İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2024/60 E
SUNAN : Adnan Oktar
MÜDAFİİ : Av. Mert Zorlu
KONU : Huzurdaki iddianamede Bilge (Tok) Atlı’nın ana dava dosyasındaki ifadeleri esas alınmış olduğundan, söz konusu ifadelerdeki çelişkilerin sunulması suretiyle müvekkil Adnan Oktar’ın suçsuzluğunun delilleridir
AÇIKLAMALAR:
Yaklaşık 10 sene boyunca müvekkilin arkadaş grubuyla iletişimde kalan, ana dava dosyasının etkin pişman sanığı Bilge (Tok) Atlı Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul’da yaşamaktadır. Avukattır. Kadın Hakları konusunda uzmanlaşmıştır. Müvekkilin arkadaşlarıyla görüştüğü dönemde ailesiyle yaşamaktadır. Müvekkil Adnan Oktar ile, sadece 2 kez olmak üzere, sanık Ali Emre Bukağılı aracılığıyla Çağlayan Adliyesi’ndeki bir duruşma çıkışında ve Çırağan Sarayı’nda düzenlenen iftar organizasyonunda karşılaşmıştır.
Cinsel saldırı ve istismar iddialarını ortaya atan tüm kişiler gibi gerçekleri gizlemekte ve çarpıtmaktadır. Söz konusu kişilerin bu tavrı sergilemelerinin esas sebepleri arasında ana dava dosyasının husumetli müştekilerinin baskıları, (sahte) müşteki olmazsa sanık yazılarak cezaevine gönderileceği tehditlerinden kaynaklanan korku ve onca yıllık birlikteliğe rağmen müvekkilin arkadaş grubundan elde edilmesi umulan menfaatlere ulaşılamamış olması sayılabilir. Nitekim bu 3 önemli sebep aynı anda neredeyse her şikayetçi ve etkin pişman sanıkta da karşımıza çıkmaktadır.
Müvekkil ve arkadaşlarıyla ilgili yargılama sürecinde basının karalayıcı ve hedef gösterici tutumu, Kolluk ve Yargıda görev yapan bazı memurların hukuksuz uygulamaları ve müvekkile husumetli kişilerin tehditleri dikkate alındığında operasyonla birlikte savunmasız kaldıkları apaçık ortada olan, dehşete kapılan ve böylelikle husumetli kişilerin ağına kolayca düşen kişilerden biri de Av. Bilge Atlı’dır.
Bilge Atlı gözaltına alındıktan sonra cezaevine düşmemesi için önüne getirilen “kurtuluş planını” kabul etmiştir. Bu kurtuluş planı 2018 yılından bu yana sayısız somut örneğiyle görüldüğü üzere “Adnan Oktar ve arkadaşlarına iftira at, suçla ve özgürlüğüne kavuş” şeklinde çalışmaktadır. Ana dava dosyasında müşteki ve sözde mağdur kadınların bazıları operasyonla birlikte göz altına alınmış, büyük kısmı polis tarafından aranarak müşteki olmak için davet edilmiş, müşteki olmalarını garanti altına almak için de birçoğu hakkında hukuka aykırı olarak “yurt dışı çıkış yasağı” çıkarılmış ve “ya sanık olursun ya müşteki” dayatması yapılmıştır. Cezaevinin izbe koridorları, saldırgan sabıkalılarla dolu koğuşları, küflü rutubetli odalarında ne zaman biteceği belirsiz bir süre tutulmak mı masum olduğunu bildiği insanlara iftira atmak mı ikilemi arasında bırakılan kadınların bir kısmı özgürlüğün tek yolunun iftira atmak olduğunu görerek akıl almaz kurgular anlatmışlardır. Bilge Atlı da endişeli, korku dolu ve çaresiz psikolojinin etkisi altında, aslında suçsuz olduklarını gayet iyi bildiği kişileri suçlamayı her şeyden kurtuluş olarak görmüş kadınlardan biridir.
Gerçek sabit ve birdir. Yalan ise karmaşık, çelişkili, mantıksız ve tutarsızdır. Mağdur olduğunu iddia eden kadınlar müvekkille görüştükleri müddet boyunca gerçekte en ufak bir mağduriyet yaşamadıklarından, anlattıklarına mağdurluk katma çabaları ortaya binlerce çelişki, ilkokul çağındaki çocuğun bile itibar etmeyeceği mantıksız ve akıl almaz hikayeler çıkarmıştır.
Bu anlattıklarımızın tümü delillere dayalıdır. Ancak en az bunlar kadar somut olan ve tüm tarafları hukuken bağlaması gereken gerçek, sanıklar aleyhinde iddialar ortaya atan kişilerin ifadelerinin tamamen çelişkili olması ve gerçekten cinsel saldırıya ve istismara maruz kalmış kimselerde gözlemlenmesi gereken tutum ve davranışların bu kişilerde olmamasıdır. YARGITAYIN BİRÇOK İLAMINA GÖRE HER BİRİ BOZMA SEBEBİ OLAN AŞAĞIDAKİ HUSUSLAR SIRA MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA GELDİĞİNDE ONAMA SEBEBİ OLMUŞTUR.
Nitekim Bilge Atlı’nın dahil olduğu sözde mağdur kadınlar tüm sürece bakıldığında,
- Verdikleri ifadelerde çok sayıda çelişkiye düşmüşlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2021/2327 E. 2021/4511 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
- Eğitim ve kültürleriyle irade fesadına uğratılabilecek kişi özellikleri göstermemektedirler. (Yargıtay 14. CD 2017/5945 E. 2018/230 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
- İddialarına konu olaylardan sonra sağlık raporu almamışlardır. (Yargıtay 14. CD. 2016/11915 E. 2017/974 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
- İddia konusu olayların hemen akabinde şikayette bulunmamışlardır. Şikayetlerin neredeyse tamamı yıllar sonra, husumetli müştekilerin dosyada devreye girmesinden sonra yapılmıştır. (Yargıtay 5. CD. 2006/7287 E. 2010/3513 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
- Tek bir yakınlarına dahi yaşadıklarından bahsetmemişlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2012/5893 E. 2012/8817 K. sayılı ilamına göre bozma gerekçesi)
- Olaylar sırasında kaçmamışlar, çevreden yardım istememişlerdir. (Yargıtay CGK. 2014/810E. 2015/268 K. sayılı kararına göre bozma gerekçesi)
2015/268 K: “…şehir merkezinde bulunan evde sanığın cinsel saldırısı karşısında bağırarak yardım isteme, ya da direnme yeteneğine sahip olmasına rağmen, bunlardan hiçbirini yapmadığı, üzerindeki giysilerde yırtılma izlerinin bulunmadığı, vücudunun hassas bölgelerinde darp cebir izine rastlanmadığı...”
- Suç işlediklerini ileri sürdükleri kişilerle, iddia konusu olaylardan sonra dahi onlara sevgi ve dostluk beslediklerini ispatlayan konuşmaların, mesajlaşmaların ve fotoğrafların da ortaya koyduğu şekilde görüşmeye devam etmişlerdir. (Yargıtay 14. CD. 2016/11085 E. 2017/611 K. sayılı ve Yargıtay CGK. 2020/185 E. 2021/149 K. sayılı ilamlarına göre bozma gerekçesi)
2017/611 K: “…mağdure ile sanığın samimi halde çekilmiş fotoğrafları…”
2021/149 K: “…sanık müdafisi tarafından dosyaya sunulan ve doğruluğu mağdure tarafından inkar edilmeyen 31.03.2013-01.04.2013 tarihli mesaj içeriklerinden sanık ve mağdure arasında herhangi bir sorun olmaksızın iletişim kurulduğunun anlaşılması…”
- İlk olaylardan sonra suç işlediklerini ileri sürdükleri kişilerle birlikte olayların geçtiği ileri sürülen mekanlara kendi istekleriyle defalarca daha gitmişlerdir. (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. sayılı kararına göre bozma gerekçesi)
2015/37 K: “…Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması…”
BİLGE ATLI MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE OLDUĞU DÖNEMİN TAMAMINDA AKTİF OLARAK AVUKATLIK MESLEĞİNİ SÜRDÜREN, İDDİALARINA KONU OLAYLARLA İLGİLİ ŞİKAYETLERİN USULÜNÜ BİLEN BİR KADINDIR.
KADIN HAKLARI SAVUNUCUSU BİR AVUKAT OLMASINA RAĞMEN SÖZDE CİNSEL SALDIRIYA UĞRADIĞINI ÖNE SÜRDÜĞÜ 3 YILLIK SÜRE ZARFINDA MARUZ KALDIĞINI İDDİA ETTİĞİ CİNSEL SALDIRILARLA İLGİLİ HİÇBİR ŞİKAYET YAPMAMIŞ, RAPOR ALMAMIŞTIR.
SEVGİLİSİ OLDUĞUNU BEYAN ETTİĞİ, TÜM OLAYLARDAN SORUMLU TUTTUĞU MEHMET ENDER DABAN’A SÜREÇ BOYUNCA AŞIK OLDUĞUNU, ONUNLA EVLENMEYİ HAYAL ETTİĞİNİ BELİRTMİŞTİR.
ONUN VE BAZI ARKADAŞLARININ YAPTIĞINI İDDİA ETTİĞİ SÖZDE CİNSEL SALDIRILAR SIRASINDA KAÇMA GİRİŞİMİNDE BULUNMAMIŞ, OLAYLARIN GEÇTİĞİ MEKANLARA YILLAR BOYUNCA GİTMEYE DEVAM ETMİŞTİR. YAŞADIKLARINDAN KİMSEYE BAHSETMEMİŞTİR. BUNLARIN TÜMÜ YARGITAYIN GEÇMİŞ KARARLARINA BAKILDIĞINDA İDDİALARIN ASILSIZ SANIKLARIN SUÇSUZ OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR.
Bilge Atlı’nın ifadeleriyle ilgili delillerimize geçmeden önce belirtmemiz gerekirse, Bilge Atlı müvekkilin arkadaş grubuyla iletişimde olduğu süreç boyunca burada tanıdığı kişileri hep sevmiş ve onlara güvenmiştir. Bu gerçek 2016 yılında yani iddialarına konu sözde cinsel saldırı ve taciz eylemlerinden sonra ana dava dosyasında yargılanan Ali Emre Bukağılı’ya gönderdiği ve dosyaya sunulmuş olan bir WhatsApp mesajında açıkça görülmektedir:
GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ GERÇEKTE BİLGE ATLI, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARIYLA TANIŞMAKTAN SON DERECE MEMNUNDUR. ÖYLE Kİ BU TANIŞMAYA VESİLE OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİ ALİ EMRE BUKAĞILI’YA ONLAR İÇİN DUA EDECEĞİNİ SÖYLEMEKTEDİR. ELBETTE Kİ BİR İNSAN KENDİSİNİ KULLANAN, KENDİSİNE TECAVÜZ EDEN VE TEHDİTTE BULUNAN İNSANLAR İÇİN ALLAH’A DUA ETMEZ. BU İNSANLARA DUYDUĞU SEVGİNİN GÜÇLENMESİNİ O’NDAN DİLEMEZ. SADECE BU MESAJ BİLE AV. BİLGE ATLI’NIN İDDİALARININ ASILSIZ OLDUĞUNU, OPERASYON SÜRECİNDE CEZAEVİNE DÜŞMEKTEN KURTULMAK İÇİN MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA İFTİRA ATMAK ZORUNDA KALDIĞINI GÖSTERMEYE YETERLİDİR.
1. BİLGE ATLI’NIN İFADELERİNDEKİ ÇELİŞKİLİ VE ŞÜPHELİ ANLATIMLAR:
Bilge Atlı’nın anlattığı olaylar, müvekkilin arkadaş grubuna komplo kuranların psikolojik baskıları neticesinde, günlük hayata dair legal ve meşru olan gerçek olayların içine yalan ve çarpıtmalar katılarak bu olayların suç teşkil edecek şekilde yeniden kurgulanmasından ibarettir. Hiçbir suçu olmayan bu genç kadınlar operasyonla birlikte müvekkil ve arkadaşlarına karşı takınılan hukuksuz tavrı gördüklerinde zarar görmemek adına kendilerinden istenenleri yerine getirmişler, kendilerine dayatılan kurgu kapsamında ifadeler vermişlerdir. İfadelerinde gerçek dışı beyanlarda bulunmaları nedeniyle de birçok açık vermişlerdir. Gerçeklerle yalanların birbirine karıştığı bu anlatımlar neticesinde sözde tecavüzlerden sonra sözde saldırganlarla yemek yiyip film izleyen hatta onlara olan aşklarından dolayı operasyon sonrası cezaevi ziyaretleri bile yapan olağan dışı mağdur profilleri karşımıza çıkmıştır.
Bununla birlikte şunu da ifade etmek gerekir ki; Müvekkil ve diğer sanıklar, dosyanın sözde mağdur kadınlarının rızalarıyla olsa dahi, onlarla Kuran'a göre haram sayılan herhangi bir cinsel birliktelik yaşadıkları iddiasını hiçbir şekilde kabul etmemektedirler. Ancak yargılama sürecinde rıza konusu da doğal olarak hukuki değerlendirme kapsamına girdiğinden aşağıdaki bölümlerde iddialara konu cinsel ilişkiler sözde mağdur kadınların açık beyanlarına dayanılarak rıza dahilinde yaşanmış gibi kabul edilmişlerdir. Pek çok somut karşı delilin yanı sıra, müştekilerin rızaları olduğuna dair bu samimi beyanları da bahsi geçen ilişkilerin hiçbirinin hukuken cinsel saldırı tanımı içerisinde yer almayacağının en açık kanıtlarından biridir.
A) BİLGE ATLI, MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARININ İŞ GÖRÜŞMESİ TEKLİFİNİ ÖZGÜR İRADESİYLE KABUL ETMİŞ DAHA SONRA DA ARKADAŞ GRUBUNDAKİ BAZI KİŞİLERLE KENDİ İSTEK VE ARZUSUYLA ARKADAŞLIK İLİŞKİSİ KURMUŞTUR
Bilge Atlı müvekkilin arkadaş grubuyla, kendisine Sultanahmet Adliyesi’nde yapılan bir iş teklifi ile tanışmıştır. Bu iş teklifini değerlendiren ve kabul eden Bilge Atlı, ana davanın sanıklarından Bora Yıldız’ın ofisindeki iş görüşmesine hiçbir baskı altında kalmadan kendi özgür iradesiyle gitmiştir.
Bilge Atlı’nın kendi beyanına göre; Tanışmaları sonrasında Bora Yıldız kendisini eve bırakırken karşılıklı telefon numaralarını almışlardır. Bora Yıldız aradan 3 gün geçmesine rağmen Bilge Atlı’yı ARAMAMIŞ ve MESAJ YAZMAMIŞTIR. BİLGE ATLI’NIN KENDİSİ BORA YILDIZ’A MESAJ ATARAK ARKADAŞLIK İLİŞKİSİNİ BAŞLATMIŞTIR.
Bilge Atlı’nın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinden alıntı:
Yine Bilge Atlı’nın beyanlarına göre, Bora Yıldız’ın kendisiyle sevgili olmak istememesinden sonra psikolojik olarak zorlu bir dönem yaşamıştır. İfadesinden anlaşıldığı kadarıyla bu süreçte Ender Daban’ın kendisine sıcak davranmasından, arkadaşlık göstermesinden güç bulmuş ve ondan etkilenmiştir. ENDER DABAN İLE BİRKAÇ KEZ GÖRÜŞMÜŞ, BU GÖRÜŞMELER DE BİR KAFEDE SOHBET VS ŞEKLİNDE GELİŞMİŞTİR. DAHA SONRA ENDER DABAN KENDİSİNİ BİR DAHA ARAMAMIŞTIR. ARADAN İKİ AY GEÇTİKTEN SONRA ENDER DABAN’IN DOĞUM GÜNÜNÜ VESİLE EDEREK ARAYAN TARAF YİNE BİLGE ATLI OLMUŞTUR. Arkadaşlık şeklinde başlayan ilişki zaman içinde sevgililik ilişkisine dönüşmüştür. BU SÜREÇ DE TAMAMEN BİLGE ATLI’NIN RIZASIYLA VE İSTEĞİYLE İLERLEMİŞTİR.
Bilge Atlı’nın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinden alıntı:
B) BİLGE ATLI, ENDER DABAN VE ARKADAŞLARININ MÜVEKKİLLE BAĞLANTIDA OLDUKLARINI ÖĞRENMESİNE RAĞMEN KENDİ RIZASIYLA ONLARLA GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMİŞTİR:
Bilge Atlı’nın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinden alıntı:
Ender Daban duygusal olarak yakınlaştığı Bilge Atlı’ya müvekkille olan dostluğundan bahsetmiştir. İfadelerine göre Bilge Atlı, önce müvekkilin arkadaş camiası hakkında araştırma yapmış, bunun üzerine müvekkil ve arkadaşları hakkında sosyal medyada yürütülen karalayıcı paylaşımları görmüş, bunlardan olumsuz etkilenmiş, ancak Ender Daban’ın konuyla ilgili açıklamalarından tatmin olması ve ona duyduğu sevgi nedeniyle müvekkilin arkadaş grubuyla görüşmeye devam etmiştir.
BU BEYANIN TAMAMI, ÖĞRENDİĞİ BİLGİYİ ARAŞTIRACAK BİR ŞUUR, ELDE ETTİĞİ BİLGİLERİ SORGULAYACAK BİR İRADE VE TÜM ÖĞRENDİKLERİNİ VE DİNLEDİKLERİNİ KENDİ AKLIYLA YAPTIĞI BİR DEĞERLENDİRME SONUCU ÖZGÜR İRADEYLE VERİLMİŞ BİR KARARI YANİ HUKUKİ ANLAMDA RIZAYI ORTAYA KOYMAKTADIR. Bu kararında kendisine hiçbir baskı veya tehdit yapılmamıştır. Bilge Atlı bundan sonra tamamen kendi rızasıyla, müvekkilin arkadaş grubuyla yaklaşık 10 sene boyunca görüşmüştür.
C) CİNSEL İLİŞKİ İDDİASINI KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE, BİLGE ATLI İFADELERİNDE, İDDİALARINA KONU HAYALİ CİNSEL EYLEMLERDE KENDİ RIZASIYLA HAREKET ETTİĞİNİ ORTAYA KOYMUŞTUR:
Bilge Atlı'nın dosyamızın yargılananlarıyla ilgili cinsel suçlamalarının tümü asılsızdır. Bununla birlikte yukarıdaki ifadelerde görüldüğü gibi, bahsedilen hayali olaylarda dahi Bilge Atlı’nın sürekli olarak bir rıza durumundan bahsettiği görülmektedir. Bilge Atlı, her ne kadar mantıksız olsa da bu olaylarda karşısındakinden hoşlandığı, onu kaybetmek istemediği veya mutlu görmek istediği gibi sebeplerle cinsel eylemlerde bulunduğunu anlatmıştır. Yani cinsel davranışlarının nedenini, rızasını anlatmaktadır. Hayali turnike sistemini ise, Ender Daban ile evleneceğini düşünerek, onun kendisine daha sıcak davranacağını sanarak kabul ettiğini beyan etmiştir. Özetle, bu hikayelerde rıza dışı bir durumun, yani dosyada sıkça dile getirilen dini telkin, tehdit, evlenme vaadi (ki bu da Yargıtay içtihatlarına göre hile unsuru olarak görülmemektedir), baskı gibi unsurlardan hiçbirinin olmadığı net bir şekilde görülmektedir.
D) BİLGE ATLI KENDİSİNE GÜYA ZORLA YAPILAN BİR CİNSEL SALDIRININ TARİHİ HAKKINDA DAHİ DOĞRU VE NET BİR BİLGİ VEREMEMİŞTİR
Bilge Atlı ifadelerinde Ender Daban’ın kendisine tecavüz ettiğini iddia ettiği olayın tarihi konusunda da çelişkiye düşmüştür. Mahkeme ifadesinde, emniyet ifadesinden farklı olarak, bu olay sırasında Ender Daban’la sevgili olmadıklarını söyleyerek açıkça Mahkemeyi yanıltmaya çalışmıştır.
Bilge Atlı 14.07.2018 tarihli ifadesinde bahsettiği olayları gerçekleştiklerini iddia ettiği zamana göre sıralı şekilde anlatmıştır. Önce Bora Yıldız’la tanışmasına değinmiş, sonra onunla yaşadığı olaylardan bahsetmiş, ardından Ender Daban’la sevgili olma sürecini anlatmış, onunla yaşadığı olayları sıralı şekilde anlatmış, yani müvekkilin arkadaş grubuyla iletişim halinde olduğu yaklaşık 10 yıllık süreci genel hatlarıyla özetlemiştir.
İşte bu anlatımları sırasında Bilge Atlı, 20 EKİM 2010 TARİHİNDE Ender Daban’a mesaj gönderdiğini ve doğum gününü kutladığını, ertesi gün de onunla buluştuklarını ve Ender Daban’ın Çengelköy Kandilli’deki evine gittiklerini belirtmiştir. Bu buluşmayla birlikte sevgili olduklarını, kısa bir süre sonra onunla tekrar iki kez daha Ender Daban’ın evine gittiklerini belirtmiştir. Aşağıda, emniyet ifadesinin 4. sayfasında, bu buluşmalardan ikincisinde yaşanan olaydan bahsettiği bölüm yer almaktadır:
Bu beyandaki olayların varlığını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, yukarıdaki ifadeden anlaşıldığı gibi, Bilge Atlı’nın Ender Daban’ı tecavüzle suçladığı olay Ekim 2010 ile Ocak 2011 arasında yaşanmış olmalıdır. Nitekim Bilge Atlı, söz konusu suçlamasından sonra bahsettiği, güya Ender Daban’ın evinde gerçekleşen ve rakı içip sarhoş olduğunu iddia ettiği diğer bir buluşmanın Ocak 2011 tarihinde gerçekleştiğini ileri sürmüştür.
ANCAK BİLGE ATLI, ENDER DABAN’A YÖNELİK TECAVÜZ SUÇLAMASINA KONU OLAYDAN BAHSETTİĞİ MAHKEME İFADESİNDE, SÖZ KONUSU OLAYIN TARİHİNİN 2012 VEYA 2013 OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİR:
Burada büyük bir çelişki vardır. Bilge Atlı emniyet ifadesinde Ender Daban’ı tecavüzle suçladığı olayın tarihini 2010 sonu veya 2011 Ocak ayı olarak açıklamışken, İstanbul 30 ACM huzurunda bu olayın 2012 ya da 2013’de gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Gerçekten tecavüze uğramış bir insanın, bu olayın gerçekleştiği tarih hakkında 2-3 yıl değil 1 gün bile çelişkiye düşmesi imkansızdır. Bu çelişki, Bilge Atlı’nın Ender Daban’a yönelik tecavüz suçlamasının asılsız olduğunu göstermektedir.
AYRICA YUKARIDA YER VERDİĞİMİZ MAHKEME TUTANAĞINDA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, BİLGE ATLI, GÜYA ENDER DABAN’IN TECAVÜZÜNE UĞRADIĞI OLAYDA ONUNLA SEVGİLİ OLMADIKLARINI İLERİ SÜRMÜŞTÜR. ANCAK BU DURUM DA GERÇEK DEĞİLDİR. NİTEKİM EMNİYET İFADESİNİN 3. SAYFASINDA BAHSE KONU OLAYDAN ÖNCE ENDER DABAN İLE SEVGİLİ OLDUKLARINI SÖYLEYEN BİZZAT BİLGE ATLI’NIN KENDİSİDİR.
Bu ifadelerin hemen ardından gelen 4. sayfada ise tecavüz iddiasına konu olaydan bahsedilmektedir:
Görüldüğü gibi tecavüz iddiasına konu olaydan önce Bilge Atlı ve Ender Daban zaten sevgili olmuşlardır. Tahminimizce, Bilge Atlı burada sevgili oldukları gerçeğini gizleyerek, Mahkemenin değerlendirmesinde, Ender Daban’la girdiğini iddia ettiği cinsel ilişki sırasında sevgili oldukları bilgisinin hiç yer almamasını istemiştir. Bu gizlemeyle Ender Daban’ın kendisiyle güya zorla anal seks yaptığı yönündeki asılsız iddiasını güçlendirmeyi amaçlamıştır.
E) BİLGE ATLI EMNİYET İFADELERİNDE YER VERMEDİĞİ HAYALİ “VİDEOYA ÇEKİLME” DETAYINI MAHKEME İFADESİNDE GÜNDEME GETİREREK, OPERASYON ÖNCESİNDE MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUNDAN NEDEN ŞİKAYETÇİ OLMADIĞI SORUSUNA KENDİNCE BİR BAHANE SUNMAK İSTEMİŞTİR:
Bilge Atlı 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinde, Mehmet Ender Daban’la sevgili olduktan sonra Ocak 2011’de gerçekleştiğini ileri sürdüğü bir olaydan bahsetmiştir. Bu olay iddiaya göre Mehmet Ender Daban’ın evinde gerçekleşmiştir. Bu iddiaya göre Bilge Atlı’nın evde rakı içip sarhoş olduğu, Mehmet Ender Daban’ın yatağına uzandığı, sonra kendine geldiğinde odada Özkan Mamati’yi gördüğü, bağırdığında Özkan Mamati’nin odadan çıktığı, sabah bu konuyu Ender Daban’a sorduğu ileri sürülmektedir.
Avukat olan ve herhangi bir cinsel saldırı, dahası bu sözde cinsel saldırının kayıt altına alınarak şantaj malzemesi yapılması gibi bir olayla karşılaşması durumunda hukuki haklarına vakıf bir kadının emniyette verdiği ilk ifadesinde, daha sonra verdiği ikinci ifadesinde ve foto teşhis yapılırken bundan hiç bahsetmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Bilge atlı videoya alınma olayını emniyet ifadesinde hiç geçirmemiş, mahkeme ifadesinde ise güya daha önceden müvekkilin arkadaşlarının tehditlerinden veya karalama faaliyetlerinden korktuğu, bu yüzden anlatamadığı şeklindeki teviliyle birlikte bir anda gündeme getirmiştir. Ancak bu gerçekçi ve makul bir açıklama değildir. Çünkü Bilge Atlı’nın emniyet ifadesi verdiği tarihte müvekkil ve arkadaş grubuna operasyon düzenlenmiş, bir anlığına tüm bu anlatılanların doğru olduğu kabul edilse dahi artık polis olaya el koymuş, tehdit ve korku ortamı ortadan kalmıştır. Olağan olan, dev bir operasyonla görünürde tamamen etkisiz hale getirilmiş bir grup karşısında sözde mağdurun ilk yapması gereken bu hayali şantaj olayını gündeme getirmesidir. Çünkü artık şantaj yaptığını iddia ettiği kişiler polisin elindedir. Ama bahse konu şantaj olayı hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bu gerçek dışı beyanı, Bilge Atlı’nın çelişkilerini ve genel olarak dosya kapsamındaki cinsel saldırı hikayelerinin kurgu olduğunu açığa çıkarmasını örtbas etmek için kumpasçılar tarafından hikayeye sonraki aşamada eklenen bir yalandır.
Avukat olan Bilge Atlı’nın "OPERASYONDAN ÖNCE MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARINDAN HİÇ ŞİKAYETÇİ OLMAMASI" hükümde dikkate alınması gereken, iddialara itibar edilemeyeceğini gösteren, hayatın olağan akışına aykırı önemli bir olaydır ve bu olayın bir şekilde örtbas edilmesi gerekmektedir. İşte burada Bilge Atlı, komplocuların hedefleri açısında zafiyet oluşturan bir açığını, gerçekte hiçbir yerde var olmayan hayali bir video kaydı senaryosuyla kapatmaya çalışmıştır. Müvekkil ve arkadaşlarına husumetli odakların yıllardır ortaya attıkları asılsız suçlamaların hiçbir delili olmadığından sürekli gündeme getirdikleri hayali şantaj videoları safsatası ana dava dosyasında da sıkıştıkça kullanılmak istenmiştir.
2. BİLGE ATLI MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE OLDUĞU DÖNEMDE HER ZAMAN RIZASIYLA HAREKET ETMİŞ, İRADE FESADINA YOL AÇACAK HİLE VE TELKİNLERE MARUZ KALMADIĞINI ORTAYA KOYAN TAVIRLAR SERGİLEMİŞTİR:
Ana dava dosyasında cinsel saldırı, taciz ve istismar suçlamalarıyla ilgili olarak verilen mahkumiyet kararlarında, evlilik vaadi ve dini telkin iddiaları öne sürülmüş, bunlar hukuka aykırı bir şekilde hileli yöntemler olarak değerlendirilmiş ve güya bunlar kullanılarak sözde iradeleri fesada uğratılan mağdurların “turnike” adı verilen sisteme adapte edilerek bedenleri sömürülen kişiler haline getirildikleri ileri sürülmüştür.
Bu iddiaların tümü hayalidir. Bunların sadece soyut sözlü beyanlara dayanmasından da bu gerçek anlaşılmaktadır. Kaldı ki evlilik vaadinin ve dini telkinin Yargıtayın yerleşik içtihatlarına baktığımızda hileli yöntemlerden sayılamayacağı görülmektedir. Örnek vermek gerekirse;
Evlilik vaadi hile aracı değildir:
“…mağdurenin olaydan sonra evleneceklerini söyleyen sanığa inanarak müracaatçı olmadığı, sanığın İstanbul'a taşınması üzerine ona ulaşamaması neticesinde kandırıldığını düşünen mağdurenin olaydan uzunca bir süre sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiği ve olayın da bu şekilde ortaya çıktığı, mahkemede dinlenilen tanık N... de beyanında, mağdurenin kendisine sanıkla rızasıyla ilişkiye girdiğini söylediğini beyan ettiği hususları nazara alındığında, sanığın Yazıcı Barajı mevkiindeyken araç içinde mağdureye organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemini zor kullanarak işlediği yönünde şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şikayet süresinin zamanında olup olmadığının belirlenmesi açısından öncelikle suç tarihlerinin tespitiyle sonucuna göre, sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti yerine nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2013/11014 E. 2014/948 K. 28/01/2014 T.)
Dini telkin hile aracı değildir:
YEREL MAHKEME KARARI: “…sanığın kendisini Suffe Derneği’nin manevi hocası olarak tanıttığı, pek çok insanın dini bilgiler almak amacıyla onun düzenlediği sohbetlere katıldığı, bu sohbetlere katılan kadınların güvenlerini kazan ve kendisiyle cinsel ilişkiye girmelerini sağlamak amacıyla dini düşünce ve duyguları kötüye kullandığı, manevi anlamda yükselmek isteniyorsa istediği her şeyin yapılması ve bu arada kendisine teslim olunması gerektiğini söylediği, mağdurların dini duygularını istismar edip hile kullanmak suretiyle iradelerini fesada uğratarak zincirleme biçimde cinsel saldırıda bulunduğu, mevcut rızalarının hukuken geçerli olmaması nedeniyle yüklenen suçun oluştuğu…”
YARGITAY BOZMA KARARI : “…Olayın meydana çıkış biçimi, mağdurelerin aşamalardaki beyanları, iletişimin dinlenmesine ilişkin görüşme dökümleri, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında sanığın, beden veya ruh sağlığı bakımından kendilerini savunabilecek durumda bulunan reşit mağdurelere yönelik eylemlerini cebir, tehdit veya rızaları dışında gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı gözetilerek kanuni unsurları itibarıyla oluşmayan müsnet suçtan (mağdure sayısınca) beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2020/7064 E. 2021/1725 –Yargıtay 14. CD. 2016/4887 E. 2016/8588 K.)
AŞAĞIDA BİLGE ATLI’NIN ANLATTIĞI HİKAYELERİN GERÇEKTEN YAŞANDIKLARI VARSAYILSA BİLE, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUYLA İLETİŞİMDE KALDIĞI SÜRE BOYUNCA ALDIĞI TÜM KARARLARDA RIZASIYLA HAREKET ETTİĞİNİN, İRADE FESADINA YOL AÇACAK HERHANGİ BİR OLAYLA KARŞILAŞMADIĞININ SOMUT DELİLLERİ YER ALMAKTADIR:
A) BİLGE ATLI, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINDAN DİNİ TELKİN ALMADIĞINI MAHKEME HUZURUNDA BEYAN ETMİŞTİR:
Bilge Atlı, 09.03.2020 tarihli İstanbul 30 Ağır Ceza Mahkemesi huzurundaki ifadesinde katılan avukatlarından Andaç Maraşlıoğlu’nun “Cinsellik konularında ecir kazanırsın, sevap kazanırsın gibi telkinleri oldu mu?” sorusuna “O OLMADI… BUNA İNANMADIM” şeklinde cevap vermiştir.
İddia Makamı dosyadaki şikayetçi kızların dini duygularının güya dini telkinle istismar edildiğine, iradelerinin fesada uğratıldığına, böylelikle rızalarının da bozulduğunu iddia etmiş, bu şekilde iddialarını hukuki dayanak oluşturmaya çalıştırmıştır. Ancak Bilge Atlı, İstanbul 30 Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda verdiği ifadesinde, dosyadaki klasik yalanlardan biri olan ve sözde örgütün güya kızlarla olan ilişkide kullandığı ileri sürülen sözde “erkeklerle cinsel ilişkiye girip sevap kazanma” stratejisiyle karşılaşmadığını açıkça beyan etmiştir.
Yukarıda ve dilekçenin devamında da izah edildiği üzere Bilge Atlı beyanının hiçbir yerinde;
- Sevap kazanacağıma inandım
- Dinden çıkacağımdan korktum
- Allah beni sevmez diye düşündüm vb gibi DÜŞÜNCELERDEN ve ENDİŞELERDEN BAHSETMEMEKTE;
- ENDER’İ KAYBETMEKTEN KORKTUM,
- ENDER’İN MUTLU OLDUĞUNU GÖRDÜM,
- ENDER’E OLAN SEVGİMDEN ÖTÜRÜ,
- BENİMLE EVLENECEĞİNİ SÖYLEDİ gibi duygu ve düşüncelerinden bahsetmektedir.
Yani, ortada dini telkin sebebiyle yaptığı eylemin içeriğinin ve neticesinin ne olduğunu düşünemeyecek hale gelmiş, iddianamenin ifadesiyle “eşyaya dönüşmüş bir kadın” profili yoktur. Tanıştığı ve beğendiği erkeği kendisi arayan, ilk adımı atan, özgürce ilişkiye giren, sevdiği ve aşık olduğu erkeğin mutluluğunu esas alan, yaptığı eylemin bilincinde olan, sorgulayan, araştıran, gerekli gördüğünde karşı çıkan bir kadın profili vardır.
Bilge Atlı’nın kendisi dini telkinle iradesinin fesada uğradığına dair hiçbir iddiada bulunmazken; aynı zamanda kendisine yöneltilen sorulara dini telkin almadığına dair cevaplar verirken hangi gerekçeyle dini duygularının istismar edilerek iradesinin fesada uğratıldığının iddia edildiğinin anlaşılır bir yönü yoktur.
B) BİLGE ATLI’NIN İFADELERİ DOĞRU KABUL EDİLDİĞİ TAKDİRDE, OLAYLARDA İRADESİNİN YERİNDE OLDUĞUNU, CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEME YÖNÜNDE KARARLAR ALABİLDİĞİNİ DE KABUL ETMEK GEREKİR:
Türk Ceza Kanunu’nda "hile" tanımı şu şekildedir:
“Hilenin yöneldiği mağduru kandırabilecek şekilde ve oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, ayrıca sergilenişi itibariyle mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırabilecek nitelikte bulunması gerekir.”
Eğer mağdur cinsel içerik arz eden hareketleri YAPMAMA YÖNÜNDE BİR TUTUM GÖSTERME İMKANINA SAHİPSE, ORADA HİLEDEN SÖZ EDİLEMEZ. Doktrinde ‘’hile’’nin dar yorumlanması gerektiği, kur yapma, evlilik vadetme, baştan çıkarma gibi iradeyi fesada uğratmayan eylemlerin ‘’hile’’ kapsamında olmadığı ifade edilmiştir.
Çünkü fiilin mağduru serbestçe karar verme yeteneğine sahiptir. Eğer bu kişi cinsel özgürlüğünü kullanma hususunda muhafazakâr bir tutum içerisindeyse, tek başına bir evlenme vaadi onu bu serbestîyi yaşayacak ölçüde rahatlığa erişmede sebep olarak değerlendirilmemelidir. Sadece yönlendirme olduğu için “baştan çıkarma” (seduction) cinsel saldırı suçunu oluşturmaz.
Bilge Atlı bazı olaylarda müvekkilin arkadaşlarının cinsel isteklerini açıkça reddettiğini ileri sürmüştür. Bu durumun örnekleri şöyledir:
Bilge Atlı’nın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinden alıntı:
Bilge Atlı’nın söz konusu anlatımlarında geçen;
- Etik olmadığını söyledim,
- Şiddetle karşı çıktım,
- Aşağıda insanların olduğunu söyledim, aşağıya indim,
- Bağırıp ne oluyor diye çıkışınca…
gibi ifadeleri iradesinin yaşanan olaylarda devrede olduğuna, istediği zaman istediği olaya karşı çıkabildiğine işaret etmektedir. Bu durumda iradesinin 10 yıl boyunca fesada uğratılmış olduğu ve bu sebeple de mağdur edildiği iddiası hiçbir şekilde hukuki ve mantıki değildir.
C) BİLGE ATLI’NIN, MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARININ KENDİSİNE SORDUKLARI SORULARA KASITLI ŞEKİLDE YANLIŞ VE EKSİK BİLGİ VERDİĞİNİ İTİRAF ETMESİ ONLARDAN KORKTUĞU YÖNÜNDEKİ BEYANININ ASILSIZ OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR:
Bilge Atlı, mahkeme ifadesinde müvekkilin arkadaş grubundayken güya korkutulduğunu, yıldırılmak istendiğini, iradesinin elinden alındığını, tehdide maruz kaldığını ifade etmiştir. Ancak, Bilge Atlı aynı mahkeme ifadesinde alenen çelişkiye düşecek şekilde aşağıdaki tam tezat anlatımları da yapmıştır:
Yukarıdaki hareket biçimi silahlı bir suç örgütünde iradesi fesada uğratılmış, baskı altında yaşayan bir kimsenin hareket biçimi asla olamaz. Normal şartlarda tehlikeli bir suç örgütünün içinde yer alan, aleyhinde şantaj kasetleri tutulduğunu bilen bir kimse diğer örgüt üyelerine gerçeklere aykırı bir bilgi vermekten şiddetle korkar. Bu yüzden de örgütte kendisinden ne bekleniyorsa bunların gereğini harfiyen yerine getirir. Ancak olayımızda müvekkil ve arkadaşları silahlı suç örgütü mensubu olmadıklarından, Bilge Atlı dilediği gibi hareket etmekte, müvekkil ve arkadaşlarını hukuki olarak yanıltmaktan dahi çekinmemekte, makul bulmadığı durumlarda itiraz etmekte, itirazı da kabul görmektedir. Arkadaş grubundayken gösterdiği bu tutum ve davranışlar süreç boyunca kendi iradesiyle hareket ettiğinin, iddialarının aksine korkutulmadığının en somut delillerinden biridir.
D) BİLGE ATLI, ÖZKAN MAMATİ’NİN MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARI HAKKINDAKİ İFTİRALARINI DUYDUĞU AN ONLARLA İLİŞKİSİNİ KESMİŞTİR. BU DURUM NET BİR İRADE GÖSTERGESİDİR, AYNI ZAMANDA ONLARDAN GÜYA KORKTUĞU YÖNÜNDEKİ BEYANLARINI DA YALANLAMAKTADIR:
Bilge Atlı’nın 14.07.2018 tarihli emniyet ifadesinden alıntı:
Bir suç örgütünde şantaj kasetleriyle korkutulduğunu ileri süren, bu yüzden kendisine karşı işlenen sözde cinsel suçlardan bile şikayetçi olamadığını beyan eden bir insanın, başka bir kimsenin olumsuz konuşmalarının hemen ardından söz konusu örgütte üstlendiği sorumluluklardan geri adım atmaya başlaması mümkün değildir. Zira aleyhteki bu davranışı karşısında örgütün bahsettiği şantaj kasetlerini devreye sokma ihtimali hiç de az değildir. Dolayısıyla burada da Bilge Atlı’nın suçlamalarının tamamının asılsız olduğu anlaşılmaktadır. Özkan Mamati’nin sözlerinin ardından Bilge Atlı’nın şirket vekilliklerinden istifa etmesi iradesinin fesada uğratılmamış olduğunun, kararlarını kendi başına rahatlıkla alabildiğinin, herhangi korku, tehdit veya baskı altında olmadığının da açık delilidir.
3. BİLGE ATLI ASIL OLARAK HUSUMETLİ MÜŞTEKİ ÖZKAN MAMATİ (DENİZ)’İN TEHDİTLERİNE MARUZ KALMIŞ, ÖZKAN MAMATİ (DENİZ)’İN KORKU, DAYATMA, KARALAMA VE ŞANTAJLARININ MAĞDURU OLMUŞTUR
11.07.2018 tarihli polis operasyonundan önce müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında fişleme ve karalama faaliyetlerinin yapıldığı KediLeaks isimli twitter hesabının Özkan Mamati tarafından yönetildiği, Beyza Bayraktar (güncel adı: Bahar Khalilpour Aghdam) ile yaptığı WhatsApp konuşmalarından birinde bizzat Özkan Mamati tarafından itiraf edilmiştir.
Husumetli Özkan Mamati ve yandaşları polis operasyonundan önce müvekkil ve arkadaş çevresiyle çalışan Ayfer Bayer, Tuğba Bal, Pelin Durmuş, Nihan Toklu, Aysu Yılmaz, Gülcan Karakaş, Betül Keskin isimli tüm avukatları hedef aldıkları gibi Bilge Atlı’yı da hedef almışlardır. Ayrıca adını saydığımız tüm avukatlar KediLeaks isimli twitter hesabında en ağır hakaret ve iftiralarla karalanmışlardır.
Özkan Mamati gibi husumetli kimselerin beklentilerine uygun şekilde, gözaltına alınmanın korkusuyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan Bilge Atlı 2018 yılının Mart ayında KediLeaks isimli twitter hesabında kendisi hakkında yapılmış karalayıcı paylaşım hakkında şöyle ifade vermiştir:
Görüldüğü gibi Bilge Atlı, KediLeaks isimli twitter hesabında kendisi hakkında hakaretamiz ve karalayıcı paylaşım yapılır yapılmaz Özkan Mamati’ye ulaşmaya çalışmıştır. “BEN DE BUNUN ÜZERİNE ÖZKAN MAMATİ’YE ULAŞMAK İSTEDİM … BANA ÖZKAN’IN NUMARASINI VERDİ VE AYNI ŞEYİ ÖZKAN’A SÖYLEDİM. DAHA SONRA ON-ON BEŞ DAKİKA GEÇTİKTEN SONRA PAYLAŞIM SİLİNDİ” şeklindeki ifadesi bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. KediLeaks hesabını Özkan Mamati’nin kullandığını düşünen Bilge Atlı, söz konusu asılsız ve hakaretamiz paylaşım hakkında onu aramak ve paylaşımı kaldırtmak istemiş ve bunu onunla konuştuktan sonra başarmıştır.
Ancak Bilge Atlı bu olaydan bahsederken 09.03.2020 tarihinde büyük bir geri adım atmak zorunda kalmış, KediLeaks hakkındaki ifadesinin Özkan Mamati aleyhinde kullanılmaması için emniyet ifadesinden dönmüştür:
Yukarıdaki ifade husumetli Özkan Mamati’nin etkin pişman sanıklar üzerindeki baskısını ve korkutucu gücünü açıkça ortaya koymaktadır. Bilge Atlı mahkeme huzurunda, Özkan Mamati ile konuştuktan sonra paylaşımın silindiğinden bahsedememiştir. Yuvarlak ifadelerle konuşarak yaşanan olayları genele yaymış, paylaşımın sorumluluğunu Özkan Mamati’den uzaklaştırmıştır. Hiçbir suçu olmamasına rağmen gözaltına alınan, hiçbir zarar görmediği insanlara en ağır iftiraları atması istenen Bilge Atlı, kendisini karalayıcı paylaşımlarla hedef alan, dosyada haksız yere şüpheli konumuna sokan, yani kendisine zarar vermek için her yolu deneyen Özkan Mamati’yi korumak zorunda kalmıştır:
Müvekkil ve arkadaşlarının yargılandığı davada hiçbir suçu olmayan kadınlar kendilerine gerçekte zarar veren husumetli kişilerden yardım aldıklarını söyleyecek kadar onlara karşı çaresizlik ve korku içindedirler. İşte sözde mağdur kadınlar üzerinde hakim olan gerçek korku da tam olarak husumetli müştekilerden duyulan bu korkudur. Bilge Atlı kendisine yardım eden bir merci bulamadığı için, müvekkil ve arkadaşlarına komplo kuran odakların isteklerine boyun eğmektedir. EMNİYETTEKİ İFADESİNDE, KEDİLEAKS İSİMLİ TWİTTER HESABINDAKİ PAYLAŞIM İÇİN NET OLARAK ÖZKAN MAMATİ’YE ULAŞMAK İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN BİLGE ATLI, ÜZERİNDEKİ BASKILAR DOLAYISIYLA MAHKEME HUZURUNDA SÖZ KONUSU PAYLAŞIM İÇİN “HERKESİ ARADIM, HERKESTEN KALDIRILMASINI İSTEDİM” ŞEKLİNDE HER YERE ÇEKİLEBİLECEK MUĞLAK BİR AÇIKLAMA YAPMIŞTIR.
