Sayın Cumhurbaşkanımız,

Dilara Aktunç, kumpas çetesinin elebaşı ve finansörü Fırat Develioğlu’nun kızıdır. 1990 doğumlu olan ve şu anda 34 yaşında, evli ve çocuklu olan Dilara Aktunç, güya 1997-2007 yılları arasında sözlü taciz ve basit istismara maruz kaldığı yönünde müvekkile iftira yöneltmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, 15.03.2022 tarihli bozma ilamında, iddia edilen eylemin 2014 öncesi olması nedeniyle öncelikle burada lehe kanun belirlemesi yapılması gerektiğini söyleyerek HÜKMÜ BOZMUŞTUR.

Bozma İlamının 118. sayfasında bu konuda “mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulu veya Yüksek Öğretim Kurumlarından veya hastanelerden RAPOR ALINDIKTAN SONRA (...) lehe kanunun belirlenmesi” gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Ancak Yerel Mahkeme, BAM 1.CD'nin işaret ettiği bu son derece önemli eksikliği GİDERMEMİŞTİR. Hükümleri bozan ilk heyetin alelacele dağıtılmasının ardından doğal hakim ilkesine aykırı şekilde özel dizayn edilen BAM 1. Ceza Dairesi de 12.04.2023 tarihli ilamında buna sessiz kalmıştır.

Dilara Aktunç hakkında kurulmuş olan hüküm, Dilara'nın ifade ve tavırlarındaki çelişkilere, aleyhindeki sayısız delile, tanık beyanlarına, husumetli baba tarafından yönlendirmiş olduğunun açık olmasına rağmen ve Dilara hakkında ATK incelemesi yapılmaksızın konulmuş, BAŞTAN KARARLAŞTIRILMIŞ bir hükümdür. Kumpas dosyasında küçük kız çocuğuna yönelik istismar iddiasının etkili olacağı düşünüldüğünden, Serra MohammadValipour ve Dilara Aktunç, özel seçilmiş piyonlar olarak bu davada kullanılmışlardır.


DİLARA AKTUNÇ'UN MÜVEKKİL VE CAMİA İLE TANIŞMA SÜRECİ VE SONRASI

Dilara Aktunç, Zeynep Yalçın ve Fırat Develioğlu'nun ortak çocukları olarak 1990 yılında dünyaya gelmiştir. Zeynep Yalçın müvekkilin yıllardan beri yanında olan ve şu anda da huzurdaki dava kapsamında yargılanan arkadaşlarından biridir. Fırat Develioğlu ise, uzun yıllar müvekkilin yanında yer almasının ardından 2000 yılında ayrılmış ve bu aşamadan sonra müvekkile OLDUKÇA HUSUMETLİ HALE GELMİŞ ve çeşitli yollarla, gizli tanıklık yaparak kendisiyle mücadele etmeye başlamıştır. Fırat Develioğlu'nun gizli tanıklık yapmış olduğu dava müvekkilin lehine sonuçlanmıştır.

Müvekkil Adnan Oktar, Dilara Aktunç’u, sevdiği bir arkadaşı olan Zeynep Yalçın’ın kızı olarak tanımış̧, çocukla, annesi yanlarındayken yaptığı birkaç görüşmede kendisine şefkat ve sevecenlikle yaklaşmış, çocuğun birtakım fiziki komplekslerinden kaynaklanan kusurlarını görmezden gelerek ona merhamet duymuş, oldukça kısa süren görüşmeleri esnasında da bir aile büyüğünün bir çocuğa gösterdiği olağan şefkat dışında kendisiyle herhangi bir iletişim veya bağlantı kurmamıştır. Bu durum, anne Zeynep Yalçın'ın beyanlarıyla da ortamda bulunan diğer kişilerin beyanlarıyla da sabittir.

2018 yılına gelindiğinde, yani bu görüşmelerden tam 21 yıl geçmişken, Dilara Aktunç bir anda huzurdaki dosya hakkındaki "GİZLİ SORUŞTURMA" kapsamında müvekkilden istismar suçlamasıyla şikayetçi olmuştur. Dilara Aktunç'un 21 yıl bekledikten sonra, devşirilip şikayetçi hale getirilen bir grup müşteki ile aynı tarihlerde şikayetçi olması, bu kumpas davasının kurgulayıcılarından biri olan husumetli müşteki baba Fırat Develioğlu'nun yönlendirmesi ile mümkün olmuştur. Aksi takdirde kimsenin bilmediği böyle bir soruşturmadan Dilara Aktunç'un önceden haberinin olması mümkün değildir.

Dilara Aktunç'un emniyet ve mahkeme huzurundaki sayısız çelişkiler içeren beyanları, 21 yıl boyunca hiçbir ŞİKAYETTE BULUNMAMIŞ olması, babasının KUMPASIN MİMARLARINDAN olması, müştekinin yalan söylediğine dair TANIK BEYANLARI, ATK sevkinin mahkemece GERÇEKLEŞTİRİLMEMİŞ olması ve en önemlisi, baba Fırat Develioğlu'nun, yargılamanın hiçbir aşamasında, geçmişte müvekkil aleyhine tanıklık ettiği davalarda ve hali hazırda katıldığı televizyon programlarında, KIZINA YÖNELİK İSTİSMAR İDDİASINDAN TEK KELİME DAHİ BEHSETMEMİŞ/BAHSETMİYOR olması, Dilara Aktunç'un iftirada bulunduğunun, husumet adına bunları yaptığının kanıtıdır.

Dilara Aktunç'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair delillerimiz, sonraki dilekçelerimizde ayrıntılarıyla takdirinize sunulmaktadır. Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.

Küçük Yaş Mağdur Yalanı Dilara Aktunç -2-


Sayın Cumhurbaşkanımız,

Adnan Oktar davasının sözde "küçük yaş" mağdurlarından Dilara Aktunç, şu anda 35 yaşında, evli ve çocukludur. Müvekkil Adnan Oktar'a yönelik isnatlarla davada müşteki olmuş, 1997-2007 yılları arasında birden fazla kere sözde cinsel istismara uğradığını iddia etmiştir. 21 yıl boyunca susmuş ve normal bir hayat sürmüş; ev, aile kurmuş, ardından 2018 yılında aniden bu akıl almaz şikayetle ortaya çıkmıştır.

Bunun sebebini anlamak zor değildir.

Dilara Aktunç'un babası, davanın husumetli müştekisi, kumpasın kurugulayıcısı Fırat Develioğlu’dur. Fırat Develioğlu, geçmişte 12 yıl boyunca müvekkil ve arkadaşlarının oluşturduğu camiada bulunmuş, ardından ayrılmıştır. Eski eşi Zeynep Yalçın’ın müvekkile ve camiaya olan yakınlığı ve sevgisini ve ayrıca kendisinden boşanmasını bir türlü sindirememiştir. Kişisel egosu, hırsları ve husumeti yüzünden kendi kızını bile telkinleriyle bu davanın bir parçası haline getirmekten çekinmemiştir.

Fırat Develioğlu'nun camiadan ayrıldığı yıl 2000 yılıdır. Kendi beyanına göre o tarihe kadar sözde örgütün 2. adamı konumundadır. Dolayısıyla, böylesine nüfuzlu olmanın bir getirisi olarak, sözde örgüt içerisinde tabir yerindeyse uçan kuştan bile haberi vardır. Bunu mahkemede kendisi ifade etmektedir.

Son dönemlerde katıldığı yayınlarda da 2. adam olduğu ifadesini yenilemiş, ayrıldığı dönemde istese pek çok kişiyi peşinden sürükleyecek güçte olduğunu ifade etmiştir.[1]

Fırat Develioğlu'nun kızı Dilara Aktunç'un sözde istismara uğradığını iddia ettiği tarihler, Fırat Develioğlu'nun camia içinde bulunduğu tarihler ve sonrasıdır. Fırat Develioğlu bu camiadan ayrılıp gitmiş, fakat kızı görüşmeye devam etmiştir. Şayet ortada iddia edildiği gibi cinsel saldırıların yaşandığı bir örgüt olsa, o örgüt içindeki HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN bir babanın, kızını böyle bir ortam içerisinde bırakıp gitmesi asla olabilecek bir durum değildir. Açıktır ki, Fırat Develioğlu, ayrılırken, kızının yaşamakta olduğu ortamda güven içinde olduğunu çok iyi bilmektedir.

Bütün bunları teyit eden EN ÖNEMLİ HUSUS şudur:

Fırat Develioğlu, 21 yıllık sürenin HİÇBİR AŞAMASINDA ve hatta şu an devam eden yargılama sürecinin HİÇBİR AŞAMASINDA kızına yönelik sözde istismardan TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞTİR.

Çocuğu defalarca istismara uğrayan bir baba, KIZININ BAŞINA GELEN BU FELAKET NEDENİYLE DEHŞETİ YAŞAR.

UYUYAMAZ, NORMAL YAŞAYAMAZ, HAYATINA DEVAM EDEMEZ, TEK KONUSU TEK DERDİ BU KONU HALİNE GELİR.

YARGI ÖNÜNDE HAKKINI ARAR, AKLA GELEBİLECEK HER YERE ULAŞIP ŞİKAYETÇİ OLUR, DEFALARCA YAŞANMIŞ BÖYLE BİR FELAKETİN HER DETAYINI YETKİLİ KURUMLARA İLETİR.

YAKINIR, BAĞIRIR, BU KONUYA DİKKAT ÇEKEBİLMEK İÇİN KENDİNİ YERDEN YERE ATAR.

ÖFKE, KİN, ÜZÜNTÜ VE ÇARESİZLİK HİSLERİ İÇİNDE GEREK ADLİ KURUMLAR GEREKSE İSTİSMAR MAĞDURLARININ SESLERİNİ DUYURAN DERNEKLER YOLUYLA BU KONUYA ÇARE ARAMAYA ÇALIŞIR.

Böyle bir konu, BİR BABANIN HAYAT BOYU NEREDEYSE TEK KONUSU haline gelir.

Ancak baba Fırat Develioğlu'nda, BU İNSANİ VE VİCDANİ TEPKİLERDEN ESER OLMAMASI BİR YANA, çocuğunun defalarca istismara uğraması, bu şahsın GÜNDEMİNDE DAHİ YOKTUR.

DELİL 1

FIRAT DEVELİOĞLU, MEDYAYA YAPTIĞI AÇIKLAMALARDA KIZININ İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME ETMEMEKTEDİR:

Fırat Develioğlu'nun özellikle son dönemlerde televizyona çıkıp Adnan Oktar davası ve müvekkil hakkında suç teşkil eden konuşmalar yaptığı yayınlara baktığımızda, çocuğunun sözde istismarıyla yakından uzaktan alakası olmayan bir baba profili görmekteyiz. İstismar mağduru bir kız çocuğunun babası olmanın getirdiği ağır depresif ruh halinden en ufak bir emare OLMAMASI bir yana, Fırat Develioğlu bu yayınlarda, ÇOCUĞUNUN İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME DAHİ ETMEMEKTEDİR.

Bunun yerine Fırat Develioğlu bu yayınlarda tamamen kendi egosu, parası, kin ve husumetinden bahsetmektedir:

18.02.2024 tarihli Emrullah Erdinç'in sunduğu YouTube kanalındaki yayını;

  • Adnan Oktar'ın pahalı kıyafetler giydiğinden,
  • Versace gömlek giyip, altın kemer taktığından,
  • Adnan Oktar'ın nüfuzundan, etkilerinden,
  • Kendisinin 2000 yılında ayrılıp başka ülkeye gittiğinden,

11.02.2024 tarihli Özlem Gürses'in sunduğu YouTube kanalındaki yayını;

  • Hangi okullarda okuduğundan,
  • Yıllar önce güya Bağdat Caddesi'nin popüler genci olduğundan,
  • Adnan Oktar ile nasıl tanıştığından,
  • Adnan Oktar'ın öğrencilik yıllarında çevresini nasıl etkilediğinden,
  • Yurt dışındaki çalışma hayatından,
  • Kediciklerden,
  • Acun Ilıcalı'dan,
  • Çocuklarıyla zaten kendi isteğiyle yıllardır görüşmemiş olan ama Fırat Develioğlu tarafından "mağdur baba" görünümünde kullanılan Elvan Koçak'tan,
  • Arkadaş grubundaki kişilerinin okullarının ne kadar iyi olduğundan,
  • Adnan Oktar kumpas davası için kendisinin paralar harcadığından,

13.02.2024 tarihli Seçil Özer'in sunduğu KRT kanalındaki yayında;

  • Adnan Oktar'ın basındaki fotoğraflarından,
  • Adnan Oktar'ın para kaynaklarından ve zengin olmasından,
  • Adnan Oktar'ın avukat kadınlarla görüşmesinden,
  • Mehdilikten,
  • Nasıl zengin olduğundan,

Bahsetmiş, fakat KIZININ İSTİSMARINDAN TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞTİR.

Fırat Develioğlu, 2018 yılında,camiaya yönelik gerçekleşen OPERASYONDAN SADECE 5 GÜN SONRA Teke Tek programına çıkmış ve davanın müştekisi olmasına ve programın konusu henüz yapılmış olan polis operasyonu olmasına rağmen BU PROGRAMDA DA KENDİ KIZINA İSTİSMAR KONUSU HAKKINDA TEK KELİME ETMEMİŞTİR. Üstelik Fatih Altaylı, Fırat Develioğlu'na kızı ile ilgili de sorular da sormuştur:[2]

Fırat Develioğlu: Kardeşim bu davanın sanıklarından biri, yargılanıyor. KIZIMIN ANNESİ bundan yargılanıyor. Dolayısıyla o sebepten de biraz ilgilendiğim kadarıyla…

Fatih Altaylı: Siz ayrıldıktan sonra eşiniz orada kaldı değil mi?

Fırat Develioğlu: Eşim, evet orada kaldı.

Fatih Altaylı: Ve hep orada kaldı. Eşiniz Türkiye'de önemli bir siyasetçinin de, ilçe belediye başkanının da kızıydı. Üstelik de sosyal demokrat bir ailenin kızıydı. Buna rağmen orada kalmayı tercih etti.

Fırat Develioğlu: 1990 yılında biz onunla boşanmıştık zaten kısa bir evliliğimiz oldu. 1991 yılında falan boşanmıştık. Ben ayrıldıktan sonra o orada kalmayı tercih etti. Zaten aramızda bir nikah bağı da yoktu.

Fatih Altaylı: ÇOCUĞUNUZ?

Fırat Develioğlu: ÇOCUĞUM, O BENİMLE.

Fatih Altaylı: SİZİNLE. O KURTULDU EN AZINDAN.

Fırat Develioğlu: EVET.

Yapılan operasyonun hemen sonrasında kendisine söz hakkı verilmişken, üstelik kızı ile ilgili sorular da sorulmuşken Fırat Develioğlu'nun kızına yönelik istismardan TEK KELİME ETMEMESİ dikkat çekicidir. Fırat Develioğlu, hiçbir aşamada bu konunun bahsini etmemektedir;

ÇÜNKÜ, DİLARA AKTUNÇ İSTİSMARA UĞRAMAMIŞTIR.

FIRAT DEVELİOĞLU DA, KIZI DİLARA AKTUNÇ DA YALAN SÖYLEMEKTEDİRLER.


DELİL 2

FIRAT DEVELİOĞLU, EMNİYET İFADESİNDE KIZININ İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME ETMEMİŞTİR:

Fırat Develioğlu, 17.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde de bu sözde istismardan TEK KELİME DAHİ BAHSETMEMİŞTİR.Kızı gerçekten istismara uğramış hiçbir babanın, emniyet birimlerine yaptığı şikayette, şirketlerinden veya harcadığı paralardan önce DİLE GETİRMESİ GEREKEN EN ÖNEMLİ KONU BUDUR. Ancak bu konu Fırat Develioğlu’nun aklına dahi gelmemiştir. Çünkü husumetli baba ve husumetli kızı, açıkça yalan söylemektedirler.

 

DELİL 3

FIRAT DEVELİOĞLU, MAHKEME İFADESİNDE KIZININ İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME ETMEMİŞTİR:

Kızına yönelik istismar iddialarından emniyet ifadesinde hiç bahsetmeyen husumetli Fırat Develioğlu, mahkemede ise sadece “işte bunun belli tacizleri var yani kendine göre” diyerek geçiştirme bir beyanda bulunmuş, yine KENDİ KIZIYLA İLGİLİ TEK KELİME ETMEMİŞTİR.

Fırat Develioğlu’nun 05.08.2022 tarihli mahkeme ifadesinden:

MÜŞTEKİ FIRAT DEVELİOĞLU CEVABEN: "Yani kızımın örgütle hiç ilgisi... Yani şöyle 2000'de gittim, 2005'te geldim, işte o meşhur, yani 2000'de gönderildim, 2005'te döndüğümde hani Fırat Amca demesi var bana 5 sene aradan sonra, 11 yaşında bıraktık, 16 yaşında gördük falan, o sürede yine Kazakistan'da çalışıyorum tabi, ekmeğimi, yurt dışında çalışan mühendisim, yöneticiyim o tarihte, ülkemize döviz gönderiyoruz, aynı şekilde kızım, gidiyorum orada çalışıyorum, pazar günü, kızım annemle kalıyor, her pazar falan veya iki pazarda üç pazarda bir kızımı annem alıp Adnan'a götürüyor. O da işte bunun belli tacizleri var yani kendine göre…"

Kızının cinsel istismara uğradığını iddia eden bir babanın konu hakkında mahkeme huzurunda böylesine lakayt ifade verebilmesi şok edici bir durumdur. Normal şartlarda kızı istismara uğramış bir baba için bu konu, onun en başlıca konusu olmalıdır. Böyle bir baba, normal şartlarda bu konudan bahsederken BAYGINLIK VEYA SİNİR KRİZLERİ GEÇİRİR;DEHŞET VE ŞOK İÇİNDE OLUR. Yaşadığı psikolojik yıkım hemen her tavrında her konuşmasında anlaşılır. Bir savcının veya hakimin karşısına geçtiğinde de ilk ve tek anlattığı konu bu olacaktır.

