YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
Sunulmak üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
Dosya No : 2023/310 E., 2023/494 K.
Sunan : Adnan OKTAR
Müdafi : Av. Mert ZORLU
Konu : Müvekkil Adnan Oktar'ın, rüya ile yaşadığımız hayat arasındaki önemli bağlantıyı izah ettiği dilekçesinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR
Müvekkil Adnan Oktar, yaşadığımız dünyanın yalnızca bir hayalden ibaret olduğunu izah ettiği dilekçelerinden bir diğerini takdirinize sunmakta ve bu yazısında rüyalar ile gerçek zannedilen bu hayatı karşılaştırmaktadır. Bu karşılaştırma hem bilimseldir hem de son derece önemlidir. Çünkü bu karşılaştırma sonrasında, kişi gerçekte bir rüya aleminde yaşadığını fark edecek ve tüm hayatına bakış açısını değiştirecektir. Müvekkilin konuyla ilgili açıklamalarını takdirinize sunuyoruz:
Müvekkil Adnan Oktar'ın Dış Dünya ile Rüya Arasındaki Benzerlik Hakkındaki Görüşleri
Rüya gördüğü sırada insan, aslında hiç kimseyle konuşmaz. Hiç kimseyi görmez, gözleri kapalıdır. Koşmaz, yürümez. Karşısında ürküp kaçmasına neden olan varlıklar veya güzelliğini izlediği yemyeşil ve geniş bir çimenlik veya aşağıya bakmaya korktuğu dev gökdelenler veya kalabalık insan toplulukları yoktur. Kişi, karşısında bu görüntülerin var olduğunu düşünürken, aslında yatağında yalnız başına yatmaktadır. Etrafında olduğunu zannettiği kalabalık ve onların çıkardığı şiddetli gürültü, sessiz odasında ona hiçbir zaman ulaşmamaktadır. Hızla koştuğunu zannettiği bir anda aslında neredeyse hiç hareket etmemektedir. Yanındaki insan ile hararetli bir konuşma yaparken aslında ağzını bile açmamaktadır. Oysa rüya anında tüm bunları net olarak yaşar. Çevresindeki insanlar, ortam, yaşadığı olaylar o kadar gerçekçidir ki, rüya sırasında bunları gerçekte yaşadığından hiçbir zaman şüphe duymaz.
Kişi rüyasında kendisine bir arabanın çarptığını görebilir ve bununla ilgili korku, acı, heyecan gibi hisleri net olarak algılayabilir. Araba yaklaşırken hissettiği korkuyu, arabanın geliş şeklini ve hızını, kendisine çarptığında bedeninde meydana gelen acıyı gerçekte olduğu şekilde yaşar ve bu olayın gerçekliğine dair hiçbir kuşku duymaz. Etrafındaki insanların olay yerine koşturmaları, kendisine bakışları, giydikleri kıyafetler, verdikleri tepkiler, her şey son derece gerçekçidir.
Ama aslında bunların hiçbirini yaşamamıştır. Ne araba kendisine çarpmış, ne acı hissetmiş ne de etrafındaki insanlar etrafında toplanmışlardır. Gerçekte, kendisine ulaşan hiçbir ışık, hiçbir ses yoktur. Dış dünya dediğimiz kavram, o kavramı oluşturacak sebeplerin hiçbiri yoktur. Sadece zihnindeki görüntüleri izlemektedir. Korku, acı, heyecan gibi hisleri o görüntüleri zihninde izlediği için yaşamakta ama aslında sadece yatağında yatmaktadır.
Kişi, rüya gördüğü sırada kendisine tüm bunların bir rüyadan ibaret olduğu hatırlatılacak olsa buna ihtimal vermeyecek, bunu söyleyen kişiye şiddetle karşı çıkacaktır. Hatta onu yaşadığının gerçekliğine dair ikna etmeye çalışacaktır. Bu kişi için, rüya sırasında gördüğü, kokladığı, dokunarak hissettiği ve duyduğu şeylerin kesin bir gerçekliği vardır. İşte bu nedenle, rüya sırasında korkular, sevinçler, endişeler çok gerçektir.
Bunun sebebi şudur; kişi rüyada, bütün fiziksel deneyimleri uyanıkken yaşadığı şekli ile yaşar. Dolayısıyla rüya sırasında, rüyada olduğundan şüphelenmesini gerektirecek hiçbir delil yoktur.
Rüya örneği, bize ait dış dünyanın bir algıdan ibaret olduğu gerçeğini kanıtlamak için oldukça etkili bir örnektir. Rüya sırasında insan, tıpkı yaşadıklarının gerçek olmadığına ikna olamadığı gibi, bu dünya içinde yaşarken de bu yaşamın yalnızca zihinde algılanan bir hayalden ibaret olduğuna ikna olamamaktadır. Oysa "gerçek hayat" dediğimiz görüntüleri algılayış biçimimiz, rüyaları algılayış biçimimizle tamamen aynıdır. Her iki görüntü de zihnimizde oluşur. Her iki görüntü oluşurken de beyinde aynı aktivasyonlar gerçekleşir; aynı tepki merkezleri harekete geçer. Dolayısıyla, iki görüntünün aslında oluşum ve gerçekçilik itibariyle birbirinden farkı yoktur. Her iki görüntüyü de izlerken bunların gerçekliğinden şüphe duymayız. Oysa rüyaların gerçek olmadığına dair elimizde gerçek, bilimsel bir delil vardır.
Rüyadan uyandığında, "demek ki gördüklerim sadece bir rüyaymış" diyebilen bir insan, şu anda gördüklerinin bir rüya olmadığını nasıl ispatlayabilir? Elbette ispatlayamaz. Çünkü ikisinde de kişi, aynı görüntüleri izler.
Allah, ayetlerinde bu gerçeği şöyle haber verir:
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, UYKUYA-BIRAKILDIĞIMIZ YERDEN BİZİ KİM DİRİLTİP-KALDIRDI? Bu, Rahman (olan Allah)ın vaat ettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 51-52)
Bilimsel olarak incelediğimizde, gerçek hayat zannedilen bu hayatı da insanlar bir rüya içinde yaşar. İnsanların rüyadan uyanacakları an ise, ömrün sona ermesi ile başlayacaktır. Şu durumda, asıl doğru olan bu dünyanın tüm insanlar için sadece bir hayal, bir rüya gibi zihinde yaratıldığını kabul edip ona göre davranmak, görüntüye değil, sadece Allah'a dikkat vermektir.
Cambridge Üniversitesi Matematik ve Teorik Fizik Bölüm Profesörü Peter Russell, rüyadaki gerçeklik ile yaşadığımız dünyaya ait gerçekliği şu şekilde karşılaştırır:
"Dünya algımız, 'dışarıda' olanın oldukça ikna edici bir görüntüsüdür. Ama bizim gece gördüğümüz rüyalardan daha 'dışarıda' olan hiçbir şey yoktur. Rüyalarımızda etrafımızda görüntülerin, seslerin ve hislerin olduğunun farkında oluruz. Kendi bedenimizin farkında oluruz. Düşünür ve karar veririz. Korkuyu, kızgınlığı, mutluluğu ve sevgiyi yaşarız. Diğer insanları, bizimle konuşan ve bizimle etkileşim içinde olan ayrı ayrı kişiler olarak algılarız. Rüya, bizim etrafımızdaki 'dışarıdaki' dünyada gerçekleşiyor gibidir. Sadece uyandığımızda, bütün bunların rüya olduğunu anlarız – her şey zihnimizde yaratılmaktadır.
'Bu sadece rüyaymış' dediğimizde, bu deneyimlerimizin fiziksel bir gerçekliğe dayanmadığını kastederiz. Bunlar; hatıralardan, umutlardan, korkulardan ve diğer faktörlerden oluşmaktadır. Uyanık haldeyken, bizim dünya görüntümüz, kendi fiziksel çevremizden aldığımız duyusal bilgilere dayanmaktadır. Bu durum, uyanıkken yaşadığımız deneyimlere bir tutarlılık ve rüyalarda olmayan bir gerçeklik hissi verir. Ama gerçekte, uyanıkken yaşadığımız deneyimler de, rüyalarımızda olduğu kadar zihnimizin ürünüdür."[1]
Ünlü Felsefeci Descartes ise bu konuyu şu şekilde tanımlamıştır:
"Rüyalarımda şunu bunu yaptığımı, şuraya buraya gittiğimi görürüm; uyanınca da hiçbir şey yapmamış, hiçbir yere gitmemiş olduğumu, uslu uslu yatakta yattığımı anlarım. Benim şu anda rüya görmediğim, hatta bütün hayatımın bir rüya olmadığı güvencesini bana kim verebilir?"[2]
Elbette ne etrafımızdaki insanlar ne de algılarımızın sahibi olan biz şu anda yaşadığımız hayatın bir rüya olmadığı güvencesini hiçbir zaman veremeyiz.
Kişi, rüya sırasında bir buza dokunduğunda, onun soğukluğunu, ıslaklığını, şeffaf görüntüsünü beyninde mükemmel şekilde algılar. Bir gülü kokladığında, gülün kendine has kokusunu kusursuz şekilde hissedebilir. Bunun nedeni, bir gülü gerçekte koklarken de, onu rüyasında gördüğünde de beyninde aynı işlemlerin meydana gelmesidir. Bu durumda, hangi durumda gülün gerçek görüntüsü ve gerçek kokusu ile muhatap olduğunu bilemeyecektir. İşin aslı ise, her iki durumda da gerçek gül ile muhatap olmadığı ve her iki durumda da gülün görüntüsünün de kokusunun da beynin hiçbir yerinde var olmadığıdır. Bu durumda her ikisi de GERÇEKLİĞİ TEMSİL ETMEMEKTEDİR. Profesör Gerald O'Brien, bu durumu şu sözlerle tarif etmiştir:
"Yatağımızda uyuyoruz, gözlerimiz kapalı, ama yine de birçoğumuz çok canlı görsel deneyimler yaşıyoruz. Bu görsel deneyimlerde insanların bulunduğu bir dünyadayız, çevremizde olaylar oluyor ve biz bu rüyayı görürken, bu ortam, bir biçimde bize gerçekten dünyadaymışız gibi görünüyor. Şimdi bu gerçekten önemli, çünkü bize beyinlerimizin aslında görme deneyimini rüyalarımızda olduğu şekilde üretme yeteneği olduğunu gösteriyor. Bu da bazı felsefeciler ve zihin üzerinde çalışan teorisyenler için genel anlamda şunu gösteriyor, belki de bizler uyanıkken ve dünyayı gözlemlerken, yanlış bir anlayışa sahibiz. Belki de gerçekten tüm deneyimlerimizi, dünyayla ilgili tüm görsel tecrübelerimizi bir biçimde beynimiz şekillendiriyor ve bizim dünyayla doğrudan bağlantı halinde olduğumuz ile ilgili genel kabul tümüyle yanlış."[3]
İnsan rüya gördüğü sırada, bir rüyada olduğunu bilse, üzerine doğru gelen araba onu korkutmaz. Çünkü kendisine arabanın zarar veremeyeceğini bilir. Yine insan, rüyada olduğunu bilse, sahip olduğu nimetlerin ve güzelliğin uyanması ile son bulacağını bilir; büyüklenmez. Rüya sırasında, insanların kendisine karşı olumsuz tutumları ve tavırları bir öneme sahip olmaz. Çünkü hem bu ortamın hem de bu insanların gerçek olmadıklarını bilir. Bir rüyada olduğunu bildiği için, bu rüyadan mutlaka uyanacağını da bilir; işte bu yüzden dünyaya ait hiçbir hırsın peşinde koşmaz, dünyevi huzursuzluklara yanaşmaz, bu yaşamı hiç bitmeyecek zannedip menfaat peşinde koşmaz. Rüya ortamının dışında gerçek bir hayat olduğundan emin olur. İşte bu nedenle, rüya gördüğünü bilen bir insan için rüya sırasında içinde bulunduğu ortamın hiçbir önemi ve değeri yoktur.
Rüya için verilen bu örnek, yaşadığımız bu hayat için de geçerlidir. Bu hayatın gerçek olmadığını, yalnızca bir algı olarak gösterildiğini bilen bir kişi için, burada dünyaya yönelik olarak yaşadıklarının ve duyduklarının hiçbir önemi yoktur. Çünkü tıpkı rüyada olduğu gibi, gerçek olmayan bir hayatın içinde yaşarken, bunun sahteliğini fark etmiştir. Kendisinden menfaat gözetmek isteyen kişilerin gerçekte var olmadıklarını, çevresindeki aldatıcı güzellik ve metaların gerçekte bir hayalden ibaret olduğunu artık bilmektedir. Dolayısıyla, dünyada var olan şeyler üzerinde hırs yapmasının, menfaat edinmek için çaba sarf etmesinin bir anlamı yoktur. Gelip geçici bir rüyanın içinde yaşamaktadır ve asıl hayatın bundan sonra başlayacağını bilmektedir.
