İSTANBUL ANADOLU 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO          : 2025/42 E

SUNAN                : Adnan Oktar


KONU                  : Müvekkil ve sanıkların, savunmalarının esas ve temel bir bölümü olarak kendilerine kurulan kumpasın altında yatan sebepleri anlatmalarının gerekliliği hakkında beyanlarımızın sunumudur.

AÇIKLAMALARIMIZ:

Müvekkil Adnan Oktar ve sanıkların çeşitli aşamalardaki savunmaları esnasında kendilerine kurulan kumpasa ilişkin yaptıkları açıklamaların, zaman zaman gerek iddia makamının gerekse Sayın Başkanlığınızca -yargılamanın konusu olmadığını iddiasıyla- kesilmeye çalışıldığına sıklıkla şahit olmaktayız.

Oysa bu yargılamanın esas konusu, iddianamelerde yer alan kurguların ve isnatların temel çıkış noktası; müvekkil ve arkadaşlarının niçin böylesine kapsamlı bir kumpasın mağduru oldukları ve her yönüyle alenen ortada olan bu kumpasın neden görmezden gelinip araştırılmadığıdır.

Müvekkilin konuyla ilgili görüşleri şu şekildedir:

4 bin sayfadan oluşan ana dava iddianamesi ve bu yargılamanın devamı ve birer parçası olarak süregelen yargılamaların tüm iddianameleri bir dizi iftira üzerine kuruludur. Hiçbirinde suça dair somut delil yoktur. Tamamı ideolojik temele dayalı bir karalama, önyargılı yorumlama ve çarpıtılmış çıkarımlardan ibarettir. Sırf bu durum bile ortada dev bir kumpas dosyası olduğunu gözler önüne sermektedir. Buna karşın, “yaptın mı yapmadın mı?” mantığıyla isnatlara birkaç cümlelik cevap vermenin haklı ve mantıklı bir savunma olmayacağı açıktır. Yargılamaları yapan Hakim heyetleri ve duruşma savcılarının kendileri de benzer bir durumla karşı karşıya kalsalar isnatların mesnetsizliğini izah etmeden önce neden böyle bir karalama yapıldığını, bu mesnetsiz isnatların hangi süreçlerin ürünü olduğunu açıklayacaklardır. Çünkü akılcı, makul, mantıklı olan tutum budur.

Kaldı ki hukuken yapılması gereken de öncelikle kumpası, kumpasın amacını, kumpası kuranların ve rol alanların karakterini, yöntemlerini anlatmaktır. Zira savunmanın ana unsuru Hakim Heyetinin vicdani kanaatinin oluşmasını sağlamaktır. Bu vicdani kanaat ancak ortaya konulan isnatların dayanak noktaları açıklandıktan sonra hakkaniyetli olarak oluşabilecektir. 

Özellikle de, müvekkil ve arkadaşlarının yargılandıkları davalarda olduğu gibi, suçlamaya ilişkin herhangi bir delil ya da dayanak aranmazken, savunmanın suçsuz olduğunu ispatlamak zorunda bırakıldığı bu tip durumlarda, tam da müvekkil ve bir kısım sanıkların yaptığı gibi, “niçin böyle bir iftiraya maruz bırakıldıklarını anlatmaları” ve “mahkeme heyetini bilgilendirmek istemeleri” hukuki bir mecburiyetin gereğidir.  

Üstelik ana dava yargılanmasında defalarca somut örneği görüldüğü üzere, sanıklara bir yandan sadece suçlamayı kabul edip etmediklerine cevap vermeleri, başkaca bir açıklama yapmamaları dayatması yapılırken, sanıkların doğruyu söyleyerek suçlamayı kabul etmemeleri durumunda da, “örgütsel saikle eylemi kabul etmedikleri” gerekçesiyle haklarında cezaya hükmedilmiştir. Bu durum da haklı olarak sanıklarda kendilerine karşı önyargılı bir tutum olduğu kanaatini oluşturmuştur. Bu önyargıyı oluşturan temel hususun ise her detayı ince ince planlanmış kumpas olduğu açıktır.

