Gerçek İslam'dan Kopuk Bağnaz Din Anlayışı, Bu Ülkenin Gençlerini 

Ateizme veya IŞİD Zihniyetine Sürüklemektedir

Gerek husumetlilerin yalanlarından oluşan iddianamemizde gerekse yargılandığımız mahkemelerde, dini, alışılmış özünden çıkararak farklı yorumladığımıza dair suçlamalar karşımıza çıkmıştır. Bu suçlamaların kaynağı ise, bizlere bu iftiraları atıp yargılanmamızı isteyen husumetliler olmuştur. Oysa bu husumetliler, içimizde yaşamış olan ve savunduğumuz din anlayışının tamamen Kuran'a dayanan bir din anlayışı olduğunu oldukça iyi bilen kişilerdir. Nitekim konuk olduğum tüm TV yayınları ve yayınladığım tüm makale ve kitaplar, Kuran'daki gerçek ve tek İslam dininin savunuculuğunu içermektedir. Dolayısıyla, Kuran'a dair anlattıklarımız hiçbir zaman sır olmamıştır; televizyonlarda açıkça anlatılmıştır ve KURAN'DAN AYETLER IŞIĞINDA VE KURAN'I ESAS ALAN DİN ALİMLERİNİN AÇIKLAMALARIYLA DELİLLENDİRİLMİŞ gerçek doğru bilgilerdir.

Örneğin başörtüsüne karşı olmadığımız, ancak Kuran'da başörtüsünün iddia edildiği gibi Nur Suresi'nde değil, Ahzab suresinde geçtiği ve bunun da bir zorunluluk değil, kadının, tehlike durumu karşısında isteği ve talebine bağlı olan bir hüküm olduğu konusuyla ilgili açıklamalarımızı bir dilekçe ile Sayın Dairenize sunmuş bulunuyoruz. Dikkat edilirse, bu konuyla ilgili tüm açıklamalarımız Kuran ayetlerine dayanmakta, bunun dışında hiçbir yorum yapılmamaktadır.

Karşı olduğumuz konu, DİN ADI ALTINDA, GERÇEKTE KURAN'DA OLMAYAN ÜRETİLMİŞ, ÖĞRETİLMİŞ BİR HURAFE DİNİNİN UYGULANMAKTA olduğudur. Bu, dünyada yaygın bir sistemdir; çünkü bunu oluşturan yapı, gerek mevzu (gerçek olmayan, sonradan üretilmiş ve Kuran ayetleriyle örtüşmeyen) hadisler hem de hurafe anlatımlar yoluyla Kuran'da olmayan yeni bir din türetmişlerdir. Günümüzde Yaşar Nuri Öztürk gibi pek çok alim bu hurafe diniyle mücadele etmiştir. Bu hurafe dinini yaygınlaştırabilmek uğruna, insanlar Kuran'dan uzaklaştırılmış, Kuran, dokunulamaz bir Kitap haline getirilmiş, bir duvara asılmış, bunun yerine sadece mevzu hadislerin ve sözde İslam alimlerinin yorumlarını ve yasaklarını içeren kitaplar kaynak haline gelmiştir. İslam alemi Kuran'ı adeta terk etmiştir.

Bu konuda Peygamberimiz (SAV)'in Allah'a yakarışı şu şekildedir:

Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 30)

Peygamberimiz (SAV)'in vefatından yüz yıl sonra oluşturulan 4 mezhep, bunun açık bir göstergesidir. Sadece tek bir kitabı olan bir hak dinden 4 ayrı mezhep oluşması, bunların tümünün HELAL VE HARAMLARININ BİRBİRİNDEN FARKLI olması, bu mezheplerin BİR KISMININ DİĞERİNİ KABUL ETMEMESİ bu vahim durumun en açık göstergesidir. Kuran'a dayanmayan ama mevzu hadisler ve sözde alimlerin himayesindeki sahte dinlerin peşine düşenler, hem İslam dinini gereği gibi uygulayamamış hem de mezhep farklılıkları nedeniyle kendi dindaşlarına düşman haline getirilmişlerdir.

İslam adına kafa kesenler ise, bu vahim durumun ulaştığı son noktadır. Yalana dayanan bu hurafe din, barış dini olan İslam'ı, bir anda insanları sebepsiz ve vahşice idam eden, nefret saçan, katliam yapan, kadınları mal olarak kullanan bir din görünümüne getirmiştir. (güzeller güzeli dinimiz İslam'ı tenzih ederiz) İslam'ın tek ve gerçek kitabı Kuran'dan uzaklaştıkça, bu felaketlerin artarak devam edeceği ortadadır.

Hurafeciler, İslam dinini, olağanüstü zor, hiçbir şekilde uygulanamaz bir din haline getirmiş durumdadırlar. Örneğin, Kuran'da abdest sadece tek bir ayet ile tarif edilmişken, sözde alimler tarafından sadece abdest üzerine 300 küsur sayfadan oluşan kitaplar yazılmıştır. Her sayfada abdesti bozan sayısız unsur sıralanmış, onları da kendi içlerinde detaya boğmuşlardır. Allah'ın TEK BİR AYETTE anlattığı ve son derece anlaşılır ve kolay olan abdest ibadetini, bir anda yapılamayacak hale getirmişlerdir.

Bir kısım İslam İlmihallerinde, Zelletül Kariye isimli başlık altında, namazda okunan ayetlerde dil sürçmesi ve okuma hatası olduğunda namazın bozulacağını anlatmaktadır. Sadece Allahu Ekber hitabında Ekber kelimesinin yanlış vurgulanması bile, bu kişiler için namazın bozulması için bir sebeptir. Kişi, namazını kılarken, dilinin sürçmesi veya yanlış söylemesi ya da vurguları iyi yapamaması vesveseleriyle boğuşmakta, dikkatini sadece bu imla unsurlarına vermekte ve en nihayetinde de daha büyük vesveseler içine girerek namazının kabul olmayacağını düşünmektedir. Bu kadar zorluk içinde artık bu kişi namazdan da uzaklaşır hale gelmektedir. Bu suni zorluk yüzünden, gençler büyük ölçüde namaza yanaşmamakta, ibadetlerin yolu daha başından kapatılmaktadır.

Örneğin kadınlara, Kuran'da bir mecburiyet olmayan başörtüsünü zorla dayatmaktadırlar. Kadınların büyük bir bölümü, gerçekte Nur Suresinde hiç geçmeyen, sadece bu hurafe dininin üretmesi sonucu oluşturulan ve adeta bir tabu haline getirilen başörtüsü dayatması yüzünden dinden uzaklaşmaktadır. Bu insanlar, ahirette kendilerine, "Kuran'da olmayan bir hüküm için milyonlarca insanı dinden niye uzaklaştırdınız?" diye sorulduğunda acaba ne cevap verecekler?

Allah haram ve helalleri Kitabında çok net olarak belirtmiştir. Şayet başörtüsü bir şart olsa, namazda okunan dualarda dil sürçmesi namazı bozsa, abdest alırken kişinin üzerine sıçrayan su mekruh demek olsa, bunu kuşkusuz ki Allah Kuran'ında açıkça belirtirdi. Haşa, Allah'ın kadrini takdir edemeyerek ve Haşa, kendilerini daha akıllı görerek, Kuran'ı kendilerince yetersiz bularak yeni bir din uyduranlar, Allah adına yalan söylemektedirler.

Oysa Allah, Kuran'ında, dinin kolay olduğunu belirtmektedir:

Allah adına gerektiği gibi çaba gösterin. O, sizleri seçmiş ve DİN KONUSUNDA SİZE BİR GÜÇLÜK YÜKLEMEMİŞTİR, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi)… (Hac Suresi, 78)

Ve seni KOLAY OLAN İÇİN BAŞARILI KILACAĞIZ. (A'la Suresi, 8)

…ALLAH, SİZE KOLAYLIK DİLER, ZORLUK DİLEMEZ… (Bakara Suresi, 185)

İşte bu insanlar, Allah'ın kolay kıldığı dini zorlaştırarak, dini yaşanılamaz hale getirmektedirler.

Bu zihniyetteki kişiler yüzünden şu anda ülkemizde gençler arasında iki türlü insan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi, söz konusu hurafeler neticesinde IŞİD kafasına yönelmiş olanlardır. Aslında İngiliz derin devleti tarafından amaçlanan, IŞİD zihniyetinin Türkiye'de hakim hale getirilmesiydi. ANCAK BUNA BİZ ENGEL OLDUK.Nitekim şu an yaşadığımız dehşetli haksızlıklar, hukuksuzluklar, sürgünler ve hapisler, BİZİ BU KONUDA DURDURAMADIKLARI İÇİNDİR.

Türkiye'de gençler arasında oluşan ikinci yapı ise, gitgide yaygınlaşan ateist ve deist yapıdır. Gençlerimiz, Kuran'dan uzak hurafe dinini gerçek İslam zannettiklerinden, dinden gitgide daha da uzaklaşmakta, Allah'a sevgi duyamayacak hale gelmekte, bağnazlara öfkelerinden bilmeden dini suçlamaktadırlar.

ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek'in, geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili yapmış olduğu açıklama manidardır. Zeybek, şunları söylemiştir: "İnanç özgürlüğünden, düşünce özgürlüğünden korkmayın. Şu anda bugünkü uygulamalar, dayatılan din yüzünden, 2000’den sonra doğan gençlerimizin yüzde yetmişinin (beş milyon) Deist, Ateist, Panteist olduğu unutulmamalıdır."[1] Gençlerimizin %70'inin ateist, deist ve panteist olması içler acısı bir durumdur ve daha da acısı, gerçekte bu oranın çok daha fazla oluşudur. Şu anda bu durum açıkça bir beka meselesine dönüşmüştür.

Bizim anlattığımız gerçek İslam'ın, gençler, hatta ateist ve deist gençler arasında kabul görmesi, gençlerin, dine değil, bağnazlara öfkeli olduklarının bir göstergesidir. Bu gençler, kendilerine Kuran'daki sevgi ve barış dolu, kadına, sanata, tüm varlıklara saygı duyan, estetik ve güzelliği ön plana çıkaran, özgürlük ve demokrasi dini olan İslam gösterildiğinde, çok hızlı bir şekilde bu güzeller güzeli dine yönelmektedirler. İNGİLİZ DERİN DEVLETİ TARAFINDAN DURDURULMAMIZIN İKİNCİ SEBEBİ DE BU KONUDAKİ BAŞARIMIZDIR.

Söz konusu bağnaz kesimin, tüm bu hurafe uygulamalarının yanı sıra bir de ateist bilim adamlarına özenerek evrim savunuculuğu yapmaları da, Türk milletini dinden uzaklaştıran bir başka önemli mesele olarak görülmelidir. Sırf bu özentiden veya şiddetli cehaletten, Allah'ın varlıkları -Haşa- evrimle yarattığını iddia edecek kadar ileri gitmektedirler. Ancak kendilerine, "eğer öyleyse, melekler, cinler de mi evrimle yaratıldı?" sorusu sorulduğunda cevap veremeyip şaşkınlık içine düşmektedirler. Hz. Musa (as)'ın asasının aniden yılana dönüşmesinin nasıl meydana geldiği sorulduğunda cevapsız kalmaktadırlar.

Oysa Allah, Kuran'da, tüm varlıkları ve tüm kainatın yaratılışı için "Ol" emrinin yeterli olduğunu belirtmiştir:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen olur. (Bakara Suresi, 117)

İşte bu sözde din alimleri, bu ayete bir türlü inanamamaktadırlar. Allah'ın gücüne iman edememektedirler. Hurafe bir din peşinde koştukları için, başkalarını da bu sahte dünyanın içine sürüklemeye çalışmakta ve bu şekilde de insanları dinden uzaklaştırmaktadırlar.

BU, ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU BELKİ DE EN VAHİM DURUMDUR.Bu vahim durumu ortadan kaldıracak, Kuran'a ve bilime dayalı açıklamalar yaptığımız için, şu anda hapsedilmiş ve sürgün edilmiş durumdayızKONU BİZİM HAPSEDİLMEMİZ DEĞİLDİR; KONU ŞU ANDA BU HURAFE SİSTEMİNİN BAŞIBOŞ BIRAKILMIŞ OLMASIDIR.GENÇLERİMİZİN %70'DEN FAZLASININ DİNSİZLİĞE YÖNELMİŞ OLMASIDIR.KİTAPLARIMIZIN VE ESERLERİMİZİN TEKRAR GENÇLERİN ULAŞABİLECEĞİ ŞEKLE GETİRİLMESİ BU YÜZDEN ÖNEM TAŞIMAKTADIR.

Adnan Oktar

[1] https://m.gurhaber.com/haber/guncel/zeybek-tarikatlari-hedef-aldi/34602.html

Daha yeni Daha eski