiğinin somut delilidir.

                    İDDİA MAKAMININ, REŞİT KATILANLARIN İDDİA ETTİKLERİ OLAYLARDAKİ AÇIK RIZASINI DİNİ TELKİN, BOZULMUŞ RIZA VE FESADA UĞRATILMIŞ İRADE GİBİ GEREKÇELERLE GEÇERSİZ KILMA ÇABASI, DİLAN ARSLAN’IN YUKARIDAKİ BAŞLIKLARDA YER VERDİĞİMİZ İFADELERİYLE BOŞA ÇIKMAKTADIR.  

                    Nitekim Türk Ceza Kanunu’nda ‘’hile’’ tanımı şu şekildedir:

                    ‘’Hilenin yöneldiği mağduru kandırabilecek şekilde ve oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, ayrıca sergilenişi itibariyle mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırabilecek nitelikte bulunması gerekir.’’[1]

                    Eğer mağdur cinsel içerik arz eden hareketleri YAPMAMA YÖNÜNDE BİR TUTUM GÖSTERME İMKANINA SAHİPSE, ORADA HİLEDEN SÖZ EDİLEMEZ. Doktrinde ‘’hile’’nin dar yorumlanması gerektiği, kur yapma, evlilik vadetme, baştan çıkarma gibi iradeyi fesada uğratmayan eylemlerin ‘’hile’’ kapsamında olmadığı ifade edilmiştir.

                    Çünkü fiilin mağduru serbestçe karar verme yeteneğine sahiptir. Eğer bu kişi cinsel özgürlüğünü kullanma hususunda muhafazakâr bir tutum içerisindeyse, tek başına bir evlenme vaadi onu bu serbestîyi yaşayacak ölçüde rahatlığa erişmede sebep olarak değerlendirilmemelidir.  Sadece yönlendirme olduğu için “baştan çıkarma” (seduction) cinsel saldırı suçunu oluşturmaz.[2]

                    ADLİ TIP VE ADLİ BİLİMLER UZMANI VE ADLİ TIP VAKFI YÖNETİM KURULU BAŞKANI Prof. Dr. M. Fatih Yavuz tarafından sunulmuş olan bilimsel mütalaada “DİNİ TELKİNLE İRADENİN ORTADAN KALDIRILMASININ BİLİMSEL OLARAK MÜMKÜN OLMADIĞI” ortaya konulmuştur:

                    AKIL HASTALIĞI VEYA ZİHİNSEL ENGELİ BULUNMAYAN BİR ERİŞKİN BİR KİŞİYE UYGULANAN TELKİNİN İSTER DİNİ, İSTER HİYERARŞİK, İSTERSE DE SOSYAL NİTELİĞİ OLSUN, KİŞİNİN DUYGULARINI KONTROL ALTINDA TUTMASINA ENGEL OLMAYACAĞI GİBİ, KİŞİNİN OLUMSUZLUK OLUŞTURABİLECEK EYLEMLERE RIZASI OLMAKSIZIN KATILMASINA DA YOL AÇMAYACAKTIR. Telkinin, kişinin irade, şuur ve harekat serbestisi ile maruz kalınan eylemin ahlaki kötülüğünü anlama ve karşı koyma yetisini engelleme veya ortadan kaldırma özelliği bulunmamaktadır. Erişkin bir kişinin, bir suçun faili olması durumunda, telkin ile bu suçu işlemesinin ceza sorumluluğu üzerinde hafifletici bir etkisi olmayacağı gibi, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen cinsel içerikli bir suçun da KENDİSİNE YÖNELTİLEN BİR TELKİN NEDENİ İLE MAĞDURU OLUNMASININ ADLİ TIP VE ADLİ PSİKİYATRİK AÇIDAN BİR KARŞILIĞI VE UYGULAMASI BULUNMAMAKTADIR.

