Adnan Oktar Dosyasında Cinsel Suçlar Bakımından Gerçek Bir Müşteki Yoktur. Müşteki ve Etkin Pişmanların Hangi Baskılar Sonucunda Şikayetçi Haline Getirildiler ve Nasıl Korkutuldular?
Yargıtayda olan kumpas davasında Adnan Oktar ve bazı arkadaşlarının halen cezaevinde tutuluyor olmasının yegane sebebi, dayatma, baskı, tehdit yoluyla iftiraya zorlanmış olan müşteki ve etkin pişmanların varlığıdır. Halen bir kısım kiralık basında Adnan Oktar aleyhinde büyük bir panik içinde yayınlar yapan ve Adnan Oktar’ın ölmesini dahi isteyecek kadar husumet içinde olan kumpasçı müştekiler, bu kurgu davanın başında, Adnan Oktar ve arkadaşlarını uzun süreli hapiste tutacak ve astronomik cezalarla suçlanmalarını sağlayacak yöntemin, çok müştekili bir cinsel suç projesi ile mümkün olacağını düşünmüşlerdir. Bunun için, cinsel suç yüklemek için sanık isimlerini virgül arasında sayması yeterli olacak sahte müştekiler gerekmektedir; ne de olsa, davanın bazı hakimleri de, doğal hakim ilkesine aykırı olarak oluşturulmuş ve kumpasın parçası olduğunu alenen ortaya koymuş kişilerdir. Normal şartlarda virgül arasında isim sayılması, kişilerin 40 yıl hapis cezası ile cezalandırılmaları için asla gerekçe olamaz ama mahkeme de kumpasın parçası olduğu için, ne acıdır ki, bu mümkün olmuştur. Daha da acısı, dosyadaki bazı sanıkların -herhangi bir mağdur olmaksızın- cinsel suçlamalarla tutuklanmaları, MAĞDURLARIN AYLAR SONRA OLUŞTURULMALARIDIR.TUTUKLAMALAR BAŞTAN YAPILMIŞ, SÖZDE ŞİKAYETÇİLER SONRADAN BULUNMUŞTUR.
Sanıkların isimlerini virgül arasında sayacak kişiler bulunması, kumpasın, kanaatimizce en dehşetli kısımlarından biridir. Çünkü bunu yapacak olan kızlar, baskı, tehdit ve şantaj yöntemleriyle buna alet edilmiş, yaşamadıkları şeyleri mahkemede anlatarak kendilerine de iftira atmış ve basında iftira ifadelerinin yayınlanmasıyla toplum içinde kasıtlı olarak aşağılanmış, küçük düşürülmüş olan genç kızlardır. Alenen, bile bile, yargı önünde, bu genç kızlara karşı dehşetli bir oyun oynanmış, genç kızlar husumetliler ve kumpasçılar tarafından tuzağa düşürülmüştür.
Söz konusu genç kızların zoraki müşteki yapıldığı gerçeği, bizim tahminimiz veya karşı suçlamamız değildir. Bu, kovuşturma evresinin başından beri delillerini mahkemelere sunduğumuz, ayrıca müştekilerin kendi ifadeleriyle de teyit edilmiş olan bir gerçektir.
Genç kızların şikayetçi yapılabilmeleri için birkaç farklı yöntem izlenmiştir. Öncelikle camia ile uzaktan veya yakından, uzun veya kısa süreli bağı olan kişiler tespit edilmiştir. Bu kızlar, genellikle 20'li yaşlarındadırlar. Hayatının baharında, gelecek planı içinde olmalarının yanı sıra, aslında camia ile de herhangi bir organik bağı olmayan kişilerdir. Kumpas projesinde bu nitelikteki kişiler özellikle seçilmiştir; çünkü bu kişilerin korkutularak iftira atabilmeleri daha kolay görülmüştür.
Genellikle şu yöntemler izlenmiştir:
- Bir kısım genç kızlar, kumpas davasının soruşturma aşamasında ön plana çıkan ve hemen her şaibeli işlemin altında adı veya imzası bulunan 3 polis tarafından Mali Şubeye telefonla çağırılmış ve kendilerine, İSİMLERİNİN ŞÜPHELİ LİSTESİNDE YAZILDIĞI, EĞER ŞİKAYETÇİ OLMAZLARSA, KENDİLERİİNİN DE OPERASYONLA ALINACAĞI, TUTUKLANACAKLARIVE ÖMÜR BOYU HAPİSTEN ÇIKAMAYACAKLARI söylenmiştir. Yani bu genç kızlar, kumpasın parçası olan polis memurları tarafından açıkça TEHDİT EDİLMİŞLERDİR.
- Dönemin Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer, 7 Haziran 2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı ve Hasan Yılmaz tarafından havale edilerek dosyaya konulan yazıda “YURT DIŞI YASAĞI” istenen kişiler listesi hazırlamıştır. Bu listede sanıkların yanı sıra, ilginç bir şekilde PEK ÇOK MÜŞTEKİNİN DE ismi bulunmaktadır. Açıkça bu kişiler için, şikayetçi olmama ihtimallerine karşı önden bir tehdit oluşturulmuştur. İsimleri hukuksuz bir şekilde şüpheli listesine alınıp haklarında yurt dışı yasağı konulan genç hanımların, gözlerinin önünde onlarca insan tutuklanır, Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtılır, saldırgan mahkumlarla aynı koğuşlara kapatılır, bir kısmı ise tecrit hücrelerine atılır, tüm mal ve mülklerine el konulur, medyada günlerce akıl almaz bir kara propagandaya maruz bırakılırken, aynı şeyi yaşama ihtimalinden nasıl bir korku ve dehşete kapıldıkları açıktır.
- Bu genç kızların bir kısmı, husumetli müşteki Özkan Mamati (Deniz) veya Uğur Şahin tarafından doğrudan aranmış veya bazılarıyla aynı kişiler tarafından whatsapp üzerinden bağlantı kurulmuş ve tarafını seçmeleri gerektiği söylenmiştir. Yani tehdit, doğrudan husumetli müştekiler tarafından yapılmıştır.
- Yine aynı husumetli müştekiler tarafından, kendilerine ait olan Kedileaks twitter adresi üzerinden kızlardan bazıları hakkında yüz kızartıcı iftira paylaşımlarında bulunulmuş ve bu paylaşımları kaldırmanın tek şartının şikayetçi olmaları olduğu söylenmiştir.
- Bazı kızlar, operasyon esnasında doğrudan -kapılar kırılmak suretiyle- evlerinden alınmış, gözaltında tutulmuş ve gözaltı sorguları sırasında bu kişilere cinsel tacize varan baskılarla şikayetçi olmaları şart koşulmuştur. Öncesinde "taraf olmayan" bazı kişiler, bu yöntemle etkin pişman haline getirilmiş ve ayrı bir baskı yöntemi ile şikayetçi yapılmıştır.
