Sayın Doğu Perinçek Süleymanlılar cemaatine operasyon yapılacağını açıkladığı konuşmasında müvekkil Adnan Oktar’dan da bahsetmiş ve 2018 yılında yapılan operasyonla müvekkil ve arkadaşlarının “bitirildiği” yanılgısına kapılmıştır.

Konuyla ilgili olarak müvekkil Adnan Oktar’ın açıklamaları şöyledir:

2018’DEKİ OPERASYON DEVLETİN, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUNU DAĞILMAKTAN KORUMAK, BİRLEŞTİRİP GÜÇLENDİRMEK İÇİN DÜZENLEDİĞİ HİKMET DOLU BİR GİRİŞİMDİR.

    1.  2018 operasyonu öncesinde müvekkilin arkadaş grubunda birçok kişinin yurt dışına gitmek, ticaretini geliştirmek, evlenmek, aile kurmak gibi gerekçeleri İslam’ı tebliğ etmekten öncelikli görmeye başlamasıyla arkadaş grubunun dağılma aşamasına geldiği bilinen bir durumdur. Elbette bir kişinin evlenmesi, aile kurması, ticaretin geliştirip güçlendirmesi meşru ve Kuran’a uygun bir davranıştır. Ancak Kuran’a tam uyan tutum, Allah’ın Nur Suresi’nin 37. ayetinde belirttiği üzere “ne ticaret ne alışverişin” yani dünyaya dair hiçbir işin Müslümanları Allah’ı anmaktan ve Allah yolunca çaba göstermekten en ufak bir şekilde alıkoymamasıdır:

    (Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)

    İŞTE DEVLETİMİZ MÜVEKKİLİN ARKADAŞLARINI ALLAH’IN BEĞENMEDİĞİ BU HATAYA DÜŞMELERİNDEN KORUMUŞTUR.

        2.  Devletimiz müvekkilin arkadaş grubunun dağılma riskini tamamen ortadan kaldırmış, tesanüd ve kardeşlik duygularını çelik gibi sağlamlaştırıp güçlü bir dostluk ortaya çıkarmıştır.NİTEKİM OPERASYONDAN BİR SÜRE ÖNCE BİRÇOK KİŞİ AYRILMAYA BAŞLAMIŞ, O DÖNEMDE ARKADAŞ GRUBUNDAN UZAKLAŞAN ÇOK FAZLA KİŞİ OLMUŞTUR. BU KİŞİLERİN NEREDEYSE TAMAMI OPERASYONLA BİRLİKTE ARKADAŞ GRUBUYLA YENİDEN KENETLENMİŞTİR.Kendilerini iş hayatına, günlük hayatın akışına, evlilik çocuk gibi dünyevi meselelere kaptırarak imani mücadeleden uzaklaşmaya yönelen, neredeyse birbirlerini hiç görmemeye başlayan arkadaş grubunu, birbirleriyle bağlantıları gittikçe zayıflıyorken -tutuklanma vesilesiyle- 24 saat birlikte yaşar hale getirmiş, birbirleriyle tarihlerinde olmadıkları kadar çok kaynaştırmıştır. Çoğu zaman birbiriyle görüşmeye dahi fırsat bulamayan kişiler arasında kurşunla kaynatılmış gibi sağlam bir birlik, kardeşlik, dayanışma, sevgi oluşmuştur.

        3.  Müvekkilin arkadaşlarının her biri Allah’a iman eden, ibadetlerini yerine getiren, güzel ahlakla yaşayan insanlardır. Ancak Müslümanların birbirlerinden uzaklaşmaları durumunda imani derinliklerini kaybetmeleri hatta Allah korusun ibadetlerden de uzaklaşmaları riski olduğu Kuran’da haber verilen bir gerçektir. Kehf Suresi’nin 28. Ayetinde şöyle bildirilir:

      Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (Kehf Suresi, 28)

      Ayetten anlaşıldığı üzere Müslümanların tesanüdü, dostluğu, birlikteliği onları gafletten, ahireti unutup dünyaya kapılmaktan, Allah’ın beğendiği ahlaktan uzaklaşmaktan koruyan bir nimettir.DEVLETİMİZ ARKADAŞ GRUBUNUN DAĞILMA RİSKİNİ GÖRÜNCE BU GENÇLERİN -ALLAH KORUSUN- İMANLARINI KAYBETME VE İBADETLERİNDEN UZAKLAŞMA TEHDİDİNE KARŞI TEDBİR ALMIŞ OPERASYON DÜZENLEYİP TUTUKLAYARAK ONLARI DÜNYADAN KURTARMIŞTIR.

