YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE

Sunulmak Üzere

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

Dosya No: 2024/365E

Sunan: Adnan Oktar

Müdafi: Av. Mert Zorlu

Konu: Müvekkil Adnan Oktar’ın, ALLAH’IN VARLIĞININ DELİLLERİNİ açıkladığı, bilimsel verilerden oluşan dilekçelerimizin EVRİM ALDATMACASI ile ilgili kısmını Sayın Dairenize sunumudur.

AÇIKLAMALAR

Aşağıda, “YARATILIŞIN BİR GERÇEK, EVRİMİN İSE BİR ALDATMACA” olduğuna dair müvekkil Adnan Oktar'ın anlatımlarına ve onu destekleyen bilimsel çalışmalara örnekler verilmektedir. Müvekkilin bu konudaki görüşlerini aşağıda takdirinize sunuyoruz.


EVRİM ALDATMACASI

Bazı kişiler evrim teorisini, bilim tarafından ispatlanmış bir gerçek zannedebilir. Oysa gerçek bunun tam tersidir, bilimsel yüzlerce delil evrim teorisinin geçersizliğini gözler önüne sermiştir.

Evrim aldatmacası insanlık ve dünya tarihi üzerinde yoğun bir hipnoz etkisi oluşturarak ağır bir yıkıma neden olmuştur. Son 150 yıldır evrim safsatası yaygınlaşarak daha geniş bir alan bulmuştur. Darwinist diktatörlük, hiç olmadığı kadar zorba ve baskıcı hale gelmiş, evrim karşıtları sinsi veya açık yöntemlerle susturulmuştur. Devletler, tarihin bu en büyük bilim aldatmacasını müfredatlarına almak zorunda bırakılmış, dini rejimler içinde bile gençlerin Darwinist yetişmesi amaçlanmıştır.

Sömürülmesi planlanan ülkelerin halkları "üstün ırk" kavramı ile aldatılarak birbirine düşürülmüş, bu yolla Deccal Komitesi tarafından bu ülkeler üzerinde operasyon uygulamak oldukça kolaylaşmıştır. Savaşlar, sömürgeler, katliamlar, soykırımlar, düşmanlıklar hep Darwinizm safsatasından hayat bulmuştur.

Darwinizm;

  • Canlıların tesadüfen meydana geldiğini iddia eden,
  • İnsanın maymun ataları olduğunu savunan,
  • İnsanı yeryüzünde sorumsuz bir hayvan olduğuna inandırmaya çalışan,
  • Güçlü olanın zayıf olanı ezmesi gibi sapkın bir fikirle yola çıkarak kitleleri katleden,
  • Savaşları başlatan,
  • İnsanları küçük ve aşağılık gören sahte bir inanç sistemidir.

Bu nedenle Darwinizm’in gerçek yüzünü anlamak ve HİÇBİR BİLİMSEL TEMELİ OLMAYAN bu teori ile uzlaşma çabalarının ne kadar hatalı olduğunu fark etmek çok önemlidir.

Bilim adına ortaya atılan bu safsata, yine bilimin reddedilemez kanıtları ile yerle bir olmuştur.


BİLİM EVRİMİ REDDEDİYOR

Yeryüzünde yaşayan milyonlarca canlı türünün her birinin birbirinden farklı özellikleri, davranış şekilleri, birbirinden kusursuz fiziksel yapıları vardır. Bu canlıların her biri benzersiz incelikler ve güzelliklerle yaratılmıştır. Bitkiler, hayvanlar ve en başta da insan, dış görünümlerinden gözle görülmeyen hücrelerine kadar büyük bir bilgi ve sanatla var edilmiştir.

Canlıların her detayını araştıran, bu detaylardaki mucizevi yönleri keşfeden çok sayıda bilim dalı ve bu bilim dallarında görev yapan on binlerce bilim insanı vardır.

Bilim insanlarının çoğu, inceledikleri yapılardaki mucizevi yönleri ve bunların meydana getirilmesindeki aklı keşfettikçe, hayranlık duymakta ve tüm bunların sonsuz bir akıl ve bilgi ile yaratıldığına tanık olmaktadırlar.

Ancak Darwinistler tüm kâinatın KÖR TESADÜFLER sonucu meydana geldiğini savunmaktadır. İddia ettikleri tesadüfler zinciri o kadar akıl almazdır ki, adeta “rastgele saçılan harflerden kusursuz bir şiir yazıldığını” iddia etmeye benzer.

