Müvekkil Adnan Oktar'ın uzun yıllardır açıklamakta olduğu, son yıllarda gündeme geldiğinden dolayı yeniden izahı gerekli görülen "İslam'ın hakimiyeti" konusunda açıklamalarını kamuoyunun takdirine sunuyoruz:
Uzun yıllardır İslam dini, özünden farklı bir şekilde, bağnaz, yasakçı, öfkeli bir dinmiş gibi sunulduğundan, insanların bir kısmı "İslam yeryüzüne hakim olacak" sözünü endişe ile karşılar hale gelmişlerdir. İslam adı altında aslında mevcut bağnaz zihniyetin hakim olacağını, insanlara, diğer fikirlere, inançlara ve dinlere yaşam hakkı TANIMAYACAĞINI düşünmüşlerdir.
Oysa gerçek bu şekilde değildir.
Allah'ın izniyle, İslam'ın tüm dünyaya hakim olacağı bir zaman vardır ve ahir zamanda olduğumuz şu günlerde, o dönem son derece yaklaşmıştır. Allah ayetinde, hakimiyetin mutlaka gerçekleşeceğini haber vermiştir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, ONLARI DA YERYÜZÜNDE 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILACAK, kendileri için seçip beğendiği dinlerinikendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Şu önemle bilinmelidir ki, İslam'ın hakimiyeti, KURAN'DA TARİF EDİLEN GERÇEK İSLAM'IN HAKİMİYETİDİR. Dünyaya hakim olacak olan İslam, özgürlük, adalet, demokrasi, barış ve ittifakın dinidir.
Kuran'daki gerçek İslam, asıl olarak SEVGİNİN, İTTİFAKIN, BARIŞIN, ÖZGÜRLÜĞÜN, ADALETİN VE FEDAKARLIĞIN üzerine kurulu, gerçek dindir. Kuran'da adaletin tarifi şu şekilde yapılmıştır:
Ey iman edenler, KENDİNİZ, ANNE-BABANIZ VE YAKINLARINIZ ALEYHİNE BİLE OLSA, ALLAH İÇİN ŞAHİDLER OLARAK ADALETİ AYAKTA TUTUN. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
Ey iman edenler, ADİL ŞAHİDLER OLARAK, ALLAH İÇİN, HAKKI AYAKTA TUTUN. BİR TOPLULUĞA OLAN KİNİNİZ, SİZİ ADALETTEN ALIKOYMASIN. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Kuran'da demokrasinin tarifi ise şu şekilde yapılmıştır:
DİNDE ZORLAMA (VE BASKI) YOKTUR. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. SEN ONLARIN ÜZERİNDE BİR ZORBA DEĞİLSİN; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver. (Kaf Suresi, 45)
De ki: "Ey kafirler."
"Ben sizin taptıklarınıza tapmam."
"Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz."
"Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim."
"Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz."
"SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANA." (Kafirun Suresi, 1-6)
Ayetlerden de anlaşılabileceği gibi Kuran'daki gerçek İslam, ADALETİN VE DEMOKRASİNİN HAKKIYLA UYGULANDIĞI, tüm insanların yaşam haklarına, inançlarına ve görüşlerine SAYGI DUYULDUĞU üstün bir inançtır. "İslam dünyaya hakim olacak" dediğimizde de kastedilen, Kuran'daki bu üstün inanç şeklinin yani gerçek İslam'ın dünyaya hakim olmasıdır. Dolayısıyla, hakimiyet döneminde, dünyada tek din İslam olmayacaktır. Hakimiyet döneminde, HRİSTİYANLIK DA MUSEVİLİK DE YİNE VAR OLACAK; İNCİL ve TEVRAT'IN TAHRİF EDİLMEMİŞ (BOZULMAMIŞ) KISIMLARI DA GEÇERLİ OLACAKTIR. Kuran, "hakem kitap" sayılacak ve Kuran ile mutabık olup olmadığına bakılarak, İncil ve Tevrat'ın değişmeyen kısımları tespit edilip geçerli sayılacaktır.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, İslam dünyaya hakim olduğunda, İslam'ın İsevilikle bir bütün olacağını şu sözleri ile ifade etmiştir:
"Dünyayı saran dinsizlik cereyanı çok kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hristiyanlık, özüne, yani tevhide yaklaşarak hurafelerden ve tahriflerden kurtulacak ve İSLAMİYET’LE BİRLEŞECEKTİR. Bir bakıma, Hıristiyanlık bir biçimde İslam’a inkılap edecektir. Hakiki Hıristiyanlığın İslamiyet’e tabi olması neticesinde hak din büyük bir kuvvet bulacak ve dinsizlik cereyanı karşısında ayrı ayrı iken mağlup olan İslamiyet ve Hristiyanlık dinleri birleşip büyük bir güç elde ederek onu bozguna uğratacaktır.
Bu ittifakı gerçekleştirecek olan ahir zaman Hristiyanları hakkında sahih rivayetlerde büyük medihler (övgüler) vardır." (Mektubat, On Beşinci Mektup)
"Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye ile amel edecek." mealindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfriye (inkarcı hareket) ve inkar-ı uluhiyete (Allah'ı inkar) karşı İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslamiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi (korunmuş ayetlerin) kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini öldürür; öyle de Hazret-i İsa, İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal'ı öldürür... yani inkar-ı uluhiyet (ilahi olanı inkar) fikrini öldürecek." (Mektubat, s. 6)
Bediüzzaman Hazretlerinin izahlarından da anlaşılabileceği gibi, İslam'ın hakimiyetinde Hz. İsa (as)'ın da gelişiyle, Hristiyanlık ve İncil, tüm bozulmalardan kurtulacak, içindeki tüm hurafelerden arınacak ve özüne dönerek İslamiyete inkılab edecektir.
Hristiyanlar ve Museviler,
Hakimiyet Dönemini Nasıl Anlayacaklar?
İslam'ın dünya hakimiyetinin Museviler için en önemli alameti, Ahit Sandığı'nın (Tabutu Sekine) bulunması olacaktır. Allah, bunu ayetinde bildirmiştir:
Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size TABUT'UN GELMESİ (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden arta kalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (Bakara Suresi, 248)
Hadislerde ise bu hadise, şu şekilde haber verilmiştir:
"Nuaym, Selman b. İsa'dan tahric etti, o dedi: "Duyduğuma göre, Hz. Mehdi (as)'ın elinde (zamanında) sekine bulunan tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis'de O'nun önüne getirilir. Museviler bunu görünce, pek azı hariç, çoğu Müslüman olurlar." (Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Hz. Mehdisi'nin Alametleri, (Kitabül Burhan fi Alametil Hz. Mehdiyyil Muntazar), s. 23, Tercüme: Müşerref Gözcü - Kahraman Neşriyat)
Hristiyanlar için ise İslam'ın dünya hakimiyetinin alameti, Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne inişi olacaktır. Allah, ayetinde şöyle bildirir:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.
Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Andolsun, KİTAP EHLİNDEN, ÖLMEDEN ÖNCE ONA İNANMAYACAK KİMSE YOKTUR. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. (Nisa Suresi, 157-159)
Bu iki alametin gerçekleşmesi ile birlikte, Museviler de Hristiyanlar da böyle bir hakimiyet dönemine girmiş olduklarını anlayacaklardır. Kuran'ın tüm açıklığıyla açıklanması ile, kendi kutsal kitaplarının sahih bölümlerinin Kuran ile mutabık olduğunu göreceklerdir. İslam'ın ve Peygamberimizin (sav) tüm toplumlar tarafından kabul edilmesiyle Kuran ahlakı, tüm dünyaya egemen bir ahlak haline gelecek ve MÜSLÜMANLAR, HRİSTİYANLAR VE MUSEVİLER ORTAK BİR YOL YÜRÜYECEKLERDİR. Tüm inanç sistemleri, bu sistemin altında rahatlık ve huzur içinde yaşayacaklardır. Çünkü İslam'ın hakimiyeti, barış ve sevgi ile olacaktır.
