İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/60 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Mayıs ayında gerçekleşecek duruşmalar için hem segbis hem de birkaç günlüğüne İstanbul'a getirme ihtimallerinin her ikisinin de hem hukuki hem de insani olarak sakıncalar içerdiği, sanıkların tümünün İstanbul'a getirilip tüm yargılama boyunca İstanbul'da kalmalarının neden gerektiğinin açıklamasıdır.
KONU :
Sayın mahkemenize önceki dilekçemiz ile yargılanacağımız 2024/60 ve 2024/74 esas sayılı davalara segbis ile katılmak istemediğimizi, önceki tecrübelerimizden yola çıkarak segbis bağlantılarının son derece sağlıksız olduğunu, segbisle katıldığımız pek çok duruşmada bazı sanıkların bulundukları cezaevlerinden hiçbir bağlantının yapılamadığını ve bu kişilerin duruşmalara katılamadıklarını, ses sorununun sıklıkla yaşandığını, mahkeme başkanını ve duruşma esnasında konuşma yapan diğer kişileri duyma ve anlama imkanının son derece sınırlı olduğunu, karşı tarafın isnatlarının anlaşılamaması karşısında sağlıklı ve kapsamlı cevap verme imkanın bulunmadığını, sanıkların anlattıklarının mahkeme heyeti ve katip tarafından anlaşılamadığını, kayda genellikle yanlış geçirildiğini, daha sonra video kayıt üzerinden incelendiğinde dahi anlama imkanının olamadığını, mahkeme tutanaklarının "… anlaşılamadı…" yazan bölümlerle dolu olduğunu, daha da önemlisi, mahkeme heyetinin sanıkları birebir görememelerinden kaynaklanan sanığın dürüstlüğünü, güvenilirliğini, özgüvenini, cevaplarının ve vücut hareketlerinin tutarlılığını analiz edemeyecek ve sanık ile empati kuramayacak olmasının büyük bir sorun olduğunu, tüm bu sebeplerle segbis bağlantısı ile yapılacak bir duruşma süreci İSTEMEDİĞİMİZİ belirtmiştik. Segbis yönteminin böylesine önemli ve kapsamlı davalarda sanığın tüm SAVUNMA HAKKINI KISITLAYAN, hatta YOK EDEN bir yöntem olduğu izahtan varestedir.
Müvekkilin geçmişte yargılandığı kokain komplosu esnasında hakim, olaya karışan polislerin doğru söylemediklerini, mahkeme esnasındaki ifadelerinden ve yüz, mimik, hal ve tavırlarından anlamıştır. Hakimin en önemli vasıflarından biri, kişilerin vücut dilinden, doğru söyleyip söylemediklerini anlayabilmektir. Bu nedenle sanıkların hakim karşısında olmaları son derece önemlidir.
Yine yaşadığımız örneklerden biri, İstanbul Anadolu 1. Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan 2023/246 Esas sayılı davanın sanıklarından Merve Büyükbayrak'ın, cezaevinden segbis ile bağlantıda sürekli aksaklık çıkması sebebiyle, duruşmaların hiçbirine katılamamış olmasıdır. Duruşmalarda ne anlatıldığını o sırada öğrenememiş, savunmasını yapamamış, hakkını savunamamış, müştekilere soru sorma gibi temel haklarından mahrum olmuştur. Aynı durum, sanık Coşkun Pamir'in dahil olduğu ayrı bir davada da söz konusu olmuştur. Bu tip aksaklıklar, segbis yöntemlerinde sıklıkla yaşanmaktadır. Dolayısıyla segbis yöntemi, hakkını savunmak ve doğru söylediğini ispat etmekle yükümlü bir sanık için son derece dezavantajlı bir yöntemdir.
Ancak talebimiz, daha önce de önemle belirttiğimiz gibi, SADECE BİRKAÇ GÜN SÜRECEK DURUŞMALAR İÇİN İSTANBUL'A GETİRİLİP ARDINDAN TEKRAR SANIKLARIN KALDIKLARI CEZAEVLERİNE DÖNMELERİ ŞEKLİNDE DE DEĞİLDİR. Cezaevlerinin süreçleri, hakim/savcı dahi olsa, dışarıdaki herhangi bir insanın bilgisinin ve tahminin ötesinde bürokratik süreçler ve zorluklarla doludur. Dolayısıyla bu zorluklar, tam bilinmiyor veya tahmin edilemiyor olabilir. Müvekkil, daha önce bu süreçleri defaatle yaşadığı için bu aşamalarda yaşanacak muhtemel zorlukların takdirinize sunulmasını önemli görmektedir.
