BARIŞ TERKOĞLU’NUN HALK TV’DEKİ BAZI YORUMLARINA MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’DAN TEKZİPTİR
Barış Terkoğlu Halk TV’de katıldığı programlarda farklı konulardan bahsediliyor olsa dahi müvekkil Adnan Oktar’ın ismini geçirmekte ve dava dosyası hakkında bir takım yanlış bilgilere yer vermektedir. Barış Terkoğlu gibi adalet sistemindeki yanlışların mağduriyetini yaşamış ve sık sık da yaşamaya devam eden birinin söz konusu müvekkil ve arkadaşları olduğunda hukuksuzluğu alenen savunabilmesi dikkat çekicidir.Hak ve adaleti savunduğunu iddia edenlerin samimiyetinin temel ölçüsü savundukları adaletin herkesi kapsamasını isteyip istememeleridir. Müvekkil Adnan Oktar Barış Terkoğlu’nun iyi niyetli, çalışkan, demokrat ve aydın bir insan olduğunu düşünmektedir. Ancak, istemeden de olsa, bazı gazeteciler arasında hakim olan insanları ezmeyi ve hiza etmeyi esas alan, elindeki haber yapma “gücünü” yanlış kullanan zihniyetin olumsuz etkisi altında kalabildiği kanaatindedir. Vicdanlı bir insan olduğu için bu olumsuz anlayışın etkisinden kurtulup insanların, kalıpların, ideolojilerin, alışılageldik tutumların çemberine kendini sıkıştırmaktan kurtulabilecek bir iradeye, ferasete ve akla sahip olduğuna inanmaktadır.
Müvekkil, bu yanlış zihniyetin zaman zaman Halk TV’deki bazı diğer gazeteci ve programcılarda da görüldüğünü gözlemlemektedir. Yolsuzlukları, hukuksuzlukları, haksızlıkları bulup deşifre etmekte oldukça başarılı olan ve cesur davranan bu kişilerin bu kararlılıklarını takdir etmekte, ne var ki bunları ortaya çıkarıp deşifre etmek kadar tüm bu sorunlara çözüm oluşturabilmenin de önemli olduğunu düşünmektedir.
Bu sebeple şu önemli hususları kamuoyu ile paylaşmak istemektedir:
Başta Barış Terkoğlu olmak üzere Halk TV’de yayınlara katılan değerli gazetecilerin Türkiye’de şiddetin, yolsuzlukların, haksızlıkların artması karşısında haklı bir hamiyetle bazı yorumlarda bulunmaları anlayışla karşılanacak bir tutumdur. Ancak yaptıkları yayın milyonlar tarafından izlenen insanların anlık duygularla, önerilerinin nelere sebep olabileceğini hesaba katmadan konuşmalarının birtakım tehlikeler içereceği de açıktır. Örneğin SÜREKLİ İNSANLARIN TUTUKLANMASI ÇAĞRILARI YAPMAK, İDAM CEZASI GİBİ EVRENSEL HUKUKLA BAĞDAŞMAYAN CEZALARIN GETİRİLMESİNİ ÖNERMEK, CEZAEVLERİNDE BULUNAN İNSANLARIN ISLAH VE EĞİTİMİNİN TEMEL UNSURLARINDAN BİRİ OLAN “İYİ HAL”İN KALDIRILMASINI İSTEMEK TOPLUMA CİDDİ ZARARLAR VEREBİLECEK YORUMLARDIR. Yargıya güvenin en aza indiği bir dönem yaşanırken, keyfi uygulamalar bu derece yaygınlaşmışken idam cezasının geri gelmesini, tutuklamaların artmasını, iyi halin kaldırılmasını istemenin ne gibi neticeler doğurabileceğini tahmin etmek zor değildir. Kendileriyle aynı dünya görüşüne sahip insanların da bundan etkilenebileceğini düşünmedikleri anlaşılmaktadır. Örneğin BARIŞ TERKOĞLU’NUN BİZZAT KENDİSİNİN, BARIŞ PEHLİVAN, TİMUR SOYKAN, MURAT AĞIREL GİBİ SIK SIK DAVALARLA KARŞI KARŞIYA KALAN GAZETECİLERİN, EKREM İMAMOĞLU GİBİ DAVALARI OLAN SİYASETÇİLERİN VE BURADA ADI GEÇMEYEN BİR ÇOKLARININ DA DEĞİŞMESİNİ İSTEDİKLERİ UYGULAMALARIN MAĞDURU HALİNE GELEBİLECEĞİNİ unutmamaları gerekir.
Kendilerinin ve kendilerine benzer düşünce yapısında olanların özgürlüğünü, haklarının ihlal edilmemesini, adil bir yargılama ile yargılanmalarını isterken, DİĞER İNSANLAR İÇİN İDAM, TUTUKLANMA, HEP CEZAEVİNDE KALMA İSTEMENİN HAKKANİYETLİ OLMADIĞI da açıktır. Böyle hakkaniyetten uzak bir üslup kullanıldığında halkın bu çevreye ve bu çevreyi temsil eden siyasi partilere güven duyması mümkün değildir. Zira, halkın gözüyle bakıldığında KENDİLERİ HAKSIZLIKLA KARŞILAŞTIĞI ZAMAN FERYAT EDEN, BAŞKALARININ AYNI ACILARI YAŞAMASINA KARŞI İSE DUYARSIZ KALAN bir imajları oluşmaktadır. DAHA DA VAHİMİ DUYARSIZ OLMAKLA KALMAYIP “DAHASI YOK MU” NİTELİĞİNDE YORUMLAR YAPILDIĞINI GÖRÜNCE HALK ENDİŞE DUYMAKTA, bu kesimlerden hızla uzaklaşmaktadır.