Hakimiyet, Silahla Savaşla Değil, Sevgi ile Olacaktır
Günümüzde İslam, bağnazlıkla özdeşleştirildiğinden, genel bakış açısı, İslam'ın hakimiyetinin silahla, savaşla, dayatmayla olacağı yönündedir. El Kaide, IŞİD gibi radikal grupların yöntemlerinin benimseneceği, başka mezhep ve dinden olanların İslam'a dönmezlerse katledilecekleri, savaş ve katliamların gerçekleşeceği ve daha fazla hakim olma arzusuyla daha fazla silah üretileceği gibi yanlış bir inanış hakimdir.
Oysa gerçek İslam'ın hakimiyeti, SEVGİYLE, BARIŞLA, İTTİFAKLA, GÜZELLİKLE, ÖZGÜRLÜKLERLE gelecektir.SİLAHLAR ORTADAN KALDIRILACAK, SAVAŞLAR SONA ERECEK ve artık KİMSENİN BURNU DAHİ KANAMAYACAKTIR. Konuyla ilgili bazı hadisler şu şekildedir:
Hz. Mehdi (as), Peygamber (sav)'in yolunda gidecek, UYUYAN KİŞİYİ UYANDIRMAYACAK, KAN DA AKITILMAYACAKTIR. (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, Kıyamet Alametleri, sf. 163)
(Hz. Mehdi (as)) zamanında NE BİR KİMSE UYKUSUNDAN UYANDIRILACAK, NE DE BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 44)
Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o (Hz. Mehdi (as)) geldikten sonra ADALETLE DOLUP TAŞACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 20)
Kap su ile dolduğu gibi YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR. Hiçbir kimse arasında bir DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)
... Onun (Hz. Mehdi (as)) döneminde İYİ İNSANLARIN İYİLİĞİ ARTAR, KÖTÜLERE KARŞI BİLE İYİLİK YAPILIR." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 17)
İncil'de de, hakimiyet döneminde barış ve güven ortamı olacağı, üzüntüsü ve tasaların ortadan kalkacağı, adaletin yeryüzüne geri geleceği bildirilmiştir:
Ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek ve SONUNDA ADALETİ ZAFERE ULAŞTIRACAK. Uluslar da O'nun (Allah'ın) adına umut bağlayacak. (Matta, 12:20-21)
İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi. İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti: "Ne mutlu ruhen desteksiz olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Allah'ı görecekler. Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Allah kulları denecek.Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır." (Matta, 5:1-11)
Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. ARTIK ÖLÜM OLMAYACAK. ARTIK NE YAS, NE AĞLAYIŞ, NE DE IZDIRAP OLACAK..." (Vahiy, 21:4)
… ALLAH GÖZLERİNDEN BÜTÜN YAŞLARI SİLECEK. (Vahiy, 7:17)
Tevrat'ta ise hakimiyet döneminin barış ve güven ortamı şu şekilde tarif edilmiştir:
... Son günlerde... Rab birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek... ULUS ULUSA KILIÇ KALDIRMAYACAK, SAVAŞ EĞİTİMİ YAPMAYACAKLAR ARTIK. (Yeşaya, 2:2-4; Mika, 4:1-3)
SAVAŞ ARABALARINI EFRAYİM'DEN, ATLARI YERUŞALİM'DEN (KUDÜS'TEN) UZAKLAŞTIRACAĞIM. Savaş yayları kırılacak... (Zekeriya, 9:10)
... ÜLKEDEN YAYI, KILICI, SAVAŞI KALDIRACAĞIM, GÜVENLİK İÇİNDE YATIRACAĞIM ONLARI. (Hoşea, 2:18)
"...TOPLADIKLARI SİLAHLARI YAKACAKLAR. KÜÇÜK BÜYÜK KALKANLARI, YAYLARI, OKLARI, SOPALARI, MIZRAKLARI ATEŞE ATACAKLAR... YAKMAK İÇİN SİLAHLARI KULLANACAKLAR..." Egemen Rab böyle diyor. (Hezekiel, 39:9-10)
... İNSANLAR KILIÇLARINI ÇEKİÇLE DÖVÜP SABAN DEMİRİ, MIZRAKLARINI BAĞCI BIÇAĞI YAPACAKLAR... (Yeşaya, 2:4; Mika, 4:3)
... KİMSE ZARAR VERMEYECEK, YOK ETMEYECEK... (Yeşaya, 11:9)
HALİMLER DÜNYAYI MİRAS ALACAK, DERİN BİR HUZURUN ZEVKİNİ TADACAKLAR. (Mezmurlar, 37:11)
İslam'ın Dünya Hakimiyeti Ne Zaman?