Ancak Fırat Develioğlu'nun üzerinde, kızı küçük yaşta cinsel istismara uğramış bir babanın SAMİMİ RUH HALİNDEN, ACISINDAN, FERYAT VE TEPKİSİNDEN ESER YOKTUR. Konu kendisini hiç ilgilendirmiyormuş gibi MÜVEKKİLİN DIŞ GÖRÜNÜŞÜNDEN, KENDİ TİCARİ MESELELERİNDEN, ŞAHSİ ÖFKELERİNDEN, NE KADAR PARA HARCADIĞINDAN bahsetmektedir. Kızı üzerine kurguladığı asıl yalanı unutmuştur. Zaten böyle bir konu ANCAK YALANSA UNUTULABİLİR.

Fırat Develioğlu, 05.08.2022 tarihli mahkeme ifadesinde "şikayetçiyim" derken, şikayet konusunun, kızı veya istismar değil, kaybettiği firmasıyla ilgili olduğunu söylemiştir:

MAHKEME BAŞKANI: Peki, şikayetin var mı?

MÜŞTEKİ FIRAT DEVELİOĞLU BEYANINDA: Şikayetim var tabi.

MAHKEME BAŞKANI: Şikayetçisin.

MÜŞTEKİ FIRAT DEVELİOĞLU BEYANINDA: ŞİKAYETİM, ÇÖKÜLEN FİRMAMI GERİ İSTİYORUM.

DİLARA AKTUNÇ'UN İFADELERİNDEKİ LAKAYTLIĞI, BABA FIRAT DEVELİOĞLU'NUN BU KONUYU GÜNDEMİNE DAHİ ALMAMIŞ OLMASI, KONUNUN BABA-KIZ TARAFINDAN KURGULANMIŞ DEHŞET VERİCİ BİR YALAN OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR. Zaten Fırat Develioğlu'nun kızına yönelik bir istismardan 21 yıl boyunca hiçbir şekilde şikayetçi OLMAMIŞ olması, hatta iddia edilen istismarın gerçekleştiği tarihlerde zaten bu camianın içinde olması, iftirayı her bakımdan ele veren unsurlardır.

 

DELİL 4

FIRAT DEVELİOĞLU, 2007 ÜSKÜDAR DAVASINDA KIZININ İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TEK KELİME ETMEMİŞTİR:

Fırat Develioğlu, 2007 yılında görülen ve "Üsküdar Davası" olarak bilinen dava sırasında 25.06.2007 tarihinde "gizli tanık" sıfatıyla müvekkil aleyhinde ifade vermiş, fakat orada dakendi kızına istismar gibi olağanüstü derecede önemli bir konudan YİNE HİÇ BAHSETMEMİŞTİR. Savcı Fikret Seçen’in yine bir kumpas dosyası olan iddianamesindeki konu da cinsel iddialar olduğu halde, Fırat Develioğlu'nun ifadesinde, kendi öz kızının sözde istismarından tek kelime bahis YOKTUR. Fırat Develioğlu İSİM VERMEDEN BİLE herhangi bir istismardan bahsetmemiştir.

Eğer gerçekten Dilara Aktunç’un ve babasının iddia ettikleri gibi bir cinsel istismar hadisesi 1997-2007 yılları arasında yaşanmış olsaydı, buna dair detayların Fırat Develioğlu’nun 25.06.2007 tarihli ifadesinde yer alması gerekirdi. Keza iddia edilen olay o tarihlerde çok daha yeni ve sıcak olmalıydı. Üstelik Fırat Develioğlu, ifadesini gizli tanık olarak vermişti; yani çekineceği de hiçbir şey yoktu. Ancak böyle bir bahis hiç geçmemiştir.

Fırat Develioğlu, Adnan Oktar davası kapsamında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği 05.08.2022 tarihli ifadesinde, 2007 yılında müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş grubu hakkındaki bir soruşturmada gizli tanık olduğunu beyan etmiş ve o tarihteki ifadesinden bahsederken yine kızının istismara uğradığına dair tek kelime beyanda BULUNMAMIŞTIR.

Fırat Develioğlu’nun 05.08.2022 tarihli mahkeme ifadesinden:

MÜŞTEKİ FIRAT DEVELİOĞLU BEYANINDA: …2007 yılında, 2007 yılına geldik, yine işte gizli tanıklarla falan bir sürü işte buna şey açıldı, ondan sonra ama yine tahkikat savcısı, benim ifademi aldı adam, gizli tanık olarak mı, bir şey tanık olarak mı, Fikret Seçen, kapattı adam dosyayı, zaten Organize Şube de aldı, o da Mutlu Ekizoğlu, o da oranın şeysi…

Önemle belirtmek gerekir ki, burada ismi geçen Fikret Seçen, FETÖ üyeliği kapsamında hala aranmakta olan firari savcı,Mutlu Ekizoğlu ise "yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkasına çıkar sağlamak amacıyla veya kin ve dostluk nedeniyle kötüye kullanmak" suçlamalarıyla meslekten ihraç edilen İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde eski İl Emniyet müdürüdür. Bu kişilerin, FIRAT DEVELİOĞLU'NUN, O YILLARDA İŞ BİRLİĞİ YAPTIĞI KİŞİLER OLDUĞU dikkate alındığında, Fırat Develioğlu'nun müvekkile karşı bir kısım karanlık isimlerle kumpas davaları yürütme konusunda delil sayılabilecek bir geçmişi olduğu ortadadır.

2007 yılındaki söz konusu dava, müvekkil ve arkadaşlarının lehine sonuçlanmıştır.

Konumuza dönecek olursak, Fırat Develioğlu, bundan 16 yıl önceki davada verdiği GİZLİ TANIK BEYANINDA DAHİ KIZININ GÜYA İSTİSMARA UĞRADIĞINDAN HİÇ BAHSETMEMİŞTİR. O tarihlerde şikayet konusu yine müvekkildir. Şayet iddialar gerçek olsa, Fırat Develioğlu'nun müvekkil hakkında ilk söylemesi gereken şey, kendi kızına yönelik istismar eylemi olmalıdır. Ancak bu konuda TEK BİR KELİME DAHİ ETMEMİŞTİRÇünkü istismar iddiası, 2018 yılında baba-kız tarafından üretilmiş ahlaksızca bir YALANDIR.

 

DELİL 5

FIRAT DEVELİOĞLU'NUN ANNESİ VE KARDEŞİ, MAHKEME BEYANLARINDA DİLARA'NIN MARUZ KALDIĞI SÖZDE İSTİSMARDAN BAHSETMEMİŞLERDİR

Fırat Develioğlu'nun annesi, Dilara'nın yıllarca yanında yaşadığı babaannesi Ayla Develioğlu da mahkemeye bir video kaydı göndermiş, ancak o da TORUNUNUN MARUZ KALDIĞI İSTİSMARDAN TEK KELİME BAHSETMEMİŞTİR.[3]

Fırat Develioğlu'nun kardeşi etkin pişman MehmetMurat Develioğlu'nun da etkin pişman ifadesinin hiçbir yerinde herhangi bir istismardan bahis yokturBİR AİLENİN ANA KONUSU OLMASI GEREKEN BÖYLESİNE BİR İSTİSMAR DURUMU, -Kİ BU AYNI ZAMANDA DAVADAKİ SUÇLAMANIN DA ANA KONUSUDUR- BABA BAŞTA OLMAK ÜZERE, AİLENİN HİÇBİR FERDİNİN GÜNDEMİNDE OLMAMIŞTIR. Belli ki bu iddia, şüpheye yer bırakmayacak derecede açık bir YALANDIR.

35 yıl boyunca camianın içinde bulunan Mehmet Murat Develioğlu, el yazılı olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 22.11.2018 tarihinde avukatları aracılığıyla sunduğu 24 SAYFALIK etkin pişmanlık ifadesinde yeğeni Dilara Aktunç’un cinsel istismara uğradığıyla ilgili tek bir kelime dahi kullanmamıştır. Sadece “Zeynep Yalçın, yeğenim Dilara Aktunç’un annesidir” demekle yetinmiştir.

Mehmet Murat Develioğlu’nun ilk etkin pişmanlık ifadesinden:

"…Zeynep Yalçın eskiden abimle evliydi. Kendisi akrabalık bağı olarak çok yakındır bana, yengemdir. Yeğenim Dilara Aktunç'un annesidir…"


Bu ifadesinden sonra 28.11.2018 tarihinde emniyette verdiği 45 SAYFALIK etkin pişmanlık sorgusunda da Mehmet Murat Develioğlu, yine yeğeninin herhangi bir şekilde istismara uğradığıyla ilgili bir beyanda bulunmamıştır.

