Son yıllarda özellikle sosyal medyada genç kadınlara yönelik linç kampanyaları adeta bir sosyal tahakküm biçimine dönüştü.

Bu linçler sadece bir eleştiri değil; bir yok etme, sindirme, susturma, perişan etme çabası içermektedir.

Bu tür saldırıların hedefinde genellikle sosyal medya fenomenleri, televizyon yüzleri ya da medyada görünür olan genç kadınlar var. Bu genç ve çoğunlukla güzel kadınların hayat tarzları, giyim kuşamları, konuşmaları, psikolojik halleri, neşeleri, şakaları, yedikleri; yani kısacası var oluş biçimleri bir anda milyonların nefret objesine dönüşebilmektedir.

Bu vahim durumun en son mağduru Nihal Candan isimli sosyal medya fenomeni genç kızdır.

23 KİLOYA DÜŞMÜŞ

3 KEZ KALBİ DURMUŞ

ÇOKLU ORGAN YETMEZLİĞİ YAŞAYAN

BASKI GÖRMEKTENSE ÖLMEYİ TERCİH EDERİM DİYEN

TÜRKİYE’NİN GÖZÜ ÖNÜNDE ÖLÜME SÜRÜKLENEN NİHAL CANDAN’A VE BENZER DURUMDAKİ HERKESE SEVGİYLE, MERHAMETLE SAHİP ÇIKILMAZSA,

NİHAL CANDAN VE BENZERİ DURUMDAKİLER İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPMAMIŞ OLAN VE HATTA DAHA DA VAHİMİ, BU GENÇ KADINLARI ÖFKEYLE LİNÇ EDEN BASIN MENSUPLARI,

ÇOK BÜYÜK VEBAL ALTINDA KALACAKLARDIR.






Gencecik kadınların neşesine, güzelliğine, eğlencesine, giydiklerine, kahkahalarına kinlenip, bu kadınların mahvolmalarından keyif almak bir zalimlik türüdür. Bu sevgisizlik ve zalimliğin yaygınlaşması, bir ülkenin bekası, huzuru, neşesi ve ruhsal gücü karşısındaki en büyük tehlikelerden biridir.

Sosyal Medya: Yeni Nesil Yargı Makinesi

Gazete ve TV’lerin yanısıra, X, Instagram, TikTok gibi mecralarda başlayan linç kampanyaları artık sadece "yorum" ya da "eleştiri" ile sınırlı değil. İnsanlar adeta bir mahkeme kurmuş gibi davranıyorlar. Yargılıyorlar, hüküm veriyorlar, cezayı dahi kesiyorlar. Bu cezalar bazen itibar kaybına, bazen iş ve gelir kaybına, bazen de doğrudan sağlık sorunlarına yol açıyor. Ve çoğu zaman hedefteki kişinin, ailesinin, çocuklarının, annesinin, babasının psikolojik sağlığı tamamen göz ardı ediliyor.

Nihal Candan ve Dilan Polat’a Yaşatılanlar: Psikolojik Tahribatın, Sevgisizliğin ve Merhametsizliğin Gerçek Yüzü

Nihal Candan, bu merhametsiz, sevgisiz, anlayışsız, başkalarının acılarından adeta zevk alan, birilerini yok etmeyi hedef edinip bunu başarana kadar vazgeçmeyen psikolojik saldırganlığın en son mağdurlarından genç bir kadın.

Hakkında başlatılan yargı süreci boyunca, cezaevindeyken ve hatta 25 kiloya düşüp ölümle yüz yüze geldiğinde dahi, birtakım basında ve sosyal medyada uğradığı linç, yaşadığı süreci daha da zorlaştırmıştır. Candan’ın cezaevinde psikolojik olarak ciddi bir çöküntü yaşadığı, yeme bozukluğu geliştirdiği ve nihayetinde hastaneye kaldırıldığı basına yansıdığında dahi, linç kültürü yalnızca hukuki süreçle sınırlı kalmayıp Nihal Candan’ın psikolojisini, sağlığını ve en nihayetinde canını hedef almıştır.

Gencecik bir kadın, neredeyse ölüm döşeğindeyken, kamuoyuna etkisi olabilecek gazeteciler maalesef ya sessiz kalmışlar, daha da vahimi bir kısmı adeta öldüresiye psikolojik saldırıya devam etmişlerdir.

OYSA “BASKI GÖRMEKTENSE ÖLMEYİ TERCİH EDERİM” DİYEREK, ÜZERİNDEKİ CEZAEVİ BASKISINDAN, KAMUOYUNUN BASKISINDAN KURTULMAK İÇİN ADETA İNTİHARA KALKIŞAN BU GENÇ KADINA, EN BAŞTA GAZETECİLERİMİZİN YARDIM ELİNİ UZATMASI GEREKMEKTEYDİ.

