YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2024/365 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Müvekkil ve arkadaşlarıyla 2012-2017 yılları arasında ısrarla bağlantı kurmaya çalışan kişinin Serra MohammadValipour, olduğu, müvekkilin ise bu bağlantı ve görüşme taleplerini sürekli geçiştirip görmezden geldiği ile ilgili dilekçemizin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Serra MohammadValipour'un isnatları ile ilgili olarak sunduğumuz pek çok dilekçenin yanı sıra, tüm delillerimizi bir araya getirdiğimiz bir kitapçığı da Sayın Dairenizin takdirine sunmuş bulunuyoruz. Şu ana dek Serra MohammadValipour'un yalan söylediğine dair delillerimiz 40 maddeyi bulmuş durumdadır. Serra MohammadValipour, anlattığı hikayenin neredeyse tümünde yalan söylemiştir.
Serra MohammadValipour konusuna sadece genel hatlarıyla baktığımızda bile, 2012 yılında her şeyin Serra'nın A9 TV yayınlarına çıkan kişilerle yazışmaya başlaması, hepsine teker teker kendisini tanıtması, ardından onlara kesintisiz şekilde mesajlar yazması ve onlarla bağlantıyı devam ettirmek istemesi ile başladığını görüyoruz. Bu aşamalarda Serra, sürekli olarak müvekkilin anlatımlarına ne kadar hayran olduğunu dile getirmekte ve ısrarla müvekkille ve arkadaşlarıyla tanışmak istemektedir.
Bağlantıyı Serra kurmakta, görüşme talebi daima Serra'dan gelmektedir.
Serra'nın yaz tatili için geldiği İstanbul'da, müvekkil ve arkadaşlarıyla görüşme isteği yine kendisinden gelmiştir. Yazdığı facebook mesajlarında bu ısrarı görülebilmektedir ve tümü dosyada mübrezdir. Hatta Serra, mahkeme ifadesinde bile, müvekkille yaptığı iki görüşme sırasında müvekkilin, annesi ile kendisini hemen gönderdiğini özellikle belirtmiş ve bu konuya bozulduğunu hissettirmiştir.
Yine Serra, bu kısa görüşmelerin ardından, o ortamda daha fazla bulunmak adına müvekkilin arkadaşlarıyla kalmak istemiş ancak MÜVEKKİLİN BUNA İZİN VERMEMESİNDEN dolayı içerlemiş ve "hocamız beni acaba sevmedi mi?" diyen bir mesaj yazmıştır. Serra'yı geldiği stüdyoda fazla tutmak istemeyen ve arkadaşlarının evlerinde kalmasına izin vermeyen hep müvekkil olmuştur.
İsviçre'ye dönmesinin sonrasında Serra, facebook üzerinden müvekkilin arkadaşlarına sevgi mesajlarını yazmaya devam etmiş, müvekkile sevgi ve saygılarını her fırsatta iletmiş ve sürekli olarak tekrar görüşme talebini dile getirmiştir. Bu, İstanbul'daki görüşmesinde herhangi bir istismar durumunun söz konusu olmadığını gösteren bir delil olmasının yanı sıra, Serra'nın tekrar görüşmek için ısrarını gösteren bir başka delildir. Şayet isnatlar doğru olsa, bu taleplerin müvekkilden gelmesi ve Serra'nın her fırsatta yeniden çağırılması gerekir. Oysa müvekkil, iddiaların tersine, Serra'nın ısrarlı görüşme taleplerine CEVAP VERMEYEREK ve onu tekrar DAVET ETMEYEREK bu suçlamanın masum tarafı olduğunu açıkça göstermektedir.
2017 yılına gelindiğinde, Serra'nın, müvekkilin arkadaşlarından Hayri Can Dağtekin ile, instagram üzerinden bağlantı kurduğu ve bunu, müvekkile ulaşmak için yaptığı anlaşılmaktadır. Müvekkillle bağlantı için ısrarı, şu mesajlardan anlaşılmaktadır:
"Şu an hocamızı izliyorum, sizi de gördüm. Rica etsem benden hocamıza müsait vaktinizde selam yollar mısınız?"
"Onu çok sevdiğimi söyleyin lütfen, 3 sene oldu görüşmeyeli."
"Zaten hocamızdan korkmam ben, hayatımda onun kadar kimseyi sevmedim"
"Sen hocamıza selamımı söyleyebildin mi? Bak gerçekten söylersen çok mutlu olurum. Tanır beni."
