İSTANBUL ANADOLU 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO: 2025/43 E

SUNAN: Adnan Oktar

 

KONU: Ana Dava iddianamesinde 2917 YERDE MEHDİYET İNANCINA GÖNDERME YAPILMAKTA VE BU NEDENLE GÜYA SUÇ İŞLENDİĞİ İDDİA EDİLMEKTEDİR. Huzurdaki dosya da bu iddianameye dayanılarak isnat edilen sözde örgüt yapılanması yargılamasının devamı niteliğindedir. İddianamede ayrıca MÜVEKKİLİN SEYYİDLİK İDDİASINDA BULUNDUĞU KONUSUNA YER VERİLMİŞ, BU DURUM BİR SUÇ UNSURU GİBİ NİTELENMİŞTİR. Konuyla ilgili açıklamalarımızın sunumudur.

 

AÇIKLAMALARIMIZ:

Ana dava dosyası iddianamesinin başlangıç bölümünde 18-48 SAYFALARI ARASI TAM 25 SAYFA BOYUNCA MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ İNANÇLARINA DAİR ÇARPITILMIŞ YORUMLAR YER ALMAKTADIR. 46. Sayfada ise müvekkilin A9 TV canlı yayınında yaptığı bir açıklamaya yer verilerek müvekkilin seyyid yani Peygamberimiz (sav)’in soyundan geliyor olması adeta bir suçmuş gibi lanse edilmeye çalışılmıştır. Ancak aşağıda yer verdiğimiz iddianamedeki konuşma dikkatlice incelendiğinde iddianın tam aksine, müvekkil seyyid olduğu gerçeğini vurgularken Mehdilik iddiasında olmadığını da anlatmaktadır:


ADNAN OKTAR: Lakabı arslan diyor Arslanoğlu benim soyadımSeyiddir diyor. Bak seyid olduğumu bilimsel olarak şecere ile gösterttim. Adı adıma uygundur babasının adı babamın adına uygundur diyor. Peygamberimizin soyadı Adnan, yani soyadı Adnan, zaten soyadı ile hitap edilir insanlara mesela Erdoğan deniyor, Başbakan Erdoğan diyorsun Tayyip diyor musun? Demiyorsun, Erdoğan diyorsun. Peygamber efendimiz olsa ne diyeceksin: Sayın Adnan diyeceksin. Adnan. Bu hadisin şeyi bunlar. E gizleyeyim mi bunları? Doğru. E mehdiysem ben niye oturup mastika oynayayım. Yaa kardeşim Ankara’nın bağlarında yeri göğü inletiyorum. Mehdilik iddia eden adam niye böyle yapsın? Tam senin istediğin gibi olmam lazım. Bak niye dekolte hanımlarla çıkayım? Bütün millet çarşafla çıkarım böyle bir iddiam zorum olsa. Ya milletin en sinir uçlarına dokunacak konular değil mi bunlar İslam aleminde? Bir kadın açıksa uuu bitti. Bir hoca dans edecek! İslam tarihinde yok. Mehdi dans edecek? Bitti zaten orda mehdiliği falan bitti demektedir. Şarkı söyleyecek? Mümkün değil. E bak ben olmayacak şeyleri yapıyorum. İşte mehdi olmadığımı ispat ediyorum daha ne istiyorsun? E mehdilik iddia eden adam ona uygun hareket eder değil mi? Ağır ağır konuşur böyle kaval çalar göğe doğru bakarak ey oğul bilmem ne var ya böyle adamlarınız sizi uyutuyorlar öyle tipler gibi yapardım. (canlı yayındaki bayan şahıslarla beraber gülüşmeler) Yeri göğü inletiyoruz kardeşim Ankara’nın bağlarını oynayan sen bana bir hoca göster? İslam tarihinde yok zaten yok öyle bir şey. Ben niye insanların sinir uçlarına dokuncak şeyler yapayım tam onların istediği gibi gelenekçi bir görünüm verebilirim değil mi bağnaz bir görünüm veririm madem hedef buysa ona göre hareket ederim adamların bir çoğu da bunu alır ve takdir eder değil mi? Tam tersini yapıyorum mehdilik iddia etsem yani senin dediğin samimi olsa ben bunları yapmamam lazım.

