Linç, Galeyan Kültürü Ve Yargısız İnfazlarla Bir Genç Kadının Ölüme Sürüklenmesi Toplumsal Bir Felakettir
Timur Soykan, Emrullah Erdinç ve Söylemesem Olmaz programı sunucuları başta olmak üzere basın ve sosyal medyada geniş bir kesimin Nihal Candan isimli sosyal medya fenomeni hanımın sağlığının bozulması neticesinde ölüme gitmesi sürecinde doğrudan katkıları bulunmaktadır. Merhumenin kamuoyunda galeyan oluşturacak içerikte haberlerle linç edilmesine, suni olarak oluşturulan kamuoyu baskısı neticesinde tutuklanmasına, cezaevinde çok korktuğu ve sağlığının bozulduğu ağır bir süreç yaşamasına, sağlığını kaybettiği için tahliye edilmesinin ardından yeniden tutuklanması için kamuoyu oluşturulmasına sebep olan bu karalama kampanyası dehşet verici bir sonla bitmiştir. Nihal Candan kendisine karşı oluşturulan şiddetli öfke ve nefretin sebep olduğu ağır psikolojik yük ve yeniden tutuklanma korkusuyla “tekrar cezaevine dönmektense ölmeyi tercih edeceğini” söylemiş ve maalesef dediğini de yapmaya mecbur edilmiştir. Bu katkısı olanlar için çok büyük bir vebaldir.
Bununla birlikte toplumda gittikçe gelişen sevgisizlik, acımasızlık ve gaddarlığın da utanç verici bir örneğidir. Bir beka sorunu haline gelen linç ve galeyan kültürünün engellenmesi için gerekli tüm hukuki tedbirlerin alınması şarttır.
1. NİHAL CANDAN’IN ÖLÜME SÜRÜKLENMESİNİN VEBALİ ACIMASIZCA BİR GENÇ KADININ LİNÇ EDİLMESİNE DESTEK VEREN HERKESİN ÜZERİNDEDİR
Nihal Candan isimli genç hanım yaşadığı hukuki süreç neticesinde sağlığını yitirmiş, 25 kiloya kadar düşmüş, iki kere kalbi durduktan ve organ yetmezliği başlamasının ardından vefat etmiştir. Tüm Türkiye’nin bildiği üzere NİHAL CANDAN, BİR KISIM BASININ NEFRET VE ÖFKE DOLU ÜSLUPLARIYLA, SANSASYONA DAYALI YORUMLARIYLA HEDEF GÖSTERİLİP LİNÇ EDİLMESİ NETİCESİNDE ÖLÜME SÜRÜKLENEN BİR SÜRECİN İÇİNE GİRMİŞTİR. NİTEKİM MERHUMENİN YAKIN AKRABALARI DA BEYANLARINDA DA NİHAL CANDAN’I ÖLÜME SÜRÜKLEYEN SÜRECİN TİMUR SOYKAN VE SÖYLEMESEM OLMAZ PROGRAMI SUNUCULARI TARAFINDAN BAŞLATILIP YÖNLENDİRİLDİĞİNİ DİLE GETİRMEKTEDİRLER. TİMUR SOYKAN ÖNCÜLÜĞÜNDE BAŞLATILAN SÖYLEMESEM OLMAZ PROGRAMIYLA KÖRÜKLENEN BASININ ACIMASIZ BASKISI BİR GENÇ KIZI HAYATININ BAHARINDA İÇİNDEN ÇIKMASI MÜMKÜN OLMAYAN BİR BUHRAN VE AÇMASA SOKMUŞ, AŞAĞIDA ÖRNEKLERİYLE İZAH ETTİĞİMİZ ÜZERE KENDİ BEYANLARIYLA “ÖLÜMDEN BAŞKA ÇARE VE ÇIKIŞ YOLU BULAMAMASINA” SEBEP OLMUŞTUR.
Müvekkil Adnan Oktar, bu olayın sadece teknik bir hukuki mevzu olarak görülmemesi, herkesin kendi evladı, kız kardeşi ya da eşi benzeri bir süreç yaşamış olsa nasıl tedbir almasını isteyeceğini göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerektiğine inanmaktadır.
Bir genç kızın tüm toplumun gözü önünde linç edilip büyük acılar çekerek eriyip gitmesi tüm vicdanları yaralayan ağır bir durumdur. Halkımızın Nihal Candan’ın başına gelenlerden büyük rahatsızlık duyduğu görülmektedir. Bir aile perişan olmuş, genç bir kız hayatını kaybetmiştir. Acılı bir anne geride kalan diğer iki genç kızının hayatından da endişe etmektedir. Nihal Candan, acımasızlığı alışkanlık haline getiren, yargısız infaz yapmayı gazetecilik gibi göstermeye çalışan, bu yolla da gücü elinde tutmayı isteye basın anlayışının kurbanı olmuştur. Bu çarpık zihniyete karşı gerekli hukuki tedbirler alınıp yaptırımlar uygulanmaması durumunda maalesef bu elim olayların devamı geleceği de görülmektedir. Gündemde olan diğer bazı sosyal medya fenomeni hanımlar ve Nihal Candan’ın annesi ve kız kardeşleri başta olmak üzere birçok insan benzer bir durum yaşama tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu kişilerin hayatının korunması, Nihal Candan gibi bir son yaşamamaları için gerekli tedbirlerin alınması aciliyetli ve önemlidir. İnsan hayatının söz konusu olduğu bir durumda hiçbir Devlet yetkilimizin duyarsız kalmayacağınıza olan güvenimiz tamdır.
2. TİMUR SOYKAN MERHUME NİHAL CANDAN VE KIZKARDEŞİNİ “ÖRGÜT KASASI” OLARAK KAMUOYUNA TANITMIŞ, BİR BUHRANIN İÇİNE DÜŞMELERİNE SEBEP OLMUŞTUR
Merhume Nihal Candan’ın sanığı olduğu dosyanın kovuşturması devam etmektedir. Mahkemenin şu ana kadar verdiği kararlara ve vereceği hükme saygımız bakidir. Ancak her vatandaş anayasamız ve kanunlarla belirlendiği üzere aksi ispatlanana ve hüküm kesinleşene kadar masumdur. Bu masumluğunun korunması da Devletin vatandaşına karşı yükümlülüklerinden biridir.
Nihal Candan’ın yargılandığı dava dosyası Timur Soykan’ın yaptığı haberle kamuoyunun gündemine gelmiştir. 8 Kasım 2023 tarihinde Birgün Gazetesinde yayınladığı yazıda, çok sayıda kişiyi dolandırdığı iddia edilen, 3 şikayetçi ve 25 mağdurun bulunduğu söylenen bir suç örgütü yapılanmasının eylemlerini konu edinmiş ancak yazının başlığına Nihal ve Bahar Candan kardeşlerin isimlerini taşımıştır. Dosyada beyanı yer alan şikayetçilerden birinin herhangi bir delil ile desteklenip desteklenmediği meçhul bir beyanıyla Candan kardeşleri suç örgütünün gizli kasası olmakla itham etmiştir:
Aynı gün Birgün Gazetesinin youtube üzerinden yayın yapan TV kanalına çıkmış ve Nihal Candan ve kardeşinin kişiliğini hedef alan, halkın gözü önünde aşağılayan ve suçlayan beyanlarda bulunmuştur:
Bahar Candan ve Nihal Candan. Bu kişiler kim? Bunlar çeşitli televizyondaki moda programlarında SIFIR ZEKA PERFORMANSI SERGİLEYEREK ÜN EDİNMİŞ, bir şöhrete kavuşmuş iki kardeş.
Ve bu insanların sosyal medya hesaplarını incelediğinizde de hem Bahar Candan’ın hem Nihal Candan’ın oldukça şaşaalı bir hayat sürdükleri; lüks mağazalardan alışveriş yaptıkları, çok lüks otomobillere bindikleri, çok lüks otellerde kaldıkları gibi dünya kadar paylaşımlarını görüyorsunuz…
Yani ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Her yerden pislik fışkıran bir bataklığın içindeyiz. Adeta vahşi bir ormanda yaşıyoruz. Her yer mafya, her yer dolandırıcı, her yer tuzak dolu. (https://www.youtube.com/watch?v=QiricQiE6fE)
Timur Soykan hiç yan yana gelmediği, konuşmadığı, eğitimi, aile ortamı, sosyal çevresi, maddi durumu hakkında bilgi sahibi olmadığı merhumenin hem kişiliğine hakaret etmiş hem de sırf varlıklı bir hayat sürdüğü izlenimi veren paylaşımlar yaptığı için töhmet altında bırakmıştır. Bununla da kalmamış akşam ulusal yayın yapan Halk TV’de milyonlarca insana ulaşacak şekilde doğrudan merhume Nihal Candan’ı hedef göstermeye devam etmiştir. Tekrar ifade etmek isteriz ki Nihal Candan’ın yargılaması halen devam etmektedir. Bir an için suç işlediği varsayılsa bile, ki basına yansıyan bilgilerden dosyaya girmiş olan yazışma ve mesajlaşmalardan merhumenin herhangi bir dolandırıcılık eyleminden haberdar olmadığı suç işlediği iddia edilen kişi ile sadece gönül ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır, bir kişiye kendini savunma ve cevap hakkı tanımadan milyonlarca insana bu kişiyi “suç örgütü kasası” olarak tanıtmak, kişiliğini ve zekasını aşağılamak, varlıklı yaşam tarzını suçmuş gibi göstererek insanların öfkesinin tırmanmasına sebep olmak, iddia edilen suç örgütünden ziyade iki genç kızın hayatını gündem yaparak kitlevi nefret ve linç oluşturmak masumane bir durum değildir. Basın eliyle toplumu tahrik etmek kanunlarımızca da yasaklanmıştır.
Timur Soykan 8 Kasım 2023 tarihli Halk TV yayınında merhumenin fotoğraflarını ekrana yansıtarak yanında bulunan iki gazeteciyle birlikte merhumenin kişiliğini ve şahsını aşağılamaya, hedef göstermeye, lekelemeye devam etmiştir. Yayın esnasında kullanılan manşet “İstanbul’dan Kars’a uzanan FENOMEN SOYGUNUNUN HİKAYESİ” şeklindedir, doğrudan sadece merhume ve kız kardeşini hedef almaktadır:
Timur Soykan: Kazanç sarmalında bu olur mu ya? Bari bu olmasın deriz değil mi ülke olarak yani. BU IQ SEVİYESİ YA DA APTAL ROLÜ MÜ DENİR, NE DENİR BUNA BİLMİYORUM.
