İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/414 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
KONU : 7 yıldan fazla bir zamandır sürdürülen bu kumpas sürecinde, müvekkile yönelik haksız ve hukuksuz uygulamaların, beklentilerin tam aksine, müvekkil için nimet ve güzelliklere dönüştüğüne dair açıklamalarımızı içeren dilekçemizin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Kumpas, bir topluluğu veya kişiyi alt edebilmek, kapana kıstırmak, imkanlarını yok edebilmek, savunmasız hale getirebilmek ve aslında bütünüyle yok etmek için planlanan bir tuzak şeklidir. Özellikle derin devletlerin eliyle yapılıyorsa, devlet birimlerinden bazı kurum ve kişiler de bunun için kullanılıyorsa, bu tuzağın başarısız olması imkansız görülür. İşte bu nedenle, hukukla hiçbir sorunu OLMAYAN, kanuna aykırı bir yaşantısı OLMAMIŞ OLAN, hayatı boyunca DÜRÜST VE ŞEFFAF YAŞAYAN insanları alt etme ve sindirme yöntemi olarak, kirli bir tuzak olan kumpas kullanılır.
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kumpas da, derin devlet temelli bir hareket olduğundan, konunun içine pek çok devlet kurumu ve görevlisi dahil edildiğinden, kumpasa taraf olan kişiler, yalanları ve oyunları ortaya çıksa da KORUNDUĞUNDAN, kumpasa maruz kalan müvekkil ve arkadaşları, haklı olsalar bile haksız çıkarıldığından, kendi içinde başarılı gözüken bir eylem planı hayata geçirilmiştir.
Ama acaba gerçekten öyle mi olmuştur?
Aleyhe Hiçbir Şey Yapamadılar
Bu kumpası hazırlayıp uygulayanlar, kendilerince müvekkil ve arkadaşlarının aleyhine bir şey yaptıklarını zannetmektedirler. Oysa onlar, müvekkil ve arkadaşlarına hiç zarar veremedikleri gibi, OLDUKÇA ÖZEL OLAYLARIN GELİŞMESİNE vesile olmuşlardır.
Müvekkile göre, aslında KADERLERİNDE YAZILANLARI uygulamışlardır. Allah'ın, kaderlerinde yazdıkları dışına -tek bir an dahi- ÇIKAMAMIŞLARDIR. Çünkü Allah'ın emrinin dışına çıkmaları mümkün değildir.
Müvekkile göre bu kişiler, aslında şer gibi görünen şeylerin müvekkil ve arkadaşları için hayır olduğunun da farkına varamamışlardır. Allah'ın onları kullandığını fark edememişlerdir.
Konuyla ilgili olarak müvekkil, aşağıdaki ayeti hatırlatmaktadır:
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırız
…Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
Müvekkilin konuyla ilgili izahları şu şekildedir:
Müvekkil için, Dışarıda Olmak veya Cezaevinde Olmak, Fark Etmemektedir:
Bilindiği gibi müvekkil, hiçbir suçu olmamasına ve bunu kendisini yargılayan mahkemelerin, kumpası kuran kişilerin de çok iyi bilmesine rağmen, 7 yıldan fazla bir zamandır cezaevindedir.
Ancak bu durum müvekkil için çok da önemli bir konu değildir. Müvekkil, 7 yıldır cezaevinde olmasına rağmen RUHEN VE BEDENEN SON DERECE RAHATTIR. Bir kaderi yaşadığını bilmekte ve Allah'ın yarattığı bu kaderi izlemekten de oldukça zevk almaktadır.
Dışarıda olması veya cezaevinde bulunması, müvekkil için hiçbir şey fark ettirmemektedir. Çünkü müvekkil;
- Maddenin fiziksel olarak bir GERÇEKLİĞİ OLMADIĞINI bilmekte,
- 5 duyuların oluşturduğu bir GÖRÜNTÜ DÜNYANIN içinde yaşadığının farkında olarak yaşamakta,
- Gördüğü görüntünün bir ev veya bir cezaevi olması, onun için hiçbir şey FARK ETTİRMEMEKTEDİR.