Mehmet Murat Develioğlu 11.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda verdiği 37 SAYFALIK ifadesinde ise tek bir cümlede “küçük yaşta gelen çocuklardan bahsedeyim” demiş ancak bu cümlenin devamında da yeğeni Dilara Aktunç’un cinsel istismara uğradığına dair bir beyanda BULUNMAMIŞTIR.

 

DELİL 6

DEDE İHSAN YALÇIN, FIRAT DEVELİOĞLU'NUN, İSTİSMARDAN HİÇ BAHSETMEMESİ KONUSUNDA MAHKEMEYE BEYAN SUNMUŞTUR

Emniyetten sorumlu Vali Yardımcılığı yapmış, Sarıyer Belediye Başkanlığı da dahil önemli görevlerde hizmet vermiş bir mülki amir olan Dilara Aktunç'un dedesi Mehmet İhsan Yalçın da mahkemeye sunduğu 16.09.2022 tarihli beyanında, Fırat Develioğlu’nun, kızının uğradığını iddia ettiği cinsel istismar hakkındaki SOĞUKKANLILIĞININ, BU OLAYIN HİÇBİR ZAMAN YAŞANMADIĞININ DELİLİ olduğunu beyan etmiştir:



DELİL 7

FIRAT DEVELİOĞLU, CAMİADAN HİÇ ÇEKİNMEDİĞİNİ ÇOK DEFA GÖSTERMİŞTİR, YILLARCA KIZI HAKKINDA ŞİKAYETTE BULUNMAMAK İÇİN GEREKÇESİ YOKTUR

Fırat Develioğlu, mahkemede müteaddit kereler kendisinin çok zengin olduğunu ve siyasilerden, emniyet ve yargı mensuplarından tanıdıkları olduğunu dile getirmiştir. Gerçekten iddia ettiği gibi bir durum varsa, kendi öz kızının yaşadığını iddia ettiği bu sözde istismar olayını çoktan ilgili mercilere bildirir,bu konuda da herhangi bir çekince duymazdı. (Geçmişten beri müvekkile husumet duyan, bu sebeple bundan 16 yıl önce de gizli tanık sıfatı ile müvekkil hakkında sayısız yalan söyleyen Fırat Develioğlu'nun müvekkilden veya camiadan herhangi bir çekincesi zaten hiçbir aşamada söz konusu olmamıştır. Burada konuyu bu şekilde dile getirmemizin sebebi, böylesine geniş ve güçlü çevresi olduğunu iddia eden bir kişinin herhangi bir çekince bahanesiyle ortaya çıkamayacağını vurgulamaktır.)

Fırat Develioğlu, basına da yansıdığı gibi, Galatasaray Spor Kulübü camiası tarafından da sürprizle karşılanan bir çıkışla Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak 19.04.2022 tarihinde 1 gün içinde Galatasaray Spor Kulübü Başkanlık Seçimleri hakkında iptal kararı aldırabilmiş ve televizyona çıkıp bununla övünebilmiş bir kişidir. Ünlü bir spor kulübünün başkanlık seçimlerinde bile her türlü hukuk yoluna azimle başvuran, bunu kanal kanal gezerek ve bu defa Galatasaray camiasından belli kişileri tehdit ederek anlatan bir kişinin, kendi öz kızının yıllarca maruz kaldığını iddia ettiği cinsel istismar eyleminden TEK KELİME BAHSETMEMESİ GARİPTİR. Kızı bu konuda mahkemede hikayeler sıralarken, babanın konu hakkında ne mahkemede ne de medyada TEK BİR BEYANININ DAHİ OLMAMASI, bu iddianın büyük bir YALAN olduğunun başlı başına delilidir.

Fırat Develioğlu, 14.05.2022 tarihinde Beyaz TV'de Sezgin Gelmez'in sunuculuğunu yaptığı Beyaz Futbol programına çıkmış ve Galatasaray Spor Kulübü Başkanlık Seçimlerinin tartışıldığı programda, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINI 4 YILDIR HAPİSTE TUTANIN KENDİSİ OLDUĞUNU ve şiddetli husumeti nedeniyle bu uğurda elinden geleni yaptığını, yani hiçbir çekincesi olmadığını açıkça ifade etmiştir:

SUNUCU (Sezgin Gelmez): Tehdit ediliyor musunuz Fırat Bey (Galatasaray'dan) aday olduğunuz için?

FIRAT DEVELİOĞLU: Çok fazla tehdit ediliyorum. … Bir de yani aklı başında insanlardan da kimse Fırat Develioğlu’na listesine girmeye çalışmasın. Kimse Fırat Develioğlu’nun yanında olmasın, onu linç edeceğiz, diye açıkça yazanlar da var sosyal medyadan.

SUNUCU: Korkuyor musunuz çekilecek misiniz bu yüzden?

FIRAT DEVELİOĞLU: Yani ben tabi şimdi demin bahsettiğiniz konuyla ilgili olarak da bu ben … bu Adnan Oktar örgütüne karşı çok büyük bir mücadele verdim. … 200 tane silahlı adamıyla cezaevinde 4 yıldır. Çıkmak istiyor çıkamıyor. HER DEFASINDA HUKUKLA KANUNLA DURDURUYORUM. ÇOK CİDDİ BUNA GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ KAYNAKLAR AYIRIYORUM. BU MÜCADELEYİ BAŞARIYLA YAPTIM YİNE YAPTIM. VE YİNE YAPARIM.

Fırat Develioğlu’nun benzer tehdit üslupları halen devam etmekte, suç teşkil eden bu ifadeler çeşitli kanallarda halen yayınlanmaktadır.

Fırat Develioğlu’nun bu aleni tehditvari ve mafyavari üslubu, Galatasaray camiası içinde de fazlasıyla dikkat çekmiş ve tepki almıştır. Müvekkil ve arkadaşlarının cezaevinde olma sebebinin hukuk, kanunlar değil de kendi çabası olduğunu iddia etmesi de ilginçtir. Bu cümlelerle, duyduğu husumeti, kurguladığı kumpası ve müvekkil ve arkadaşlarından hiçbir çekincesi olmadığını açıkça itiraf etmiştir.

Bu özelliklere sahip birinin, kendi kızı gerçekten istismara uğrasa bir dakika durmayacağı açıktır. Ama bu konuda o vakte kadar hiç şikayette bulunmamış olması bir yana, HAKİM KARŞISINDA DAHİ TEK BİR KELİME ETMEMİŞ OLMASI, kanal kanal gezmesine rağmen BASINDA TEK BİR KELİME ETMEMİŞ OLMASI, istismar iddiasının tam anlamıyla bir İFTİRA olduğunu belgelemektedir.

Dilara Aktunç'a yönelik cinsel istismar senaryosu, husumetli müşteki Fırat Develioğlu'nun kendi husumeti uğruna kızını kullandığı oldukça çirkin bir iftiradır. Bu durum aynı zamanda, kumpası kurgulayanların, kendi çocuklarını bile harcayacak bir ahlak ve kişilik yapısına sahip olduklarını göstermek bakımından önemlidir kanaatindeyiz.

Dilara Aktunç'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair bu son derece önemli delilleri takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.


[1] Özlem Gürses ile Youtube programı, Seçil Özer ile KRT TV, Emrullah Dinçer ile Youtube programı

[2] https://www.youtube.com/watch?v=Rh9t40HVfWE

[3] https://www.sabah.com.tr/video/haber/emekli-agir-ceza-hkimi-ayla-develioglundan-oglunu-oktar-suc-orgutuden-kurtaran-emniyete-tesekkur


Küçük Yaş Mağdur Yalanı Dilara Aktunç -3-


Sayın Cumhurbaşkanımız,

Dilara Aktunç'un yanında kaldığı hiçbir aile büyüğü ve aile ferdi, 21 yıl boyunca, Dilara ile ilgili olarak cinsel istismar iddiasında bulunmamış veya bu konuda şikayetçi olmamıştır. Üstelik bu aile büyükleri, anne Zeynep Yalçın ve baba Fırat Develioğlu'nun müvekkil ile tanıştığını ve Dilara'yı da müvekkille tanıştırdıklarını gayet iyi bilmektedirler. Söz konusu aile büyükleri şunlardır:

  • Anne Zeynep Yalçın
  • Baba Fırat Develioğlu
  • Babaanne Emekli Ceza Hakimi Ayla Develioğlu
  • Dede (baba tarafı) Doktor Ömer Lütfi Develioğlu
  • Anneanne Çocuk Doktoru Günay Yalçın
  • Dede (anne tarafı) Emniyetten Sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı ve Sarıyer Eski Belediye Başkanı Mehmet İhsan Yalçın
  • Dayı Mukbil Yalçın
  • Amca Mehmet Murat Develioğlu

Dilara Aktunç, doğumundan itibaren evlenene kadar babaannesi ve büyükbabası ile birlikte yaşamış, ayrıca hafta sonlarını anneannesi ve dedesi ile birlikte geçirmiş, 2005’ten itibaren babası Fırat Develioğlu ile de görüşmelerini sürdürmüştür. Daha sonra da evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuştur.