Daha önce kapsamlı olarak sunmuş olduğumuz bu paylaşımlar sırasında Serra'nın, Can üzerinden müvekkile ilettiği selamı, 3 gün arka arkaya takip ettiği dikkat çekmektedir. Hemen her gün yazışmalar, "selamımı iletebildin mi?" sorusuyla başlamakta, Can'ın selamı iletememesi üzerine Serra, tekrar tekrar aynı talepte bulunmaktadır.
Nihayetinde Can Dağtekin, "selamını ilettim, sen de ona selam söyle dedi" diyerek müvekkilin selama selamla karşılık vermekten ibaret cevabını iletmiş, bu cevabı YETERSİZ VE İLGİSİZ bulan Serra, "BAŞKA BİR ŞEY SORDU MU PEKİ? YANİ MEŞGULDÜR BÜYÜK İHTİMALLE" diyerek durumu hafifletmeye çalışmıştır.
Serra'nın Can Dağtekin ile gerçekleştirdiği ve günler süren konuşmalarının ana konusunun, Serra tarafından müvekkile ulaşabilmek olması, ancak müvekkilin, buradaki dikkat çekme çabalarına, adeta sıkılmışçasına geçiştirerek, bir an önce konuyu savarak cevaplaması, MÜVEKKİLİN SERRA'YLA HERHANGİ BİR BAĞLANTIYI İSTEMEDİĞİNİ açıkça gözler önüne sermektedir.
Hatırlatmak gerekirse, Serra'nın Can Dağtekin ile yaptığı bu yazışmalar, emniyet tarafından de tespit edilmiş ve dosyaya girmiştir. Bu yazışmalar esnasında Serra, 3 yıl önce facebook üzerinden müvekkilin arkadaşları vesilesiyle müvekkile ulaşabildiğini de söylemiş ve o dönemde de facebook üzerinden tüm yazışmaları kendisinin yaptığını, tüm bağlantıyı kendisinin kurduğunu ikrar etmiştir.
Normal şartlarda tecavüz veya taciz vakalarında, suça yönelen kişinin kadını sürekli olarak takip ettiği, onunla görüşmek veya bağlantı kurmak için planlar yaptığı, kadını görerek ona şiddetle kafayı taktığı bir durum söz konusudur. Ancak burada görüldüğü gibi, bu takıntılı hali tam olarak Serra yansıtmaktadır. 2012 yılından itibaren müvekkile ulaşabilmek için tüm çabalar Serra tarafından gelmektedir. Serra Türkiye'ye geldiğinde, müvekkilin onlarla sadece 10'ar dakika görüşmesi ve sonra "sizi sonra çağıracağım" diyerek onları göndermesi, yine müvekkilin, Serra'nın hayvanların bulunduğu evde kalmasına izin vermemesi, Serra'nın sonrasında tekrar tekrar görüşme taleplerinin hiçbirine olumlu yanıt vermemesi ve nihayet 2017 yılında Hayri Can Dağtekin üzerinden gönderdiği bağlantı ve görüşme talepleriyle müvekkilin hiç ilgilenmemesi, Serra'nın oldukça ağırına gitmiş görünmektedir.
Genellikle anti-sosyal kişilik bozukluğu özelliğine sahip şahıslar, etraflarının dikkatini yoğun olarak toplama arzusunda olurlar. Bunu başaramadıklarında hırslanırlar, öfkelenirler, bunun mümkün olabilmesi için ellerinden gelen her şeyi yaparlar.
Serra MohammadValipour'un durumunda da böyle bir vakanın izleri görülüyor gibidir. Selam-sevgi mesajlarına istediği gibi cevap alamayan, tüm taleplerine rağmen bir türlü görüşmeye davet edilmeyen, iletişim kurma çabalarına geçiştirerek cevap alan Serra'nın, bu yenilginin intikamını almak, karşı tarafı pişman etmek için harekete geçmiş olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Keza, 2017 tarihine kadar müvekkil ve arkadaşlarıyla görüşmekte bu kadar ısrarlı, hatta bu konuda takıntılı olan bir kişinin, 2018 yılının hemen başında görüşmek için can attığı kişiyi cinsel istismarla suçlaması, bir intikam hissinin varlığına işaret etmektedir.