                    Bilinç kaybına veya direnç gösterememeye yönelik bir etkisinin bulunmaması nedeni ile, bilimsel yöntemlerin kullanıldığı bir telkin yöntemi olan hipnoz ile rızası bulunmayan bir kişiyi istemsiz cinsel ilişkiye yönlendirmek olanaklı değildir. PROFESYONEL VE ETKİLİ BİR TELKİN YÖNTEMİ OLAN HİPNOZ İLE BİLE ETKİLENMEYEN BİLİNÇ KONTROLÜ VE DİRENÇ GÖSTERME YETİSİNİN, DİNİ TELKİN İLE ORTADAN KALDIRABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİNİN BİLİMSEL BİR GEREKÇESİ BULUNMAMAKTADIR. Bu nedenle, gerek uluslararası gerekse de ulusal adli tıp ve adli psikiyatrik uygulamalarda, 15 yaş üstü, akıl hastalığı veya zihinsel engeli bulunmayan kişilerde, DİNİ TELKİN VEYA HİPNOZ, TCK'NDA TANIMLANAN CİNSEL SALDIRI EYLEMİNİN UNSURLARINDAN OLAN "RIZANIN YOKLUĞUNA” NEDEN OLAN TIBBİ DURUMLAR ARASINDA YER ALMAMAKTADIR.

                    B)  DİLAN ARSLAN KENDİ RIZASIYLA ORKUN ŞİMŞEK’LE GÖRÜŞMEYE BAŞLADIĞINI VE ZAMANLA ONA AŞIK OLDUĞUNU BEYAN ETMİŞTİR:

                      Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesi:






                      Dilan Arslan Mustafa Işık’ın arkadaşlarından Orkun Şimşek’le tanıştıktan sonra onunla yakınlaşmıştır. Orkun Şimşek’in güzel davranışlarından etkilenmiş, kendi ifadesiyle “TAM EVLENİLECEK ADAM” olduğuna kanaat getirmiş ve ona aşık olmuştur. Kendi ifadesiyle onu kaybetmekten korktuğu için hikayesinde bahsettiği sözde eylemlerde bulunduğunu iddia etmiştir. İddialara konu bu süreçte Dilan Arslan tamamen özgür iradesi, kişisel olumlu görüşleri ve hisleri doğrultusunda kararlar almış, yani rızasıyla hareket etmiştir.

                      C)  ORKUN ŞİMŞEK İLE İLGİLİ HAYALİ CİNSEL İLİŞKİ HİKAYESİNDEN, BU İLİŞKİNİN DİLAN ARSLAN’IN RIZASI VE DÜŞÜNCELERİ DOĞRULTUSUNDA GERÇEKLEŞTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR:

                        Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesi:


                        Dilan Arslan’ın, Orkun Şimşek’le anal yoldan ilişkiye girdiğini anlattığı düzmece hikayesine baktığımızda;

                        • Orkun Şimşek’le evlilik planları yaptıkları,
                        • Orkun Şimşek’in toplumda yaşanan ilişkilerin genelinde gözlemlendiği gibi, evlilik öncesinde sevgilisiyle cinsellik yaşamak istediği,
                        • Orkun Şimşek’in vajinal ilişki istemediği bunu Dilan Arslan’a anlattığı,
                        • Dilan Arslan’ın Orkun Şimşek’in karakterinden, güzel ahlakından etkilendiği, kendisine Orkun Şimşek’ten hiçbir zarar gelmeyeceği düşüncesine vardığı,

                        tüm bunların neticesinde ise, Orkun Şimşek ile anal seksi de içeren cinsel ilişkiler yaşadığı iddiasında bulunduğu görülmektedir.

                        Dilan Arslan’ın beyanı her ne kadar “safi duygularımı, dini duygularımı kullandı” gibi ifadelerle süslenmiş olsa da, bahsettiği hikayede varılan sonuç açıktır. Dilan Arslan’ın iddia ettiği cinsel eylemlerin hiçbirini kabul etmemekle birlikte, Dilan Arslan kendi beyanına göre; evlenmek istediği ve güvendiği, kendisine iyi davrandığı için sevdiği, evlenme hayali kurduğu, aşık olduğu Orkun Şimşek’le her ne yaşadığını iddia ediyorsa kendi kararıyla ve rızasıyla yaşamıştır. Dolayısıyla ifadesinde zorla yaşanan bir cinsel ilişkiden değil, gönül rızasından, Orkun Şimşek’le ilgili olumlu düşüncelerinin neticesinde yaşanan bir cinsel ilişkiden bahsedilmektedir.

