CÜBBELİ AHMET HOCA’NIN 26 HAZİRAN 2025 TARİHLİ SOHBETİNE MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’DAN TEKZİPTİR
Cübbeli Ahmet Hoca 26 Haziran 2025 tarihli sohbetine müvekkil Adnan Oktar ile Rahmetli Mahmut Efendi Hazretleri’nin yapmış olduğu görüşmeler hakkında baştan sonra gerçek dışı anlatımlar yapmıştır.
Konuyla ilgili olarak müvekkilin düşünceleri şöyledir:
Müvekkil, Cübbeli Ahmet Hoca’ya Müslüman bir kardeşi olarak merhametle yaklaşmakta, yanlış bir tutumu ya da sözü olduğunda da Kuran’ın hükmüne uyarak kendisine doğruyu hatırlatmaktadır. Bunu, onu mahcup etmek ya da zor durumda bırakmak için değil imanını ve ahiretini düşündüğü için korumak ve kollamak düşüncesiyle yapmaktadır. Daha önce de Cübbeli Ahmet Hoca’nın açıkça doğru olmayan beyanları olduğunda ya da saygıya yakışmayan üslup kullandığında kendisine bir Müslüman kardeşi olarak hatırlatmalarda bulunmuş, iftira niteliğinde izahları olduğunda ise hakkını yargı önünde aramıştır. Ancak Cübbeli Ahmet Hoca’nın tutuklu olduğu dönemde bir Müslüman kardeşinin elleri kelepçeli Adliye’ye taşınmasına razı olmamış ve Cübbeli hakkındaki şikayetlerini geri çekmiştir.
Cübbeli Ahmet Hoca ise müvekkil Adnan Oktar’ın bu Müslümanca, Kuran’a uygun, merhametli ve sevecen tutumuna karşı ısrarla iftira nitelikli konuşmalar yapmaya devam etmiş, gerçek dışı açıklamalarda bulunmuş, bu yolla kendince müvekkil hakkında bir imaj oluşturmaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu tutumu Kuran ahlakına uygun değildir.
En son olarak da 26 Haziran 2025 tarihli sohbet programında müvekkil Adnan Oktar’ın, Rahmetli Mahmut Efendi Hazretleri ile görüşmelerini konu edinerek baştan aşağı gerçek dışı hikayeler anlatmıştır.
BİRİNCİSİ; Cübbeli Ahmet Hoca’nın müvekkil Adnan Oktar ile Rahmetli Mahmut Efendi Hazretleri’nin görüşmeleri hakkında Mahmut Efendi Hazretleri hayattayken tek kelime etmeyip, vefatının ardından konuşmaya başlaması dikkat çekicidir. Kendisi de gayet iyi bilmektedir ki, Mahmut Efendi Hazretleri müvekkil Adnan Oktar’ı
- Çok iyi tanıyan
- Eserlerini ve ilmi çalışmalarını takdir eden
- Çok sevip değer veren
- Onunla sohbet etmekten zevk alan bir insandır.
Eğer Cübbeli Ahmet böyle bir konuşmayı Mahmut Efendi Hazretleri’nin vefatından önce yapmaya cüret etmiş olsaydı, alacağı cevabı çok iyi bildiğinden, yalanı anında ortaya çıkacak olduğundan bunca zaman bu konu hakkında hiçbir şey söylememiştir.
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR, MAHMUT EFENDİ HAZRETLERİ İLE HER GÖRÜŞMESİNDE MAHMUT EFENDİ HAZRETLERİ’NİN SEVGİSİ, MUHABBETİ VE GÜZEL TAVRI İLE KARŞILANMIŞTIR. MÜVEKKİL NEZAKETİ GEREĞİ UZUN SÜRE KALIP RAHATSIZLIK VERMEMEK İSTESE DE, MAHMUT EFENDİ HAZRETLERİ ISRARLA MÜVEKKİLİN KALKMASINA İZİN VERMEMİŞ, UZUN UZUN KENDİSİYLE SOHBET ETMEK İSTEMİŞTİR. BU DURUMA ORTAMDA BULUNAN ÇOK SAYIDA KİŞİ DE ŞAHİTTİR.
