İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/313 E. sayılı dosyasında Adnan Oktar ve diğer dosya sanıklarına 711 hükümle on binlerce yıl hapis cezası verilmiştir. Bahse konu cezalar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 2021/696 E., 2022/258 K. sayılı kararıyla 711 hükmün neredeyse tamamı esas ve usulden bozulmuştur. Dosya tekrar İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin önüne gelmiş istinaf kararına rağmen yerel mahkeme tarafından 2022/158 E., 2022/279 K. sayılı kararla hemen hemen aynı cezaların verildiği açıklanmıştır. Bu aşamada Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi heyeti hakkında basında şiddetli bir infial başlamış, yargıyı etkileme çabası içindeki esrarengiz bir grup tarafından sosyal medya yoluyla çeşitli yetkililer tehdit edilmiş ve bu süreç sonunda ve BAM heyeti hakkında soruşturma açıldığı ifade edilmiştir.
Hali hazırda bir kısım kiralık basında akıl almaz ithamlar, tehditler ve şantajlarla ön plana çıkmış bir avuç vasıfsız kişinin söyledikleriyle, mahkeme kararlarının BOZULABİLMESİ, özenle yetişmiş kıymetli hakimlerin acımasızca DAHA DÜŞÜK GÖREVLERE SÜRÜLMESİ, adaletli karar verenler hakkında ALELACELE SORUŞTURMALAR BAŞLATILMASI acı bir şekilde mümkün olur hale gelmiştir. Bir kısım kiralık medya aracılığıyla zorbalık yapan bu kişilere prim verilmesi, hayret verici olmasının yanında tam olarak çözemediğimiz bir konudur. Çünkü bu yaygarayı yapan kişiler son derece vasıfsızdırlar. Kendileri en fazla ilkokul mezunu olmalarına ve üslupları da kültürlerini ciddi şekilde ele veriyor olmasına rağmen, devletin yetiştirdiği üst mahkeme hakimlerini, devletin üzerine titrediği adli tıp profesörlerini, devletin fikrine güvendiği hukukçuları ve doktorları AKIL ALMAZ BİR ŞEKİLDE SUÇLAYABİLMEKTE, KARALAYABİLMEKTE VE TÖHMET ALTINDA BIRAKABİLMEKTEDİRLER.
Cehalet seviyesi yüksek bazı insanların bu tip zorbalıklar ve mafyavari girişimlerde bulunmaları aslında Türkiye'de bilinen bir konudur. Burada şaşırtıcı olan, bu vasıfsız kişilerin söylediklerine ve tehditlerine İTİBAR EDİLMESİDİR. Sırf ellerinde kiralama olup, para karşılığı sipariş yayınlar yapan bir kısım medya olduğu için, bu medyayı suç işlemek için kullanabildikleri için, insanları yargıyla tehdit edebildikleri ve infial ortamı oluşturabildikleri için, bu kişilerin alenen suç işlemelerine göz yumulmakta, dahası, tehditlerine boyun eğilmektedir.
Ancak tabi böyle bir durumda da şu akla gelir; acaba DEVLET, DAHA NASIL ACİZ GÖSTERİLEBİLİR?
Bu kişiler aslında alenen DEVLETE HAKARET ETMEKTEDİRLER. Bir-iki çakal yöntemle, "devlete boyun eğdiririz, istediğimiz yaptırırız" demektedirler. "İstediğimiz devlet görevlisini görevden aldırma, istediğimiz kişiyi cezaevine attırma, istediğimizin cezaevini değiştirme gücümüz var ve bu nedenle de DEVLET ÜSTÜYÜZ" demektedirler.
Sayısız tutukluyu, isimlerini dahi vererek, "sizi sevk ettireceğiz" paylaşımları yapmakta, ardından -bu sevki tutukluların aileleri dahi bilmezken- bu yolculuğu anı anına kendi hesaplarında paylaşmakta, hatta öncesinde hangi şehirdeki hangi cezaevine gideceklerini bile yazmaktadırlar. Daha sevk olmadan haftalar önce, onlarca tutuklunun sevk olacakları cezaevlerine kadar her detayı bilmeleri, bunu önceden paylaşmaları ve bunu KENDİLERİNİN YAPTIRDIĞINI ve BUNU SAĞLAYAN DEVLET MEMURUNUN DA ONLARIN İSTEDİĞİ MİNVALDE HAREKET ETTİĞİNİ bu kadar açık deşifre etmelerine rağmen, DEVLET BU KONUDA HİÇBİR ŞEY YAPMAMAKTA, OLANLARI SADECE İZLEMEKTEDİR.