BAHSE KONU ÖNYARGI ORTADAN KALDIRILMADAN SAĞLIKLI BİR YARGILAMA YAPILAMAYACAĞINDAN; kumpası her yönüyle izah etmekkumpası organize edenler ile çeşitli sebeplerden dolayı (kimi maddi menfaat sağlamak, kimi iftira atıp kendini hapisten kurtarmak, kimi müvekkile duyduğu ideolojik husumetin tatmini gibi) bir şekilde kumpasçıların yanında yer alan kimselerin sosyolojik ve psikolojik yönden analiz edilip deşifre edilmeleri de kumpasın anlaşılması bakımından önem arz etmektedir.

Ayrıca yakın tarihimizin en bilinen kumpas davaları olan Ergenekon ve Balyoz yargılamaları gibi dosyalarda da yıllar süren yargılamalar boyunca sanıklar ısrarla tüm savunmalarında bunun bir kumpas davası olduğunu delilleriyle anlatmışlar  ve kesinleşmiş ceza kararlarına rağmen neticede tüm dosyanın bir kumpas ürünü olduğu kanaati hakim olmuş ve sanıklar beraat etmişlerdir. Bu ve benzeri örnekler, müvekkil ve diğer sanıkların kumpası anlatmalarında haksız olmadıklarını ortaya koyan önemli bilgilerden biridir.

NORMAL ŞARTLAR ALTINDA, müvekkil ve arkadaşlarının yargılandıkları dava dosyalarını tarafsız bir gözle inceleyen her hukukçu gibi Sayın Heyetinizin de, bunun aleni bir kumpas davası olduğunu ve ortada herhangi bir suç ya da suç unsurunun bulunmadığını gördüğünüz kanaatindeyiz. Çünkü dava içeriği olan iddiaların tamamı SADECE DELİLSİZ VE MESNETSİZ İTHAMLARDAN İBARETKEN ana dava dosyasına giren ve bir kısmı huzurdaki dosyaya da arz edilmiş olan

  • Somut belge, bilgi, bulgu, rapor ve delillere dayalı binlerce sayfalık müvekkil ve sanık savunmaları,
  • Her biri konusunda uzman ve kendi dalında otorite olarak kabul edilen çok değerli bilim insanları, duayen hukukçular, akademisyenler, Türk Ceza Kanunu’nu yazan profesörler, Yargıtay Onursal Başkan ve Üyeleri, adli bilişim uzmanları, emekli Jandarma ve Emniyet görevlileritarafından hazırlanan onlarca bilimsel mütalaa ve uzman görüşleri,

müvekkil ve arkadaşlarının MASUMİYETLERİNİ ve ALENİ BİR KUMPASIN MAĞDURU OLDUKLARINI açıkça göstermektedir.

Ancak müvekkil ve arkadaşları söz konusu olduğunda NORMAL ŞARTLARDAN BAHSEDEBİLMEK MAALESEF Kİ MÜMKÜN OLMAMAKTADIR. Kumpasçıların güdümündeki bir kısım medya eliyle yürütülen iftira ve karalama kampanyaları sayesinde oluşturulan olumsuz kamuoyu ve ön yargılar sebebiyle, müvekkil ve arkadaşlarının maruz bırakıldıkları her türlü hukuksuzluk ve fena muamele adeta onlara reva görülmektedir. Yürütülen yargılamalarda da, hiçbir savunma delili dikkate alınmadan hatta tek bir savunma tanığı dahi dinlenmeden tarihte eşi benzeri görülmemiş on binlerce yıllık haksız ve hukuka aykırı mahkumiyetlere hükmedilmektedir.

Hatta gazeteci Nedim Şener konuyu bir adım daha öteye taşımış; “BİZ YAZIP ÇİZMESEK ADNAN HOCA AZ DAHA YARGITAY’DA BERAAT EDECEKTİ” şeklindeki sözleriyle, kendisinin ve bir kısım medyanın Yargıtay üzerinde oluşturdukları kamuoyun baskısı sayesinde müvekkil ve arkadaşları hakkındaki hukuka aykırı onbinlerce yıllık mahkumiyet kararlarının bozulmaktan kurtulup onanabildiğini ikrar yoluyla itiraf etmiştir. İşin ilginç yanı bunu yaparken de “cüzdanını çıkarıp göstermiştir.”  (9 Eylül 2024, TV Net)

Nedim Şener: Adnan Oktar suç örgütü hatırlıyor musun 8.000 yıl isteniyor, 8000 yıl! Ne oldu? Az daha Yargıtay’da, eğer yazıp çizmesek beraat, şey tahliye oluyorlardı! Ya yargıdan bahsediyoruz, hocam deminden dedi ya vicdan. Ama bir de ne var (cebinden cüzdanını çıkarıyor) cüzdan!


Hal böyleyken duruşmalar esnasında müvekkil ve arkadaşlarının kumpasa ilişkin savunmalarının, iddia makamı ya da mahkeme heyetince -yargılamaya ilişkin olmadığı gerekçesiyle- kesilmeye çalışılmasının hem hakka ve hukuka hem de Anayasa ile korunan savunma hakkına aykırı olacağını bir kez daha hatırlatmak istemekteyiz.

Kumpasın nedenlerine gelecek olursak, konuyu daha önce çeşitli dilekçelerimiz vesilesiyle detaylı olarak açıklamış olduğumuzdan burada sadece ana başlıklar ve kısa özetler vermekle yetineceğiz

- 1 –
İdeolojik Husumet ve Müvekkilin Darwinizm’e Karşı Dünya Çapında Verdiği Mücadeleyi Akamete Uğratma Çabası

Bilindiği gibi müvekkil, 40 yılı aşkın bir süredir materyalist ideolojilerin, şiddetin, terörün, çatışma ve savaşların dayanak noktası olan Darwinizm’e özel bir kültürel mücadele vermiş; yürüttüğü ilmi ve imani mücadele vesilesiyle dinsizliğin en büyük ideolojik kaynağı olan Darwinizm'in yerle bir edilmesinde dünya çapında başarılara imza atmıştır.

Darwinizmi ve materyalizmi tüm dünyada etkisizleştiren bu başarıların, BİR KISIM DERİN GÜÇLERİ rahatsız ettiğini ve onlar tarafından engellenmek istediğini dile getiren müvekkil, bu kumpasla kendisi ve arkadaşlarının faaliyetlerini durdurmaya çalışıldığını belirtmektedir.

Müvekkilin Darwinizm’e karşı bilimsel çalışmalarından önce, muhafazakar camianın evrim teorisine karşı tepkisi “atamız maymunsa neden hala maymunlar insana dönüşmüyor?” gibi bilgisizce çıkışlardan ibaretken, müvekkilin fosiller başta olmak üzere tek tek bilimsel deliller ortaya koyarak yaptığı anlatım müthiş bir etki oluşturmuştur. 80’lerin başında Darwinizm’e inananların oranı %80’ler iken bu oran %3’lere düşmüştür. Fikire fikirle karşılık veremediklerinden, müvekkilin eserlerindeki bilgilerin tartışmasız bir şekilde Darwinizm’i çökertmesine karşı çaresiz kaldıklarından, çözümü müvekkil ve arkadaşlarını tutuklatıp faaliyetlerini durdurmakta bulmuşlardır.

Bu kumpas sayesinde müvekkil ve arkadaşlarının kültürel çalışmaları durdurulmuş, A9 TV Televizyonu ve internet siteleri kapatılmış, müvekkilin kaleme aldığı 300’ün üzerindeki ilmi ve imani eseri ise imha edilmeye kalkışılmıştır. Tüm bunlara rağmen müvekkil, adaletin mutlaka tecelli edeceğine inanmaktadır.

- 2 –
Müvekkilin Bağnaz Bir Anlayış Yerine Kuran Müslümanlığını Savunmasından Duyulan Rahatsızlık

Tarih boyunca Peygamberler ve salih müminler inançları nedeniyle baskıya uğramışlardır. Bunun sebebi, içinde yaşadıkları toplumun inançlarının zaman içerisinde dejenere olup dinin özünden uzaklaşması, din olarak topluma sunulan sevgisiz, katı, bencil sistemden bazı kesimlerin menfaat sağlaması, salih müminlerin dinin özünü ve gerçeğini anlatmasının ise bu menfaat düzenini ortadan kaldırıyor olmasıdır. 

Bu sebeple tarihin her döneminde söz konusu kesimler batıl düzenlerini hırsla savunmaya yeltenmişler, salih müminler de hep “din bozmakla”, “dini dejenere etmekle” itham edilmiş, yargılanmış, mahkeme önüne çıkarılmış, tutuklanmış, hatta bazıları şehit edilmiştir. Oysa müminlerin anlatımıyla bozulan din değil, bazı kesimlerin atalarından öğrenegeldikleri Kuran dışı batıl inanışlar bütünü ve bu batıl inanışlar üzerine kurdukları bencil, sevgisiz düzendir. Müvekkil ve arkadaşlarının maruz kaldığı kumpasın temelinde de yine bu gerçek vardır. Müvekkile göre bazı kesimler tarafından kendisine yöneltilen öfkenin, yok etme projelerinin, kumpasların temel sebeplerinden biri de, Kuran'a göre doğruları anlatması ve bunun da halk, özellikle de gençler arasında teveccüh görmesidir.

Müvekkil Adnan Oktar, yargılanmakta olduğu davalarda defaatle, İslam dini hakkında yaptığı yorumların kendine ait özel yorumlar olmadığını, kendisinin sadece Kuran'a uyduğunu ve tüm hurafelerden arınarak sadece Kuran'ı tebliğ ettiğini belirtmiştir. Bununla birlikte gelenekçi muhafazkar kesime de her zaman sevgiyle yaklaşmış, koruyucu ve kollayıcı bir tutum içinde olmuştur. Onların özgürlüğü ve konforu için birçok fedakarlıkta bulunmuştur.

Ancak iddianamelerde yer verilen konular ve yargılamalar esnasında müvekkil ve arkadaşlarına yöneltilen sorular müvekkilin inancı ve yaşam tarzının yargılandığını ortaya koymuştur. Dosyaya zoraki eklenmiş onlarca suçlama ile ilgili tek bir delil üzerinde konuşulmayıp, müvekkilin dini inancı üzerine yargılama yapılması, bu kumpasın sebebini açık şekilde göstermektedir.

Müvekkil, çok defa dile getirdiği şekilde, şayet bağnaz İslam anlayışını savunuyor olsaydı; Kuran’da olmadığı halde bir çok yasakla ortaya çıksa, öfke ve nefret söylemleriyle hareket etse, hurafelere dayanan bir ibadet anlayışını savunsaydı, ŞU AN YAŞADIKLARININ HİÇBİRİNİ HİÇ KUŞKUSUZ YAŞAMAZDI. Şu an ekranlara çıkıp kadınların neden dövülmesi gerektiğini uzun uzun anlatan, gençlere mutluluğu ve eğlenmeyi haram kılan bir kısım "alimler" gibi kendisi de televizyonlara çıkıp kadının mutlaka dövülmesi gerektiğini anlatsa, hatta nasıl dövülmesi gerektiğini uzun uzun tarif etse, kadınların evlere kapatılması gerektiğini, ikinci sınıf vatandaş olduklarını, onlara değer vermemek gerektiğini bir din alimi olarak uzun uzun izah etse, sakalını kesenin neden öldürülmesi gerektiğini, oruç tutmayanın neden cezalandırılmasını gerektiğini anlatsa, bunları destekleyecek sahte hadisleri birer birer sıralasa, ASLA HERHANGİ BİR SUÇLAMAYLA KARŞILAŞMAZDI. ASLA MAHKEMELER ÖNÜNE ÇIKARILMAZ, HİÇBİR ŞEKİLDE CEZAEVİNE KONULMAZ, HAKKINDA SAYISIZ İFTİRA ATILMAZ, BİNLERCE YILLIK CEZALAR DA VERİLMEZDİ.