Halbuki Bilge Atlı 15.11.2018 tarihli emniyet ifadesinde bu olay hakkında şu detayları da vermiştir:
Bilge Atlı, Özkan Mamati tarafından yönetilen KediLeaks’te kamuoyuna karşı kendisini ahlaksız bir insanmış gibi gösteren paylaşımdan çok rahatsız olduğu için, telefon numarasına hemen ulaştığı Özkan Mamati’yi aramıştır. Özkan Mamati görüşme sırasında Bilge Atlı’ya “BİLGE TARAF OLMAYAN BERTARAF OLUR, SEN BUGÜN BUNU YAŞADIN, DAHA DA TARAFINI SEÇMEZSEN SENİN İÇİN DURUM KÖTÜLEŞECEK HABERİN OLSUN. BEN ŞİMDİ SANA FIRSAT VERİP YARDIMCI OLACAĞIM…” demiş ve tweetini silmiştir. Ancak kanaatimizce kendi tarafına geçmeyen, kendisinin avukatlığını yapmayı reddeden ve görüşmeyi kesen Bilge Atlı’yı bir anlamda cezalandırarak dosyada şüpheli konumuna sokmuştur.
Dolayısıyla asıl yargılama konusu yapılması gereken; bir kadını kendi iffeti ve namusu aleyhine dahi konuşturabilecek, akıl almaz tutarsızlıkta iftiralar ve kurgular anlatmaya mecbur bırakacak, hayatını karartmasından korktuğunu söylediği kişiyi koruyan beyanlar verdirecek dehşet ortamı olmalıdır.
4. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ 2021/696 E. SAYILI DOSYADAKİ İNCELEMESİNDE BİLGE ATLI’NIN MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI HAKKINDAKİ İDDİALARINI İNANDIRICI BULMAMIŞTIR:
İstinaf incelemesinde Bilge Atlı’nın müvekkil ve diğer sanıklar hakkındaki hiçbir suçlamasına ve açıklamasına itibar edilmemiş, tüm yaşananların onun rızası dahilinde gerçekleştiği tespitinde bulunulmuş ve yerel mahkemenin iddialara yönelik mahkumiyet kararları birer birer bozulmuştur. Bahse konu bozma kararının ilgili bölümleri şöyledir:
İstinaf mahkemesinin olaylarla ilgili değerlendirmeleri hukuka uygundur. Emsal Yargıtay kararlarının paralelinde gerekçelere dayandırılmıştır. Şöyle ki;
- Bilge Atlı’nın şikayet konusunda atması gereken adımları mesleği gereğince çok iyi biliyorken atmaması rızasının delili olarak görülmüştür.
- Bilge Atlı’nın olaylar sırasında kaçmaması, kimi durumlarda geceyi şikayetine konu olaylarda yer alan şahıslarla birlikte geçirmesi rızasının delili olarak görülmüştür.
- Bilge Atlı’nın ilişkileri sırasında kendisinden uzaklaşan Mehmet Ender Daban’la yeniden görüşmekte ve ilişkisinin devamı konusunda ısrarcı olması rızasının delili olarak görülmüştür.
- Bilge Atlı’nın kendisine gelen grup seks talebini bile Mehmet Ender Daban’la evlenme hayali kurarak kabul ettiğini beyan etmesi rızasının delili olarak görülmüştür.
- Billge Atlı’nın gözaltı sürecinde ve mahkemede verdiği ifadelerde yer alan çelişkiler nedeniyle iddiaları inandırıcılıktan uzak olarak değerlendirilmiştir.
- Dosyada mevcut olan sosyal medya paylaşımları, fotoğraflar ve yazışmaların Bilge Atlı’nın anlatımlarını desteklemediğini tam tersine yaşadıklarına rızası olduğunun gösterdiği kanaatine varmıştır.
- Olay esnasında aynı mekanda bulunan kişilerin Bilge Atlı’nın anlatımlarını destekleyen tanıklığının olmaması sebebiyle beyanlarını delilsiz bulmuştur.
- Olaylarda cebre, tehdide ve hileye yol açacak etkenlere rastlanılmamıştır.
- Dosyada bulunan fotoğraflar, diğer beyanlar ve deliller Bilge Atlı’nın eylemlerinin rızaya dayandığını gösterdikleri şeklinde yorumlanmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin bu tespitleri yukarıdaki başlıklarımızda yer verdiğimiz delillerimizle de açıkça doğrulanmaktadır. İstinaf heyeti husumetli kişilerin iddialarının aksine müvekkil ve arkadaşlarıyla yakın olduğundan değil hukukun gereğini yerine getirdiğinden dolayı bozma kararlarına imza atmıştır.
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda ayrıntılarıyla izah ettiğimiz üzere;
- Huzurdaki davada katılan sıfatıyla yer alan Bilge Atlı’nın güya cinsel saldırı ve tacize uğradığına yönelik beyanları hiçbir surette gerçeği yansıtmamaktadır. Cinsel saldırı veyahut cinsel tacize maruz kaldığına dair huzurdaki davaya hükme esas olabilecek somut tek bir delil, mantıklı ve tutarlı tek bir açıklama ibraz edilmemiştir.
- Katılanın tüm beyanları tutarsız olup tamamen mahkemeyi yanıltmaya matuf açıklamalardan ibarettir. İfadelerinin tamamı birbiriyle çelişmektedir.
- Bilge Atlı'nın isnatları ve iddiaları bakımından suçun maddi unsurları oluşmamıştır. Dolayısıyla, ortada hukuka aykırı bir fiilin bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
- Katılanın, müvekkil ve arkadaşlarına husumet duyan bir kısım müştekilerin yönlendirmesiyle tamamen gerçek dışı, mesnetsiz ve de tutarsız iddia ve ithamlarına itibar edilmemesi gerekmektedir.
- Yukarıda açıklamış olduğumuz Yargıtay Ceza dairelerinin olay ile ilgili emsal kararları doğrultusunda iddia edilen cinsel saldırı eylemlerinin somut delile dayanmayan soyut beyanlardan ibaret olduğu, anlatımlarda birçok çelişki olması ve anlatımların hayatın doğal akışına aykırı olduğu gerekçeleri ile KABUL EDİLEMEYECEĞİNDEN, iddiaların tarafınızca reddedilerek BİLGE ATLI’ya yönelik cinsel taciz ile ilgili olarak TCK220/5 göndermesiyle müvekkile yönelik isnattan BERAATİNE karar verilmesini bilvekale talep ederiz.10.12.2024
Saygılarımızla.
Adnan Oktar müdafi
Av. Mert Zorlu