Çünkü sonuçta, KENDİSİNE, ALLAH'IN İZLETTİRDİĞİ GÖRÜNTÜLERİ SEYRETMEKTEDİR.
Bu görüntü içinde;
- Her şeyin ALLAH TARAFINDAN ÖZEL OLARAK YARATILDIĞINI,
- Tüm GÖRÜNTÜLERİN ÖZEL SEÇİLDİĞİNİ,
- Hiçbir varlığın KENDİNE AİT BİR GÜCÜNÜN OLMADIĞINI,
- Her birinin KONTROLÜNÜN ALLAH'A AİT OLDUĞUNU çok iyi bilmektedir.
Ayrıca;
- Kendisi hakkında HİÇBİR BEŞERİN KARAR VERME GÜCÜNÜN OLAMAYACAĞINI,
- Kendisi hakkındaki kararları verenlerin, HAKİMLER DEĞİL, ALLAH OLDUĞUNU,
- BU KARARIN ZER ALEMİNDE VERİLMİŞ OLDUĞUNU bilerek hareket etmektedir.
Bu konuyla ilgili aşağıdaki ayetleri hatırlatmaktadır:
Allah, hükmedenlerin hakimidir; kararları hakimler değil Allah verir:
Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?
ALLAH HÜKMEDENLERİN HAKİMİ DEĞİL MİDİR? (Tin Suresi, 7-8)
Zer aleminde söz verilmiştir:
Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "EVET (RABBİMİZ'SİN), ŞAHİD OLDUK" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. (Araf Suresi, 172)
Yukarıdaki ayetlerin ışığında müvekkil, kaderinde yazılanları yaşamaktan dolayı büyük bir tevekkül içindedir. İnsanların büyük bir kısmının gerçek zannettiği görüntü aleminin sırrını bilmekte, bu nedenle kendisine izlettirilen görüntülerin ne olduğuyla İLGİLENMEMEKTEDİR. Onun için önemli olan imtihanı güzellikle verebilmek ve Allah'a layık olabilmektir. Hakkında en hakkaniyetli hükmü zaten Allah verecektir. İşte bu nedenle, yaşadığı zorluklar da ona her zaman bir güzellik olarak görünmektedir.
Kumpas Olmasaydı, Müvekkilin, Hz. İbrahim'in Tutuklu Kaldığı Van'a Gelme İmkanı Olmazdı:
Bilindiği gibi müvekkil, tutukluluğu sırasında İstanbul dışında 3 ayrı şehre getirilmiş ve kendi büyüdüğü ve ailesinin bulunduğu şehir olan İstanbul'dan en uzak noktalara gönderilmiştir. Bu uygulamanın, kumpasçıların eziyet amaçlı olarak özel olarak planlandıkları ve uygulandıkları ise bir sır değildir.
Ancak bu hesap tam tersine dönmüş, MÜVEKKİLİN ÖZELLİKLE VAN ŞEHRİNE GETİRİLMESİ, ÖNEMLİ MANEVİ ANLAMLARA İŞARET ETMİŞTİR:
Şayet müvekkil bu kumpas neticesinde cezaevine girmemiş ve sürgün edilmemiş olsaydı, HZ. İBRAHİM'İN CEZAEVİNDE KALDIĞI VAN ŞEHRİNE GETİRİLMEYECEKTİ.
Tarihi bilgiler, Hristiyan ve Musevi kaynakları incelendiğinde Hz. İbrahim’in Van’da, Van Kalesinin yakınlarında -eski Şehir civarında- tutuklandığının ve cezaevinde kaldığının anlatıldığı görülmektedir. Arkeolojik araştırmalar da Musevi kaynaklarındaki bu bilgileri teyit etmektedir.
Sözlü ve Yazılı Tevrat’ın tefsiri olan Midraş’da, Hz. İbrahim’in 10 yıl tutuklu kaldığı bildirilirken, BU TUTUKLULUĞUN BİR DÖNEMİNİN VAN’DA OLDUĞU da haber verilmektedir.
(İbrahim) İkinci yargılama, on yıl HAPSE ATILDIĞI ZAMANDI… yedi yıl BUDRİ'DE (VAN’DA) (TUTUKLU KALDI)... (Pirkei DeRabbi Elizer Bölüm 26) ** Pirkei de-Rabbi Eliezer, 8. yüzyıl civarında derlenmiş olan ve ağırlıklı olarak Ahd-i Atîk (Tevrat) kıssalarını genişleten ve açıklayan bir Midraş’tır.
Tarihi kaynaklara göre BUDRİ DENİLEN YER, KARDU YANİ VAN’DIR. Kardu ifadesi Aramice, Süryanice, Keldanice metinlerde ve eski yazıtlarda Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölge için kullanılmaktadır. VAN’IN ESKİ ADI ise BET KARDU olarak geçmektedir.
Normal şartlarda müvekkilin Van'a gelmesi, hatta burada tutuklu kalması, gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir durumdur. Çünkü müvekkilin hapse atılmasını gerektiren hiçbir gerekçe olmadığı gibi, bu tutukluluğun Van gibi İstanbul'dan en uzak noktada gerçekleşmesi de ihtimalleri zorlamaktadır. Bu, ancak ve ancak bir kumpas yoluyla olabilir; olmayan suç iftira yoluyla atılır ve sürgün devreye sokulur.
İşte müvekkilde de tam olarak bu uygulanmıştır. Müvekkil, Hz. İbrahim'in tutuklu kaldığı Van şehrinde tutuklu kalmış ve bu vesile ile benzer bir kaderi paylaşmıştır. Böyle bir durum, müvekkil için, ancak ve ancak bir mucize ve güzellik olarak gerçekleşebilirdi; tam olarak da öyle olmuştur.
Kumpas yoluyla zarar vermeyi düşünenler, aslında müvekkilin yaşadığı bu kader birliğinin altyapısını oluşturan kişiler olmuşlardır.
Müvekkil, Bu Vesilelerle, Hz. Mehdi'ye Atfedilen Olayların Bir Benzerini Yaşamaktadır
Müvekkilin kendisini bir Mehdi talebesi olarak gördüğü, artık tüm Türkiye, hatta dünya tarafından bilinen bir gerçektir. Müvekkil, kendisini, Mehdi'nin gelişine zemin hazırlayan bir öncü olarak görmekte ve bu kutlu şahsın gelişine ortam hazırlanmasını önemli görmektedir.
Şu anda müvekkil, yaşadığı tüm bu olaylarla;
Hadislerde Mehdi'nin yaşayacağı haber verilen olayları ve zorlukları birer birer yaşamakta,
HAPİS, SÜRGÜN, TUZAĞA DÜŞÜRÜLME gibi özel olaylarla birer birer karşılaşmakta
Bu KADER BİRLİĞİ için de sevinç duymaktadır.
Mehdi'nin Yaşayacağı Zorluklarla İlgili Bazı Hadisler:
Hz. Mehdi (as), bizden, Ehl-i Beyt'tendir... Biz öyle bir ev halkıyız ki Allah bizim için ahireti dünyaya tercih etmiştir. BENİM EHL-İ BEYTİM MUHAKKAK BENDEN SONRA BELA KAÇIRILMA VE SÜRGÜNE UĞRAYACAKTIR. Benden sonra Ehl-i Beytim BELA ve mihnetlerle karşılaşacaklar ve TARDA (SÜRGÜN, KOVULMA) MARUZ KALACAKLARDIR. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
...Hz. Mehdi (as), Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar. İki rekat namaz kılar. Namazdan dönünce şöyle der: "EY İNSANLAR! ÜMMET-İ MUHAMMED VE BİLHASSA ONUN EHL-İ BEYTİ ÇOK BELALAR GÖRDÜ VE BİZLER KAHR VE HAKSIZLIĞA MARUZ KALDIK." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Hadislerde Mehdi'nin çeşitli haksızlıklarla karşılaşacağını, bela, kaçırılma ve sürgün yaşayacağını belirtmektedir.
