Adnan Oktar, Allah'ın Varlığının ve Birliğinin delillerini açıklayan, İslam'ın hak din, Kur'an-ı Kerim'in hak Kitap olduğunu ispat eden, Darwinizm, materyalizm, ateizm, deizm ve bölücü terör örgütleriyle fikri mücadelenin temelini oluşturan 300’ü aşkın kitabın ve binlerce makalenin yazarıdır. Çalışmaları binlerce bilimsel, kültürel ve siyasi içerikli konferansın, belgeselin ve faaliyetin temelini oluşturmuştur. Tüm bu kapsamlı çalışmaların güya suç işlemeyi kolaylaştırmak ve perdelemek için başvurulan bir yöntem olduğu iddiasının hukuk, akıl ve mantıkla bağdaşmayan asılsız bir iddia olduğunu ortaya koyan ve bu eserlerin yasaklanması ve eserlerinden faydalanılarak hazırlanan internet sitelerinin kapatılmasının hiçbir hukuki ve mantıklı bir temeli olmadığını ortaya koyan dilekçemizdir.
Bilindiği üzere huzurdaki dosyada, Adnan Oktar ve arkadaşları en baştan bir suç örgütü olarak kabul edilmiş, yaptıkları her faydalı çalışma, her hayırsever davranış ise suç örgütünün bir unsuru, saiki, bir eylemi gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Bu vahim ön kabulle alınan hatalı kararların en başında, Adnan Oktar’ın Türk İslam Birliği, Allah’ın varlığının bilimsel delilleri, Darwinist-materyalist felsefenin geçersizliği gibi, devletin ve milletin milli ve manevi menfaatleri doğrultusunda hazırladığı çalışmalarına ülkemize, demokrasimize yakışmayacak bir şekilde yasak getirilmesi gelmektedir.
Bilindiği üzere, huzurdaki dosya henüz yargılama aşamasındayken, TMSF tarafından bu eserlerin imhası talep edilmiş, Adnan Oktar’ın tüm dünyaya yaratılış delillerini, Kuran ahlakını, İslam Birliği’ni, materyalist ideolojilerin çöküşünü, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü anlattığı internet siteleri mahkeme kararıyla alelacele ve kanunlara aykırı şekilde erişime kapatılmıştır.
Öncelikle, Adnan Oktar’ın Harun Yahya mahlası ile hazırladığı tüm eserleri kamuoyunca detaylı olarak bilinmekte, Kültür bakanlığı tarafından onaylanmış, hukuka uygun, aynı zamanda devletimizin, milletimizin, tüm dünyanın lehine olan çalışmalardır. Eserleri, Türkiye'de olduğu kadar Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'dan Brezilya'ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde yoğun ilgi ve beğeniyle okunmaktadır.
İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Çince, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Azerice, Bengolice, Bulgarca, Danimarkaca, Lehçe, Malezyaca, Portekizce, Sırpça, Hollandaca, İbranice, Macarca, Fince, Farsça, Hausa, Dhivehi dili, Hindice, İsveççe, Japonca, Kırgızca, Kishwahili, Malayalam, Norveççe, Romence, Tamil, Telagu, Thai dili gibi 73'ten fazla dile çevrilen, hatta bazı ülkelerin okul müfredatlarında yer alan bu eserler ülkemizde ve yurt dışında milyonlarca kişilik bir okuyucu kitlesine ulaştığı bilinmektedir.
Adnan Oktar’ın dünyanın dört bir yanında büyük takdir toplayan bu eserleri pek çok insanın İslam'ı, Kur'an'ı tanımasına, Allah'a iman etmesine vesile olduğu bilinmektedir. Eserlerin içeriği hakkında alınan ilmi mütalaalar bu gerçeği ortaya koymaktadır.