          4.  Devletimiz, operasyon ve tutuklama yöntemiyle dünyaya yönelmek eğiliminde olan arkadaş grubunu özel bir manevi ve fiili eğitime almış, müvekkilin arkadaşları cezaevinde imanen olduğu kadar bilgi ve ilim olarak da kendilerini geliştirme imkanı bulmuşlardır. HEMEN HEPSİ İLAHİYAT FAKÜLTESİNİ BİTİRMİŞ, 2., 3. VE HATTA 4. ÜNİVERSİTEDEN MEZUN OLMUŞLARDIR. ARAPÇA ÖĞRENMİŞ ve ARAPÇALARINI GELİŞTİRMİŞ, KURAN’I ARAPÇASINDAN DERİN ANLAMLARIYLA İNCELEMİŞ, BİRÇOK SIRRINI VE MUCİZESİNİ ÖĞRENMİŞ, ALİM HALİNE GELMİŞLERDİR. Her biri adeta birer müfessir olmuştur.

        Özetle, Devletimiz gençlerin imani mücadeleden kopup dünyaya dalmalarını engellemek, arkadaş grubunu dağılmaktan kurtarmak, ilimlerini bilgilerini maneviyatlarını artırmak amacıyla bu operasyonu düzenlemiş, hatta önceden ayrılmış olanları bile bu vesileyle tekrar bir araya getirmiştir.

        Dolayısıyla ortada Sayın Doğu Perinçek’in ifade ettiği üzere, “Adnan Oktar Grubunu bitirmek” gibi bir amaç olmadığından arkadaş grubunun bitmesi de söz konusu olmamıştır. Tam tersine Devletimizin arzu ettiği ve planladığı üzere müvekkil ve arkadaşları bu operasyondan sonra her yönden hayır, bereket, sağlık, iyilik, güzellik ve gelişme bulmuşlardır. Kanaatimizce Sayın Doğu Perinçek de bu açık gerçeği görebilecek ve anlayabilecek bir ferasettedir.

        VATAN PARTİSİ’NİN AİLEYİ, DİNİ, AHLAKI REDDEDEN KOMÜNİST İDEOLOJİSİ TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN ASLA, HİÇBİR ZAMAN KABUL GÖRMEZ

        Sayın Doğu Perinçek siyasetin ve siyasi propagandanın bir gereği olarak, “halkın kendilerine yöneldiği, iktidar olacakları, cemaatlerden ve tarikatlardan kopan insanların kendi partilerine katıldığı” gibi gerçekliği olmayan bazı yorumlarda bulunmakta, daha doğrusu hayallerini dile getirmektedir. Tüm Türkiye gibi kendisinin de çok iyi bildiği üzere Vatan Partisi’nin oy oranları %1’e dahi ulaşmamakta, Mecliste bir tane dahi milletvekili bulunmamaktadır. Genel seçim sonuçları tablosu gerçeği ortaya koymaktadır:


        Sayın Doğu Perinçek bir siyasetçi olarak bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih edebilir ancak sosyal bilimler alanında uzmanlaşmış bir hukukçu olarak, Türk Milletinin asla aileyi, ahlakı, dini, maneviyatı reddeden komünist ideolojiyi savunan bir partiyi Meclise de iktidara da taşımayacağını görmüyor olamaz. İdeolojisini anlatarak ve telkinle ikna edemediği halkı, inançlarından ve değerlerinden uzaklaştırmak için hukuk dışı yöntemlerle, kumpaslarla, yalanlarla dindar insanlara operasyonlar düzenlenmesini, dini anlatanların faaliyetlerinin durdurulmasını destekliyor olmasının temelinde de bu gerçeğin farkında olması vardır.İlimle ve bilimle başaramadığını gayri hukuki yöntemlerle insanları tutuklatarak başarmaya çalışmaktadır.Ancak daha önceki konuşmalarında kendisinin “Adnan Oktar ve ekibi Anadolu’yu karış karış gezdiler. Her yerde Darwinizm’in geçersizliğini anlattılar, Materyalist felsefeyi ezdiler. Komünizme hayat hakkı bırakmadılar” tespitiyle ifade ettiği üzere iman Anadolu’nu bağrına kazınmıştır, tüm cemaatler ve tarikatlar cezaevlerine doldurulsa bile yine de Türk Milleti komünist ideolojiye yönelmeyecektir. Böyle bir yönelişin kapısı sonsuza kadar kapalıdır. Çünkü;

        1.  KOMÜNİZM KADININ ORTAK MAL OLARAK KULLANILMASINI AÇIKCA SAVUNAN GAYRİ AHLAKİ BİR İDEOLOJİDİR

          Karl Marks ünlü kitabi Komünist Manifesto’da açıkça şöyle demektedir:

          “Komünistlerin kadınların ortaklaşa kullanımını getirmelerine gerek yok ki; EN ESKİ ÇAĞLARDAN BU YANA VAR OLAN BİR ŞEY BU…Aslında, burjuva evliliği, evli kadınların ortaklaşa kullanıldığı bir sistemdir; o yüzden, Komünistler olsa olsa, kadınların ortaklaşa kullanımını ikiyüzlülükle gizlenen bir şey olmaktan çıkarıp AÇIKÇA MEŞRULAŞTIRMAK İSTEMEKLE suçlanabilirler.

          (Karl Marks ve Friedrich Engels, “Komünist Manifesto”, Can Yayınları, s. 72)

          2.  KOMÜNİZM AÇIKCA DİNE SAVAŞ İLAN ETMİŞ BİR İDEOLOJİDİR

            Lenin bu düşüncelerini şöyle anlatmaktadır:

            “Birincisi, dinle savaşmak görevi, tarihsel açıdan devrimci burjuvazinin görevidirve Batıda burjuva demokrasisi, feodalizme ve orta çağ düzenine karşı giriştiği kendi devrimleri döneminde bu görevi büyük ölçüde yerine getirmiştir... Gerek Fransa'da, gerek Almanya'da burjuvazinin dinle savaşma geleneği vardır ve bu sosyalizmden (Ansiklopedistlerden ve Feuerbach'tan) çok önce başlamıştır. Rusya'da ise, burjuva demokratik devrimimizin kendine özgü koşulları nedeniyle, bu görev de hemen hemen tümüyle işçi sınıfının omuzlarına yüklenmiştir.”

            3.  KOMÜNİZM AİLEYİ ORTADAN KALDIRMAK İSTEYEN BİR İDEOJOJİDİR

              Öcalan komünist ideolojinin bu hedefini şöyle anlatmaktadır:

              “Aynı biçimde tüm Batı Avrupa da bu alanda derin bir bunalımın içinde bulunmaktadır. Aile kurumu adeta başlarına bela olmuş gibidir… Engels’in ailenin kökeni ve yapısı ile ilgili eleştirisi ve değerlendirmesi ünlüdür. Bu, bizim için de özenle ele alınması gereken bir tanım ve teorik çerçevedir. Bizde sorunun ağırlaştığı köklü hastalıkların kaynağı olduğu bir gerçektir… (Aile) Müthiş köleleştirici, insanı kendi başına yok oluşa götürecek bir ilişkidir.

              Aile bizi en çok zorlayan bir kurumdur. Aileyi dokunulmaz, hep saygı gösterilmesi gereken bir kurum olarak görmek yerine sömürgecilikle yakın bağlar içinde ve onun ideolojik politikasının ülke içindeki sağlam dayanağı ve yine insanımızı çaresiz kılan, geleceğinden yoksun bırakan, sorumsuzluğu en çok yaşayan ve mutlaka devrimci bir eleştiriyle birlikte, devrimci sürece tabii tutulması gereken bir kurumdur. Ulusal kurtuluş sürecimizde aile engelini her yönüyle görmek gerekir...” (Kürdistan’da Kadın ve Aile kitabı)

              Burada sadece verdiğimiz bir iki örnek dahi komünist ideolojinin hiçbir zaman Türk Milleti tarafından kabul görmeyeceğini anlamak için yeterlidir.