Mehdi'nin Yaşayacağı Zorluklarla İlgili İncil'den Pasajlar:
BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ KRALLARIN VE VALİLERİN ÖNÜNE ÇIKARILACAKSINIZ… Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. BENİM ADIMDAN ÖTÜRÜ HERKES SİZDEN NEFRET EDECEK… Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız. (Luka, 21:12, 16-19)
… İNSANLAR SİZİ MAHKEMELERE VERECEKLER… BENDEN ÖTÜRÜ VALİLERİN VE KRALLARIN ÖNÜNE ÇIKARILACAK, BÖYLECE ONLARA TANIKLIK EDECEKSİNİZ… Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek… (Markos, 13:9, 13)
[Hz. İsa (as):] “BENİM YÜZÜMDEN İNSANLAR SİZE SÖVÜP ZULMETTİKLERİ, YALAN YERE SİZE KARŞI HER TÜRLÜ KÖTÜ SÖZÜ SÖYLEDİKLERİ ZAMAN NE MUTLU SİZE! SEVİNİN, SEVİNÇLE COŞUN! ÇÜNKÜ GÖKLERDEKİ ÖDÜLÜNÜZ BÜYÜKTÜR. SİZDEN ÖNCE YAŞAYAN PEYGAMBERLERE DE BÖYLE ZULMETTİLER.” (Matta, 5: 11-12)
Mehdi'nin Yaşayacağı Zorluklarla İlgili Tevrat'tan Pasajlar:
“Davud oğlunun [Hz. Mehdi'nin] geleceği nesilde, ALİMLER ALEYHİNE DAVA AÇILACAK.” Samuel’in yanındayken bu ifadeyi tekrar ettiğimde, şu sözlerle vurguladı: “BİR İMTİHANIN ARDINDAN BİR BAŞKA İMTİHAN GELECEK…” (Talmud, Kethuboth 112b)
Mesih için de şöyle yazılmıştır; Rab’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, öğüt ve güç ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu onun üzerinde olacak. Haham Alexandri dedi ki: “BU O’NUN [ALLAH’IN] ONA [HZ. MEHDİ (AS)’A] SALİH İŞLER VE CENDERE GİBİ SIKINTILAR YÜKLEDİĞİNİ ÖĞRETİR.” [Yeşaya, 11:2] (Talmud, Sanhedrin 93b)
Mesih’in çağı gelmeden önceki sürede… GÜNAHTAN KORKAN İNSANLAR HOR GÖRÜLECEK VE GERÇEKLERDEN YOKSUN KALINACAK… (Talmud, Sota 49b)
Davud oğlunun [Hz. Mehdi'nin] geldiği nesilde… ALLAH’TAN KORKAN KİŞİLER HOR GÖRÜLECEK. (Talmud, Sanhedrin 97a)
Tevrat'ta, alim insanlar hakkında dava açılacağı, bir imtihanın ardından diğerinin geleceği, belaların kendisini cendere gibi saracağı haber verilmiştir. Mehdi'nin bu sıkıntıları yaşayacağı dönemde, Allah'tan korkan kişilerin hor görüleceği ifade edilmiştir.
Tüm bu izahlara bakıldığında, müvekkilin, Mehdi'nin yaşayacağı haber verilen zorlukların BENZERLERİNİ yaşıyor olduğu açıkça görülmektedir.
Mehdi'nin Yaşayacağı Zorluklarla İlgili Musevi Kaynaklardan Bölümler:
Söz konusu zorluklardan, Tevrat tefsircileri de bahsetmiştir. Onların bazı açıklamaları ise şöyledir:
… Başlangıç olarak onun [Hz. Mehdi’nin] doğumundan tahta çıkışına dek sürgünde olması tarif edilmiştir: çünkü [Yeşaya] onun yüce bir makamda olduğundan söz ederek başlangıç yapar, daha sonra dönüp esaret döneminde ona olacaklarla ilgili bilgi verir. Bu sayede bizim iki konuyu anlamamızı sağlar: İlk olarak, Mesih (Mehdi) ancak uzun ve zorlu denemeler sonrasında EN YÜKSEK MAKAMA ULAŞACAKTIR; ve ikincisi, bu denemeler ona bir tür işaret olarak gönderilecek ve böylece belalarla kuşatılmışken DAVRANIŞLARINDA SAFLIĞINI KORUDUĞUNU GÖRDÜĞÜNDE, [Mehdi] kendisinin beklenilen şahıs olduğunu anlayabilecektir… (Yefet ben Ali Tevrat tefsirinden, Yeşaya bölümü)
“Dünyanın çocukları birbirlerine mensuptur. Yüce, Bir Olan dünyaya şifa vermek istediğinde onların arasında bulunan bir adamı cezaya çarptırır ve onun hatırına diğerlerinin tümünü iyileştirir. Bunu nereden öğreniyoruz? Şu sözlerden, (Yeşaya 53:5) “Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun (Hz. Mehdi’nin) bedeni deşildi, bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti...” [Zohar, Sayılar, (İngilizce çevirisinden), s. 15.]
Allah dünyayı yarattığında, Yüce Arşından… Mesih’i (Mehdi’yi) bir varlık olarak var etti. Ona şöyle söyledi: “Benim oğullarımı [kullarımı] 6000 yıl sonra iyileştirip, kurtaracak mısın?” O da [yani Hz. Mehdi de] cevap verdi, “Evet yapacağım.” Daha sonra Allah ona dedi ki: “Sonra… EZİYETLERE SABREDECEK MİSİN, çünkü şöyle yazılmıştır, “ACILARIMIZI O YÜKLENDİ.” [Yeşaya, 53:4]
Mesih (Mehdi), O’na [Allah’a] cevap verdi; “ONLARA SEVİNÇLE SABREDECEĞİM” (Zohar, 2:212a)
Aynı kaynakta Zer aleminde konuşulanlar şu şekilde haber verilmiştir:
Tanrı Mesih’e sorar: İNSANLARIN GÜNAHLARI SENİ DEMİRDEN BİR ESARETE SOKACAK… BU ESARET SENİN RUHUNU BOĞACAKTIR… BU ACILARI ÇEKMEYE HAZIR (RAZI) MISIN?
Mesih der ki: Ey evrenin Efendisi, bu acılar uzun yıllar sürecek mi?
Tanrı cevap verir: Senin için 1 HAFTA (YEDİ YIL) (-> parantez orijinalinde mevcuttur) belirledim. Ruhum sıkıldığında ve hüzne kapıldığında o günahkarları yok edeceğim.
Mesih: EY EVRENİN EFENDİSİ, BÜYÜK SEVİNÇ VE MUTLULUKLA BUNA RAZIYIM. (Pesikta Rabbati 36:4)
Pesikta Rabbati'de, Mehdi'nin lakabının "çile çeken" olduğu ve YILLARCA HAPİSTE KALACAĞI belirtilmektedir.