Dilara Aktunç'un gerek ailesiyle beraber yaşarken ve babasıyla görüştüğü süreçte, gerekse evlendikten sonra, 1996–2007 yılları arasında müvekkil tarafından uğradığını iddia ettiği sözde cinsel istismar olaylarını YILLARCA HİÇ KİMSEYE anlatmaması, 2018 yılına kadar beklemesi dikkat çekicidir. Dilara Aktunç’un akıl ve ruh sağlığı yerindedir; anneanne, babaanne ve dedelerin tanık beyanlarına göre DIŞADÖNÜK VE HİÇBİR KONUDA LAFINI ESİRGEMEYEN, HAKKINI SONUNA KADAR SAVUNAN karakterdedir. Tüm bu özelliklere sahip, metropolün ortasında aktif ve sosyal bir yaşam süren, eğitimli, evli ve bir çocuk sahibi bir anne olarak, başına geldiğini iddia ettiği sözde istismar olaylarını hiçbir resmi makama daha önce iletmemesinin,21 YIL BOYUNCA SUSMASININ açıklanabilir yönü yoktur.

Dahası Dilara'nın, kendisine hafta sonları bakan anneannesi çocuk doktoru, dedesi ise Emniyetten sorumlu Vali Yardımcılığı yapmış, Sarıyer belediye başkanlığı da dahil önemli görevlerde hizmet etmiş bir mülki amirdir (Mehmet İhsan Yalçın). Yine Dilara'nın sürekli yanında kaldığı babaannesi Ağır Ceza Hakimi, dedesi ise doktordur. Yani Dilara'nın yanında yaşadığı büyükleri eğitimli, nüfuzlu, etkili ve çevresi geniş insanlardan oluşmaktadır. Buna rağmen Dilara, hiçbir aşamada iddia ettiği istismar eyleminden aile büyüklerine bahsetmemiştir. Şunu belirtmek gerekir ki; kariyerleri ve tecrübeleri gereğince Dilara'nın gerek anneannesi gerek babaannesi gerekse dedeleri cinsel yönden istismar edilen bir çocuğu hemen teşhis edebilecek nitelikte kişilerdir. Ancak onlar, kendi yetiştirdikleri çocukta böyle bir anormallik fark etmemiş, hatta bundan şüphelenmemişlerdir bile. Sadece bu bile, Dilara'nın isnatlarının yalan olduğunu anlamak için yeterlidir.

Dilara gibi kişilik olarak dikkat çekmeyi seven ve akranlarından çok daha dışadönük olan bir kişinin, o yaşlarda veya sonrasında bu durumdan aile içinde hiç bahsetmemesi, aynı zamanda da hiçbir şey olmamış gibi hayatını yaşamaya devam etmesi, büyüklerinde şüphe dahi oluşturmayacak bir rahatlık içinde bunu yapması hayatın olağan akışına şiddetle aykırıdır. Bu, normal bir çocuk profili için bile imkansız bir senaryoyken, Dilara gibi lafını esirgemeyen, baskın bir çocuk için imkansız ötesidir.

DİLARA, HİÇBİR AŞAMADA BÖYLE BİR İSTİSMAR OLAYINDAN BAHSETMEMİŞTİR, ÇÜNKÜ DİLARA'NIN BAŞINA BÖYLE BİR İSTİSMAR OLAYI HİÇBİR ZAMAN GELMEMİŞTİR. Konunun birdenbire 2018 yılında filizlenmesi ve tam da babasının kurguladığı bir kumpas soruşturması kapsamında dile getirilmesi elbette ki bir tesadüf değildir. Şaşılacak bir gerçektir ama, FIRAT DEVELİOĞLU, ŞİDDETLİ HUSUMETİ UĞRUNA AÇIKÇA KENDİ KIZINI HARCAMIŞ, AĞZA ALINMAYACAK İSTİSMAR YALANLARINI KIZININ KENDİ ÜZERİNDEN ANLATMASINA ÖNAYAK OLMUŞ VE BU KUMPAS DAVASI İÇİN AÇIKÇA KENDİ ÖZ KIZINI İFTİRACI OLARAK KULLANMIŞTIR. Kızının, olmadık cinsel içerikli iftiraları kendisi üzerinden anlatmasından, bunu mahkemede yüzlerce kişi önünde yapmasından ve bunun basında dev sayfalar halinde yer almasındanRAHATSIZ DAHİ OLMAMIŞTIR. Sadece bu bile, husumetli müşteki Fırat Develioğlu'nun garip kişiliği hakkında bilgi vermektedir.

Fırat Develioğlu'nun, eski eşi Zeynep Yalçın'a da özel husumeti bulunduğunu burada belirtmek gerekir. Fırat Develioğlu, camiadan ayrılırken eşinin de kendisiyle birlikte gelmesini, kendisini tercih etmesini istemiştir. Ancak Zeynep Yalçın, müvekkilin yanında kalmayı tercih etmiş ve Fırat Develioğlu'nun teklifini reddetmiştir. Zeynep Yalçın'ın bu tercihi, Fırat Develioğlu için hem müvekkile hem de eski eşi Zeynep Yalçın'a yönelik husumet geliştirmesine neden olmuş ve bu kini yıllarca içinde tutmuştur. Bugün müvekkile yönelik kumpas kurmasının, kendi öz kızını bu kumpas için kullanmasının en büyük nedeni, bir türlü dinmeyen bu kini, husumetidir.

Dilara Aktunç mahkeme huzurundaki 06.08.2020 tarihli ifadesinde, 21 yıl boyunca hiçbir şikayet girişiminde bulunmadığını açıkça itiraf etmiştir:

DİLARA AKTUNÇ: “…30 yıldır bugünü bekliyorum takdir edersiniz ki…”

DİLARA AKTUNÇ: “…zaten bugünü bekliyorum, hesaplaşma gününü bekliyorum otuz senedir…”

"30 yıldır bugünü bekliyorum takdir edersiniz ki" garip bir ifadedir. 30 yıldır niye bugünü beklemiştir ve mahkemenin bunu takdir etmesini neden beklemektedir? Bir istismar yaşadıysa beklemesi için hiçbir gerekçesi olmayan bir insan söz konusudur. Bunu şikayet konusu yapmadıysa bile, Dilara Aktunç’un yaşadığını iddia ettiği olayları ailesine anlatmış olması gerekir. Dilara'nın, iddia ettiği olayları YILLARCA NE AİLESİNE NE DE RESMİ BİR MAKAMA ANLATMAMASI Yargıtay tarafından da bozma sebeplerinden sayılmaktadır.

Çocuk doktoru anneanne Günay Yalçın ve vali yardımcılığı yapmış, Sarıyer eski belediye başkanı dede Mehmet İhsan Yalçın, mahkemeye sunmuş oldukları tanık beyanlarında, Dilara'nın bu konudan hiç bahsetmediğini ve Dilara'da, kendilerinin şüphelenmelerine mahal verecek herhangi bir tavır değişikliği gözlemlemediklerini beyan etmişlerdir:

Anneanne Günay Yalçın’ın mahkemeye sunduğu 07.11.2020 tarihli beyandan:



Anneanne Dr. Günay Yalçın'ın mahkemeye sunmuş olduğu söz konusu tanık beyanı, diğer tüm delillerle birlikte Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından BOZMA GEREKÇESİ yapılmıştır:



Dilara'nın dedesi, Vali Yardımcısı ve Sarıyer Eski Belediye Başkanı Mehmet İhsan Yalçın’ın 16.09.2022 tarihli beyanından:


 




Dilara'nın dayısı Mukbil Yalçın da. eğer yeğeni gerçekten bir cinsel istismara uğrasaydı çok farklı davranacağını ve bunu muhakkak belli edeceğini mahkemeye sunduğu tanık beyanında şu şekilde ifade etmiştir:


Bir çocuğun olası bir istismar durumunda ilk başvuracağı kişi kuşkusuz ki ailesinde en yakınında olan kişidir. Ailesinde mağdur profilini bu denli iyi bilen aile büyüklerinin olduğu bir ortamda ise, çocuk kendisi anlatmasa bile, kısa bir süre içinde bu mağdur çocuktaki değişiklikler anlaşılacaktır. Kaldı ki, Dilara Aktunç, cinsel istismarın yıllarca devam ettiğini iddia etmektedir. Dilara Aktunç’un, yıllarca devam ettiğini iddia ettiği bu sözde istismar olayından bu süreç boyunca hiçbir aile büyüğüne bahsetmemesibir istismar mağdurunu hemen teşhis edebilecek bilinçteki aile bireylerinin de hiçbir aşamada DilaraAktunç’ta bir değişiklik gözlemlememesi ORTADA HİÇBİR ZAMAN BİR CİNSEL İSTİSMAR OLMADIĞININ SOMUT DELİLLERİNDEN BİRİDİR.