Müvekkil Adnan Oktar’ın yaptığı gibi, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Adalet Bakanımıza ulaşmaya çalışarak, Sayın Cumhurbaşkanı’mızdan Nihal Candan için af talebinde bulunabilirler, Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisi için söyleyeceği bir cümle güzel sözle bu genç kızın hayata döneceğini yazabilirlerdi.

Bir diğer çarpıcı örnek ise Dilan Polat isimli sosyal medya fenomeni olan genç kadındır. Kız kardeşi ve eşiyle birlikte tutuklanmasının ardından sosyal medyada başlayan nefret dalgası, Dilan Polat’ın da psikolojik sağlığını derinden etkilemiştir, hatta tedavi olması gerekmiştir.

Türkiye’de, yargının çöktüğü her gün tartışılırken, insanlar yargının hatalı infazlarından önce "duygusal infazlara" maruz kalmaktadır. Kişilerin masumiyet karineleri ayaklar altına alınırken, ruh sağlıkları, itibarları, neşeleri de bitirilmektedir.

Ülkemizde Birtakım Basının ve Sosyal Medya Kullanıcılarının Linçleri Sonucunda Yüzlerce Kişi İntihar Noktasına Sürüklenmiştir

Türkiye’de sosyal medya lincine maruz kaldıktan sonra intihar eden birçok insan oldu. Bu bir sosyal medya ve basın suçudur.

Yapılan Gazetecilik mi, Yargısız İnfaz mı?

Bu süreçte geleneksel medya da çoğu zaman sosyal medya ile yarışır şekilde linç kampanyalarının parçası haline gelmiştir. Özellikle magazin programlarında ya da haber portallarında kullanılan başlıklar, kişiyi adeta "teşhir" etmekte, itibarını sarsmakta, güya kamuoyunu bilgilendirme görevi, yerini kışkırtıcı ve ajite edici nefret dolu içeriklere bırakmaktadır.

Genç Kadınları Yerden Yere Vurarak, Acımasızca Ezmeye Çalışanlar, Başkası İçin Cellat Kendisi İçin Mağdur Olanlardır

Acıma, merhamet, şefkat duygularından yoksun, sevgiyi, neşeyi, güzelliği, estetiği, gülmeyi yok etmeye adeta ant içmiş gibi davranan bazı gazeteciler, kendi aleyhlerine olan en küçük bir olayda ise, feryat figan ortalığı ayağa kaldırmaktadırlar.

SADECE KENDİ CANI YANDIĞINDA İNSAN OLMAK AHLAKİ VE VİCDANİ BİR TUTARSIZLIKTIR.

Bir Vicdan Çağrısı

Hiçbir insan, milyonlarca kişi tarafından aşağılanmayı, tehdit edilmeyi, dışlanmayı, hor görülmeyi, alay edilmeyi, itibarsızlaştırılmayı hak etmez. İnsanların görünür olması, onların "hedef tahtası" haline gelmesini meşru kılmaz. Her insan bu tür saldırılarla ruhsal olarak başa çıkamayabilir, bu insanlar birçok örneği gördüğümüz gibi intihara kadar sürüklenebilir. Bu nedenle;

Gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının hiçbir zaman karşılarında bir evlat, bir anne, bir kız çocuğu, bir baba, bir insan olduğunu unutmadan, daima sevgiyle, anlayışla, güzel sözle, hata varsa eğitmek kastıyla, düzeltmek için, merhamet ederek yazmaları ve konuşmaları gerekmektedir.

Sosyal medya ve basın linçleri, insanları ölüme kadar götürebilen psikolojik şiddettir.

Kendi başına geldiğinde veryansın edenler unutmamalıdır ki, Peygamber Efendimiz (sav)’in de söylediği gibi :

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”

Kur’an’da Allah şöyle buyurur:

“Şüphesiz Allah, iyilik yapanları ve merhamet edenleri sever.”
(Bakara Suresi, 195)

Kim de bir insanı diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur". (Maide Suresi, 32)

Bu merhamet çağrısı sadece inançlı bireylere değil, vicdanı olan herkese yöneliktir.

Müvekkil Adnan Oktar, bu vesileyle Nihal Candan için Allah’tan acil şifa dilemekte; Sayın Cumhurbaşkanımızın güzel bir sözü ve bir daha cezaevine girmeyeceğine dair bir düzenleme vaadi ile, bu genç hanımın hayata tutunabileceğini hatırlatmaktadır.

Bu hayati konunun Sayın Cumhurbaşkanımızın dikkatine getirilmesi ise yine vicdan ve merhamet sahibi gazetecilerimize düşmektedir.

Kamuoyunun bilgilerine bilvekale sunarız

Daha yeni Daha eski