İçinde bulunduğu kavmin "haddi aşan önde gelenlerinin kendisiyle alay edecekleri" de haber verilmiştir:
Mesih’in lakabı neden “ÇİLE ÇEKEN”dir? Çünkü ONCA YIL HAPİSTE ÇİLE ÇEKECEĞİ için ve kavmin haddi aşan önde gelenleri onunla alay edecekleri için. (Pesikta Rabbati 34:8)
Mehdi'nin hapse gireceği ve orada 7 yıl kalacağı yönündeki açıklamalar, diğer Musevi kaynaklarda da şu şekilde haber verilmiştir:
Sen özgürsün, O İSE ZİNCİRLERE VURULMUŞ BİR TUTSAK. (Berger, “Captive at the Gate of Rome”, The Story of a Messianic Motif S. 6-7)
… Ve Ahir Zaman gelip çatana kadar burada ZİNDANDA TUTSAK HALDE KALACAĞIM. (Adolph Jellinek, “Sefer Zerubbavel”, Beyt ha-Midraş, Leipzig (1853) Cilt 2, s. 54-55); (Yassif, Hazon Zerubbavel, S. 428); (Even-Shmuel, “Sef N Zerrubbavel, s. 73); (Levi, “L’apocalypse de Zorobabel et le toi de Perse Siroes, s. 132)
Mesih görevine başlayana kadar ZİNDANDA TUTSAK OLARAK YAŞAYACAKTIR. (Pesikta Rabati 34:2)
Mesih’in ortaya çıkmasından önceki YEDİ YIL boyunca boynundan DEMİRDEN KİRİŞLERLE TUTSAK HALDE BULUNDUĞU ve acılardan belinin büküldüğü nakledilmektedir. (Pesikta Rabati 36:1-2, Yasin Meral, s. 208)
Mesih geldiğinde SAVCI VE POLİS ONA KÖTÜ SÖZLERLE SALDIRACAK VE ONU HAPSE ATACAKLAR. (Not: O dönemler savcı makamı mevcuttur, özellikle Roma’da.) (The Rambal and the Ramchal) (11. Yüzyıl)
Bu kaynaklarda aynı zamanda, Mehdi'ye saldırıların, kendisi hapiste iken dahi devam edeceği haber verilmiştir:
Mesih hapiste iken dahi kendilerini dindar olarak tanımlayan insanlar onunla alay etmeye, onu küçük düşürüp rezil etmek için onu KARALAMAYA devam edecekler. (Pesikta Rabbati Parasha 34)
Sürgün, hapis, zorluk, karalama, saldırı, haksızlık gibi eylemlerinin tümünün yaşanıyor olması ve müvekkilin yaşadığı tüm bu zülüm sisteminin Mehdi için de haber verilmiş olması, müvekkilin yaşadığı her anı kıymetli kılmaktadır.
Genellikle kamuoyunda, müvekkilin, hadislerde belirtilen Mehdi'nin fiziksel özelliklerine benzerlikleri konu edilmiştir. Elbette müvekkil için bu da çok güzel bir tevafuktur; bir şereftir. Ancak, MÜVEKKİL İÇİN ASIL GÜZELLİK, YAŞANACAK ZORLUKLAR BAKIMINDAN MEHDİ İLE BENZERLİK GÖSTERMEKTİR. Çünkü müvekkile göre, imtihanın hakkı ancak o zaman verilebilecektir.
Haksızlıklara Sabır, Dinçleştirirken, Haksızlık Yapanların Çöküşe Doğru Gitmesi
Müvekkil, hiçbir zaman zorlukların yıpratıcı ve zorlayıcı doğasından etkilenmemiş, daima zorluklara Allah için sabretmenin hazzını yaşamıştır. Çünkü müvekkile göre, dünyada yaşanan her zorluk, kıymetli imtihanın bir parçasıdır ve bu imtihana gereği gibi karşılık vermek, Allah'ın istediği şekilde sabır göstermek, zorlukların yükünü alır; daha da güçlenmeye vesile olur. Özellikle bu zorluklar, haksızlıklar sonucunda geldiyse, Allah yolunda yapılan faaliyetlerin durdurulması amacıyla yapıldıysa, yani hayırlı çabaları engellemek amaçlıysa, burada gösterilen sabır ve kararlılık, Allah Katında çok daha fazladır.
Müvekkil, tüm bunları çok iyi bildiği için, Allah yolunda yaptığı çalışmalar esnasında, kendisini durdurabilmek için yapılan engellemeleri daima kıymetli bulmuş, bu yolda karşısına çıkan tuzakları, değerli birer imtihan olarak görmüş ve daima güzel bir sabırla karşılık vermiştir. Şu an yaşadığı imtihan da, açıkça, müvekkilin bu çalışmalarını durdurmak amaçlı olduğundan, müvekkil, bu uğurda yaşadığı zorlukları da, gösterdiği sabrı da mutluluk verici bir güzellik olarak görmektedir.
Bu yaşananlar ve müvekkilin zorluklar karşısında kararlı, güçlü ve sabırlı duruşu, kendisinin NEŞESİNİ, RAHATLIĞINI, İMANİ VE BEDENİ GÜCÜNÜ, RUHEN VE BEDENEN METANETİNİ ÇOK FAZLA ARTIRMIŞTIR. 7 yıldan fazla bir süredir cezaevinde olmasına rağmen, MÜVEKKİLİN SON DERECE GENÇ VE OLDUKÇA DİNÇ BİR GÖRÜNÜMDE OLMASI, bu ruh halinin sonucudur.
Bu şartlarda böylesine dinçleşen, daha da gençleşen bir örnek görebilmek mümkün olmadığı gibi, müvekkil ile 80'li yıllardan beri uğraşan, onun yalnız kalmasını isteyen; onun susturulmasını, engellenmesini, hatta yok olmasını dileyen kişilerin büyük bir kısmı, beklentilerinin tam aksine, hali hazırda KENDİ ECELLERİYLE VEFAT ETMİŞ durumdadırlar. Kimi ciddi hastalıklara yakalanmış, kimi kanser olmuş, kimi yaşlanmış ve tüm bunların sonucunda yaşamlarını yitirmişlerdir.
Ancak müvekkilin durumu, beklediklerinin tam tersidir. Bu da yine, yaşanan bu kumpasın ve müvekkilin bu vesile ile yaşadığı imtihanların özel bir getirisi, mucizevi bir sonucudur.
Sonuç
Müvekkile göre, tuzakları kuranlar, "Allah'a rağmen" bir şey yapamayacaklarının farkına varmalıdırlar. Kimi zaman görünürde tüm imkanlar bu kişilerin ellerinde olabilir. Derin devletin tüm karanlık güçlerini arkalarına almış olabilirler. Şahısları satın alabilirler. Hedefledikleri insanları, bu kirli yöntemlerle, kendilerince köşeye sıkıştırmış olabilirler. Tüm şartlar, görünürde, tüm gücün kendilerine ait olduğunu gösteriyor olabilir.
Müvekkile göre, bu, kendilerini mutlak galip sananların, aslında EN BÜYÜK GAFLETE DÜŞTÜKLERİ ANDIR. Çünkü kendilerinden, tuzaklarından, arkalarına aldıkları güçlerden büyük ALLAH olduğunu unutmuşlardır.
Müvekkile göre, Allah, bu kişilerin, Kendisini unutuyor olmalarını ise büyük bir suç olarak görür. Onların başarıyla ilerlediklerini sandıkları yol, aslında müthiş bir yenilgiye ve hüsrana doğru uzanmaktadır.
İşte buradan yola çıkarak, müvekkil ve arkadaşlarına kumpas kurup onları yenilgiye uğratacaklarını sananların, MUTLAKA YENİLGİYE UĞRAYACAKLARINI belirtmek gerekir. Çünkü TUZAKLAR NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN, HER ŞEYDEN BÜYÜK YALNIZCA ALLAH VARDIR.
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. OYSA ONLARIN DÜZENLERİ, DAĞLARI YERLERİNDEN OYNATACAK DA OLSA, ALLAH KATINDA ONLARA HAZIRLANMIŞ DÜZEN (KÖTÜ BİR KARŞILIK) VARDIR. (İbrahim Suresi, 46)
Bu süreçte müvekkil, Allah'ı razı etmek uğruna çıktığı yolda, engellenmek, durdurulmak, yok sayılmak istenirken, tüm beklentilerin tam tersi olmakta, YAŞANAN BU SÜREÇ, MÜVEKKİLE HER BAKIMDAN NİMET OLARAK DÖNMEKTEDİR.
Müvekkilin konuyla ilgili açıklamalarını Sayın Mahkemenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.15.11.2025