Geçtiğimiz günlerde, konuğu Yılmaz Özdil ile birlikte Sözcü TV'de "Kırmızı Beyaz" isimli programı esnasında İpek Özbey, hukuksuzluklarla mücadele edilen şu günlerde dahi müvekkil Adnan Oktar'ı konu etmekten çekinmemiştir. Söz konusu programda İpek Hanım, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasında gerekçe gösterilen gizli tanık ifadelerine atıfta bulunarak, aşağıdaki cümleleri sarf etmiştir:
"Şimdi gizli tanık mevzusuna girdiysek eğer, ilk gizli tanıkları duyduğumuz zaman, benim bir polis arkadaşım var daha önce mali şube müdürüydü, Adnan Oktar operasyonu yapınca kendisini ödüllendirdiler ve görevden aldılar. Şimdi onunla bir program yaptığımızda bana şunu söyledi. Dedi ki İpek, bir dosyanın içinde gizli tanık varsa, o dosyada soru işaretleri vardır. Bizim dosyamızda hiç gizli tanık yoktu."[1]
İpek Özbey, geçmişte müvekkil ve arkadaşları aleyhine Mali Şube eski müdürü Furkan Sezer ile yapmış olduğu röportajda sarf edilen bu sözlere dikkat çekerek, Adnan Oktar dosyasında gizli tanık olmamasından dolayı dosyanın hukuka uygunluğunda soru işareti olmadığını ima etmeye çalışmıştır. Bu şaşırtıcı ve mantıkları oldukça zorlayan açıklamayı, Türkiye’de hukuksuzlukların tarihin en yüksek seviyesine çıktığı şu günlerde hak, hukuk, adaletin savunuculuğunu yaptığı iddiasında olan Sözcü TV’de İpek Özbey'in dile getirebiliyor olması şaşkınlık uyandırıcıdır.
Hukuksuzluk herhangi bir insana yapıldığında ses çıkarılmadığında çığ gibi büyüyen bir felakettir. “Aynı fikirde ya da inançta olmadığım insanlar hukuksuzlukla ezilsin ben de hayatıma devam edeyim” gibi bir şey mümkün değildir. Nitekim mümkün olmadığını bugün Türkiye’deki durum, İpek Hanım gibi Adnan Oktar Dosyasında hukuksuzlukları alkışlayan herkese göstermiştir. Sözcü TV’nin yayınlarının durdurulması karşısında feryat eden İpek Hanım’ın bugüne kadar canlı yayınlarla, kitaplarla, yazılarla, röportajlarla hukuk ihlallerini desteklemiş olmasının bugün yaşananlara katkısını düşünüp öz eleştiri yapması kanaatimizce yerinde olacaktır.
Öncelikle belirtmeliyiz ki, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun soruşturma dosyasının ciddi hukuksuzluklarla dolu olduğu kanaatindeyiz. MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARININ, OLDUKÇA BENZER, HATTA DAHA AĞIR BİR HUKUKSUZLUK SÜRECİNİ AYNI YÖNTEMLERLE VE AYNI İDDİALARLA YAŞAMIŞ OLMALARI nedeniyle, aynı usulsüz yöntemlerin kullanıldığına şahit olmuş bulunuyoruz ve dolayısıyla, bir derin devlet yönteminin burada da uygulanmakta olduğunu görmekteyiz.
Fakat burada Sayın İpek Özbey'in, ortada bunca hukuksuzluk varken, sırf müvekkile olan muhalefetinden dolayı, olayı gizli tanık konusuna indirgemesi gariptir. Üstelik bu mantıkla farkına dahi varmadan Sayın Ekrem İmamoğlu aleyhine bir durum oluşturmaktadır. Çünkü her ne kadar Sayın Ekrem İmamoğlu’nun haksız bir durumla karşı karşıya olduğu görülse de bunun bir kumpas davası olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Bu sebeple de dosyada sadece gizli tanık beyanları yer almamaktadır. Gizli olmayan tanık beyanları, MASAK raporları, telefon tapeleri, HTS kayıtları gibi delilerden de bahsedilmektedir.
AYRICA BASINA YANSIDIĞI ÜZERE TIPKI ADNAN OKTAR DAVASINDA OLDUĞU GİBİ TUTUKLANMIŞ BAZI KADINLAR ÜZERİNDE BASKI KURULMAKTA, BU KADINLARDAN EKREM İMAMOĞLU’NU SUÇLAYAN GERÇEK DIŞI BEYANLAR VERMELERİ İSTENMEKTEDİR. BU KADINLARIN İSTENİLDİĞİ ŞEKİLDE BEYAN VERMESİ DURUMUNDA, İPEK HANIM KONUYU NASIL İZAH EDECEKTİR?
Her ne kadar tüm bunların İpek Hanım’ın Furkan Sezer ve Özkan Mamati tarafından aldatılıp yanlış yönlendirilmesinden kaynaklandığını bilsek ve İpek Hanım’ı anlayışla karşılasak da İPEK HANIM’IN TÜRKİYE’DE KUMPAS DOSYALARININ NASIL İŞLEDİĞİNİ VE GELİŞTİRİLDİĞİNİ BİLMEDEN YAPTIĞI YORUMLAR SAVUNMA KASTIYLA OLSA DA EKREM BEY’İN MEVCUT DURUMUNA ZARAR VERMEKTEN BAŞKA BİR İŞE YARAMAMAKTADIR. İpek Hanım kumpas davaları konusundaki bilgisizliği, mesleğinden atılmış Furkan Sezer, hiçbir eğitimi ve birikimi olmayan Özkan Mamati gibi kişiler tarafından kolayca aldatılabilmesine de neden olmuştur. İpek Hanım’ın Devletimiz tarafından görevinden alınmış bir kişinin manipülatif sözlerine aldanması kendisine yakışmamaktadır.
Bilgisizce yaptığı açıklamalar da ciddiye alınmasına engel olmaktadır. Sanki tek konu gizli tanık beyanıymış gibi yorumlar yapması birçok insanın soracağı soruları cevapsız bırakmakta, dosyadaki diğer hukuksuzlukları ise örtbas etmektedir. Örneğin,
- Bir dosyada GİZLİ TANIK YOKSA ama O DOSYA HUKUKSUZLUKLARLA DOLU İSE, BU DOSYA HUKUKA UYGUN MU SAYILMALIDIR?
- Veya Sayın Ekrem İmamoğlu'nun soruşturma dosyasındaki 5 GİZLİ TANIĞI ÇIKARDIĞIMIZDA, SAYIN EKREM İMAMOĞLU BERAAT Mİ EDECEKTİR?
- Aynı dosyada GERİ KALAN 20 AÇIK TANIK GÖRMEZDEN Mİ GELİNECEKTİR? O dosyadaki SUÇLAMALAR GİZLİ TANIKLARIN SÖZLERİNDEN Mİ İBARETTİR?
GİZLİ TANIKLAR ORTADAN KALKSA - Türkiye’deki hukuki işleyişin geldiği durum göz önünde bulundurulduğunda-, Sayın Ekrem İmamoğlu'nun beraat ETMEYECEĞİ veya tutukluluk halinin SONA ERMEYECEĞİ açıktır. Her ne kadar hukuksuz olduğunu bilsek de, dosyaya, GİZLİ TANIKLARI AŞAN SUÇLAMALAR VE AÇIK TANIKLAR YERLEŞTİRİLMİŞTİR. Söz konusu açık tanıklar ise, TAM OLARAK ADNAN OKTAR DAVASINDA OLDUĞU GİBİ, TEHDİT YOLUYLA İFADE VERMEYE ZORLANMIŞ VE ŞİKAYETÇİ YAPILMIŞLARDIR.
26.03.2025 tarihinde, CHP Milletvekili Avukat Turan Taşkın Özer, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu önemli sözlere yer vermiştir:
"İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu için SAHTE TANIK aranıyor!
Yanlış duymadınız!
Kadın mahkumlar SEGBİS aracılığıyla, savcılık tarafından "İŞ BİRLİĞİ YAPMAZSAN ÇOCUKLARINI YILLARCA GÖREMEZSİN." denilerek ÇOCUKLARIYLA TEHDİT EDİLİYOR; EKREM İMAMOĞLU ALEYHİNDE YALAN TANIKLIK YAPMAYA ZORLANIYOR…
Bu da yetmiyor!
Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde tanıdığı kişiler savcılığa çağrılıp ifadeye zorlanıyor. “İTİRAF ETMEZSEN YALANCI TANIKLIKTAN SENİ İÇERİ ATARIM” denilerek baskı altında tutuluyor.
Delil yetersizliği karşısında yargı; DAVALARI UYDURMA TANIKLARLA DOLDURMAYA ÇALIŞARAK adalet sistemine büyük zarar veriyor, yargının bağımsızlığına gölge düşürüyor."
"Bu rezaleti örtbas etmek için dosyanın içini şimdi doldurabilmek için, KENDİNE YENİ GİZLİ TANIKLAR, YALANDAN İTİRAFÇILAR, İFTİRA ATACAK BİRİLERİNİ ARAYAN BİR SAVCI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ. Ekrem İmamoğlu’nun 10-15 YIL ÖNCE Beylikdüzü'nden TANIDIĞI İNSANLARI, KOMŞULARINI SAVCILIĞA ÇAĞIRIP TANIKLIK YAPMAYA ZORLUYORLAR. ‘Siz iş yaptınız mı, geçmişte alışverişiniz oldu mu, karşılığında bir şey verdiniz mi? Belediye başkanlığı sırasında kendisi, çevresi sizden bir şey istedi mi? İstemiştir. Olduğunu biliyorum. İTİRAF ETMEZSEN YALANCI TANIKLIKTAN SENİ İÇERİYE ATARIM’ diye sahte, korkutan ve yalan ifadeye zorlayan çabalar var"[2]
Kişileri; hayatlarıyla, aileleriyle, işleriyle, çocuklarıyla, tutuklanma tehdidiyle tehdit ederek şikayetçi yapılma süreci, 2018 YILINDA DOĞRUDAN ADNAN OKTAR DOSYASINDA YAŞANMIŞ ve o tarihten bu yana defalarca gündeme getirilmiş bir konudur. Adnan Oktar dosyasında, gruptan bazı kişileri tanıyan, onlarla sadece birkaç kere görüşmüş olan, grupla hiçbir biyolojik bağlantısı olmayan genç kızlar, o tarihte FURKAN SEZER'İN idaresindeki MALİ ŞUBE'DEKİ 3 POLİS tarafından aranmış, EMNİYETE ÇAĞIRILMIŞ ve KENDİLERİNE, DOSYADA İSİMLERİNİN "ŞÜPHELİ" OLARAK GEÇTİĞİ SÖYLENEREK, "YA ŞİKAYETÇİ OLURSUN YA DA TUTUKLANIRSIN" TEHDİDİYLE ŞİKAYETÇİ YAPILMIŞLARDIR.
Olay bununla da kalmamış, henüz soruşturma devam ederken, Sayın İpek Özbey'in övgüyle bahsettiği FURKAN SEZER TARAFINDAN, YURT DIŞI ÇIKIŞ YASAĞI TALEBİNİ İÇEREN BİR LİSTE, yine operasyon ve soruşturma sürecinde şüpheli eylemleriyle devrede olan ve kumpas sürecini Furkan Sezer ile birlikte yürüten dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Hasan Yılmaz'a gönderilmiştir. Söz konusu yurt dışı yasağı listesinde, Adnan Oktar grubu ile neredeyse hiçbir bağlantısı olmayan, birkaç görüşme dışında bir bağı bulunmayan çeşitli genç kızların ismi de yer almış ve bu kişilere YURT DIŞI YASAĞI UYGULANMIŞTIR. Bu kişiler, OPERASYON YAPILMADAN ÖNCE MALİ ŞUBE'YE ÇAĞIRILMIŞ ve HAKLARINDA YURT DIŞI YASAĞI KONULDUĞU VE DOSYADA ŞÜPHELİ OLARAK BULUNDUKLARI KENDİLERİNE SÖYLENMİŞTİR. Haklarında verilen yurt dışı yasağı ile olayın ciddiyetini anlayan söz konusu genç kızlar, kendilerine hiçbir çıkış yolu bırakılmadığı için çözümü dosyada şikayetçi olmakta bulmuşlardır.
Bir kısım kadınlar ise Savcılığa bile çıkarılmadan Sulh Ceza Hakimlerinin yüzünü ortalama 1-2 dk gördükleri Mahkemelerle tutuklanmışlardır. Silivri, Bakırköy gibi İstanbul’da bulunan cezaevlerine değil yüzlerce kilometre ötedeki cezaevlerine gönderilmişlerdir. En saldırgan, akli dengesi yerinde olmayan, infaz memurlarını dahi darp eden mahkumların yanına yerleştirilmişlerdir. Bir kısmı ise Ekrem Bey’in konulduğu gibi tekli odalara değil, penceresi tepede neredeyse hiç ışık girmeyen, avlusu olmayan, mutfağı bulunmayan, gerçek anlamda 5 adıma 3 adım hücrelere kapatılmışlardır. Avukatlarıyla görüştürülmemiş, aileleri tarafından cezaevi kantininden alışveriş yapmaları için yatırılan paralara dahi el konulmuştur. Bu koşullar altında kalan genç kadınlara hemen her gün kendi aileleri tarafından tutulmuş olmayan bir avukat gelip “devlet sizin üstünüzü çizdi, Adnan Oktar’ı suçlamadan buradan kurtuluş yolu yok” demiştir. İŞTE İPEK HANIM’IN KİTAPLARINDA VE YAYINLARINDA KULLANDIĞI BEYANLARIN HEPSİ BU İNSANLIK DIŞI KOŞULLARDA, ALTINA İMZA ATMAK DIŞINDA HİÇBİR ÇARESİ OLMAYAN KADINLAR TARAFINDAN VERİLEN DEĞİL ZORLA ALINAN BEYANLARDIR.
İçeriği bomboş olan Adnan Oktar davasında, cinsel isnatlarda bulunmak üzere var edilen şikayetçi listesinin oluşturulma süreci bu şekildedir. Bu dosyada, PEK ÇOK KİŞİNİN HENÜZ HAKLARINDA HİÇBİR SUÇLAMA OLMADIĞI HALDE CİNSEL SUÇLARDAN TUTUKLANDIKLARINI, ŞİKAYETÇİLERİNİN DE TUTUKLANMALARINDAN AYLAR SONRA BU YOLLA ÜRETİLDİĞİNİ HATIRLATMAK İSTERİZ.
Görüldüğü kadarıyla aynı durum şu anda Sayın Ekrem İmamoğlu'na yönelik de uygulanmaktadır. Bir başka deyişle Adnan Oktar ve arkadaşlarının 7 senedir karşı karşıya olduğu hukuksuzluk, şu anda Sayın Ekrem İmamoğlu'nun ve İpek Özbey'in de temsil ettiği sol kesimin karşısına çıkmış bulunmaktadır.
Tüm bu açıklamalardan Sayın İpek Özbey'in anlayacağını umuyoruz ki, KONU "GİZLİ TANIK" MESELESİNİN ÇOK ÖTESİNDEDİR. Tehditle, baskıyla şikayetçi üretme süreci, bir hukuk devletinde asla olmaması gereken bir şekilde pervasızca uygulanmaktadır ve bu, her an herkese yönelik yapılabilir bir uygulamadır. Bugün istenmeyen veya tehdit olarak görülen ya da sadece tutuklanması istenen herkes, tutuklanmakla tehdit edilen bir tanıdığı veya hiç tanımadığı sahte tanıklar kullanılarak cezaevine gönderilebilir. 7 yıldır aralıksız anlatmakta olduğumuz bu konunun, şu an yaşananlar vesilesiyle tüm Türkiye tarafından net bir şekilde anlaşıldığı kanaatindeyiz.
Müvekkil ve arkadaşlarının tutuklandığı, akıl almaz bir yargısız infaza maruz kaldığı, olağanüstü çirkin karalama kampanyalarıyla suçlandığı süreçte, İpek Özbey de bu kampanyanın temsilcilerinden biri olmuştur. Bu 7 yıllık süreçte, müvekkil de, sürekli olarak, özellikle sol kesimin temsilcilerine ve özellikle Sözcü TV'ye, SIRF GÖRÜŞ FARKLILIĞI NEDENİYLE ADALETSİZLİĞE DESTEK OLMAMALARI gerektiğini, ADALETSİZLİĞE ARKA ÇIKMANIN MİLLETİMİZE ZARAR VERECEĞİNİ, beslenen bu ADALETSİZLİĞİN GÜN GELDİĞİNDE KENDİLERİNİ DE VURACAK BİR TEHLİKEYE DÖNÜŞTÜĞÜNÜ defalarca anlatmıştır. Gerek kamuoyu duyurularıyla gerek tekziplerle gerekse mahkeme ifadeleriyle sayısız kere bu konu hakkında yorumlarda bulunmuş ve kendilerini gerçek adaletin temsilcisi olmaya, kendilerinden olmayanlar için de adaletin savunucusu olmaya çağırmıştır. Bugün karşı karşıya kaldığımız durumda, maalesef yapılan uyarıların gerçekleştiğine, söz konusu adaletsizliğin tüm şiddetiyle sol kesimi vurduğuna ve hatta aynı ikiyüzlü yöntemlerin kullanıldığına şahitlik etmekteyiz. BU, MÜVEKKİLİN BU KONUDA YAPTIĞI CAN ALICI UYARILARIN GÖRMEZDEN GELİNMESİNİN VAHİM BİR SONUCUDUR.
Şunu belirtmeliyiz ki MÜVEKKİL, İNANÇ, FİKİR VEYA ŞAHIS FARK ETMEKSİZİN, ADALETSİZLİĞE UĞRAYAN HER KİŞİNİN YANINDADIR VE ONUN HAKLARINA SONUNA KADAR KORUR. Müvekkil, bunu yıllarca, yaptığı her uygulama ile göstermiştir. Müvekkil için, bir kişinin hakkının korunmasında, onun görüşü veya inancı, müvekkile olan bakış açısı asla fark etmemektedir. Müvekkil, hayatı boyunca hakkın savunucusu olmuştur ve olmaya devam edecektir. Çünkü, her zaman her vesile ile belirttiği gibi bu sorumluluğu, Kuran'dan almaktadır:
Ey iman edenler, KENDİNİZ, ANNE-BABANIZ VE YAKINLARINIZ ALEYHİNE BİLE OLSA, ALLAH İÇİN ŞAHİTLER OLARAK ADALETİ AYAKTA TUTUN. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse ADALETTEN DÖNÜP HEVA (TUTKULARI)NIZA UYMAYIN. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
Tüm Türkiye'nin adaletsizliğe karşı el ele vermesi gereken dönemde, üstelik de müvekkile oynanan oyunların çok benzerleri açıkça yaşanırken, İpek Özbey'in halen müvekkile yönelik hasmane bir tavır içinde olması ve hala ona yapılan hukuksuzluğu destekliyor bulunması bizleri oldukça şaşırtmıştır. Bu tavır devam ettikçe, hukuksuzlukların daha fazla kişiyi mağdur etmemesi oldukça zordur.
Bu ülke, ancak her kesimin, inanç ve fikir farklılığına bakmaksızın, adaletsizliğe karşı elbirlik mücadelesi ile tekrar bir hukuk devleti olabilir. Ancak hala başkalarına yapılan adaletsizlik, sırf görüşü farklı diye, aynı adaletsizliğe uğrayan kişiler tarafından alkışlanıyorsa, daha çok kişi sahte tanıklarla cezaevlerine girecek gibi görünmektedir.
İpek Özbey'i, adalet adına içinde bulunduğumuz bu vahim dönemde, körü körüne karşıtlık zihniyetini bırakıp, gerçek adaleti savunmaya davet ediyoruz. Bu vesileyle müvekkil, 7 senedir hatırlattığı hususu tekrar hatırlatmaktadır: "Yalnızca bana adalet" deyip, kendinden olmayanın başına gelen hukuksuzluklara alkış tutanlar, bu adaletsizlikle mutlaka karşılaşırlar. Çünkü adaletsizliği tek bir yerde beslemek, onu, herkesi yutan bir canavara dönüştürür. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu sorunlu süreç, bunun en açık göstergelerinden biridir.
Kamuoyunun dikkatine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
[1] https://www.youtube.com/live/CiBfo3zt_C0
[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/chpli-ozerden-dikkat-ceken-iddialar-imamoglu-icin-sahte-tanik-2313311