İslam'ın dünya hakimiyeti, Nur 55. Ayette izah edildiği üzere, KESİN OLARAK GERÇEKLEŞECEKTİR. Bu, tüm sıkıntılarından, zorluklarından sonra, dünyaya kurtuluş getirecek, tüm insanları refaha kavuşturacak müjdeli bir dönemdir. İnsanlar, yaşadıkları büyük sıkıntıların, çözümsüzlüklerin ardından, bu kurtuluş dönemi ile karşılaşmanın büyük sevincini yaşayacaklardır.
Ancak ondan önce, dünyanın bu sıkıntıları peş peşe yaşayacağı, deccalin şeytani sisteminin hakim olduğu bir dönem olacaktır. Bu dönem yaşanmadan, kurtuluşa ermenin bir manası kuşkusuz ki yoktur. Bu sebeple İncil'de bu dönem, "DOĞUM SANCILARI" olarak tarif edilmiştir:
“Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. BÜTÜN BUNLAR, DOĞUM SANCILARININ BAŞLANGICIDIR.’’ (Matta 24:6-8)
Mesih-i Deccal ve Süfyan
Hadis kaynakları bizlere, iki negatif ahir zaman şahsını tanıtmaktadır. Bunlardan bir tanesi Mesih-i Deccal (aldatıcı ve yalancı Mesih), diğeri de süfyandır. Ahir zaman şahıslarından biri olan, anti-christ olarak nitelendirilen Mesih-i Deccal, İslam'ın dünya hakimiyeti öncesinde, dünyadaki bütün sistemleri bozan, yeryüzünde karışıklık ve savaşlar çıkararak kardeşi kardeşe kırdıran, dinleri, ahlakları, fıtratları bozmaya çalışan, kötülük, felaket ve mutsuzluk getiren bir zattır. Mesih-i Deccal, tüm dünyadaki Musevi, İsevi ve Müslümanlara saldıracaktır; dini ise Darwinizm'dir.
Süfyan ise İslam alemini dağıtmak için görevlendirilmiştir. Onu görevlendiren, Mesih-i Deccal'dir.
Bediüzzaman Hazretleri, İslam deccali olan süfyanı şu şekilde tanıtmaktadır:
"Sekizinci Mesele
İSLÂMLARIN DECCALI AYRIDIR. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali’nin (ra) dediği gibi demişler ki: ONLARIN DECCALI SÜFYANDIR, İSLÂMLAR İÇİNDE ÇIKACAK, ALDATMAKLA İŞ GÖRECEK. (Şuâlar, 5. Şuâ’nın 2. Makam ve Meseleleri, s. 912)
Bu açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi, Müslüman aleminin içindeki karışıklık ve fitnelerden sorumlu ahir zamanın negatif şahsı süfyandır.
Deccal ve süfyan ile ilgili hadislerde geçen tariflere bakacak olursak, her ikisinin de birer şahıs olarak var olduklarını görürüz. Özellikle Müslümanlar arasında nifak çıkarmak üzere görevlendirilmiş süfyan ile ilgili tariflerden bazıları şu şekildedir:
- Süfyan deccal adada (İngiltere'de) yaşar
Hadislerde, süfyanın bir adada yaşadığından bahsedilmektedir.
"Ada" tarifinden süfyanın, kuvvetle muhtemel İngiltere'de bulunduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Çünkü daha önce kitaplarımızda delillerimizle ortaya koyduğumuz gibi dünyaya felaketleri getiren derin güç, İngiliz derin devletidir. Bu sinsi derin devletin İngiltere'de oluşması ve tüm faaliyetlerini oradan yürütmesi, süfyan deccalin aynı yerde bulunduğuna önemli bir işarettir.
- Süfyan deccal İngiltere'de sarayda yaşar
Bu güç ve ihtişamın bir tezahürü olarak süfyandeccal, İngiltere'nin en büyük şehirlerinde, en ihtişamlı saraylarında yaşayacak ve şu an İngiliz derin devletinin kitleleri peşinden sürükleyen politikalarının mimarı olduğu için, karşı konulmaz bir güç elde edecektir:
"Deccal, büyük bir şehirde, saray benzeri bir yerde yaşayacak, halkı kendi peşinden sürükleyecek, çok büyük bir iktidara sahip olacak ve kimse ona karşı duramayacak."(Tirmizi, İbni Hacer)
"Deccal, … saraylarda ve ihtişamlı yerlerde yaşayacak ve büyük bir güç elde edecektir." (Sahih Müslim)
- Raşitik bir hastalık nedeniyle bacakları çarpıktır
Hadislere göre süfyan deccalin bacaklarında, muhtemel bir raşitik hastalık nedeniyle, çarpıklık bulunmaktadır:
"Deccal’in Bacaklarının Arası Açıktır."
"Deccal’in Ayakları Dengesiz ve Çarpıktır."
(Kaynaklar: Ahmed 2/291, 7892, 4/20, 16368, Buhari 6976, 6980, Müslim 2933, 2934, 2937, 2942, Ebu Davud 4316, 4320)
- Bakışları anormaldir
Hadislerde süfyan deccalin GÖZÜNÜN ÜZERİNDE KAFİR YAZISI olacağı bildirilmektedir:
"DECCAL'İN GÖZÜNÜN ÜZERİNDE KÂFİR YAZILI OLACAKTIR. Her Müslüman, okuma yazma bilse de, bu yazıyı görecektir." (Sünen Tirmizi, 2236)
Buradaki ifade kuşkusuz ki işari manadadır. Bu ifade ile süfyanın yüzünde nursuz bir ifade olduğuna dikkat çekilmektedir. Müslümanların görüp anlayabilecekleri şekilde, bakışları anormal, rahatsız edicidir.
