TÜRKİYE CUMHURİYETİ ADALET BAKANLIĞI’NA

Sayın Bakanım,

Malumunuz olduğu üzere kamuoyunda “Adnan Oktar Davası” olarak bilinen davada, Yargıtay 1. Ceza Dairesi yüzlerce sayfa delilleriyle hukuk ihlallerini anlattığımız temyiz başvurularımızın neredeyse tamamını yanıtsız bırakmış, söz konusu hak ve hukuk ihlallerine hiçbir cevap verme zahmetine girmemiş, sadece birkaç konu üzerinden çok yüzeysel olarak birer satırlık açıklamalarla bahsettiğimiz hukuksuzlukları yok sayarak,adeta bir hukuk katliamı yapmış ve 2024/365 E. sayılı kararı ile yerel mahkemenin hukuk dışı kararını onamıştır.

6 yılı aşan yargılama sürecinde ısrarla görmezden gelinen somut delillerimizden sadece birkaç tanesini bilginize sunmak istiyoruz. MAHKEME BU DELİLLERİMİZİN 1 TANESİNİ BİLE DEĞERLENDİRMEMİŞ VE TARTIŞMAMIŞTIR. BU DELİLLER ADETA YOK SAYILMIŞTIR. Adnan Oktar ve arkadaşlarına bu açık delillere rağmen verilen binlerce yıllık cezaların yargıya duyulan güveni zedeleyeceği açıktır.

Sayın Makamınızdan tek istirhamımız bu delilleri incelemeniz olacaktır, bunun dışında HİÇBİR TALEBİMİZ BULUNMAMAKTADIR. 

Bu kadar delile, maddi gerçeğe rağmen verilen hüküm karşısında hala Türkiye’de adalet var, hukuk sağlıklı işliyor diyebilir miyiz? Eğer kanaatiniz “Evet, Türkiye’de adalet var” şeklinde ise, müvekkilimin de sizinle aynı fikirde olacağını, ülkemizde adaletin olduğunu düşüneceğini takdirlerinize arz ederiz.


YARGILAMA SÜRECİNDE GÖRMEZDEN GELİNEN LEHE DELİLLER:

    1. MÜŞTEKİLERİN SÖZDE “DİNİ TELKİNLE İRADELERİNİN FESADA UĞRATILARAK TACİZ VE TECAVÜZLERE MARUZ KALDIKLARI” İDDİA EDİLMİŞ, ANCAK MÜŞTEKİLERİN ÇELİŞKİLİ BEYANLARI GÖRMEZDEN GELİNMİŞTİR!

    Dosyamızda müştekilerin güya “dini duyguları istismar edilerek iradeleri fesada uğratılmış, hile kullanılmak suretiyle elde edilen ancak bozulmuş rızalarına istinaden cinsel ilişkiye sokuldukları” öne sürülmektedir.

    Oysaki bu değerlendirme ne somut gerçeklerle ne de müşteki ifadeleriyle örtüşmemektedir. Çünkü cinsel suç isnadında bulunan müştekilerden;

    • Dini hassasiyeti bulunmadığını, hatta ateist olduğunu,
    • Kendisiyle dini konularda konuşulduğu halde bundan hiç etkilenmediğini

    beyan eden pek çok kadın bulunmaktadır.

    Bu kadınların hayatları boyunca eğitim yolu (ilkokul, ortaokul, lise,üniversite) ile almış oldukları dini telkinlerden veya arkadaş grubu ile beraber oldukları süre içinde ÖĞRENDİKLERİ HİÇBİR DİNİ VECİBEYİ YERİNE GETİRMEZKEN VEYA ÖNEMSEMEZKEN (mesela namaz kılmaya başlamazken), SADECE ANAL VE ORAL YOLDAN CİNSEL İLİŞKİYE GİRİLMESİNİ İBADET KABUL EDİP DE BUNA İTİBAR ETTİKLERİNİ, BU SAHTE İBADETİ GÜYA EN ÖNEMLİ İBADET OLARAK GÖSTEREREK UYGULADIKLARINI İDDİA ETMELERİ çok büyük bir çelişkidir.

    Dini hassasiyetleri olmayan insanlara dini telkin ile bir şey yaptırılamayacağı aşikardır.

    Nitekim müştekiler de beyanlarında DİNİ HASSASİYETLERİ OLMADIĞINI AÇIKÇA SÖYLEMİŞLERDİR:

    Müşteki Başak Ballıca:

    “Namaz vakitlerinde de bana gelip uyarıda bulunuyorlardı. Fakat ben NAMAZ KILMIYORDUM.”

    Müşteki Yaren Güldiken:

    “İslam’la ilgili kitapları var bir tanesini sana vereyim dedi. Ben de tamam dedim. Kitabın içinde dinazorlar, yapraklar gibi resimler vardı. Daha sonra ben bu kitabı 3 kere poşete sarıp ÇÖPE ATTIM VE HİÇ OKUMADIM.”

    Müşteki Hande Nur Ünal:

    “…KABUL EDİYORUM DEMEDİM. Bunları bana anlattı sürekli. AMA BEN ANLATTIĞI ŞEKİLDE NAMAZ KILMIYORDUM... AMA BU DEDİKLERİNİ BEN YAPMIYORUM ve UYGULAMIYORUM...”

    Müşteki Funda Yıldız:

    Mahkeme Başkanı: “Dini telkinlerden etkilendin mi?”

    Funda Yıldız: “DİNİ TELKİNLERDEN BEN ÇOK ETKİLENMEDİM.”

    Sadece birkaç örnekte dahi açıkça görüldüğü üzere, Adnan Oktar Davası’nda gerçekte DİNİ TELKİN veya ECİR MAKSADIYLA KANDIRILAN TEK BİR KADIN DAHİ BULUNMAMAKTADIR.

    Eğer sanıklar yakışıklı olmasa, maddi olarak belli bir seviyenin üzerinde olan insanlar olmasa, altlarında lüks arabaları olmasa, yalıları villaları olmasa ve ay sonunu zor getiren, evinde yakacak kömürü ancak bulabilen, kimsenin tanımadığı insanlar olsa aynı müşteki kadınlar bu nitelikteki kişilerle dini telkinin etkisiyle şuurları kapanıp cinsel ilişkiye girerler miydi sorusunun cevabı, bu davadaki gerçeğin görülmesi bakımından son derece önemlidir.


        2. MÜŞTEKİLER ÖNCE ŞÜPHELİ GİBİ GÖSTERİLMİŞ VE HAKLARINDA YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KARARI VERİLMİŞTİR, SONRA DA KORKUTULARAK SUNİ ŞİKAYETÇİLERE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞLERDİR

      Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer’in talebi ve İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın 07.06.2018 tarihli kararı ile Gizem Tar, Bengisu Güler, Yaren Güldiken, Başak Ballıca, Dilan Arslan, Ece Naz Üçer, Neval Avcı, Funda Yıldız USULSÜZ OLARAK ŞÜPHELİ GİBİ GÖSTERİLMİŞ VE HAKLARINDA YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KARARI VERİLMİŞTİR.

      Bu kararda adı geçen müştekiler polis operasyonu sonrasında emniyete çağrılmış ve bu kararla gözleri korkutularak ifade vermeye zorlanmıştır.

      İsimleri hukuksuz bir şekilde şüpheli listesine alınıp haklarında yurt dışı yasağı konulan genç kadınların gözlerinin önünde onlarca insan tutuklanırken, Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtılırken, özel olarak akıl hastalarıyla, travestilerle ve cinayet gibi suçlardan hüküm giymiş ağır kriminal mahkumlarla aynı koğuşlara kapatılırken, bir kısmı ise tecrit hücrelerine atılıp tüm mal ve mülklerine el konulurken, medyada günlerce akıl almaz bir kara propagandaya maruz bırakılırken nasıl bir korku ve dehşet yaşayacakları açıktır.

      Nitekim bu kararda adları geçen müşteki Bengisu Güler mahkeme ifadesinde AĞLAYARAK “İFADE VERMEK ZORUNDAYDIM diyerek, müşteki Gizem Tar ise SİSTEMDE ŞÜPHELİ OLARAK GÖRÜNDÜĞÜMÜ ANCAK İFADE VERİRSEM MAĞDUR OLACAĞIMI SÖYLEDİLER” diyerek bu gerçeği ikrar etmişlerdir.


         3. ZORLA ETKİN PİŞMAN HALİNE GETİRİLEN SANIK İFADESİNİ GERİ ÇEKİNCE HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI ÇIKARTILMIŞTIR

        Dosyamız sanıklarından Merve Bozyiğit 22.10.2018 tarihinde evine yapılan bir baskınla gözaltına alınmıştır, o dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurlarının kendisine yönelik tehdit, taciz ve baskılarına dayanamayarak EMNİYETTE KENDİSİNE SÖYLETİLEN PEK ÇOK İFTİRAYI GÜYA GERÇEKMİŞ GİBİ TEKRAR ETMEK ve ZORLA ETKİN PİŞMAN OLMAK mecburiyetinde bırakılmıştır. Bunun karşılığında ise tutuklanmaktan kurtulmuş ve salıverilmiştir.

        Ancak masum insanlara iftira atmanın verdiği vicdan azabına daha fazla dayanamadığını belirten Merve Bozyiğit, müvekkil ve arkadaşlarının ilk derece yargılamasının yapıldığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda verdiği hür ifadesinde -mahkemenin adaletine, devleti ve milleti temsil ediyor oluşuna da güvenerek- emniyette tutulduğu esnadaMali Şubede görevli polis memurlarından ŞİDDETLİ BİR BASKI GÖRDÜĞÜNÜ, etkin pişman olması için TEHDİTLER VE TACİZLERLE KARŞILAŞTIĞINI, HAKARETE UĞRADIĞINI ve saatler süren, müthiş yıkıcı bir ifade süreci geçirdiğini detaylarıyla anlatmıştır. Ayrıca emniyette kabul etmek zorunda kaldığı suçlamaların ve söylemek zorunda kaldığı yalanların KENDİSİNE ZORLA SÖYLETİLDİĞİNİ de dürüstçe anlatma cesaretini göstermiştir. 

        Bu noktada esas şaşırtıcı olan ise;

        Merve Bozyiğit’in mahkemedeki bu hür ifade beyanında “emniyetteki baskı ve zorlama sebebiyle mecbur bırakılmış olduğu ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİNİ” beyan etmesinin ardından ilk derece mahkemesinin göstermiş olduğu tutumdur. 

        Mahkeme heyeti, Merve Bozyiğit’in ifadesinde dile getirdiği iddiaları araştırmak ve emniyette tutulduğu süre içerisinde kim ya da kimler tarafından tehdit ve tacize maruz bırakıldığını tespit etmek yerine, ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİ İÇİN MERVE BOZYİĞİT HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI VERMİŞTİR.

        Mahkeme huzurunda bir etkin pişmanın, emniyette başına gelen vahim ve yüz kızartıcı olayları anlatarak, zor ve baskı gördüğüne dair itirafta bulunması ve etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediğini söylemesi üzerine tutuklama talebiyle karşılaşması, KORKUTMA OPERASYONUNUN, DİĞERLERİNE SİRAYET ETMESİNİ SAĞLAMAK içindir. Mahkeme eliyle müşteki ve etkin pişmanlara gözdağı verilmiş ve "olur da şikayetinizden vazgeçerseniz, sizi tutuklarız" tehdidi kanlı-canlı önlerine sunulmuştur.

        Bu vahim örnekte açıkça görülmektedir ki, dosyada şikayetçi olan kadınlar SUNİ MÜŞTEKİLERDİR. Şayet KENDİLERİNE TUTUKLANMAMA GARANTİSİ VERİLSE, hemen doğruyu söyleyecekler ve iftira beyanlarından vaz geçeceklerdir.