Dahası Dilara Aktunç, böyle bir konudan okul hayatı boyunca da kimseye bahsetmemiştir. Geçirdiği okul süreci uzundur; ilkokul, orta okul, lise ve üniversiteyi kapsamaktadır. Hiçbir aşamada böyle bir konu gündeme gelmemiştir. Kişinin çocuk yaşlarında başına geldiği iddia edilen böyle bir durum öğretmenlerinin de dikkatini hiçbir aşamada çekmemiştir. Çünkü çocuk, herhangi bir istismara uğramamıştır; dolayısıyla, hiçbir aşamada şüphe oluşturacak anormal bir görüntü vermemiştir. Normal şartlarda psikolojik travma yaşayan çocukların konsantrasyonları zayıf olur ve ders notları düşmeye başlar. Ancak Dilara Aktunç'ta böyle bir durum da olmamıştırİstismar mağduru bir çocukta olması gereken hiçbir şeyin Dilara Aktunç'ta olmayışı da tek başına, bu istismar suçlamasının bir iftira olduğunu ortaya koymaktadır.

Dilara Aktunç'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair bu son derece önemli delilleri takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.

Küçük Yaş Mağdur Yalanı Dilara Aktunç -4-


Sayın Cumhurbaşkanımız,

Dilara Aktunç'un isnatlarına yönelik açıklamalarımız kapsamında, Dilara'nın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda ifade verirken kullandığı üsluba öncelikli olarak yer vermek büyük önem taşımaktadır. Çünkü mahkeme huzurunda ADETA MAHKEME HEYETİNİN SAYGINLIĞIYLA DALGA GEÇERCESİNE kullanılan bu üslup, HİÇBİR ŞEKİLDE BİR İSTİSMAR MAĞDURUNUN ÜSLUBU OLAMAZ. Dilara Aktunç'un, sanık müdafisine yönelik kullandığı üslup şu şekildedir:

Dilara Aktunç’un 06.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinden:



Dilara Aktunç'un mahkeme huzurundaki bu çıkışı şok edicidir. Mahkeme huzurunda, sanık müdafilerini adeta azarlar bir üslupla, “Taciz ile ilgili soru yok mu? Popo elleme, meme elleme, böyle sorular bekliyorum şeklinde akıl almaz ferahlık ve umursamazlık içinde, oldukça üst perde bir üslupla müdahalede bulunmuştur. Tereddüde mahal vermeyecek şekilde, bu üslubu, BİR İSTİSMAR MAĞDURU ASLA VE ASLA KULLANAMAZ.

Yıllar boyunca devam eden bir istismar geçmişi olan, -iddia ettiğine göre- yıllarca bunun izlerini üzerinden atamamış olan, üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen yaşananları atlatamamış olan bir mağdur, karşısındaki sanık müdafi ile ADETA ALAY EDERCESİNE, HATTA BU KONUYLA EĞLENİRCESİNE, SON DERECE PİŞKİN, LAKAYT VE UMURSAMAZ BİR ÜSLUPLA, CİNSEL BÖLGELER İÇİN KULLANILAN EN AVAMİ SOKAK ÜSLUBUNU SEÇEREK, BÖYLESİNE PERVASIZ BİR DİL KULLANAMAZ. HELE HELE BUNU BİR MAHKEME HUZURUNDA ASLA YAPAMAZ.

Eğer bir kişi, İFTİRA ATTIĞINI, YALAN SÖYLEDİĞİNİ, SUÇLADIĞI İNSANLARLA ADETA DALGA GEÇMEK İÇİN ORADA BULUNDUĞUNU BU KADAR AÇIK, BAĞIRA BAĞIRA BELLİ EDİYORSA, BUNDAN ÇEKİNMİYORSA;

  • KARŞI TARAFIN MUTLAKA SUÇLANACAĞINDAN,
    KENDİSİNDEN İSE;
  • BU PERVASIZLIĞI NEDENİYLE HUKUKEN HİÇ HESAP SORULMAYACAĞINDAN,
  • YALAN SÖYLEDİĞİNİN HİÇBİR ZAMAN DEŞİFRE EDİLMEYECEĞİNDEN
    EMİN DEMEKTİR.

Nitekim mahkeme heyeti, müştekinin istismar görmediğini açıkça belgeleyen bu pervasız tavırlarının üzerinde dahi durmamıştır.

Eğer bir insan gerçekten istismar mağduru ise ve katılanı olduğu davada şikayet konusu özellikle de buysa, o zaman bir mahkeme huzuruna çıktığında ilk anlatacağı şey kendisine acı veren bu olay olmalı ve mağduriyetini göstererek mahkemeyi bu konuda ikna etmeye çabalamalıdır. Ancak Dilara Aktunç, böyle bir iddia ile çıkmış olmasına rağmen, sorgusu sırasında bu konudan bahsetmemiştir bile. Burada görüldüğü gibi, "Taciz ile ilgili soru yok mu? Popo elleme, meme elleme, böyle sorular bekliyorum” avamiliğinde bir ifade ile AVUKATLARIN KENDİSİNE BU SORUYU SORMASINI BEKLEMİŞTİR.Adeta MAHKEME HUZURUNDA KENDİSİNİ SORGULAYANLARI ALAYA ALMAYA çalışmıştır.

Bu, TRAVMA YAŞAMIŞ BİR İNSANIN ÜSLUBU DEĞİLDİR.

Çocuklukta istismara maruz kalmış kişiler, ilerleyen yaşlarında genellikle bu travmanın etkisinden kurtulamaz ve normal insan tavırları gösteremezler. Bilimsel analizlere göre çocukluktaki istismarın ilerleyen yaşlarda kişi üzerindeki belirgin etkileri şunlardır:

"Duygudurum sürecinde bozulmalar başlar.Tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler, olayla ilgili kabuslar, karanlık olayı çağrıştırabileceğinden ya da kabus göreceğini düşündüğü için uyumak istememek, öfke patlamaları, olayı anımsatan her duruma karşı psikolojik sıkıntı yaşama hali, güven duygusunun yıkılması, insanlara güvenmeme ve istismarı önleyemediği için acizlik hissetme, depresyon sık görülen tablodur. Aile bireylerinden uzaklaşma, tekrarlayan psikolojik ağrılar ve kendine zarar verici davranışlarda bulunma gözlemlenir.

Çocukluğunda cinsel istismara uğramış yetişkinlerde anksiyete bozukluğunun sıklığı yüksek olduğu saptanmıştır. Anksiyete belirtileri, anormal bir şekilde agresif olma, korku reaksiyonu, kızgınlık, düşmanlık ve kabus görme şeklinde kendini göstermektedir."[1]

Dilara Aktunç ile ilgili olarak mahkeme huzurunda bu yönde hiçbir tespit yapılmamış olmasının yanı sıra, kendisi ile ilgili ATK sevki taleplerimiz geri çevrilmiştir. Oysa bir kişinin çocuklukta bir istismar geçmişi olduğunun psikolojik tespiti, yukarıda sadece genel hatlarıyla değindiğimiz bu belirtilerin analizi ile oldukça kolaydır. Ancak böyle bir analize gerek duyulmamış olsa bile, sözde mağdurun mahkemedeki sadece yukarıda belirttiğimiz ifadesinden dahi HERHANGİ BİR TRAVMA YAŞAMADIĞI, İSTİSMAR MAĞDURU OLMADIĞI, AÇIKÇA YALAN SÖYLEDİĞİ, HATTA YALAN SÖYLEDİĞİNİ BELLİ EDECEK ŞEKİLDE ALAYCI BİR TAVIR İÇİNDE HAREKET ETTİĞİ gözlemlenmektedir.

Dilara Aktunç'un istismar iddialarıyla ilgili yalan söylediğine dair bu son derece önemli delilleri takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.


[1] https://www.adapsikoloji.com/tr/m/cocuk-ergen-danismanligi/cocuklukta-cinsel-istismara-maruz-kalmak-ve-etkileri.html

Küçük Yaş Mağdur Yalanı Dilara Aktunç -5-


Sayın Cumhurbaşkanımız,

Dilara Aktunç ile ilgili olarak İstanbul BAM 1. CD, 15/03/2022 tarihli ilamında, iddia edilen eylemin 2014 öncesi olması nedeniyle burada lehe kanun belirlemesi yapılması gerektiğini belirterek yerel mahkemenin hükmünü bozmuştur. Bozma İlamının 118. sayfasında bu konu şu şekilde geçmiştir: “mağdurenin beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda ADLİ TIP KURUMU İLGİLİ İHTİSAS KURULU VEYA YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARINDAN VEYA HASTANELERDEN RAPOR ALINDIKTAN SONRA (...) lehe kanunun belirlenmesi”…

Ancak davayı yeniden gören İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, BAM 1.CD'nin işaret ettiği BU EKSİKLİĞİGİDERMEKSİZİN ÖNCEKİ MAHKEME KARARINI TEKRARLAMIŞTIR. Bu esnada, huzurdaki dava hakkında verilen ceza hükmünü bozmuş olmasından dolayı alelacele dağıtılan BAM 1.CD'nin hakim heyetinin yerine, doğal hakim ilkesine aykırı şekilde özel dizayn edilmiş bir hakim heyeti getirilmiş ve 2. Yerel mahkeme hükmü de, yeni dizayn edilen BAM 1. Ceza Dairesi hakim heyeti tarafından 12.04.2023 tarihinde alelacele onanmıştır.