                        D)  DİLAN ARSLAN HİKAYESİNDE, HAYALİ TURNİKE SİSTEMİNDE BİLE KENDİ RIZASI VE DÜŞÜNCELERİ DOĞRULTUSUNDA YER ALDIĞINI ORTAYA KOYAN İFADELER KULLANMIŞTIR:

                          Dilan Arslan’ın 25.09.2018 tarihli emniyet ifadesi:


                          Burada anlatılan ve turnike olarak adlandırılan gayri ahlaki sistem müvekkil ve arkadaşlarının asla tasvip etmeyecekleri, inançları gereği yaşamalarının mümkün olmayacağı bir sistemdir.

                          Hayali hikayesine göre, Orkun Şimşek’e güvenmesinden, nezaketli ve iyi bir insan olarak tanımasından dolayı onunla anal yoldan ilişkiye girdiğini beyan eden Dilan Arslan, güya iddia edilen turnike sistemine de kendi beyanına göre şu sebeplerle katılmıştır:

                          • Dilan Arslan Orkun Şimşek’e aşıktır.
                          • Dilan Arslan Orkun Şimşek’i kaybetmek istememektedir.

                          İfadede geçen bu sebepler Dilan Arslan’ın baskıya ve tehdide uğradığı için değil, kendi rızası ve duyguları doğrultusunda cinsel ilişkilere yöneldiğinin delilidir.

                          Dilan Arslan’ın bu değerlendirmeyi destekleyen bir beyanı daha olmuştur:


                          Görüldüğü gibi Dilan Arslan, Orkun Şimşek’in bazı arkadaşlarıyla güya cinsel birliktelik yaşadıktan sonra Orkun Şimşek ile kavga etmeye başladığını iddia etmiştir. Burada dikkatleri çeken ifadesi ise, “artık bu şekilde birden fazla kişiyle birlikte olmak istemiyorum” yönündeki beyanıdır. Bir an için Dilan Arslan’ın beyanlarına itibar edilecek olsa dahi, “artık istemiyorum” diyerek daha önceden varlığını iddia ettiği cinsel birliktelikleri istediğini ortaya koymuştur. Ortada apaçık şekilde kişisel olarak istemeye veya istememeye dayalı bir durum yani rıza söz konusudur.

                          E)  DİLAN ARSLAN’IN İDDİA ETTİĞİ CİNSEL SALDIRILARDAN SONRA MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ KÜLTÜREL ETKİNLİKLERİNE KATILMAYA DEVAM ETMESİ SUÇLAMALARININ TAMAMININ GEÇERSİZ OLDUĞUNUN BİR DELİLİDİR

                            Dilan Arslan müvekkilin arkadaş grubuyla görüşürken maruz kaldığını iddia ettiği onca cinsel saldırıdan sonra onların düzenlediği sosyal etkinliklere katılmaya devam etmiştir. Bu tutum, gerçek bir tecavüz mağdurunun hayatının olağan akışına aykırıdır. Zira hiçbir kadın kendisine cinsel saldırıda bulunan birinden uzak durma imkanı varken kendisine saldırıda bulunanlarla aynı ortamda saatlerce ve defalarca bulunamaz. Onlarla bulunmaktan keyif aldığını gösterecek şekilde neşeli pozlar veremez.

                            Dilan Arslan’ın hikayesinin yalan olduğunu koyan bu durumu tevil edebilmek için öne sürdüğü gerekçe ise akla ve mantığa aykırıdır.

                            Dilan Arslan’ın 31.08.2020 tarihli mahkeme ifadesi:


                            Dilan Arslan Av. Ayşe Toprak’ın sorusu karşısında, “GÖZLEM YAPMAK, NASIL BİR KAFA YAPISINDA OLDUKLARINI İYİCE ANLAMAK İÇİN ETKİNLİKLERE KATILDIM” gibi ilginç bir cevap vermiştir.

                            Aşağıda Dilan Arslan’ın katıldığı, sanıklar tarafından operasyondan 2 hafta önce düzenlenen etkinlikten bazı fotoğraflar yer almaktadır:




                            Dilan Arslan, müvekkilin arkadaşlarıyla birlikte son derece rahat ve mutlu görüntüler vermiştir. Etkinlik sırasındaki kamera çekimlerinden hiçbir rahatsızlık duymamaktadır. 