GÜNLER BOYUNCA SABAHLARA KADAR KENDİLERİNE YAPILAN HUKUKSUZLUKLAR KONUSUNDA YAYINLAR YAPARKEN KENDİLERİYLE AYNI GÖRÜŞTEN OLMAYANLAR ON BİN YIL GİBİ İNSANLIK DIŞI HUKUKSUZ CEZALARLA KARŞILAŞTIĞINDA “OH OLSUN” NEVİNDEN YORUMLARDA BULUNABİLEN BİR ZİHNİYETİN SAMİMİYETİNE İNANMAK OLDUKÇA ZOR OLMAKTADIR. NİTEKİM DİKKAT EDİLİRSE BİR ÇOK OLAYDA, HAK VE HUKUK ÇAĞRISI YAPILDIĞINDA, HALKIN GENİŞ BİR KISMININ TEPKİSİ “ŞİMDİ Mİ AKLINIZA GELDİ, ŞU KİŞİLERE BUNLAR YAPILIRKEN NEREDEYDİNİZ” ŞEKLİNDE OLMAKTADIR. ELBETTE HİÇBİR İNSANIN MAĞDURİYETİ ÖNEMSİZ GÖRÜLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR, AMA SADECE “KENDİNDEN OLANI” ÖNEMLİ GÖRÜYOR GİBİ BİR ÜSLUP KULLANILDIĞINDA HALK O İNSANLARIN MAĞDURİYETLERİNE KARŞI DUYARSIZLAŞMAKTADIR. OYSA TÜRKİYE TEK BİR İNSANIN DAHİ HUKUKSUZLUĞA MARUZ KALMASI İHTİMALİNİN BİLE OLMAMASI GEREKEN, BÖYLE BİR ŞEY YAŞANMASI DURUMUNDA HER KESİMDEN HER İNSANIN HEP BİRLİKTE ADALETİ İSTEDİĞİ VE SAVUNDUĞU AYDIN DEMOKRAT MODERN ÖZGÜR BİR ÜLKE OLABİLMELİDİR. BAZI GAZETECİLERİN TARAFLI, VİCDANDAN VE HAKKANİYETTEN UZAK ÜSLUPLARININ İSE TÜRKİYE’Yİ BU İDEALDEN HIZLA UZAKLAŞTIRABİLDİĞİNİ GÖREBİLMELERİ ÖNEMLİDİR.
TÜRKİYE’DE KUTUPLAŞMANIN, GERİLİMİN, SUÇ ORANLARINDAKİ ARTIŞIN, KADINLARIN VE ÇOCUKLARIN ACIMASIZCA KATLEDİLMESİNİN BİR TÜRLÜ ÖNÜNE GEÇİLEMEMESİNİN SEBEBİ CEZALARIN VEYA YAPTIRIMLARIN AZLIĞI, KANUNLARIN YETERSİZLİĞİ DEĞİLDİR.
Yetersizliğin yaşandığı husus, insanların ıslah olmasını ve kötülükten uzak durmalarını sağlayacak vicdan, iyilik, sevgi ve merhamet eğitiminin olmamasıdır. İnsanları kötülükten uzak tutacak şeyin cezaların artması olmadığının somut örneği suç işleyen ya da suça eğilimli insanların hemen hepsinde görülen davranış bozukluklarıdır. Hemen her gün haberlere yansıyan eşini çocuğunu katlettikten sonra kendi de intihar eden insan vakaları, bu tip saldırganların kendi canını da hiçe saydığını göstermektedir. Bu hale gelmiş insanların “idam cezasının gelmesiyle”, “hadım etmek” gibi cezalarla suç işlemekten vazgeçmeyeceği açıktır. Ya da bu insanların cezaevlerine doldurulup bir daha hiç çıkmayacaklarını söylemek de caydırıcı değildir.
Hiçbir medeni ülkede toplum düzenini ve huzurunu sağlayacak tedbirlerin alınmasında ruhen hasta, psikopatlık derecesinde saldırganlık geliştirmiş vakaların tutumu esas alınmaz. Bu insanların tedavisi ve zarar vermesinin engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması şarttır. Ancak bu vakalara özel olması gereken tedbirler tüm toplumu kapsayacak şekilde alınamaz ve uygulanamaz.
Kaldı ki şu an Türkiye’de toplumun genel ruh sağlığında bir bozulma yaşandığı da görülmektedir. Bununla baş edebilmenin yolu ise insanların mutluluğunu, huzurunu, sevi gücünü ellerinden alan, dostluğu, fedakarlığı, iyiliği ortadan kaldıran, bencilliği ve acımasızlığı teşvik eden “güçlü olan kazanır”, “insan bir tür hayvandır, hayvansal güdülerle hareket etmesi olağandır” diyen Darwinist eğitimin ortadan kaldırılmasıdır. Bununla birlikte insanlara vicdanlarını kullanmanın eğitimi verilmelidir. Özgürlük, hak, hukuk ve adalet ancak insanların ruhlarının terbiye edilmesiyle sağlanır.
Cezai yaptırımların sürekli artmasıyla ancak bir tür “polis devleti” inşa edilir. Nazi Almanyası, sokaklarında ahlak polisi dolaşan Ortadoğu ülkeleri, Stalin Rusyası polis devletleri oluşturarak halkın mutluluğunun sağlanamadığının en çarpıcı örnekleridir. İnanıyoruz ki Barış Terkoğlu ve arkadaşları da böyle bir ortamda yaşamayı asla istemeyecektir. Bu yüzden bu ortama zemin hazırlayacak, böyle bir yola gidecek taşları döşeyen konuşmalardan sakınmaları, sebep olabileceklerini düşünerek yorumlarda bulunmaları vicdanlarına yakışan tutum olacaktır.