Bir tutuklunun, sadece 1 veya birkaç günlük duruşma için, Türkiye'nin en uzak köşesinden İstanbul'a getirilmesi esnasında ve sonrasında yaşanacak muhtemel zorluklar özetle şöyledir:
- Resmi evrakta sadece 1 veya 3 duruşma günü belirtildiğinde, sevk esnasında Jandarma, tutuklu sanıkların yanlarına eşya almalarına izin vermemektedir. Türkiye'nin dört bir yanından gelecek olan sanıklar için bu çok büyük bir zorluk demektir. Sanıklar -mahkeme uzayacak ve İstanbul'da daha uzun kalacak bile olsalar- resmi evrakta yazan 1 veya 3 gün ibaresi nedeniyle kişisel ihtiyaçlarını dahi yanlarına alamayacaklardır. Bu Jandarma'nın kesin kuralıdır ve bu kural nedeniyle tutuklu sanıklar oldukça zorlanacaklardır. Mahkeme, şayet, daha uzun süreli olarak sanıkları İstanbul'da tutacaksa -ki talebimiz budur- o zaman bunu belirten yeni bir müzekkere yazılması elzemdir.
- Tutuklu sanıklar yeni cezaevine gittiklerinde zaten ilk gün geçici koğuşa yerleştirilmektedirler. Yanlarında eşyaları olmadığı gibi, diş fırçası, sabun gibi temel ihtiyaçlar bile olmamaktadır. Kantinden belli ihtiyaçların karşılanması en az 3-4 gün sürmektedir. Bu süre içinde de zaten duruşma için ayrılmış tarihler sona ermiş olacaktır.
- Yeni bir cezaevine giriş süreci -geçici bile olsa- çok detaylı bürokratik işlemler ve kayıt aşamaları Bu kayıt aşamaları, cezaevlerinde genellikle gece yarısına kadar devam etmektedir. Tutuklular sürekli olarak kaldıkları geçici koğuşlardan alınarak kayıt işlemi için ilgili bölgelere götürülürler ve o gece uyuyabilmeleri mümkün olmaz. Oradan ertesi gün (veya sonraki gün) duruşmaya gitmek, üstelik eşyasız olmak, çok büyük bir sorun olacaktır.
- İlk cezaevine giriş sırasında tutukluların yanlarında eşya olamadığı gibi, yanlarında getirdikleri savunma notlarının verilmesine de izin verilmemektedir. Cezaevlerine ilk giriş yapan kişilerin evrakları, incelemeye tabi tutulduğu için, evrak çokluğuna göre kimi zaman 4-5 gün sonra kendilerine teslim edilmektedir. Mahkemenin belirlediği süreye bakıldığında, ertesi gün veya bir sonraki gün duruşmaya giden sanıklar, kendilerine savunma evrakları teslim edilmeden, yani tüm savunma hakları engellenmiş olarak duruşmalara çıkmış olacaklardır.
- Duruşmanın gerçekleşeceği gün, şayet duruşma Çağlayan Adliyesinde yapılacaksa, sanıklar birbirlerinden çok farklı cezaevlerine yerleştirildikleri için, farklı cezaevlerinden getirilmek, sonra da bu cezaevlerine geri götürülmek zorunda kalacaklardır. Bu, ekstra jandarma, ekstra güvenlik, ekstra zaman ve yorgunluk Tutuklu sanıkların kimisi Metriste, kimisi Maltepe'de, kimisi Silivri'de, kimisi Bakırköy'de olacaklardır. Bu kişilerin Çağlayan Adliyesine getirilmesi ve orada duruşma boyunca güvenliklerini muhafaza altına alınmaları gibi konular hem oldukça vakit alacak hem de gerek Jandarma gerek mahkeme gerekse sanıklar bakımından büyük sıkıntıları beraberinde getirecektir.
- Önceki yargılamalarda, duruşmalar Silivri duruşma salonlarında gerçekleştiği için, burada tüm altyapı sağlanabildi, yemek vs. ihtiyaçları sistematik olarak temin edilebildi. Ancak bu defa, eğer duruşmalar için Çağlayan Adliyesi tercih edilirse, duruşmalar tüm gün süreceği için ve tutuklu sanıkların yemek ve ihtiyaç gereksinimlerini sağlayacak altyapı Çağlayan Adliyesinde bulunmadığından, hastalık ve yorgunluk durumları oluşacak, ciddi zorluklar baş gösterecek, karışıklıklar çıkacaktır.
- Dava, MEDYATİK BİR DAVA olduğu için, SANIKLAR ÜZERİNDE EKSTRA KORUMA GEREKTİĞİ için durum daha da zorlayıcı bir hal alacaktır.
- Şayet duruşmalar, Silivri duruşma salonlarında gerçekleşirse, bu durumda bütün sanıklar MARMARA CEZA İNFAZ KURUMU YERLEŞKESİNDE BİR ARADA TUTULABİLİRLER. Bilindiği gibi bu yerleşkede hem Yüksek Güvenlikli hem Kadın Kapalı hem de diğer cezaevleri bulunmaktadır. Dolayısıyla, geçmiş duruşmalarımızda yaşadığımız gibi, tüm sanıklar bir kerede toplu alınabilir ve duruşmalar tek bir yerde hızlıca ve sorunsuz şekilde görülebilir. Güvenlik tek bir elden ve sorunsuz sağlanabilir.
- Sayın Mahkemenizde görülecek olan her iki davada da, yalnızca tutuklu sanıkların savunmaları alınacak bile olsa, Adnan Oktar davasının geniş kapsamından dolayı, TUTUKLULARIN SAVUNMALARININ 1 VEYA 3 GÜNDE BİTEBİLME İHTİMALİ YOKTUR. 2024/74 esas sayılı davada, örgütün devamlılığı isnatları yer aldığından ve sanıklara, ana davada, örgüt kapsamında çok fazla suçlama yöneltildiğinden, tutuklu sanıklar savunmalarında örgüt suçlamasının geçersizliğini anlatmak isteyeceklerdir ki savunmanın da bu şekilde olması gerekir. 2024/60 esas sayılı davada ise, cinsel suçlamalar olduğundan, sanıkların her bir cinsel suçlamaya cevap vermeleri gerektiğinden, bu yargılamayı bir günde bitirmenin olanağı yoktur. Böyle olsa bile, sanıklara bir sonraki duruşma günü verilmesi ve bu süreçte İstanbul'da bir cezaevinde kalmalarının sağlanması elzemdir.
- Önceki tecrübelerimiz göstermiştir ki, huzurdaki dava gibi bir kapsamda duruşmalar için belirlenen kısa süreler, sanıkların savunma haklarının kısıtlanmasıyla sonuçlanmaktadır. Duruşmaları bu süreye sığdırabilmek için mahkeme başkanları genellikle sanıklara ya olağanüstü kısa süreler vermekte ya da "hadi, hadi" diyerek sanıkları acele ettirmekte, tüm savunma sürecini kısıtlamaktadırlar. Müvekkil ve diğer sanıklar, böylesine önemli davalarda, özellikle de haksızlığa uğradıklarını sürekli olarak dile getiriyor ve kanıtlarını sunuyorken, savunma sürelerinin ve haklarının artık kısıtlanmasını istememektedirler. Geçmiş yargılamalarda tanıklarını dahi dinletmeleri engellenmiş, tanıkları mahkeme kapılarından geri döndürülmüş, yüzlerce suçlamaya sadece dakikalar içinde cevap vermeleri istenmiş, hiçbir kanuni haklarını kullanamadan hüküm giymişlerdir. Bu duruşmalarda artık adaletin tecelli etmesini, KANUNUN KENDİLERİNE VERDİĞİ HAKKI KULLANMAK ve mahkeme önünde suçlamalara cevap verecek kadar KENDİLERİNE SÜRE AYRILMASINI İSTEMEKTEDİRLER. Bu nedenle yargılamanın birkaç güne sığdırılması, ardından yeniden oradan oraya sevklerle aynı süreçlerin yaşanması, insani, vicdani ve hukuki anlamda hak ihlali olacaktır.
Sanıkların neredeyse tümü 50 yaşını geçmiş kişilerden oluşmaktadır. Gerek segbis gerekse birkaç günlüğüne İstanbul'a getirme gibi eziyetli süreçler, sanıkların hem savunma hakları hem de sağlıkları bakımından son derece sakıncalı iki süreçtir. Zaten tüm aileleri ve tüm yaşamları İstanbul'da olan bu sanıkların, söz konusu DURUŞMALAR SONUÇLANANA KADAR İSTANBUL'DA BULUNMALARI hem hukuki hem de insani olarak ŞARTTIR. Tek bir talimatla gerekçesiz olarak tek bir gecede Türkiye'nin dört bir yanına götürülen sanıkların, zaten kendi şehirleri olan İstanbul'a tek bir gecede getirilememelerinin ve Marmara Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilememelerinin ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL OLMADIĞI AÇIKTIR. Keza, Marmara Ceza İnfaz Kurumu, ana dava esnasında 158 sanığı yaklaşık 1,5 yıl boyunca rahatlıkla konuk etmiş olan bir cezaevidir.
Müvekkilin ve diğer dava sanıklarının, 2024/60 ve 2024/74 esas sayılı davaların TÜM YARGILAMA SÜRECİ BOYUNCA İstanbul'daki cezaevlerinde bulunmaları ve mümkünse, yargılamanın Silivri duruşma salonlarında gerçekleşip, sanıkların da Marmara Ceza İnfaz Kurumu yerleşkelerine yerleştirilmeleri talebimizi yeniliyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.03.04.2024
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu