Adnan Oktar, geçmişte yaşamış, kendisine Allah'tan büyük bir hayır verilmiş ve dünya hakimiyeti ile şereflenmiş olan Zurkarneyn'i, Kuran'da Kehf suresinde belirtilen tariflerle analiz etmiş ve günümüze bakan işari manalarına dikkat çekmiştir. Adnan Oktar, Kuran'da işaret edilen bu kutlu kişilerin hayatlarının gösterdiği işaretlerin anlaşılmasının ve metafizik bir ortamda yaşadığımızın görülmesinin önemli olduğuna inanmaktadır. 

Zulkarneyn Kıssası, Tutulan 3 Ayrı Yol ve İşaret Ettikleri

Zulkarneyn ismi "iki asır sahibi" anlamına gelmektedir. Zülkarneyn, Kuran'ı Kerim'de Kehf suresinde bahsedilen bir hükümdardır. Kehf Suresindeki tariflere göre Zülkarneyn, güneşin doğduğu ve battığı beldelere ulaşmıştır ve tıpkı Hz. Süleyman gibi, kendisine Allah'tan birçok üstün özellik bahşedilmiştir. Çeşitli İslami kaynaklarda hem gönderilmiş bir uyarıcı hem de dünyaya hakim olan hükümdar olduğu anlaşılan Zülkarneyn, sahip olduğu saltanatı her daim insanların selameti ve hayrı için kullanmış ve barışa son derece önem vermiştir.[1]

Zulkarneyn hakimiyet dönemi boyunca Allah'ın kendisini yönlendirmesiyle 3 ayrı yol tutmuştur. Gittiği bu istikametin ve ulaştığı beldelerin önemli hayır ve hikmetleri vardır; imanlı bir zat olarak Zulkarneyn'in bu bölgelere hayır getiren bir tebliğci olması kuvvetle muhtemeldir. Kuran'da Kehf Suresinde Zulkarneyn'in bu yolculukları şöyle tarif edilir:

1. YOLCULUK:

    Sana (Ey Muhammed), Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.

    Gerçekten, BİZ ONA YERYÜZÜNDE SAPASAĞLAM BİR İKTİDAR VERDİK ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.

    O da, BİR YOL TUTTU.

    Sonunda GÜNEŞİN BATTIĞI YERE KADAR ULAŞTI ve onu KARA ÇAMURLU BİR GÖZEDE batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin." (Kehf Suresi, 83-86)

    Zulkarneyn'in Türk olduğu ve Türk topraklarında bulunduğuna dair rivayetler dikkate alındığında, yapılan ilk yolculuğun Güneşin en son battığı yere, yani Türkiye'nin en batısına yapmış olması kuvvetle muhtemeldir.

    Türkiye'nin en batısındaki şehir EDİRNE şehridir. Edirne, Türkiye'nin en batı sınırı olmasının yanı sıra, başka önemli coğrafi özellikler nedeniyle de bu tarife uymaktadır. Ayette "kara çamurlu bir göze" (göze=su kaynağı) olarak bir tarifin yapılması manidardır. Çünkü Edirne şehrinin en büyük ırmağı olan Meriç nehrinin ağız kısmı, tarihten bu yana CİVARINDA BATAKLIKLAR BARINDIRAN bir coğrafyadır. Konuyla ilgili bir kaynakta, coğrafyanın bu özelliği şu şekilde tarif edilir:

    "İbnün Nüzhet Cevat, 1914–1915 yıllarında yazdığı Haritalı Musavver Memalik-i Osmaniye Coğrafyası adlı eserinde Edirne vilayetinin doğal coğrafyası hakkında özlü bilgiler sunar; 'Vilayetin batı kısmı Rodop silsilesinin ormanlı tepe ile yaylaları ile arızalıdır. Doğu kısmı dahi Edirne ovası ile Istranca ve Tekfur dağı silsilelerinin devam eylediği yüksek yaylaları ihtiva eder. İşbu yaylalar ile Gelibolu yarımadası vilayetin en ziyade verimli arazisi ve kalabalık semtini teşkil eder. Vilayetin güneybatı cihetleri Burugöl ve Meriç’in aşağı kısmı civarı tamamen BATAKLIK olup sağlığa zararlıdır.”[2]

    "Dedeağaç sancağı: kuzeyden Edirne, doğudan Gelibolu, batıdan Gümülcine sancakları ve güneyden Adalar denizi ile çevrilidir. Arazisi bazan dağlık ise de Meriç nehrinin geçtiği yerler ile nehrin mansabı civarı DÜZ VE BATAKLIKTIR. Bununla beraber havası mutedil olup, İnöz (Enez) civarı bazı hastalıklara maruzdur."[3]

    2. YOLCULUK:

      Zulkarneyn'in ikinci yolculuğu, ayetlerde şöyle tarif edilir:

      Sonra (yine) BİR YOL TUTTU.

      Sonunda GÜNEŞİN DOĞDUĞU YERE KADAR ULAŞTI ve onu (GÜNEŞİ), KENDİLERİ İÇİN BİR SİPER KILMADIĞIMIZ bir kavim üzerine doğmakta iken buldu. (Kehf Suresi, 89-90)

      Ayete göre Zulkarneyn, ikinci tuttuğu yolda, güneşin doğduğu tarafa, yani bulunduğu bölgenin doğu tarafına gitmektedir. Bu beldenin dikkat çeken diğer özelliği ise, Güneş ışınlarının, şehir halkına, ENGELLENMEDEN yani HERHANGİ BİR SİPER OLMADAN DOĞRUDAN ULAŞMASIDIR.

      ERZURUM şehri, hem doğuda olması hem de RAKIMI EN YÜKSEK olan ilimiz olması bakımından ayetteki tarife uymaktadır. Ayette, "Güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız" ifadesi ile yükseklikten dolayı GÜNEŞ'İN YAKICI IŞINLARININ EN GÜÇLÜ İSABET ETTİĞİ yere işaret edildiği anlaşılmaktadır. Erzurum, 1890 m yükseklik ile TÜRKİYE'NİN EN YÜKSEK RAKIMLI il merkezidir.

      Erzurum'un bu özelliği ile ilgili Milliyet gazetesinde çıkan bir haber şu şekildedir[4]:

       




      Haberde 1850 metre yükseklik hatalı yazılmıştır; resmi kaynaklara göre Erzurum ilinin rakımı 1890 metredir.

      1890 metre yükseklik, aynı zamanda Kuran'ın 18/90 ayetine (18. Sure, 90. ayet) de bir işaret olarak değerlendirilebilir. Keza, yukarıda açıklamasını yaptığımız Erzurum şehrini tarif eden ayet, Kehf Suresinin (18), 90. ayetidir.


      3. YOLCULUK:

        Sonraki ayetlerde Zulkarneyn, bir yolculuk daha yapmaktadır:

        Sonra BİR YOL (DAHA) TUTTU.

        İKİ SEDDİN ARASINA kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde HEMEN HEMEN HİÇBİR SÖZÜ KAVRAMAYAN BİR KAVİM buldu. (Kehf Suresi, 92-93)

        Zulkarneyn, üçüncü ve son yolculuğunda İKİ SEDDİN olduğu bir yere gitmektedir. Kuran'da anlatılan bu tarif, günümüzde VAN şehri ile ilişkilendirilebilir. Van, ülkenin en doğu sınırındadır ve Van şehrimizde set olarak adlandırılan iki ayrı yapı vardır.

        Bunlardan birincisi VAN KALESİ'Nİ ÇEVRELEYEN SEDDİR. Van Kalesi, M. Ö. 9. Yüzyılda inşa edilmiştir. Van kalesinin surları 1800 metre uzunluğunda ve 100 metre yüksekliğindedir. Söz konusu seddin en önemli özelliği ise, ÇİN SEDDİNE BENZETİLMESİDİR.



        Zulkarneyn'in yaşadığı dönemde o bölgenin korunduğu başka bir set daha bulunmaktadır ve Zulkarneyn, bu iki seddin arasına ulaşmıştır.

        Kuran'da geçen diğer surelerde de olduğu gibi, Zulkarneyn'e ait tüm detaylar Kuran'da tarif edilmiş olduğu için, onun yaşadıkları her döneme ve herkese işaret edebilir. Çünkü Kuran, içerdiği anlatımlar, geçmişe dair olaylar ve kıssalar ile, günümüze işaretler barındıran metafizik bir kitaptır.

        Nitekim Zulkarneyn'in uğramış olduğu Van bölgesinde şu anda Çin seddini andıran geniş bir koruma seddi yapılıyor olması manidardır. Van'daki bu SET, günümüze yönelik bir vurgu ile, Van-İran sınırında inşa edilen 295 kilometrelik sınır hattındadır. Burası, VAN SEDDİ olarak adlandırılmaktadır.

        Özellikle sınırdaki geçişleri engellemek üzere oluşturulmuş olan bu hattın görünümü şu şekildedir:

         




        Elbette en doğrusunu Allah bilir. Burada müfessirlerin ve tarihçilerin açıklamaları ışığında Kuran ayetlerinde belirtilen Zulkarneyn'in yolculuğunun, COĞRAFİ TUTARLILIKLAR NEDENİYLE, yukarıda izah ettiğimiz sınırları kapsadığı kuvvetle muhtemeldir. Tüm bu olaylar ve yapılan yolculuk, geçmişte de olabilir; geleceğe de işaret ediyor olabilir.

        Bu üç şehir de oldukça önemlidir; keza geçmişte her üçü de başkent yapılmıştır. (Edirne, Osmanlılar tarafından; Erzurum, tarihteki ilk Türk beylerbeyi Saltuklular tarafından; Van, Urartular tarafından başkent ilan edilmiştir.) Ayrıca her üç şehir de tarihte büyük İslam alimlerinin, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yaşadığı, medreseler açtıkları önemli beldelerdir.

         

        Edirne, Erzurum ve Van Şehirlerinde Yaşamış Olan İslam Alimleri

        Zulkarneyn'in tuttuğu bu 3 yolda uğradığı üç önemli şehir, çeşitli zamanlarda pek çok İslam aliminin tefekkür ve faaliyet mekanları olmuştur.

        Edirne'de Yaşamış Olan İslam Alimleri

        • Abdülkerim Efendi Hazretleri (Pamuk Kadı)
        • Ahmed Lârendî (Karamani) Efendi Hazretleri 
        • Âlemi Muhammed Efendi (Arapzâde) Hazretleri 
        • Ali bin Emrullah Efendi Hazretleri 
        • Aşçı Yahya Baba Hazretleri 
        • Âşık Efendi Hazretleri 
        • Bahaeddin bin Lütfullah Efendi Hazretleri 
        • Bâyezid Halife Hazretleri 
        • Bedreddin Baba Hazretleri 
        • Câhidî Ahmed Efendi Hazretleri 
        • Cerrahzâde Hazretleri 
        • Dizdarzâde Ahmed Efendi Hazretleri 
        • Ebü'l-Vefa Ahmed Müslim Efendi Hazretleri 
        • Evliya Kasım Paşa Hazretleri 
        • Fahreddin Acemî Hazretleri 
        • Hasan Sezaî Efendi Hazretleri 
        • Kabuli Mustafa Erendi Hazretleri 
        • Karakaşzâde Ömer Efendi Hazretleri 
        • Koyun Baba Hazretleri 
        • Ömer bin Hamza Efendi Hazretleri 
        • Ramazan Halife Hazretleri 
        • Receb Enis Dede Hazretleri 
        • Şekmetî Mehmed Efendi Hazretleri 
        • Şerefüddin Şuayb Efendi Hazretleri 
        • Sucaeddin-i-Karamani-hazretleri 
        • Süleyman Zâti Efendi Hazretleri 
        • Vahdeti Osman Efendi Hazretleri 
        • Veli Dede Hazretleri 
        • Zâti Süleyman Efendi Hazretleri 

        Erzurum'da Yaşamış Olan İslam Alimleri

        • Abbas Mehdî Hazretleri
        • Abdurrahman Gazi Hazretleri;
        • Abdurrahim Şerif Beygu Hazretleri
        • Ahmet Dursun Natıki Hazretleri;
        • Aşık Erbabi Hazretleri;
        • Ahi Fahreddin Hazretleri;
        • Ahi Toman Baba Hazretleri;
        • Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri
        • Alvarlı Efe Hazretleri
        • Pir Ali Baba
        • Habib Baba
        • Ömer Nasuhi Bilmen
        • Hasan Basri
        • Abdurrahman Gazi Hazretleri
        • Seyyid Abdürrazzak Ali Efendi Hazretleri
        • Arapkirli Ömer Baba Hazretleri
        • Taşkesenli Şeyh Muhammed Sıddık Efendi
        • Şeyh Osman Efendi (Abdullah Mekki hz Halifesi)
        • Haşiizade Şeyh Hacı Ali Efendi (Hacı Haşıl Efendi)
        • Taşkesenli Şeyh Abdurrahman Efendi (k.s.)
        • Taşkesenli Şeyh Şahabettin Efendi
        • Erzurumlu Seyit Hacı Mevlüt Baba
        • Şeyh Muhammed Zeki Has (k.s.)
        • Abdülfettah Enisi Türbesi
        • Tabur İmamı Hasan Uludağ Efendi
        • Taşkesenli Şeyh Abdulkuddüs Efendi
        • Hacı Rasim Baba
        • Solakzade Ahmet Tevfik Efendi
        • Ketencizade Mehmet Rüşdi Efendi
        • Abdurrahman Gazi
        • Hacı İbrahim Baba
        • Timurtaş Baba
        • Ebu İshak Kazeruni 
        • Abdulgafur Has Hoca Efendi
        • Pabuçlu Kadı Efendi 
        • Çöğenderli Hacı Salih Efendi (k.s.)
        • Abdürrezzak Ali Efendi
        • Taşkesenli Şeyh Alaeddin Efendi (k.s.)
        • Külhani Baba
        • Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi

        Van'da Yaşamış Olan İslam Alimleri

        • Üstad Bediüzzzaman Hazretleri
        • Abdülmecid Efendi Hazretleri
        • Abdürrahman Arvasî Hazretleri
        • Abdurrahman Baba Hazretleri
        • Muhammed Kutub Hazretleri Van
        • Muhammed Ma’sum Hazretleri Van
        • Muhammed Reşid Hazretleri Van
        • Muhammed Sıddîk Arvasî Hazretleri Van
        • Rasulü Zeki Efendi Hazretleri Van
        • Seyyid Abdülhakim Hazretleri Van
        • Seyyid Fehim Arvasî Hazretleri Van
        • Sofu Baba Hazretleri Van
        • Abdulkadir Geylânî
        • Şeyh Muhammed Tayyâr’
        • Şeyh Ali
        • Şeyh Süleyman
        • Şeyh Osman
        • Şeyh Muhammed b. Molla Osman
        • Şeyh Ahmed Müznibîn
        • Şeyh Muhammed Kuralkan Efendi
        • Şeyh Muhammed Cinâr
        • Şeyh Hüseyin
        • Rûmiye Şeyhi” olarak şöhret bulan Şeyh Mahmud, daha çok Şeyh Aziz olarak tanınmıştır.
        • Vanlı Kara Abdullah
        • Seyyid Muhyiddin
        • Şeyh Molla Muhammed
        • Şeyh Fehim Arvâsî
        • Şeyh Muhammed Emin Arvâsî
        • Halife Mustafa
        • Şeyh Abdulhakim Arvâsî
        • Şeyh Şefik Arvâsî
        • Enver Gazaioğlu
        • Necmeddin Efendi
        • Hacı Ahmed Baba
        • Seyyit Abdülkerim

        Üstad Bediüzzaman Hazretleri İçin Van Şehrinin Önemi:

        Bediüzzaman’ın "benim vatanım" dediği Van'daki hayatı, İslâm âleminin geri kalma sebepleri ve bu durumdan nasıl kurtulabileceği konusuna odaklaştığı bir dönemdir. Bu anlamda ilk adımı Van’da atmıştır. Burada kaldığı sürede eğitim metodunu tamamen kendisinin hazırladığı bir medrese kurmuştur. Hatta bir ara Şark’ın zeki hocalarını ve talebelerini Van merkezine getirtmiştir. Bütün ihtiyaçların vakıf idaresince karşılanmasını sağlayarak, fen ve din ilimlerini bir arada vermeye başlamıştır. Altı yedi ay süren bu eğitim denemesinde dersleri bizzat kendisi vermiştir.

        Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Eserlerinde Van Şehri

        EMİRDAĞ LAHİKASI

        Medresetü’z-Zehranın mekteb-i iptidaîsi ve Van’ın yekpare taşı olan kalesinin altında bulunan Horhor medresemin vefat etmesi vAnadolu’da bütün medreselerin kapatılmasıyla vefat etmelerine işaret ederek, umumunun bir mezar-ı ekberi hükmünde olmasına bir alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van Kalesi mezartaşı olmuş. "Ey üç yüz sene sonra gelenler! Şu kalenin başında bir medrese-i Nuriye çiçeğini yapınız. Cismen dirilmemiş, fakat ruhen bâki ve geniş bir heyette yaşayan Medresetü’z-Zehrayı cismanî bir surette bina ediniz" demektir.

        LEMA’LAR - ON ÜÇÜNCÜ RİCA

        Sonra, Kur’ân-ı Hakîmin irşadıyla ve Gavs-ı Âzamın himmetiyle ve ihtiyarlığın intibahıyla, İstanbul’daki hayat-ı medeniyeden usanç ve şâşaalı hayat-ı içtimaiyeden bir nefret geldi. Dâüssıla tabir edilen iştiyak-ı vatan hissi beni VATANIMA sevk etti. Madem öleceğim, VATANIMDA öleyim diye VAN’A GİTTİM.

        Her şeyden evvel, Van’da Horhor denilen medresemin ziyaretine gittim. Baktım ki, sair Van haneleri gibi onu da Rus istilâsında Ermeniler yakmışlardı. Van’ın meşhur kalesi ki, dağ gibi yekpare taştan ibarettir, benim medresem onun tam altında ve ona tam bitişiktir.

        EMİRDAĞ LAHİKASI

        Hem 55 seneden beri, Medresetü’z-Zehra namında Şark Üniversitesinin tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Van’da, biri Diyarbakır’da, biri de Bitlis’te olmak üzere üç tane veya HİÇ OLMAZSA BİR TANE VAN’DA TESİS ETMEK İÇİN, Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim.

        Saltukname'de Edirne Şehri

        Sâltukname isimli eser, Rumeli’nin Türkleşmesine büyük katkıları olan 13. yüzyıl alp-erenlerinden Sarı Saltuk‘un efsanevi hayatını anlatan bir Anadolu Türk destanıdır. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın emriyle Ebu’l Hayr Rûmî tarafından bu eser kaleme alınmıştır. 1480 yılında yazılan eser şu an Topkapı Sarayı Müzesi Yazma Eserler Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir. Bu eser ayrıca Harvard Üniversitesi’nde Şinasi Tekin’in yönettiği kaynak eserler dizisinde tıpkı basım olarak da basılmıştır. Saltuknâme; coğrafya, tarih, sosyoloji, ilahiyat, antropoloji ve halk bilimi açısından çok değerli bir kaynak olarak kabul edilmektedir.

        Sâltukname’de EDİRNE şehrinden, buranın manevi değerinden ve erenler şehri olduğundan bahsedilir. HZ. HIZIR, HZ. İLYAS, HZ. SÜLEYMAN, HZ. MEHDİ‘NİN bu şehirle olan bağları anlatılır. Sâltukname’de Peygamberimiz (sav)’in hadisleri doğrultusunda anlatılan bilgiler gerçekleşen ahir zaman hadisleriyle benzerlik göstermektedir. 

        İstanbul’da yaşanacak felaketlerin ardından Allah, Mehdi’yi bir süre Edirne’de koruyacaktır


        “Ben İsa Peygamber –aleyhi’s selam- ashabından Şemun’am. Benim içün İsa –a.s.- dua eylemiştür, ta ölmeyen ve İsa –a.s.- girü gökten ine, diri olam anunla girü gaza idevüz. İmdi geldüm ki seni ziyaret idem.” Didi. Server anı hoş gördi dahı düşin ana diyüvirdi. Şem’ün eyitti: “Server bu düş gerçektür, velinün vakıası ayni vaki olur. Sair halk gibi aksi olmaz” didi. Pes Server Şemun’dan sordi kim “Bu şehrün en sonı nice ola?” didi. Rahib eyitti: “Server, bu şehr akıbet Müslümanlar elinde harab olurSebeb-i harab fısk ve fücür, FESAD VE ZİNA VE LİVATADAN ve zulm ve cevrden ve bed efalleri çok oladahı Hak Taala kaht ve taunlar vire ve zelzele çok ola, en son bu şehr harab ve hasf olup yire geçe, gide, amma bir tarafı kala, ol yir umaram Ayafosya tarafıdur. Zira anun-çün dua olınmıştur” didi. Andan Server eyitti: “Ya Endriyye’nun harabı neden ola, bize beyan ve ayan eyle, ilm-i hikmetten bilürsen” dedi. Pes ol rahib-i alim eyitti: “Server, ANUN HARABI OLMAZ. Meğer gazadan Müslümanlar vaz geçeler, ol şehr nazar-gah-ı Hak’tur. Anun halin Allah Taala bilür” didi.

        Saltukname'deki bu açıklamalarda;

        • İstanbul’da fitne, fücur, iftira, zulüm, haksızlık, vicdansızlığın çok olacağına; fuhuş, zina, livata, homoseksüellik, kumar gibi haram olan her şeyin yayılacağı ifade edilmiştir.
        • Bunların ardından İstanbul’da kaht (kıtlık, hayat pahalılığı, cinayetler), salgın hastalık (korona gibi) ve depremler olacağı ifade edilmiştir.
        • Allah’ın Mehdi’yi bir süre Edirne’ye alarak onu çeşitli felaketlerden koruyacağı ifade edilmiştir.

        Edirne, Mehdi'nin korunacağı şehir olduğu gibi, aynı zamanda Saltukname'de işaret edildiği kadarıyla, Hz. Hızır ve Hz. İlyas (as)'ın bulunduğu, Hz. Hızır tarafından her gün gözetlenen, Hz. Meryem (as)'ın Hz. İsa (as)'ı dünyaya getirdiği ve fethin başlangıcı şehirdir. Tüm bu sebeplerle de çok büyük önem taşıyan bir şehrimizdir.

        Sonuç

        2018 yılından itibaren yaşadığımız bu kumpas davasında ardı arkası kesilmeyen oyunların oynandığı, gözler önünde dehşetli hukuksuzlukların yaşandığı, akıl almaz zulüm yöntemleriylekaralama kampanyalarıyla dağıtma, parçalama ve yok etme girişimlerinin olduğu gözler önündeki bir gerçektir. Bu sinsi stratejinin bir parçası olarak, kalmakta olduğum cezaevleri de sürekli değiştirilmiş, önce Edirne, ardından Erzurum, sonrasında da Van Cezaevlerine naklim yapılmıştır. Bizlere husumetli olanlar bu sevkleri bir zulüm yöntemi olarak görüp, zafer edasıyla basında ve sosyal medyada dile getirmiş, hatta oradan oraya gönderilebilmem için yoğun çaba harcamışlardır. Bunu yapmalarının ise tek sebebi, kendilerince benim ve arkadaşlarımın moral motivasyonunu bozmak, imandan kaynaklı şevkimizi, tevekkülümüzü, bağlılığımızı kendilerince ortadan kaldırmak ve bu sevkleri bir zulüm yöntemi olarak kullanmaktır.

        Ancak hedefledikleri şey olmamıştır -olması da mümkün değildir. Bana yönelik olarak sözde eziyet amaçlı yapılan bu sevkler, benim Zulkarneyn'in izinden gitmeme, sayısız İslam aliminin yaşadığı ve tefekkürlerini güçlendirdiği mübarek şehirlere uğramama vesile olmuş, beni şereflendirmiştir. Son olarak, husumetliler tarafından basında ve sosyal medyada benim için güya "sürgün yeri" olarak tarif edilen Van Şehri, asla bir sürgün şehri değildir. Bilakis, tarihteki pek çok alim, iman, itikat, tebliğ ve hizmetleri için Van şehrini özellikle seçmiş, Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu şehir için "vatanım" ifadesini kullanmıştır. Keza, Edirne ve Erzurum, aynı şekilde sayısız alim ve evliyanın yaşadığı, hikmetli tebliğlerini yaydıkları yerlerdir. Saltukname'de özellikle Edirne şehrine işaret edilmektedir.

        Kendilerince tuzak kurduklarını zannedenlerin planları tam olarak geri tepmiş, eziyet planları tamamen tersine dönmüştür. Allah, masum Müslümanlara karşı kurulan bu sinsi tuzakların boşa çıkacağını ayetinde belirtmiştir:

        Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)

        Görülebildiği gibi, bana ve arkadaşlarıma kötülük yapmak isteyenlerin tüm planları boşa çıkmakta, bu yapılanlar bizlere hep hayır olarak geri dönmektedir. Güya sürgün ederek, soğuk yerlere göndererek moral motivasyonumuzun bozulacağını zannedenler, bunlardan dolayı benim sinirleneceğimi, öfkeleneceğimi düşünenler, beni de, iman gücümü de, olaylara bakış açımı da asla anlayamamış kişilerdir. Benim moral motivasyonum Allah ve iman kaynaklıdır. Dolayısıyla, mekandan veya şartlardan etkilenmesi mümkün değildir. İman ehli, her nerede ve ne şartlarda olursa olsun, Allah'ı çok sevmekten kaynaklanan bir moral ve motivasyon içindedir. Hiçbir şart, bu mutluluk ve mutmainliği zedeleyecek veya yıkacak güçte değildir. Keza, şimdiye dek yaşadığımız her şey büyük birer hayır paketi olarak önümüze sunulmuştur. Şu an yaşadığımız ve yaşayacağımız her şey de müthiş hayırlarla sonuçlanacaktır.

        15 Nisan 2024

         

        [1] https://www.cnnturk.com/yasam/hz-zulkarneyn-kimdir-hz-zulkarneynin-hayati-ve-kissasi-hz-zulkarneynin-yaptigi-set-nerede

        [2] İbnün Nüzhet Cevat., 1914-1915., (H.1329-1330), Haritalı Musavver Memalik-i Osmaniye Coğrafyası. Arakas Matbaası, Tefeyyüz Kütüphanesi, s.15-16, (Dersaadet), İSTANBUL

        [3] 19. Asırda Edirne Vilayeti Coğrafyası, Prof. Dr. Ramazan Özey

        [4] https://www.milliyet.com.tr/gundem/yuksek-rakim-dogal-radyasyon-iceriyor-5122222