            4. MÜŞTEKİ FUNDA YILDIZ CİNSEL SALDIRI İFTİRASINDA BULUNDUĞU MEHMET ENDER DABAN’I ŞİKAYET TARİHİNDEN SONRACEZAEVİNDE ZİYARETE GİTMİŞBİRLİKTE RESİM ÇEKTİRMİŞ VE KENDİSİNE DEFALARCA MEKTUP YAZMIŞTIR

          Müşteki Funda Yıldız sanık Mehmet Ender Daban’dan nitelikli cinsel saldırı iddiasıyla 01.10.2018 tarihinde şikayetçi olmuştur. Şikayetçi olduktan sadece birkaç ay sonra ise yaşadığı şehir İstanbul’dan yaklaşık 10 saat mesafade bulunan Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda15.01.2019 ve 05.02.2019 tarihlerinde İKİ DEFA ZİYARET ETMİŞ, bu ziyaretlerde sanıkla arasındaki SEVGİ VE DOSTLUĞUN AÇIKÇA GÖRÜLDÜĞÜ FOTOĞRAFLAR ÇEKTİRMİŞTİR:


          Funda Yıldız’ın Mehmet Ender Daban ile 05.02.2019 tarihli açık görüşte çektirdiği fotoğraflar


          Funda Yıldız’ın Mehmet Ender Daban ile 05.02.2019 tarihli açık görüşte çektirdiği fotoğraflar

          Müşteki Funda Yıldız sadece cezaevi görüşüne gitmekle kalmamış, Mehmet Ender Daban’a 20.10.201819.11.201824.12.201816.01.201906.02.2019 tarihli, sevgi ve özlem dolu, övücü, onu görmekten duyduğu mutluluğu anlatan, kendisiyle kurduğu gelecek hayallarinden bahseden mektuplar yazmıştır.

          20.10.2018 tarihli mektubundan:


          22.10.2018 tarihli mektubundan:


          15.11.2018 tarihli mektubundan:


          16.11.2018 tarihli mektubundan:


          Tüm bu deliller, Funda Yıldız’ın Mehmet Ender Daban’a yönelik cinsel saldırı iddiasının doğru olmadığını, sadece şüpheli olmak korkusuyla çok sevdiği arkadaşına iftira atmak zorunda kaldığını açıkça ispat ettiği halde, Mehmet Ender Daban’a tam 36 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.


              5. CİNSEL SALDIRI İDDİASININ OLDUĞU TARİHTE BAZI SANIKLAR YURTDIŞINDAYDI!

            • Gönül Duyar isimli müşteki, sanık Murat Yeşiltuna’ya, “2012’nin sonları gibi, 2013’ün belki başları” diye ifade ettiği tarih aralığında cinsel saldırı isnadında bulunmuştur. Murat Yeşiltuna’nın Emniyet Genel Müdürlüğünden temin edilen YURDAGİRİŞ/ÇIKIŞ BELGESİNDE BU TARİH ARALIĞINDA, TAM OLARAK 14.12.2012 İLE 06.02.2013 TARİHLERİ ARASINDA, TÜRKİYE’DE OLMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. Bu açık delile rağmen kendisine tam 5 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.


            Sanık Murat Yeşiltuna’nın iddia edilen olay tarihlerinde Türkiye’de olmadığını gösteren Yurda Giriş/Çıkış Belgesi

             

            • Sanık Gökalp Barlan’a müşteki Aslı Bektaş’a yönelik 2010 yılı Haziran-Temmuz ayları arasında sözde cinsel saldırıda bulunduğu iddiası ile 18 YIL 9 AY HAPİS CEZASI verilmiştir. Oysaki Gökalp Barlan’ın mahkemeye defaten sunduğu pasaport kayıtlarında ise iddia edilen tarihlerde YURTDIŞINDA OLDUĞU, TÜRKİYE’DE OLMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR:


            Sanık Gökalp Barlan’ın iddia edilen tarihlerde Türkiye’de olmadığını gösteren pasaport kayıtları

                6. SÖZDE CİNSEL SALDIRININ GERÇEKLEŞTİĞİ İDDİA EDİLEN EVLERDE, SANIKLAR O TARİHLERDE YAŞAMIYORDU!

              • Hanife Akalın isimli müşteki sanık Serkan Ak’a yönelik, 2012 yılında ve Soğuksu’daki evinde sözde cinsel istismarda bulunduğunu iddia etmiştir. Ancak İDDİA ETTİĞİ OLAY TARİHİNDE SERKAN AK O EVDE YAŞAMAMAKTADIR. KİRA SÖZLEŞMESİ SERKAN AK’IN BU EVİ 09.2014 TARİHİNDE YANİ İDDİA EDİLEN OLAYDAN 2 SENE SONRA KİRALADIĞINI ORTAYA KOYMUŞTUR. Buna rağmen Serkan Ak’a tam 27 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.


              Sanık Serkan Ak’ın müştekinin iddia ettiği tarihten 2 sene sonra kiraladığını gösteren kira sözleşmesi

              • Müşteki Hanife Akalın, sanıklar Ali Kasap ve Aydın Kasap’a yönelik, 2012 Mayıs-haziran- temmuz aylarında” ve bu kişilerin Yavuztürk mahallesindeki evinde sözde cinsel istismarda bulunduğunu iddia etmiştir. ANCAK İDDİA ETTİĞİ OLAY TARİHİNDE ALİ VE AYDIN KASAP O EVDE YAŞAMAMAKTADIR, KİRA SÖZLEŞMESİ AYDIN KASAP’IN BU EVİ 02.2013 TARİHİNDE, YANİ İDDİA EDİLEN OLAY TARİHİNDENAYLAR SONRA KİRALADIĞINI İSPATLAMAKTADIR. Bu somut gerçeğe rağmen Ali ve Aydın Kasap’a bu iftira nedeniyle 27’ŞER YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.

