Adnan Oktar 2018 Temmuz operasyonundan bugüne kadar geçen süreçte yaşadığı olumsuz gibi görünen olayların, kendisine yöneltilen asılsız iddiaların hepsinin Kuran’da Peygamberlerin ve inananların tarih boyunca başına gelenlerle birebir benzerlik gösterdiğini düşünmektedir. Ayetlere bakıldığında yaşananların Allah’ın Kuran’da iman edenlere vaad ettiği imtihanlar olduğunu ve iman edenlerin bu alametleri, zorlukları mutlaka yaşayacağını, sabır gösterenlerin de müjdeye layık olduğunu düşünmektedir. 

Kuran'ı Kerim, çok büyük mucizelerle doludur. Adnan Oktar Kuran mucizelerine ilmi çalışmalarında çok geniş yer vermiştir. Geçmiş kavimlerde yaşanan olaylar, özellikle de samimi Müslümanların başına gelenler, çok detaylı olarak Kuran’da tarif edilmiştir. Bugün samimi Müslümanların başlarına gelenlere bakıldığında, geçmişteki örneklerden çok fazla izler görünür. Kuran’da en çok yer verilen konulardan birisi imana direnen kişilerin karakter analizleridir.

Bu analizlerde Hz. Muhammed ve onun öncesinde yaşayan Müslümanlara karşı husumet duyanların hangi yollara başvurdukları, sergiledikleri hal ve tavırları ile ruh halleri aktarılır.

Kuran’da, çok detaylı karakter analizleri yer almaktadır. Geçmiş dönemlerde Müslümanlara saldıranların profilleri hakkında çeşitli bilgilerin yer aldığı ayetler ile Müslümanlar şu konularda bilgilendirilirler:

  • Karşı karşıya oldukları kişilerin; motivasyonları, psikolojileri ve ahlak yapıları,
  • Bu kişilerin saldırı teknikleri, nasıl örnekler verdikleri ve Müslümanların bu örneklerin nasıl cevaplanacağı,
  • Olası bir sözlü sataşma ve saldırı durumunda Müslümanların kendilerini nasıl savunacakları,
  • Müslümanların kendilerini savunmanın yanında nasıl güzel ahlak gösterebilecekleri.

Adnan Oktar, tarih boyunca tüm samimi Müslümanlara gösterilen şiddetli muhalefetin bir benzerinin şu anda yaşandığını Kuran'dan örneklerle izah etmeyi önemli görmüştür.

Kuran’da Müslümanlara iki farklı inançtaki insanların geldiği anlatılmaktadır. Bunlardan ilki Kuran’daki Allah inancını reddeden insanlardan oluşur. Diğeri ise grup ise atalarından öğrendikleri hurafelere dayalı dini savunan insanlardır.Bunlardan ilk grup insanın Kuran’daki örneği firavun ve ona uyan Mısır halkıdır. Bunu firavun ile Hz. Musa arasındaki şu konuşmalardan anlamak mümkündür:

(Hz. Musa) Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir." (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?"Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." (Taha Suresi 50-52)

Bu konuşmada firavun ilk çağlardaki nesilleri sorarak kendisi gibi insanların henüz var olmadığı bir sözde dönemi sormaktadır. Bu bugün evrimcilerin savunduğu ilkel insanların var olduğu dönem görüşü ile paraleldir. Nitekim Antik Mısır’da tüm canlıların yine Evrim Teorisinde öngörüldüğü gibi çamurdan yaratıldığına inanılmaktadır. Firavun bu yüzden gökleri, yeri ve tüm canlıları yoktan var eden Allah’ı inkar etmekte bunu savunan Hz. Musa’ya da düşmanlık etmektedir.

Müslümanlara karşı çıkan ikinci grup, dinlerini çeşitli hurafelerden öğrenen bağnaz bir din anlayışını savunanlardır. Hz. Muhammed’e düşmanlık eden bağnazların temel özelliği Peygamberimiz’i üstünlük ve çıkar edinme peşinde koşan birisi olarak görmeleridir.

Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz." (Mü'minun Suresi, 24)

Ayetin sonunda geçmiş atalarından işittikleri inançları referans alarak suçlamada bulunmaları dikkat çekicidir. Bir ayette bu kişiler Allah’ın vahyi olan Kuran ayetleri yerine atalarından miras aldıkları dine mensup oldukları şöyle bildirilmektedir:

Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)

Bugün İslam ile özdeşleştirilmesine karşın Hz. Muhammed dönemindeki Mekkeliler ile paralel nitelikler taşıyan bu grubun savunduğu din Kuran’da anlatılan ve Peygamberimiz (sav) döneminde yaşanan İslam’dan apayrı bir dindir. İslam aleminin düştüğü bu durumu Peygamberimiz (sav) Kuran'da Yüce Allah'a şu şekilde şikayet eder: Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 30)

Kuran’ı yetersiz bulan katı, acımasız, sevgisiz, kalitesiz bir yaşam sürenlerin oluşturduğu bu grup, Kuran ayetlerinde inanç özgürlüğünü yani demokrasi ve laikliğe yer olduğunu savunan Müslümanlara karşı düşmanlık beslerler. Allah bu iki gruba mensup kişilerin hak dini savunan samimi Müslümanlara duydukları nefreti bir ayette şöyle haber vermiştir:

Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)

Ayetten de anlaşılacağı gibi bir tuzak kurulmakta ve tuzak neticesinde hapsetmek, öldürmek veya sürmek hedeflenmektedir. Kuran’da bu tuzak kuranlar ile ilgili haber verileni diğer karakteristik özellikler şunlardır:

  • Kibirlidirler, Kötülüğü Tasarlayıp Hileli Düzenler Kurarlar

(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz.Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın (Fatır Suresi, 43)

  • Allah’ın Anılmasından Rahatsız Olurlar

Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkâr edenlerin yüzlerindeki ‘red ve İnkârı’ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: “Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkâr edenlere va’detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır.” (Hac Suresi, 72)

  • Allah’a, Dine ve İman Edenlere Karşı Kin ve Nefret İçindedirler

…Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür... (Al-i İmran Suresi, 118)

  • Zorbalık Yaparak İman Edenlere Karşı Galip Gelmeye Çalışırlar

Bunun üzerine kavminin (İbrahim’e) cevabı yalnızca: “Onu öldürün ya da yakın demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır. (Ankebut Suresi, 24)

Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: “Delidir” dediler. O ‘baskı altına alınıp engellenmişti.’ (Kamer Suresi, 9)

Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: “Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz.” (Şuayb:) “Biz istemesek de mi?” dedi. (A’raf Suresi, 88)

  • Kendilerini Akıllı Zannederler

Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;” “Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.” ‘Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi). (Şuara Suresi, 53-56)

Ve (yine) kendilerine: “İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin” denildiğinde: “Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?” derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)

  • Mümin Topluluğunun Dağılmasını İsterler

Onlar ki: “Allah’ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,” derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)

  • Sürekli Kargaşa Çıkarmak İçin Uğraşırlar

İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah’ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi, 204-205)

  • Müminleri Karalamaya Çalışırlar

Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkâr etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)

  • Müminlere İftira Ederler

Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: “Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür.”; “Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?” (A’raf Suresi, 109-110)

“O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah’a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz.” (Mü’minun Suresi, 38)

“Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.” (Kamer Suresi, 25)

  • Müminlerin Zor Duruma Düşmelerini İsterler

Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120)

  • Ruh Halleri Sıkıntılıdır

Allah’ı birleyen (Hanif)ler olarak, O’na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.(Hac Suresi, 31)

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (En’am Suresi, 125)

  • Kibirli ve Şımarıktırlar

“Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.” (Enbiya Suresi, 13)

Biz, yaşama biçimleriyle ‘refah içinde şımarıp azmış’ nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz. (Kasas Suresi, 58)

Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez."(Kasas Suresi, 76)

“Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun.” (Zümer Suresi, 59)

  • Haklıdan Değil Güçlü Gördüklerinden Yana Olurlar

Onlar, mü’minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. ‘Kuvvet ve onuru (izzeti)’ onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, ‘bütün kuvvet ve onur,’ Allah’ındır. (Nisa Suresi,139)

Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)

Yukarıda yer verilen ayetlerden anlaşılacağı üzere bu kişilerin sıkıntılı bir ruh halinde olmalarına karşın oldukça kibirli hatta şımarık tavırlar sergilemekten çekinmezler. İman edenlerin gençliklerine, güzelliklerine, zenginliklerine karşı şiddetli bir kıskançlık duyarlar.

Bunlardan en önemlisi ise kendilerine yapılan uyarı ve hatırlatmaları kavrayacak bir bilince sahip olmamalarıdır. İman edenlerin anlattıklarını kavrayabilecek olanların büyük bir bölümü de çıkarlarıyla çatıştığı için Allah’ın insanlar için layık gördüğü güzel ve vicdani sistemi kabullenmeye yanaşmazlar. Onların yaşamak istedikleri düzende Allah inancına yer yoktur. Din tevazu, dürüstlük, güvenilirlik, merhametli olmak, saygı ve sevginin değil güya sömürünün kaynağıdır ve yaşam sadece bu dünyadan ibarettir. Bu kişiler makam, mevki ve mal varlıkları ile kendilerine bağımlı kıldıkları, diledikleri şekilde yönlendirdikleri ve emirlerinde çalıştırdıkları insanları artık diledikleri şekilde yönetemeyeceklerinden korkarlar. Bu yaşam tarzını benimseyenler kendilerini sık sık Darwinizm ve materyalizm gibi kimi süslü felsefi - siyasi görüşlerle savunurlar.

Diğer grup ise kendileri ve babaları gibi inanmayanları dindar olarak dahi kabul etmezler. Bunlara göre bir kişinin dini temsil edebilmesi için güzel ahlaklı olmasına değil hadis, siyer, fıkıh, tecvid gibi bir takım geleneksel bilgi ve becerilere sahip olmasına önem verirler. Bunların olmadığı birisi dindar olarak nitelenmediği gibi kriterlerine uymayan kişiyi bir tehlike olarak görürler. Çünkü bağnaz din anlayışı vasıtası ile çıkar ve itibar edinen hocalar ve din adamları bunları yitirme riski ile karşı karşıya kalacaklardır.

Her iki grubun önde gelenleri önde gelenlerini rahatsız eden bir başka durum ise, sahip oldukları güç, itibar ve iktidara rağmen kendilerinden olmayan, dahası kendilerini ve sistemlerinin yanlışlığını ortaya koyan bir insanın din ahlakını yayarak toplumda kabul görmesidir. Bu insanlar yanlış bir değerlendirme içinde oldukları ve çarpık bir anlayışla düşündükleri için olayı tümüyle bir husumet olarak görür ve kendilerinden başkasının üstün gelmesini hazmedemezler.

İşte bu nedenler nedeniyle “Allah'tan başka kimseye kulluk etmemeye” yapılan çağrı her iki grup tarafından direniş ile karşılanır. Direniş kısa sürede düşmanlığa dönüşür. Dini hasım olarak gören taraf ile dinlerinin değiştirildiğini düşünen iki taraf, kendi inandıkları düzenin tehdit edildiğine kanaat getirdiklerinde direnişi düşmanlık ve saldırıya dönüştürler. Bu sırada kavmin önde gelenlerine yanaşıp ondan destek almaya çalışırlar. Normalde birbirleri ile son derece karşıt görüşteki bu iki grup iman edenlere karşı düşmanlık etmek için ortaklaşa hareket ederler.

Düşmanlıklarında her yol mübahtır; görünürde somut olarak ortada bir gerekçe olmamasına karşın alay etmekte, iftira atmakta aşağılamalarda bulunmakta bir beis görmezler. Tehdit etmek, karalama ve zorbalık yapmak, suç uydurmak suretiyle hileli düzenler kurmak bunların başlıca saldırı yöntemlerdir. Tüm bunları yapılırken düşman belledikleri grubu insanların gözünden düşürmek ve gözden düşürerek etkisiz kılma isteği vardır.

Bu saldırılar, “Onlar, kendilerine insanlar: ‘Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun’ dedikleri halde imanları artanlar ve: ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir’ diyenlerdir.” (Al-i İmran Suresi, 173 ayetinden anlaşılacağı üzere iman edenlerin daha çok şevkini artırır, onların birbirlerine daha çok bağlanmalarına neden olur.

Hangi taraftan gelirse gelsin, ne kadar kapsamlı ve ustaca tasarlanmış olursa olsun yapılan tüm saldırılar başarısız kalmaya mahkumdur. Çünkü samimi bir şekilde Allah’ı savunanlara karşı kurulan tüm hileli düzenler bozulmak üzere yaratılmıştır.

Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran Suresi, 54)

Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkâr edenler pek yakında bileceklerdir. (Ra'd Suresi, 42)