Timur Soykan: …masada bakıyorlar Bahar Candan ve kardeşi Nihal Candan var… biraz önce videoda senin gösterdiğin gibi moda programlarında, ZEKA, SIFIR ZEKAYLA DİYELİM buna tırnak içinde, ünlü olmuş biri… kaynağı belirsiz bir parayla inanılmaz lüks hayatlar sürmeye başlıyorlar. Çok lüks mağazalara gidiyorlar, çok lüks mağazalardan çok büyük, pahalı alışverişler yapıyorlar.
Timur Soykan: Gerçek, gerçek, gerçek, BUNLAR ABLA KARDEŞ. Bak şurada gördüklerin. Ve sürekli bu pozları veriyorlar. Ve bütün videolarını izlediğinde de, o bir hayat, ÇOCUK GİBİ KONUŞUP BİR ZEKA GERİLİĞİNİN POPÜLERLEŞTİĞİ GARİP BİR HAL. Yani bunu anlamamız pek mümkün değil.
Görüldüğü gibi Timur Soykan merhume ve kız kardeşini tüm Türkiye’ye “zeka geriliği olan”, “gelirlerinin kaynağı meçhul” insanlar olarak tanıtıp, “lüks yaşadıklarına göre mutlaka suçludurlar” telkininde bulunarak halkın bir kısmında zenginliğe karşı olan kıskançlık ve öfke damarını tahrik ederek hedef göstermektedir.
Yayının devamında programın sunucusu Şule Aydın halktan gelen bir yorumu okumuştur. Bu yorumda, “Murat Ağırel ve Şule Aydın bu kişilerin bu dolandırıcılık meselesinin içerisinde olduğuna inanmıyor, TİMUR SOYKAN DA İNANDIRMAYA ÇALIŞIYOR” denilmektedir. Gelen yorumdaki tespitten de anlaşıldığı üzere Timur Soykan zorlama yorumlarla merhumeyi hedef göstermektedir:
Şule Aydın: …. İzleyicilerimiz demiş ki, bu iki isim var (Nihal ve Bahar Candan), size izletmiştik. “Murat Ağırel ve Şule Aydın bu kişilerin bu dolandırıcılık meselesinin içerisinde olduğuna inanmıyor, TİMUR SOYKAN DA İNANDIRMAYA ÇALIŞIYOR.” (Halk TV, 8 Kasım 2023)
Bunun ardından Timur Soykan programdaki iki kişiyle birlikte gülerek, alaycı ve müstehzi bir üslupla merhume Nihal Candan’ın kişiliğini aşağılayıp, sanki ispatlanmış kesin bir hükümmüş gibi dolandırıcı olduğunu söyleyerek masumiyet karinesini ihlal etmeye devam etmiştir:
Timur Soykan: (Moda Programından bir video kesiti üzerine gülerek) Saçını süpürge eden halkım da bunu izlesin ve bunun da bir insanları DOLANDIRABİLDİĞİ GERÇEĞİYLE yüzleşsin. (Halk TV, 8 Kasım 2023)
Timur Soykan’ın merhume ve kız kardeşi aleyhine yazı ve yayınları bundan sonra da devam etmiştir. Bir başka yazısı ise şu şekildedir:
Şunu da ifade etmek gerekir ki Timur Soykan’ın merhume Nihal Candan’ı dolandırıcı ve örgüt kasası ilan etmesinin tek gerekçesi dosyada yer alan bir müşteki beyanıdır. Beyanı veren müşteki kendilerini dolandırdığını iddia ettiği kişiyle yemeğe gittiklerinde Nihal ve Bahar Candan’ın da masada olduğunu söylemiştir. Müşteki beyanında, Nihal Candan’ın bir süre sonra sosyal medyasında banka hesabında nereden geldiğini bilmediği 12 milyon TL oluştuğunu söyleyip şüphe ve endişelerini dile getirmiş olmasını Nihal Candan’ın örgütün gizli kasası olduğunu gösterdiği şeklinde yorumlamıştır. Herhangi bir delil ile desteklenmeyen tek bir kişinin bu yorumuna ve beyanına dayanarak Timur Soykan merhumeyi tüm Türkiye’ye dolandırıcı, suç örgütü üyesi ve gizli kasa olarak lanse etmiş ve müvekkili ölüme sürükleyen süreci başlatmıştır. Nitekim merhumenin kız kardeşi, ablasının vefatının ardından katıldığı bir youtube yayınında Timur Soykan’ın tüm bu süreçten sorumlu olduğunu dile getirip şikayetini haykırmıştır:
Zeynep Su Candan: DİYORUM Kİ, CEZAEVİNE GİRMESİNE SEBEP OLAN BÜTÜN ZİHNİYETLER BENİM ABLAMIN KATİLİDİR. Kendi isimlerini ispatlamak için, davalarını ispatlamak için ablamın ismini kullandılar. Nasıl olsa halk da Nihal Candan’ı sevmiyordu, sürekli linçliyordu, istediğim gibi evden şafak operasyonuyla alırım hiçbir delil kanıt olmadan, istediğim gibi de kapının dışarısına koyarım dediler. Kimse benim ablama sahip çıkmadı.
… O magazinciler, TİMUR SOYKAN MIDIR NEDİR, SÖYLEMEZSEM OLMAZ, bir sürü program geliyor şimdi benim aklıma, SİZ BENİM ABLAMA BU DÜNYADA NE YAŞATTINIZ ya? Her insan bu kadar güçlü değildir. (23 Haziran 2025 tarihli Esra Ezmeci’nin programı, https://www.youtube.com/watch?v=UfvsK3c_PQk)
2. TİMUR SOYKAN VE SÖYLEMESEM OLMAZ PROGRAMI SUNUCULARININ BAŞLATTIĞI LİNÇ VE TAHRİK OPERASYONU NETİCESİNDE MERHUME NİHAL CANDAN’IN ADIM ADIM ÖLÜME SÜRÜKLENMESİ
Timur Soykan’ın merhume ve kız kardeşini hedef göstermesinin ardından tüm basın ve sosyal medyada merhume ve kız kardeşi aleyhine yayınlar bir sel gibi büyümüştür. Bu aşamada öncü rol oynayanlardan biri de Söylemezsem Olmaz programının sunucuları olmuştur. Halkı kin ve öfkeye tahrik eden yayınlar neticesinde oluşan ortam merhum Nihal Candan’ın kız kardeşiyle birlikte tutuklanmasıyla neticelenmiştir. Elbette herhangi bir suç işlendiği şüphesi oluştuğunda, kanunda gerekli haller mevcut ise Mahkemelerin tutuklama kararı vermesi hukuka uygun bir tutumdur. Nihal ve Bahar Candan kardeşlerin isnat edilen suçu işleyip işlemedikleri hakkında henüz bir mahkeme kararı yoktur. Ancak yaşadığı linç, maruz kaldıkları öfke ve nefret seli ve ardından genç bir kadın için son derece zor koşullara sahip cezaevi ortamı merhume Nihal Candan’ın psikolojisini alt üst etmiş ve hayatla tüm bağını koparmasına sebep olmuştur.
2.1. Merhume Nihal Candan zorlu cezaevi koşulları karşısında şoka girmiş, her aşamasında acı çekmiş ve başına gelenler yaşamaktan vazgeçmesine sebep olmuştur:
Nihal Candan’ın tahliye olduktan sonra katıldığı bazı programlardaki beyanları kendisini adım adım ölüme götüren süreci gözler önüne sermektedir. Cezaevine girmesiyle birlikte gücünün yetmediği zorluklar, maruz kaldığı durumu anlamlandıramaması yavaş yavaş hayatla bağını koparmasına sebep olmuştur. Merhumenin vefatından sonra bir kısım basının merhumenin estetik kaygılarla zayıf kalmak için yemek yemeyi bıraktığı şeklindeki haberleri ise gerçeği yansıtmamaktadır. Kanaatmizce elbirliği ile hazırlanan linç ortamı neticesinde bir genç kadını adım adım ölüme sürüklemiş olmanın getirdiği suçluluk duygusuyla gerçekleri örtbas etme çabasıdır. Merhume Nihal Candan’ın yemek yemeyi bırakmasının sebebi ne estetik kaygılar ne eşi ile arasında anlaşmazlıklar değildir. Tek sebep cezaevine girmiş olması ve tekrar o karanlığa dönecek olmaktan şiddetle korkmasıdır.
2.2 Merhume Nihal Candan tutuklandığı andan itibaren şoka girmiştir:
Nihal Candan: Zaten ben eşantiyon gibiydim, tükenmez kalemle yazı verdiler tutukluluğa devam mı dedi bir şey dedi ayağım şok. “NEDEN?” NEDENDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEYEMEDİM GİDENE KADAR SAYIKLADIM “NEDEN, NEDEN”…” (Armağan Çağlayan’ın programı, 14 Kasım 2024, https://www.youtube.com/watch?v=WN2NQYQhhBM)
2.3 Her insan için zorlu olan cezaevi koşulları bir genç kız için çok daha ağırdır
Cezaevi fiziken güçlü, suç dünyası içinden gelen insanlar için dahi oldukça zorludur:
- Koğuş duvarları küflü ve rutubetli
- Yataklar eski, kirli ve yıpranmış
- Yorgan verilmeyen, battaniye bile olmayan
- Geceleri amansızca soğuk
- Dolap, ranza, pencere aksamı gibi metal olan her şey paslı
- Yemekleri yetersiz ve lezzetsiz
- Doktora ve ilaca ulaşmak neredeyse imkansız
- Kıyafet sayısı sınırlı ve az
- Sabun, şampuan, deodrant, saç fırçası gibi temel insani bakım malzemelerine ulaşmak çok zor
- Steril bir şekilde çamaşır yıkama ve kurutma imkanı yok
- Avlular yılın çoğunda Güneş’siz
- Yan koğuşlardan ve koridorlardan gelen sürekli çığlık ve bağırmalar olan bir ortamdır.
Bir genç kızın bu ortamda akıl ve beden sağlığını koruması neredeyse imkansızdır. Nitekim Nihal Candan da “Biz ana kuzularıyız. Yani biz gerçekten böyle ceza yatan insanlar çevremizde yok ya da silahlandırılan insanlar yok yani bunu şey anlamda söylemiyorum bir burjuva tarafımız var diyerek söylemiyorum. Bu işin çok dışındaydı yani gerçek bir kötüyle karşılaşmamıştım…” sözleriyle ilk defa böyle bir ortamla karşılaşmış olmamın sebep olduğu şoku dile getirmektedir.
- KENDİSİNİ BİR KUTUYA KAPANMIŞ GİBİ HİSSETTİĞİNİ,
- BATTANİYESİNİN BİLE OLMADIĞINI,
- AYAKKABILARININ, SAATİNİN, TAKILARININ, HATTA DİŞİNDEKİ PIRLANTANIN BİLE ELİNDEN ALINDIĞINI,
- NE ZAMAN BİTECEĞİNİ BİLEMEDİĞİ DEHŞET VERİCİ BİR BELİRSİZLİĞE DÜŞTÜĞÜNÜ,
- HER ŞEYİNİ BİR GÜNDE KAYBETTİĞİNİ,
- GÜNDELİK HAYATINA DEVAM EDEMEZ HALE GELDİĞİNİ,
- YAŞADIKLARINA KATLANMANIN TEK YOLU OLARAK AÇ KALMAYI BULDUĞUNU, ÇÜNKÜ AÇ OLDUĞUNDA HALÜSÜNASYON GÖRDÜĞÜNÜ VE HALÜSÜNÜASYONLAR SAYESİNDE İÇİNDE BULUNDUĞU ZOR ORTAMDAN UZAKLAŞTIĞINI,
- HER ŞEYDEN VAZGEÇMEK DIŞINDA BİR ÇIKAR YOL BULAMADIĞINI,
- BİR KEZ OLSUN SAÇLARINI BİLE TARAMAYA ELİNİN GİTMEDİĞİNİ,
- GÜNLERİNİN IZDIRAPLA GEÇTİĞİNİ,
- YAŞAM FONKSİYONLARINI EN AZ İNDİREREK CEZAEVİNE KATLANMAYA ÇALIŞTIĞINI ANLATMAKTADIR.
NİHAL CANDAN: Yani şöyle yani nasıl diyeyim yaşadığın yani bir illüzyonun içindeymiş gibi BİR KUTUDA SADECE BAHAR VE BEN VARIZ. İşte ne bileyim battaniyemiz bile yok. Stilettolarımızı kapının önünde bıraktık. Saatler, takılar, dişimdeki pırlantaya kadar çıkarılmak istendi. Yani böyle hiç gerçekçi olmayan bir şey gibi hani böyle saçma bir konu gibi. Ben ayıkamadım yani halk diliyle konuşayım konuya ayılamadım. “NİYE BURADAYIZ?”, “NE OLDU?”, “BU DEVAM EDECEK Mİ?” YA DA “KAÇ GÜN?” YA DA NE BİLEYİM, DEDİĞİM GİBİ BİR BATTANİYENİN BİLE YOK. Gece yarısı geldiniz “ne oluyor oldu?” Ondan sonrasında “ay bir kahvemi içeyim ay bir bana yemek getirdiler, ben biraz yemek yiyeyim falan..” O biraz şey, BEN DRAMATİK SAYILABİLECEK ŞEKİLDE VAZGEÇTİM, DRAMATİK SAYILABİLECEK ŞEKİLDE VAZGEÇTİM.
ESRA EZMECİ: Neyden vazgeçtin?
NİHAL CANDAN: Yani en az enerji harcayarak sadece HANİ İSMİ İNTİHAR OLMASIN, ORADA OLMAKTAN O KADAR MEMNUN DEĞİLDİM Kİ SADECE DURDUM YEMEK YEMEDİM GEÇMESİNİ BEKLEDİM… aslında orada İÇERİDE OLDUĞUMUZ SÜRE İÇİNDE BEN VAZGEÇTİM, Allah zaten çok yardımcı hepimizin yar ve yardımcısı, AMA YANİ YAŞAM FONKSİYONLARI EN AZA İNDİRİP GEÇMESİNİ BEKLEMEK benim o anki tek planım olabildi, YAŞAM FONKSİYONLARI EN AZA İNDİRMEK. (https://www.youtube.com/watch?v=nzf3cQOnM2E)
Nihal Candan: CEZAEVİNDE HER GÜNÜM HASTALIK VE IZDIRAPLARLA GEÇTİ. BİR KEZ OLSUN SAÇLARIMI TARAMADIM, ELİM VARMADI. Ben, tahliye olur olmaz yine hastane acilindeydim ailemle, kuaförde değil. Ailem biraz moral olsun diye kuaföre götürmek istedi. Bu benim isteğim değildi. “Hadi hemen süsleneyim” diye düşünecek durumda olabilir miyim sizce? Bana moral olsun istediler. Ben 33 kiloya kadar düştüm. 37 kiloyu daha yeni gördüm. Ve hâlâ yemekte zorlanıyor ve mama ile besleniyorum. (https://www.posta.com.tr/galeri/nihal-candan-neden-hemen-kuafore-kostu-esiyle-ilgili-cok-konusulacak-sozler-2715081/2
NİHAL CANDAN: Hayat beni değişime zorladı diyebilirim, her şey değişti, BİR GÜNDE HAYATIM DEĞİŞTİ ZATEN BEN DE BİRAZCIK DAHA ŞANSIMI AHİRETTE DENEMEYE KARAR VERDİM… (Yemek yemekten vazgeçmek için) … Kesinlikle orada tabldotla beni cezalandırmak isteyenlerin saat başı bana yemek getirmesi hoşuma gitmiyordu ve buna karşı böyle bir metabolizma geliştirmiş olabilirim… Her şey garipti, bir günde gerçekten her şeyimden oldum. Mesleğimden, eşimden yani ailemden evimden. Zaten özgürlük dediğimiz kavram öyle bir şey ki o olmadığında hiçbir şey olmuyor, sağlık huzur mutluluk.. ve bu benim hiç aklıma gelmeyecek bir şeydi cezaevi..Ben 4 aya yakın kaldım ve benim hayatımda inanılmaz etkileri oldu sonrasında. BEN GÜNDELİK HAYATIMA DEVAM EDERKEN İNANILMAZ ZORLANDIM... Biz ana kuzularıyız. Yani biz gerçekten böyle ceza yatan insanlar çevremizde yok ya da silahlandırılan insanlar yok yani bunu şey anlamda söylemiyorum bir burjuva tarafımız var diyerek söylemiyorum Bu işin çok dışındaydı yani gerçek bir kötüyle karşılaşmamıştım…
Zaten ben eşantiyon gibiydim, tükenmez kalemle yazı verdiler tutukluluğa devam mı dedi bir şey dedi ayağım şok. “NEDEN?” NEDENDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEYEMEDİM GİDENE KADAR SAYIKLADIM “NEDEN, NEDEN”… HALÜSİNASYON GÖRMEYE BAŞLADIĞIMDA, (HALÜSİNASYON GÖRMEK) ÇOK İYİYDİ ORASI BİRAZ KATLANILABİLİR. BU YÜZDEN AÇ KALMAYI UZUN SÜRE TUTMUŞ OLABİLİRİM. ÇÜNKÜ BEDEN AÇ KALINCA HALÜSİNASYON GÖRMEYE BAŞLIYOR VE NEREDE OLDUĞUNUZU FALAN ÇOK FAZLA FARK ETMİYORSUNUZ. O MOD DA BENİM İÇİN ÇOK İYİYDİ.. İĞRENÇ BİR PSİKOLOJİYE GİRİYORSUNUZ ONUNLA MÜCADELE EDEBİLMEYİ BEN AÇ KALMAKTA BULMUŞTUM. ÇÜNKÜ SÜREKLİ HALÜSİNASYON DÜNYASINDAYIM..” (Armağan Çağlayan’ın programı, 14 Kasım 2024, https://www.youtube.com/watch?v=WN2NQYQhhBM)
Açıkça görüldüğü üzere merhumeyi açlığa iten sebep cezaevine girmiş olmak ve cezaevinin karanlık, zorlu, dehşet dolu dünyası karşısında yaşadığı şoktur. Kendisini açlığa mahkum ederek karşılaştığı zorlu ortamı unutmaya çalışmıştır. Daha sonrasında yeniden tutuklanacağı haberlerinin çıkmasıyla birlikte bir daha aynı acıları yaşamaya güç yetiremeyeceğini düşünerek kendisini ölüme sürüklemiştir.
Cezaevinin merhumenin psikolojisini alt üst ettiği henüz tahliye olmadan önce de basına yansımıştır:
EMRULLAH ERDİNÇ: “Nihal'in cezaevinde çok sık ağladığını, sürekli ağladığını, hiç konuşmadığını ama Bahar Candan'ın biraz daha agresif olduğunu, oradaki dediğim gibi işte infaz koruma memurlarıyla sürekli bir tartışma halinde olduğunu öğrendim.”
2.4. Mimlenmiş olduğunu düşünen merhume yeniden cezaevine dönme korkusuyla dehşete kapılmıştır
Merhume Nihal Candan basında ve sosyal medya hakkında oluşturulan nefret ve öfke ortamının sebebiyle kendisini mimlenmiş hissettiğini ise şöyle anlatmaktadır:
NİHAL CANDAN: Ben unutulma hakkımı kullanmak istiyorum lütfen beni unutun Instagram'ı falan kapattım zaten artık istemiyorum, insanlar yani çünkü gerçekten mutsuz ve ekonomisi kötü olduğu için ARTIK BİZ MİMLENMİŞ YANİ BİZ NE YAPSAK OLMAYACAK namaz da kılsak göğe de çıksak astronot da olsak. ŞİMDİ BEN ÖLÜMCÜL BİR HASTALIĞA ÇÖZÜM DE BULSAM OLMAYACAK ÇÜNKÜ İNSANLAR ARTIK MİMLEMİŞ.. ben inanın yorgunum. (Armağan Çağlayan’ın programı, 14 Kasım 2024, https://www.youtube.com/watch?v=WN2NQYQhhBM)
Merhumenin kendisini mimlenmiş hissetmesine ve hayattan bezmesine sebep olan kin, nefret, linç ortamının mimarlarının bazı gazeteci arkadaşlarıyla birlikte Timur Soykan ve diğer basın mensupları olduğu açıktır.
2.5. Cezaevinde yan koğuşunda kalan kişiler de merhume Nihal Candan’ın psikolojisinin bozulduğuna şahit olmuştur
DİLAN POLAT: ONUN (NİHAL’İN) ÇIĞLIKLARINI İÇERİDEKİ ÇIĞLIKLARINI UNUTAMIYORUM, ÇOK ÜZGÜNÜM.
SILA DOĞU: Son dakikaya kadar (destek) verdik, yoğun bakıma son girmeden önce de konuştuk. Artık o (Nihal) hayata küsmüştü.
DİLAN POLAT: KÜSMÜŞTÜ, YAŞAMAK İSTEMİYORDU.
MUHABİR: Cezaevi süreçleri tabi çok yıpratıcı oluyor. Eminiz büyük etkisi olmuştur. Siz neler söylemek istersiniz?
