MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’DAN SOL BASINDA HAKKINDA ÇIKAN YAZI VE YORUMLARA TEKZİPTİR -3-

Müvekkil hakkında özellikle sol görüşlü basında yer alan bazı haberler ve yorumlarda Mehdiyet inancı hakkında bir takım yanlış ve gerçek dışı bilgilere yer verilmektedir. Bu durum kanaatimizce, Mehdiyet inancının gerçekte ne olduğunu bilmemekten ve müvekkilin neden Mehdiyeti anlattığını anlamamaktan kaynaklanmaktadır.

 Müvekkil sol görüşün demokrasi, laiklik, sosyal adalet, modernlik, özgürlük, kadın hakları, hayvanlara merhamet, sanat ve kalite özlemi, doğayı koruma gibi konulardaki gayretlerini beğeniyle ve takdirle izlemektedirBu değerlerin tamamı müvekkilin kendileriyle hemfikir olduğu hususlardır. Çünkü müvekkil bir Kuran Müslümanı olarak, Allah’ın Kuran’da insanlara inanma ve inanmama özgürlüğü, inancını istediği gibi anlatma hakkı tanıdığına inanmaktadır. Müvekkilin sahabe İslamı olarak nitelediği gerçek İslam anlayışında; kadınların alabildiğine özgür yaşadıkları, toplum düzeninin insanların sevgiyi ve merhameti bilen vicdanlı bireyler olarak yetiştirilmeleriyle mümkün olduğu, özgür düşünme yeteneğini yitirmiş bir toplumun güçlü olamayacağı, malın bir avuç insanın tekelinde olmaması gerektiği, sanat ve kalitenin bir toplumun vazgeçilmez değerleri olduğu bir yaşam düzeni vardır.

Müvekilin inancına göre;

Mehdiyet her insanın özlemi içinde olduğu adalet, eşitlik, özgürlük, sevgi, barış gibi erdemlerin tüm dünyaya hakim olması, yoksulluğun son bulması insanların huzur içinde yaşamaları idealinin ifadesidir.

Bazı bağnaz kesimlerin yanlış yorum ve uygulamaları ve birtakım çevrelerin de toplum mühendisliği yapmak için art niyetli olarak Mehdiyeti tehlikeli bir güç edinme aracı olarak göstermeleri bu konuda yersiz bir endişeye sebep olmaktadır. Mehdiyetin siyasi bir güç, bir iktidar aracı olduğu sanılmakta, Mehdiyet inancı kullanılarak kitle hareketleri oluşturulabileceği korkusu yaşanmaktadır. Bu durum aslında konuyla ilgili sahih hadislerin bilinmemesinden, gerçek Mehdiyet inancı hakkında bilgi sahibi olmamaktan kaynaklanmaktadır.

Birincisi; Mehdiyet siyasi bir makam değildir.

Hadislere göre Mehdi hiçbir zaman bir iktidar istemeyecektir. Zuhur ettiğinde iktidarı eline alan siyasi ve askeri bir lider değil, insanların aklına, vicdanına, sevgisine güvendikleri için sözlerine itibar ettikleri, tavsiyelerini dinledikleri bir manevi lider olacaktır. Mehdi hiçbir makam ve menfaat beklentisi içinde olmayacaktır. Hadislerde, insanların yaşadıkları acılar, yokluklar, savaşlar, katliamlar, felaketler neticesinde Mehdi’ye gelip onu ısrarla başa getirmek isteyecekleri anlatılmaktadır:

  • İnsanlar nihayet Mehdi’ye gelirler ve Rükun ile Makam arasında, kendisi istemediği halde ona biat edeler… (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Kahraman Neşriyat, s. 31)
  • Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı bir zamanda evinde oturmakta olan Mehdi’ye gelir ve "Bizim için kalk artık"der. O ise kabul etmez…(İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 531; Abdurrezzak H. 20771, c. XI, s. 372; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 52,53)

Bu bilgiler açıkça, Mehdi’nin siyasi makam ve siyasetle hiçbir ilgisi olmadığını, güç elde etmek amacı gütmediği, elde ettiği güçle kitleleri yönlendirmek gibi bir konusu olmadığını göstermektedir. Eğer bunu yapan, yapmayı planlayan, hatta ima eden dahi varsa bu kişi zaten Mehdi olamaz.

İkincisi; Mehdiyette baskı ve dayatma, şiddet ve bağnazlık yoktur.

Hadisleri bilmeyen bazı kesimler, dünya genelindeki bazı bağnaz grupların Kuran’a aykırı uygulamalarını görerek Mehdiyetin zorla, baskıyla insanları “hiza edeceğini” sanıyor olabilirler. Hatta Mehdiyetin bir nevi diktatörlük olacağını düşünüyor olabilirler. Oysa hadislerde anlatılan Mehdiyet baştan sona sevginin hakim olduğu bir sistemdir. Nitekim, pek çok hadiste Mehdi’nin çıkışı öncesinde şiddetin, nefretin, adaletsizliklerin, cinayetlerin, katliamların, zulmün, sefalet, yoksulluk ve yolsuzluğun yaygınlaştığı, insanların çaresizlik içinde çıkış yolu aradıkları bir felaket ve umutsuzluk ortamının hakim olacağı bildirilir. Mehdi'nin gelmesiyle birlikte ise bir damla kan bile akıtılmadan, uyuyan dahi uyandırılmadan tüm dünyanın görülmemiş bir adalet, barış, güven, bolluk ve huzur ortamına dönüşeceği haber verilir. Tüm bu hadisler Mehdi’nin her işinin sevgiyle, merhametle, nezaketle, barışla olacağını göstermektedir:

  • İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Mehdi'nin çevresinde toplanırlar. (Mehdi) Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta asrı saadet devrine geri döner. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29 ve 48)
  • (Mehdi) Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 44)

Hadislere göre, şiddeti ve şiddetin felsefesini ortadan kaldıracak olan Mehdiyettir. Şiddetin ortadan kalktığı bir ortamda baskı, dayatma, zorlamaya dayanan bir sistem olmayacağı açıktır:

  • Sonra Mehdi’nin yükselişi olacak... Allah O’nun (Mehdi’nin) vasıtasıyla yalanları ortadan kaldıracaktır. O’nun (Mehdi’nin) vasıtasıyla, şiddeti ortadan kaldıracaktır...” (Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, cilt 51], Ansariyan Yayıncılık, Derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, s. 132)

Adaletin sağlanması, fakirliğin ortadan kalkması, savaşların son bulması, barışın hakimiyeti, kadınların alabildiğine özgür yaşaması, inanç ve ifade özgürlüğünün yaşanması, sanatın her dalının gelişmesi gibi güzellikler zorla, dayatmayla, yaptırımlarla değil sevgiyle, gönülden, istenerek hayata geçirilecektir.

Sol ideolojilerin iktidara geldiği komünist rejimler döneminde ya da sözde İslam devleti denilen ülkelerde “korkutma ve dayatmayla” hakim edilmeye çalışılan adalet ve eşitlik Mehdiyet döneminde insanların seve seve, kendi istekleriyle yaşadıkları bir güzellik olacaktır.

Nitekim, Allah’ın Kuran’da bildirdiği İslam ahlakı da hiçbir baskı içermeyen, şiddetin her türlüsünü yasaklayan, insanları alabildiğine özgür kılan, her şeyden önce “kim ne der” baskısından kurtaran, taassuba tamamen karşı, her inanca hak tanıyan, inanmayanlara dayatma yapmayan, neşeyi, sevinci, sevgiyi esas alan bir ahlaktır.

Üçüncüsü; Mehdiyet özgürlük, özellikle de kadınların özgürlüğü demektir.

İnsanlar tarih boyunca birbirinden farklı sistemleri ve ideolojileri denemişlerdir. Özgürlük ve eşitlik vaadiyle gelen birçok sistem sonrasında insanların en çok baskı altına alındıkları hale dönüşmüştür. Mehdiyet dönemi ise insanların inançlarında, ibadetlerinde, düşüncelerinde, eleştirilerinde, ifadelerinde hür oldukları bir dönem olacaktır. Kuran’da bildirilen “Dinde baskı yoktur” (Bakara Suresi, 256), “Sizin dininiz size benim dinim banadır” (Kafirun Suresi, 6) hükümleriyle tarifi yapılmış olan laiklik ve demokrasi ruhu Mehdiyet döneminde tam olarak uygulanacaktır.

Özgürlüğün gerçek olup olmadığının en belirgin ölçüsü o toplumda kadının nasıl görüldüğü ve nasıl yaşadığıdır. Bu sebeple de hadislerde özel olarak Mehdiyet dönemindeki kadın özgürlüğüne dikkat çekilmiştir. Mehdiyet dönemi kadınların, kimsenin tahakkümü olmadan, kimseye bağımlı ve muhtaç bırakılmadan yaşadıkları, değer gördükleri, yönetilen ve yönlendiren değil yöneten oldukları bir dönem olacaktır. Hadislerde, Mehdi döneminde kadınların tek başlarına, istedikleri gibi giyinerek (ziynetleri başlarında), istedikleri yere, Irak, Şam gibi ahir zamanın bir dönemki en tehlikeli bölgeleri de dahil, ülkeler arasında rahatça ve korkusuzca seyahat edecek olmalarına yapılan vurgu, kadınların dünyanın her yerinde kendilerini emin hissedeceklerine işarettir:

  • Kaim Mehdi kalktığında gök yağmurunu yağdıracak, yer ekinlerini yeşertecek, insanların kalplerinden kin, haset, düşmanlık çıkacak, yırtıcı hayvanlar evcilleşecek hatta bir kadın Irak’tan Şam’a tek başına yolculuk yapacak ayağı otlara, yeşilliklere değecek, başında ziyneti olacak fakat ne zarar görecek ne korku duyacak(Kitab-ul Cifr, İmam Ali, sayfa: 475)
  • Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın yanlarında hiç erkek olmaksızın rahatlıkla hacca gidebilecektir(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)

Dördüncüsü; Mehdi döneminde savaşlar bitip barış olacak, tüm kutuplaşmalar, anlaşmazlıklar, gerilimler son bulacaktır.

İnsanları geren, rahatsız eden, huzurlarını kaçıran hiçbir şey olmayacaktır. Barışın olduğu ortam mutluluk, özgürlük, sanat, sevgi, dostluk demektir. Savaş gibi devasa bir felaketin ortadan kaldırılmasına vesile olan ruhun kalitesi, derinliği, temizliği, iyiliği insanların asırlardır bekledikleri bir sevinç, bir güzellik olacaktır. Böyle büyük iyiliklere vesile olacak bir sistemden endişe duymak ise hem son derece yersiz hem de şeytanın iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterme oyunundan ibarettir.

  • … Cenab-ı Hak İslamı nasıl bizimle başlatmışsa Mehdi’yle sona erdirecektir. Nasıl, bizimle onlar aralarındaki şirk ve adavetten (husumet ve düşmanlıktan) kurtulmuş ve kalplerine ülfet (dostluk) ve muhabbet (sevgi) yerleşmişse, Mehdi ile yine öyle olacaktır(Ahir Zaman Mehdisi'nin Alametleri, Celalettin Suyuti, s. 20)
  • Savaş [erbabı] da ağırlıklarını [silah ve malzemelerini] bıracak(Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)
  • (Mehdi) Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır… Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak. (Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)
  • Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.(İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)
  • Ali b. Ebi Talib de şöyle buyuruyor: "Kâimimiz Mehdi kıyam edince insanların kalbindeki düşmanlık ve ihtilaf sebeplerini kökten kazıyacaktır. Böylece genel bir asayiş ve emniyet meydana gelecektir. (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 336)

Beşincisi; Mehdiyetle birlikte fakirlik, yokluk, yoksulluk tarihe karışacaktır.

Mehdiyet devrinin hadislerde belirtilen en çarpıcı özelliklerinden biri ise fakirliğin ortadan kalkmasıdır. Ekonomik krizler son bulacak ve yeryüzünde müthiş bir bolluk oluşacaktır. Bu bolluktan da tüm insanların eşit faydalanması sağlanacaktır. Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olduğu adaletsizlik ve eşitsizlik tamamen bitecek, Mehdiyetin cömertliği tüm dünyayı saracaktır. Hadislerde bu konu anlatılırken insanların Mehdiyet devrinde mal verilecek fakir bulunamayacak kadar zengin olacağına özellikle dikkat çekilmiştir:

  • Onun (Mehdi’nin) devrinde, ümmetin gerek iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum isteden verimli ve bereketli olacaktır(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, Heytemi s. 21)
  • Ümmetimden Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala hazretleri, insanları zengin kılmak için onu (Mehdi’yi) gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır.(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, Heytemi, 23)
  • Mehdi, o derece cömert bir kimse olacaktır ki, ona başvurarak “bana şunu ihsan et, bunu ihsan et” diye yalvaracak olanların eteklerini, taşıyabilecekleri kadar doldurarak ihsan edecektir. (Tirmizi, İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 1699, s. 171)
  • ... (Mehdi) Eşyayı, malı dağıtacak, fakat bolluktan dolayı kabul eden olmayacaktır...(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, Heytemi 31)

Altıncısı; Mehdiyetle insanlar gerçek adaletle tanışacaktır.

İnsanların en çok canlarını yakan adaletsizlik de Mehdiyetle birlikte ortadan kalkacak ve insanlar belki de ilk defa gerçek adaletle karşılaşacaklardır. Adaletsizliklerin sebep olduğu mutsuzluk, umutsuzluk, eşitsizlik Mehdiyetle son bulacaktır.

  • Mehdi ile müjdelenin. O Kureyş’ten ve Ehli Beyt’imden bir kişidir. O, insanların ihtilaf ve sosyal sarsıntılar içinde bulundukları bir sırada çıkar. O (Mehdi) yeryüzünü, kendinden önce zulüm ve baskı ile doldurulduğu gibi, adalet ve insaf ile (merhametle) doldurur(Hz. Ebu Said el Hudri r.a. / Ramuz El-Ehadis 1. cilt, Sayfa 7, No 7) Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13)
  • Mehdi'nin zamanında adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine geri iade edilecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
  • O’nun (Mehdi’nin) adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. Hatta birisinden, mala ihtiyacı olan kim varsa çağırmasını söyleyecek, o kişi emrini yerine getirdiğinde, sadece bir kişi gelecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)
  • Mehdi'ye aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecek ve her zalim onun karşısında mağlup olacaktır. Zamanı o kadar adil olacak ki, kabirdeki ölüler dirilere imrenecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 22)

Müvekkilin hadisler ve Kuran ayetleri ışığında Mehdiyet hakkındaki düşünceleri özetle bunlardır. Yıllardır da bu güzellikleri, özellikle son yıllarda İslam aleminin içine düştüğü durum sonrasında oluşan, yeisi ortadan kaldırmak, insanlara ümit ve sevinç aşılamak için anlatmaktadır. Mehdiyeti anlatmak ve konuşmak Peygamberimizin her Müslümana emridir. Ne var ki Mehdiyeti anlatan bir insanın kendisinin Mehdiliğini iddia edeceği paranoyası da yeni bir durum değildir. Cumhuriyet tarihinde olduğu gibi İslam tarihinde de Mehdiyeti anlatan her alim veya aydın "Mehdilik iddia ediyor" iftirasıyla itham edilmiştir. Ancak malum olduğu üzere Müvekkil gerek yıllar boyunca katıldığı canlı yayın sohbetlerinde, medya röportajlarında ve yargılandığı Mahkemelerdeki ifadelerinde de defalarca, asla Mehdilik etmediğini ve etmeyeceğini tekrar tekrar yemin ederek beyan etmiştir. Müvekkil, Mehdiyet ve ahir zaman hadislerinde anlatılan güzelliklerin gizlenmesi değil, anlatılarak insanların daha iyi olmaları, adaleti ve barışı istemeleri için bir teşvik unsuru olması gerektiği kanaatindedir. Bu nedenle müvekkilin mehdiyeti anlatmasından rahatsızlık duyulması yersizdir.

Saygılarımızla arz ederiz

Daha yeni Daha eski