Bilindiği üzere hadislerde Mehdi’nin önemli vasıflarından biri de seyyid olması, yani Peygamberimiz (sav)’in soyundan geliyor olmasıdır. Müvekkil de seyyiddir. Bu durum soy şeceresi üzerine yapılmış araştırmalarla ve belgelerle sabittir. Müvekkilin seyyid olduğunu dile getirmesinin mehdilik iddiası olarak algılanması ise dini bilgilerin noksanlığından kaynaklanan yanlış bir yorumdur. Zira seyyid olan kişinin seyyidliğini gizlemesi dinimizce uygun değildir. Bediüzzaman Said Nursi hadisler ve Kuran’a göre BİR İNSANIN SEYYİDLİĞİNİ GİZLEMESİNİN HARAM OLACAĞINI söylemiştir:

Seyyid olmayan seyyidim ve SEYYİD OLAN DEĞİLİM DİYENLER, İKİSİ DE GÜNAHKAR VE DUHUL İLE HURUC (EKLEME VE ÇIKARMA YAPMAK) HARAM OLDUKLARI GİBİ... HADİS VE KURAN’DA DAHİ, ZİYADE VEYA NOKSAN ETMEK MEMNU’DUR (YASAKLANMIŞTIR). (Muhakemat, s. 52)

Müvekkilin seyyid olduğunu dile getirmesinin sebebi de; “seyyid olanın seyyid değilim diyerek seyyidliğini gizlemesinin haram olacağı” konusundaki İslam alimlerinin uyarısıdır. Çünkü seyyid olmak, saklanması gereken bir özellik değildir. Tam aksine Peygamber Efendimiz (sav)'in neslinden olmak Müslümanlar için büyük bir şereftir. Böylesine büyük bir şerefe nail olan kimselerin herhangi bir sebeple seyyidliklerini gizlemesi, Peygamberimiz (sav)’e olan saygıya yakışmayacağından İslam alimleri Müslümanları bundan men etmişlerdir.
Kaldı ki müvekkilin seyyid olduğunu dile getirmesinden “mehdilik mi iddia ediyor” diye abartlı bir şüphecilikle tedirginlik duymak da yersizdir. Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelen yüzbinlerce insan vardır. Bir insanın seyyid olması Mehdi olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, bir insana sırf seyyid olduğunu söylediği için “sen Mehdilik iddia ediyorsun” demek de akla ve mantığa uygun değildir.

Bununla birlikte ana dava iddianamesinin 956 ve 3225. Sayfalarında müvekkilin seyyid olduğu gerçeğinin şüpheli olduğuna dair mesnetsiz yorumlar yer almaktadır. Oysa müvekkilin soyu Kafkas seyyidlerine dayanmaktadır, kendisinin seyyid olduğu, Peygamberimiz (sav) kızı Hz. Fatıma ve Hz. Ali’ye oradan da Hz. Davud’a kadar soyunun uzandığı tarihi belge ve kayıtlarla ortaya konulmuş somut bir gerçektir.

  

KONUYLA İLGİLİ BİLGİ VE BELGELER ŞU ŞEKİLDEDİR:

Peygamber Efendimiz (sav)’in kızı Hz. Fatma’dan olan torunu Hz. Hasan soyundan gelen kişilere İslam kültüründe “seyyid” adı verilir. Hz. Muhammed (sav)’in diğer torunu olan Hz. Hüseyin’in soyundan olan şahıslar da “şerif” olarak adlandırılır.

Hz. Hasan’ın ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmelerinden sonra seyyidlerin göç hareketleri hız kazanmıştır. Seyyid olan müvekkil Adnan Oktar'ın aile büyükleri de Hülagü fitnesi sırasında Kafkasya'ya göç etmiş, daha sonra Osmanlı-Rus Savaşları ve Rus-Kafkas savaşları esnasında Osmanlı'ya sığınıp, Ankara Bala'ya yerleşmişlerdir.

Müvekkil Adnan Oktar'ın dedesi Ömer Bey'in dedesi Beslen Arslan Kasayev'in kökeni Nogay Hanlığı'na dayanmaktadır. Beslen Arslan Kasayev'in ailesi Arslanoğulları olarak da tanınmaktadır. Arslanoğulları, 1827 yılında Kafkas Valiliği için hazırlanan bir belgede adı geçen 21 seyyid ailesinden biridir.


Bu tarihi belgede, Kara Nogay ve Yediskul bölgesinde yaşayan Nugay Seyyidlerinin kimlikleri ve aileleri hakkında bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler bir liste halinde düzenlenmiş olup listelerde 3. sırada Adnan Oktar (Harun Yahya)’nın dedesinin dedesi olan Beslen Arslan ve ailesinin kaydı bulunmaktadır. Müvekkilin dedesi Ömer bey Kafkasya’da doğmuş, 1902’de Ankara Bala kasabasına yerleşmiştir. Ömer Bey’in babası Hacı Yusuf, Hacı Yusuf’un babası ise Rus arşivlerinde seyyid olarak kaydı bulunan Beslen Arslan (Kasayev)’dır.   

Rusya Federasyonu Stavropol Federal Arşivi'nde yer alan, 17 Temmuz 1827 tarihli orjinal belgenin fotokopisinde yer alan liste şu şekildedir:

Nitekim müvekkil Adnan Oktar’ın babasının ismi resmi kayıtlarda Yusuf Oktar ARSLAN olarak geçmektedir. Arslan soyadı, Rus kaynaklarında da yer almaktadır.



SEYYİD OLAN  MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN HZ. DAVUD'A KADAR UZANAN ŞECERESİ İSE ŞU ŞEKİLDEDİR:

Hz. Ali’nin soyunun annesi Fatima tarafından Hz. Davud'a bağlandığı İslami ve tarihi kayıtlarda yer alan bir bilgidir. Hz. Ali’nin annesi Fatima, Hz. Davud’un soyundan gelen Başhaham Hofnai'nin kızı ile Eset İbn-i Haşim'in evliliklerinden doğmuştur. Hazreti Fatıma, Abd-u Menaf (Ebu Talip) ile evlenmiş, bu evlilikten de Hz. Ali dünyaya gelmiştir.

Bu soy bağı  Hz. Davud’dan Hz. Ali’nin doğumuna kadar şu şekilde ilerlemektedir:



 




**Yukarıda tablo halinde sunulmuş olan şecere, tarih uzmanları tarafından yapılan titiz ve uzun araştırmalar sonucu hazırlanmış doğru bilgilerdir. İstenildiği takdirde doğruluğu tarihi kaynaklardan teyit edilebilir.

Müvekkil Adnan Oktar’ın şeceresinde Hz. Ali’ye kadar olan bölümünün açıklaması şöyledir:

  1. Hz. Ali
  2. Hz. Ali’nin oğlu, Muhammed bin Ali bin Ebu Talib bin el-Hanefiyye. Medine’de yaşadı.
  3. El-Hanefiyye’nin oğlu Sultan Ka’b veya Kegap bin Muhammed. Şam emiri.
  4. Sultan Ka’b’ın oğlu Sultan Hürmüz, Mısır’dan.
  5. Sultan Hürmüz’ün oğlu Sultan Halid, Sarsari emiri (Sarsari, Bağdat halifeliğinin en büyük ticari şehridir).
  6. Sultan Halid’in oğlu Sultan Velid, Sarsari emiri.
  7. Sultan Velid’in oğlu Sultan Kayda veya Kaida, Sarsari emiri.
  8. Sultan Kayda’nın oğlu Sultan Mevlüd, Sarsari emiri
  9. Sıldan Mevlüd’ün oğlu Sultan Ebu-el 'As, Hatay emiri.
  10. Sultan Ebu el’As’ın oğlu Sultan Salim Ebu Halife, Hatay emiri.
  11. Sultan Salim Ebu Halife’nin oğlu Sultan Sadık, Hatay emiri.
  12. Sultan Sadık’ın oğlu Ebu el-Hak, veya Abdülhak, Medine’de yaşadı.
  13. Sultan Abdülhak’ın oğlu Sultan Osman, Medine’den.
  14. Sultan Celaleddin, Osman oğlu. İstanbul’da yaşadı.1638 tarihli arşiv kayıtlarına göre Sultan Celaleddin’in Ethem ve Sadrettin adında 2 oğlu vardı.
  15. Sultan Celaleddin’in oğlu Sadrettin Ahmet’in tebliği vesilesiyle Altınordu devletinden Özbek Han, İslam’ı kabul etmiş ve ardından Altınordu devleti 1312’de İslam devleti haline gelmiştir.
  16. Sadrettin’in oğlu Terme, Altın Ordu'da, Kumkent şehrinde yaşamıştır.
  17. Terme’nin oğlu Karapçi Kumkent'te yaşamıştır.
  18. Karapçi’nin oğlu İslam-Kiyak. Nugaylar arasında “Kiyak” ünvanı bir kişinin seyyid olduğunu göstermektedir. Altınordu topraklarında, Volga Nehri ile Ural Nehri arasındaki Türk yurdunda yaşamıştır.
  19. İslam’ın oğlu Kadir-Kiyak. Ural ve Volga nehirleri arasında doğmuştur.
  20. Kadir’in oğlu Kutlu Kıyak. Kumkent’de doğmuş ve babası vefat ettikten sonra Kumkent’in hükümdarı olmuştur.
  21. Edigey, Kutlu Kiyak’ın oğludur. 1376 doğumludur (1419 yıllarına ait Rus arşivlerinde bu kişinin kayıtları seyyid olduğunu göstermektedir) Altınordu devleti yöneticilerinden biriydi. 1411 veya 1419 yıllarında savaş meydanında şehit olmuştur. Rusya’da çok ünlü bir kişiydi. (Arşiv kayıtlarına göre Altınordu Hanı Toktamış’a Peygamberimiz (sav) soyundan geldiğini açıklamıştır ve bu 17-19. yüzyıllara ait çok sayıda belgede yer almaktadır.)  
  22. Edigey’in oğlu Nurettin, Sadrettin Ahmet soyundan. 1412 veya 1419 yılında babası hala hayattayken savaş meydanında vefat etti.
  23. Nurettin’in oğlu Vakkas. Beylerbeyi olmuştur.  1447-48 yılında savaş meydanında şehit edildi.
  24. Vakkas’ın oğlu Musa. Nugay hanlığınının kurucularından biriydi ve yıllarca han olarak görev yaptı.
  25. Musa oğlu İsmail. 1544’de Nugay hanıydı. Bazı kayıtlara göre 100,000 kişilik bir ordusu vardı, 1563’de vefat etti.
  26. İsmail’in oğlu Din Muhammed. Nugay hanı. Erken yaşta vefat etti.
  27. Yönetime kardeşi Seyit Ahmed geçti. 1563 ve 1578 arasında Nugay hanı görevini yaptı.
  28. Seyit Ahmet Muhammet oğlu İslam. Nugay hanı olarak 1584’te tahta geçti. 1587’de şehit edildi.
  29. İslam oğlu Kasay. 1610-1627, Stavropol çevresinde (günümüzde Pyatigorsk’ta) kendi çiftliği vardı. Seyyid olduğu biliniyordu.
  30. Kasay oğlu Sultan Murat, 1622-1643. Nugay hanlığının bölünmesi sonrasında Kasay kolunun başıydı.
  31. Sultan Murat oğlu Musal, 1651.
  32. Musal oğlu Arslan-Hacı, 1713. Kasay ailesi, Bestau dağlarında (Stavropol çevresi) yaşıyordu. Seyyid olduğu herkes tarafından biliniyordu.
  33. Arslan Hacı oğlu Musa.
  34. Musa oğlu Beslen (Beyarslan) Arslanov, 1780-90’da doğmuştur. (1886, Beslen şehri yakınındaki Beş Dağ’da yaşamışlardır. Üç erkek kardeş, Beslen, Murzabek ve Arslanbek Arslanovlar aileleriyle yaşıyorlardı.)
  35. Beslen oğlu Hacı Yusuf, 1841. (1902’de, Osmanlı toprağı olan Kafkaslardan, hanımı Koşan ile birlikte hac farizesini yerine getirmek için Mekke’ye gitti ve orada vefat etti.)
  36. Hacı Yusuf oğlu Ömer, 1859 (Kafkasya’da, Bestau (Beş Dağlar) çevresinde yaşadı ve 1902’de Ankara Bala’ya göç etti.)
  37. Ömer oğlu Yusuf Oktar (Arslan) (Müvekkil Adnan Oktar’ın babası, evlilik cüzdanında ismi Yusuf Oktar Arslan olarak geçmektedir. Türkiye’de doğmuştur.)
  38. Yusuf oğlu ADNAN OKTAR (ARSLAN)

* Bu araştırmanın büyük bir kısmı şu eserden alınmıştır: Graetz, Geschichte der Juden von den ältesten Zeiten bis auf die Gegenwart: 11 cilt. (Yahudi Tarihi; 11853–75) baskısı., Leipzig: Leiner, 21900, son baskının tekrar basımı (1900): Berlin: arani, 1998, ISBN 3-7605-8673-2.

* “Hofnai’nin kızı”ndan itibaren Geniza elyazmalarından alınmıştır. Ayrıca Kitab el-mathalib diye bilinen Ebu 'Ubeyde Me'mar b. el-Müthenna (tarih 210/825) ve başka bir eser olan Kitab al-munammak,aynı zamanda İbn el-Kalbi'nin (tarih 204/819), Kitab mathalib el-'arab kitapları da Kureyşlilerle Musevi hanımlar, hatta “asil soy” adı verilen Musevi Diyaspora liderleri arasındaki çok sayıdaki evliliği belgelendirmektedir.

 

Ek Kaynaklar:

  1. Devin De Weese, Islamization and Native Religion in the Golden Horde (Baba Tukles and Conversion to Islam in Historical and Epic Tradition), 1956, 1994 Pennsylvania S.U., ABD
  2. Prof. Trepavlov, History of the Nogay Khanate, 15th-18th centuries, Moskova, 2001
  3. Kadırgalı Jalayir, Collection of Family Trees in Central Asian and Deshti-i Kipchak Epics, Alma-ata, 1997
  4. Tadhkirah’ı Tahir-i Ishan, Ubeydullah al-Horezmi, 1719, Farsça tercümesi
  5. ‘Abd-al-Gaffar the Crimean, Sajarat al-atrak, 1757, Farsça tercümesi
  6. B. Kochekayev, Nogay-Russian Relations 15th-18th centuries, Alma-ata, 1988
  7. B. Kochekayev, The Social Structures of the Nogay, 19th-20th centuries, Alma-ata, 1969
  8. Prof. Bolshakov O.G., History of the Caliphate, 3 cilt, Moskova, 1993
  9. Chokan Valihanov, Kazakh History, Vol. 1, Alma-ata, 1963
  10. G. Ananyev, Historical Documents and Legends of the Kara Nogay, 1900, Tiflis
  11. M. Osmanov, Nogay and Kumyk Texts, Saint Petersburg, 1883

GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ MÜVEKKİLİN SEYYİD OLDUĞU TARİH PROFESÖRLERİ VE NÜFÜSU KAYITLARI ÜZERİNE UZMAN KİŞİLER TARAFINDAN ESKİ EL YAZMALARI VE TARİHİ KAYITLAR İNCELENEREK YAPILAN ARAŞTIRMA NETİCESİNDE ORTAYA ÇIKAN BİR BİLGİDİR. Bu somut gerçeğe rağmen iddianamede yer alan müvekkilin seyyid olduğundan şüphe duyulduğuna yönelik bir takım gerçek dışı ve çarpıtılmış yorumlar, Mehdi’nin Peygamberimiz (sav)’in soyundan olacağına dair hadislerinin varlığından kaynaklanmaktadır. Bu kişiler müvekkilin seyyid olmadığını öne sürerlerse Mehdi olmadığını da ispatlayacakları düşüncesindedirler. OYSA MÜVEKKİL ZATEN HİÇBİR ZAMAN MEHDİLİK İDDİASINDA OLMAMIŞTIR, OLMAYACAĞINI DA DEFALARCA BEYAN ETMİŞ, YEMİN ETMİŞTİR. Böyle anlamsız ve yersiz bir çaba içinde olmalarına gerek yoktur.

Hadislerde Mehdi’nin Peygamberimiz (sav)’in soyundan olacağı, isimlerinden birinin Arslan olacağı, Musevi kaynaklarında Mehdi’den Arslan ismiyle bahsedildiği ve Mehdi’nin Hz. Davud’un soyundan olacağı, İncil’de de Mehdi’nin Hz. Davud’un soyunda geleceği şöyle bildirilmiştir:

"MAVERAÜNNEHİR’DEN MEHDİ ÇIKAR, ONA EL-HÂRİS İBN-UL HARRAS* DENİR."

* Haris arslan demektir.

(Ebu Davud, Mehdi 1, (2452); Ravi: Hz. Hilal İbnu Amr (ra); Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseynî, c. 5, s. 617; Sünen-i  Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/410)

 

"Mehdi’nin (manevi) askerlerinin kumandanı olan bir adam vardır ki ona da Mansur denilir. O (MEHDİ), EL-HARİS İBN-UL HARRAS** tıpkı Kureyş’in Resulullah’a (sav) zemin hazırladığı gibi o da Al-i Muhammed’e zemin hazırlar veyâ onları yerleştirir (ravi şek etmiştir). Her mü’mine, ona yardım etmek veya davetine icabet etmek (ravi şek etmiştir) vaciptir."

** Haris arslan demektir. O zatın ismi ile aynı mânâdadır. Binaenaleyh hadis kinayeli olarak o zattan (Mehdi’den) bahsetmektedir. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseynî, c. 5/s. 617)

 Musevi inancının temel kitabı Zohar'da Kral Mesih yani Hz. Mehdi'den "arslan" ismiyle söz edilmektedir:

... O (MOŞİYAH, MEHDİ) DOĞRULUK ADINA YEMİN EDER, O BİR ARSLANDIR VE "ARSLAN" DİYE SÖZ EDİLEN ŞEFKATTİR... Sabah... DAVUD OĞLU MESİH’İ (MEHDİ’Yİ) kasteden şefkati tasvir eder. Ayet şöyle der, "Sen sabaha kadar yat," (Rut 3:13), kendisine "ARSLAN" DENİLEN DAVUD OĞLU MESİH (MEHDİ) VE ŞEFKATİN NURU DİYE ADLANDIRILAN SABAH ÇIKANA DEK.

Zohar / 20. Mişpatim 17 / Ayet 475

İncil’de de Hz. Mehdi’nin Hz. Davud soyundan geleceği yazılıdır

“Eski çağlardan beri kutsal Peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, KULU DAVUD'UN SOYUNDAN BİZİM İÇİN GÜÇLÜ BİR KURTARICI [HZ. MEHDİ (A.S)] ÇIKARDI; düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı. (Luka, 1:69-71)

 

SONUÇ OLARAK;

Ana dava dosyasının devamı niteliğindeki huzurdaki dosya da tıpkı ana dava dosyasında olduğu gibi Mehdiyet inancının sözde örgütün amaç suçu ve ideolojisi olduğu iddiasındadır. Bu iddianın ilmi ve hukuki hiçbir delili olmadığı gerek müvekkil ve arkadaşlarının beyanlarıyla, gerek İslami ve tarihi kaynaklarda yer alan bilgilerle gerekse ceza hukuku profesörleri tarafından hazırlanmış ve dosyaya sunulmuş olan  mütalaalarla sabittir. Ortada yargılamaya konu edilebilecek tek bir tane dahi somut suç ve delili olmadığından müvekkilin inancı ve hatta genetik geçmişi yani soyu dahi konu edilmektedir.

Yukarıda belgeleriyle ortaya koyduğumuz üzere müvekkil seyyiddir ve soyu Hz. Davud’a kadar uzanmaktadır. Müvekkil bu gerçeği yazılarında ve konuşmalarında hiçbir çekince duymadan herhangi bir imada da bulunmadan açıklamıştır. Müvekkilin soy ağacı hakkında konuşmasının dahi (Ana Dava İddianamesi sf. 46) suç gibi gösterilmeye çalışılması ortada örgüt de suç da olmadığının delili niteliğindedir. Buna rağmen her insanın anayasal hakkı olan ve kanunların hürriyet tanıdığı soy ağacı hakkında konuşmak dahi müvekkil söz konusu olduğunda suç gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Müvekkilin Hz. Davud’a kadar uzanan soy ağacının bir tehlike unsuruymuş gibi algılanması da son derece yersizdir. Çünkü müvekkil hiçbir zaman bunu bir Mehdilik iddiası ya da ispatı olarak görmemiştir. Seyyid olmayı Mehdilikle eş anlamlı görmek son derece bilgisizce bir yorum olacaktır. Zira dünya üzerinde yüz binlerce seyyid bulunmaktadır. Böyle bir mantıkla yaklaşıldığında hepsine potansiyel Mehdi gözü ile bakılması ve hepsinin suçlanması gerekir ki bu da akla ve mantığa aykırı bir durum olacaktır.

Yargılama esnasında bu gerçeklerin göz önünde bulundurulmasını ve müvekkilin dosya kapsamındaki tüm isnatlardan beraatine karar verilmesini saygılarımla arz ederim. 21.04.2025

 

 

Daha yeni Daha eski