SILA DOĞU: …Kesinlikle böyle bir zayıflama ile olan bir şey değil, hayat, yaşadıkları şeyler çok ağır geldi ve bedeni kaldıramadı bunları. Allah rahmet eylesin. … Ve hiçbir zaman zayıflığını, evet biliyordu ama inanmıyordu. En son yoğun bakıma girmeden 3 saat önceki görüntülerim var, hatıra olsun diye videoya bile çektim, “23 kiloya düştün artık” buna bile inanmıyordu. O tamamen yaşadıklarını hazmedememekten, yaşadığı acıyı kaldıramamaktan, duyduğu büyük üzüntüden dolayı. (https://www.youtube.com/watch?v=5zdYIaWftwg)
Cezaevi günlerini anlatan bir sosyal medya paylaşımında ise Nihal Candan’ın ne kadar büyük acılar çektiğini Dilan Polat şöyle dile getirmiştir:
Dilan Polat bir konuşmasında ise şunları dile getirmiştir:
2.6. Merhume Nihal Candan tekrar tutuklanma korkusu sebebiyle ölümü seçmiştir
Nihal Candan cezaevinde yaşadığı dehşet günlerin travmasını atlatamamış, daha cezaevindeyken yaşamaktan vazgeçmiş, tahliye olunca hayata yeniden bağlanmak istemiş ama tahliyesiyle birlikte yeniden başlatılan linç ve öfke harekatı yeniden cezaevine döneceğim korkusuna kapılmasına yöneltmiş, bu da ölümü seçmesine sebep olmuştur.
Hatta merhumenin basında yer alan açıklamalarında, “'BASKI MI ÖLÜM MÜ? DERSENİZ ÖLÜMÜ TERCİH EDERİM. BUNUN SEBEBİ KESİNLİKLE STRES, GÜZELLİK KAYGISI DEĞİL.” dediği görülmektedir. (https://onedio.com/haber/23-kiloya-dusup-hayatini-kaybeden-nihal-candan-in-sohret-dolu-hayatindan-cezaevine-uzanan-aci-cokus-hikayesi-1298981)
Nihal Candan’ın “baskı” olarak nitelediği şey ise tahliye olmasının hemen ardından hakkında acımasızca başlatılan “yeniden tutuklansın” kampanyasıdır. Merhumenin tahliye olmasının ardından hayata tutunabilmek için kendisine bakım yaptırması, hatta kuaföre gitmesi, kilo almaya başlaması dahi akıl almaz bir öfke ve nefretle karşılık bulmuş, “madem kuaföre gidecek kadar iyi o zaman yeniden cezaevine dönsün” yaygarası başlatılmıştır. Hatta öyle ki yıllar boyunca cezaevinde kalacağını öne sürenler dahi olmuştur. Bu insafsızca yayınlar cezaevinden çok korkan merhumede ölümün kurtuluş olduğu düşüncesini oluşturmuştur. Tüm bunların üzerine 28 yıl hapsi istendiği haberleri de eklenince iyice çöküntü yaşamıştır.
Nitekim Nihal Candan basında başlatılan yeniden tutuklansın kampanyaları üzerine bir röportajda YENİDEN CEZAEVİNE GİRMEKTEN KORKTUĞUNU, EĞER CEZAEVİNE GİRMESİ İHTİMALİ OLURSA ORAYA CESEDİNİ KOYACAKLARINI söylemektedir. Bir genç kızı bu hale düşürmek tarifi mümkün olmayan bir vicdansızlık ve zalimliktir.
MUHABİR: Nasılsınız, iyi misiniz?
NİHAL CANDAN: İyi değilim tabii ki.
MUHABİR: Hayatınızda neler değişti son 5 ayda, 6 ayda? Nasıl bir hayat sürdürüyorsunuz?
NİHAL CANDAN: SON 6 AYDIR YAŞAMIYORUM ARKADAŞLAR. Yani konuşurken genç bir kadının geleceğini tamamen yerle bir edecek şekilde kamuoyu baskısı içerisindeyim… Evet, ben kimseyi dolandırmadım. Benim çevremde çok fazla zengin var, araba satışı ya da ticareti içerisinde olan yok. Yaptığım bir reklam yok. Yani ekstra bir param yok. Yani neden bu suçla yargılandığım ve bu konunun içerisinde olduğumla ilgili hiçbir fikrim yok. İKİ TANE ANİMASYON KARAKTERİNİ BİR KORKU FİLMİNİN İÇİNE KOYDUNUZ VE SEYRETMEKTEN KEYİF ALAN BİR KİTLE DE OLABİLİR, BİLEMİYORUM. KİMSEYİ SUÇLAMAK İSTEMİYORUM AMA İNANIN ZOR DURUMDAYIM YANİ ŞU AN İNANILMAZ ZOR DURUMDAYIM. NE KADAR NORMAL OLMAYA ÇALIŞTIKÇA BÖYLE ÜSTÜME GELİNİYOR. BİLMİYORUM NE YAPACAĞIMI, ŞAŞIRMIŞ DURUMDAYIM..
MUHABİR: En çok sizi üzen sosyal medyadaki yorumlar mı? Yani takip edebiliyor musunuz?
NİHAL CANDAN: Hayır, takip etmiyorum. Takip edemem yani, KORKUYORUM AÇIKÇASI. HER ŞEYDEN KORKMUŞ DURUMDAYIM. AMA BUNDAN SONRASINDA CESEDİMİ TEKRAR KOYABİLİRLER, ÖYLE SÖYLEYEYİM YANİ TEKRAR CEZAEVİNE GİRMEYECEĞİM ÇÜNKÜ…. Avukatımı bekliyorum, iyi haberler almayı bekliyorum artık. Gerçekten umut etmekten de çok sıkıldım. Yani çünkü olmayan bir suçu kanıtlamak bana çok mantıksız geliyor. Yani benim okuduğum okulda bunlar öğretilmedi açıkçası öyle söyleyeyim. (https://www.youtube.com/watch?v=XjNzbBDTvw8)
Merhume Nihal Candan’ın arkadaşı Dilan Polat’ın paylaştığı bir gazeteciyle arasında olan whatsapp yazışmasında da bu ruh hali açıkca görülmektedir. Kendisine birazcık iyi olmayı bile çok gördüklerini söyleyen Nihal Candan, iyi olması durumunda yeniden bir kitle galeyanı ile cezaevine gönderileceği korkusuna kapılmış ve kendini açlığa mahkum ederek hayatını sonlandırmıştır. Bu hayatın yitirilmesi Timur Soykan, Emrullah Erdinç ve Söylemesem Olmaz Programı sunucuları başta olmak üzere insan hayatları üzerinden bilinçli olarak insanları ezmeyi, mutsuz etmeyi, hedef göstermeyi amaçlayan yayın yapan herkesin sorumluluğudur.
2.7 Merhumenin yeniden tutuklanma korkusu yersiz değildir, bir kısım basın merhumenin yıllar yılı cezaevinde kalacağı yaygarası yapmıştır
(VTR oynatılıyor): Candan kardeşler hakkında şoke eden karar; kaç yıl hapisleri istendi? Anoreksiya hastalığı sebebiyle TAHLİYE OLAN NİHAL CANDAN HAPSE GİRECEK Mİ? SAĞLIĞINA KAVUŞTUKTAN SONRA TEKRAR CEZAEVİNE Mİ DÖNECEK? KATILDIĞI BİR PROGRAMDA KİLO ALDIĞI GÖRÜLEN NİHAL CANDAN'A NE YORUMLAR YAPILDI?... NİHAL CANDAN, CEZAEVİNDEN ÇIKAR ÇIKMAZ KUAFÖRE GİTMİŞ VE BİTKİN HALLERİ DİKKATLERDEN KAÇMAMIŞTI… Kilo mu, dolgu ve botoks mu yoksa makyaj mı? Nihal kilo aldığını söylemişti
NİHAL İÇİN HER ŞEY BELKİ DE YOLUNDA GİDERKEN, DÜN YAYINLANAN BİR HABER DEPREM ETKİSİ YARATTI. NİHAL RÜYADAN ERKEN Mİ UYANACAK? … Nihal Candan’a ise aynı suçtan 8 yıldan 24 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
YAĞMUR ÇEVİK: … NİHAL YİNE İÇERİ GİRİYOR. Dün sosyal medya ve ben ve hepimiz tabii ki şok yaşadık. Çünkü Nihal çıkmıştı ve herkes diyordu ki dolgular yapıldı, ilk Nişantaşı’na gitti bilmem ne… Herkes dedi ki nasıl yani ya, kız öteki kız içeride, sen nasıl çıktın? "Anoreksiya oldum, iyileşmem lazım" dedi. Okey, tamam, devletin kararı, hepimiz saygı duyuyoruz, başımızın üstünde devletimiz… Şimdi herkes şey yazmış bana ‘Ay aşkım işte 2 yılla 3 yılla çıkarlar.’ HAYIR, ORADA 8 YIL, 16 YIL, 14 YIL, 44 YIL DİYE BİR ORAN BELİRTİLİYORSA ORADAKİ EN DÜŞÜK 14'TÜR. ORADA BİR RAKAM VAR YA.
HANDE SARIOĞLU: Bu kızlar ne yaptı diye sorguluyorduk, demek ki bir şeyler çevrilmiş değil mi bu kadar hapis istemiyle yargılanacaklarsa? (Söylemesem Olmaz Programı, 15 Mayıs 2024, https://www.youtube.com/watch?v=i2pu8OWnvYc)
Görüldüğü gibi Söylemesem Olmaz Programına sunucular, hiçbir hukuki bilgileri, tecrübeleri veya sorumlulukları olmadığı halde merhumenin yıllar yılı cezaevinde yatacağı, yeniden tutuklanacağı gibi gerçek dışı yorumlarla hem merhumenin üzerinde psikolojik baskı oluşturmuş hem de halkı yanlış yönlendirerek tahrik etmişlerdir.
Gazeteci Emrullah Erdinç’in “NİHAL CANDAN TUTUKLANACAK MI?” başlıklı, TUTUKLANMASI GEREKTİĞİNİ UZUN UZUN ANLATAN yayını da merhumenin tutuklanma korkusunu körüklemiştir:
EMRULLAH ERDİNÇ: Nihal Candan KONUŞURKEN NORMAL KONUŞTUĞUNU GÖRÜYORUZ VE YİNE AYNI ŞEKİLDE DE KONUŞMASINDA HERHANGİ BİR SIKINTI YOK VE CEZAEVİNDEN TAHLİYE OLDUKTAN SONRA DA BİR GÜN SONRASINDA DA KUAFÖRE GİDİYOR SAÇLARINI YAPTIRIYOR. ŞİMDİ BURADA İSTER İSTEMEZ MAHKEMENİN YA DA DOKTORLARIN VERMİŞ OLDUĞU KARARLA ERTESİ GÜN NORMAL HAYATIN AKIŞIN DA DEVAM ETMESİNDE BİR ÇELİŞKİ VAR. Oysa ki eğer ki Anoreksi ve uzun bir süredir TEDAVİ OLMASI GEREKİYORSA SAĞLIK NEDENLERİNDEN DOLAYI TAHLİYE OLMASINA KARAR VERİLDİYSE ACABA İLK GÜN HASTANEYE Mİ GİDİP BİR TEDAVİ Mİ BAŞLAMASI GEREKECEKTİ. YOKSA İLK GÜN KUAFÖRE GİDİP SAÇLARI MI YAPTIRMASI GEREKİYORDU?