Devletimiz, şayet bu kişilerin tehditlerine boyun eğer bir görünümde olursa, alenen suç işleyen bu kişilere karşı sessiz kalmaya devam ederse, korkarız ki insanlarımız devlete olan güvenlerini kısa süre içinde yitireceklerdir. Meydanın; sokak yöntemleriyle, zorbaca, tehditle, şantajla işlerini yaptıran ve devlet birimlerini güvenilmez hale sokan bu kişilere terk edildiğini düşüneceklerdir. Zaten bu kişilerin tehdit, şantaj, iftira, yargıyı etkileme ve düşmanlık suçlarını bu kadar rahat işleyebilmeleri, devletin de bu şantajlara boyun eğer konumu, tablonun bu ürkütücü boyuta gelmiş olduğunun habercisi gibidir.
Bu konuya çok kapsamlı bir tedbir alınması şarttır. Devletimizden bu konuda acilen bir girişimde bulunmasını bekliyoruz.
Her isnat bakımından özgün ve hukuki gerekçelerin ve değerlendirmelerin bulunduğu 400 sayfalık gerekçeli kararla huzurdaki dava hakkında bozma kararı verilen ve sırf yukarıda bahsettiğimiz bir grup vasıfsızın galeyanı nedeniyle hakları ve emekleri açıkça gasp edilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi hakimleri hakkında açılmış bulunan haksız soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılmasını talep ediyoruz. Bu kararın sürüncemede bırakılmaması, söz konusu hakimlerin basın infiali nedeniyle suçlu kişilermiş gibi muamele görmemeleri, bunun için mutlaka lehlerine sonuçlanacak olan soruşturmanın ivedilikle nihayetlendirilmesini talep ediyoruz.
Bu kişilere devlet, yerel mahkemenin kararını bozma gücü vermiştir, gerekli gördüklerinde GEREKÇELERİYLE bunu uygulamışlardır. Burada hukuka aykırı tek bir adım dahi yoktur ve en önemlisi DEVLET DE BUNU ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR. Devlet, kendisi bu kişileri devletin en yüksek kurumuna getirmiştir; hayatları bütün bütün tescilli insanlara, haklı oldukları bu kadar açıkken bunların yapılması açıkça zulümdür.
Yaptıkları sadece adil karar vermek olan, yıllarca bu yolda adaletli hakimler olarak emek vermiş olan mahkeme heyetini, sıradan gerekçelerle, zorlama bir biçimde böyle bir soruşturmanın öğesi yapmak, zaten Türk hukukuna yeterince zarar vermiştir. Artık bu sinsi oyunun sonlandırılması, 3-5 vasıfsız insanın galeyanıyla yapılan bu sorgulama sürecinin tamamlanması ve söz konusu hakimlerin aklanarak eski görevlerine getirilmeleri gerekmektir. Üzerlerinde açık ve haklı bir kırgınlık vardır. Devletimiz tarafından bunun düzeltilmesi elzemdir. Zararın neresinden dönülürse kardır.
İftiralardan yola çıkarak, sırf bu konu medyada yer buldu diye böylesine büyük vebal altına girmek, devletin hakimlerini, savcılarını, devletin memurlarını bu kadar kolay harcayabilmek akıl alır gibi değildir. Devletin; psikopatça iftiralar atan, iftira ile beslenen ve mahvettiği hayatlardan zevk alan söz konusu vasıfsız kişilerin yalanlarına TESLİM OLMUŞ BİR GÖRÜNÜM VERMEMESİ GEREKİR. Onların yalanlarıyla pek çok vasıflı savcı, hakim, profesörün BU KADAR KOLAY HARCANAMAMASI GEREKİR. Devletimize, bu kişilerin infiallerine teslim olmuş görüntüsü vermek yakışmamaktadır.
15 Nisan 2024