İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/60 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Adnan Oktar kumpas davasını başlatan ve müvekkile yönelik öfke dolu üslubunu halen devam ettiren iki husumetli müşteki hakkında psikolojik analiz sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik dava, içinde bulunduğumuz 7. senesinde artık CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK KUMPAS DAVASI olarak tanınmaya hak kazanmıştır. 2018 yılından beri operasyon, soruşturma ve yargılama aşamalarını takip eden veya az çok bu süreçlerden haberdar olmuş kişiler, açık ve aleni şekilde gerçekleştirilen bu hukuksuzlukları hemen teşhis edebilmektedirler. Müvekkil ve arkadaşları söz konusu olduğunda basının hiçbir şekilde suçtan bahsetmeyip sadece magazin üzerinde durması, halkın sevgisizlik ve savaşlara karşı çözüm olarak müvekkilin yol göstericiliğini aramaları ve bu konuda özellikle sosyal medyada yoğun destek paylaşımları yapmaları, bunun en açık göstergelerindendir.
Devletimiz de, basınımız da, insanımız da, ADNAN OKTAR DAVASINDA SUÇ OLMADIĞINI, TARİHİN EN BÜYÜK KUMPASINA ŞAHİT OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR.
Aslında bu kumpası görebilmek için bu davanın "karşı tarafına" da bakmak büyük önem taşımaktadır. Derin devlet tarafından kumpasın işlemesi amacıyla devreye sokulan husumetli çevreler, gerek kültürleri, gerek kişilikleri, gerek ahlak yapıları, gerekse sosyal konumları itibariyle müvekkil ve arkadaşlarından oldukça farklıdırlar. Kişilik özellikleri ve yaşam şartlarından kaynaklanan EZİKLİK VE KOMPLEKS, kendilerini bu davada taraf olmak için büyük ölçüde motive etmiş ve isimlerinin büyük bir şeyle anılması için kendilerini teşvik etmiştir. Kumpasın bir parçası olmaları için kendilerine sunulan menfaat, bu yolla kazanacakları sahte itibar ve husumetleri de devreye girince, Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik kumpas hareketinin parçası olmak bu ezikliği gidermek için biçilmiş kaftan olmuştur.
Bu konuda verilebilecek iki önemli örnek vardır:
1. Örnek:
Davanın husumetlilerinden ve bu kumpas hareketini yürütenlerden biri, Pazarbaşı mahallesinde büyümüş, ilkokul mezunu olan, genellikle mahalle aralarında arka sokakların üslubunu, kavgacılığını ve kriminal yapısını almış olan eğitimsiz bir kişiliktir. Adnan Oktar'ın arkadaşlarıyla oldukça dolaylı gerekçelerle tanışmış ve normal şartlarda hayatında hiçbir zaman bir araya gelemeyeceği insanlarla aynı ortamlarda bulunmaya başlamıştır. Buna kendisi bile şaşırmıştır; verdiği röportajlardan birinde, gruba girerek bir beyin cerrahıyla oturup konuşabildiğini hayretle anlatmıştır.
Önemle vurgulamak gerekir ki, bir kişinin nerede büyüdüğü, eğitimli olup olmadığı, yaşadığı çevrenin fakir olup olmadığı MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI İÇİN HİÇBİR ZAMAN ÖNEMLİ OLMAMIŞTIR. Müvekkil ve çevresinin genellikle eğitimli ve elit kesimden geldikleri bilinen bir gerçektir, ancak bu, söz konusu camianın İNANCI ve KALİTESİ gereği, HER KESİMDEN HER EĞİTİMDEN İNSANA SAYGI VE SEVGİ İLE BAKTIKLARI ve ARALARINA ALDIKLARI GERÇEĞİNİ DEĞİŞTİRMEMEKTEDİR. Söz konusu camiada hiç kimse kimseyi, sahip olduğu maddi güç veya aldığı eğitim ile değerlendirmemektedir. Bu vasıf, söz konusu grubun en önemli özelliklerindendir.
Keza, birbirlerine ve karşılarındaki insanlara yönelik ALÇAK GÖNÜLLÜ tavır, duruşmalar esnasında grup üyelerinin en dikkat çeken tavırlarının başında gelmiştir.
Burada husumetli müştekiler için özellikle bu sosyal analizi yapmamızın sebebi, CAMİANIN BU KİŞİLERE BAKIŞ AÇISI DEĞİLDİR. Bu sosyal analizin sebebi, söz konusu husumetli müştekilerin, sahip oldukları bu vasıflardan dolayı KENDİLERİNİN CAMİA İÇİNDE DUYDUKLARI EZİKLİK ve dolayısıyla içlerinde oluşturdukları ÖFKE, HASET VE HUSUMETTİR.
Bahsini ettiğimiz 1. Örnek, bu öfke ile camiadan ayrıldığında, tümüyle vasıfsız olduğu için, kısa yoldan itibar ve para kazanabileceği illegal yapılanmalar, karanlık oluşumlar, derin devletler içinde bir türlü tutunamamıştır. Bu sebeple bunu sağlamanın yolunu aramış ve en kolay yolun, müvekkil ADNAN OKTAR'IN İSMİNİ KULLANMAK olduğuna karar vermiştir.
Dikkat edilirse söz konusu kişiler;
- Ağzı bozuk,
- Genellikle toplumda sevilmeyen,
- İnsanları kolay harcayan,
- Sevgi değil tehdit yoluyla insan bağlayabilen,
- Kültür ve ahlaki eksiklikleri oldukça dikkat çeken
kişilerdir.
Normal şartlarda hiçbir TV kanalının yer vermeyeceği bu vasıftaki kişiler, MÜVEKKİLİN ADINI KULLANIR KULLANMAZ, söz konusu kanallarda kendilerine yer bulabilmekte, ekrana çıkarılmaktadırlar. Normalde asla elde edemeyecekleri sahte itibarı, MÜVEKKİLİN ADINI KULLANDIKLARI AN ELDE EDEBİLMEKTEDİRLER.
Dolayısıyla gerek eziklik duygusu, gerekse aşağılık kompleksi nedeniyle bu davanın tarafı olmanın, kumpas için kullanılmanın, KISA YOLDAN MEŞHUR OLMAKLA AYNI ANLAMA GELECEĞİNİ düşünmüş ve canla başla devreye girmişlerdir.
Husumetli müşteki Özkan Deniz'in (Mamati) kendi sosyal medyasında müvekkili tehdit etmek için paylaştığı fotoğraflarından bazı örnekler:
Söz konusu husumetli müşteki, bu fotoğraflarda görülen ilkel yöntemleri kullanarak müvekkili bu fotoğraflarla korkutacağını düşünen bir akıl yapısına sahiptir.
2. Örnek:
Bir diğer örnek, ben-merkezci, egoist ve daha ziyade ŞİDDETLİ AŞAĞILIK KOMPLEKSİNDEN kaynaklanan narsist kişilik bozukluğuna sahip bir karakteri temsil etmektedir. Söz konusu kişi;
- Dahil olduğu tüm sosyal çevreler içinde genellikle MUHALİF ÇIKIŞLARIYLA, KAVGA VE TEHDİTLERİYLE ön plana çıkmaya çalışan,
- HERKESİN DEDİĞİNİN TERSİNİ YAPARAK dikkat çekme eğiliminde olan,
- ÖNEM VE AYRICALIK EDİNMEK İSTEYEN ama bunu insanların beğenisini değil NEFRETİNİ KAZANARAK yapmayı yol olarak benimsemiş olan
bir kişilik özelliğine sahiptir.
Adnan Oktar camiasından ayrılma sebebi, bu grupta lider olamayacağını, sözünün geçmeyeceğini anlamış olmasıdır; ki zaten bizzat söz konusu grup tarafından dışlanmış bir kişidir. Hem şiddetli aşağılık kompleksine hem de bundan kaynaklanan güçlü bir ego zehirlenmesine sahip bu tip kişilerde gruba liderlik edememek, hatta ve hatta grup tarafından dışlanmak büyük bir YENİLGİ anlamına geldiğinden, bu konuda şiddetli husumet geliştirmiştir. Müvekkil ve onun çevresindekilerin karşısında yaşadığı aşağılık duygusu, bu husumetin her geçen gün artmasına neden olmaktadır.
İşte bu nedenle, söz konusu iki karakter de mümkün olan her fırsatta müvekkilin ölmesi gerektiğine yönelik açıklamalarda bulunmakta, hatta en çok bunun üzerinde durmaktadırlar. Gerek egoları, gerek duydukları eziklik ve müvekkil ve çevresine karşı yaşadıkları yenilgi, onları artık ölümden bahsetmeye kadar sürüklemektedir.
Aslında söz konusu kişiler televizyonlara sıklıkla çıkmakta, kendi ahlak ve kişilik özelliklerini açık şekilde sergiledikleri gibi, duydukları EZİKLİK, KISKANÇLIK ve YENİLMİŞLİK hislerini de olduğu gibi yansıtmaktadırlar. Normal şartlarda müvekkilin hiçbir arkadaşında görülmeyen üslup ve tavır bozukluğu, bu kişilerin en belirgin özellikleridir. Gerek vücut dili, gerek üslup, gerekse tekrarlardan, SİNİRLERİNDE CİDDİ BOZUKLUKLAR OLDUĞU, ÖFKE PATLAMALARI, SİNİR BOŞALMALARI YAŞADIKLARI, TEDİRGİN, KORKU DOLU VE HUZURSUZ OLDUKLARI görülebilmektedir. Halkın ve basının nabzına bakıldığında, pek çok kişinin bu anormal halleri oldukça iyi fark ettiği dikkat çekmektedir. Zaten durum, anlaşılmayacak gibi değildir.
"Bir adamın kim olduğunu bilmek istersen, kimlerin ona düşman olduğuna bak" sözünün bu bakımdan manidar olduğunu düşünüyoruz. Burada verdiğimiz iki örnek, Adnan Oktar davasında kumpası yürüten iki şiddetli husumetliyi tanıtmaktadır. Bu analizler kişi bazında yapılmaya devam edilecektir. Ancak öncelikle bu iki figürün vasıflarından yola çıkmak, bu kumpas davasının hayata geçirilişinde kimlerin böylesine kolay kullanıldığını anlamak bakımından önemlidir.
Sayın Mahkemenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.07.01.2025
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu