Adnan Oktar ve arkadaşları, 1999 yılında Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü eski müdürü Adil Serdar Saçan tarafından işkenceye uğratılarak, asılsız iddialara imza atmaya zorlanmışlardır. İşkence görenlerin savcılığa şikayetleri üzerine, Adil Serdar Saçan hakkında soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma ve dava süresince, işkenceye uğrayan kişiler Çapa Tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümü dahil birçok kurumdan adli tıp raporu alarak uğradıkları işkenceyi belgelemişlerdir. Sayın Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bu raporlara imza atan heyetteki hekimlerden biridir.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına uygulanan işkenceye dair raporları güya geçersiz göstermeye, Adil Serdar Saçan’ı aklamaya ve farklı sebeplerle Prof. Fincancı’yı karalamaya çalışan bazı çevreler, hiç tutmayacak bir iftirayı dillendirmektedirler. Çünkü;
- Adil Serdar Saçan’ın işkenceci olduğu bilinen ve belgeli bir gerçektir
- Dr. Fincancı, Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarındandır, çok saygın bir hekim ve insan hakları savunucusudur
- Müvekkilin arkadaşları hakkında verilen işkence raporlarında sadece Prof. Fincancı’nın değil, daha birçok branştan hekimin imzası vardır, bunlar kurul raporlarıdır
1. Adil Serdar Saçan döneminde sadece müvekkil ve arkadaşlarına değil, birçok kişiye işkence yapılmıştır:
90’lı yıllarda, emniyette işkenceci polislerin olduğu, Adil Serdar Saçan’ın bu kişilerin başında geldiği, emniyet binasından düşerek ölen kişilerin olduğu bilinen bir gerçektir. Google’da işkence, 1990’lar veya Adil Serdar Saçan yazarak arama yaptırmak bile bu bilinen gerçeğin delillerini gösterecektir.
Bunun yanısıra AKP’li milletvekilleri o dönemde Adil Serdar Saçan tarafından işkence gördüklerini anlatarak kendisinden davacı olmuşlardır.
Bu kişilerin arasında Esenyurt eski belediye başkanı Sn. Necmi Kadıoğlu, Gebze eski belediye başkanı merhum Ahmet Penbegüllü, halen Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde Hukuk Müşaviri görevinde bulunan Av. Necmi Özen, AK Parti 22 ve 23. Dönem Milletvekili Sn. Avni Doğan gibi birçok isim bulunmaktadır.
Müvekkilin arkadaşlarına Adil Serdar Saçan talimatıyla uygulanan işkenceler:
Gözaltı sırasında; elektrik verme, uyutmama, zorlu fiziksel hareketler ile yorma, ıslatma, soğukta bırakma, çöp döktürme ve tuvalet temizlettirme, saç çekme, göz bağlama, hakaret ve tehdit, soyma gibi harici fiziksel iz bırakmayan işkence yöntemlerini ağırlıklı olarak kullanmışlardır. Literatürde temiz işkence olarak adlandırılan ve geride kanıt bırakmayan işkence teknikleri kullanılmıştır.
Bazı kişiler işkence odasına götürülmüş, burada testis sıkma, elektrik verme, dayak, gibi işkencelere maruz kalmışlardır.
Bu fiziksel ve psikolojik işkencelerle iradeleri yok edilerek, avukatları yok iken önlerine konan düzmece emniyet ifadelerini imzalatarak kendilerini suçlamak zorunda bırakılmışlardır.
Hatta o dönem müvekkilin arkadaş grubunda olan Barış Terkoğlu’nun kuzeni Ferhat Terkoğlu da bu işkencelere maruz kalanlar arasındadır. Barış Terkoğlu’nun babası Sn. Zeki Terkoğlu, yeğeni olan Ferhat Terkoğlu için o dönemde Adalet Bakanı olan Hikmet Sami Türk'e yapılan işkencelerle ilgili şunları yazmıştır:
"...Organize Suçlar Şubesi polis memurları yeğenimi alarak emniyete götürdüler. Burada bir hafta boyunca tuttular. Ancak orada yaşadıkları kelimelere sığmayacak kadar acı olaylar. Gözaltı sırasında işkence gören arkadaşlarının birçoğu gece yarısı ölüm korkusu ile polisler tarafından hastanelere götürülmüş."
2. İşkence raporları, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın kişisel raporları değildir;İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇAPA TIP FAKÜLTESİ’NİN KURUMSAL RAPORLARIDIR.
Müvekkilin işkence gören arkadaşları, avukatlarının yönlendirmesiyle, işkenceyi belgelendirmek üzere İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ne başvurmuşlardır; görevlendirmeyi ise üniversite yapmıştır.
Raporlarda Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın imzası yanında, muayene süreçlerine dahil olan diğer akademisyen adli tıp uzmanlarının da imzaları vardır. Yani bu raporlar aynı zamanda ÇOK İMZALI KURUL RAPORLARIDIR.
Raporların tıbbi dayanağını, Çapa Tıp Fakültesi’nin diğer polikliniklerinin muayene ve teşhis raporları oluşturmaktadır. Dolayısıyla, işkence bulguları tek bir poliklinik tarafından değil, pek çok farklı poliklinik tarafından da tespit edilmiştir. Bu nedenle söz konusu işkence raporları, farklı farklı birimlerin, farklı farklı uzmanların muayene ve analizleriyle tespit edilen işkence bulgularını yansıtmaktadır.
