KİRLİ PROPAGANDA, GERÇEKLERİ SAVUNANLARIN DEĞİL,
YENİLGİYE UĞRAYACAĞINDAN EMİN OLANLARIN YÖNTEMİDİR
Son dönemlerde, başta Sözcü TV olmak üzere, özel olarak görevlendirilmiş izlenimi veren bazı basın yayın organları tarafından Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik provokatif, gerçek dışı, karalama ve linç içerikli iftiralar tekrar gündeme getirildi. Husumetli müştekiler, onların bazı vekilleri ve operasyonu gerçekleştiren polis amiri tarafından son derece avami ve öfkeli bir üslupla, hiçbir belge ve delil gösterilmeden, dosyada dahi yer almayan yalan iddialar öne sürüldü. Özel olarak satın alındığı anlaşılan bot hesaplar sosyal medyada birbirinden kopyalanmış yorumlar yaparken, propagandayı yaygınlaştırmak için, ismi genellikle sıkça değiştirdiği sevgilileriyle, dur-durak bilmeyen hareketli gece hayatıyla magazin sayfalarından düşmeyen kişilerden ve para karşılığı reklam yapan influencer'lardan destek alındı.
Peki bu provokasyon çalışmasında NE YOK?
- Delil yok
- Belge yok
- Mağdur yok
- Tanık yok
- Husumetli bir müşteki, onun husumetli avukatı ve operasyon öncesi ve sonrasında yaptığı son derece şaibeli işlemler ve uygulamalar nedeniyle hakkında birçok dava açılan eski Mali Şube müdürü dışında dava tarafı olan kimse yok
- Sanıklardan kimse yok
- Sanık avukatı yok
- Sanıkların haklarını savunacak kimse yok
- Sanıkların aklandıkları deliller yok
(Sözde belgeselde ifadelerine yer verilen mağdur Ü. denilen şahıs gerçekte yoktur, hayali bir kişiliktir.)
Peki ne var?
- İftira var
- Yalan var
- İddianamede bile yer almamış uydurma isnatlar var
- Camiaya operasyonu gerçekleştiren Mali Şube eski müdürü Furkan Sezer'in husumeti ve gerçek dışı beyanları var
- Camiaya bu kumpası kurgulayan Özkan Mamati isimli müştekinin husumeti var
- Camiaya yargılama dönemi boyunca mesnetsiz iftiralar atan Av. Eser Çömlekçioğlu'nun (Özkan Mamati'nin avukatı) husumeti var
- Kanalını iftiracılara açan ve yargıdaki bir davanın sanıklarını bel altı vurmaya çalıştığı izlenimi veren Sözcü TV genel yayın yönetmeni ve yayın editörünün husumeti var
- Husumetli Sözcü TV'de çalışan hatırı sayılır gazetecilerin (Fatih Portakal, Deniz Zeyrek, İpek Özbey) bu kirli propagandaya alet olmaları var.
Dolayısıyla tüm bunlar, İstanbul Emniyeti Mali Şube Müdürü iken bir anda görev yeri değişip KİLİS'TEKİ POLİS EVİ'NE GÖNDERİLEN Furkan Sezer'in, Adnan Oktar ve arkadaşlarına kumpas kurulmasında baş piyon olarak kullanılan Özkan Mamati'nin husumetleriyle geliştirilmiş bir sözde karalama operasyonudur. Bu kişilere arka planda destek veren illegal derin devlet yapılanmasının kimler olduğu da kamuoyunca bilinmektedir.
PEKİ, 5 YIL ÖNCE İDDİANAMESİ YAZILMIŞ, ONBİN YILA YAKIN CEZA VERİLMİŞ VE YARGITAYDA TEMYİZ AŞAMASINA GELMİŞ BİR DAVANIN YAYGARASI NEDEN ŞU ANDA YAPILIYOR?
ÇARESİZLİK, ACİZLİK, BAŞARISIZLIK, KISKANÇLIK VE YENİLGİNİN kumpasçılar ve bu kumpasa dahil olanlar tarafından hazmedilememesi nedeniyle başarısız olmuşlardır, çünkü; 2018 yılında Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılan operasyon sonrasında gözaltına alınan herkesin sorgusuz sualsiz tutuklanması ile kumpasın en önemli aşamasının başarıya ulaşacağını zannediyorlardı. Kumpasçılar, cezaevi gibi caydırıcı bir ortama gerekçesiz olarak sokulan yüzlerce gence avukatlar göndererek, "bir daha asla gün yüzü göremeyeceklerini", cezaevinden çıkmalarının ancak etkin pişman olup Adnan Oktar ve arkadaşlarına iftirada bulunurlarsa mümkün olacağını söylediler. Plana göre bu aşamada büyük bir başarı elde edecekler, hemen herkes etkin pişman olmak için adeta bir yarışa girecek ve hapisten kurtulmak isteyen sayısız kişinin sayısız iftirası ile Sayın Adnan Oktar'ın bir daha cezaevinden çıkması mümkün olmayacaktı.