- Süfyan deccalin cenneti gerçekte cehennem; cehennemi ise cennettir
Süfyan deccal, güç ve ihtişam, aynı zamanda aldatıcılık özelliklerini kullanarak insanlara çeşitli vaatlerde bulunacak ve bu vaatler bazı insanlara cazip gelecektir. Ancak aslında, kendi yandaşlarını cennet gibi görünen cehenneme sürüklemektedir. Onun cehennem olarak gösterdiği yola gidenler, yani süfyan deccalin ardından gitmeyenler ise, kurtuluş bulacaklardır:
"… Deccalin yanında cennetten ve cehennemden bahsedildiğinde, insanların ona inanmamaları zor olacaktır. Çünkü Deccal, cebinde her türlü dünya nimetini barındırır, ihtişam içinde yaşar." (Müslim, Sahih)
"Şüphesiz beraberinde bir cennet ve bir cehennem (diye isimlendirdiği iki ırmak) bulunması da onun fitnesidir. Aslında cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir..." (İbni Ebi Şeybe, Musannef, Fiten: 5, 8/5912 İbn-i Mace, 4075, 4076; Trmizi, Fiten: 59, no. 2240, 4/510)
“Sonra Deccal çıkacak, beraberinde bir ırmak ve bir ateş bulunacaktır. (Onu inkar edip) Ateşine düşenin sevabı vacip olacak, (ona iman edip) ırmağına düşenin ise günahı vacip olacaktır… (Ramuz el e-hadis, 507. sayfa, 10. Hadis)
“Deccâl, yanında bir su ve bir de ateş olduğu halde ortaya çıkacak. Bazılarının onun yanında gördüğü su GERÇEKTE SU OLMAYIP YAKICI ATEŞTİR. Bazılarının onun yanında gördüğü ATEŞ DE GERÇEKTE ATEŞ OLMAYIP SOĞUK, TATLI BİR SUDUR. Sizden Deccâl’e kim yetişirse, ateş olarak gördüğü tarafta bulunsun. Zira o, tatlı, içimi güzel bir sudur.” (Buhârî, Enbiyâ 50, Fiten 26; Müslim, Fiten 105, 108)
"Beraberinde ekmek ve et dağları, su nehirleri olacak..." (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, s. 214)
"Beraberinde çorbadan bir dağ, soğumayan sıcak et, akan bir nehir, yemyeşil bahçelerden oluşan orman, duman ve ateş dağı mevcuttur... İnsanlara işte bu cennetimdir, bu da cehennemimdir... İşte yemek, işte içecekleri, diyecek…" (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, s. 215)
Süfyan, hadislerde belirtildiği gibi, kendi yandaşlarına zahiri bir güç ve iktidar, kazanç ve imkan sunmakta ve onların gözlerini bununla boyamakta, sahte bir cennet vaat ederek onları, kendi yanında Müslümanlara karşı mücadeleye yöneltmektedir. Müslümanlara ise her türlü kötülüğü yapmakta, onları tehdit edip sürgüne uğratmakta, maddi manevi saldırılarla adeta öldürmeye teşebbüs etmektedir. Bu şekilde Müslümanlara, zahiri bir cehennem yaşatmaktadır.
Oysa Müslümanlar, süfyanın bir gücü olamayacağını ve Allah'ın koruması altında olduklarını bildiklerinden, SÜFYANIN BU TEHDİTLERİNDEN ASLA ETKİLENMEZLER. Kuran'da Hz. İbrahim (as)'ın ateşe atılması hadisesi, süfyanın gerçek Müslümanlara dünyada cehennemi yaşatmaya çalışmasına bir örnektir. Ancak Allah, süfyanın bu tuzağına karşı Hz. İbrahim (as)'ı korumuş ve ona ateşi serin kılmıştır. Kuran'da bu kıssa şu şekilde anlatılmıştır:
Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun."
Biz de dedik ki: "EY ATEŞ, İBRAHİM'E KARŞI SOĞUK VE ESENLİK OL."
Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. (Enbiya Suresi, 68-70)
Ayette belirtildiği gibi ateş, Hz. İbrahim (as)'a etkisiz kaldığı gibi, kendisinin ateşe mancınıkla fırlatılması da ona bir zarar vermemiştir. Takdir edilebileceği gibi, bir kişi mancınıkla fırlatıldığında, orada ateş olmasa bile şiddetli düşmeden dolayı hayatta kalamaz. Ancak Hz. İbrahim (as), bu eylemden zarar görmemiştir. Çünkü Allah, süfyanın sahte cehennemini onun cenneti olarak yaratmıştır.
Benzer durum Hz. Yusuf (as) için de geçerlidir. Hz. Yusuf (as), suçsuzluğu ortada olmasına rağmen hapse atılmış, hatta orada unutulmuş ve suçsuz yere tam 7 yıl orada kalmıştır. Ancak süfyanın bu sahte cehennemi gerçekte Allah tarafından onun cenneti olarak yaratılmış, 7 yılın ardından Hz. Yusuf (as), herkesin önünde aklanmış, hapisten çıktığında devletin hazineleri üzerinde yönetici olarak görevlendirilmiş ve müthiş bir nüfuz sahibi olmuştur.
- Süfyan, din adamlarını kullanarak Hz. Mehdi ve samimi Müslümanlar aleyhine propaganda yapar
Hadislere göre süfyan, Müslüman toplumu içinde bir kısım din adamlarını kendi tarafına çekecek, İslam aleminin dağılmışlığından faydalanarak ve dini kullanarak insanları etkileyecek ve bu konuda din adamlarını kullanacak ve manevi anlamda zayıf insanları yanlış yola sürükleyecektir:
Bediüzzaman Hazretleri, süfyanın bu aldatma yöntemini şu şekilde tarif etmiştir:
"Yedinci Mesele
…Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, ETRAFINDA FETVACI YAPAR. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir." (Şuâlar, 5. Şuâ’nın 2. Makam ve Meseleleri, s. 912)
Bediüzzaman Hazretleri, süfyanın bu oyunlarla İslam alemini esaret altına alacağını belirtmiştir:
“Ahirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müthişe-i muzırraları (zararlı ve dehşetli şahıslar), İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından (anlaşmazlığından) istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri (insanlığı) herc ü merc (darmadağın) eder ve KOCA ÂLEM-İ İSLÂM’I ESARET ALTINA ALIR." (el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530; İbni Hibban, Sahih, 8:286.)
"Deccal çıktığında müthiş bir şekilde bağırır, nâra atar ki, Doğu ve Batının bütün halkı onu duyar." (İbni Kesir, en-Nihaye, 1:96) hadisinden de anlaşılacağı kadarıyla, halkın tümüne ulaşabilmek için kitle iletişim araçlarını, yani medya ve basını kullanacak ve seçtiği din adamları yoluyla Kuran'daki dini kavramlar ve dindarlar aleyhine propaganda yapacaktır. Süfyan, Müslüman toplumları içinde nüfuzunu bu şekilde hakim edecektir.
Süfyanın, yine bir ahir zaman şahsı olan HZ. MEHDİ'YE ZORLUK ÇIKARACAĞI, ONU SÜREKLİ GÖZLEM VE KUŞATMA ALTINDA TUTACAĞI da haber verilmiştir:
“Süfyan münkir biridir. Allah’ı, Kur’ân’ı, peygamberi tanımaz, İslâm adına ne varsa hepsine karşıdır. Sistemli ve münafıkâne bir tarzda iş görür. İslâm’ın ana direkleri olan inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışır. “HZ. MEHDÎ’Yİ DE DEVAMLI TARASSUT (GÖZLEM) ALTINDA TUTAR. MUHASARASI (KUŞATMASI) ÜZERİNDEN KALKMAZ.” (İs’afür-Rağıbîn’den naklen Tılsımlar, s. 212.)”
"Mümin şahıs (Mehdi) Deccal'ı görünce: “Ey insanlar! Resulullah'ın zikrettiği Deccal işte budur” der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: “Onu alın da yaralayın!” der. Artık o zatın sırtı ve karnı DÖVE DÖVE GENİŞLETİLİR. Bu sefer onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da FIRLATIR ATAR. İnsanlar Deccal'in onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır. (Mehdilik ve İmamiye, İbrahim Süleymanoğlu, s. 40)
Hadiste Mehdi'nin “sırtı ve karnından dövüle dövüle genişletilmesi” müteşabih olarak (benzetme yapılarak) söylenmiştir. Kitabın yazarı bu bölüm için “Mehdi'nin ünü, durmadan etrafa ilan edilip yayılmaktadır” demektedir; deccal kendince hakkında kara propaganda yaparak Hz. Mehdi'yi yenmeye çalışsa da, gerçekte onu daha güçlü kılmaktadır.
Hadiste geçen "fırlatır atar" ifadesinden, süfyanın HZ. MEHDİ'Yİ SÜRGÜN EDECEĞİ anlaşılmaktadır.
- Ayet ve hadislerin müteşabih (benzeşen) anlamları
Ayet ve hadislerle geçen bir kısım açıklamalar, bazı durumlarda doğrudan kendi anlamlarında değil, benzeşen yani müteşabih anlamlarıyla kullanılırlar. Allah ayetinde bir kısım ayetlerin müteşabih (benzeşmeli) olarak gönderildiğini belirtmektedir:
Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Al-i İmran Suresi, 7)
Bediüzzaman Hazretleri de 5. Şua'da, ahir zaman ile ilgili bir kısım hadislerin müteşabih anlamlara sahip olduklarını belirtmektedir.
"Âhirzamanda vukûa gelecek (gerçekleşecek) hâdisâta dâir olan hadîslerin bir kısmının, müteşâbihât-ı Kur’âniye (Kuran'daki müteşabihler) gibi derin ma‘nâları var. Muhkemât (anlamı kesin şekilde) gibi tefsîr edilmez. Ve herkes bilemez. Belki tefsirinde te’vîl edenler, "onun tevilini Allah'tan başkası bilmez" sırrıyla, vukûundan sonra te’vîlleri anlaşılır. Ve murad ne olduğu bilinir ki, ilimde râsih olanlar (derinleşenler) "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır", deyip o gizli hakikatleri izhâr ederler."
Buradan anlaşılabileceği gibi, süfyan deccalin cennetinin gerçekte cehennem; cehenneminin de gerçek olması, Hz. Mehdi'yi fırlatıp atması, döve döve genişletmesi ve bunlar gibi pek çok hadisin müteşabih anlamı olduğu açıktır. Ayette belirtildiği ve Bediüzzaman hazretlerinin dikkat çektiği gibi, iman ve ilim sahibi kişiler bu izahları anlayabilmiş ve tevil edebilmişlerdir.
İslam'ın Hakimiyeti,
Deccalin Nifak Sistemini Ortadan Kaldıracaktır
Yeryüzünde yaşanan cinayetler, felaketler, şiddetli geçim sıkıntısı, dejenerasyon, savaş ve çatışma gibi eylemlerden de anlaşılabileceği gibi deccal, şu anda görevdedir. Dünyanın sıkıntılara ve savaşlara boğulduğu, insanların geçinebilmelerinin imkansızlaştığı, sevgisizlik, öfke ve nefretin yaygınlaştığı dönemin içinde olmamız hasebiyle, artık İslam'ın hakimiyet dönemine adım adım yaklaştığımızı söylemek yanlış olmayacaktır. (En doğrusunu Allah bilir) Deccalin ve onun görevlendirdiği süfyanın böylesine etkili şekilde devrede olması, her cihetten sesini duyurması, insanlar arasında öfke ve nefret salması ve bütün kötülükleri güzel göstermesi, İslam'ın güzel ruhunun hakimiyetiyle sona erecektir.
Allah, herkesi, İslam'ın şanlı şerefli hakimiyetine şahit kılsın. Tüm sıkıntıların yok olacağı bu kutlu dönem, tüm insanlar için bir kurtuluş olacaktır. Şu an tamiri zor gibi görünen pek çok şey, Rabbimiz'in "Ol" emri ile bir anda düzelecektir. Tüm dünya için sıkıntılı günlerin bir an önce son bulması dileğiyle.
Saygılarımla,
Adnan Oktar
Sonuç:
Müvekkilin yukarıdaki açıklamalarını kamuoyunun takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.23.01.2025