Tüm bu tariflerden de anlaşılabileceği gibi, bu davada müşteki konumundaki genç kızlar, AÇIKÇA ŞİKAYETÇİ OLMAYA ZORLANMIŞ KİŞİLERDİR.
Bu süreci daha iyi anlamak için, söz konusu genç kızların durumuyla biraz empati yapmak gerekmektedir. Bunun için dilekçemiz iki bölüme ayrılmıştır.
- Birinci bölümde, bazı müşteki kızların gerek husumetli müştekiler tarafından ablukaya alınarak/tehdit edilerek gerekse doğrudan emniyete çağırılarak, yurt dışı yasağı konarak veya "şikayetçi olmazsan şüpheli olursun" tehdidiyle nasıl müşteki olduklarına dair örnekler verilmektedir.
- İkinci bölümde ise, bu durumdaki bir genç kızın ne düşüneceği, ne yapacağı, nasıl bir açmazın içine gireceği ve her şeyden önemlisi ne kadar korkacağı hususunda bir empatiye davet vardır.
Öncelikle yöntemin nasıl kullanıldığını gösteren bir kısım müşteki ifadelerine ve dosyaya giren belgelere göz atalım:
TEHDİTLE NASIL ŞİKAYETÇİ OLUŞTURULDU?Yukarıda anlattığımız yöntemlerle şikayetçi elde edilmesi konusuna verilebilecek en iyi örneklerden biri, müşteki İffet Piraye Yüce'nin şikayetçi hale getirilme aşamalarıdır.
İFFET PİRAYE YÜCE
Müşteki İffet Piraye Yüce, dosyadaki belgelerle ispatlandığı üzere Özkan Mamati ve Uğur Şahin isimli husumetli katılanlar tarafından yönetilen “Kedileaks” isimli twitter hesabındaki yüz karartıcı, hakaretamiz ve asılsız paylaşımlara hedef olmuştur. Yaşadığı bu mağduriyet nedeniyle yargıtayda olan Adnan Oktar davasında müşteki konumunda olan kişilerden Ümit Kuruca ile bağlantıya geçmiş, PAYLAŞIMI YAPAN ÖZKAN MAMATİ'NİN BUNU HEMEN ÇIKARMASINI İSTEMİŞ, bunun sonucunda bu paylaşım çıkarılmış, ancak bunun bedeli olarak, bu kişilerin tehditleri ve baskıları sonucunda emniyete gidip ifade vermeye mecbur kalmıştır.
İffet Piraye Yüce, 23.06.2020 tarihinde mahkeme huzurunda Özkan Mamati'nin bu sinsi yöntemini ve şikayete zorlanma aşamasını şu şekilde tarif etmiştir:
İffet Piraye Yüce'nin dijitallerinden elde edilerek dosyaya giren Ümit Kuruca ile yaptığı whatsapp konuşmalarında, bu tehdit yöntemi açıkça ifşa olmaktadır:
Whatsapp konuşmalarından da anlaşılacağı gibi, yüz karartıcı paylaşım yoluyla yapılan tehdit yöntemini Ümit Kuruca yalanlaMAmakta; doğrulamaktadır. Hatta İffet Piraye Yüce'ye "seni saatlerce uyarmadık mı?" diyerek, sözlerini tutmadığı için başına bunun geldiğini açıkça belirtmektedir.
Nitekim bu konuşmalardan 5 dakika sonra Ümit Kuruca söz konusu paylaşımı kaldırmıştır:
Tüm bunların sonucunda İffet Piraye Yüce, çözümü şikayetçi olmakta bulmuştur. Çünkü tüm hayatı, bir avuç husumetli tarafından tehdit altında tutulmaktadır.
İffet Piraye Yüce, dosyanın diğer müştekileri Zeynep Ceren Yiğitcan, Başak Ballıca, Bengisu Güler, Beyza Özalıcı, Mervenur Gözcü, Samin Rahbarfarzamasl, Hande Nur Ünal, Dilan Arslan, Hanife Akalın, Gönül Duyar, Dilek Kayıplar, Yaren Güldiken, Özlem Çağlayan, Selin Merve Can, Beyzanur Çelebioğlu, Ecenaz Üçer gibi operasyondan bir süre sonra emniyetten aranarak ifade vermeye çağırılmıştır.
İffet Piraye Yüce, mahkeme ifadesine göre, müşteki konumunda olan Hatice Ural, Uğur Şahin, Serpil Ekşi, Özkan Mamati, Ceylan Özgül Kuruca, Ümit Kuruca gibi husumetli müştekilerle görüştükten sonra emniyet tarafından arandığını belirtmiş ve buna ek olarak “EĞER POLİS ARAMASAYDI İFADE VERMEYE GİTMEYECEĞİNİ” beyan etmiştir.
Daha da ötesi, İffet Piraye Yüce'nin, foto teşhis işleminde kendisinin vermediği ifadelerin bilgisi dışında eklendiğini söylemesi, emniyette kumpasa dahil edilen polis memurlarının nasıl bir yöntem izlediklerini açıkça göstermektedir. Piraye Yüce'nin 23.06.2020 tarihinde mahkeme ifadesindeki açıklamaları şu şekildedir:
"2. Gidişimde resim teşhisi oldu. O resim teşhisinde bir yanlış anlaşılma var anladığım kadarıyla. Çünkü ben şöyle resim teşhisine çağrıldım. Bana epeyce bir resim gösterildi yine Vatan Emniyet'e gittim yani belki 70 tane gösterilmiştir. Bana şöyle dedi polis memuru tanıdığın, hatırladığın kişileri söyle dedi. Ben bunları seçerim dedi. Sonra baktık. Ben bunu bunu bunu dedim seçtim sonra ee onlardan bir liste yapıldı işte YANINA DA YAPIŞTIRMA ŞEKLİNDE İŞTE BU HATIRLADIĞIM CİNSEL SALDIRI EYLEMİNDE BULUNMUŞTUR DİYE HEPSİNİN YANINA YAPIŞTIRILDI… Fakat oraya tahmin ediyorum bir yanlış anlaşılma neticesinde oraya hepsi, BEN SONRA İDDİANAME DE GÖRÜNCE ŞAŞIRDIM."