ANCAK PLAN TUTMADI. Kazandıkları etkin pişman sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Geri kalanlar ise, müfteri olmaktansa, suçsuz olmalarına rağmen, cezaevinde kalmayı tercih ettiler. Hatta kumpas çetesi, 5 yıl boyunca bu büyük yenilginin hüsranıyla elinden gelen her türlü zulmü yapmaya devam etti. Ama HEDEFLERİNE ULAŞAMADILAR.
Amaç suçlu bulup suçlu cezalandırmak değil, camiayı dağıtmak, Adnan Oktar'ı yalnızlaştırmak, herkesi bu camiada bulunduğuna pişman etmekti. Ama BEKLEDİKLERİ ŞEY OLMADI. Herkesin birlik gücünün iman gücünden kaynaklandığını tüm Türkiye anladı. Tüm kirli propaganda eylemlerine, mesnetsiz provokasyonlara, haksız suçlamalara rağmen bu camianın her bir ferdi müthiş asil bir duruş sergiledi. Bu, kumpasçıların hesabında hiç yoktu.
Şu an izlediğimiz şov, derin devletin pervasızca devlet imkanlarını kullanarak uyguladığı, sayısız piyonun devreye sokulduğu kumpas hareketinin dehşetli yenilgisinin yaygarasıdır. Şu an oradan oraya savrularak BİLİNEN EN ACİZ YÖNTEME BAŞVURMALARININ, bel altı vurarak yenmeye çalışmalarının tek sebebi işte bu yürek acısıdır.
ŞU ANDA YARGIYI, HUKUK DEVLETİNİ, ETİĞİ, NAMUSU, AHLAKI, İNSANLIĞI BİR KENARA BIRAKMIŞ bir şekilde azgınca, korkuyla ve öfkeyle iftira yayınlar yapmalarının, trollere para karşılığında iftira ve linç çalışmaları yürütmelerinin, "ne kadar milletin diline düşerse o kadar rezil olurlar" gibi akılsızca bir yol tutturmalarının, yargı sonucunu dahi beklemeden alelacele yargısız infaz yapmaya çalışmalarının sebebi BU YÜREK ACISI, BU DEHŞETLİ HÜSRANDIR.
Adnan Oktar ve arkadaşlarının dava dosyası şu anda Yargıtay'dadır. Bu husumetli çete, acaba NEDEN YARGITAY'DA DOSYANIN SONUÇLANMASINI BEKLEMEDEN ALELACELE BU KENAR MAHALLE YÖNTEMLERİNE GİRİŞMİŞ OLABİLİR? Çünkü iftiraların hukuk karşısında mutlaka yenileceğini, foyalarının ortaya çıkacağını, kumpaslarının eninde sonunda deşifre olacağını çok iyi bilmektedirler. Yargı her an karar verebilir korkusuyla gece gündüz TV ekranlarında akla hayale gelmeyecek iftiraları uydurup, insanları aldatmaya çalışmalarının tek sebebi budur.
Soruşturma aşamasından itibaren dosyanın her aşamasında yer alan hukuksuzluklar bugün Türkiye’de her kesim tarafından çok iyi bilinmekte ve dile getirilmektedir. Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Prof. Dr. Ümit Kocasakal gibi Türkiye’nin en ünlü ve itibarlı hukukçularının dosyada camianın lehine bilimsel mütalaaları bulunmaktadır. Türk yargısının bir aşamada tüm bu hukuksuzlukları görerek, adaleti tecelli ettireceğine dair herkesin kanaati bulunmaktadır.
Unutulmamalıdır ki KİRLİ PROPAGANDA, GERÇEKLERİ SAVUNANLARIN DEĞİL ANCAK VE ANCAK YENİLGİYE UĞRAMAYA MAHKUM OLAN MÜFTERİLERİN YÖNTEMİDİR.
Tüm kainat, her TV kanalı, her gazeteci, her hakim, her savcı, her polis memuru, her avukat, her insan Allah’ın kuludur; Allah’ın kontrolü altındadır. Allah dilemedikçe tek bir yaprak dahi düşmez. Sn. Adnan Oktar ve camiamızı linç edenler de Allah’ın kontrolünde varlıklardır. İnancımıza göre imtihan olmadan imanımızı, Allah’ı olan sevgimizi, Allah için sabrımızı gösteremeyiz. Hz. Peygamber Efendimiz de linç edilmişti, Hz. Yusuf (as) suçsuz yere zindana atılmıştı, Hz. Musa (as) defalarca öldürülmeye çalışıldı, Hz. İbrahim (as) ateşe atıldı, Hz. Meryem annemize, Hz. Aişe annemize zina iftirası atıldı. Zorluklar, ölüm tehditleri, eziyetler Müslümanın iman gücünü ortaya koyan dünyanın güzellikleridir. Müslümanları, samimi iman sahipleri kimse bunlarla korkutamaz, yıldıramaz. Camiamız önce Allah’a, sonra da devletimizin aklına, vicdanına ve adaletine güvenmektedir.
Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)
Ekim 12, 2023