Kaçanlar Adnan Oktar’ın arkadaşları değil, 20-30 yıllık arkadaşlarına iftira atarak yani ‘diğerlerini yakarak kendini kurtarmaya’ tevessül etmiş, Adnan Oktar’a karşı olan etkin pişman sanıklardır.
6 Ağustos 2024 tarihinde, Mustafa Arular ve Serdar Suphi Togay isimli kişilerin Yunanistan’a kaçarken yakalanmaları hakkındaki haberlerde bu kişilerden Adnan Oktar Davası sanıkları diye bahsedilerek, Adnan Oktar’ın arkadaş grubuna mensup kişilermiş gibi bir izlenim uyandırılmaya çalışılmıştır. Oysa gerek daha önce yine Yunanistan sınırında yakalanan Emre Kutlu ve Kemal Ayaz isimli kişiler gerekse haberde adı geçen Mustafa Arular ve Serdar Suphi Togay dosyanın Etkin Pişman Sanıklarıdır. Kendilerini cezaevinden kurtarabilmek için, 20-30 yıldır tanıdıkları, her günlerini birlikte geçirdikleri, her zaman iyilik, güzellik ve dostluk gördükleri Adnan Oktar ve arkadaşlarına iftira atmayı tercih etmiş kişilerdir.
Kemal Ayaz, Emre Kutlu, Serdar Suphi Togay, Mustafa Arular gibi Yunanistan’a kaçma girişiminde bulunurken yakalanan ve ayrıca cezaları Yargıtay tarafından onanmış Emre Teker, Adnan Tınarlıoğlu, Serdar Dayanık, Akın Gözükan, Ali Şeref Gider gibi Yargıya teslim olması gereken diğer Etkin Pişman Sanıkların Adnan Oktar’ın arkadaşları olarak nitelenmesi doğru değildir.
Bilindiği üzere 2018’de düzenlenen operasyon sonrasında Adnan Oktar ve arkadaşları tutuklanarak onlarca farklı şehirlerdeki cezaevlerine gönderilmiştir. Bir kısmı hücreye konulup ağır müebbetlik mahkumlara yapılan uygulamaya maruz bırakılmış, bir kısmı kalabalık koğuşlarda en sorunlu mahkumlarla yan yana yerleştirilmiş, küflü, rutubetli, güneşi hiç görmeyen ortamlarda yaşamaya mecbur edilmişlerdir. Bununla eşzamanlı olarak Adnan Oktar’ın arkadaşlarının neredeyse tamamı aynı avukat tarafından ziyaret edilmiş ve kendilerine ‘mavi gökyüzünü bir daha görmek istiyorsan Adnan Oktar’a iftira atmak zorundasın’ dayatması yapılmıştır. ‘suçunuz olmasa da farketmez Devlet üzerinizi çizdi, ölene kadar cezaevinden çıkamayacaksınız’ yalanlarıyla aldatılmışlardır. ‘Sen bir şeyler yaz boşlukları biz tamamlarız’ denilerek de baştan sona kumpasçılar tarafından organize edilip kurgulanmış hikayeleri anlatmaları istenmiştir.
Özetle, cezaevinin zorlu koşullarına dayanamayan, zayıf bünyeli, korku ve paniğe meyyal bazı kişiler ‘iftira at kurtul’ dayatmasına boyun eğmiş, ‘Etkin Pişman Sanık’ adı altında 20-30 yıllık arkadaşlarına hiç olmayan suçları isnat etmeyi, karalamada bulunmayı kendilerine yakıştırmışlardır. Gerçekten de iftira atar atmaz kanuna aykırı olmasına rağmen tahliye edilip Yunanistan sınırında yakalanana kadar da sokaklarda dolaşmışlardır.
Adnan Oktar ve arkadaşları ise 7 yıldır cezaevinde olmalarına, ülkenin en uzak köşelerine sürgün edilmelerine, 8 bin yıllık müebbet anlamına gelen haksız cezalar verilmesine, şirketlerine, evlerine, arabalarına, banka hesaplarına tamamen el konulmasına, emekli maaşlarının bile ‘örgütsel gelir’ denilerek bloke edilmesine, takım elbiselerine varıncaya kadar mallarının TMSF tarafından satışa çıkarılmasına, içlerinde ağır hasta olanların dahi tahliye edilmemesine ve daha pek çok gayri insani ve hukuki muameleye maruz kalmalarına rağmen hiçbir arkadaşlarına iftira atmamışlardır. Sırf kendini kurtarmak için yalanlarla bir başkasının ömrünün cezaevinde geçmesine sebep olmayı asla kendilerine yakıştırmamışlar, dürüstlük, sabır, vefa, sadakat, dostluk gibi erdemlerden taviz vermemişlerdir. Mahkeme huzurunda verdikleri ifadelerinde de Bediüzzaman Said Nursi’nin de belirttiği üzere, ‘izzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerden’ olduklarını söylemişler, ‘bugün Adnan Oktar’a iftira atsak tüm kapıların bize açılacağını biliyoruz ama böyle bir onursuzluğa asla tevessül etmeyiz’ demişlerdir. Hiçbir zaman da verilen hükümlerden kaçmamışlardır.
Öyle ki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1 Ceza Dairesi’nin 15.03.2022 tarih ve 2021/696 E, 2022/258 K. numaralı bozma kararıyla yöneticilikle isnat edilenler dışında tüm sanıklar tahliye olmuşlardır. Hemen sonra ise bozma kararı veren dairenin apar topar dağıtılmasıyla kurulan yeni heyet hukuka aykırı şekilde tutuklama kararı vermiştir. Bu karar üzerine,tahliye olup özgürlüğüne kavuşmuş olan bu kişilerin hepsi haklarındaki ağır ceza kararlarına rağmen kendileri gidip teslim olmuşlardır. Tamamı 40 ila 350 yıl cezası olan bu kişilerin hiçbiri saklanmamış, kaçmamış, yurt dışına çıkmaya çalışmamış Yargı’nın kararına saygıyla uyup kendi istekleriyle Emniyete ve Adliyeye giderek teslim olup yeniden cezaevine dönmüşlerdir.
Cezaevinin adını dahi duyunca kendisini Yunanistan sınırına atan ile 350 yıl cezası olmasına rağmen kendi isteğiyle gidip Emniyete teslim olan arasındaki fark açıklamaya bile gerek olmayacak derecede nettir.
Adnan Oktar ve arkadaşlarının yüksek seciyesine, Devletimize itaatlerine, Yargının kararlarına saygıyla teslimiyetlerine son 7 yıldır tüm Türkiye şahittir. Buna rağmen, bazı etkin pişman sanıkların kaçma eylemini Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla bağdaştıran haberler yapmak dürüst bir tavır olmamaktadır. Değerli basınımızın ilgili haberlerinde bu gerçeği göz önünde bulundurmalarını talep eder, konuyu kamuoyunun bilgilerine arz ederiz.