                            Dilan Arslan güya aylarca uğradığı cinsel saldırılar boyunca iddia ettiği örgütün nasıl bir yapılanma olduğunu tam anlamamış, anlayıştaki eksikliği gidermek amacıyla da müvekkilin arkadaşlarınca düzenlenen etkinliklere gitme ihtiyacı duymuştur. Bir kadının cinsel saldırıya maruz kalması durumunda anlayamadığını, bir davete katılarak anlayacağını iddia etmesi hayatın her türlü akışına aykırıdır. Kaldı ki yukarıdaki alıntılarda da görüldüğü gibi Dilan Arslan bu etkinliklerden önce sözde örgütün yapısını çözdüğünü de ifade etmiştir. Tüm bunlar onlarca çelişki ve mantıksızlık içeren Dilan Arslan’ın beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını göstermektedir

                            3.  İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ 2021/696 E. SAYILI BOZMA KARARINDA DİLAN ARSLAN’IN MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI HAKKINDAKİ İDDİALARINI İNANDIRICI BULMAMIŞTIR:

                              İstinaf incelemesinde Dilan Arslan’ın müvekkil ve diğer sanıklar hakkındaki hiçbir suçlamasına ve açıklamasına itibar edilmemiş, tüm yaşananların onun rızası dahilinde gerçekleştiği tespitinde bulunulmuş ve yerel mahkemenin iddialara yönelik mahkumiyet kararları birer birer bozulmuştur. Aşağıda müvekkille ilişkili olarak verilen bozma kararı yer almaktadır:


                              İstinaf mahkemesinin, cinsel ilişkilerin yaşandığına dair kabulüne katılmamakla birlikte, isnat edilen suçlamalarla ilgili değerlendirmeleri hukuka uygundur. Emsal Yargıtay kararlarının paralelinde gerekçelere dayandırılmıştır. Şöyle ki;

                              • Dilan Arslan’ın anlatılan eylemlere karşı koymaması rızasının delili olarak görülmüştür.
                              • Dilan Arslan’ın olaylarla ilgili olarak şikayette bulunmaması rızasının delili olarak görülmüştür.
                              • Olaylarda cebre, tehdide ve hileye yol açacak etkenlere rastlanılmamıştır.

                              İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin bu tespitleri yukarıdaki başlıklarda yer verilen delillerle de açıkça doğrulanmaktadır.

                              SONUÇ VE TALEP:

                              Yukarıda ayrıntılarıyla izah ettiğimiz üzere; 

                              • Dilan Arslan’ın güya cinsel saldırı ve tacize uğradığına yönelik beyanları hiçbir surette gerçeği yansıtmamaktadır. Cinsel saldırı veyahut cinsel tacize maruz kaldığına dair somut tek bir delil, mantıklı ve tutarlı tek bir açıklama ibraz edememiştir.
                              • Beyanları tutarsız olup mahkemeyi yanıltmaya matuf açıklamalardan ibarettir. İfadeleri çelişkilerle doludur.
                              • İsnatları bakımından suçun maddi unsurları oluşmamıştır. Dolayısıyla, ortada hukuka aykırı bir fiilin bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
                              • Müvekkil ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen gerçek dışı, mesnetsiz ve tutarsız ithamlarına itibar edilmemesi gerekmektedir.
                              • Yargıtay emsal kararları doğrultusunda iddia edilen cinsel saldırı eylemlerinin somut delile dayanmayan soyut beyanlardan ibaret olduğu, anlatımlarda birçok çelişki olması ve anlatımların hayatın doğal akışına aykırı olduğu gerekçeleri ile KABUL EDİLEMEYECEĞİNDEN, DİLAN ARSLAN’ın isnatları bakımından müvekkilin BERAATİNE karar verilmesini bilvekale talep ederiz. 10.12.2024

                              Saygılarımızla.

                              Adnan Oktar müdafi

                              Av. Mert Zorlu

                                

                              [1]Cinsel Dokunulmazlığa Karşı İşlenen Suçlar Ve Ensest İlişkiler  Ahmet Ve Murat Ceylani Tuğrul s.106

                              [2]Doç.Dr. Sinan KOCAOĞLU, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar, sf.111, Yetkin Yay.2016

                              Daha yeni Daha eski