11 Temmuz 2018 tarihinde başlayıp hali hazırda devam etmekte olan Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kumpas, tüm evreleri ve tüm aşamaları ile şu anda Ekrem İmamoğlu'na yönelik olarak uygulamaya geçirilmiş durumdadır. Olayların başladığı geçtiğimiz Şubat ayından beri sürekli olarak dikkat çekmekte olduğumuz husus, kumpasın, hiçbir değişikliğe uğramaksızın, aynı yöntemlerle uygulanmasıdır. Bu da susturulması istenen kişileri devreden çıkaranların, yani kumpas planını uygulayanların aynı derin yapılanma, aynı İngiliz derin devleti olduğunu doğrulamaktadır.
Adnan Oktar kumpası ile Ekrem İmamoğlu kumpası arasındaki benzerlikleri hatırlayacak olursak:
- SABAH BASKINI – TERS KELEPÇE yöntemlerinin kullanılması
- Soruşturma evrakında SUÇ ÖRGÜTÜ HÜKMÜNÜN VERİLMESİ
- Tutuklanma haberinin MAHKEME KARAR VERMEDEN ÖNCE BASINDAN ÖĞRENİLMESİ
- AVUKATLARIN TUTUKLANMASI/GÖZALTINA ALINMASI
- Destekçi bırakmamak adına DESTEKLEYEN GENÇLERİN/AİLELERİN TUTUKLANMASI
- "İFTİRA AT ARKA KAPIDAN ÇIK" denilerek iftiracı oluşturulmaya çalışılması
- Özellikle tutuklananların İFTİRA ATMALARI İÇİN TEHDİT EDİLMELERİ
- Tüm SORUŞTURMA BELGE VE TUTANAKLARININ SAVUNMA AVUKATLARINA VERİLMEDEN, BİR KISIM BASINA SERVİS EDİLMESİ
- TUTUKLULARIN BAŞKA İLLERE SEVK EDİLMELERİ,
- UYDURMA MASAK RAPORLARI İLE MALLARA VE ŞİRKETLERE EL KONULMASI
- TUTUKLULARI SERBEST BIRAKAN HAKİMLERİN GÖREVİNE SON VERİLMESİ
- Basında ve sosyal medyada MANİPÜLASYON İÇİN HEP AYNI KİŞİLERİN KULLANILMASI,
- Gizli soruşturma dosyasının gerekli detaylarının SANIK AVUKATLARINA VERİLMEMESİ AMA BİR KISIM BASINA SERVİS EDİLMESİ
- Operasyondan önce İMAMOĞLU'NUN KURMAYLARININ AVUKATSIZ OLARAK İFADEYE ALINMASI
- DUAYEN HUKUK PROFESÖRLERİN MÜTALAALARININ (Adnan Oktar davasında da Ekrem İmamoğlu davasında da aynı duayen profesörler hukuki mütalaa vermişlerdir) MAHKEME TARAFINDAN KAALE ALINMAMASI
- SUÇ ATMAK İÇİN KRİMİNAL KİŞİLERİN TERCİH EDİLMESİ (Adnan Oktar davasında da bütün kumpasın uygulanması için kullanılan kişi kriminal bir kişiliktir; Ekrem İmamoğlu dosyasında da ana gizli tanığın 61 sabıkası olduğu tespit edilmiştir),
- Sanıklara ait SOSYAL MEDYALARIN VE YAYINLARIN YASAKLANMASI,
Ve bunun gibi SAYISIZ HUKUKSUZ EYLEM ADNAN OKTAR VE EKREM İMAMOĞLU OPERASYONLARINDA OLDUKÇA BENZER ŞEKİLLERDE YAŞANMIŞTIR. Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yapılanların hukuksuz olduğunu çok iyi bilenlerin o dönemdeki SESSİZLİKLERİ ise, maalesef, bugün yaşananların temel taşlarını oluşturmuştur. "Başka mahalleden" diye başkasına yapılan hukuksuzluğu SADECE İZLEMEK, BUNA SESSİZ KALMAK, hatta daha da kötüsü BAŞKA MAHALLEDEN DİYE BU YAPILANLARI ALKIŞLAMAK, görüldüğü gibi bumerang etkisini güçlendiren bir sebep olmuştur. Bumerang daha da hızlanmış ve sessiz kalanları vurmuştur.