Fakat muhabir Buse Öztürk'le konuştuğumda sen yakinen gördün nasıldı dediğinde, ellerinde yaraların olduğunu, konuşurken zorluk çektiğini aslında hani kendi izlenimi olarak hani bana anlattığında, sağlık durumunun iyi olmadığını gördüğünü beyan etti. Tabii bu Buse Öztürk'ün yorumlarıyla baktığımız zaman konuşmasına baktığımız zaman bazı yerlerde evet nefes darlığı çekiyordu, konuşma esnasında ama onun dışında konuşmasının da normal olduğunu altını çizmekte fayda var. O yüzden bugün ben tekrar dosyanın mağdur avukatlarını aradım bilindiği gibi sazan Sarmalı operasyonuyla göz altına alınmış, tutuklanmış Nihal Candan'ın durumunu sordum. ONLAR DA BU RÖPORTAJI İZLEDİKLERİNİ BU RÖPORTAJDA NİHAL CANDAN'I GAYET SAĞLIKLI GÖRDÜKLERİNİ NİHAL CANDAN'IN SERBEST KALMASINA SAĞLIK NEDENLERİNDEN DOLAYI SERBEST KALMASINA İTİRAZ EDECEKLERİNİ SÖYLEDİLER bugün hazırlayacakları dilekçeyle şikayetlerini bildirecekler ve tutukluluk haline yeniden geri için Nihal Candan'ın tekrar cezaevine girmesi için savcıya başvuru yapacaklarını, dosyanın savcısına başvuru yapacaklarını söylediler. Onlar da bir nevi hastanenin vermiş olduğu karara itiraz edeceklerinin altını çizerek bana beyan ettiklerini söylerim.
NİHAL CANDAN'IN DA SAĞLIK DURUMUNUN EĞER DENİLDİĞİ KADAR DA KÖTÜ DEĞİLSE O ZAMAN DA CEZASINI ÇEKMESİ İÇİN BELKİ DE YENİDEN CEZAEVİ KAPILARININ AÇILMASI ANLAMINA GELEBİLECEĞİNİ BU İTİRAZIN AVUKATLARIN YAPACAĞI İTİRAZIN DA ALTINI ÇİZEREK BELİRTELİM. Bu videoyu da burada sonlandırarak hepinize hoşça kalın diyorum.
DİKKAT EDİLİRSE GAZETECİ EMRULLAH ERDİNÇ KARŞISINDA 30 KİLOYA DÜŞMÜŞ BİR GENÇ KIZ OLDUĞU HALDE NİHAL CANDAN’I GERÇEKTEN HASTA OLUP OLMADIĞINI TARTIŞMAYA AÇMAKTA, Nihal Candan ile röportaj yapan muhabirin gözlemlerini sorduğunu da dile getirmektedir. Muhabir merhumenin, “sağlık durumunun iyi olmadığını gördüğünü, konuşmasının bazı yerlerinde nefes darlığı çektiğini” söylediği halde, Emrullah Erdinç şaşırtıcı bir şekilde merhumenin sağlıklı olduğu sonucuna varmış, Savcılığa tutuklama talebi yapılması için telkinlerde bulunmuş, halkı da yanlış bilgilendirerek kin ve öfkeye yönlendirmiştir. Tüm bunların psikolojisi zaten bozulmuş olan bir genç kızın üzerinde ne kadar büyük tahribat yapacağını anlamamak mümkün değildir.
Nitekim Nihal Candan basında başlatılan yeniden tutuklansın kampanyaları üzerine bir röportajda YENİDEN CEZAEVİNE GİRMEKTEN KORKTUĞUNU, EĞER CEZAEVİNE GİRMESİ İHTİMALİ OLURSA ORAYA CESEDİNİ KOYACAKLARINI söylemektedir. Bir genç kızı bu hale düşürmek tarifi mümkün olmayan bir vicdansızlık ve zalimliktir.
2.8 Söylemesem Olmaz programı sunucuları yayınlarında gerçek dışı bilgiler vermiş, kin ve öfkeyi tahrik etmiş, oluşturdukları psikolojik baskıyla merhumenin ölüme sürüklenmesine sebep olmuşlardır
Merhume ve kız kardeşinin göz altına alınmasından itibaren Gazeteci Emrullah Erdinç ve Söylemezsem Olmaz Programı yargısız infaza başlamış, basın meslek ilke ve kanunlarını hiçe sayarak, öfke ve nefrete dayalı bir yayın anlayışı besleyerek merhume üzerinde ağır psikolojik baskı oluşturmuştur. Merhumenin tahliyesinin ardından da kesintisiz olarak “yeniden tutuklanmalı” yaygarası yapmışlardır. Bu yayınlardan birkaç örnek şu şekildedir:
ARTO: Herhalde ya. Şimdi sana böyle bir avantaj sunulmuş. Sen belki gerçekten de anoreksiya ve ölüyordu belki de. AMA SEN ÖLMÜYORMUŞ GİBİ YAPARSAN İŞTE BÖYLE OLUR. YANİ SENİ TEKRAR İÇERİ ATARLAR O ZAMAN YANİ.
HANDE SARIOĞLU: yahu sen zaten sağlık sorunları sebebiyle çıktın, köşene çekilmen gerekiyor. YOK OL KIZIM YOK OL… E bu kızı biz sağlık sorunları sebebiyle çıkarttık. Bu kız gayet iyi gözüküyor. E kuaföre gitmiş, röportaj verebilecek sağlığı yerindeydi o zaman.
YAĞMUR ÇEVİK: Yok saçları tiftik tiftik olmuş da açılması gerekiyormuş da… Bak çatır çatır konuşuyoruz burada… Ama ne oldu? BEN NE AÇIDAN SEVİNİYORUM? BAKIN, BU HAYATLARIN SONU YA ÖLÜM YA HAPİSHANE ZATEN.
ARTO: Farkındaysan o yüzden bütün influencerlar, bütün sosyal medya fenomenleri, herkes bir kendine geldi.
YAĞMUR ÇEVİK: OH ÇOK GÜZEL OLDU, ÇOK GÜZEL OLDU, ÇOK GÜZEL OLDU.
HANDE SARIOĞLU: İşte ekranlarınızda efendim. Bu fenomenlerin birçok halini gördük. Nereden nereye… “NE OLDUM” DEMEYECEKSİN, “NE OLACAĞIM” DİYECEKSİN. (Söylemezsem Olmaz Programı, Beyaz TV, 1 Mayıs 2024 https://www.youtube.com/watch?v=n83QdzyOiSI)
Yukarıda da izah ettiğimiz üzere merhume cezaevinde sağlığının bozulmasının ardından tahliye edilmiştir. Aylarca cezaevinde kalmış bir insanın tahliye olduktan sonra insani olarak ihtiyaç duyduğu şekilde kuaföre gitmesi, kendisine bakım yaptırması gibi sebepler nedeniyle acımasızca yeniden linç edilmeye başlanmıştır. BU LİNÇ KAMPANYASININ ÖNDERLİĞİNİ DE SÖYLEMEZSE OLMAZ PROGRAMI SUNUCULARI ÜSTLENMİŞTİR. Merhumeye adeta nefes aldırılmamış, bir genç kızın sahip olması gereken yaşama sevinci, normal hayata dönme çabası kendisine çok görülmüştür. Akıl almaz bir kin ve öfke ile aleyhinde nefret söylemler yapılmış, tüm bunlar cezaevinde hali hazırda ruhen ve bedenen çöküntü yaşayan merhumeye çok ağır darbeler indirmiştir.
Yukarıda yer verilen yayında sunucuların merhume için kullandıkları;
“YOK OL KIZIM YOK OL.
BEN NE AÇIDAN SEVİNİYORUM? BAKIN, BU HAYATLARIN SONU YA ÖLÜM YA HAPİSHANE ZATEN.
YANİ SENİ TEKRAR İÇERİ ATARLAR O ZAMAN YANİ.
“NE OLDUM” DEMEYECEKSİN, “NE OLACAĞIM” DİYECEKSİN.
OH ÇOK GÜZEL OLDU, ÇOK GÜZEL OLDU, ÇOK GÜZEL OLDU.” gibi ifadelerin haber ya da magazin içerikli sıradan cümleler olarak görülebilmesi mümkün değildir. Basının asli görevi topluma örnek oluşturmak, toplumu iyiye sevk etmektir. Basının kişisel nefret veya husumete aracı kılınması, genç bir kadını linç ederek ve hedef tahtasına koyarak daha çok izlenmek hedefi güdülmesi her şeyden önce çok büyük acımasızlıktır. Bu acımasızlığın engellenmesi hukuki yaptırımlarla mümkün olabilecektir.
Merhume Nihal Candan Söylemezse Olmaz isimli programda defalarca hedef alınmış, hakkında gerçek dışı bilgilere yer verilmiş, sansasyonel yorumlarla halkın öfke ve nefret duyguları tahrik edilmiştir. Dahası merhumenin yeniden tutuklanması için adeta kampanya başlatılmıştır. Basının görev tanımı içinde kimin tutuklanıp kimin tahliye olacağını belirlemek yoktur. En iyi ihtimalle toplumsal sorunlara çözüm üretebilmek için suçluların tutuklanması gerektiği söylense dahi kimin suçlu olup kimin olmadığına karar verecek merci basın olmadığından bu yöndeki her türlü telkin yasalarımızca da yasaklanmıştır.
Cezaevinde ağır ruhsal buhran yaşamış, hızla kilo kaybetmeye başlamış ve hayati tehlike taşıyan bir genç kadının “yeniden tutuklanmalı” içerikli basın kampanyaları neticesinde nasıl bir dehşet yaşayacağını anlamak zor değildir.
Aşağıda örneğini verdiğimiz programda hem merhumenin kişisel hakları ihlal edilmiş, şahsiyetini rencide edecek yorumlar yapılmış hem de tutuklanması gerektiği ısrarla ön plana çıkarılmıştır. Bu sistemli yayınlar merhumenin psikolojisinin iyice çökmesine sebep olmuştur.
YAĞMUR ÇEVİK: Para için, biliyorsunuz değil mi? O şimdi, sen bir kitleye sahipsin, bak, influencerlar da böyle… Eskiden şey vardı, eee BEDENİ PARAYLA SATMAK VARDI. ŞİMDİ BUNUN BAŞKA BİR TANIMI BU OLDU. Yani İKİ TANE KİTLESİ VAR DİYE BUNLARI KAMUFLE EDİYORLAR AMA ASLINDA AYNI İŞİ ARKADA YAPIYORLAR.”
ARTO: HEM ÇANTASINI SATIYOR HEM BEDENİNİ O ZAMAN TABİ, ikisini birden.
YAĞMUR ÇEVİK: Tabii ikisini birden. Sonra işte görüyoruz bu hallerde. YA HAPİSTE OLUYORLAR YA MEZARDA OLUYORLAR. Başka türlü bunun ortası yok. Bunun gerçekten ortası yok.
YAĞMUR ÇEVİK: NİHAL İÇERİ GİRER Mİ?
AV. LEVENT KARAKOÇ: Yargılama neticesinde mahkûmiyet kararı verirse ya da celse aralarında tutuklanmasını gerektiren bir neden olursa, adli kontrol tedbirleri yeterli kalmaz ve yargılama bitiminde de mahkûmiyetine karar verilirse, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde de TUTUKLAMA KOŞULLARI OLUŞMUŞSA CEZAEVİNE GİREBİLİR. Tabii ki girmesi için ya da girmemesi için hiçbir engel yok sevk maddeleri değerlendirildiğinde. Çünkü burada gördüğüm kadarıyla
HANDE SARIOĞLU: Peki siz Nihal Candan’ın tahliyesinden sonraki hâl ve hareketlerini doğru buluyor musunuz? Sürekli bir yerlere konuk olup konuşuyor.
AV. LEVENT KARAKOÇ: Nolur kusura bakmayın, ben bir hukukçu olarak takip edemedim hâl ve hareketleri. Tabii ki bir sağlıkla alakalı bir şeydir. Bu ne olursa olsun hâl ve hareketleri, eğer sağlık durumu o tarihler itibariyle hâlen cezaevine girmesine engelse, girmeyebilir. Bizim için kuaföre gitmesi, bir tek onu hatırlıyorum; kuaföre gitmesi ya da başka bir şey yapması… Fakat gider spor yapar, yurt dışına çıkışı muhtemelen yasaktır. NORMAL YAŞAMSAL FAALİYETLERİNİ DEVAM ETTİRECEK ŞEKİLDE KAMUOYUNA BİR İMAJ VERİLİRSE TABİİ Kİ DEVLETİMİZ DE YARGI DA BUNU TAKİP EDİYOR VE GEREĞİNİ YAPARLAR. (Söylemezsem Olmaz Programı, 17 Mayıs 2024, https://www.youtube.com/watch?v=FfEeVNsPH_I)
Görüldüğü gibi bahse konu yayında merhume, BEDENİNİ SATMAK İFTİRASINA uğramış ve yeniden cezaevine girmesi gerektiği yönünde propaganda yapılmıştır. Ve MERHUMEYE “YA HAPİSTE OLUYORLAR YA MEZARDA” DİYEREK “YA ÖLÜM YA CEZAEVİ” DIŞINDA BİR SEÇENEK OLMADIĞINI ACIMASIZCA TELKİN etmişlerdir.
Daha da önemlisi dikkat edilirse bu yayında, “NORMAL YAŞAMSAL FAALİYETLERİNİ DEVAM ETTİRECEK ŞEKİLDE KAMUOYUNA BİR İMAJ VERİLİRSE TABİİ Kİ DEVLETİMİZ DE YARGI DA BUNU TAKİP EDİYOR VE GEREĞİNİ YAPARLAR” denilerek adeta merhume “NORMAL VE SAĞLIKLI YAŞARSAN CEZAEVİNİ BOYLARSIN” TELKİNİ YAPILMIŞTIR
Ekranda, masa başında, bazı kaynaklar tarafından ellerine verilmiş dosya üzerinden hiç tanımadıkları, konuşmadıkları, bilmedikleri insanlar hakkında alaycı, aşağılayıcı, suçlayıcı konuşmalar yaparken bunun bir insanın hayatına mal olacak bir netice oluşturabileceğini düşünmeden hareket edenlerin bu tutumu bir üslup yanlışlığı olarak görülüp hafifletilemez. Bazı basın mensupları yaptıkları yayının sebep olabileceği neticeleri düşünebilecek rüşde ve tecrübeye sahip bireylerdir. Bu sebeple de merhume Nihal Candan’ın yaşadığı psikolojik çöküntünün ve ölümünün her aşamasından sorumludurlar.
Genç bir kadının kitlesel olarak böyle bir baskı ve karalamaya maruz kalmasının ruh sağlığı üzerinde oluşturacağı tahribat açıktır. Bu basın mensupları bunu bilinçsizce yapacak nitelikte insanlar değildir, eğitim seviyeler ve içinde bulundukları sosyal durum yaptıkları yayının içeriğinin insanları nasıl rencide edeceğini, korkutacağını ve hastalandıracağını anlayabilecek aklı yetiye sahiptirler.
Yasal düzenlemeler basının gücünün insanların kurtuluşu için kullanılması gerektiğini belirlemiştir. Basın mensupları, toplumsal bir bilinçlendirme amaçlıyorlarsa bunun yolu adeta Roma döneminde insanların arenaya atılması gibi ortaya genç bir kadının konulup acımasızca linç edilmesi olmadığını bilmelidirler. Genç bir kadını linç ederek, ölüme sürükleyerek oluşturulan ibret hikayesinde, ibret alınması gereken bir genç kadını kurtarmak ve doğruya yöneltmek varken ölüme itmeyi tercih edenlerin vicdansızlığıdır. Bu vicdansızlığa seyirci kalınması durumunda benzer daha birçok örneğin yaşanmasına ve büyük acılara sebep olacaktır.
PINAR ELİÇE: Bir de mal beyanlarını mal beyanlarını gördünüz mü yani çok üzüldüm, gözlerim yaşardı. Aslında ne kadar fakirlermiş bunlar. (alaycı üslupla)… Eveeet işte gittikleri oteller geceliği 30- 40.000 lira o otellerin… O otelde yaşıyorlar yaşıyorlardı ama meğer siz ne kadar fakirmişsiniz siz.
BİLAL ÖZCAN: Nihal Candan dışarıda ama o da hapis sistemiyle yargılanıyor ve onun da hakkında ciddi iddialar var. İkisi de yani 15 yıl civarında bir hapis sistemiyle yargılanıyorlar, suç örgütüne üye olmak, dolandırıcılığa katkıda bulunmak gibi filan gibi suçlardan
DİDEM DELEN: O da sağlık durumundan dolayı tahliye oldu denildi. O da aşırı derecede zayıflamıştı.
PINAR ELİÇE: Ama MaşaAllah fıldır fıldır geziyor her yerde.. fıldır fıldır her yerde görüyoruz Nişantaşı’nda oralarda Nişantaş’ın Arka Sokaklarında kahvelerde…
DİDEM DELEN: Eski alışkanlıklar galiba devam ediyor o zaman..
HANDE SARIOĞLU: Vallahi o otel odalarında nasıl kaldıklarını herkes biliyor (Söylemezsem Olmaz Programı, 05 Eylül 2024)
Yukarıda kısa deşifresini sunduğumuz programda merhumenin bir kez daha iffetine yönelik karalama yapılmakta, hiçbir delil olmadan ağır iftiralarda bulunulmaktadır. Merhumeye yönelik “ALAYCI” ÜSLUPLA BİRLİKTE HEM MADDİ DURUMU HAKKINDA HALKIN ZİHNİNDE ŞÜPHE OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILMAKTA HEM DE GELİRİNİ GAYRİ MEŞRU YOLLARLA ELDE ETTİĞİNE DAİR TEK BİR DELİL DAHİ OLMADAN ÇİRKİN BİR KARALAMA YAPILMAKTADIR. Her insanın yaptığı ve doğal olan sokakta dolaşmak, kuaföre gitmek, bakım yaptırmak gibi şeyler bile merhume için suç gibi gösterilmiş, sokakta dolaşamayacak hale getirilmek istenmiştir. Tüm bunlar bir genç kız için çok ağır ve rahatsızlık verici bir durumdur.
3. MERHUME NİHAL CANDAN’IN BASININ YARGISIZ İNFAZ VE LİNÇ POLİTİKASINA VERDİĞİ CEVAPLAR ÇEKTİĞİ ACIYI ORTAYA KOYMAKTADIR
Nihal Candan’ın vefatından bir süre önce basının başlattığı linç kampanyalarına verdiği cevaplar, vicdan sahibi her insanın bir genç kızın nasıl bir açmaza sürüklendiğini, kaldırabileceğinin çok üzerinde bir ağırlıkla yüklendiğini ve basının oluşturduğu kitle galeyanının ne kadar acımasız ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir:
Nihal Candan cezaevinde sağlık sorunları yaşadıktan sonra kendisine isnat edilen suçun tutuklu olarak geçireceği maksimum süre de göz önünde bulundurularak tahliye edildikten sonra;
1. Cezaevine çok sayıda yaşlı ve ağır hasta varken, onların değil kendisinin tahliye olmasından merhume sorumlu tutulmuştur. Samimi olarak değerlendirilme yapıldığında bu konuda eleştiri yapanların büyük çoğunluğunun cezaevinde bulunan yaşlı ve ağır hastalar için bir endişelerinin olmadığı görülmektedir. Zira bu kişilerin çoğu bir kez bile cezaevlerindeki hastalar için tek bir cümle bile kurmamışlardır. Bu konuyu sadece merhumeyi halka hedef göstermek için kullanmışlardır. Nitekim konuyla ilgili bir soruyu da Nihal Candan şöyle cevaplamıştır:
"Bunun hesabını neden bana soruyorlar? Ben mi o kişileri içeride tutuyorum? Suçu olmayan herkes o kapalı mezarlıktan çıksın… Herkes hata yapar da İNSANLAR BİZDEN NEFRET ETTİĞİ İÇİN ÖMÜR BOYU MU YATACAĞIZ? Terörist değiliz ki biz" diye konuştu… Evet, suçu olan cezasını çeksin. Değil 5 ay, 5 bin yıl yatsın ama bizim suçumuz yok ki. Bizimle ilgili kesinleşmiş bir hüküm yok ve tutuklanmamıza gerekçe olan suçlamadan yatmamız gereken ceza 2 yıl. Bu da infaz kanunlarına göre 1 gün bile yatmamamızı gerektiriyor. BEN ÇOK KÖTÜ GÜNLER GEÇİRDİM. HAYATIMA SON VERMEYİ BİLE DÜŞÜNDÜM VE HALA İYİ DEĞİLİM.”
2. Merhume hastalığına inanmayanların acımasızlığından da mağdur olmuştur. Bu konuyla ilgili şunları söylemiştir:
“Üzüntüden hasta oldum. ‘Bu kız hasta değil’ diyenleri de vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum ve hakkımı helal etmiyorum. Ben sadece sağlık durumundan değil, “Daha fazla içeride kalmalarını gerektiren bir durum yok” denilerek tahliye edildim. Bakın operasyonlar tamamlandı, dosyada bir şey yok, yeniden işlem yapılmasına gerek yok. Bahar da aynı sebeple serbest kalmalı.”
3. Tahliyesinin hemen ardından kuaföre gitmesinin dahi konu olması basının acımasız baskısının ürünüdür. Merhume bu konuda da vefatından önce şunları söylemiştir:
“Cezaevinde her günüm hastalık ve ızdıraplarla geçti. Bir kez olsun saçlarımı taramadım, elim varmadı. Ben, tahliye olur olmaz yine hastane acilindeydim ailemle, kuaförde değil. Ailem biraz moral olsun diye kuaföre götürmek istedi. Bu benim isteğim değildi. “Hadi hemen süsleneyim” diye düşünecek durumda olabilir miyim sizce? Bana moral olsun istediler. Ben 33 kiloya kadar düştüm. 37 kiloyu daha yeni gördüm. Ve hâlâ yemekte zorlanıyor ve mama ile besleniyorum.” (https://www.posta.com.tr/galeri/nihal-candan-neden-hemen-kuafore-kostu-esiyle-ilgili-cok-konusulacak-sozler-2715081/2)
Gittiği kuaföre kadar linç malzemesi yapılan Nihal Candan tüm baskılar neticesinde sonunda hayatını kaybetmiştir. Bir genç kadını adım adım hayattan bezdirmek çok büyük bir sorumluluktur. Sokakta bir genç kadının kafasına silah dayanmasından ya da aile içinde şiddet görmesinden farkı yoktur. Neticesi aynı derecede vahimdir. Basın mensubu olmak bir insana toplumun diğer fertlerini acımasızca ezecek, tüm psikolojisini ve sağlığını bozacak bir gücün sahibi olmak anlamına gelmemektedir. Kitlelere ulaşabilme imkanı toplumun iyiliği ve gelişimi için kullanılmıyorsa, buna göz yumulmaması hukuk devletinin önemli sorumluluklarından biridir.
4. BASIN MENSUPLARININ MERHUMENİN KİŞİLİĞİNİ VE ZEKASINI TAHKİR ETMELERİ
Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, bir insanın suç işlemiş olduğu kesinleşse dahi ceza hukukunun asıl amacı kişinin ıslah olmasını sağlamak ve topluma kazandırmaktır. Hiçbir devlet hukukunda vatandaşın linç edilmesi, psikolojisinin bozularak ölüme sürüklenmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Toplumun eğitimsiz kesimlerine hakim olabilen kıskançlık, öfke ve haset gibi duyguları körükleyerek insanları yok olmaya sürüklemek, bundan sevinç duymak gazetecilik başarısı olarak görülemez. Bu tip bir basın anlayışına göz yumulduğu takdirde ne olup bittiğini bilmeden, karşısındakini dinlemeden ve anlamadan, konuya vakıf olmadan herkes bir diğerini linç etmeye kalkabilir. Her şeye linç kültürü ve öfkeyle yaklaşan bir ruhun körüklenmesi ise toplumsal bir felakettir. Timur Soykan, Söylemezsem Olmaz Programı sunucuları ve bazı birtakım gazeteciler sadece bir genç kızın ölüme sürüklenmesinden değil toplumun ayrışmasından, şiddete yönelmesinden, nefretin körüklenmesinden de sorumludur. Tam da bu sebeple bu ve benzeri eylemlere karşı mutlaka hukuki önlem alınması gereklidir.
4.1 Merhume Nihal Candan Hukuk Fakültesinde eğitim görmüş meslek sahibi bir genç kadındır
Timur Soykan merhume hakkında başlatılan soruşturmada yargısız infaz yapmanın yanı sıra merhumenin kişiliğini ve zekasını da tahkir etmiş, kamuoyunda merhumenin linç edilmesi için zemin oluşturmuştur.
Timur Soykan: Bahar Candan ve Nihal Candan. Bu kişiler kim? Bunlar çeşitli televizyondaki moda programlarında SIFIR ZEKA PERFORMANSI SERGİLEYEREK ÜN EDİNMİŞ, bir şöhrete kavuşmuş iki kardeş.
Ve bu insanların sosyal medya hesaplarını incelediğinizde de hem Bahar Candan’ın hem Nihal Candan’ın oldukça şaşaalı bir hayat sürdükleri; lüks mağazalardan alışveriş yaptıkları, çok lüks otomobillere bindikleri, çok lüks otellerde kaldıkları gibi dünya kadar paylaşımlarını görüyorsunuz… (https://www.youtube.com/watch?v=QiricQiE6fE)
Timur Soykan: Kazanç sarmalında bu olur mu ya? Bari bu olmasın deriz değil mi ülke olarak yani. BU IQ SEVİYESİ YA DA APTAL ROLÜ MÜ DENİR, NE DENİR BUNA BİLMİYORUM…. biraz önce videoda senin gösterdiğin gibi moda programlarında, ZEKA, SIFIR ZEKAYLA DİYELİM buna tırnak içinde, ünlü olmuş biri… kaynağı belirsiz bir parayla inanılmaz lüks hayatlar sürmeye başlıyorlar. Çok lüks mağazalara gidiyorlar, çok lüks mağazalardan çok büyük, pahalı alışverişler yapıyorlar.
Dikkat edilirse Timur Soykan’ın konuşmasında iki konuya dikkat çekmektedir.
Biri, merhume ve kız kardeşinin varlıklı bir hayat yaşıyor olması. Bunu amacı gelir seviyesi düşük, öfke ve kıskançlık duyguları kolay tahrik olabilecek kesimlerin birtakım ezilmişliklerini kışkırtmaktır. Böylece kitle galeyanı oluşacak, hedef gösterilen kişilerin linç edilmesi kolaylaşacaktır.
Diğeri ise merhume ve kız kardeşinin kişiliğini ve zekasını hedef alan ithamlardır. Burada da amaç, bu genç kızların hak etmedikleri halde iyi bir yaşam yaşadıkları telkinini topluma vermek, böylece halk nezdinde merhume ve kız kardeşine karşı nefretle birlikte aşağılama dürtüsü oluşturabilmektedir.
Bunlar kitleleri yönlendirmek için başvurulan bilinen taktik ve yöntemlerdir. İnsanların büyük çoğunluğu düşünüp muhakeme etmeden duyduğunu kabullenmeye meyilli olduğundan bu tip telkinlerin etkisinde kalabilmektedir.
Oysa Timur Soykan’ın zeka geriliği ile itham ettiği merhume hukuk fakültesinde eğitim görmüş bir genç kadındır. Tutuklanmadan önce avukatlık mesleğinde staja başlamıştır. Bilindiği üzere hukuk fakültelerinin giriş puanları yüksektir ve bu eğitim alan kişilerin belli bir zeka seviyesini üzerinde olması gereklidir. Dolayısıyla Timur Soykan başta olmak üzere diğer basın mensuplarının ve yorumcuların bu konudaki tespitleri gerçekçi ve doğru da değildir.
4.2. Merhume genç, güzel, hayat dolu ve varlıklı olduğu için hedef olmuştur
Timur Soykan kendisi göz altına alınıp Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiğinde, elindeki su şişesini ne yapacağını bilemez bir hale geldiği kameralara yansımıştır. Cesur gazeteci izlenimi vermeye çaba gösteren Timur Soykan’ın tutuklanma ihtimali ciddiyet kazandığında düştüğü hali düşünerek gencecik kadınlara aynı korkuyu yaşatmaktan imtina etmesi beklenir. Ancak tam tersine konu başkaları olunca özellikle de genç, güzel, hayat dolu, mutlu, neşeli, varlıklı kadınlar olduğunda şaşırtıcı bir acımasızlık göstermesi dikkat çekicidir. Ülkemizde her gün çok fazla kadın suça karışmakta, hatta suç örgütü liderliği, uyuşturucu satıcılığı, fuhuş, hürriyetten alıkoyma, cinayet, terör gibi çok ciddi suçlamalarla hüküm giymektedirler. Üstelik birçoğunun dosyası isnat edilen suçların dehşet verici delilleriyle doludur. Ancak her nedense Timur Soykan ve diğerleri bir kez bile bu kadınları haber yapmamakta, bu kadınların suç işlemesini engellemek için çaba göstermemektedir. Kendisine hedef olarak genç ve naif merhume Nihal Candan ve kardeşi veya Dilan Polat ve kardeşi gibi kadınları belirlemesi şaşırtıcıdır.
Merhume Nihal Candan Timur Soykan’ın liderliğini üstlendiği linç ve nefret kampanyası neticesinde sürekli ölümü isteyen ve ölümü kurtuluş olarak gören bir psikoloji geliştirmiştir. Ancak Timur Soykan merhumenin hayatını kaybetmesinin ardından hiçbir pişmanlık ifadesinde dahi bulunmamıştır.
5. GENÇ KADINLAR BASININ OLUŞTURDUĞU LİNÇ KÜLTÜRÜNÜN MAĞDURU EDİLİP ÖLÜME SÜRÜKLENMEKTE, LİNÇ KÜLTÜRÜ DE BİR NEVİ KADIN CİNAYETİ SİLAHI OLARAK İŞLEV GÖRMEKTEDİR.
Basının genç kadınları hedef gösterip yargısız infazlar yaparak hayatlarını yaşayamayacak hale getirmesi sadece merhume Nihal Candan’ın maruz kaldığı bir acımasızlık değildir. Dilan Polat gibi kamuoyuna mal olmuş bazı diğer sosyal medya fenomenleri de bu acımasız, saldırgan, karalama ve yok etmeyi esas alan, kin ve nefrete dayalı yayınlar nedeniyle ruhen ve bedenen çöküntü yaşamaktadırlar.
DİLAN POLAT İSİMLİ GENÇ HANIMIN DA RUH SAĞLIĞININ BOZULMASI VE İNTİHARA SÜRÜKLENMESİ BASININ SALDIRGAN ÜSLUBUNUN NETİCESİDİR
Dilan Polat, ablası Sıla Doğu'nun tahliyesinden sonra psikolojisinin bozulduğunu ve intihar girişiminde bulunduğunu tahliye olduktan sonra şöyle anlatmıştır; "Sıla tahliye olduktan sonra yemek yememeye başladım. ARTIK SADECE İNTİHAR ETMEYİ DÜŞÜNÜYORDUM. GÖRÜŞTEN SONRA BANA KALAN BİR EŞARP VARDI. ONUNLA BOĞAZIMI SIKTIM. ÖLMEDEN ÖNCEKİ SON SANİYELERDE ÇOCUKLARIM GÖZÜMÜN ÖNÜNE GELDİ, BIRAKTIM."
DİLAN POLAT: …Cezaevine 65 kilo girdim. 45 kilo çıktım… O koğuşta tek başına kalmak, Sılalar cezaevinden çıkarken yatağını da alıp çıkarman lazım. A-A-A-nne diyordum sesim yankılanıyordu. Oturdum ve dedim ki napacağım? Sonra cenin pozisyonunu aldım bacaklarımı içeri çektim ben burada nasıl yaşayacağım. Acaba diyordum hayatıma yaşamıma nasıl son verebilirim? Neyle? Cezaevinde öyle bir materyalde yok… Görüşten tek kalan şey tülbentti. Tülbenti aldım boğazımı sıktım ölmeden önce son beş saniyem falandı sonra birden Nilda gözümün önüne geldi. Diyordum ki kurtulmam lazım. Bundan bu acıdan, bu kalbimin yanmasından bu özlemden… Yaşamak çok boş geliyordu. Diyordum ki kurtulayım. Pazartesi görüşüm vardı Nilda ile Milan’ı görüyordum. Salı günü diyordum ki hayatıma son verebilirim. Yaşamak çok anlamsız. Bu fenomen camiasında en çok izlenen bendim ben kurban seçildim. …Uyuyamıyordum …Bakın arkadaşlar buradan samimiyetle söylüyorum. Ailenizde bir tane akrabanız, kaynananız, eltiniz hakkınızda tek kelime laf etse üç gün uyuyamazsınız. BENİM HAKKIMDA TÜM TÜRKİYE KONUŞTU, YARGILADILAR, İFTİRALAR ATILDI, BENİM YERİMDE OLSANIZ YAŞAYABİLİR MİSİNİZ?
Dilan Polat’ın yargılaması devam etmektedir. Hakkında isnat edilen suçların sübut bulup bulmadığına yargı karar verecektir. Müvekkil yargının kararına sonuna kadar saygılıdır. Ancak, bir genç kadının linç edilerek, sürekli hedef gösterilerek hayattan vazgeçecek aşamaya getirilmesi işlediği isnat edilen suçlamalardan ayrı bir konudur, yaşam hakkının açık ihlalidir. Vatandaşların bir diğerinin üzerinde çeşitli yollarla baskı kurması toplum düzeni açısından da tehlikelidir. Bunun basın eliyle yapılması ise çok daha büyük bir risktir.
Dilan Polat yaptığı bir paylaşımda sürekli linçe maruz kalmasının ruh sağlığını nasıl bozduğunu şöyle ifade etmektedir:
DİLAN POLAT: Sosyal medyadaki linçler insanların yaşamını, hayatını, yaşam mücadelesini elinden alıyor. Yapmayın. BAKIN İNSANLARIN YAŞAM HAKKINI ELİNDEN ALIYORSUNUZ. YAPMAYIN. YAPMAYIN ARTIK İNSANLARI. Kurbanınız olayım, rahat bırakın ya. Bırakın insanlar yaşayabilsinler ya. SİZİN YAPTIĞINIZ YORUMLARLA, İNSANLARI LİNÇLEMENİZLE İNSANLAR CANINA İHANET EDİYOR. BEN HAYATA TUTUNMAYA ÇALIŞIYORUM. LÜTFEN YARDIM İSTİYORUM. HAYATA TUTUNMAYA ÇALIŞIYORUM.”
DEVLETİMİZİN BİR GENÇ KADININ BU YARDIM ÇIĞLINA KARŞI DUYARSIZ KALMAMASI ÖNEMLİDİR.
Dilan Polat ile birlikte yargılanan ve bir süre tutuklu kalan ablası Sıla Doğu ise katıldığı bir programda hem kendi psikolojilerini hem de merhume Nihal Candan’ın basın tarafından nasıl ölüme sürüklendiğini şöyle anlatmaktadır:
Nihal Candan’ın vefatından bir süre önce basının başlattığı linç kampanyalarına verdiği cevaplar, vicdan sahibi her insanın bir genç kızın nasıl bir açmaza sürüklendiğini, kaldırabileceğinin çok üzerinde bir ağırlıkla yüklendiğini ve basının oluşturduğu kitle galeyanının ne kadar acımasız ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir:
6. MERHUMENİN ANNESİ VE GERİDE KALAN KIZKARDEŞLERİNİN DE ÖLÜME SÜRÜKLENMEMESİ İÇİN TEDBİR ALINMALIDIR. ACIMASIZLIK VE LİNÇ EYLEMLERİNİN DURDURULMASI HAYATA BAĞLANMALARININ TEK GÜVENCESİ OLACAKTIR
Merhume Nihal Candan’ın cenaze töreni esnasında annesi ve kız kardeşlerinin feryatları tüm ülkenin vicdanını yaralamıştır. Merhameti ve vicdanıyla tanınan milletimiz genç bir kızın basının yargısız infazıyla ölüme sürüklenmiş olması karşısında tepki göstermiştir. Ancak halkın bu vicdansızlığa tepki göstermesi insani bir tutum olmakla bundan sonra oluşabilecek benzeri örneklerin engellenmesi için yeterli değildir.
Zira Candan ailesi hakkında basında yer almaya devam eden bazı haberler, sosyal medya paylaşımlarının içerdiği öfke merhumenin annesi ve kız kardeşlerinin psikolojisini bozmaya devam edeceğini göstermektedir. Bu sebeple, geride kalan aile bireylerinin hayatlarını korunması için, sorumsuz yayıncılık anlayışına karşı gerekli hukuki tedbirlerin alınması elzemdir.
“30 yaşında hayata veda eden Nihal Candan’ın cenazesinde gözyaşları sel oldu. Candan’ın annesi, Bahar Candan’a sarılarak “Beraber karar verelim sinsice ölelim kızım” dedi.”
BİR ANNENİN GERİDE KALAN KIZLARINA “BİZ DE ÖLELİM” ÇARESİZLİĞİ İÇİNE TERK EDİLMESİ KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR. Bu anne ve kızlarının, merhumenin yaşadıklarının benzerini yaşamaması için Makamınızın gerekli tedbirleri alacağına güvenimiz tamdır. Kadın cinayetlerine karşı hemen her gün yeni tedbirler alan Devletimiz, hedef gösterip linç ettirip hayattan kurtarma yoluyla da kadın cinayeti işlendiğini görüp bu acımasızlığı da durdurmalıdır.
Merhume Nihal Candan gibi zor bir süreç geçiren ve benzeri linç kampanyalarına maruz kalan Dilan Polat’ın Devletimize çağrısı da önemlidir:
“Bakın ben buradan devletime sesleniyorum. İnsanların bu yaptıkları haberlerle yaşam hakkını ellerinden alıyorlar. Hedef gösteriyorlar ve insanların hayatının son bulmasını sebep oluyorlar. İnsanları çok zenginmiş gibi bunu gösterip insanlara hedef haline getiriyorlar. Bulamayınca insanların yaşam hakkını alıyorlar insanları ölüme terk ediyor bu gazeteciler. Lütfen bunun önlemini artık alın önlemini alın. Arkadaşımız öldü bizim. Hedef haline getiriyorlar.”
SONUÇ
Bir genç kızın tüm toplumun gözü önünde linç edilip büyük acılar çekerek eriyip gitmesi tüm vicdanları yaralayan ağır bir durumdur. Halkımızın Nihal Candan’ın başına gelenlerden büyük rahatsızlık duyduğu görülmektedir. Bir aile perişan olmuş, genç bir kız hayatını kaybetmiştir. Acılı bir anne geride kalan diğer iki genç kızının hayatından da endişe etmektedir. Nihal Candan, acımasızlığı alışkanlık haline getiren, yargısız infaz yapmayı gazetecilik gibi göstermeye çalışan, bu yolla da gücü elinde tutmayı isteye basın anlayışının kurbanı olmuştur. Bu çarpık zihniyete karşı gerekli hukuki tedbirler alınıp yaptırımlar uygulanmaması durumunda maalesef bu elim olayların devamı geleceği de görülmektedir. Gündemde olan diğer bazı sosyal medya fenomeni hanımlar ve Nihal Candan’ın annesi ve kız kardeşleri başta olmak üzere birçok insan benzer bir durum yaşama tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu kişilerin hayatının korunması, Nihal Candan gibi bir son yaşamamaları için gerekli tedbirlerin alınması aciliyetli ve önemlidir. İnsan hayatının söz konusu olduğu bir durumda duyarsız kalmayacağınıza olan güvenimiz tamdır.
Görüldüğü gibi maalesef başta Timur Soykan ve yukarıda ismi geçen diğer bazı basın mensupları olmak üzere bir kısım medya, Nihal Candan isimli sosyal medya fenomeni hanımın sağlığının bozulması neticesinde ölüme gitmesi sürecinde öncü bir rol üstlenmiştir. Merhumenin kamuoyunda galeyan oluşturacak içerikte haberlerle linç edilmesine, suni olarak oluşturulan kamuoyu baskısı neticesinde tutuklanmasına, cezaevinde çok korktuğu ve sağlığının bozulduğu ağır bir süreç yaşamasına, sağlığını kaybettiği için tahliye edilmesinin ardından yeniden tutuklanması için kamuoyu oluşturulmasına, kendisine karşı oluşturulan şiddetli öfke ve nefretin sebep olduğu ağır psikolojik yük ve yeniden tutuklanma korkusuyla “TEKRAR CEZAEVİNE DÖNMEKTENSE ÖLMEYİ TERCİH EDECEĞİNİ”, “CEZAEVİNE BUNDAN SONRA ANCAK CESETİNİN GİRECEĞİNİ” ifade eden merhumenin hayatını kaybetmesine sebep açıktır.
Bundan sonrasında benzeri acıların yaşanmaması için Türk Basının galeyan kültüründen, yargısız infazlardan, sevgisiz, acımasız ve kendisini karşısındakinin yerine koymayı başaramayan anlayışsızlıktan uzak durması gerekmektedir. Kendileri hukuksuzlukla karşılaştığında, aileleri ya da sevdikleri mağdur edildiğinde, değil tutuklanmak tek bir gün bile nezarethanede kaldıklarında feryat edenlerin başka insanlar söz konusu olduğunda sanki onların bir hayatları, aileleri, sevdikleri yokmuşçasına o insanları hedef gösterip linç edilmelerine aracı olmaları bir tür akıl tutulmasıdır.
Müvekkil Adnan Oktar değerli gazetecilerin vicdanlarına bu konuda güvenmektedir. Birkaç kişinin oluşturduğu olumsuz etki çoğu zaman üzerinde yeterince düşünülmediğinden ya da neticeleri hesap edilmediğinden yaygınlık göstermektedir. Bir kişi dahi bundan sonra daha farklı olabiliriz dediğinde herşeyin daha olumlu, faydalı ve güzel olması mümkündür.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine arz ederiz. 04.07.2025