İffet Piraye Yüce, zor ve baskı sonucunda müşteki haline getirilmesinin ardından, mahkeme sorgusu sırasında -mahkemeye güvenerek- ŞİKAYETİNİ GERİ ÇEKMİŞTİR. Ancak sonrasında mahkeme ortasında bu baskı politikası daha da artırılarak devam etmiş ve müştekinin şikayetini çekmesinden sadece birkaç gün sonra, husumetli müştekilerin vekilleri (ki kendileri de yoğun olarak husumetli olduklarını belli etmişlerdir), Silivri duruşma salonunun dev ekranında montajlanmış bir cinsel içerikli fotoğrafı ekrana yansıtarak, bu kişinin İffet Piraye Yüce olduğunu söylemiş ve küçük düşürerek sindirme yöntemini kullanmışlardır. Mahkeme başkanı ise, dosyaya daha önce girmemiş, kaynağı belli olmayan, montaj olduğu açıkça belli olan ama bu konuda da araştırma gereği duymadığı bu sahte fotoğrafı, katılan vekillerinin isteği üzerine dev ekrana anında yansıtmakta hiçbir çekince duymamıştır; çünkü kendisi de bu kumpasın parçası olduğunu hiçbir aşamada gizleme ihtiyacı duymamıştır. (Mahkeme başkanının sanıkların talep ettiği hukuki görüntü/ses kayıtlarını ve fotoğraflarını hiçbir şekilde ekrana yansıtmadığını, tartışılmasına bile izin vermediğini Sayın dairenizin dikkatine sunuyoruz) İffet Piraye Yüce, bu yüz kızartıcı iftiranın sonrasında, başına gelecekleri çok iyi bildiğinden, tekrar şikayetçi olmak zorunda bırakılmıştır.
Benzer yöntemler, diğer genç kızlar üzerinde de uygulanmış ve bu kişiler baskı altında şikayetçi haline getirilmişlerdir. Özetle bahsetmek gerekirse;
ASİYE SANDIKÇI
Emniyet ifadesinde “Özkanla görüşerek örgütten ayrılmaya karar verdim” diyerek Özkan Mamati’nin telkin ve yönlendirmeleri ile hareket ettiğini ikrar etmiştir.
Yargılamanın başladığı AYNI HAFTA İÇERİSİNDE, müştekiler Başak Ballıca, Ebru Alkan, Deniz Şakak, Aslı Bektaş, Nilgün Sağlam, Nimet Aylin Kızılgeç, Bahar Kuştepe, Gönül Duyar ve Neval Avcı ile beraber aynı avukata vekaletname çıkartması sağlanmıştır.
Etkin pişman sanık Serdar Dayanık ile arasındaki bir mesajlaşmada, “aman Özkan bunları duymasın” diyerek ondan korktuğunu ve çekindiğini belli etmiştir.
BAŞAK BALLICA
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakılmıştır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığı HTS kayıtları ile sabittir.
BENGİSU GÜLER
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakılmıştır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığı HTS kayıtları ile sabittir.
Mahkeme sorgusu sırasında, “peki bu ifadeyi verirken herhangi bir baskı, tehdit altında kaldın mı?” diye sorulduğunda “(ağlayarak) sadece vermek ZORUNDA OLDUĞUMU BİLİYORDUM” cevabını vererek bu durumu teyit etmiştir.
Bengisu Güler, mahkeme sorgusu sırasında şikayetini geri çekmiştir.
BEYZA BANU YAVUZ
Özkan Mamati tarafından dosyaya sunulan düzmece fişleme dosyasında Beyza Banu Yavuz’un adı geçmekte ve “Aşağıdaki resimlerin dışında kızın elinde Adnan Oktar ve bütün süreçlerin olduğu 1700 dakikalık ses kaydı var. Bütün görüşmelerini ve konuşmalarını ses kaydı ile çekmiş.” notu yer almaktadır.
Beyza Banu Yavuz 24.02.2018 tarihinde Bahçelievler Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadesinde MAĞDUR OLMADIĞINI BEYAN ETMİŞ, ELİNDE DE HERHANGİ BİR SES KAYDI OLMADIĞINI SÖYLEMİŞTİR. Bunun üzerine sahte ses kayıtları, Beyza Banu Yavuz ifade vermeden önce husumetli müştekiler tarafından @KediLeaks ve AKİT TV’de yayınlatılmıştır.
HTS kayıtlarına göre Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in kendisine ulaştığı ve yoğun markaj altına aldıkları görülmektedir.
BEYZA ÖZALICI
Mehmet Zeki Gür’ün (tefrik edilen soruşturma dosyası şüphelisi) ifadesine göre, husumetli Özkan Mamati ve Ümit Kuruca’nın baskı ve telkinleri altında olup, onlar tarafından yönlendirilmiştir.
BİLGE TOK
Bilge Tok, Özkan Mamati tarafından yönetilen KediLeaks’te kendisine yönelik yüz karartıcı paylaşım yapılmış kişilerden biridir. Avukat olan Bilge Tok, durumdan çok rahatsız olduğu için, hemen Özkan Mamati’yi aramıştır. Aklına ilk gelen kişinin Özkan Mamati olması da manidardır; bu paylaşımların onun elinden çıktığı müştekiler tarafından da çok iyi bilinmektedir.
Özkan Mamati, bu paylaşımın kaldırılmasını, aksi halde intihar edeceğini söyleyen Bilge Tok’a “Bilge, TARAF OLMAYAN BERTARAF OLUR, sen bugün bunu yaşadın, daha da tarafını seçmezsen senin için DURUM KÖTÜLEŞECEK haberin olsun.” demiş, ardından hemen KEDİLEAKSTE PAYLAŞTIĞI TWEETİ SİLMİŞTİR.
Ancak kendi tarafına geçmeyen, kendisinin avukatlığını yapmayı reddeden ve görüşmeyi kesen Bilge Tok, operasyon günü zorla evinden alınmış ve Özkan Mamati tarafından cezalandırarak dosyada şüpheli konumuna sokulmuştur. Diğer şüpheliler gibi tutuklanmaktan korkan Bilge Tok, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak normal şartlarda şikayetçi olmadığı kişiler hakkında yalan beyan vermeye zorlanmıştır.
DİLAN ARSLAN
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakılmıştır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığı HTS kayıtları ile sabittir.
DİLEK KAYIPLAR
Rasim Coşkun Varlıbaş ile olduğu iddia edilen Whatsapp konuşmaları bahane gösterilerek emniyet tarafından aranmış ve 09.03.2020 tarihinde ifade vermeye mecbur bırakılmıştır.
Dilek Kayıplar’ın polis operasyonundan 18 AY SONRA ve üstelik kendi iradesiyle değil, emniyete çağrılmak suretiyle ifade vermesi, gerçekte mağdur olmadığının açık delilidir.
ECENAZ ÜÇER
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakılmıştır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığı HTS kayıtları ile sabittir.
ELİF BAYLAN
İfade vermeden önce, Uğur Şahin ile görüştüklerini ve iletişime geçtiklerini mahkeme ifadesinde ikrar etmiştir.
Elif Baylan, mahkeme sorgusu sırasında şikayetini geri çekmiştir.
GAMZE ÇELENLİOĞLU – EZGİ ÇELENLİOĞLU
Mahkeme ifadelerinde Özkan Mamati ve Uğur Şahin ile ailece görüştüklerini ikrar etmişlerdir.
Emniyetteki ifadelerinde, babaları Ömer Çelenlioğlu, kendisine Uğur Şahin ve Ümit Kuruca’nın ulaştığını, Balat’ta bir kafede buluştuklarını ve kızları hakkında bilgi aldığını ifade etmiştir. Akabinde de hem Ömer Çelenlioğlu hem de anne Tülin Çelenlioğlu kızlarıyla birlikte müşteki yapılmıştır.
EZGİ ÇELENLİOĞLU
Ezgi Çelenlioğlu resmi evrakta sahtecilik yapıldığı şüphesi ortaya çıkınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifade vermeye çağırılmış, 01.03.2022 tarihinde Memur Suçları Soruşturma Bürosu’nda verdiği ifadede şöyle demiştir:
“Benim emniyetteki ifadem 4-5 saat sürmüştü ve ablam örgütten dolayı işlem görüyordu, çok ağlamıştım. Bu nedenle teşhis tutanağını tam olarak okumadan imzaladım. Bora Yıldız ve Ender Daban ile alakalı olarak resimlerin yanındaki yazılanları ben söylemedim. Onlar doğru değildir. Her ne kadar imzalamış isem de o anki psikolojik durumumdan dolayı tam olarak okuyamadan imzaladım.”
Demiş, yalan beyan imzaladığını itiraf etmiştir.
FUNDA YILDIZ
01.10.2018 tarihli emniyet ifadesinde husumetli müşteki Uğur Şahin’in nasıl kendisine yanaştığını şu şekilde beyan etmiştir: “Instagram’dan Uğur ŞAHİN bana ulaştı... Bana 'bu kişilerden uzak dur, ben bunların içindeydim fakat ayrıldım' dedi" demiştir.
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakılmıştır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığı HTS kayıtları ile sabittir.
GİZEM TAR
Mali Şube’deki bazı polisler tarafından aranmış ve SİSTEMDE ADININ ŞÜPHELİ OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ SÖYLENEREK KORKUTULMUŞ ve MAĞDUR OLARAK İFADE VERMESİ GEREKTİĞİ söylenmiştir.
Mahkeme ifadesinde bu durumu, “SEN ASLINDA ŞÜPHELİ DURUMUNDAYDIN AMA BİZ SENİN KONUŞMALARINA BAKINCA MAĞDUR OLDUĞUNU ANLADIK dediler” diyerek teyit etmiştir. Hatta mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde, polislere şikayetini geri çekmek istediğini beyan ettiğinde, polis memurunun kendisine “GERİ ÇEKMESİNİN SAÇMA OLACAĞINI” söylediğini belirtmiştir.
HTS kayıtlarında EMNİYET TARAFINDAN BİRÇOK KEZ ARANDIĞI görünmektedir. Ayrıca ifade ve fotoğraf teşhis işlemleri bittikten sonra dahi arandığı görünmektedir.
HATİCE URAL
@Kedileaks isimli sosyal medya hesabında hakkında yüz karartıcı,karalama ve iftira içerikli paylaşımlar yapılmıştır. Bu paylaşımlar nedeniyle yaklaşık 10 yıldır çalıştığı Koç Holding bünyesindeki görevinden uzaklaştırılmıştır.
Hatice Ural, bu paylaşımların kaldırılması için mecburen Özkan Mamati ile bağlantıya geçmiş ve çeşitli sözler karşılığında paylaşımları kaldırtabilmiştir. Bu tarihten sonra, husumetli Özkan Mamati, Uğur Şahin, Serpil Ekşioğlu ve Ümit Kuruca ile yoğun irtibat halinde olmuştur ve bu durum HTS kayıtları ile sabittir. Sadece Özkan Mamati ile bile Şubat‐Aralık 2018 tarihleri arasında 130 civarı arama/aranma kaydı bulunmaktadır.
Mahkeme ifadesinde Özkan Mamati ile Emniyet ifadesini vereceği gün görüştüğünü ikrar etmiştir.
Özkan Mamati ile aynı avukata vekalet çıkartması sağlanmıştır.
MERVENUR GÖZCÜ
Yaşı küçük Mervenur Gözcü'nün, ifade vermeye Özkan Mamati ve Serpil Ekşioğlu tarafından götürüldüğü, Üsküdar Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından ifade sonrasında Serpil Ekşioğlu’na teslim edildiği tutanaklarla sabittir.
Tamamen yasak olmasına rağmen, Özkan Mamati ifade boyunca Mervenur Gözcü'nün yanında bulunmuş ve bu durum nedeniyle Mervenur Gözcü'nün avukatı istifa ederek ortamı terk etmiştir.
Mervenur Gözcü, Emniyet ifadesinde, söyleyeceklerini kendisine Özkan Mamati’nin dikte ettirdiğini açıkça ifade etmiştir:
MERVENUR GÖZCÜ: Şöyle bir şey var Ben sonradan öğrendim hani o yemekten şüpheleniyordum ya ben o yemeğin içinde meğersem lityum hapı varmış.
POLİS MEMURU: Bunu nasıl öğrendin ya da bu ne işe yarar?
MERVENUR GÖZCÜ: Sonra Özkan abiden öğrendim beni getiren adam...
İfade bitiminde, 1 avukat istifası, 2 Cumhuriyet Savcısı değişikliği ve 1 polis memuru değişikliği sonucunda, aynı gün içerisinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına sevk edilerek, Mervenur Gözcü'ye iç beden muayenesi yapılmıştır.
Mervenur Gözcü'nün avukatının istifasının ardından devreye giren yeni avukat, Özkan Mamati'nin kendi avukatıdır.
Mervenur Gözcü, mahkeme ifadesinde Özkan Mamati ile görüştükten sonraEmniyet tarafından arandığını ve ifade çağrıldığını belirtmiştir. Ayrıca Çocuk Şube’ye kendisini Özkan Mamati’nin götürdüğünü mahkeme ifadesinde teyit etmiştir.
Mervenur Gözcü'nün, HTS kayıtlarında, Özkan Mamati, Serpil Ekşioğlu ve Özkan Mamati’nin eşi Aycan Kahraman’ın baskı ve telkinleri altında kaldığını ispatlayacak derecede yoğun telefon trafikleri mevcuttur.
Etkin pişman sanık Av. Ceyhun Gökdoğan ile 26.08.2018 tarihinde Merkez Efendi Mh. Maltepe Caddesi mevkii Bayrampaşa’da 19.10‐23.51 saatleri arasında yaklaşık 4,5 saatten uzun bir zaman boyunca ortak baz kaydından telefonları sinyal vermektedir. Gece saatleri olması ve o saatler itibariyle Bayrampaşa Merkez Efendi Mahallesi mevkiinde açık kafe, restaurant vb. olma ihtimalinin çok düşük olması nedeniyle, söz konusu ortak baz kaydının nedeninin araştırılması gerektiği kanaatindeyiz.
Mervenur Gözcü'nün, aynı hafta içerisinde Uğur Şahin, Beyza Banu Yavuz, Beyza Özalıcı, Hanife Akalın, Beyzanur Çelebioğlu, Hande Nur Ünal ve Zeynep Ceren Yiğitcan ile aynı avukata vekaletname çıkartması sağlanmıştır.
GÖNÜL DUYAR
Özkan Mamati ve Uğur Şahin’in yoğun baskı ve telkinleri altında kaldığı HTS kayıtlarından anlaşılmaktadır. Aralarında yoğun telefon trafiği olduğu görülmektedir.
HTS kayıtlarında Özkan Mamati ile emniyet ifadesinin hemen öncesinde ve hatta ifade verdiği esnada görüştüğü görünmektedir. Özkan Mamati, ifade işlemleri devam ettiği sırada dahi Gönül Duyar’ı aramıştır.
Mahkeme ifadesinde Özkan Mamati ile görüştüğünü, ondan destek aldığını tevil yoluyla ikrar etmiştir.
HANDE NUR ÜNAL
Özkan Mamati ve Uğur Şahin ile irtibat halinde olduğunu, kendileriyle görüştükten sonra, Mali Şube polislerinin arayarak ifadeye çağırdığını mahkeme huzurunda anlatmıştır.
Uğur Şahin ile aynı gün aynı noterden peş peşe yevmiye numaralı aynı avukata vekâletname çıkartmışlardır.
HANİFE AKALIN
HTS kayıtlarında Özkan Mamati, Uğur Şahin, Ümit Kuruca ve Hatice Ural ile yoğun irtibat halinde olduğu görülmektedir.
Hanife Akalın emniyet ifadesinde, “BEN DE ÖZKANLARLA GÖRÜŞEREK, ÖRGÜTTEN AYRILMAYA KARAR VERDİM...” demiştir.
Mahkeme ifadesinde ise, Özkan Mamati ve Uğur Şahin ile görüştüğünü, onlarla görüştükten sonra emniyet tarafından arandığını belirtmiştir.
ASLI BEKTAŞ (MAVİ GÖKYÜZÜ)
Uğur Şahin kendisine, “Aslı seninle mutlaka görüşmemiz lazım” diye bir mesaj göndermiş ve akabinde iletişime geçmişlerdir. Bu iletişimin bir delili, sanık Alpar Sayın’a ait olduğu iddia edilen tapelerden birisinde Aslı Bektaş’ın ağzından “...Uğur Şahin bana Instagram’dan yazdığında...” şeklinde görülmektedir.
@Kedileaks ve @Kedibrief isimli sosyal medya hesaplarının yöneticileri (husumetli müştekiler) ile özelden görüşmeler yapmıştır.
NEVAL AVCI
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Emniyette ifade vermesinin öncesinde, HTS kayıtlarında, Özkan Mamati tarafından kendisine yapılan fazla sayıda telefon araması mevcuttur. Hatta Özkan Mamati, ifade vereceği gün ifade saatinden hemen önce 2 kez Neval Avcı'yı aramıştır.
Neval Avcı, mahkeme ifadesinde bu durumu teyit etmiş ve Özkan Mamati’yi “bir büyüğü, ağabeyi” gibi gördüğünü ifade ederek, onun fikirleri ve yönlendirmeleriyle hareket ettiğini ikrar etmiştir.
ÖZLEM ÇAĞLAYAN
Özkan Mamati 11.07.2018 tarihli polis operasyonu yapılmadan sadece birkaç saat önce dahi aramış ve toplamda 112,5 dakika, yani yaklaşık 2 saat kadar telefon görüşmesi yapmışlardır.
Yine, emniyet ifadesi vereceği gün, Özkan Mamati, Özlem Çağlayan'ı birçok kez aramıştır. Hatta ifade başlamadan sadece 1 dakika önce bile aramıştır.
Uğur Şahin, fotoğraf teşhisinden birkaç gün önce birkaç kez kendisini aramış ve telefon görüşmesi yapmışlardır.
Yine HTS kayıtlarında Emniyet tarafından arandığı ve sonrasında kendisinin de Emniyeti birçok kez aradığı görülmektedir.
Mahkeme ifadesinde, "Uğur Şahin ile görüştükten sonra Emniyetten çağırdılar ve ifade vermeye gittim" diyerek tüm bunları teyit etmiştir.
SELİN MERVE CAN
Rasim Coşkun Varlıbaş ile olduğu iddia edilen Whatsapp konuşmaları gerekçe gösterilerek Emniyet tarafından aranmış ve ifade vermeye mecbur bırakılmıştır.
Selin Merve Can’ın polis operasyonundan 18 AY SONRA ve üstelik emniyete çağrılması üzerine ifade vermesi, gerçekte mağdur olmadığının açık delilidir.
SERRA MOHAMMADVALIPOUR
Şikayet tarihinde 15 yaşında olmasına rağmen, İsviçre'den İstanbul'a, vekalet sahibi annesinden ve kaldığı devlet kurumundan habersiz olarak tek başına gelmiş ve İstanbul'da husumetli müştekiler tarafından karşılanarak çocuk şubede ifade vermeyeUğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu tarafından götürülmüştür. İfade bitiminde SERPİL EKŞİOĞLU’NA TESLİM EDİLMİŞ, UĞUR ŞAHİN ise ifade tutanağına HAZİRUN SIFATIYLA İMZA ATMIŞTIR. Bu aşamada SERRA'NIN YANINDA HERHANGİ BİR EBEVEYNİ VEYA VELİSİ BULUNMAMAKTADIR. (Giriş çıkış kayıtlarına göre babası da İstanbul'da bulunmamaktadır.)
Mahkeme ifadesinde, ifadeye Uğur Şahin ve Serpil Ekşioğlu tarafından götürüldüğünü ve Özkan Mamati’yi de tanıdığını teyit etmiştir.
Uğur Şahin, Serra'nın, ifadesinde dosyaya sunacağı fotoğrafları öncesinde almış ve bu fotoğraflardan Serra MohammedValipour’un annesini keserek dosyaya sunmuştur.
O dönemde yaşı küçük olan Serra MohammedValipour’un, husumetli müştekiler Özkan Mamati, Serpil Ekşioğlu ve Uğur Şahin ile birden çok sayıda fotoğrafı mevcuttur. Ayrıca yaşı küçük Serra'nın, gece, yarı çıplak, içkili yat partilerinde, herkesin sarmaş dolaş olduğu ortamlarda söz konusu husumetlilerle birlikte çekilmiş fotoğrafları yer almaktadır.
Yargılama esnasında, Serra'nın Adnan Oktar’a stüdyoda, kalabalık ortamda, annesiyle birlikte çektirdiği TEK BİR FOTOĞRAFI gündem haline getirilmeye çalışılırken, husumetli müştekilerle, YANINDA AİLESİ OLMADAN, İÇKİLİ VE YARI ÇIPLAK ORTAMLARDA ÇOK SAYIDA FOTOĞRAFI olması gündem dahi yapılmamakta; bu durum hiçbir savcılık tarafından takip dahi edilmemektedir.
Serra MohammedValipour’un reşit olmadığı dönem boyunca husumetli Fırat Develioğlu’nun Kazakistan’daki evinde tutulduğuna dair belgeler dosyaya sunulmuştur. Bu konu, müşteki Ümit Kuruca'nın mahkemede verdiği ifade ile de doğrulanmıştır.
YAREN GÜLDİKEN
Soruşturma kapsamında “şüpheli” olduğu gerekçesiyle hakkında 06.07.2018 tarihinde YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI verilmiştir.
Bu kararla birlikte Mali Şube’deki bazı polisler tarafından gözü korkutularak ifade verip, şikayetçi olmaya mecbur bırakıldığı anlaşılmaktadır. Emniyet tarafından aranıp çağrıldığıHTS kayıtları ile sabittir.
ZEYNEP CEREN YİĞİTCAN
Mahkeme ifadesinde, Adnan Oktar ve arkadaş grubundan ayrılmadan önce Özkan Mamati ile irtibatta olduğunu, onun talimatıyla gruptan ayrıldığını beyan etmiştir.
Kendisinin, hukuka aykırı olarak, doğrudan suç işleyerek kaydettiği iddia edilen düzmece ses kayıtları hem Özkan Mamati’nin yönetiminde olan @Kedileaks isimli Twitter hesabında, hem de Akit TV’de yayınlanmıştır.
MERVE BOZYİĞİT
Merve Bozyiğit, operasyon günü ailesiyle kalmakta olduğu evinden, kapı kırılmak suretiyle alınıp, Emniyette gördüğü cinseltaciz ve tehditler sonucunda zoraki etkin pişman haline getirilmiştir. Merve Bozyiğit'in, kovuşturma aşamasında mahkemeye sunduğu beyan ve bizzat mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde detaylı anlattığı polis memurları tarafından kendisine uygulanan cinsel taciz, baskı ve zorla etkin pişman yapılma süreci, bu davada müşteki ve etkin pişmanların nasıl oluşturulduğu konusunu oldukça netleştirmiştir.
Merve Bozyiğit, 09.03.2020 tarihinde mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde emniyette yaşadığı dehşet verici baskıyı şu sözlerle tarif etmiştir:
MAHKEME BAŞKANI: Peki orada baskı tehdit gördün mü?
MERVE BOZYİĞİT: Gördüm.
MAHKEME BAŞKANI: Dövdüler mi seni?
MERVE BOZYİĞİT: Keşke dövselerdi
MAHKEME BAŞKANI: Dövmediler. Ne yaptılar?
MERVE BOZYİĞİT: Dövmediler. CİNSEL TACİZE UĞRADIM.
MAHKEME BAŞKANI: Cinsel tacize, kim polis mi yaptı?
MERVE BOZYİĞİT: Polis memurları tarafından.
MAHKEME BAŞKANI: Kim geçtiyse sana tacizde mi bulundu orada?
MERVE BOZYİĞİT: Evet. Kendileri bana sen bize gerekli açıklamayı yapmazsan, bak ailen dışarıda, biz senin neler yaşadığını biliyoruz. Kaç kişinin tecavüz ettiğini de sana biliyoruz. Biz bunları hepsini biliyoruz. İstersen ailen huzurunda da ifadeni alabiliriz. Yine de kendin bilirsin, istersen konuş, istersen konuşma diye beni zorladılar. Ve ben de orada gerçekten ve bana gerçekten duymaya asla tahammül edemeyeceğim şekilde bana, senin kaç kişinin çok afedersiniz, çok özür diliyorum ama ben bunları yaşadığım için anlatmak zorundayım. Sen kaç kişiyle yattın, ya şu mesafeden bana, sen kaç kişiyle yattın deyip gözlerini böyle üzerime dikip böyle ve gerçek anlamda çok yakın mesafede, hayatımda hiç kimseyle olmadığım kadar çok yakın mesafede, bana bu şekilde muamele gösterdiler. Ve ben kimseyle yatmadım da diyemiyordum artık o kadar gerilmiştim ki çünkü yani...
MERVE BOZYİĞİT: Yanımdan geçerken böyle beni bana DEĞEREK oradan geçiyorlardı. Ve üzerime mesela önümde bir ifademi alan memur, sigara içiyor ve sigarayı benim üstüme doğru üfleyip, işte bana "buradaki birkaç kişi anlattı. Dedi ki işte benim" affedersiniz ama bunları çok açıkça söylüyorlar, "işte kalçam çok güzel, göğüslerim çok güzel diyen kızlar oldu. Senin neren güzel?"
MERVE BOZYİĞİT: EMNİYETTE SAAT 09.00'DAN AKŞAM 11.00, 11.30'A KADAR YAŞADIĞIM MUAMELEYİ BEN HAYATIM BOYUNCA HİÇBİR YERDE YAŞAMADIM. BANA BİR HAYAT KADINI, BİR HAYAT KADININA YAPILMAYACAK MUAMELELER GÖSTERİLDİ ve bunu hangi bayan kabul eder?
Bu dava kapsamında bu dehşetli baskı ortamına maruz kalan kanaatimizce çok fazla genç kız bulunmaktadır. Ancak, söz konusu itiraflardan sonra Merve Bozyiğit hakkında mahkeme heyeti tarafından çıkarılan TUTUKLAMA KARARI ile sonrasında itiraf yapacak olan genç kızlar MAHKEME ELİYLE SUSTURULMUŞTUR. Normal şartlarda iddiaları hakkında soruşturma başlatılması gerekirken,mahkeme tarafından korunması gereken bu genç kız, hakkında çıkarılan tutuklama talebiyle bir başka darbe daha yemiştir. Zaten bu tutuklama kararının ardından HERHANGİ BAŞKA BİR MÜŞTEKİ VEYA ETKİN PİŞMANIN KENDİSİNE UYGULANAN BASKIYI ANLATABİLME İHTİMALİ KALMAMIŞ OLMAKTADIR. Kumpas davası, genç kızların böylesine ablukaya alındıkları bir süreç şeklinde gelişmiştir.
Merve Bozyiğit olayıyla ilgili konunun detayları Sayın Dairenize ayrı bir dilekçe ile sunulduğundan, konunun ayrıntılarına burada yeniden girmiyoruz.
Yukarıdaki örnekler, gerek yurt dışı yasağı gibi tedbirlerle, gerek emniyete çağırarak doğrudan polis baskısıyla, gerek husumetli müştekilerin karalama kampanyalarıyla veya kızları ablukaya almalarıyla, gerekse doğrudan emniyet sorgu odalarında yapılan taciz ve baskılarla buradaki genç kızların ZORAKİ müşteki/etkin pişman yapıldıklarını göstermektedir.
Söz konusu genç kızların bu süreçte yaşadıklarının detayları oldukça fazladır ve kapsamlı olarak Sayın Dairenize sunulmuştur. Bu nedenle burada sadece genel hatlarıyla anlatılmıştır.