Bu olanlar asla isteyeceğimiz şeyler değildir. Müvekkil de arkadaşları da Ekrem İmamoğlu ve İBB soruşturması kapsamında tutuklanan, gözaltına alınan kişilerin yaşadıkları bu süreçten dolayı büyük teessür duymaktadırlar. Adaletsizlik, kime isabet ederse etsin, bu, müvekkilin daima mücadele ettiği bir husus olmuştur. Hukukun geldiği bu nokta, ziyadesiyle müvekkili rahatsız etmekte ve müvekkil, buna çözüm bulmak için elbirlik çaba gösterilmesi gerektiğine inanmaktadır.
Ancak bir yandan, MÜVEKKİLE YAPILAN HUKUKSUZLUKLAR ARTARAK DEVAM ETMEKTEDİR.
Sn. Ekrem İmamoğlu'nun ve çevresinin maruz kaldığı hukuksuzlukları dile getiren ve bu konuda mücadele içinde olan kişiler, kurumlar, hukukçular vardır ve böyle bir desteğin olması oldukça iyi bir şeydir. Ancak müvekkil ve arkadaşları adına YILLARDIR KİMSE SES ÇIKARMAMAKTADIR. Şu anda adaletsizliğe maruz kalan sol kesimin, en azından bütün bunları gördükten sonra, müvekkil ve arkadaşlarının yaşadıkları ve hali hazırda yaşamakta oldukları hukuksuzlukları dile getirmesi halen beklentimizdir.
Örneğin, müvekkile yönelik son 7 yıldır devam ettirilen AVUKAT GÖRÜŞ KISITLILIĞI KARARI, SÜREKLİ OLARAK YENİLENMEKTE, BU KISITLILIK KESİNTİSİZ OLARAK UYGULANMAKTADIR. Müvekkilin, 10 bin yıl ceza aldığı ana davanın duruşmaları devam ederken de bu kısıtlamalar sürmüş, sonrasında açılan sayısız davanın duruşmaları devam etmekte olmasına rağmen bu kısıtlılık ASLA KALDIRILMAMIŞTIR. Müvekkil, şu anda cezaevinde bulunup, hakkında en fazla dava açılmış kişilerden biri olmasına ve bu nedenle de avukat danışmanlığına en fazla ihtiyaç duyduğu bir dönem içinde bulunmasına rağmen, hem İstanbul'dan olabilecek en uzak coğrafya olan VAN'A SEVK EDİLMİŞ, hem de AVUKATLARIYLA GÖRÜŞMESİ ÇOK YÖNLÜ OLARAK KISITLANMIŞTIR.
Şu an avukat görüş kısıtlılığı kapsamında müvekkil, SADECE HAFTANIN 3 GÜNÜ VE MESAİ SAATLERİ İÇİNDE AVUKATLARIYLA GÖRÜŞEBİLMEKTEDİR. Söz konusu görüşmeler esnasında KABİNDE 3 TANE KAMERA VE 1 ADET SES KAYIT CİHAZI BULUNMAKTA, görüşmeler kesintisiz olarak kayıt altına alınmaktadır. Bütün bu kayıt sistemlerinin yanı sıra avukat kabininde BİR İNFAZ MEMURU DA YER ALMAKTA ve TÜM GÖRÜŞMELERİ CANLI ŞEKİLDE İZLEMEKTE, ZAMAN ZAMAN GÖRÜŞMELERİ NOT ALMAKTADIR. 9 GÜNLÜK BAYRAM TATİLLERİ GİBİ UZUN TATİLLERDE İSE, MÜVEKKİL HİÇBİR AVUKAT GÖRÜŞMESİ YAPAMAMAKTADIR.
Müvekkil, bu şartlar altında görüşleri sırasında sadece 3 AVUKAT İLE GÖRÜŞME YAPMAKTADIR. Cezaevlerinde, özellikle Marmara Cezaevinde kalan mahkumların (müvekkil orada da uzun süre kalmıştır ve duruşmalar nedeniyle zaman zaman kalmaktadır) genellikle yüzlerce avukatı olmakta ve mahkumlar, söz konusu avukatlar ile saatlerce, gece yarılarına kadar görüşme yapabilmektedirler. Keza, normal olan da budur.
Ancak söz konusu müvekkil olduğunda bu durum tam tersine işlemektedir. Haftada 3 gün mesai saatleri oldukça kısıtlı saatler olmasına rağmen, cezaevinin bürokratik işleyişi nedeniyle bu süre de oldukça kısıtlı kullanılabilmekte, müvekkil, duruşmaları devam eden sayısız davası için avukat desteğini tam anlamıyla alamamaktadır.