Oysa açıkça ve göz göre göre kanun ihlali gerçekleşmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası madde 284: “(1) Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.”

Usül yasasının bu açık amir hükmü, katılan Dilara Aktunç’un, bozma ilamında belirtildiği gibi, ADLİ TIP KURUMU’NA (VEYA BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNE) SEVKİNİ GEREKLİ KILMAKTADIR.

Bu açık yasal ve Anayasal gerekliliklere rağmen, Yerel Mahkeme 06.09.2022 tarihli duruşmanın ara kararında, Dilara Aktunç’u Adli Tıp Kurumu’na sevk ETMEYECEĞİNİ ifade etmiş, buna gerekçe olarak da “Vekillerin bu yönde bir iddia ve taleplerinin bulunmaması nedeniyle” şeklinde bir bahaneyi ileri sürmüştür. Oysa kuşkusuz ki Yerel Mahkeme, İstinaf Mahkemesinin kararının burada mutlak surette uygulanması gerektiğini ve bunun için herhangi bir vekil talebinin hukuken gerekmediğini çok iyi bilmektedir. Ancak mahkeme, bu hukuki gerçekleri çok iyi bilmesine rağmen göz göre göre hukuka aykırı hareket etmiştir.

Yerel Mahkeme aynı gerçek dışı gerekçeyi kararın 9227’nci sayfasında "…katılan tarafın istememesi" diyerek tekrarlamıştır.

OYSAKİ;

Birincisi, Dilara Aktunç vekillerinin, müvekkillerinin ruh sağlığının bozulduğuna dair iddiaları VARDIR. Mahkeme Başkanının 07.09.2022 tarihli duruşmadaki sorusu üzerine, Dilara Aktunç vekili Av. Sena Akkaya açıkça “VAR” demiştir. Bu beyan, kayda da geçmiştir:

MAHKEME BAŞKANI: Sizin böyle bir iddianız yok değil mi? Psikolojik olarak herhangi bir sıkıntı yaşandığına dair, beden ruh sağlığı bozulduğuna dair bir iddianız yok herhalde.

BİR KISIM KATILANLAR VEKİLİ AV. SENA AKKAYA: BENİM VAR, MÜVEKKİLLERİM BAKIMINDAN VAR ama rapor da var zaten dosyada.

MAHKEME BAŞKANI: Anlaşıldı.

Açıkça görülebildiği gibi katılanlar vekili Av. Sena Akkaya, kendi müvekkilleri bakımından ruh sağlıklarının bozulduğuna dair bir iddia içinde olduğunu belirtmekte, fakat "rapor da var zaten dosyada" demek suretiyle durumu geçiştirmektedir. Oysa söz konusu vekilin cinsel suç mağduru olduğu iddia edilen 7 müvekkilinden sadece 2 tanesinin (Mervenur Gözcü, Hatice Ural) Adli Tıp muayenesi gerçekleşmiştir ve bu kişilerin raporları da SANIKLARIN LEHİNE sonuçlanmıştır. Av. Sena Akkaya'nın geri kalan 5 müvekkilinden birisi Dilara Aktunç'tur ve hakkında hiçbir ATK raporu BULUNMAMAKTADIR.

Çünkü katılan vekilleri, ATK'ya gönderdikleri birkaç kişinin raporu SANIKLAR LEHİNE çıkınca, diğer sözde mağdurları ATK'YA GÖNDERMEME kararı almışlardır.Temiz çıkanATK raporları, açıkça yalanlarını ortaya çıkarmaktadır.

İkincisi, Dilara Aktunç’un KENDİSİNİN DE ruh sağlığının bozulduğu yönünde iddiası vardır. Bunu hem emniyet ifadesinde hem de mahkeme ifadesinde belirtmiştir. Dilara Aktunç, 18.05.2018 tarihli emniyet ifadesinde şunları söylemiştir:

Bu olay uzun yıllar beni psikolojik olarak çok kötü etkiledi ve etkisinden kurtulamadım (...) 2 yıl psikiyatriste gittim. Ancak çocukken yaşamış olduğum bu olaylardan ötürü Obsesif Kompulsif Bozukluğu (OKB) hastası oldum. (...) 15 yaşımda Haşimato Troidi hastalığı ortaya çıktı. Bu hastalık strese bağlı ortaya çıkan bir hastalıktır. Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Haşimato Troidi hastalıkları hali hazırda halen devam etmektedir.”

Dilara Aktunç, 06.08.2020 tarihli mahkeme ifadesinde ise konu hakkında şunları söylemiştir:

“…ruh halimde çok büyük travmalar yaşadım, o dönemde Haşimato Troidi rahatsızlığım ortaya çıktı. Haşimato Troidi de şöyle bir hastalık; genetik bir hastalık fakat belirli bir travmaya bağlı olarak çıkabiliyor, bende de genetik olarak var, yaşadığım üzüntü ve stresten dolayı 15 yaşında çıktı. Sonra 17 yaşındaki yaşadığım tacizden sonra hormanal seviyem inanılmaz bir kötü hale gitti ve çok ciddi anlamda elimi kolumu kıpırdatamayacak şekilde rahatsızlandığım bir dönem geçirdim Haşimato Troidine bağlı.”

Burada belirtmek gerekir ki, Haşimato hastalığı genetik bir hastalıktır ve müştekinin hem babaannesinde hem de annesinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Dilara Aktunç’ta bu hastalığın görülmesi psikolojik değil, genetik kaynaklıdır ve hem annesinin hem de babasının aile hikayesinde olduğu için kendisinde de görülmesi son derece normal bir durumdur.

Ayrıca Haşimato hastalığı tüm dünyada yaygın olarak görülen, Türkiye'de de neredeyse en fazla rastlanılan bir hastalıktır. Bilimsel bir sitede bu hastalık şu şekilde tarif edilmiştir:

Tiroid bezinin birçok hastalığı mevcuttur. Tiroid bezinin az çalışması, çok çalışması, tiroid bezinde hormon salgılayan ya da salgılamayan nodüller oluşması olası hastalıklardır. Haşimoto Hastalığı da tiroid bezinin az çalışmasına neden olan ve en sık görülen hastalıktır.

Hashimoto (Haşimato) Hastalığı, kronik lenfosittik tiroidit olarakta bilinir. Tiroid hormonu azlığının (hipotiroidizm) en sık nedeni de Hashimoto (Haşimato) Hastalığı’dır.Öncelikle orta yaşlı kadınları etkilese de her yaştaki kadın ya da erkekte görülebilir.[1]

Dilara Aktunç'un, 17 yasından itibaren 2 sene boyunca psikiyatriste gitmesi sonucunda kendisine “Obsesif Kompülsif Bozukluk” tanısı konulduğu iddiasının da bir temeli yoktur. Dava dosyasına bu konuda tek bir rapor ya da belge SUNMAMIŞTIR. İddiaları için delil teşkil edebilecek olan ve istese doktorundan kolaylıkla temin edip sunacağı bu belgeyi, hiçbir aşamada sunmamış, sadece böyle bir iddiada bulunmakla yetinmiştir. Belli ki, böyle bir tanı hayatının hiçbir aşamasında kendisine konmamıştır.

Mahkemenin direnme yasağını ihlal ettiğinin üçüncü ve en önemli göstergesi ise, velev ki müdahil taraf istemese bile kamu düzenine ilişkin resen gözetilecek bir husus olan lehe kanunun belirlenmesinin KİŞİLERİN KEYFİNE BIRAKILAMAZ olduğudur. Bir mahkemenin bunu resen araştırması şarttır.

Yerel Mahkeme, 16.11.2022 tarihli kararında, tüm bu hukuk kurallarını görmezden gelmiştir. Müştekinin ve vekillerinin beyanlarını ters yüz ederek “lehe kanun belirleme” işleminden imtina etmiştir. Hiçbir hukuki ve tıbbi dayanağı bulunmayan, tamamen “kafasına göre” tabir edilen keyfi bir tercihle “6545 sayılı yasa öncesi düzenlemeye göre” (Gerekçeli Karar, sf. 9227) hüküm kurmuştur. Bozma İlamına eylemli direnmiştir.

Yerel Mahkeme, hem direnme yasağını ihlal ederek CMK m. 284/1 ve 289/1-i hükümlerine aykırı davranmış hem de ilamın gereği olan lehe kanunu tespit etmeyerek Anayasal Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesini çiğnemiştir.

Sonuç olarak Dilara Aktunç hakkında Adli Tıp Raporu alınmamıştır. Gerek yerel mahkeme heyeti gerekse katılan vekilleri, bu raporun alınmaması için adeta ÖZEL ÇABA SARF ETMİŞLERDİR. Çünkü alınacak herhangi bir raporun, yalan söylemekte olan katılanın aleyhine, sanıkların ise lehine olacağını çok iyi bilmektedirler. Sözde mağdurların her iki yargılama esnasında da SANIKLARLA YÜZLEŞTİRİLMEDİKLERİ de dikkate alındığında, MADDİ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMASI İÇİN HİÇBİR HUKUKİ HAMLENİN YAPILMADIĞI, sadece sözde mağdurların oldukça ÇELİŞKİLİ BEYANLARINA DAYANARAK HÜKÜM KURULDUĞU anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili sanık müdafi hukuk duayeni, TCK m.220 ceza kanunu yazarı ve başucu kitabı Ceza Hukuku Genel Hükümler kitabının yazarı PROF. DR. AHMET GÖKÇEN'in mahkeme huzurundaki açıklamaları şu şekildedir:

Prof. Dr. Ahmet Gökçen'in 07.09.2022 tarihli beyanından:

"…bu söylediğim kadar ayrıntı yok ama heyetinizin tensip zaptında belirtilen eksikliklere ilaveten 5 noktada daha var bozma ilamında onların da mutlaka en azından efendim biraz önce bahsettiğim yüzleştirmelerbeden muayeneleri yapılmayacaksa ki mutlaka yapılmalıdır, yapılmayacaksa bu 5 hususun 5-6 tane başlık var onların yapılması gerekir, … keza cinsel istismar suçu yönünden bozma ilamının 119. sayfasının 2. paragrafında Dilara AKTUNÇ'un iddiası hakkında, mağdur Dilara AKTUNÇ'un beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığını lehe kanun tespiti bakımından alınması gerektiğini söylüyor, … keza efendim, bozma ilamının 347. sayfasının 5. paragrafında Çağla ÇELENLİOĞLU'nun sanık Saim Erdem ERTÜZÜN'e isnat ettiği fiillerle ilgili olarak lehe kanunun belirlenmesi açısından yine ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı konusunda rapor alınması gerektiği, burada bozma ilamında gösteriliyor zaten BİZ BOZMA İLAMINA UYMAK MECBURİYETİNDE OLDUĞUMUZ İÇİN BU LAZİMELERİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDAYIZ

bir tek cinsel içerikli isnat gösterin ki Türkiye'de 103/2, 102/2 den ceza verilsin ve BU ADLİ TIP KURUMUNDA BEDEN MUAYENESİ YAPILMASIN, BÖYLE BİRŞEY OLABİLİR Mİ? Bu mahalli mahkeme hiç beden muayenesi yaptırmadan, ruh ve beden sağlığının bazı suçlar bakımından bozulup bozulmadığını araştırmadan…"

Tensip zaptında geçen söz konusu unsurlar sanıklar ve sanık müdafileri tarafından duruşma esnasında çok defa mahkeme başkanına hatırlatılmış, özellikle sözde cinsel suç mağdurlarının Adli Tıp Kurumu'na sevkleri konusu defalarca talep edilmiştir.

Şurası çok önemlidir ki, BU TALEP TAMAMEN SANIKLARDAN GELMİŞTİR. Katılan vekilleri ise bu talepler karşısında gerek mahkeme beyanlarında gerekse sundukları dilekçede, Adli Tıp Kurumu'na sevk konusunun GEREKLİ OLMADIĞINI belirtmiş ve bu yönde karar verilmesini talep etmişlerdir. Katılan vekili Av. Eser Çömlekçioğlu'nun 07.09.2022 tarihinde mahkemede bu konudaki beyanı şu şekildedir:

BİR KISIM KATILANLAR VEKİLİ AV. ESER ÇÖMLEKÇİOĞLU: Bununla birlikte biraz önce meslektaşım beyanda bulunurken söylediniz. Adli tıpa sevk konusunda da benim müvekkillerimden Dilara AKTUNÇ ve Hanife AKALIN'la ilgili, bu yönde, tensibinizde ileriki aşamalarda düşünülmesine karar verilmesi şeklinde bir tensip oluşturmuştunuz. Efendim verilen zaten onlarla ilgili dosyada mevcut rapor olmasına rağmen, şu an gelinen aşamada da eylemlerin üzerinden geçen zaman, kişilerin yaşadıkları ve dahası istinafın ve sanıkların bu yöndeki taleplerinin niyetini çok iyi bildiğimizden... Bu genç kızların bunları yaşama, tekrar bu korkuyu ve bu kötü anları yaşamalarını istemediğimiz için adli tıp kurumuna GÖNDERİLMEMELERİNİ talep ediyoruz. Bu yönde tarafınızca uygun bir hüküm kurulmasını talep ediyoruz. Talep ederseniz yazılı olarak da sunabilirim talebi.

Dosyada Dilara Aktunç hakkında herhangi bir Adli Tıp Raporu yoktur. Av. Eser Çömlekçioğlu (Keleş) da, diğer katılan vekili Av. Sena Akkaya Avvuran gibiYALAN SÖYLEMEKTEDİR. Bu zaten dava dosyası incelendiğinde kolaylıkla ortaya çıkabilecek bir durumdur. Keza "sanıkların bu yöndeki taleplerinin niyetini çok iyi bildiğimizden" ifadesi gerçek bir hukukçunun asla kullanmayacağı bir ifadedir. Her hukukçu bilir ki, cinsel istismar vakalarında sonuca niyet okuyarak değil, maddi delil ile ulaşılır. Burada da sanıkların taleplerinin amacı bu konuda maddi delile ulaşabilmektir ve ATK sevki, bunun için en hukuki yöntemdir.

Belirtmek gerekir ki, huzurdaki kurgu davanın tüm aşamaları, özellikle söz konusu iki vekilin sürekli ve kesintisiz olarak yalan söylemeleri ve mahkemeyi açıkça yanıltmaya çalışmaları üzerine kurulmuştur.

Av. Eser Çömlekçioğlu'nun konu ile ilgili mahkemeye sunmuş olduğu bir dilekçe yine oldukça manidardır. Katılan vekili, müvekkillerinin ATK'ya SEVK EDİLMEMELERİ için ADETA MAHKEME HEYETİNE YALVARMAKTADIR. Av. Eser Çömlekçioğlu'nun İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu 09.09.2022 tarihli dilekçesi şu şekildedir:

"Mahkemenizce de takdir edileceği üzere katılanların adli tıpa sevkinde hiç bir hukuki menfaat bulunmamaktadır. Müvekkil Hanife Akalın'ın maruz kaldığı cinsel istismar eylemlerinin üzerinden en az 6 yıl geçmiş; diğer müvekkil Dilara Aktunç'a yönelik cinsel saldırı eylemleri üzerinden ise 10 yılı aşkın süre geçmiştir. Katılanlar sosyal hayata karışmış iş bu istismarların kendilerinde bıraktıkları manevi izleri giderebilmek adına büyük çaba sarf etmişlerdir. Nihayet iş bu dosyaya konu şikayetlerini emniyet nezdinde belirtmelerinin ardından Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmişler ve orada yapılan kontroller sırasında da manevi olarak yıpratıcı anlar yaşamışlardır. Bu durum sanıklar tarafından da gayet iyi bilinmekte ve sırf katılanları manevi olarak yıpratmak adına ısrarla Adli Tıp Kurumu'na tekrar sevkini talep etmektedirler.

Müvekkillerin genç ve hayatlarını devam ettirmeye çalışan kadınlar olduğu düşünüldüğünde iş bu yönde bir ara karar kurulması kendilerine büyük zarar verecektir.

Bu nedenle; MÜVEKKİLLERİMİN ADLİ TIPA SEVK EDİLMEMESİNİ, mahkeme dosyasında mübrez Adli Tıp Kurumu raporları ile yetinilmesini, mahkemenizce gerekli görülmesi halinde ise SANIKLAR LEHİNE HÜKÜMLERİN UYGULANMASINI saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz."

Görülebildiği gibi katılan vekili, müvekkillerinin Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmesindense sanıklar hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını tercih etmektedir. Katılan vekillerinin ATK raporları konusundaki bu paniğisözde mağdurların Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmeleri durumunda HEM FİZİKSEL HEM DE RUHSAL BAKIMDAN ALEYHLERİNDE BİR SONUÇ ÇIKACAĞINDAN ve YALAN SÖYLEDİKLERİNİN ORTAYA ÇIKACAĞINDAN EMİN OLMALARINDAN kaynaklanmaktadır.

Ne acıdır ki, oluşturulan TÜM SAHTE DÜZENİ VE BÜTÜN BU OYUNU AÇIĞA ÇIKARACAK OLAN BU ÖNEMLİ ADLİ TIP DEĞERLENDİRMESİ, KATILAN VEKİLLERİ TARAFINDAN DURDURULMAYA ÇALIŞILMIŞ, DİRENME YASAĞINI İHLAL EDEREK TÜM CEZALARI EZBERE TEKRARLAYAN HAKİM HEYETİ TARAFINDAN DA DURDURULMUŞTUR.

Dilara Aktunç hakkındaki istismar iddialarının yalan olduğuna dair bu son derece önemli delilleri takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.


[1] https://www.cetinaltunal.com/hashimoto-hastaligi-nedir/

Daha yeni Daha eski