İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NA
Dosya No : 2024/74 E.
Sunan : Adnan Oktar
Müdafi : Av. Mert Zorlu
Konu : Müvekkile isnat edilen Mehdilik iddia etme suçlamasının hiçbir fiili ve hukuki dayanağı olmaması ve bir kısım din karşıtı çevrelerin Mehdiyetin ve ahir zaman alametlerinin anlatılmaması için oluşturdukları bir kumpas olması münasebetiyle müvekkilin, yakın tarihte Suriye ve başkenti Şam'da süregiden savaş, kargaşa ve karışıklık ortamının, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde aynen ve mucizevi detaylarıyla haber verilmiş olan önemli birer Mehdiyet ve ahir zaman alameti olmaları gerçeğinden de örnekler vererek açıkladığı görüşlerinin sunulmasıdır
AÇIKLAMALARIMIZ:
Daha önceki dilekçelerimizde defaatle izah ettiğimiz üzere müvekkilin hayatının hiçbir döneminde Mehdilik iddiası olmamıştır. Tam tersine televizyon yayınlarında milyonlarca insanın gözü önündeki hayatıyla da ortaya koyduğu üzere sadece samimi bir Müslüman olma gayreti vardır. Bu gayreti ve inancı gereği olarak inancına dair her konuyu anlattığı gibi Mehdiyeti de anlatmaktadır.
ZİRA MÜVEKKİL,
- Ahir zaman denilen dünyanın artık son devri içinde olduğumuz 1979 (Hicri 1400)’dan bu yana ardı ardına gerçekleşen yüzlerce alametle inkar edilemez açık bir gerçekken,
- İnsanları Mehdi’nin zuhuru, Hz. İsa’nın yeninden dünyaya gelişi, İslam ahlakının yani sevginin, adaletin, dostluğun, zenginliğin, iyiliğin tüm dünyaya hakim olması gibi büyük olaylar beklerken,
- Yine ahir zamanın gereği olarak dünya çapında akıl almaz zulümler ve haksızlıklar yaşanırken,
- İnsanların büyük çoğunluğunu Mehdi’nin çıkışı öncesi gerçekleşen fitneler sebebiyle büyük bir umutsuzluk, mutsuzluk ve yeis sarmışken,
- Gerek ülkemizi gerekse İslam alemini ve dünyayı bekleyen böyle büyük olaylar varken,
Hz. Adem’den bu yana beklenen, tüm peygamberlerin kavimlerine anlattığı, Peygamberimiz (sav)’in ise adeta bir tablo gibi net ve tüm detaylarıyla haber verdiği Mehdiyeti gündeme getirmemenin, anlatmamanın ağır bir vicdansızlık olacağını düşünmektedir. Çünkü müvekkilin inancına göre Mehdiyeti anlatmak hak, anlatmamak ise Peygamberimiz (sav)’in mucizelerini gizlemek, sünnetini terk etmek, insanların ümitlerini ellerinden almak, kitleleri yeise terk etmek, 1400 yıl öncesinden haber verilmiş olan fitnelere karşı onları manen savunmasız bırakmak anlamına gelmektedir. Yani müvekkilin Mehdiyeti anlatmasındaki ısrarı şahsıyla ilgili bir konu değildir. Kendi beyanıyla; Allah’a ve Peygamberimiz (sav)’e olan sevgisi, insanlığın mutluluğu, iyiliği ve kurtuluşu için çabanın Kuran’da farz olmasıyla ilgili bir konudur.
Mehdiyetin anlatılmasının engellenmek istenmesi ise sadece bu döneme has bir girişim değildir. Geçmişte de Mehdiyet her anlatıldığında birçok suni sebep oluşturularak bu müjdeli ve güzel haberlerin duyulması bir kısım din karşıtı çevreler tarafından engellenmek istenmiştir. Bediüzzaman Said Nursi, Esad Nuri Coşan, Muhammed Raşid Erol, Süleyman Hilmi Tunahan, Adülhakim Arvasi, Mehmed Zahid Kotku gibi kıymetli insanların yaşadıklarının bir benzeri bugün de müvekkile yaşatılmaktadır.
Ne var ki müvekkilin önceki dilekçe ve beyanlarında açıkladığı üzere inancı ve düşüncesi şudur:Ahir zaman alametlerinin tüm hızıyla gerçekleşmeye devam ediyor olması, müvekkilin Mehdiyeti anlatması durdurulmak istense de Mehdiyetin durdurulmasının mümkün olmayacağını da açıkça ortaya koymaktadır. Kendisi cezaevinde de olsa, kimseyle görüştürülmese, tek bir kelime konuşturulmasa dahi tarihin akışının durması ve kaderde sonsuz öncede belirlenmiş olan olayların değiştirilmesi mümkün değildir. Son 40-45 yıl içinde yaşanan sosyal, siyasi, ekonomik, teknolojik, coğrafi, astronomik, vb. sayısız olağanüstü olay ve gelişmenin birbiri ardına ve aynen hadislerde haber verdiği gibi mucizevi bir biçimde gerçekleşmesi, dünyanın son devrinde Mehdi’nin gelişini müjdelemek için Allah’ın belli bir kader üzere yarattığı özel durumlardır. Nasıl ki insanın gözünü kapaması Güneş’in varlığı gerçeğini yok etmiyorsa, Mehdiyetin anlatılmasının engellenmeye çalışılması da Mehdiyetin alametlerinin herkesin gözleri önünde birbir ortaya çıkmasını yok edemeyecektir. Kaldı ki hadislerde haber verildiği üzere Mehdiyetin anlatılmasının engellenmeye, Mehdiyet gerçeğinin örtülmeye, unutturulmaya, hatta yalanlanmaya çalışılması dahi bizzat Mehdi'nin çıkışının önemli alametlerindendir.
Bu alametlerden biri daha geçtiğimiz dönemde gerçekleşmiş ve yaşanmaya devam etmektedir. Suriye iç savaşı, Şam’da karışıklıklar yaşanması Peygamberimiz (sav)’in bir çok çarpıcı detayla haber verdiği gelişmelerdir.
Peygamber Efendimiz (sav) zamanında Araplar tarafından, Şam, Halep, Hama, Humus, Lazkiye... gibi şehirleri içinde bulunduran, yani bugünkü Suriye'nin bulunduğu topraklar Şam olarak adlandırılırdı. Kuzey bölgesi, kuzey illeri anlamına gelen Şam ifadesiyle, sadece bugün Türkçe'de Şam olarak adlandırdığımız şehir değil, Suriye'nin geneli kast edilir. Türkçe'de Şam dediğimiz şehir ise Arapçada ve hadislerde Dımeşk olarak geçer. Batı dillerindeki karşılığı da Damascus'tur. Bu nedenle aşağıdaki hadislerde geçen Şam ifadesiyle sadece Şam şehrini değil, onu da içine alan Suriye toprakları kast edilmektedir.
Yukarıda sözü edilen ve ahir zamanın önemli alametlerinden olan Suriye'deki karışıklık ve iç savaşa dikkat çeken hadislerden bazı örnekleri şöyle verebiliriz:
AHİR ZAMANDA SURİYE VE ŞAM'DA ÇIKACAK OLAN BÜYÜK SAVAŞ VE KARIŞIKLIKLAR
1- “Ey Cabir! O yıl dünyanın batısının her yerinde ihtilaflar çıkacak. VİRAN OLACAK ilk toprak, ŞAM (SURİYE) TOPRAKLARIDIR.”
(Gaybet-i Numani, 14. Bölüm, Hadis: 67))
Suriye'de 2011 yılında başlayan karışıklıklar, günümüze kadar geçen 13 yıl içinde büyük bir yıkımın yaşandığı ve yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiği kanlı bir iç savaşa dönüşmüştür. Amerika, Rusya, İngiltere, İsrail ve başka birçok yabancı gücün de dahil olduğu bu iç savaşta milyonlarca Suriyeli evini, barkını, malını, mülkünü, işini, akrabalarını, yakınlarını kaybetmiş, yaralanmış, sakat kalmış, yerinden yurdundan sürülmüş ve doğduğundan beri yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalmıştır.
2- “ŞAM’DA (SURİYE'DE) BÜYÜK BİR FİTNE OLACAKTIR. Fitne uzadıkça uzayacak, sonunda bir sulh anlaşması yapılacaktır. Sonra birisi gelecek ve Mehdi çıkacaktır.”
(Ebû Dâvûd, Melâhim, 4)
8 Aralık 2024'te, Suriye Kurtuluş Hükümeti'nin Şam'a girip Esad hükümetini devirmesinden sonra bölgede kalıcı bir barış ve ateşkes sağlanması, iç savaşın, bölgesel çatışmaların sona ermesi yönünde ABD, İngiltere, Türkiye gibi ülkelerin müdahil olduğu ciddi girişimler sürmektedir.
Hadiste, Mehdi'nin çıkışının hemen öncesinde bu savaşın en nihayet barışla sona ereceği bildirilmektedir.
3- Süleyman bin Hâtıp Humeyri’den rivayet edildi, dedi ki: “Bana 40 sene önce Kâb’dan duymuş olan biri aktardı, dedi ki: “FİLİSTİN’DE BİR FİTNE ÇIKTIĞI ZAMAN, ŞAM’DA (SURİYE'DE) SUYUN SU KIRBASINDA KAYNAMASI GİBİ BİR FİTNE KAYNAR. Sonra kaynadıkça kaynar ve siz biraz üzüntü yaşar, pişmanlık duyarsınız.”
(Kitab ül Fiten, Nuaym bin Hammad, Hadis: 651)
27 Aralık 2008 tarihinde İsrail ile Gazzeli Filistinliler arasındaki savaşın başlamasının hemen ardından 15 Mart 2011'de Suriye'de ayaklanma ve karışıklıklar başlamış ve ilerleyen tarihlerde bu şiddetli bir iç savaşa dönüşmüştür.
Hadiste, Filistin ve Suriye'de hemen hemen eş zamanlı başlayıp günümüze kadar süre gelen bu savaş ve karışıklıklar mucizevi biçimde bildirilmektedir.
Ayrıca, son dönemde Filistin'in Gazze kanadında İsrail'in yol açtığı dehşetli yıkım ve katliamın hemen ardından, İsrail geçtiğimiz günlerde Suriye'de Şam yönetiminin devrilmesini fırsat bilerek hemen aynı gün, Golan tepelerinin tamamını işgal etmiş, Şam'a bir topçu mesafesi kadar yaklaşmıştır. Şam ve Suriye'deki 300'e yakın askeri ve stratejik bölgeyi bombalamış, Suriye'nin askeri gücü tümüyle ortadan kalkmıştır. Bu iki eş zamanlı yıkımın da hadisin işaretleri arasında olması muhtemeldir.
4- Abdullah bin Ömer’den rivayet edildi, dedi ki: “ŞAM’DA (SURİYE'DE) BİR FİTNE OLUR. Oranın ileri gelenleri arasında rüşvet yükselir...”
(Kitab ül Fiten, Nuaym bin Hammad, Hadis: 649)
Suriye iç savaşı boyunca Esad hükümetinde yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, adaletsizlik en üst düzeylere ulaşmıştır. Şam yönetiminin devrildiği, Esad rejiminin sona erip Beşar Esad ve ailesi ülkeyi terk ettiğinde, devletin hazinesinin de tamamen boşaltıldığı görülmüştür.
5- Kâb’dan rivayet edildi, dedi ki: “ŞAM’DA 3 FİTNE OLUR; birinci fitne kanların döküldüğüdür, diğeri akrabaların birbirinden koptuğu, malın gasp edildiği fitnedir, sonra da batı fitnesi onları takip eder ki bu kör bir fitnedir.”
(Kitab ül Fiten, Nuaym bin Hammad, Hadis: 633)
Hadiste Şam ve çevresinde yaşanacak fitnelerle ilgili detaylar verilmiştir. Bu fitnelerde kan döküleceği yani savaşlar ve çatışmalar olacağı; akrabaların birbirinden kopacağı yani geniş çaplı göçler yaşanacağı ve insanların akrabaları ve yaşadıkları yerlerle bağlarının kopacağı; malların gasp edildiği yani çatışmalar sebebiyle yoksulluk, fakirlik ve yağmalar yaşanacağı anlatılmıştır. Batı fitnesi denilerek işaret edilen ise bölgede Amerikalı, İngiliz, Fransız, vb. çok sayıda batılı askerin bulunacağıdır.
6- Ebu Vehb Kelai (ra)’dan rivayet edildi. Dedi ki: “Batılı çıktığı zaman onların işleri şiddetlenir. Arap onlara karşı çıkar. ARAPLARIN HEPSİ ŞAM (SURİYE) TOPRAKLARINDA DÖRT SANCAK ALTINDA TOPLANIR.”
(Kitab ül Fiten, Nuaym bin Hammad, Hadis: 735)
13 yıldan bu yana, Suriye'de yüzlerce silahlı grup ve örgüt arasında aralıksız çatışma ve mücadeleler sürmüş, ancak yakın zamanda Suriye'de etkili olan ve Suriye yönetiminde söz sahibi olmaya çalışan tam hadiste belirtildiği gibi Arapların içinde bulunduğu 4 ANA GRUP kalmıştır:
- Suriye Geçici Hükümeti
- Suriye Kurtuluş Hükümeti
- Suriye Demokratik Güçleri
- Beşar Esad Hükümeti
Hadiste bu detaylara kadar haber verilmiş olması mucizedir.
ŞAM'IN MAHŞER YERİ GİBİ OLMASI
7- Huzeyfe'den (ra) rivayet edildiğine göre kendisi: "İnsanların başına öyle bir zaman gelecektir ki KİŞİNİN KENDİ EŞEĞİNİN SIRTINDA ŞAM'A GELMESİ ona Dünyanın genişliğinden daha sevimli olacaktır" der. ŞAM MAHŞER YERİDİR.
(Feyd-ül Kadir, (4/171))
Esad rejiminin devrilip Suriye'de bir barış ortamının gelişmesi üzerine bugün Türkiye'deki milyonlarca Suriyeli sığınmacı büyük bir sevinç içinde ülkelerine geri dönme yolunu tutmuştur. Sınır kapılarında toplanan bu devasa kalabalık aynı hadiste belirtildiği gibi adeta bir MAHŞER YERİ görüntüsü oluşturmaktadır.
Nitekim ilgili haber başlıklarında da sınırdaki bu insan yığını ilgili yapılan MAHŞER benzetmesinin, hadisteki ifadeyle birebir aynı olması son derece mucizevidir.
Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 18.12.2024
Adnan Oktar
Müdafii
Av. Mert Zorlu