Bütün bunlara rağmen müvekkilin avukatlarıyla görüşme konusu, bir kısım basında hiç durmadan gündem yapılmakta, yüzlerce avukatla görüştüğü ve bunların tümünün kadın olduğu yalanları sürekli dile getirilmekte ve 3 aylık periyotlarla yenilenen avukat görüş kısıtlılığı kararı için kamuoyu oluşturulmaktadır. BU HABERLERİ YAPAN KİRALIK BASIN, EKREM İMAMOĞLU HAKKINDA PROVOKASYONLARINI DEVAM ETTİREN AYNI BASINDIR.
Tüm bu kısıtlılıkların yanı sıra bir mahkumun en tabi ve hukuki hakkı olan hukuki danışmanlık sağlanamamakta, müvekkile avukatları tarafından getirilen EVRAKLARA GÖRÜŞ ÖNCESİ EL KONULMAKTADIR. El konulan evraklar, tüm gün boyunca incelemeden geçirilmekte, evrakların müvekkile ulaşması ancak mesai ve dolayısıyla görüş saatinin bitiminde gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda müvekkil, hiçbir evrakı inceleyemeden görüşü bitirmek zorunda kalmaktadır.
Kimi zaman BAZI EVRAKLAR HİÇBİR ŞEKİLDE MÜVEKKİLE TESLİM EDİLMEMEKTE, BUNUN İÇİN MAHKEME KARARI BEKLENMEKTE VE ANCAK AYLAR SÜREN MAHKEME İNCELEMESİNİN ARDINDAN EVRAKLAR MÜVEKKİLE TESLİM EDİLMEKTEDİR. O süreç içinde müvekkil, SANIK OLDUĞU SAYISIZ DURUŞMAYA KATILMAKTA, HİÇ GÖRMEDİĞİ, HABERSİZ OLDUĞU EVRAKLAR ÜZERİNDEN SAVUNMA YAPMAK ZORUNDA KALMAKTADIR.
Bu örnek, ASIL KUMPASIN MÜVEKKİL ADNAN OKTAR'A YÖNELİK OLARAK YILLARDIR UYGULANDIĞINI VE HALİ HAZIRDA DAHA SERT YÖNTEMLERLE SÜRDÜRÜLDÜĞÜNÜ göstermek için verilmiştir.
Şu anda Sn. Ekrem İmamoğlu, rahatça avukatlarıyla kamuoyuna mesaj iletebilmekte, avukatlarına verdiği pusula notlar sosyal medyalarda yayınlanmakta, kendi kitlesine hatta tüm Türkiye'ye ulaşabilmektedir. Hukuksuzluğu, kendi dilinden anlatabilmektedir.
Aynı durum yine tutuklu/hükümlü durumdaki Sn. Selahattin Demirtaş için de geçerlidir. Selahattin Demirtaş da, maruz kaldığı hukuksuzlukları bu yöntemle gündeme getirebilmekte, hatta gündeme dair kritik konularda yorum ve görüşlerini sunabilmekte ve bu da toplum tarafından takip edilmektedir. Gerek basın, gerek sosyal medya kanallarını bu yolla kullanabilmekte ve yazdığı yazıları, kitapları tanıtabilmektedir.
BUNLARIN KUŞKUSUZ Kİ OLMASI GEREKİR. İnsanların, cezaevlerinde bulunsalar da, kendi seslerini duyurmaya ve kendi haklarını savunmaya hakları vardır. Bunun da sonuna kadar kullanılması gerekir.
Amacımız buradaki önemli farkı gözler önüne serebilmektir. Hukuksuzlukların ayyuka çıktığı Adnan Oktar davasında yaşananların bir benzeri şu an farklı cihetlerde yaşanıyorsa, bunun en büyük sebebi, FARKLI CİHETLERİN ZAMANINDA SESLERİNİ ÇIKARMAMIŞ OLMASIDIR. Şayet bu suskunluk devam ederse, yaşananlar korkarız ki artış gösterecektir. Ancak, tüm bu hukuksuzluklara bir birlik halinde ses çıkarıldığında, yeni kumpas oyunlarına çıkan yollar tıkanmış olacaktır.
İşte bu sebeple;
ÖZELLİKLE BUNLARI BİREBİR YAŞAYAN SOL KESİMİN, MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA YAPILAN DEV HAKSIZLIKLARA YÖNELİK DE SES ÇIKARMALARI VE BU KONUDA "FARKLI MAHALLEDEN" GÖRÜŞÜ BENİMSEMEDİKLERİNİ GÖSTERMELERİ ÖNEM TAŞIMAKTADIR. Şu an yaşanan bu vahim durumun, 7 yıldır sürdürülen bu sessizlik politikası nedeniyle olduğu unutulmamalıdır.
Kamuoyunun takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.02.06.2025