Cübbeli Ahmet Hoca ise kendi mürşidi olan Mahmut Efendi Hazretleri’nin cenaze törenine dahi kabul edilmeyen bir insandır. Kendi mürşidinin cenaze törenine kabul edilmeyen, kendi cemaati tarafından istenmeyen bir insanın mürşidinin vefatının ardından mürşidi hakkında anlattığı gerçek dışı hikayelere kimsenin itibar etmeyeceği açıktır. Cübbeli Ahmet Hoca bu hikayeleri anlatırken kendisi de kimsenin bunlara inanmayacağını, olayın doğrusunu -müvekkil ile Mahmut Efendi Hazretleri arasındaki samimi sevgiyi- görenlerin çok olduğunu bilmektedir. Ancak gündeme gelebilmek ve dikkat çekebilmek için müvekkilin adını kullanarak kendince sansasyonel açıklamalar yapmaya ihtiyaç duymaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca’nın bahse konu sohbetinde dikkat çeken hususlardan biri de bir yandan hiç olmamış gerçek dışı hikayeler anlatmak gibi samimiyetten uzak bir tutum sergilerken bir yandan da “delilsiz reddiye olmaz” şeklinde sanki delille konuşmaya önem veriyormuş gibi izlenim oluşturmaya çalışmasıdır. Oysa bahse konu hakkında ortaya koyabildiği tek sözde delil kendisinin doğrulatması mümkün olmayan “sözleri”dir ve her nedense bu sözleri ifade etmek için de Mahmut Efendi Hazretleri vefat edene kadar beklemiştir. Eğer gerçekten samimi olsa idi bunlar Mahmut Efendi Hazretleri hayattayken anlatması gerekir di ki böyle bir şeye asla cesaret edemeyeceğini kendi cemaati de çok iyi bilmektedir.
Hayatı boyunca da başta Fatih Altaylı’nın programları olmak üzere katıldığı programlarda, yaptığı sohbetlerde insanların katıla katıla kendisine gülmesine sebep olan bir üslubu sırf dikkat çekmek için tercih etmiştir. Yaptığı anlatımlarla insanların dini konularla alay etmesine vesile olması Kuran’a göre Allah Katında vebali olan bir tutumdur. Din ile alay edilmesi Allah’ın haram kıldığı bir günahtır.
Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. (Enam Suresi, 68)
Cübbeli Ahmet Hoca’nın Allah’ın emrine titizlik göstererek bu üslubunu değiştirmesi Müslümanca bir tutum olacaktır.
İKİNCİSİ; Cübbeli Ahmet Hoca’nın sohbetinde adını saydığı Mehmet Şevket Eygi, Mehmet Talu, Necmeddin Erbakan gibi kıymetli zatlar son derece akıllı, ferasetli, basiretli, arif insanlardır. Müvekkil Adnan Oktar’a gösterdikleri sevgi ve dostluk, imanlarının, akıllarının ve ileri görüşlülüklerinin güzel bir tecellisidir.
Derin ahlaklı arif insanların aklını, kavrayışını ve ferasetini ancak akıl sahipleri anlayıp takdir edebilirler. Yüzeysel düşünen ve menfaatperest olanların bu kişilerin hikmetini kavrayabilmesi ise mümkün değildir. Bu kişilerin son nefeslerine kadar müvekkil Adnan Oktar’ı sevmeleri, eserlerini her yerde övüp yaymaları, faaliyetlerinin önemini ve hikmetini takdir edip desteklemeleri bu kişilerin aklını ve hikmetini takdir edemeyenlerin kıskançlığına sebep olabilmektedir. Bu kıymetli insanların İslam için yaptıkları büyük hizmetlerin binde birini bile yapmayan, vesile oldukları hayırların bir tanesini bile başaramayan, bu büyük insanlar hayattayken onlardan alacağı cevabı bildiği için hiçbir şey söylemeyen ama vefatlarının ardından düşünmeden ileri geri konuşanların durumunu milletimiz çok iyi görmekte ve anlamaktadır. Samimi olanların birbirine sevgisi ve desteği Allah’ın yarattığı bir nimettir, hiçbir söz ile azalmaz ve olumsuz etkilenmez.
ÜÇÜNCÜSÜ; Cübbeli Ahmet Hoca’nın kendi mürşidini -haşa- kimle görüştüğünü, ne konuştuğunu bilmeyen aklı gelip giden bir insan gibi gösteriyor olması hiç yakışık almayan bir üsluptur. Kendi mürşidine saygısına ve sevgisine böyle bir üslubu yakıştırabilen bir insanın sözlerine güvenilmesi ve itibar edilmesi de mümkün değildir.
Mahmut Efendi Hazretleri keskin şuuru ve zekasıyla tanınan bir insandır. Vefatına kadar hastalığının ileri dönemlerinde de bu güzel yönü dikkat çekici olmuştur. Hiçbir zaman şuurunda bir bulanıklık oluşmamıştır. Sırf cemaatin içinde bir konum elde edebilmek, safi insanları etki altına alıp çevresinde toplayabilmek ya da birtakım bazı menfaatler sebebiyle kendi mürşidinin şuuru hakkında şüphe uyandıran izahlarda bulunmak çok çirkin bir tavırdır.
DÖRDÜNCÜSÜ; ömrü boyunca şevkle ve heyecanla “Mehdi Geldi” sohbetleri yapan Cübbeli Ahmet Hoca’nın vefat etmiş mürşidi hakkında gerçek dışı hikayeler anlatmak yerine ne olup da birdenbire Mehdiyeti anlatmaktan vazgeçtiğini açıklaması daha doğru olacaktır. Belli bir tarihten sonra 180 derece dönüş yapıp “Mehdi 500 yıl daha gelmeyecek” içerikli gerçek dışı açıklamalarla Müslümanları atalete sürükleme görevini neden üstlendiğini anlatması gerekmektedir.
Aşağıda Cübbeli Ahmet Hoca’nın yıllar boyunca Mehdi’nin alametlerinin çıktığını, zuhurunun yakın olduğunu anlattığı konuşmaları toplu olarak sunulmuştur.
ÖRNEĞİN;
“BAKIN ŞİMDİ (Mehdi’nin çıkış alametlerinin) YARIDAN FAZLASI ÇIKMIŞ DURUMDA, AYNEN YAŞIYORUZ VE GÖRÜYORUZ.”
“HADİS-İ ŞERİFLER ÇIKTIKÇA, BEYAN EDİLEN HABERLER VUKUA GELDİKÇE HAKİKATEN BUNDAN EVVELKİLER ÇIKTIĞI GİBİ BUNDAN SONRAKİLERİN DE AYNEN ÇIKACAĞI BÖYLECE ANLAŞILIYOR.”
“İŞTE YAKLAŞTI, ÇOK YAKLAŞTI, NEDEN ÇÜNKÜ MİNBERLERDE MEHDİ'NİN HABERİ, İSA (AS)'IN İNECEĞİ VE DECCALİN ÇIKACAĞININ HABERLERİ ARTIK ANILMAZ OLDU. ONUN İÇİN YAKLAŞTIĞI KESİNLEŞMİŞTİR.”
“BU HABERLER DURURKEN, BU İLİMLER DURURKEN, ÖNÜMÜZDE BU KADAR TEHLİKELİ GEÇİTLER DURURKEN NİYE BİZİM İŞİMİZ VAR BAŞKA LÜZUMSUZ İŞLERLE UĞRAŞMAYA.”
diye onlarca ve saatlerce hutbeler veren, uzun uzun Mehdi’nin
- Orta boylu
- Alnı geniş
- Burnu çok latif
- Kaşları hilal gibi
- Dişleri tertemiz parlak
- Yüzü yıldız gibi pırıl pırıl
- Sakalı sık ve gür
- Omuzunda Efendimiz (sav)’in mührü (aynı yerde beni) var,
şeklinde fiziksel görünümünün detayları anlatan CÜBBELİ AHMET HOCA NE OLMUŞTUR DA BİRDEN EN AZ 500 YIL DAHA GELMEYECEK DEMEYE BAŞLAMIŞTIR.
Kamuoyu müvekkil Adnan Oktar ile Mahmut Efendi Hazretlerinin görüşmeleri hakkındaki hayali masalları değil asıl olarak Mehdiyet konusundaki tutum değişikliğinin gerekçesini merak etmektedir.
BEŞİNCİSİ; Cübbeli Ahmet Hoca yıllarca Medine’deki (İstanbul’daki) bir alimin “Bizim dinimizi ortadan kaldırmak istiyor” diyerek Mehdiyete şiddetle karşı olacağını anlatmıştır. Bu alimin kim olduğunu biliyorsa kamuoyu ile paylaşması ve Müslümanları uyarması yerinde olacaktır.
Cübbeli Ahmet "MEHDİ’YE MEDİNE'DEKİ BİR ALİMİN KARŞI ÇIKACAĞINI" şöyle anlatmaktadır:
"Hz. Mehdi (as) Medine'de ortaya çıktığı zaman, dünyaya hakim olduğu zaman, MEDİNE'DE BULUNAN BİR ALİM, O ADAM, EN BÜYÜK ALİM, MEDİNE'NİN İMAMI DİYECEKTİR Kİ HZ. MEHDİ (AS)'IN ALEYHİNDE "BU ADAM BİZİM DİNİMİZİ ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR VE İSLAM'I ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR", onun için Hz. Mehdi (as)'a harp açacak (fikren Mehdiyetle mücadele edecek).
Demek ki Hz. Mehdi (as) o kadar sünneti yaşayacak ve yaşatacaktır ama Hz. Mehdi (as)'nin geldiği dönemde Medine'de bulunan en büyük alim bile Hz. Mehdi (as)'nin İslam'ı kaldırmak için çıktığını ve sünneti ortadan kaldıracağını sanmıştır, niye öyle sanmıştır? Çünkü o zamana kadar bunlar tamamen bid'atları sünnet yerine koyacak, uydurmaları sünnet yerine koyacak ve Resulullah (sav)'ın hakiki sünnetlerini terk edeceklerdir. TABİİ Kİ HZ. MEHDİ (AS) GELDİĞİNDE ONLAR BUNA TAHAMMÜL EDEMEYECEK VE EN BÜYÜK ALİMLERİ O ZAMAN MEDİNE'DE "YA BU NE BİÇİM ADAM, KİMDİR, BUNA UYMAYIN, BU DİNİ, İSLAM'I ORTADAN KALDIRACAK" DİYE HEZEYANLAR SAVURACAKTIR. Demek ki kardeşler sünnet-i seniyye tamamen öldürüleceği bir dönemde, bid'atlar sünnetin yerini aldığı bir devrede HZ. MEHDİ (AS) ZUHUR EDECEK, TAMAMEN İSLAM'I PARLATACAK, SÜNNET-İ SENİYYEYİ CANLANDIRACAK VE ASR-I SAADET'TEKİ İSLAM AYNI TAZELİĞİ İLE REVAÇ BULACAKTIR. Bizlere de Allah-u Teala lütfederse nasip olacak inşaAllah… Efendi kardeşlerim bekleyip de, geldiğinde inanmamak da var ha.. ONUN İÇİN ŞİMDİ MEHDİ (AS) BEKLİYORUZ DİYENLERDEN, MEHDİ (AS) GELDİĞİNDE ‘HADİ GİT İŞİNE BU DEĞİL' DİYEN DE ÇIKABİLİR HA… Olacak bu, bu olacak. Aynı Resulallah bekleyenler gibi bu da başımıza gelecek. BAK MEHDİ'Yİ BEKLİYORUZ, BEKLİYORUZ DİYENLER, BİR DE MEHDİ (AS) ÇIKACAK, BAKACAK HERİFİN İŞİNE GELMEYECEK. MADDESİNE DOKUNACAK, MENFAATİNE DOKUNACAK. İŞTE O ZAMAN ÇOKLARI, ‘BU SAPIKTIR DİNİMİZİ KALDIRMAK İSTİYOR MEDİNE'NİN ALİMİNİN DEDİĞİ GİBİ' DİYECEKLER. Ama hepsi helak olup gidecekler. Allah bize beklediğimiz Mehdi'yi gönderdiğinde, inanmayı nasip eylesin. Amin."
Bilindiği üzere, Medine kelimesi Arapça’da büyük şehir anlamına gelir. Resulullah (sav), Mehdi’nin faaliyet göstereceği medinenin yani büyük şehirin ise İstanbul olduğunu şöyle bildirmiştir:
Ey Ümmet! Altı şey vardır ki, onlar olmadan kıyamet kopmaz... Altıncısı da medinenin fethi.
Denildi ki: HANGİ MEDİNE?
Buyurdu ki: KONSTANTİNİYYE. (İSTANBUL)
(Bu İstanbul'un Hz. Mehdi (as) tarafından yapılacak manevi fethidir.) (Kıyamet Alametleri, s. 204 Ramuz EI Ehadis 1/296)
Mehdi, İstanbul’da faaliyet göstereceğine göre Mehdi’ye karşı mücadele edecek olan söz konusu büyük alim de İstanbul’dan çıkacaktır.
Mehdiyet hakkında sık sık basına çıkıp konuşmalar yapan Cübbeli Ahmet Hoca’nın yukarıdaki sözünde anlattığı;
Medine yani İstanbul’dan çıkacak olan,
Mehdi’yi gördüğünde “işine gelmediği için” Mehdiyete karşı cephe alacak olan,
Mehdi’yi sahabe döneminde yaşanan ve Kuran’da anlatılan İslam’ı anlattığı için “dini değiştirmekle ve tahrif etmekle” itham edecek olan,
Vargücüyle Mehdiyete karşı mücadele yürütecek olan İSTANBUL’DAKİ BÜYÜK ALİM KİM OLDUĞUNU ANLATMASI, HALKIMIZI BU KONUDA AYDINLATMASI ÖNEMLİDİR.
SONUÇ OLARAK;
Mahmut Efendi Hazretleri müvekkil Adnan Oktar’ı her zaman çok sevmiş, her görüşmelerinde uzun uzun sohbet etmişler, müvekkilin daha uzun yanında kalması için ısrarcı olmuştur. Mahmut Efendi Hazretleri gibi mübarek şahısların sevgisi ve ilgisi tüm müminler için bir nimettir.
Bu ilgiye mazhar olmamış, kendi cemaati tarafından dahi dışlanmış ve mürşidinin cenazesine bile katılmasına müsaade edilmemiş bir kişinin mürşidinin vefatının ardından bir takım gerçek dışı hikayeler anlatması ibretlik bir durumdur.
Müvekkil Adnan Oktar Müslüman bir kardeşi olarak Cübbeli Ahmet Hoca’nın dikkat çekmek için bu tip sansasyonel ve gerçek dışı anlatımları bir yana bırakıp, İslam alemi paramparça olmuş, dünyanın dört bir yanını fitneler sarmış, Müslüman kadınlar çocuklar ve mazlumlar ezilirken eskiden yaptığı gibi var gücüyle Mehdiyeti anlatıp İslam Birliği’nin oluşması için gayret etmesi gerektiğinin daha doğru olacağını düşünmektedir.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 04.07.2025