Çapa Tıp Fakültesi’nin bu işkence raporları, ADLİ TIP KURUMU TARAFINDAN DA KABUL VE TEYİT EDİLMİŞTİR. ADLİ TIP KURUMU 4. İHTİSAS KURULU, RAPORDA BELİRTİLEN TÜM MUAYENELERİ TEKRARLAMIŞ VE FAKÜLTE RAPORLARINDAKİ BULGULARI AYNEN TEYİT ETMİŞTİR.
Çapa Tıp Fakültesi’nin işkence raporları, aynı zamanda CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ADLİ TIP ENSTİTÜSÜ’NÜN ADLİ TIP HOCALARINCA DA TEYİT EDİLMİŞTİR.
Tüm bu raporların dava dosyasına girmesini müteakiben işkence davasına bakan mahkeme, işkence bulgusu bulunan Halil Hilmi Müftüoğlu’nu ADLİ TIP KURUMU 4. İHTİSAS KURULU’NA sevk etmiştir.KURUL, AYNI MUAYENELERİN HEPSİNİ TEK TEK YİNELEMİŞ VE TÜM BULGULARI TEYİT ETMİŞTİR.
Adli Tıp Kurumu Kanunu’na göre, üniversite raporları hukuki anlamda Adli Tıp Kurumu raporlarına eşdeğerdir. Yani aralarında Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın da bulunduğu adli tıp akademisyenlerinin imzalarını taşıyan Çapa Tıp Fakültesi’nin hazırladığı işkence raporlarının, Adli Tıp Kurumu’nun raporlarından hukuki delil gücü anlamında herhangi bir farkları yoktur.
Sonuç olarak bu işkence raporları, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya ait değildir. Bu raporlar, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ne aittir. Bunlar, şahsi raporlar değil, kurumsal üniversite raporlarıdır.
3. Adil Serdar Saçan ve diğer işkenceci polislerin işkence yaptıkları AİHM tarafından teyit edilmiştir:
İşkence davasının görülmekte olduğu mahkemeye tüm adli tıp raporları sunulmuş ve bu raporlar neticesinde işkence davasında SAVCI, İLGİLİ TÜM POLİSLERİN İŞKENCE SUÇUNDAN CEZALANDIRILMALARINI istemiştir. Heyetteki 3 yargıçtan biri “İŞKENCE VAR” demiş, ikisi “FENA MUAMELE VAR” demiştir.
- Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bu kararı bozmuş ve (aynı kişiler için farklı şikayetler üzerine açılmış farklı davalar olduğundan) tüm işkence davalarının birlikte görülmesini istemiştir. Davalar İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde birleşmiş (2013/260 Esas) fakat bu aşamada zamanaşımı gerçekleştiği için düşmüştür.
- Bu süreçte işkence mağduru Halil Hilmi Müftüoğlu, AİHM’ne başvurmuştur. 02.2017 tarihinde AİHM 2. Dairesi Halil Hilmi Müftüoğlu’nun, AİHS'in 3. Maddesiyle korunan "İŞKENCE YASAĞI HAKKI"NIN İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VEREREK HALİL HİLMİ MÜFTÜOĞLU LEHİNE 5000 EURO TAZMİNATA HÜKMETMİŞ, ADALET BAKANLIĞI DA BU TAZMİNATI ÖDEMİŞTİR.
Yani ülkemizde, zamanaşımı yoluyla bir nevi görmezden gelinmeye çalışılan söz konusu işkenceler, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ TARAFINDAN TEYİT EDİLMİŞTİR.
Adil Serdar Saçan'ın mesleğinden olmasının sebebi, bir İŞKENCECİ olmasıdır. Bu yöntemi sadece müvekkile değil, husumetli olduğu tüm cenahlara uygulamıştır.
Yolu, 1998-2003 döneminde İstanbul Organize Suçlar Mücadele Şubesi’ne düşmüş olup da Adil Serdar Saçan ve Ahmet İhtiyaroğlu'nun işkenceleri ile tanışmamış olan neredeyse hiç kimse yoktur.
İŞKENCE BİR İNSANLIK SUÇUDUR. SIRF HUSUMET VEYA İDEOLOJİK KARŞITLIK SEBEBİYLE İŞKENCEDEN MEDET UMMAK, İŞKENCE ALTINDA ALINAN İFADELERLE BİR CAMİAYA SALDIRMAK, İŞKENCECİLERİ KORUMAK, İŞKENCEYİ BELGELEYEN BİLİM İNSANLARINA PERVASIZCA İFTİRA ATMAK, SONRA DA ADALETTEN, HAKTAN VE HUKUKTAN BAHSETMEK BAŞLI BAŞINA BİR UTANÇ KAYNAĞIDIR.
Müvekkil Adnan Oktar, ülkemizde kötü muamelenin, hukuksuzluğun, haksızlıkların ortadan kalkması, adaletin daima tecelli etmesi için, yargı paketlerinden önce, herkesin adaleti, hukuku ve hakkı sadece kendisi ve kendisi gibi düşünenler için değil HERKES için istemek gerektiğinin önemini ve aşağıdaki Kur’an ayetindeki hatırlatmaktadır:
Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)