Darwinistlere göre TESADÜFLER, güya ne elde etmek istediklerini bilen, müthiş yetenekli varlıklardır. Sözde en baştan, "görmek, işitmek, nefes almak" ne demektir bilen, yeryüzünde hiçbir örneği olmadığı halde bunlardan haberdar olan "tesadüfler", güya büyük bir bilinç ve akıl göstererek, son derece ileri görüşlü davranarak, sözde canlılığı adım adım inşa etmiştir. Tabii ki bunun böyle olmadığı çok açıktır.

İnsanların karşısına taştan, tahtadan yontulmuş bir put konsa ve "bakın bu odayı ve içindekileri bu put meydana getirdi" dense, herkes bunun son derece saçma olduğunu söyleyecek ve buna asla inanmayacaklardır. Ancak hayret vericidir ki, Darwinist bakış açısının "bakın bu dünyayı ve içindeki birbirinden harika milyonlarca canlıyı TESADÜF denen şuursuz süreç büyük bir planlama yaparak, zaman içinde oluşturdu" şeklinde ifade ettiği hurafe, bir kısım kişiler tarafından "en büyük bilimsel açıklama" olarak kabul görmektedir.

Charles Darwin dahi, teoriyi ilk öne sürdüğünde iddiasının hayal ettiği ara-geçiş fosilleriyle ve gerekli bilimsel sonuçlarla desteklenmezse GEÇERSİZ OLACAĞINI söylemiştir. Nitekim söylediği gibi de olmuş TÜM BİLİMSEL VERİLER ve FOSİL KAYITLARI EVRİMİ GEÇERSİZ KILMIŞTIR. Ancak günümüzün bir kısım Darwinistleri, Darwin'den çok Darwincidirler.

EVRİM BİR ALDATMACADIR. Evreni, içinde yaşadığımız dünyayı, tüm canlı ve cansız varlıkları Allah yaratmıştır.


EVRİMİN GEÇERSİZLİĞİ ve YARATILIŞ DELİLLERİ

YAŞAYAN FOSİLLER EVRİMİ YALANLIYOR

  • Türler yaratıldıklarından beri HİÇ DEĞİŞMEMİŞTİR.
  • Milyonlarca yıllık fosiller ile canlıların bugünkü hali AYNIDIR.
  • Tek bir ara geçiş fosili YOKTUR.
  • Sözde ara-geçişi kanıtlayabilecek HİÇBİR KAYIP HALKA YOKTUR.
  • Tüm fosiller YARATILIŞI GÖSTERMEKTEDİR.
  • Canlılar YARATILMIŞTIR.
  • Fosil kayıtlarına göre canlılar ANİDEN ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
  • Evrimin AĞACI YOKTUR.
  • Canlıların dış görünüşlerine göre oluşturulan sahte soyağacı, genetik yapılarına göre oluşturulan sahte soyağacı ile kıyaslanınca olması beklenen akrabalık ilişkilerinin TAMAMI ÇÖKMÜŞTÜR.
  • Fosil kayıtlarına göre türler dünya üzerinde var oldukları sürede DURAĞANDIRLAR, değişim göstermezler.

ARA FOSİL SAHTEKÂRLIKLARINA ÖRNEKLER

  • Ara fosil olarak öne sürülen fosiller SAHTE ÜRETİLMİŞ veya HAYALİOLUŞTURULMUŞTUR.
  • Ota Benga 1904 yılında Kongo’da yaşamış, evli, iki çocuk babası bir İNSANDIR. Ancak kısa boylu ve koyu renk tenli oluşu nedeniyle bir hayvan gibi zincirlenip, kafese koyulmuş, Amerika’da evrimci bilim adamları tarafından St. Louis Dünya Fuarı'nda çeşitli maymun türleriyle birlikte "insana en yakın ara geçiş formu" olarak teşhir edilmiştir. Hayvanat bahçesinin evrimci müdürü Dr. William T. Hornaday, bu nadide "ara geçiş formu"na sahip olmanın kendisine verdiği gurur hakkında uzun konuşmalar yapmıştır. Bu aşağılanmaya dayanamayan Ota Benga, bir süre sonra intihar etmiştir.
  • Piltdown adamı olarak adlandırılan sahte ara form fosili, İNSAN KAFATASINA ORANGUTAN ÇENESİ MONTE EDİLEREK oluşturulmuş bir sahtekârlıktır. Bu sahte fosil 40 yıl British Museum’da sergilenmiştir.
  • Tiktaalik roseae 2004 yılında Kanada'nın kutup bölgesinde bulunmuş, 375 milyon yıl önce yaşamış bir timsah fosilidir. Ancak Chicago Üniversitesi'nden Tyler Keillor, fosilin rekonstrüksiyonunu hazırlarken, canlının görünümünün denizden karaya geçiş masalına uygun olması için hem amfibiye hem de balıklara benzeyen ama gerçekte var olmayan bir canlıyı, tamamen hayal gücüyle yeni baştan oluşturduğunu açıkça ifade etmektedir.
  • Ida, 47 milyon yıllık, soyu tükenmiş bir lemur fosilidir. Fosilin %95’i tam olarak vardır ve tüm özellikleriyle tam bir lemurdur. 1983 yılında bulunan bu fosil nedense 2009 yılında, aniden insanın atası şeklinde ortaya atılmıştır. Nature dergisinin baş editörü Henry Gee, "kayıp halka" teriminin bu canlı için kullanılmasının yanıltıcı olduğunu söylemiştir. Johns Hopkins Üniversitesi Carnegie Doğa Tarihi Müzesi paleontologlarından Chris Beard, "bu fosilin, BİZE İNANDIRMAK İSTEDİKLERİNİN AKSİNEne maymunlarla ne de insan ile bir bağlantısı yoktur" diye belirtmiştir.
  • Nebraska adamıTEK BİR DOMUZ DİŞİNDEN yola çıkılarak güya “mağara adamı ve ailesini” oluşturacak şekilde çizilmiş sayısız HAYALİ RESİM VE REKONSTRÜKSİYONDAN
  • Rekonstrüksiyon "yeniden inşa" demektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin, sanatçının hayal gücüne göre oluşturulmasıdır.
  • Bu zamana kadar gazetelerde, filmlerde gördüğünüz yarı insan-yarı maymun yaratıkların tamamı HAYAL ÜRÜNÜDÜR.
  • Bu zamana kadar yapılan kazı çalışmalarında bulunmuş TEK BİR ARA-GEÇİŞ FOSİLİ YOKTUR.
  • Basına yansıyanların tümü SAHTEKÂRLIKTIR.

EVRİMİN HAYALİ MEKANİZMALARI EVRİME SEBEP OLMAZ

  • Evrim HAYALİ MEKANİZMALAR üstüne kurulmuştur.
  • Doğal Seçilim” mekanizması kaplandan hızlı koşan geyiklerin hayatta kaldıklarını, bu nedenle ileriki nesillerde daha hızlı koşan geyikler olacağını varsayar. Ancak bu iddianın evrim teorisine kazandırdığı HİÇBİR ŞEY YOKTUR.
  • Geyiklerin hızlı ya da yavaş koşması onları başka canlıya DÖNÜŞTÜRMEZ. Hızlı koşan geyikler bir süre sonra kanatlanıp UÇAMAZ.
  • Canlıların her parçası “indirgenemez komplekslik” olarak tanımlanan özelliğe sahiptir. Örneğin insan gözü, kuşkanadı daha basite indirgenemez, çünkü her biri, tüm detaylarıyla birlikte var olmadığı sürece İŞLEV GÖREMEZ.
  • Birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklik kompleks bir organın oluşmasını SAĞLAYAMAZ.
  • Varyasyon” evrimin MEKANİZMASI DEĞİLDİR. Genetik biliminde kullanılan bir terimdir ve "çeşitlenme" Bu genetik olay, bir canlı türünün içindeki bireylerin ya da grupların, birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmasına neden olur. Menekşelerin birçok rengi olması varyasyona bir örnektir.
  • Varyasyon evrime DELİL OLUŞTURMAZ, çünkü varyasyon, zatenvar olangenetik bilginin farklı şekillerde ortaya çıkmasından ibarettir.
  • Varyasyon türe özgü özelliklerle SINIRLIDIR; dolayısıyla genetik bilgiyeYENİ BİR ÖZELLİK KAZANDIRMAZ.
  • Körelmiş organ diye bir şeyYOKTURKörelmiş organ olarak lanse edilen tüm organların tamamının işlevleri vardır.
  • Yıllarca körelmiş organ olarak lanse edilen omuriliğin sonunu oluşturan kuyruk sokumunun, leğen kemiği çevresindeki kemiklere de destek sağladığı ve küçük bazı kasların tutunma noktası olduğu anlaşılmıştır.
  • İlerleyen yıllarda yine "körelmiş organlar" olarak sayılan timüs bezinin T hücrelerini harekete geçirerek vücudun savunma sistemini aktif hale getirdiği; pineal bezin önemli hormonların üretilmesinden sorumlu olduğu; tiroid bezinin bebeklerde ve çocuklarda dengeli bir büyümenin gerçekleşmesini sağladığı; pitüiter bezin birçok hormon bezinin doğru çalışmasını kontrol ettiği, bademcik ve apandiks'in bağışıklık sisteminin önemli birer parçası oldukları ortaya çıkmıştır
  • “Mutasyon” evrime NEDEN OLMAZ.
  • Mutasyonlar %99 ZARARLI, %1 ETKİSİZDİR.
  • Mutasyonun faydalı olduğunu iddia etmek depremin bir şehri geliştirdiğini iddia etmek gibidir.
  • Faydalı tek bir mutasyon YOKTUR.
  • Mutasyon sonucunda DNA'ya yeni bilgiEKLENMEZ.
  • Genetik biliminin ortaya koyduğu gerçeklere göre, türler genlerdeki mutasyonlarla birbirlerinden meydana GELEMEZ.
  • Türler bir anda ORTAYA ÇIKMIŞTIR.
  • Mutasyonlar göz, kanat veya başka bir organı hemen veya zaman içinde ORTAYA ÇIKARAMAZ.
  • Mutasyon SİMETRİ OLUŞTURAMAZ.
  • Mutasyonlar kelebek kanatlarındaki desenleri, tavus kuşunun tüylerini meydana GETİREMEZ.
  • Mutasyonun bir sonraki nesle aktarılabilmesi için, mutlaka üreme hücrelerinde meydana gelmesi gerekir ki bu da hastalıklı, sakat nesillere sebep olur.
  • SIÇRAMALI evrim diye bir şey YOKTUR.
  • Zaman içinde YAVAŞ YAVAŞ gelişen evrim diye bir şey YOKTUR.
  • Canlıların benzer organlara sahip olmaları, diğer adıyla “HOMOLOJİ” EVRİM DELİLİ DEĞİLDİR.
  • Çok benzer fiziksel yapılara sahip olmalarına karşın, aralarında EVRİMSEL BİR İLİŞKİ İDDİA EDİLEMEYEN pek çok canlı vardır.
  • Görünürde benzer olan yapıların, farklı türlerde bütünüyle farklı genler tarafından belirlendiği anlaşıldığında EVRİM İDDİASIÇÖKMÜŞTÜR.
  • Benzer organlar veya benzer genler, ortak bir atadan tesadüfen evrimleştikleri için DEĞİL, belirli bir işlevi görmek üzere YARATILDIKLARI için benzerdirler.

SUDAN KARAYA GEÇİŞ MASALI

  • Sudan karaya geçiş diye bir şey YOKTUR.
  • Denizde yaşayan canlılar kendi ağırlığını taşımaz, karada yaşayan canlıların büyük bir kısmı enerjilerinin %40’ını vücutlarını taşımaya kullanır ve kemik yapıları da buna özeldir. Bu derece köklü bir değişim rastgele mutasyonlar ile OLAMAZ.
  • Karada ısı farkı suya göre çok hızlı değişir. Bir deniz canlısının kara canlısı gibi yüksek ısı farklılıklarına uyum sağlayacak metabolizması YOKTUR. Bu sistem rastgele mutasyonlarla ortaya ÇIKAMAZ.
  • Kara canlılarının derisi, akciğerleri, atık sistemleri suyu koruyacak şekilde yaratılmıştır. Denizdeki canlının susamak diye bir algısı bile yoktur. Bu kadar kapsamlı mekanizmalar bir anda mutasyonlar ile GERÇEKLEŞEMEZ.
  • Su canlılarında böbrek yoktur. Böbreğin çalışmasını mümkün kılan dolaşım sistemleri de yoktur. Bir yaratılış mucizesi olan böbreğin tesadüfen ortaya çıktığını iddia etmekMÜMKÜN DEĞİLDİR.
  • Suda erimiş oksijeni kullanan balıkların tesadüfen, bir anda havada serbest olan oksijeni kullanacak bir solunum sistemini elde etmeleri MÜMKÜN DEĞİLDİR.
  • Yarı solungaçlı, yarı akciğerli herhangi bir canlının yaşadığını gösteren TEK BİR FOSİL YOKTUR.
  • Yarı balık, yarı amfibi herhangi bir canlının yaşadığını gösteren TEK BİR FOSİL YOKTUR.
  • Evrimcilerin yıllarca “sudan karaya geçişin kayıp halkası” olarak öne sürdüğü Coelacanth (bir balık türü) 400 milyon yıldır değişmeden varlığını devam ettirmektedir.
  • 22 Aralık 1938’de Hint Okyanusu’nda fosili ile aynı özelliklerde canlı bir üyesi BULUNMUŞTUR.
  • Evrimcilerin ilkel akciğer olduğunu düşündükleri yapı, Coelacanth’ın vücudunda bulunan bir YAĞ KESESİDİR.
  • Evrimciler tarafından “sudan karaya çıkmaya hazırlanan bir sürüngen adayı” olarak lanse edilen Coelacanth, okyanusun en derin sularında yaşayan ve 180 m derinliğin üzerine çıkmayan birDİP BALIĞIDIR.

KARADAN HAVAYA GEÇİŞ MASALI

  • Karadan havaya geçiş diye bir şey de YOKTUR.
  • Evrimciler canlıların sinek kovalarken “küçük zıplamalar” sonucu, ya da “dallardan dallara zıplarken” kanatlanıp uçtuğunu iddia ederler. Sineğin o sırada zaten mükemmel kanatlara ve uçuş sistemine SAHİP OLMASINI GÖZ ARDI EDERLER.
  • Kanadı olmayan bir canlı tüm hayatı boyunca zıplasa da UÇAMAZ.
  • Bu iddia teori haline getirildiğinde GERÇEĞE DÖNÜŞMEZ.
  • Eksik gözleGÖRÜLMEZyarım kanatlaUÇULMAZ.
  • Bir canlının ön ayakları TESADÜFİ MUTASYONLARLA kusursuz kanatlara DÖNÜŞEMEZ.
  • Kuşların kemikleri kara canlılarına kıyasla çok daha hafif YARATILMIŞTIR. Kemikler zaman içinde kör mutasyonlarla uçmayı sağlayacak hale DÖNÜŞEMEZ.
  • Kuş tüyleri aerodinamik yapıya sahiptir, fosillerde bir anda, kuşlara has bir özellik olarakORTAYA ÇIKMIŞTIR.
  • Kuşların akciğerleri kara canlılarınınkine kıyasla farklı işleve sahiptir. Bu mekanizmalar, yavaş yavaş, BİRİKEREK OLUŞAMAZ.
  • Kara canlılarının kuşlara dönüştüğü teorisi tamamen bir SAFSATADIR.

EVRİMİN MOLEKÜLER ÇIKMAZI

  • Yaşam TESADÜFEN BAŞLAMAMIŞTIR.
  • Hücre TESADÜFEN OLUŞAMAZ.
  • Bu durum hurda yığınına isabet eden bir kasırganın, savurduğu parçalarla tesadüfen Boeing 747 uçağı oluşturduğunu iddia etmeye benzer, İMKÂNSIZDIR.
  • Hücre su dolu bir baloncuk DEĞİLDİR, KOMPLEKS bir yapıya sahiptir.
  • Hücre zarı kendi başına MUHTEŞEM BİR YARATILIŞA SAHİPTİR.
  • Hücre zarı üzerindeki kontrol mekanizmalarının, bilinçli ulaşım sistemlerinin TESADÜFEN OLUŞMASI İMKÂNSIZDIR.
  • Hücre çekirdeği, genler, DNA, enzimler ve daha sayısız kompleks yapı, günümüzde bilinçli laboratuvar koşullarında bile OLUŞTURULAMAMAKTADIR.
  • Protein kendi kendine, tesadüfen meydana GELEMEZ.
  • Bir varile protein tozu konup milyonlarca yıl beklense, yine de hücrenin ihtiyacı olan TEK BİR PROTEİN OLUŞAMAZ.
  • Bir tanesinin bile tesadüfen oluşması imkânsız olan bu proteinlerden ortalama 1 milyon tanesinin tesadüfen uygun bir şekilde bir araya gelip, eksiksiz bir insan hücresini meydana getirmesi, milyarlarca kez daha İMKÂNSIZDIR.
  • 1953 yılında Amerikalı araştırmacı Stanley Miller tarafından yapılan ve milyarlarca yıl önce güya proteinlerin tesadüfen oluşabileceklerini iddia ettiği deneyin GEÇERSİZ ve HATALI OLDUĞU KANITLANMIŞTIR.
  • Suda protein üretimi MÜMKÜN DEĞİLDİR.
  • Canlılar doğadaki 500 aminoasitten sadece 20 tanesini kullanılarak protein ÜRETİLEBİLİRLER.
  • Sadece sağ-elli aminoasitler protein üretimine KATILABİLİR.
  • Amino-asitler arasında sadece PEPTİD BAĞI KURULURSA protein oluşabilir.
  • Protein üretimi için hücrenin içinde bulunan ve kendisi de proteinlerden oluşan RİBOZOM organeli gereklidir.
  • Protein üretimi için DNA
  • Protein üretimi için RNA
  • Protein üretimi için 10’larca başka PROTEİN
  • Protein üretimi için HÜCRE
  • Protein üretimi için hücresel enerji ATP
  • Protein üretimi için HÜCRENİN ORGANELLERİ
  • Bunlar eksik olduğunda PROTEİN ÜRETİLEMEZ.
  • Protein olmadan DNA ÜRETİLEMEZ.
  • DNA olmadan PROTEİN ÜRETİLEMEZ.
  • Hurda DNA diye bir şey YOKTUR.
  • Hepsi birbirine bağlıdır ve hiçbiri TESADÜFEN OLUŞAMAZ.
  • Gen teknolojisi EVRİM DELİLİ DEĞİLDİR.
  • Genetik çalışmaların hepsinde, genler üzerinde çok büyük bir dikkat ve özenle çalışılmakta, yani "bilinçli müdahale" yapılmaktadır.
  • Bilim adamları, genleri belli bir amaç doğrultusunda yönlendiren, "bilinçli bir düzenleyici" konumundadır.
  • Gen mühendisliği çalışmalarında canlılara eklenen genetik bilgiler, canlılar âleminde hali hazırdaVAR OLAN BİLGİLERDİR.
  • Antibiyotik direnci "faydalı mutasyonlara örnek"DEĞİLDİR.
  • Bu olay bakterilerde zaten var olan direnç genlerinin başka bakterilere aktarılmasından ibarettir. Yoktan, tesadüfen gelişen bir durum DEĞİLDİR.
  • Moleküler evrim iddiası GEÇERSİZDİR.

İNSANIN EVRİMİ SENARYOSU

  • İnsan maymundan veya sözde maymun benzeri hayali bir yaratıktan GELMEZ.
  • İnsan ruh sahibi bir varlıktır ve insan olarak YARATILMIŞTIR.
  • Çeşitli maymun türlerinin kafataslarını ve kemiklerini küçükten büyüğe doğru dizmek, insanın sözde evrimi senaryosunu OLUŞTURMAZ.
  • Bir insanı kafasının çapına, derisinin rengine, boyunun uzunluğuna göre ilkel veya gelişmiş olarak sınıflamak BİLİM DEĞİLDİR, DEHŞET VERİCİ BİR YAKLAŞIMDIR, TÜM ÇATIŞMALARIN VE SAVAŞLARIN SEBEBİDİR.
  • “Ortak ata” diye bir şey YOKTUR.
  • “İnsansı” diye bir varlık YOKTUR.
  • Var olan tek şey, bu yönde sahtekârlıklar, çarpıtmalar, göz boyamalar, aldatıcı çizim ve hayali yorumlardır.
  • AustralopithecusHomo habilisHomo rudolfensis klasik, sıradan MAYMUN TÜRLERİDİR ve DİK YÜRÜMEZLER.
  • Homo erectus” olarak isimlendirilen fosillerden ilki olan Pekin Adamıalçıdan yapılmış ve aslı kaybolmuş modellerden ibarettir.
  • Homo erectus” olarak isimlendirilen fosillerden ikincisi Java Adamıise bir kafatası parçası, bir diş ve bu ikisinden metrelerce uzakta, üstelik 1 yıl sonra bulunmuş bir uyluk kemiğinden ibarettir. Aynı canlıya ait olduğuna dair bile gösterge yoktur.
  • Homo erectus” olarak isimlendirilen fosillerden üçüncüsü Turkana Çocuğudur. Bu fosilin sahibinin 12 yaşında bir çocuk olduğu ve büyüdüğü zaman yaklaşık 1.83 boyunda olacağı saptanmıştır.
  • Neandertal iri yapılı bir insan ırkıdır. Evrimciler bu insanları "ilkel bir tür" olarak göstermek için çok çabalamışlar ama bütün bulgular Neandertal insanının bugün sokakta yürüyen herhangi bir "yapılı" insandan daha farklı olmadığını göstermiştir.
  • İnsanın üstünlüğü FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNDEN DEĞİL, irade sahibi, bilinçli, düşünebilen, konuşabilen, akledebilen, karar verebilen, muhakeme yapabilen bir varlık olmasından kaynaklanır.
  • İnsanın üstünlüğü sadece RUH SAHİBİ OLMASINDAN KAYNAKLANIR.

Yukarıda da açıkladığım üzere, evrim iddiasını yıkan bilimsel delillerin açıkça ortaya serilmesi, özellikle proteinin tesadüfen oluşmasının mümkün olamadığını gösteren moleküler kanıtlar ve canlıların evrimleşmediğini gösteren yüz milyonlarca fosil, yani paleontolojik kanıtlar karşısında evrim safsatası TARİHİ BİR ÇÖKÜŞE UĞRAMIŞTIR.

Buna rağmen, materyalist güç merkezlerinin denetiminde olan bazı medya organları ve akademik kaynaklar tamamen evrimci bir bakış açısını korumakta ve bunu topluma telkin etmektedirler.

Bu telkin öyle etkilidir ki, zamanla evrim teorisini bir tabuya dönüştürmüştür: Evrimi inkâr etmek, bilimle çelişmek, somut gerçekleri göz ardı etmek olarak sunulur. Sonuç olarak “Tesadüf” yalanı, ateizm görüntüsü altında kendisine gizlice tapınılan bir tür ilah haline gelmiştir.

Evrimciler EVRİMİN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU KENDİLERİ DE BİLİR. Bu teoriyi bilimsel amaçlarla değil, sadece ideolojik-materyalist amaçlarla savundukları unutulmamalıdır.

İşte bu sebeple, Evrim Aldatmacası mutlaka bilimsel delillerle yalanlanmalı, bu ideolojik mücadeleye ideolojik ve bilimsel cevap verilmelidir. Zaten amacı bilim olan her kişi, teorinin geçersizliğini hemen görebilecektir.

Doğanın her yanına hakim olan bu büyük akıl ve düzen, elbette ki tüm doğaya hakim olan üstün Yaratıcı'nın, yani Allah'ın varlığının ispatıdır. Allah, tüm canlıları muhteşem özelliklerle yaratmış ve böylelikle insana Kendi varlığının ve gücünün apaçık delillerini göstermiştir.

Dünya çapında evrim safsatasına karşı yaptığımız faaliyet, Allah inancına karşı kasıtlı olarak geliştirilmiş bu sahtekarlığını ortadan kaldırmaya yönelik olmuştur. Bu konuda hatırı sayılır bir başarı elde etmemizin ardından, evrim teorisi tüm dünyada sorgulanır hale gelmiş, Türk gençleri de kendilerini Allah inancından uzaklaştıran bu teorinin safsata olduğunu gördükten sonra, daha inançlı hale gelmişlerdir. Bu, bizlerin Türkiye ve dünya çapında gerçekleştirdiğimiz hayırlı faaliyetlerden bir tanesidir. Bu hayırlı faaliyetleri gizlemeye çalışıp, bizlerden suni bir suç örgütü oluşturmaya çalışanların zaten asıl meselesi, bu faaliyetlerimizi engelleyebilmektir. Derin devletin en büyük beyinleri yıkama kozu olan Darwinizmin yok oluşu, bunu kim yaparsa yapsın hiçbir zaman işlerine gelmemiştir. Bu yıkımı en güçlü şekilde başarmış olan bizim gibi bir topluluğu da durdurmanın yolu da, sinsi bir kumpas olmuştur.

Saygılarımızla,

Adnan Oktar

SONUÇ

Müvekkil Adnan Oktar’ın “EVRİM ALDATMACASI” hakkında görüşlerini ve bu görüşlerini destekleyen güncel bilimsel gerçekleri Sayın Dairenizin takdirine sunuyoruz. Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.22.03.2024

Adnan Oktar Müdafi,

Av. Mert Zorlu

Daha yeni Daha eski