Yaşanan baskıyı izah ettiğimiz bu örnekler, her ne kadar durumu anlatsa da, burada gerçekten ne yaşandığını anlayabilmek, söz konusu baskılar sonucunda bir genç kızın ne kadar büyük bir dehşet yaşadığını anlamak, ancak ve ancak, onunla EMPATİ yapılarak anlaşılabilir. Dilekçemizin ikinci bölümü bu husus üzerinedir:
20'li yaşlarda bir genç kız düşünün. İstanbul'da yani metropolde ve bu metropolün seçkin yerleşkelerinde yaşamını sürdürmekte olan, İstanbul'un hatırı sayılır bir okuluna giden veya hatırı sayılır bir işte çalışan bu genç kız, yaşamının her aşamasında sosyal çevresine kaçınılmaz olarak yeni kişiler ekliyor. Çünkü kendisi sosyal bir insan ve Türkiye'nin mega kenti İstanbul'da yaşıyor.
Bu genç kızın yolu, o veya bu şekilde sanıklardan biriyle veya ikisiyle kesişiyor. Onlarla arkadaş oluyor, kısa veya uzun süreli bir arkadaşlık yürütüyor.
Buraya kadar her şey normal ve hayatın olağan akışına son derece uyumlu.
Günün birinde bu camiaya çok kapsamlı bir operasyon yapılıyor ve camiaya mensup olan hemen herkes istisnasız ve SORGUSUZ SUALSİZ tutuklanıyor.
Bu büyük operasyon sonrasında, başarılı şekilde okuluna devam eden veya doktor, hemşire, haber spikeri veya dansçı olarak kariyerine devam eden bu genç kıza bir telefon geliyor ve Emniyete acilen gelmesi gerektiği, ŞÜPHELİ olarak ifadesinin alınacağı söyleniyor. Hayatında emniyetin önünden dahi geçmemiş olan bu genç kız, dehşetli bir korku yaşamaya başlıyor. Polislerin neden kendisini çağırdığını, kendisine ne soracaklarını, orada başına ne geleceğini hiç bilmiyor. İfade günü gelene kadar tek bir saniye uyku uyuyamıyor.
Emniyette kapalı küçük bir sorgu odasına alınıyor. Burada, camiaya husumetli olan ve bu kumpas için özel olarak seçilmiş bir veya iki polis memuru bulunuyor. ADİL BİR SORGU YAŞANMAYACAĞI; genç kızın, şikayetçi olana kadar KORKUTULACAĞI anlaşılıyor.
Genç kızın önüne önce, Başsavcı vekilinin imzalayarak onaylamış olduğu bir YURT DIŞI ÇIKIŞ YASAĞI listesi konuyor. Listede çok fazla isim var. Genç kız, bu isimlerin neredeyse tamamının tutuklanacağını öğreniyor. Hatta Temmuz ayından sonra sorguya alınanlar, yüzlerce kişinin tutuklanmışolduğunu görüyor. Ancak kendisine, listede KENDİSİNİN DE İSMİ OLDUĞU gösteriliyor. Kendisine, bu soruşturmada ŞÜPHELİ listesinde olduğu için kendisine YURT DIŞI YASAĞI tedbiri uygulandığı söyleniyor; yani her an diğerleri gibi TUTUKLANABİLECEĞİNİN mesajı veriliyor. Genç kız, o sorgu masasından doğruca cezaevine gönderilme ihtimalinin büyük olduğunu anlıyor. Bu dehşetli ihtimal karşısında, hayatının baharındaki genç kızı, tarifi olmayan bir korku sarmaya başlıyor.
Emniyete giden her kız, camiayı yakından tanıdığından, camiayla ilişiği olan her kişinin sorgusuz sualsiz ve gerekçesiz tutuklanacağını/tutuklandığını gayet iyi biliyor. Zaten söz konusu polislerin konuşma biçimlerinden gerçek bir hukuki sürecin içinde olmadıklarını, bir kumpas ve oyun içinde bulunduklarını, "eğer kendileri uygun görürlerse" tutuklamanın hemen gerçekleşebileceğini çok iyi anlıyor. Dolayısıyla, içinde bulunduğu ortamın şakası olmadığını, denileni kabul etmek zorunda olduğunu da hemen anlıyor.
Kendisine, "bu dosyada şüphelisin ama mağdura da benziyorsun, şikayetçi olursan şüpheli vasfın ortadan kalkar" deniyor. Ardından tehdit de geliyor; şayet şikayetçi olmazsa evinden zorla, ailesinin gözlerinin önünde alınıp ömrünün sonuna kadar hapsedileceği,güneş yüzü göremeyeceği, asla çıkamayacağı söyleniyor. Yani, tutuklanmamak için tek seçenek bırakılıyor: ŞİKAYETÇİ OLMAK!
Genç kızlar, kendilerini, arkadaşlık kurdukları, kendilerini belki de çok yakın hissettikleri, gerçekten sevdikleri insanlara, bir emniyet odasında, bir kağıt üzerinde iftira atarken buluyorlar. Ellerindeki tek seçeneği zor ve tehdit yoluyla uygulamak zorunda kalıyorlar.
Müştekilerin, sorgu odasında geçirdikleri saatlerle, altına imza attıkları ifade tutanaklarının sayfa sayısı arasındaki ORANTISIZLIK, aslında orada çektirilen işkencenin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Birkaç örnek şöyledir:
Zaten söz konusu müştekilerin bir bölümü, çağırılarak gittikleri emniyette "AĞLAYARAK" ifade verdiklerini ifade etmişlerdir. Bulundukları ortamın dehşeti ve tutuklanma korkusu bir kabus gibi üstlerine çökmüştür.
Bu durumdaki bir genç kızın, "hayır ben şikayetçi olmak istemiyorum" demesinin tek sonucu cezaevidir. Güzel kıyafetlerini giyerek, en güzel çantasını takarak, makyajını yaparak gittiği emniyetten doğruca cezaevine gönderilme ihtimali aklına dahi gelmemiştir. Artık bu şartlarda, o kapıdan geldiği gibi çıkmasının tek yolu ŞİKAYETÇİYİM demektir. Önünde başka hiçbir seçenek yoktur.
Bütün bunlarla karşılaşan kişi, herhangi birimizin kızı olsa, eminiz konuya yaklaşımımız daha insani, vicdani ve mantıklı olurdu. Bu konuma getirilmiş, dehşetli korkutulmuş, doğrudan devlet birimleri kullanılarak tehdit edilmiş biricik çocuğumuzun -HİÇBİR SUÇU OLMAMASINA RAĞMEN, SIRF ŞİKAYETÇİ OLMADIĞI İÇİN- oradan jandarmalar tarafından elleri kelepçeli şekilde alınıp cezaevlerine sürülmesine hiçbir can dayanmaz. Bu genç insanlar, bunları bizzat yaşamış, bu korkuyla yüz yüze getirilmişlerdir.
Etkin pişmanlar ise daha kapsamlı bir tehdit çarkına girmişlerdir. Bu kişiler, operasyon öncesinde davanın husumetli müştekileri tarafından ya sosyal medyada tehdit edilmiş ya da doğrudan bağlantı yoluyla tehdide maruz kalmışlardır.
Kendisi hakkındaki yüz karartıcı paylaşımın ancak şikayetçi olursa kaldırılacağını öğrenen İffet Piraye Yüce,
Özkan Mamati'ye, hakkındaki yüz karartıcı paylaşımı kaldırmadığı takdirde intihar edeceğini söyleyen Avukat Bilge Tok,
Ailesiyle birlikte yaşadığı evinden kapısı kırılmak suretiyle (ve hakaretler eşliğinde) alınan ve mahkeme huzurunda dile getirdiği şekilde cinsel taciz, hakaret ve tehdit eşliğinde şikayetçi olmaya zorlanan Merve Bozyiğit gibi,
Pek çok kişi etkin pişmanlığa zorlanmıştır. "Tarafını seçmeyen" Bilge Tok gibi pek çok kişi, operasyonla evlerinden alınmış ve husumetli müştekilerden taraf olmamanın cezasının cezaevine gitmek olduğunu görmüştür. Bu genç kızların bir kısmı, sosyal medyasında kılıçlı, kar maskeli pozlar veren husumetli müşteki Özkan Mamati (Deniz) gibi saldırgan bir kişi tarafından sosyal medya üzerinden veya doğrudan tehdide uğramış veya telefon ve whatsapp mesajlarıyla baskı altında tutulmuştur. Hukukun değil sokak kanunlarının işlediği bu ortamda, dehşetli korkudan yapabildikleri, zaten önlerine hazır olarak konan etkin pişmanlık metnini imzalamak olmuştur.
Bir an için düşünelim; bir ailenin üzerine titrediği genç bir kızı var. Sabaha karşı dehşetle kapı çalınıyor, hatta çalınmakla kalmıyor, kapı, özel harekat polisleri tarafından kırılıyor. Eve oldukça fazla sayıda polis giriyor ve Kuran-ı Kerimi eline alarak sallayan bir memur, sırf Kuran okuduğu için kız çocuğunun "vatan haini" olduğunu söylüyor. Daha o aşamada, hukukun veya adil bir sürecin söz konusu olmayacağı anlaşılıyor. Ev arama süreci boyunca genç kıza ailesinin gözleri önünde hakaretler sürüyor ve sonrasında bu kişiler anne babanın tüm itirazlarına rağmen genç kızı alıp götürüyorlar.
48 saate yakın sorgu odasında tutulan ve türlü çeşit cinsel taciz, hakaret ve tehdit ile yüz yüze gelen, yanındaki CMK avukatı tarafından bile etkin pişman olması telkin edilen bir kız çocuğunun YAŞADIĞI DEHŞETİ bir an için gözlerimizde canlandıralım. Kendimizi, annesinin veya babasının yerine koyalım. Yaşanan dehşeti anlamak için, onun bulunduğu yerden bakmak zorundayız. Aksi takdirde, bu korkutulmuş, dehşete sürüklenmiş genç kızları göremez olur, sadece, bizlere soğuk bir dava dosyasında müştekiler ve etkin pişmanlar olarak sıralanmış isim listesini görür oluruz.
Görülebildiği gibi dava dosyasında, özellikle cinsel suçlar bakımından TEK BİR TANE DAHİ GERÇEK ŞİKAYETÇİ YOKTUR. Ellerindeki ifadelerin de kopyala-yapıştır metinlerden oluşması, foto teşhis tutanaklarının birbirinden kopyalanması, gerçek bir sorgu ifadesi de OLMADIĞINI ortaya koymaktadır. Zaten dava, virgül arasında alfabetik olarak sayılan sanık isimleri üzerinden yürümüş, virgül arasındaki her sanık için 30-40 yıllık cezalar ezbere verilerek yargılama sonlandırılmıştır. CUMHURİYET TARİHİNİN GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK KUMPAS DAVASI, işte bu yöntem üzerine kurgulanmıştır.
Aslında burada, kumpasçılar tarafından kadınlara ve genç kızlara yönelik işlenmiş çok kapsamlı suçlar vardır. Bu gençler, tehditle yalan ifade vermeye zorlanmış,İFTİRA SUÇU işlemek zorunda bırakılmışlar ve bu ifadeleri ile YARGIYI YANILTMIŞLARDIR. Ayrıca bu genç kızlar, oldukça yüz kızartıcı bir durumun içine sürüklenmişler, gerçekte yaşamadıkları cinsel eylemleri üstlenmek ve mahkeme huzurunda anlatmak zorunda kalmışlar, basının elinde aylarca, hatta yıllarca çarşaf çarşaf haber haline gelmişler ve NAMUSLARI, HAYSİYETLERİ, KİŞİLİKLERİ ZEDELENİNCEYE KADAR kara propagandanın bir maşası olarak kullanılmışlardır. Bunu yapan husumetliler de, kumpasa dahil olan devlet memurları da, bu genç kızlara hiçbir aşamada ACIMAMIŞLARDIR. Sadece husumetleri uğruna, kumpası başarılı kılma hırsı nedeniyle, sayısız genç kızı bu şekilde harcamış, namuslarını beş paralık hale getirmiş, her aşamada onları ve yalanlarını kullanmış, onlara akıl almaz bir dehşet yaşatarak KADINA EZİYET suçunu işlemişlerdir. BU DAVA, KADINLARIN, HUSUMETLİLERİN ELİNDE DEHŞETLİ ŞEKİLDE AŞAĞILANDIKLARI, KADINA EZİYET OPERASYONUNDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.
İşin en acı yanı, kumpasa dahil bir kısım mahkemeler tarafından bu eziyetin devam ettirilmesidir. Eminiz ki, bu kumpasa dahil olan hiçbir hakim ve savcı, kendi kızlarının bu duruma düşmesini istemez. Ama başkaları söz konusu olduğunda, sırf husumetleri uğruna, bu eziyet operasyonunu devam ettirmişlerdir.
Kuşkusuz hiçbir hakim ve savcı, kendi evlatlarının sorgusuz sualsiz, AÇIKÇA HUKUKSUZ ŞEKİLDE, tutuklanıp cezaevlerinde o şehirden diğerine sürülmelerini de kaldıramaz. Ama bunu da, SUÇSUZ OLDUĞUNU BİLDİKLERİ SANIKLARA GAYET RAHAT UYGULAMIŞLARDIR. BU HİKAYENİN EN ANA UNSURU, İŞTE BURASIDIR.
Ortadaki açık kumpas hadisesini, resmi anlatımların yanı sıra, empati kurarak, nasıl bir korku yaşandığını birebir görerek değerlendirebilirsiniz. Adnan Oktar davasındaki sanıklar da, onlara iftiraya zorlanan genç kızlar da tuzağa düşürülmüşlerdir. Düzgün bir hayatları, aileleri olan bu kişiler, dehşetli bir husumet uğruna, kolayca harcanmışlardır.