Serra, 2014 yılında annesinin yanından ayrılarak, İsviçre'de çocuk eğitimi üzerine bir devlet kurumu olan KESB'e (Kindes- und Erwachsenenschutzrecht- Kantonal Yetişkin ve Çocukları Koruma Kurumu) yerleşmiştir. Kurumun Serra hakkında verdiği psikolojik değerlendirme raporundaki sorunlu kişilik özellikleri üzerine hazırladığımız dilekçemizi, Sayın Dairenize sunmuş bulunuyoruz. Raporda belirtilen bu sorunlu kişilik yapısı Serra'da,
- en yakınlarına dahi tuzak kurma,
- mutlaka intikam alma,
- iftira atma,
- yenilgiyi hazmedememe,
- başkalarına iftira atarken onların durumunu hiç umursamama,
şeklinde kendini göstermektedir.
Hal böyle olunca, istediği ve çabaladığı halde dikkat çekemeyen Serra'nın, anti-sosyal kişilik bozukluğunun bir özelliği olarak intikama yönelmesi, çok beklenmedik bir şey değildir. Çünkü KESB raporundan ve Serra'nın akrabalarının ve en yakınındaki kişilerin tanık beyanlarından da anlaşılabileceği gibi, Serra bunu tüm çocukluğu ve ergenliği boyunca yapmıştır. Aldığı intikamların boyutu büyük olmuş, "çekil dedim çekilmedi" diyerek bir arkadaşının elini kapıya sıkıştırmak ve onun ağlamasını soğukkanlı olarak seyretmek veya kendi öz kuzenine cinsel istismar iftirası atarak ona, "seni dava ederim. Davaları severim bilirsin" demek, normal sağlıklı bir çocuk profiline uymamaktadır.
Dolayısıyla Serra, sahip olduğu kişilik sorunları bakımından herhangi bir çocuk veya ergen ile eş tutulacak bir vaka değildir. Müvekkilden beklediği ilgiyi görememenin intikamını çeşitli yollarla almaya çalışmış gibi bir görünümü vardır.
Özetle, eldeki belgeler, yazışmalar, mahkeme ifadeleri ışığında müvekkil,
- Serra ile hiçbir zaman kendisi görüşmek istememiştir.
- Hiçbir zaman bağlantı kurmamıştır.
- Hiçbir zaman Serra'yı çağırmamıştır, onunla görüşmek istememiştir.
- Serra'nın, müvekkilin arkadaşlarının evlerinde kalma isteğini geri çevirmiştir.
- Serra'nın görüşme taleplerini geçiştirdiği gibi Serra ile görüşmeleri de geçiştirmiştir.
- Yıllar sonra yeniden bağlantı kuran Serra'yı yine görmezden gelmiştir.
- Bağlantı ve görüşme taleplerini yine geçiştirmiştir.
Şayet müvekkil istese, böylesine ısrarlı görüşme taleplerini geri çevirmez ve 2017 sonrasında da Serra ile görüşebilirdi. Ancak müvekkil bunu dahi yapmamıştır.
Çünkü MÜVEKKİLİN SERRA İLE GÖRÜŞME GİBİ BİR TALEBİ VE İSTEĞİ HİÇBİR ZAMAN YOKTUR; OLMAMIŞTIR. Hiçbir zaman onunla bağlantı kurmak isteyen müvekkilin kendisi değildir. Müvekkil, başından itibaren bu konuya HİÇ ÖNEM VERMEMEKTEDİR. Serra'nın hırslanmasına ve intikam hisleriyle dolmasına neden olan bu ÖNEM VERMEME durumu, müvekkilin tüm aşamalarda verdiği cevaplardan ve tavırlarından anlaşılmaktadır.
Serra'nın bu davada, husumetli müştekilerin manipülasyonuyla, kendisini "gözde", "talep edilen kişi", "vazgeçilemeyen genç kız" olarak lanse etmesinin temelinde aslında müvekkilin başından itibaren devam eden bu ilgisizliği yatmaktadır. Bu ilgisizliğe tahammülü olmayan Serra, sorunlu kişilik yapısının etkisiyle, kendisini önemli göstererek büyük bir iftiranın altına imzasını atmıştır.
Mevcut deliller çok açıktır. Açıklamalarımız bir yorum değil, emniyetin de tespit ettiği yazışma delillerinden ortaya çıkan somut sonuçtur. BAM 1. CD'nin, Serra ile ilgili ceza kararını, söz konusu yazışmalara dayanarak bozmuş olduğunu burada tekrar hatırlatmak gerekir. Tüm bu deliller dikkate alınarak müvekkil hakkında bozma kararı verilmesini talep eder, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar müdafi,
Avukat Mert Zorlu