İddianamenin bu kitapların "Örgüt Propaganda Materyali" olduğunu iddia etmesinin, Adnan Oktar ve arkadaş çevresine yönelik hazırlanmış iddianamenin ciddiyeti hakkında da fikir vermeye yeterli olduğu kanaatindeyiz. Öncelikle, eserlerin güya suç örgütü propagandası yaptığı değerlendirmesinde bulunulması, kitapların içeriğine hiç bakılmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira, kitapların başlıklarından dahi herhangi bir propaganda amaçlı eserler olmadıkları görülmektedir.
Eserlerle ilgili alınan bu hatalı, hukuka uygun olmayan karardan, kanunlarımızın da ön gördüğü şekilde, mahkeme heyetinin uygun göreceği hem İlahiyat profesörlerinden hem de İstanbul Üniversitesi gibi köklü eğitim kurumlarının Felsefe bölümlerindeki akademisyenlerden oluşan tarafsız ve akademik bir heyet tarafından inceleme yapılarak dönülebileceği kanaatindeyiz. Bu tür eserlerin değerlendirmesini yapabilecek ilme sahip kişilerin ise TMSF tarafından atanan müdürler kurulu olamayacağı ortadadır. Adnan Oktar’ın eserlerinde herhangi bir suç unsuru olmadığı, bilakis milli ve manevi değerleri güçlendirecek, milli şuuru yükseltecek faydalı yayınlar oldukları oluşturulan uzman bir heyetin hazırlayacağı rapor ile yeniden ortaya çıkacaktır.
Daha önce aynı eserlere ilişkin, ülkemizin en önde gelen İlahiyatçılarından alınmış ilmi mütalaaların bazılarını aşağıda ilginize sunmaktayız.
– Prof. Dr. Hayrettin Karaman (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Öğretim Üyesi)
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Hayrettin Karaman Adnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserleriyle ilgili olarak şu yorumları yapmıştır:
"KİTAPLARINDA HARUN YAHYA TAKMA ADINI KULLANAN ADNAN OKTAR, ESERLERİNDE ORTAYA KOYDUĞU KİMLİK, KİŞİLİK VE DÜŞÜNCE İTİBARİYLE OKUYAN, DÜŞÜNEN, DEĞERLİ BULDUKLARINI PAYLAŞMAK İSTEYEN BİR MÜMİN... KUR'AN VE SÜNNETİ REHBER OLARAK KABUL EDİYOR, bu iki kaynağın ve bilimin ışığında İslami gerçekleri çağdaş bir üslup içinde belli bir hedef kitleye sunmaya çalışıyor. İslami gerçeklere zıt düşen ideoloji, düşünce ve teoriler içinden özellikle maddeci ve darwinci düşünceyi çürütmeye özen gösteriyor."
– Prof. Dr. Salih Akdemir (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Dönemin Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Merhum Prof. Dr. Salih Akdemir tarafından 20.03.2000 tarihinde hazırlanan Adnan Oktar'ın, yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserleriyle ilgili ilmi mütalaa raporunda yapılan yorumlar şöyledir:
"... Aşağıda listesini verdiğim kitaplar genel anlamda insanlığın barış, sevgi ve kardeşlik içinde yaşamalarını hedefleyen Kur’an ilkelerinin güncelleştirilmesi ve çağdaş dünyada anlaşılabilir bir dille ve ilmi verilerle uyum içerisinde yeniden ifade edilmesi çabası olarak değerlendirilebilir. Yazar, kitaplarında, bu misyonu icra etmeye çalışırken, İslam düşünce tarihi boyunca kullanılagelmiş bulunan ilmi tefsir mevzui tefsir gibi geleneksel yöntemlere başvurmaktadır. Teknik anlamda bu yöntemlere ilişkin mülahazalarının saklı tutmakla birlikte, geçmişte ve günümüzde çok sayıda örneği bulunan bu yöntemle kaleme alınmış, Harun Yahya imzalı eserlerin tamamının, ülkemizde hoşgörü ve sevginin gelişmesi ve İslam"ın inanç ve ahlak esaslarının dindarlar nezdinde pekiştirilmesi amacı güttüğü izlenimini edinmiş bulunuyorum. İncelenen Kitaplar: Kur'an Bilime Yol Gösterir, Karınca Mucizesi, Allah Akılla Bilinir, Çözüm: Kuran Ahlakı, Zamansızlık, ve Kader Gerçeği, Sakın Anlamazlıktan Gelmeyin, Dinsizliğin Kabusu, Kur'an'da Temel Kavramlar, Kur'an Ahlakı, Ölüm, Kıyamet, Cehennem"
– Prof. Dr. Mevlüt Güngör ( Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Başkanı)
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı eski Başkanı merhum Prof. Dr. Mevlut Güngör tarafından 25.03.2000 tarihinde hazırlanan Adnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserlerine ilişkin ilmi mütalaada yapılan değerlendirme şöyledir:
"Kitaplarda izlenen metot: Harun Yahya imzasıyla yayımlanan bu kitaplar, genelde, benim de doktora sonrası çalıştığım "Konulu Kur'an Tefsiri" metoduna uygun olarak kaleme alınmıştır. Bu metot, çağımızda yaygınlık kazanmış ve İslam dünyasında pek çok yazar bu metotla eser vermiştir. Söz konusu kitaplarda, bu metotla yapılan diğer çalışmalarda olduğu gibi, bilim, ahlak vb. bazı konular Kur'an açısından ele alınmış; konuyla ilgili ayetlerden istifade edilerek, bütünlük içerisinde okuyucuya aktarılmıştır. Kitapların ana muhtevası: a) Allah'ın varlığı ve birliği, b) İman hakikatleri ve metafizik konular, c) Kur'an ayetleri ışığında, müminlerin ahlaki vazifeleridir. DEĞERLENDİRME: MÜELLİF BU KİTAPLARLA, KUR'AN'IN BÜTÜN MÜSLÜMANLARDAN İSTEDİĞİ "İYİLİĞİ TAVSİYE ETMEK; KÖTÜLÜĞÜ ENGELLEMEK" PRENSİBİNİ KENDİ SORUMLULUĞU ÇERÇEVESİNDE YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞMIŞTIR."
– Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, İlahiyat profesörü, Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu tarafından 28 Ağustos 2000 tarihinde hazırlanan Adnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserlerinin dini-ilmi değeri hakkında rapor şöyledir:
"İsimlerinden de anlaşılacağı üzere bu eserler dinsizlik nihilizm, anti-rasyonel din anlayışı ve genel olarak görülen ahlaki dejenerasyon karşısında, topluma karşı duyulan sorumluluk bilinciyle ortaya konmuş birtakım entelektüel çabalardan ibarettir... YİNE KUR'AN'I REFERANS GÖSTEREN BU ESERLERDEN İKİSİNİN AHLAKA VURGU YAPMASI DA SON DERECE İSABETLİDİR. ŞU ANDA ÜLKEMİZDE CİDDİ BOYUTLARA VARAN ... EKONOMİK, KÜLTÜREL V.B. ALANLARDAKİ AHLAKİ AŞINMA KARŞISINDA BU TÜR ÇABALARIN TAKDİR EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ İZAHA BİLE GEREK YOKTUR..."
– Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar ( Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi)
Uzun yıllar Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde görev yapan ve daha sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği yapan Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar tarafından 30 Mayıs 2000 tarihinde hazırlanan bilimsel rapoAdnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserleri için şu yorum yapılmaktadır:
"YAZARIN HİÇBİR ESERİNDE İSLAM DIŞI VE İSLAM'IN TEMEL KAYNAKLARI OLAN KURAN VE SÜNNET'E AYKIRI HİÇBİR FİKRE RASTLANMAMIŞTIR. AKSİNE, GELENEKSEL TÜRK-İSLAM ANLAYIŞIMIZ KORUNMUŞTUR. MİLLİ VE DİNİ ÖRF VE ADETLERİMİZE TERS DÜŞEN HİÇBİR BİLGİ GÖRÜLMEMİŞTİR. Aynı şekilde çağdaş değerlerimizden olan Atatürkçülük, laiklik ve demokrasi aleyhine hiçbir görüş yoktur."
– Prof. Dr. Yaşar Kandemir (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi)
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Kandemir'in 30.05.2000 tarihli Adnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserleri hakkında bilimsel rapor şu ifadelere yer vermektedir:
"... ADI GEÇEN KİTAPLARDA KUR'AN-I KERİM ÇERÇEVESİNDE VE KUR'AN'DAN İKTİBAS EDİLEN AYETLER IŞIĞINDA DİNİ KONULARIN İŞLENDİĞİ, DÜZGÜN BİR TÜRKÇEYLE YAPILAN AYET TERCÜMELERİNİN ASLINA UYGUN OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR. Ayetler hakkında yapılan yorumların kişisel ve keyfi olmadığı, bunların Ehl-i Sünnet görüşüne uygun tefsirlerde ve diğer dini eserlerde ortaya konan yorumlarla uyum içinde olduğu, mesela güncel konulardan olan ölümle kader ilişkisi, reenkarnasyon meselesi gibi hususlarda klasik din kitaplarının genel kabul gören fikirlerinin yeni ve akılcı bir üslupla ortaya konduğu; şirk, fitne, nefs, heva, vicdan, kalp, akıl, gaflet, zan, tevekkül, tevbe gibi birçok dini kavramın "Kur'an'da Temel Kavramlar" adlı eserde Kur"an ayetleriyle dinin ruhuna uygun şekilde yorumlandığı anlaşılmaktadır. Bu eserlerin genel hedefinin dinden uzak yaşayanlara dinin güzelliğini göstermek, insan ruhunun ve vicdanının ancak dini duyguyla rahatlayıp huzura ereceğini söylemek, herkesin aradığı mutluluğa ancak Allah'ın istediği gibi yaşamakla kavuşabileceğini haber vermek olduğu ortaya çıkmaktadır... SONUÇ OLARAK BU ESERLERİN İSLAM'IN ESASLARINA VE KUR'AN'IN RUHUNA UYGUN ÖĞÜTLER İÇERDİĞİ, DİNE VE KUR'AN'A AYKIRI BİR YÖNÜNÜN BULUNMADIĞI KANAATİNDE OLDUĞUMU..."
– Doç. Dr. Ömer Özsoy (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Özsoy'un 29.02.2000 tarihli Adnan Oktar'ın yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserleri hakkındaki bilimsel mütalaasındaki yorumları şu şekildedir:
"Harun Yahya'nın, inceleme konusu yapılan kitaplarında temsil edilen yaklaşım ve düşünce tarzının, İslam düşünce tarihinde kökü olan yerli ve geleneksel bir tarz olduğunu; Bu kitapların, İslam'ın temel inançlarına aykırı unsurlar veya İSLAM'A ŞAHSİ ANLAYIŞA GÖRE YENİ BİR MUHTEVA GETİRME CÜRETİ İÇERMEDİĞİ GİBİ, bu inançları çağdaş dinsizlik akımlarına karşı müdafaa etmeye yönelik kurgulandığını tespit etmiş bulunuyorum."
– Prof. Dr. İlhami Güler (Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi)
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlhami Güler'in 25.03.2000 tarihli Adnan Oktar'ın yukarıda bahsi geçen yazı ekindeki listede sayılmış birçok kitabı da dahil olmak üzere yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserlerine ilişkin verdiği ilmi mütalaa şu şekildedir:
"ESERLERDE YAZARIN İSLAM'A KENDİ ŞAHSİ ANLAYIŞINA GÖRE YENİ BİR MUHTEVA GETİRME GİRİŞİMİNE RASTLANMADIĞI GİBİ, EHLİ SÜNNET'İN BENİMSEMİŞ OLDUĞU GENEL ORTODOKS YORUMA MUGAYİR BİR HUSUSA DAHİ RASTLAMADIĞIMI BELİRTMEK İSTERİM."
– Prof. Dr. Mehmet Paçacı (İlahiyat Profesörü, AGİT Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele Özel Temsilcisi, Büyükelçi)
Türkiye Cumhuriyetinin Vatikan Büyükelçiliği görevini de yürütmüş olan Prof. Dr. Mehmet Paçacı'nın 01.06.2000 tarihli Adnan Oktar'ın yukarıda zikredilen yazı ekindeki listede sayılmış birçok kitabı da dahil olmak üzere yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eserlerine ilişkin verdiği ilmi mütalaa şu şekildedir:
"Kur'an-ı Kerim'in kendisi de dış dünyadan deliller getirerek insanları bunlar üzerinde düşünmeye yöneltmiş, insandan çevresine ve yaratılışa bakmasını istemiş, indiği ortamdaki insanların tabiat ve yaratılış hakkındaki bilgilerinden yola çıkarak Allah'ın kudretini ve yüceliğini anlatmayı amaçlamıştır. Harun Yahya'nın adı geçen kitaplarında da genel olarak Kur'an'ın bu yöntemi çizgisinde bir çaba gözlemlenmektedir. Bu dikkate alındığında SÖZ KONUSU KİTAPLARI KUR'AN'I İZLEYEN VE DİNİ AÇIDAN YARARLI ÇABALAR olarak görmek mümkündür."
– Prof. Dr. Eflatun Neimetzade ( Nahçıvan Gazetesi Türkiye Temsilcisi)
BM Barış Elçisi, AB Uluslararası Hannover Bilim Akademisi Akademisyeni, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı RESPUBLIKA Gazetesi Türkiye Temsilcisi, Türk dünyasının çok yönlü sanat dehası olarak anılan Prof. Dr. Eflatun Neimetzade, Adnan Oktar'ın Harun Yahya mahlası ile yazdığı ve yasaklanması ve hurdaya verilmesi talep edilen eser hakkında şunları söylemiştir;
"Gerçekten mükemmel bir ilimi araştırma eseridir. Fevkalade derin, manalı, anlamlı ve düşündürücü metinler araştırma bakımından değerlidir. İnsanlığı, beşeriyeti, fikir dünyasını sarsan derin araştırma hakkında sadece şunu ifade edebilirim: BU ESER BİLİM DÜNYASI İÇİN AKTÜELDİR, GEREKLİDİR VE ÖNEMLİDİR... BİR DAHA, BU NEFİS ARAŞTIRMA KİTABINIZ VESİLESİYLE SİZLERİ KUTLUYOR, ÇALIŞMALARINIZIN DEVAMINI ARZU EDİYORUM." [1]
Bu saygıdeğer akademisyenlerin söz konusu mütalaalarında da görüleceği üzere, Adnan Oktar'ın eserlerinde İslami kaynaklara, KUR'AN-I KERİM VE SÜNNETE MUHALİF HİÇBİR İÇERİK BULUNMAMAKTA, SUÇ UNSURU TEŞKİL EDEBİLECEK HERHANGİ BİR PROPAGANDA CÜMLESİ HİÇ BİR ŞEKİLDE YER ALMAMAKTADIR. TMSF Kurul üyelerinin yazısına konu ettiği kitapların tamamı konusunda uzman akademisyenlerin ifade ettiği gibi, Allah’ın varlığının delillerinin anlatılması, insanların Kur’an ahlakına davet edilmeleri, terör örgütleriyle ilmi mücadele yöntemlerinin anlatılması, Atatürkçülüğün yayılması, Peygamberlerin hayatlarından örnekler verilmesi, Müslümanların İslam Birliğine çağrılmaları gibi amaçlarla kaleme alınmış eserlerdir. Dolayısıyla, Adnan Oktar’ın eserlerinin ‘hurda olarak satılması’ yönündeki görüş her şeyden önce İslam inancına sahip kişilere karşı yapılan büyük bir ayıptır.
Söz konusu yayınlar bu mütalaalardan da anlaşılacağı üzere herhangi bir propaganda malzemesi içermemektedir. Yani, ortada bir suç örgütü olmadığı gibi bu HAYALİ ÖRGÜTE İLİŞKİN BİR PROPAGANDA DA YOKTUR. Yeniden oluşturulacak tarafsız ve akademik bir bilir kişi heyetinin vereceği rapor bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serecektir.
SONUÇ ve TALEP:
Anayasa'nın 26. maddesi, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Bu özgürlük, sansür ve yasaklamalarla sınırlanamaz. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi de ifade özgürlüğünü korumaktadır. Bu hak, yalnızca popüler veya hoşgörülen fikirler için değil, aynı zamanda kontroversiyel veya rahatsız edici fikirler için de geçerlidir. Kaldı ki, bu kitapların içeriği sadece insanlara fayda sağlayacak bilgiler içermekte ve hukuk açısından mahsurlu hiçbir bilgi taşımamaktadır. Ek olarak, hukuka uygun olan ve topluma faydalı olan içeriğin engellenmesi, bilgi edinme hakkını da ihlal etmektedir. Bilgi edinme hakkı, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir ve sansür, bu hakkın kullanılmasını engelleyerek demokratik bir toplumun oluşumunu tehdit etmektedir.
Dolayısıyla, Adnan Oktar’ın kitaplarının yasaklanması, halkın bilgi edinme özgürlüğünü kısıtlamakta ve hukukun üstünlüğü ilkesine zarar vermektedir.
Adnan Oktar, Türk Milletinin milli ve manevi değerlere olan bağlılığını, hassasiyetini güçlendiren bu eserleri yasaklamanın ve bu eserlerden esinlenerek hazırlanan internet sitelerinin kapatılmasının tarihi bir hata olacağı kanaatindedir.
Tarih binlerce kitabın, kimi zaman koca kütüphanelerin barbarca yakıldığından bahseder. Müslümanlara ait birçok Kur’an, tefsir ve bilimsel kitabın yakılarak yok edilmesi önemli, vahim tarihi olaylardandır. Dosya kapsamında yaşanan kitap imha, yasaklama kararının bu tarihi olaylardan hiçbir farkı yoktur. Kitap imha etmek, bir Ortaçağ zihniyetidir. Ülkemize, demokrasimize hiç yakışmamaktadır. Bu uygulama, düşünceyi açıklama hürriyetine, inanç hürriyetine ve insan haklarına aykırıdır.
Yukarıda sayılan hususlar ve ülkemizin en önde gelen İlahiyatçılarından alınmış ilmi mütalaalar da değerlendirildiğinde, Adnan Oktar’ın gençliğin imani ve milli şuurunun güçlenmesine vesile olmak gayesiyle hazırladığı, iman hakikatlerinin anlatıldığı, Kur'an kaynaklı bilgilerin verildiği, Kur'an mucizelerinin açıklandığı, devletin bekasını savunan, devlete bağlılığın, devletin bölünmez bütünlüğünün korunmasının önemini vurgulayan, PKK vb. gibi tüm terör örgütlerine karşı bilimsel kaynaklarla mücadele eden Adnan Oktar’ın kitaplarının sözde bir "örgüt propaganda materyali" olarak değerlendirilmesi akla ve vicdana aykırıdır. Dolayısıyla, bu eserlerin imhası ya da hurda olarak satışının yapılmasına yönelik alınan kararda hiçbir mantıki veya hukuki gerekçe bulunmamaktadır.
25 Nisan 2024
[1] https://www.harunyahya.web.tr/tr/Eser-Tipi/122434/Prof-Dr-Eflatın-Neimetzade-Nahçıvan-Gazetesi-Türkiye-Temsilcisi-