              CEMAAT VE TARİKATLARI TOPTAN SİLMEYE KALKIŞMAK BAŞARIYA ULAŞMAYACAK VE KARŞILIĞI OLMAYAN BİR GİRİŞİMDİR

              Sayın Doğu Perinçek dışında baz gazeteci ve yorumcular da Süleymanlılar grubuna operasyon yapılacağını dile getirmiş ve hatta bir kısmı bu operasyonu tüm cemaatlere yönelik olması gerektiği konusunda ısrarcı olmuştur. Suç işleyen bir kişi varsa bunun yakalanması ve suçun engellenmesi elbette gereklidir. Hatalı, yanlış yol izleyen varsa bunların doğruya iletilmesi de önemlidir. Topluma zarar verebilecek hiçbir şeye göz yumulmaması hukukun gereğidir.Ancak suçun şahsiliği ilkesi de hukukun ve adaletin temel değerlerinden biridir. Bir iki kişinin hatası veya suçunu bahane ederek, hatta çoğu zaman ortada hiçbir suç ya da yanlış olmadığı halde suni suç oluşturarak bir vakfı, camiayı, arkadaş grubunu ezmeye, cezaevlerine doldurmaya, mallarına mülklerine el koymaya kalkışmak vicdansızlıktır. Yüce Türk Devleti böyle bir vicdansızlığa göz yummayacak bir adalet ve irfana sahiptir.

              Süleymanlılar grubu Türkiye’nin köklü camialarından biridir. Anadolu çapında köy köy kasaba kasaba dolaşarak Kuran öğreten samimi insanlardan oluşmaktadır. Eğer içlerinde suça karışmış olan varsa Yargı elbette gereğini yapmalıdır, ancak iyi niyetli, samimi, çalışkan, Devlete bağlı olduğu görülen bu insanları toptan yok etmeye çalışmak Kuran’a da kanunlara da uygun değildir.

              Kaldı ki Türkiye’de hiçbir cemaat veya camia operasyonla, tutuklamayla, zorla, dayatmayla dağılmaz ve yok olmaz. Olmadığı da somut olarak görülmektedir. Bugün Türkiye’de en solda bilinen kişilerin ailesinde dahi bir veya iki tane herhangi bir cemaate bağlı, gönül vermiş kişi mutlaka bulunmaktadır. Cemaat ve tarikatlar, bazı kesimlerin yansıtmaya çalıştığı gibi, zararlı değil tam tersine halkın maneviyatı, ruh sağlığı, neşesi, itidali için kıymetli birer istinat noktasıdır. Bazı cemaat ve tarikatların rivayetlere ve hadislere dayalı yanlış düşünceleri olabilmektedir. Bunları düzeltmenin yolu bu kişileri dışlamak, hor görmek, ezmek değildir. Bu insanların büyük çoğunluğu iyi niyetle, dini bu rivayetlerden ibaret zannedip bir inanç geliştirmektedir. Topluma hadislerin tahrif edilmiş olduğu, Kuran’ın yeterliliği, Kuran’da özgürlük, sevgi, neşe, sevinç, sanat, kalite, kadınlara değer verme, nezaket, bilim olduğu anlatılırsa bazı insanların tedirgin olduğu, tedirgin olmakta da haklı olduğu, bağnazlığın önüne geçilebilir. Amaç her zaman kurtarmak olmalıdır, ezmek değil.

              Sonuç olarak; Sayın Doğu Perinçek gibi tecrübeli bir insanın sürekli operasyonlar düzenlenen, kendisiyle aynı düşüncede olmayanların ezildiği, “sopayla” insanların hiza edildiği bir sistemin başarılı olamayacağını anlaması gerekir. Bu yöntemin en acımasız halini toplama kampları kurarak, insanları işkencelerden geçirip idam sehpalarına göndererek, bir avuç tohumlarına varıncaya kadar her şeylerine el koyup suni kıtlıklarla açlıktan öldürerek muktedir olmaya çalışmış Stalin, Lenin, Mao gibi liderlerin hiçbir başarı elde edemedikleri açıktır. Başarısızlık ve acıyla dolu bu yoldan Türk Milleti’nin yürümesini ısrarla istemek Sayın Doğu Perinçek gibi vicdanlı, zeki ve vatansever bir insana yakışmamaktadır.

              Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 23.05.2025

              Daha yeni Daha eski