Oysa müvekkil tüm bu bağnaz zihniyetlerin tamamen karşısında yer almış, bu davranış tarzını asla tasvip etmemiş, var gücüyle bunların Kuran’da yer almadığını anlatmıştır.

- 3 –
Müvekkilin Mehdiyete Olan İnancı ve Mehdiyeti Anlatmasından Duyulan Rahatsızlık

Müvekkilin Mehdiyet inancı sebebiyle silahlı suç örgütü oluşturduğu iddiası tarihin en mantık dışı ve aynı zamanda bazı derin odakların Mehdiyeti durdurabilmek için öne sürdüğü en akılsızca oyunlardan biridir. Burada kast ettiğimiz resmi görevliler ya da bu iddiaları kaleme alanlar değildir. Bu kumpası tüm detayları ile arka plandan organize eden derin devlet yapılanmasıdır.

Mehdiyetin anlatılmasının engellenmek istenmesi sadece bu döneme has bir girişim de değildir. Geçmişte de Mehdiyet her anlatıldığında birçok suni sebep oluşturularak bu müjdeli ve güzel haberlerin duyulması bir kısım din karşıtı çevreler tarafından engellenmek istenmiştir. Bediüzzaman Said Nursi, Esad Nuri Coşan, Muhammed Raşid Erol, Süleyman Hilmi Tunahan, Adülhakim Arvasi, Mehmed Zahid Kotku gibi kıymetli insanların yaşadıklarının bir benzeri bugün de müvekkile yaşatılmaktadır.

Müslümanlar her devirde Mehdi’yi beklemiş, Mehdi’yi anlatmış ve Mehdi’nin gelişine ihtiyaç duymuşlardır. Müvekkil de bu düşünce ve duygularla, Peygamberimiz (sav)’in “MEHDİ İLE MÜJDELENİN” hadisine duyduğu güven ve itaatle Mehdi’nin geleceğine inanmakta, Mehdi’yi anlatmakta ve Mehdi’yi beklemektedir. Bunların hiçbirinde suç unsuru olmadığı gibi suça yönelten ya da herhangi bir kanun dışı eyleme zemin hazırlayan herhangi bir husus bulunmamaktadır.

Müvekkil ve arkadaşlarının mahkeme huzurundaki savunmalarında Mehdiyeti anlatmalarının ana sebebi de, iddianamede yer alan suçlamaların tamamının Mehdiyet inancına dayandırılmasıdır. Bu yaklaşımın yanlış olduğunu anlatmak da müvekkil ve arkadaşlarının savunmasının önemli bir parçasıdır.


NETİCE ve TALEP:

Yukarıda detayları ile arz ve izah etmiş olduğumuz sebepler dolayısıyla, müvekkil ve arkadaşlarının maruz bırakıldıkları kumpasa ilişkin detayları anlatmaları savunmalarının önemli bir parçasıdır. Bu anlatımı yaptıkları esnada savunmalarının yargılamaya ilişkin olmadığı gerekçesiyle kesilmeye çalışılması ise kanaatimizce hukuka ve Anayasa ile korunan savunma hakkına uygun görünmemektedir. Saygılarımızla arz ederiz. 22.03.2025

 


Daha yeni Daha eski