İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/60 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
KONU : Maddenin aslı konusunda bilim insanlarının dahi susturulduğu bir dönemde, müvekkil Adnan Oktar'ın görüşlerinin kumpas hareketi ile susturulmaya çalışıldığının müvekkil tarafından açıklandığı dilekçemizin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil uzun yıllardır maddenin aslı konusunu açıklamakta ve bu konuda oldukça ilgi çekici kitaplar yazmış bulunmaktadır. Müvekkil, kendisine yönelik kumpasın ideolojik ana nedenlerinden birinin bu konu olduğuna dikkat çekmekte ve bu konuda Sayın Mahkemenize yönelik aşağıdaki yazıyı hazırlamış bulunmaktadır. Müvekkilin, konuyla ilgili görüşlerini aşağıda takdirinize sunuyoruz.
Bir Kısım Bilim İnsanlarının Dahi Çekindiği Konu:
Maddenin Yokluğu
Kafatasımızdan dışarıya açılan ve "göz" adını verdiğimiz pencereden dünyayı gördüğümüzü sanıyoruz. Oysa BİZLER, HİÇBİR ZAMAN NE BEYNİMİZİN NE DE BEDENİMİZİN DIŞINA ÇIKAMADIK. Dolayısıyla, pencere diye tabir ettiğimiz GÖZLER, DIŞARIDA BİR ŞEY GÖRMÜYORLAR. ASLINDA GÖREN DE GÖZLER DEĞİL!
İnsan bedeninde her şey elektrik sinyallerinin hareketlerinden ibarettir. Görüntü gözlerle değil, elektrik sinyallerinin beyne iletimi ile gerçekleşir. Gözlerimiz kapalıyken RÜYA gibi bir görme eyleminin gerçekleşmesi bu nedenledir. Göz görmediği gibi, kulak da duymaz, burun koklamaz, dil tatmaz ve ten hissetmez. Sadece beden içinde elektrik sinyalleri dolaşıp durur ve bu sinyallerin beyne iletim şekilleri bize renkli, canlı, gürültülü, hareketli ve üç boyutlu bir dünya sunar.
Peki bu dünya nerededir?
Bu dünya bizim dışımızda mıdır? Bizim dışımızda bir dünyanın var olduğunu iddia eden bir kimse ya materyalisttir ya da bu derin konuya girmek istememektedir. Çünkü KİMSE, DIŞARIDAKİ DÜNYAYI GÖRMEDİ. Görmesi de mümkün değildir. Daha da ilginç olanı, günümüz fiziğinin de bu madde kavramını YOK ETMİŞ olmasıdır. Her yönüyle ve %100 deneylerle kanıtlanmış KUANTUM FİZİĞİ, maddenin "dalga" haline gelebilme özelliğini ortaya sunduğundan beri, mutlak madde kavramı yok olup gitmiştir. Bizim göremediğimiz maddesel dünyaya, deneyler de "yok" demiştir. Beynimizin dışına çıkamadığımız, dolayısıyla bize ait bir hayal dünya içinde yaşadığımız, bu dünyanın da sadece bize ait olduğu gerçekleri, bilim insanı kisvesiyle maddeciliğin savunuculuğunu yapan pek çok kişiyi dehşete düşürmüştür. İnsanın, duyularla iletilen elektrik sinyalleri dışında HİÇBİR ŞEYE SAHİP OLMADIĞININ ve dış dünyanın HİÇBİR YERDE OLMADIĞININ tespiti, materyalist fikir sistemini yerle bir etmiştir.
İşte bu nedenledir ki,
- Dışarıdaki dünyaya erişimimizin İMKANSIZ olduğu bir gerçek olmasına rağmen,
- Algılarımız dışında HİÇBİR ŞEYE SAHİP OLMADIĞIMIZ çok net bilinmesine rağmen,
- BEYNİMİZDE ALGILADIĞIMIZ BİR DÜNYA GÖRÜNTÜSÜ ile muhatap olmamıza rağmen
- KUANTUMUN SUNDUĞU BİLİMSEL GERÇEKLERE rağmen
pek çok bilim insanı, materyalizmi terk etmemek adına bu gerçekleri zikretmekten çekinmektedirler. Maddenin fiziksel olarak var olmadığını bir türlü ikrar edememekte, onun yerine karmakarışık demagojik izahlara sığınmakta, bilimsel terimler ekleyerek bunları bilime özgü şeyler gibi göstermeye çalışmakta ve açık olan gerçekten kaçmaktadırlar.
MADDENİN MADDİ BİR VARLIĞININ OLMADIĞININ bilinmesi onlar için KIYAMETTEN DAHİ DAHA KÖTÜ BİR HABERDİR. Çünkü kıyamet onlar için sadece bir inançtır. Ama madde ile ortaya çıkan gerçeği, BİLİM ONLARA SÖYLEMİŞTİR. İnkar edememekte ama ikrardan da kaçınmaktadırlar.
Dolayısıyla, bilim insanlarının maddenin olmadığını kabul etmeleri aslında onların KIYAMETLERİ olmaktadır. Çünkü, sahip oldukları her şeyin aslında SADECE BEYİNLERİNDE BİR GÖRÜNTÜDEN İBARET olduğunu anlamaktadırlar.
Bu yönüyle kıyamet, onlar için eskiden bir inançken, artık bir "GERÇEK" olmuş olmaktadır.
BU GERÇEK; İNSANLIĞIN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU EN BÜYÜK, EN ÖNEMLİ GERÇEKTİR. Söz konusu bilim insanları bunu bilimsel olarak kabul ettiklerinde, kendi varlıklarına ve yaşadıkları hayata dair her şeyin şekli değişecektir. Maddenin dışarıda bir varlığı olmadığını ikrar ettiklerinde, sahip oldukları her şeyin birer hayalden ibaret olduğunu, bu hayali yalnızca kendilerinin izlediğini, etraflarındaki her şeyin görüntüler bütünü olduğunu ve kendi hayal alemlerini renklendirmek için yaratıldığını fark edeceklerdir. ELLERİNDEKİ DİPLOMANIN, UZUN UĞRAŞILARLA ELDE ETTİKLERİ KARİYERLERİNİN, PARA BİRİKTİREREK ALDIKLARI EVLERİNİN, ARABALARININ, YAPTIKLARI DEKORASYONLARIN, TÜM HAYATLARINI UĞRUNA HARCADIKLARI HEDEFLERİNİN HİÇBİR ÖNEMİ KALMAMIŞ OLACAKTIR.
Bunu açıkça ifade etmek;
- Tutturup gittikleri hayatın büyüsünü bozacağı için,
- Yıllarca çalışıp profesörlük unvanına kavuşmuşken, her şeyi bir anda ortadan kaldıracağı için,
- İnsanlar arasında saygınlık elde etmişken, her şeyi bir anda hayal dünyasına çevireceği için,
- Hırs, ego ve üstünlük hislerini ortadan kaldıracağı için,
- Görüntüyü izleyerek yaşama fikri inandıkları tüm maddesel gerçekliği ortadan kaldıracak ve kendilerini boşluğa sürükleyeceği için
materyalist bilim insanlarının ajandasında hiçbir zaman yer almamaktadır.
Bunu açıkça ifade edenlerin genellikle Yaratılışçı bilim insanları olduğunu görürüz. Aslında bilim aynı bilimdir. Kuantum fiziğinin ortaya koydukları, herkesin kabul ettiği aynı gerçeklerdir. Ortaya çıkan deneysel sonuçlar kesindir, yoruma kapalıdır. Kuantum fiziği, yapılan tüm deneylerle ispatlanmıştır; yani teori safhasından çıkmıştır.
Dolayısıyla, şayet kişi, bir bilim insanıylsa, aynı bilimsel gerçekleri görüyor ve anlıyor demektir.
Aynı bilimsel doğrular ışığında, bir materyalistin maddeyle ilgili gerçekleri söyleyememesinin sebebi, maddesel dünya fikrinden ayrılmak istememesi ve bunu ikrar ettiğinde tüm varlık sebebinin bir anda yok olacağını düşünmesidir.
Maddenin asıl mahiyetinin bir hayalden ibaret olduğu gerçeğini, yaklaşık 40 yıldır gerek kitaplar, gerek belgeseller gerekse canlı yayınlar vesilesiyle anlatmaktayım. Kainattaki tek mutlak varlığın Allah olduğunu, her şeyin O'nun tecellilerinden oluştuğunu, dolayısıyla sonsuz Allah karşısında varlık aleminde başka bir şeyin var olamayacağını yıllar boyunca çok çeşitli şekillerde izah ettim. Kendi hayata bakışım da bu şekilde olduğundan, hayatımda karşılaştığım zorluklar, bu zorluklarla ilişkili olarak karşılaştığım ortamlar ve insanlar söz konusu olduğunda da daima Allah'ın yarattığı bir hayal aleminde yaşadığımın farkında oldum. Dolayısıyla, benim için ve bilime göre, çevremdeki insanlar, her ne kadar kendileri büyük kariyerler elde ettiklerini, etkili ve itibarlı olduklarını, maddi her türlü imkana sahip olduklarını zannetseler de, BİRER GÖRÜNTÜDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİRLER. Kişi, milyonlarca liralık mükemmel döşeli evine gittiğinde, aslında sadece beynindeki eve girer. Spor arabasına bindiğinde, sadece beynindeki arabaya biner. Terfi aldığında, beynindeki görüntüler içinde bir terfiye ulaşmıştır; bir hayali yaşamaktadır. Sahip olduğu veya elde ettiği her şey, beynindeki bu hayal dünyaya aittir.
İnsan, öldüğünde, karşısındaki görüntü bir anda değişecek, ahirete geçiş yapılacak ve var zannettiklerinin bir anda tamamen yok olduğunu anlayacaktır. Ona çok sahici gelen bu hayat, bir anda birkaç saatlik HAYALİ HATIRA olarak kalacaktır. Kuran'da, ahirete gittiklerinde insanların, dünyada günün sadece birazı kadar kaldıklarını söyledikleri haber verilmektedir:
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?"
Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor."
Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," (Müminun Suresi, 112-114)
İşte insanların uğruna hırs yaptıkları, başarı veya zenginlik için yarıştıkları dünya hayatının gerçeği budur.
Şahsıma karşı ideolojik mücadelenin ve kurulan kumpasın temelinde, bu ve bunun gibi birkaç konuyu ısrarla anlatmam yatmaktadır. İngiliz derin devleti, materyalizmin yok olup gitmesini istememektedir. Bu nedenle, tıpkı Darwinist diktatörlüğün, tamamen yalana dayalı evrim teorisini her yerde dayatması gibi, bu konuda da bilim insanları, maddenin yokluğu hakkında konuşamaz hale getirmişlerdir. Ancak benim açıklamalarım, sinsice işleyen sistemi bozmuş ve insanların büyük bir kısmı maddenin gerçekliğini sorgular olmuştur. Maddenin gerçekliğini sorgulayan her insanın varacağı yer, tüm kainatı ve tüm bu görüntü alemini yaratan ALLAH olacaktır. İngiliz derin devleti işte bunu hazmedememiştir.
Bu inkar bir yere kadardır. Allah, mutlaka hakkı hak olarak pekiştirecek ve insanlara tanıtacaktır. Bilimin de kanıtladığı bu gerçek, daha fazla yok sayılamayacaktır. Dolayısıyla, bana ve fikirlerime karşı yıldırma politikalarının tümü ANLAMSIZDIR. İnsanlar, gerek bizim yıllar boyunca anlatımlarımızla, gerekse bilimin gösterdiği gerçekler ışığında, ALLAH'IN YÜCE VARLIĞINI AÇIKÇA GÖRECEKLERDİR.
Müvekkil Adnan Oktar'ın yukarıdaki görüşlerini Sayın Mahkemenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.13.01.2025