              Sanık Aydın Kasap’ın evini müştekinin iddia ettiği tarihten aylar sonra kiraladığını gösteren kira sözleşmesi

               

                  7. SÖZDE CİNSEL SALDIRI İFTİRASININ ATILDIĞI DÖNEMDE SANIK HASTANEDE KANSER TEDAVİSİ GÖRMEKTEYDİ!

              Müşteki Hanife Akalın sanık Adnan Bora Önen’in güya 2012 yılının Nisan sonu – Temmuz ayları arasındaki dönemde kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. Müştekinin hiçbir somut delile dayanmayan iddiaları nedeniyle Adnan Bora Önen’e 27 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.

              Ancak mahkeme Adnan Bora Önen’in iddia edilen eylemi gerçekleştirmediğine dair şu çok önemli delili ısrarla görmezden gelmiştir: 2012 yılında Adnan Bora Önen Amerikan Hastanesi kayıtlarıyla da sabit olduğu üzere testis kanseri rahatsızlığı nedeniyle KEMOTERAPİ TEDAVİSİ GÖRMEKTEYDİ! Hanife Akalın’ın sanığa cinsel saldırı iftiraları attığı dönemde Adnan Bora Önen ciddi bir HAYATİ TEHLİKE ile karşı karşıyaydı. Böye bir dönemde sanığın iddia edilen eylemi gerçekleştirebilmesiMÜMKÜN DEĞİLDİR.

              Ancak sanık Adnan Bora Önen bu durumu mahkeme huzurunda defalarca anlatmasına ve hastane raporlarını sunmasına rağmen, aynı şekilde avukatının raporların mahkemeye celbi için hastaneye müzekkere yazılması taleplerine rağmen, MAHKEME BU DELİLLERİ VE TALEPLERİ GÖRMEZDEN GELMİŞ, ADETA YOK SAYMIŞTIR.

              Mahkeme heyeti iddia edilen eylemin gerçekte yaşanmadığını ve yaşanamayacağını çok iyi bildiği halde, hiç tereddüt etmeden sanığa öncelikle vicdana, sonra hukuka aykırı şekilde yıllarca hapis cezası vermiştir.

                

                  8. “SUÇ İŞLEDİM” DİYEN DIŞARIDA, “SUÇ İŞLEMEDİM” DİYEN CEZAEVİNDE!

                Dosyadaki cinsel suçlara dair isnatların gerçek dışı olduğunun ve devletin de bunlara asla inanmadığının en önemli göstergelerinden biri; etkin pişmanlıktan faydalanarak, “evet tecavüz ettim” diyen kişilerin, onlarca yıllık hapis cezalarına rağmen serbest bırakılmalarıdır.

                TCK’ya göre, cinsel suçlarda etkin pişmanlıktan faydalanma imkanı yoktur.Yani tecavüz eden biri, “evet tecavüz ettim, ama pişmanım” dediğinde serbest bırakılmaz. Hele ki, söz konusu dosyada iddia edildiği gibi onlarca kadına tecavüz eden birinin, sadece “pişmanım” dediği için serbest bırakılmayacağı aşikardır.

                Dosyamızdaki müştekiler ise, etkin pişman olan sanıklardan şikayetlerini geri çekmeleri için adeta tembihlenmişlerdir.

                Birkaç örnek vermek gerekirse;

                Müşteki Deniz Şakak mahkeme huzurunda verdiği ifadesi sırasında etkin pişman olan sanıklar Mustafa Arular ve Ali Şeref Gider’den şikayetini geri çekmiştir. Üstelik bu kişileri GÖSTERDİKLERİ CESUR CESARETLERİNDEN DOLAYI AFFETMİŞTİR!

                Deniz Şakak’ın 01.09.2020 tarihli mahkeme ifadesinden:

                MÜŞTEKİ DENİZ ŞAKAK: Evet. Bu iki şahsın vermiş oldukları yani kabul, bana karşı işlemiş oldukları suçu kabul etmelerinden dolayı ve GÖSTERMİŞ OLDUKLARI CESURCESARETLERİNDEN DOLAYI ONLARI AFFETTİĞİMi BELiRTMEK İSTİYORUM.

                MAHKEME BAŞKANI: Kimler onlar?


                MÜŞTEKİ DENİZ ŞAKAK: Ali Şeref Gider, yanlış söylüyor olabilirim. Bir de Mustafa Arular isimli iki şahısı.

                Zeynep Ceren Yiğitcan’ın 05.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden:

                (Sanık Mustafa Arular müdafi Av. Fuat Selvi’nin müvekkilinden şikayeti hala devam ediyor mu sorusuna cevaben)

                MÜŞTEKİ ZEYNEP CEREN YİĞİTCAN: Kendisi itirafçı olmuş bir kişi ve bütün bunları itiraf etmiş ve bizim söylediklerimizi doğrulamış bir kişi. Bu noktada ben doğruladığı için DÜRÜST DAVRANDIĞI İÇİN kendisinden şikayetimi geri çekiyorum.

                MAHKEME BAŞKANI : Sadece Mustafa Arular yönünden mi ?

                MÜŞTEKİ ZEYNEP CEREN YİĞİTCAN : Evet sadece Mustafa Arular'dan çünkü sadece o doğrulayıp etkin pişman oldu bana cinsel istismarda bulunup bunu itiraf edip.

                Asiye Sandıkçı’nın 05.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden:

                (Sanık Mustafa Arular ve Kemal Ayaz müdafi Av. Fuat Selvi’nin müvekkilinden şikayeti hala devam ediyor mu sorusuna cevaben)

                MÜŞTEKİ TANIK ASİYE SANDIKÇİ : Ben okudum onlarında şeylerini. Kemal Ayaz yani Kata denilen kişinin hiç samimi bulmadım. Kabul etmiyor bir kere hani orada söylendiği gibi değil. Değiştirdi mi bilmiyorum ama Mustafa Arular'ınkini okudum GAYET SAMİMİYDİ. YANİ BEN ZATEN BUNDAN PİŞMAN OLUNSUN İSTERİM DEDİĞİM GİBİ. İçeridekilerin de pişman olup ifade vermelerini isterim. Mustafa Arular'ı çekebilirim.

                MAHKEME BAŞKANI : Şikayetçi değilsin Mustafa Arular'dan.

                MÜŞTEKİ TANIK ASİYE SANDIKÇİ : Evet şikayetimi geri alıyorum.

                HANGİ KADIN KENDİSİNE GERÇEKTEN TECAVÜZ EDEN BİR ADAMI, SIRF “EVET YAPTIM” DEDİĞİ İÇİN AFFEDER, CEZASIZ KALMASINI İSTER? 

                Hiçbir kadın böyle bir şeye razı olmaz.

                Gerçekte müştekiler GERÇEKTEN MAĞDUR OLMUŞ OLSALARDI, İFFETLERİNE, NAMUSLARINA, HAYSİYETLERİNE YÖNELİK GERÇEKTEN BİRSALDIRI GERÇEKLEŞMİŞ OLSAYDI, failin güya cesareti, işlediği suçu kabul etmesi elbette ki onları ilgilendirmezdi ve ne olursa olsun yaptıklarının cezasını çekmelerini isterlerdi.

                Bu dosyada asıl amaç müvekkil ve arkadaş grubunu dağıtmak olduğu için, kendisine ve arkadaşlarına iftira atarak, gruptan ayrıldığını teyit eden herkes, işledikleri iddia edilen suçtan bağımsız olarak serbest bırakılmışlardır.

                  

                    9. SÖZDE “KASTEN ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS” İDDİASINI ÇÜRÜTECEK OLAY YERİ KAMERA GÖRÜNTÜLERİ DEFALARCA TALEP EDİLMESİNE RAĞMEN MAHKEMEYE GETİRİLMEMİŞTİR

                  Adnan Oktar kumpas davasının basında en çok öne sürülen, “varmış” gibi gösterilmeye çalışılan “lokomotif iddiası” kasten adam öldürmeye teşebbüs isnadıdır.

                  11.07.2018 tarihli polis operasyonunda, Kandilli Eşref Bitlis Sokak’taki ikamette arama işlemleri gerçekleştirildiği sırada Mert Sucu isimli kişinin, görevini yapan özel harekat polislerine güya ateş açtığı, bunun neticesinde Abdullah Karadaş ve Cihat Onur Aykaç isimli polis memurlarını isabet aldığı iddiasıyla Mert Sucu hakkında cezaya hükmedilmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesi de 2024/365 E. sayılı kararı ile bu ceza kararını onamıştır.

                  Ancak yargılama sürecinin en başından itibaren SAVUNMANIN HİÇBİR DELİLİ DEĞERLENDİRİLMEMİŞ, HEPSİ ADETA YOK SAYILMIŞTIR.

                  En vahimi ise; olay yerine bakan ve olay anını gösteren bahçe güvenlik kameralarının kayıtları, ayrıca polis Foto Film Şubesi, olay anında ikamet hava sahasında uçuş halindeki polis helikopteri tarafından çekilen görüntüler, TÜM ISRARLI TALEPLERİMİZE RAĞMEN DOSYAYA GETİRİLMEMİŞTİR.

                  KASTEN ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS EYLEMİNİN HİÇBİR ZAMAN GERÇEKLEŞMEDİĞİNİ İSPATLAYACAK, MALİ ŞUBE’NİN ELİNDE OLAN GÖRÜNTÜLERİN ORTAYA ÇIKMASI AÇIKÇA ENGELLENMİŞTİR.

                  İstanbul BAM 1. Ceza Dairesi 2022/258 E. sayılı kararında açıkça bu görüntülerin dosyaya getirilmemesini “eksik soruşturma” olarak nitelendirmiş ve hükmü bozmuştur. İstinaf mahkemesinin hükmüne rağmen görüntüler dosyaya getirilmemiştir.

                  Söz konusu suç isnadı bakımından soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yaşanan anormallikler sadece bununla da sınırlı değildir:

                  • Ateş ettiği iddia edilen Mert Sucu’nun silah kullandığı sağ elinde hiçbir atış artığı tespit edilmemiştir. Oysaki; operasyon günü görev silahını kesinlikle kullanmadığını beyan eden özel harekat polisinin her iki elinde, ellerinin hem içinde hem dışında atış artıkları bulunduğu İstanbul Kriminal Polis Raporu ile sabittir.
                  • Mert Sucu’nun silahı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Adli Emanet’te mühürlü delil torbası içinde ve çelik dolapta tutulurken, izinsiz ve emirsiz şekilde bu mühür kırılmış, silah kurcalanmıştır.
                  • Mert Sucu’nun atışlarıyla güya isabet aldığını iddia eden özel harekat polisi, olaydan sonra basit tıbbi müdahale görmemişdevlet hastanesinden rapor almamış, hatta isabet alması durumunda vücudunda oluşması kesin olan ekimozlara dair bir fotoğraf bile çekmemiştir.
                  • Mert Sucu’nun teslim olurken oda kapısından dışarı fırlattığı silahı, Olay Yeri İnceleme Ekibi tarafından ayakkabılıktaki bir ayakkabının içine yerleştirilmiş ve sürgüsü indirilmiş şekilde bulunmuştur.
                  • İkamette çok sayıda resmi tutanak ve arama yakalama tutanakları tanzim edilmiştir. Bunlarda ikisinde ateşli silah vakasına değinilmiş ancak polis memurunun vurulması gibi çok kritik bir detay belirtilmemiştir. Dolayısıyla, özel harekat polisinin isabet aldığına dair iddiasını destekleyecek tek bir resmi evrak dahi bulunmamaktadır.
                  • İsabet aldığı iddia edilen çelik yeleğin iç kısmında başka bir kişinin adı yazmaktadır.Yeleğin son kullanma tarihinin de geçmiş oladuğu ortaya konmuştur. Ayrıca, yelekte bir delik görülmesine rağmen, bu delikten Mert Sucu’nun silahına ait bir mermi çekirdeği çıkarılmamıştır. Daha doğrusu delikte hiçbir çekirdek bulunmamıştır. 
                  • Dosyaya sonradan dahil edilen gayri resmi bir videoda, kimliği belirsiz polis memurlarının aralarında şaibeli bir konuşma yaptığı duyulmakta, özel harekat polisinin isabet alma iddiasının gerçek dışılığının ortaya çıkıp çıkmayacağı tartışılmaktadır. 
                  • Mert Sucu’nun ateş etmiş olduğu bile son derece şaibeliyken, bu iddianın kanıtlanabilmesinin tek yolu olay yerinde keşif ve temsili tatbikat yapılmasıuzman bilirkişi marifetiyle çizilecek krokide tarafların olay anındaki konumlarının belirlenmesiatış aıçılarının atış mesafelerin tespit edilmesi ve mahkeme huzurunda tarışılmasıdır. Ancak yargılama sürecinde bunların HİÇBİRİ YAPILMAMIŞTIR.

                  Kasten adam öldürmeye teşebbüs gibi son derece ağır bir isnat hakkında ısrarla görmezden gelinen bunca delile ve açıklığa kavuşturulmamış karanlık eylemlerin varlığına rağmen Mert Sucu’ya CEZA VERİLMİŞ VE CEZASI ONANMIŞTIR.


                      10. YAŞI KÜÇÜK MÜŞTEKİ SERRA MOHAMMAD VALİPOUR CİNSEL TACİZ İDDİALARINDAN 4 YIL SONRA ISRARLA MÜVEKKİLLE GÖRÜŞMEYE ÇALIŞMIŞ VE ONA SEVGİLERİNİ İLETMİŞTİR

                    Müvekkil Adnan Oktar’a sözde cinsel taciz isnadında bulunan yaşı küçük müşteki Serra Mohammad Valipour iddia ettiği eylemlerden tam 4 SENE SONRA SANIKLARDAN HAYRİ CAN DAĞTEKİN İLE İLETİŞİME GEÇMİŞ VE ADNAN OKTAR İLE GÖRÜŞMEK İSTEDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİR.

                    Cinsel taciz iddiasının yalan olduğunu ortaya koyan bu mesajlar Emniyet tarafından bizzat tespit edilmiştir.

                    Serra Mohammad Valipour ve Hayri Can Dağtekin arasında 2017 yılında geçen yazışmalar şöyledir:


                    Serra Mohammad Valipour ve Hayri Can Dağtekin arasında 2017 yılında geçen mesajlaşmalar


                    Serra Mohammad Valipour ve Hayri Can Dağtekin arasında 2017 yılında geçen mesajlaşmalar


                    Serra Mohammad Valipour ve Hayri Can Dağtekin arasında 2017 yılında geçen mesajlaşmalar

                    Mesajlaşmalardan görüldüğü üzere, TÜM GİRİŞİMLERİ YAPAN SERRA’DIR. Israrlı bağlantı talebi Serra'dan gelmektedir.

                    Bu cümleler, CİNSEL İSTİSMARA UĞRAMIŞ BİR İNSANIN SÖZLERİ OLAMAZ. HİÇ KİMSE, CİNSEL İSTİSMARA UĞRADIĞI KİŞİYİ ÖZLEM İLE YAD ETMEZ. O GÜNLERE GERİ DÖNMEK İSTEMEZ. Ve dahası, HİÇ KİMSE, İSTİSMARA UĞRATTIĞINI İDDİA ETTİĞİ BİR KİŞİ İLE YILLAR SONRA TEKRAR BAĞLANTI KURUP ISRARLA ONUNLA GÖRÜŞMEK VE ONA ÖZLEMİNİ İLETMEK İSTEMEZ, SELAM YOLLAMAZ.

                    Ancak görüldüğü gibi, Serra Mohammad Valipour müvekkil Adnan Oktar’a sevgisini, özlemini, görüşme isteğini açıkça ifade etmektedir, çünkü Serra HİÇBİR ZAMAN MÜVEKKİL TARAFINDAN İSTİSMARA UĞRAMAMIŞTIR.

                    Taciz iddialarını çürüten bu somut deliller dava dosyasında bulunduğu halde, HİÇBİRİ DEĞERLENDİRİLMEMİŞ, ADETA YOK SAYILMIŞTIR. Müvekkil Adnan Oktar’a Serra Mohammad Valipour bakımından  CEZA VERİLMİŞ VE CEZASI KESİNLEŞMİŞTİR.


                        11. YEREL MAHKEME HİÇBİR SAVUNMA TANIĞINI DİNLEMEYİ KABUL ETMEMİŞTİR

                      Yargılama boyunca sanıkların HİÇBİR TANIK TALEBİ KABUL EDİLMEMİŞTİR. İddia edilen eylemlerin gerçekte hiç yaşanmadığını ispatlayabilecek görgü tanıklarının beyanları alınmadan sanıkların cezaları kesinleşti.

                      Dinlenmesinden imtina edilen tanıklara birkaç örnek vermek istiyoruz:

                      • Katılan Dilara Aktunç ifadesinde müvekkile yönelik bir takım suç isnatlarında bulunmuş ve güya müvekkil sebebiyle çocukluk yıllarında büyük psikolojik problemler yaşadığını, bu nedenle psikolojik tedavi gördüğünü ve ilaçlar kullandığını iddia etmiştir. Ancak iddia ettiği yıllar boyunca yanında yaşadığı ailesinden dedesi İhsan Yalçın (yıllarca emniyetten sorumlu vali yardımcılığı ve belediye başkanlığı yapmıştır) ve anneannesi Günay Yalçın (78 yaşına kadar doktorluk yapmıştır) torunları Dilara Aktunç’un anlatımlarındaki gerçek dışı detayları ortaya koymak üzere tanıklık ifadesi vermek istediklerini beyan etmişler, hatta duruşma salonu kapısında hazır edilmişlerdir. Bizzat görgüye dayalı şahitlikleri bulunan bu en yakın aile bireyleri dahi mahkeme heyeti tarafından tanık olarak dinlenmemiştir.
                      • Dava dosyasının bir kısım basın tarafından en çok ortaya sürülen, adeta “köpürtülen” iddiası müvekkilin sözde yaşı küçük Serra Mohammad Valipour’a yönelik cinsel taciz eylemidir. Katılan Serra Mohamed Valipour İsviçre’de yaşadığı dönemde irtibatta olduğu sosyal çalışmacılara “başımdan geçenleri dayım ve üvey babam biliyor” şeklinde beyanatta bulunmuştur. Bunun üzerine gerek üvey baba Sadık Taşdemir gerekse dayısıMustafa Çelikten katılan Serra’nın iddialarını yalanlamak üzere mahkeme huzurunda tanıklık yapmak istediklerini belirtmişlerdir. 04.10.2022 tarihli celsede bu kişiler duruşma salonunun kapısında hazır oldukları halde MAHKEME İKİ TANIĞI DA DİNLEMEMİŞTİR.
                        Maddi gerçeği ortaya çıkarabilecek çok önemli tanıkların beyanları alınmadan müvekkile CEZA VERİLMİŞTİR.
                      • Katılan Sidal Yetgin sanık Oğuzhan Sevinç’e nitelikli cinsel saldırı isnadında bulunmuştur. Katılanın beyanına göre; sözde olayın olduğu gece Sidal Yetgin bir arkadaşını telefonla arayarak kendisini gelip almasını istemiş, arkadaşı Yiğit Aktaş da yanında bir polis memuru tanıdığı ile birlikte arabayla gelip Sidal Yetgin’i almıştır. Sanık Oğuzhan Sevinç, arabada bulunan ve sözde cinsel saldırı anından sonra katılanı ilk gören kişi olan Murat isimli bu polis memurunun tanık olarak dinlenmesini yazılı olarak talep etmiş, bu talep reddedilmiştir. Bununla birlikte, yerel mahkemenin bu iddia bakımından tanık olarak dinlenmesine hükmettiği Miray Peynirci isimli kişinin dinlenmesinden hiçbir gerekçe gösterilmeden vazgeçilmiştir. İddia edilen eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğini ortaya çıkartabilecek tanıkların hiçbiri dinlenmeden Oğuzhan Sevinç’e katılan Sidal Yetgin’e nitelikli cinsel saldırı suçundan 30 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.
                      • Sanık Serkan Ak’ın katılan Beyzanur Çelebioğlu’na nitelikli cinsel saldırı suçu isnadı bakımından, katılan ifadesinde sözde saldırıdan sonra güya tam olarak giyinemeden evden yarı çıplak vaziyette kaçtığını beyan etmiştir. Sanık Serkan Ak mahkemede söz olarak iddia edilen olay mekanı olan Paşa Garden Sitesi giriş kapısı güvenlik görevlilerinin tanık olarak dinlenmesini talep etmiş, bu talebi reddedilmiştir. Sanık Serkan Ak’a katılan Beyzanur Çelebioğlu’na karşı nitelikli cinsel saldırı suçundan 30 YIL HAPİS CEZASI verilmiştir.
                      • Müşteki Gönül Duyar’ın kızkardeşi Gülşah Duyar, İstanbul 30. ACM’ye hitaben kaleme aldığı 19.10.2022 tarihli dilekçesinde, ablası Gönül’ün sanıklara karşı kin ve husumetle hareket ettiğini, çok kolay yalan söyleyebilen ve iftira atabilen birisi olduğunu beyan etmiştir. Gülşah Duyar, ablası Gönül ile aynı evde yaşadıklarını ve birçok konuya bizzat görgü tanıklığı olduğunu açıklamıştır. “Gerçeklerin ortaya çıkması için bildiklerimi anlatmaya her zaman hazırım” diyerek TC kimlik numarasını, cep telefonu numarasını ve ikamet adresini bildirmiştir.
                        Ancak buna rağmen mahkeme iddia edilen eylemlerin en yakın şahitlerinden GÜLŞAH DUYAR’IN TANIKLIĞINI KABUL ETMEMİŞ, sanıklara ONLARCA YILLIK CEZALAR vermiştir.


                          12. MÜŞTEKİNİN İFADE TUTANAĞINDAKİ İMZA KENDİSİNE AİT DEĞİLDİR

                         Müşteki Beyza Özalıcı hakkında emniyetteki işlemler sırasında düzenlenen tutanaklarda imzaları BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLIDIR:




                         İfade tutanaklarında da açıkça görüldüğü gibi, farklı tarihlerde atılan imzalar birbirinden tamamen farklıdır, ADETA İKİ FARKLI KİŞİNİN ELİNDEN ÇIKMIŞ GİBİDİR.


                        Bu durum sadece savunmanın tespiti değildir; konuyla ilgili olarak Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı, Güvenlik Bilimleri Doçenti Doç. Dr. Yasin Ataç da dosyamız için hazırladığı 12.11.2020 tarihli mütalaasında; Beyza Özalıcı’nın mukayese imzaları arasında FARKLILIKLAR bulunduğunu tespit etmiş ve bu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasen BEYZA ÖZALICI EL ÜRÜNÜ OLMADIKLARI KANAATİNE VARMIŞTIR:


                        Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı, Güvenlik Bilimleri Doçenti Doç. Dr. Yasin Ataç’ın 12.11.2020 tarihli mütalaası – Sonuç Bölümü

                        Sahte imzanın varlığı, gözler önündeki kumpasın önemli bir belgesi niteliğindedir.

                        Beyza Özalıcı’nın farklı zamanlarda yapılan işlemlerdeki imzalarının bu denli farklı olması son derece şaibelidir, bu durumda HANGİ İMZANIN GERÇEKTE KENDİSİNE AİT OLDUĞUNUN, BEYZA ÖZALICI ADINA KİMİN İMZA ATTIĞININ, SAHTE İMZA İLE NE AMAÇLANDIĞININ tespit edilmesi gerekmekteydi ancak yargılama boyunca savunma tarafından dile getirildiği halde, mahkeme bu konuda HİÇBİR ARAŞTIRMA YAPMAMIŞTIR.

                        Beyza Özalıcı’nın soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanların tamamını şüpheli hale getiren bu durum neticesinde ifadelerinin hükme esas alınmaması gerekirken, müştekinin isnatta bulunduğu TÜM SANIKLARA AĞIR CEZALAR VERİLMİŞTİR.

                         

                            13. MÜŞTEKİ KADINLARIN HİÇBİRİ GERÇEKTE CİNSEL SALDIRIYA MARUZ KALMADILAR

                          Dosyadaki cinsel isnatlar Yargıtay’ın ve Adalet Bakanlığı’nın cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen eylemlerle ilgili yapılacak değerlendirmeler için belirledikleri kriterler yönünden ele alındığında, iddia edilen eylemlerin gerçekte hiç yaşanmadığı açıkça görülmektedir. Ancak mahkeme sanıkların lehine olan şu hususları GÖRMEZDEN GELMİŞ VE SANIKLARA CEZA VERMİŞTİR:

                          • Müştekiler, Iiddia edilen cinsel suçlara dair sözde olay sonrasında değilaylar, yıllar, hatta bir kısmı onyıllar sonra şikayetçi olana kadarne aile yakınlarına ne yakın arkadaşlarına bilgi vermiş veya adli mercilere başvuruda bulunmuş tek bir müşteki dahi mevcut değildir.
                          • Müştekiler iddia ettikleri cinsel saldırı eylemlerinden sonra da sanıklarla görüşmeye, onlarla yakın ilişki içinde olmaya devam etmişlerdir. Onlarla aynı evde bulunmaktan, aynı arabaya binmekten, sanıkların yanlarında rahat kıyafetler (mini etek, dekolte vs) giymekten hiçbir çekince duymamışlardır. Hatta sanıkların evlerine, kendi imkanlarıyla (arabalarıyla, taksiyle vb) gidip gelmişlerdir.
                          • Cinsel suçlar bakımından TEK BİR TANE OLAY VE YAKALAMA TUTANAĞI MEVCUT DEĞİLDİR.
                          • Cinsel suçlar bakımından alınmış TEK BİR DOKTOR RAPORU DAHİ MEVCUT DEĞİLDİR.
                          • Cinsel suçlar bakımından görgüye dayalı TEK BİR TANIK BEYANI DAHİ MEVCUT DEĞİLDİR.
                          • Cinsel suç isnadında bulunan 44 müştekinin sadece 11’inin Adli Tıp Raporu bulunmaktadır. Bu raporlarda cinsel saldırı şüphesi oluşturabilecek hiçbir bulguya rastlanmamıştır. Geri kalan 33 müştekinin ADLİ TIP RAPORU YOKTUR.
                          • Cinsel suçlara ilişkin TEK BİR BİYOLOJİK DELİL DAHİ TOPLANMAMIŞTIR. Müştekilerin ifadelerine göre, defalarca imkanları olduğu halde iddia ettikleri eylemleri ispat edecek HİÇBİR SOMUT DELİLİ DOSYAYA SUNMAMIŞLARDIR.
                          • Müşteki beyanlarının çok büyük bölümü, sanık isimlerini liste şeklinde sıralayıp geçmek şeklindedirHANGİ SANIK TARAFINDAN HANGİ TARİHTE, HANGİ SAATLERDE, HANGİ MEKANDA NE ŞEKİLDE CİNSEL SALDIRIYA MARUZ KALDIKLARI DETAYLARI YOKTUR.

                          Adnan Oktar Kumpas Davası’nda cinsel suça dair maddi hakikatin tespitine yönelik araştırmaların HİÇBİRİSİ YAPILMADAN yargılama yürütülmüş, sanıkların lehine tüm deliller adeta YOK SAYILMIŞTIR

                          BASKI VE TEHDİT İLE İFADE VEREN MÜŞTEKİ KADINLARIN SOYUT VE BAŞTAN SONA ÇELİŞKİLİ BEYANLARI BİR DELİLMİŞ GİBİ ÖN KABULLE MAHKUMİYET KARARLARI KURULMUŞTUR.

                           

                          Sonuç:

                          Adnan Oktar dosyası, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı kumpas davalarından biridir. Amaç müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının çalışmalarını durdurmak, bu arkadaş grubunu dağıtmaktır. Bu amaçla, derin bir yapılanma, soruşturma aşamasından itibaren tüm makamları ve müştekileri yönlendirerek, bir takım basın yoluyla kamuoyunu manipüle ederek, toplumun sinir uçlarına dokunacak cinsel suçlar, casusluk gibi olmayan suçlar kurgulayarak yedi yıla yakın süredir tarihte görülmemiş bir hukuksuzluğa imza atmaktadır.

                          Bu mektupta özetlenen hukuksuzluklar, dosyadaki haksız ve hukuksuz uygulamaların sadece küçük bir kısmıdır. Ancak sadece 1 maddede anlatılan vahim durum bile sanıkların yaşadığı mağduriyetin ve haksızlığın anlaşılması için yeterlidir.

                          Müvekkil, adaletin bir gün tecelli edeceğine dair inancını korumaktadır; Zatı alinizin bakanlığı döneminde bu eziyet dolu sürecin sona ereceğini umarak, bilgilerinize arz ederiz

                          Daha yeni Daha eski