DOSYA NO: 2024/60 ESAS
SUNAN : ADNAN OKTAR
MÜDAFİİ : AV. MERT ZORLU
KONU : Huzurdaki davanın iddianame metninde, “MAHKEMENİN YARGILAMADA SINIRLARINI ÇİZECEĞİ, YARGILAMA YAPMAYA ELVERİŞLİ BİR ANLATIM BULUNMADIĞI”kesinleşmiş bir yargı kararıyla da sabit olduğundan, kovuşturma şartı gerçekleşmemiş olup CMK m. 223/8 uyarınca DÜŞME KARARI VERİLMESİ talebimizdir.
AÇIKLAMALAR :
Tarafınızca malum olduğu üzere, huzurdaki davanın iddianamesi (biri iki defa olmak üzere) 3 ayrı Ağır Ceza Mahkemesi ve 3 ayrı üst mahkeme olmak üzere toplam 6 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerekçesiz bulunarak iade edilmiştir.
Cumhuriyet Savcılığı iddianameyi 2023/188260 nolu soruşturma dosyası üzerinden yeniden hazırlamıştır. İddianame, farklı gerekçelerle sırasıyla İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararlarıyla iade edilmiştir.
Bu iade kararlarını müteakiben iddianame bu kez İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tevzi olmuştur.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise “iddianame metninde mahkemenin yargılama sınırlarını çizeceği, yargılama yapmaya elverişli bir anlatım bulunmadığından” şeklinde çok önemli bir gerekçeyle ilgili iddianameyi OY BİRLİĞİile İADE ETMİŞve İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi de bu iade sebeplerini haklı bularak savcılığın son itirazını KESİNolarak reddetmiştir.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iddianame iade gerekçeleri aynen şöyledir;
“Ayrıca belirtmek gerekir ki mahkememize tevzi edilen İDDİANAMEDE ŞÜPHELİLERE YÜKLENEN OLAYLAR ANLATILMAMIŞTIR. CMK 170/4 MADDESİ 'İDDİANAMEDE YÜKLENEN SUÇU OLUŞTURAN OLAYLAR MEVCUT DELİLLERLE İLİŞKİLENDİRİLEREK AÇIKLANIR' DÜZENLEMESİ İÇERMEKTEDİR. İDDİANAME METNİNDE MAHKEMENİN YARGILAMADA SINIRLARINI ÇİZECEĞİ YARGILAMA YAPMAYA ELVERİŞLİ BİR ANLATIM BULUNAMADIĞINDAN REDDİ GEREKMİŞTİR... Mahkememize YERLEŞİK YARGI UYGULAMALARI YOK SAYILARAK AÇILMAK İSTENEN İDDİANAMENİN CMK 170/3 MADDE GEREĞİNCE İADESİNE karar vermek gerekmiştir.”
Dosyamızda yer alan ve “iddianame” olarak anılan belge, kesinleşmiş yargı kararıyla da açıkça ortaya konduğu üzere, yargılama yapmaya elverişli anlatımları içermemektedir. Şöyle ki;
İDDİANAME, HİÇBİR SOMUT DELİL VE DETAY İÇERMEYEN, SOYUT VE MESNETSİZ SUÇ İSNATLARINDAN İBARETTİR
CMK m. 170/4, “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylara, mevcut deliller ile ilişkilendirilerek açıklanır” hükmüne amirdir. İddianame nitelikli ve gerekçeli olmalıdır. Delillerle fiil ve fail irtibatlandırılmalıdır. Sonuç bölümünde, şüphelinin aleyhine ve lehine olan hususlara yer verilmelidir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2010/21275 E. 2012/13997 K. 11.06.2012 T. sayılı kararında iddianamenin taşıması gereken unsurlar konusunda şu önemli tespitlerde bulunmuştur:
“Bu açıklamalar ışığında; İDDİANAME AYRINTILI OLMALI, ŞÜPHELİYE İSNAT EDİLEN EYLEMLERİN NELERDEN İBARET OLDUĞU HİÇBİR DURAKSAMAYA MEYDAN VERMEYECEK ŞEKİLDE AÇIK BİR BİÇİMDE BELİRTİLMELİDİR. SANIK SORGUSUNDAN ÖNCE İDDİANAME OKUNDUĞUNDA ÜZERİNE ATILI SUÇUN NE OLDUĞUNU ANLAMALI VE BUNA GÖRE SAVUNMASINI YAPABİLMELİ, KANITLARINI SUNMALIDIR. YÜKLENEN SUÇ BELİRSİZ OLMAMALI AÇIK VE NET OLARAK BELİRLENMELİ, SAVUNMA HAKKI KISITLANMAMALIDIR. AYRICA MAHKEMENİN İDDİANAMEDE BELİRTİLEN EYLEMİN SUÇ OLUP OLMADIĞINI, SUÇ OLUŞTURUYOR İSE HANGİ SUÇU OLUŞTURDUĞUNU İSABETLİ BİR ŞEKİLDE TAKDİR EDEBİLMESİ İÇİN İDDİANAMEDE ANLATILAN EYLEMİN AÇIK VE ANLAŞILIR OLMASI GEREKMEKTEDİR. (...) İDDİANAMENİN BELİRTİLEN UNSURLARI TAŞIMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR.”
Huzurdaki davanın iddianamesine baktığımızda, Yargıtay’ın kararlarında belirttiği “sanığa yüklenen fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde açıklanması zorunludur” ilkesine riayet edilmediği açıkça görülmektedir. İddianamenin büyük bölümü müşteki ifadelerinin sayfalar dolusu kopyalanarak eklenmesiyle oluşturulmuştur. Sanıklara isnat edilen suçlamalara yönelik hiçbir somut delil iddianamede mevcut değildir.
Müştekilerin büyük bölümü ifadelerinde özellikle örgüt üyeliği ve cinsel suç isnatlarında deyim yerindeyse toptancı mantığıyla hareket etmiş ve ifadelerinde “üye olduğunu bildiğim kişiler” veya “cinsel ilişkiye girdiğim kişiler” diyerek bildikleri tüm isimleri liste halinde sıralamışlardır. Müştekilerin ifadelerinin tamamı bu formatta oluşturulmuştur. Virgül arasında birçok isim sıralanmış, bu isimlerin isnat edilen suçlamayla olan ilişkisi somutlaştırılmamıştır. Bu duruma birkaç örnek vermemiz gerekirse;
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, sanıklara CMK’nın 170. maddesinde işaret edilen unsurları içermeyen; yeri, tarihi, zamanı, delili, olayı belirsiz afaki suçlar isnat edilmiştir.
Böyle soyut, hiçbir detay içermeyen ifadelerin arka arkaya eklenmesiyle iddianame hazırlanmış olunmayacağı açıktır. Hukuki anlamda iddianame olmayan bir metnin bir ceza yargılamasına konu edilemeyeceği çok açıktır.
İDDİA EDİLEN SUÇLARA DAİR YER, TARİH VE ZAMAN DİLİMİ SOMUTLAŞTIRILMAMIŞTIR
CMK m. 225’e göre “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” Diğer bir deyişle davasız yargılama olmaz ilkesi uyarınca iddianame bir yargılamanın sınırlarını çizer. Bu nedenle iddianamede fiilin somutlaştırılması ve sınırlarının belirlenmesi mutlak suretle gerekmektedir. Bunun için de isnat edilen fiil veya fiillerinin yer, tarih ve zaman diliminin iddianamede belirtilmesi zorunludur.
Nitekim CMK m.170/3-i maddesinde “YÜKLENEN SUÇUN İŞLENDİĞİ YER, TARİH VE ZAMAN DİLİMİ”nin iddianamede gösterilmesi emredilmiştir. Buna aykırı olarak yazılan iddianamenin de CMK m.174/1-a maddesi uyarınca iade edilmesi gerekmekte olup iade edilmediği takdirde, yargılama konusu belirli bir fiil bulunmadığından ilgili fiil isnadından dolayı düşme kararı verilmesi gerekmektedir.
Davamızın iddianamesinde ise pek çok suç isnadı bakımından CMK m. 170/3-i maddesine aykırı şekilde YER, TARİH VE ZAMAN BİLGİLERİ YER ALMAMAKTADIR.Aslında bunun sebebi, isnatlar hayal ürünü olduğu için, doğal olarak bir suç tarihi ileri sürülmemiş olmasıdır.
Müştekiler ifadelerinde, maruz kaldıklarını iddia ettikleri eylemlere dair somut olarak yer ve tarih bilgisi ortaya koyamamıştır. Durum böyle olunca da iddia makamı, bu soyut beyanlar haricinde bir delile de ulaşamadığı için,CMK’ya göre iddianamede bulunması zorunlu unsurlardan olan “yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi” bilgilerini huzurdaki davanın iddianamesinde gösterememiştir.
İddianamede sadece müştekilerin liste halinde sanık isimlerini saydıkları beyanları aktarılmakla yetinilmiş, bu beyanlarda sayılan kişilere isnat edilen fiillerin yeri, tarihi, zaman aralığı, delili, olayları gösterilmemiştir.
Bu şekilde oluşturulmuş bir iddianamenin usulüne uygun düzenlendiğini iddia etmek olanaksızdır. İddianamenin asgari hukuki şartları dahi taşımadığından bahisle en başta İADE EDİLMESİ GEREKİRDİ.
Suç delillerinin ayrıntılı ve açık şekilde ayrı ayrı gösterilmediği, suça konu olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmadığı durumda iddianamenin iade edilmesi gerektiğine ilişkin bazı Yargıtay kararları şöyledir:
“...5271 sayılı CYY.nın 170/3-j maddesinde zorunlu unsurlar arasında sayılan ve şüphelilerin kendilerini en iyi şekilde savunabilmeleri için, aleyhlerine olabilecek suçun sübutu ile ilgili suç delillerinin her bir olayla ilgili ayrıntılı ve açık şekilde ayrı, ayrı gösterilmediği, delillerin ne olduğu konusunda genel atıflarla yetinildiği ve aynı Yasanın 170/4. maddesi uyarınca da; yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmadığından, iddianamenin iadesi kararı ile bu karara karşı itirazı inceleyen merciin itirazın reddine ilişkin kararının hukuka uygun bulunması karşısında...” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2007/18694 E, 2009/15252 K, 18/11/2009 T. )
“...şüphelinin, hangi mağdur ve müştekilere karşı, hangi olay sebebiyle, ne zaman, ne şekilde, nerede, isnat olunan suçu işlediğinin delillerle ilişkilendirilerek iddianamede açıkça anlatılmadan kamu davası açılmıştır. Belirtilen nedenlerle iddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazı inceleyen merciin verdiği ret kararı hukuka uygundur...”(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2019/5151 E, 2019/13461 K, 01/10/2019 T. )
“...diğer şüpheliler açısından geçerli olan “iddianamede Cumhuriyet savcısının nitelendirmesinin açık ve net olmadığı, delillerle ilişkilendirme yapılmadığı, birden fazla şüpheli olduğu halde suça ne şekilde katıldıklarının, savunmalarının hangi delille çürütüldüğünün iddianamede yazılmadığı” şeklindeki iade nedenine ilişkin eksiklikleri gidermeden yeniden iddianame düzenleyerek dava açtığı dikkate alındığında Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.05.2016 tarihli ve 2016/395 değişik iş sayılı itirazın kısmen reddi ile kısmen kabulüne ilişkin kararında bir isabetsizlik görülmeyerek talebin reddine yönelik karar verilmesi uygun görülmüştür…” (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2016/7361 E, 2017/3771 K, 17/04/2017 T.)
“...Delil toplanmaksızın, deliller şüpheliye isnat edilen fiille (veya şüpheliyle) ilişkilendirilmeden hazırlanan bir iddianame, şüphelinin adil yargılanma hakkını (lekelenmeme hakkını) ihlal eder. Hiç şüphesiz adil yargılanma hakkı sadece kovuşturma evresiyle ilişkili bir hak değildir. Haksız dava açmamak (iddianame düzenlememek) bir Cumhuriyet Savcısı’nın görevine en uygun endişe olmalıdır. Şüpheli hakkında düzenlenen haksız ve yersiz bir iddianame, kişi hakkının ihlalidir. Kişinin haksız yere sanık sıfatına sokulması ve bazen belki de yıllarca sürecek bir yargılama sürecine mahkum edilmesi psikolojik bir travmadır.” (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi Armağan Özel Sayısı, Cilt: 19, Sayı:2, Yıl:2013, Fatih Birtek, Cumhuriyet Savcısı'nın Delilleri ve Fiili Takdir Yetkisi) ...Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede, şüphelilerin iştirak iradesiyle müştekiyi darp ettikleri iddia edilmesine rağmen, bu iddiayı ortaya koyacak bir delilin iddianamede gösterilmediği ve dolayısıyla olayla ilişkilendirilmediği, bu nedenle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 174/1-a maddesi delaletiyle 170/4. maddesi gereğince verilen iade kararının yerinde olduğu gözetilerek itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde; isabet görülmediğinden...”(Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2015/7099 E, 2015/10801 K, 25/03/2015 T. )
“CMK’nın 170/3-6 maddesi uyarınca iddianamede “yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, mevcut delillerle ilişkilendirilerek yüklenen suçu oluşturan olaylar’” gösterilecek, aynı Kanunun 225. maddesine göre de hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilecektir. İddianame, sanığa isnat edilen ve suç sayılan maddi fiilleri, yerini, zamanını açıkça göstermeli, hukuki nitelendirmesi yapılan fiilin, kanunda karşılığı olan suç ve cezası hakkında bilgi içermelidir. İsnat edilen suçun dayanağı olan maddi olaylar hakkında savunmasını yapabilecek şekilde sanığın bilgilendirilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6/3-a maddesinin ihlaline de yol açar.”(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2015/22227 E., 2017/2799 K.)
“... iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir.”(Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2012/1510 E., 2014/331 K.)
Yargıtay’ın yerleşik içtihadlarında da görüldüğü üzere; iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil veya fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması gereklidir. Sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmelidir. Ancak davamızın iddianamesinin belirtilen unsurları içermemesi nedeniyle, sanıkların etkili bir şekilde savunma yapabilmeleri de söz konusu değildir.
Malumunuz üzere, müvekkilim TCK m. 220/5 atfıyla dosyadaki sanıklara isnat edilen tüm eylemlerden sorumlu tutulmaktadır. Sanıklar suçlandıkları eylemler hakkında kendileri savunma yapabilecek durumda değilken, müvekkilimin hiçbir bilgisi, görgüsü, ilgisi, dahli olmayan iddia edilen fiiller hakkında savunma yapması da mümkün değildir.
İDDİA EDİLEN SUÇLARI OLUŞTURAN OLAYLAR MEVCUT DELİLLERLE İLİŞKİLENDİRİLEREK AÇIKLANMAMIŞTIR
CMK m.170/4’e göre “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez.” Oysa davamız iddianamesi kanunun bu açık emrini görmezden gelmektedir. Özellikle cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar bakımından inceleyecek olursak, hangi sanığın hangi müştekiye cinsel saldırıda bulunduğu konusunda, o müştekinin soyut beyanı haricinde hiçbir delillendirme yapılmamıştır. Sanıklar hakkındaki hukuki değerlendirme bölümlerinde kendisine suç isnat eden müşteki kadınların isimleri verilerek bu kişilere karşı “cinsel istismar-saldırı suçlarını işlediği anlaşılmıştır” denmekle yetinilmiştir. Hangi müştekiye karşı işlediği iddia olunan suça dair hangi delillerin bulunduğu ortaya konamamıştır. Konması da mümkün değildir çünkü böyle bir delil mevcut değildir.
Bu yüzden de iddianame kanunun aradığı en temel kriterlerden dahi yoksun olarak hazırlanmış, normal şartlarda soruşturma aşamasında dahi KYOK verilebilecek cılızlıktaki soyut, delilsiz iddialar ağır ceza yargılamasına taşınmıştır. Dayanaktan yoksun yapılacak olan yargılama ve bu yargılama sırasında yapılacak tüm işlemler ve elde edilecek tüm deliller de hukuksal değerden yoksun kabul edilmelidir.
Böylece, mahkemenin kanunda yazılı unsurları taşımayan, eksik, yetersiz ve hatalı iddianameyi iade etme yoluna gitmesinin ne kadar büyük önem taşıdığı bir kere daha ortaya çıkmıştır[1].
Sonuç olarak, huzurdaki davanın iddianamesinde,
- Suç delilleri her olayla ilgili ayrıntılı ve açık şekilde, ayrı ayrı gösterilmediği,
- Bireyselleştirme yapılmadığı, toptancı bir mantıkla liste halinde suçlamalar yapıldığı,
- Delillerin ne olduğu konusunda genel atıflarla yetinildiği,
- Sanıkların hangi mağdur-müştekilere karşı, hangi olay sebebiyle, ne zaman, ne şekilde, nerede isnat olunan suçu işlediği delillerle ilişkilendirilerek gösterilmediği,
- Suçlamaların müştekilerin soyut beyanlarına dayandırıldığı,
- Sanıkların üzerine atılı suçların ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalarının ve savunma yapmalarının mümkün olmadığı
açıktır.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.09.2023 tarih ve 2023/194 İddianame Değerlendirme No’lu kararında ifade edildiği ve yukarıda delilleriyle de gösterdiğimiz üzere, ortada YARGILAMA YAPMAYA EŞVERİŞLİ BİR METİN BULUNMAMAKTADIR.
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere; usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir iddianame olmadığı kesinleşmiş bir yargı kararıyla sabit olduğundan, kovuşturma şartı gerçekleşmemiş olup CMK m. 223/8 uyarınca DÜŞME KARARI VERİLMESİNİ saygılarımızla talep ederiz.
[1] Doç. Dr. Seydi Kaymaz, “Davasız Yargılama Olmaz İlkesinin İhlal Edilmesi ve Sonuçları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 21, 2019, sf. 319