Yazar Remez Sasson, konuyla ilgili olarak şu sözleri söylemektedir:
"Bu sanki bir film gösterimi gibidir. Filmi seyreden kişi, karakterlere ve ekranda olanlara tamamen kendisini kaptırmıştır. Kahramanlarla birlikte mutlu olur veya üzülür, sinirlenir, bağırır ya da güler.
Eğer belirli bir anda ekranı artık izlememeye karar verirse ve dikkatini oynayan filmden geri çekmeyi başarabilirse, filmin meydana getirdiği illüzyondan sıyrılarak kendine gelir. Film makinesi ekrana görüntüler vermeye devam edecektir. Ama o artık bunun sadece filmden ekrana yansıtılan ışık olduğunu bilmektedir. Ekranda gördükleri gerçek değildir, ama yine de oradadır. Filmi izleyebilir veya gözlerini ve kulaklarını kapatmaya ve ekrana bakmamaya karar verebilir.
Bir film seyrederken, herhangi bir anda makaranın sıkışması veya elektrik kesintisi yüzünden filmin durduğu oldu mu? Televizyonda ilginç, sürükleyici bir film seyrederken aniden araya reklamlar girdiğinde size ne oluyor? Etrafınızdaki illüzyondan kurtularak kendinize geliyorsunuz. Siz uyurken ve rüya görürken, birisi sizi kaldırsa, bir dünyadan başka bir dünyaya sürüklenmiş olduğunuzu hissedersiniz. Bu, bizim gerçeklik dediğimiz dünyada da böyledir. Bundan uyanmak mümkündür."[4]
Yaşadığımız dünya da, tıpkı rüyalar gibi hayal görüntülerden, hayal kokulardan, hayal tatlardan ve hayal hislerden oluşmaktadır. Elbette, bu hayatın sonu gelmeden evvel isteyen bu rüyadan uyanıp gerçekleri görebilir. Bu rüyadan uyanmak, gerçek olanın bu dünya olmadığını fark etmek, asıl gerçekliğin ahiret olduğunu anlamayı sağlayacaktır. Ahireti kavrayan bir kişi ise, dünyanın geçiciliğinin farkında olur, dünya menfaatlerinin kendisini aldatmasına izin vermez, ahirette kurtuluşa ermek için Allah'ı razı etmesi gerektiğini bilir ve bu amaç uğruna yaşamaya başlar. İnsana dünyada ve ahirette sonsuz nimetleri getirecek olan gerçeklerden biri işte budur. Ayetlerde, kıyamet gününde uyandırılan insanlar şu şekilde haber verilmektedir:
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir. "ANDOLSUN, SEN BUNDAN GAFLET İÇİNDEYDİN; İŞTE BİZ DE SENİN ÜZERİNDEKİ ÖRTÜYÜ AÇIP-KALDIRDIK. ARTIK BUGÜN GÖRÜŞ-GÜCÜN KESKİNDİR." (Kaf Suresi, 20-22)
Sonuç:
Rüyadaki gerçeklik ile şu an yaşadığım dünyadaki gerçekliğin birbiri ile bilimsel ve algısal olarak hiçbir farkının olmaması, bir insanın hayatına etki edecek büyük bir gerçektir. Rüyada önemsizleşen detaylar, bu dünya içinde hiçbir öneme sahip değildir. Müvekkil, bu gerçeğe bilimsel olarak yer verdiği çalışmalar ile yıllar boyunca dikkat verilmesi gereken tek mutlak varlığın Allah olduğunu ve yalnızca O'na karşı sorumlu olduğumuzu takipçilerine iletmektedir. Müvekkil, tüm yaşamının en merkezinde bulunan bu önemli hususu Sayın Dairenizin de takdirine sunmayı önemli görmektedir. Müvekkilin bu konudaki görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.18.09.2023
Adnan Oktar Müdafi,
Av. Mert Zorlu
[1] Peter Russell, From Science to God "A physicist's Journey into the Mystery of Consciousness", New World Library, 2002, s. 42
[2] http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=1&sec1= 22&yazi_id=3828
[3] Natasha Mitchell, Is the Visual World a Grand Illusion?, Radyo Programı, 18 Ocak 2004, http://www.abc.net.au/rn/science/mind/ s996555.htm
[4] Reality Versus Imagination and Illusion, Remez Sasson, http://www.successconsciousness.com/index_000014.htm