İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/74 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Kanuna, Yargıtay içtihatlarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına göre huzurdaki dosyada örgüt propagandası suçunun oluşmadığına dair dilekçemizin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Huzurdaki dosyada sevk maddeleri arasında bulunan propaganda suçu, 5237 sayılı TCK m.220/8’de düzenlenen “suç örgütü propagandası” suç tanımını hiçbir şekilde karşılamamaktadır. Şöyle ki;
5237 sayılı TCK m.220/8’de düzenlenen “adi suç örgütü propagandası” suçunun cezası şu şekildedir:
"Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır." (TCK m.220/8)
Bu kanun tanımından hareketle, aşağıdaki açıklamaları takdirinize sunuyoruz:
Propaganda Suçunun Oluşması İçin Cebir, Şiddet veya Tehdit Yöntemlerinin Kullanılması Şarttır
Suç tanımından da anlaşılacağı gibi, propaganda suçunun oluşabilmesi için, suç örgütünün CEBİR, ŞİDDET VEYA TEHDİT İÇEREN YÖNTEMLERİNİmeşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde propagandasının yapılması gerekir. Yargıtay içtihatlarıyla da sabit olduğu üzere, propaganda suçunun oluşması için; MUTLAKA örgütün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterilmeli veya bu yöntemler övülmeli ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yöntemler kullanılmalıdır. (Y16CD-K.2017/3637). Örneğin, adliyeye yargılanmak üzere getirilen tutuklunun “yaşasın PKK” şeklindeki sloganı, Yargıtay tarafından örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte kabul edilmemiştir.[1]
Yine propaganda suçunun oluşabilmesi için failin icra ettiği fiilin, ancak açık ve yakın tehlike teşkil etmesi gerekir. Açık ve yakın tehlike, kamu düzenin fiil nedeniyle bozulmasına yol açacak somut durumların varlığına bağlıdır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2. maddesindeki propaganda suçu, 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; terör örgütünün propagandası suçunun oluşabilmesi için (suç örgütlerinde de; propagandanın örgütün “CEBİR, ŞİDDET VEYA TEHDİT içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde” YAPILMASI ZORUNLU KILINARAK, sınırlamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘ne uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki bu açıklama, aynı unsurları içeren hareketler yönünden 5237 sayılı (TCK m.220/8) maddesinde düzenlenen “adi suç örgütü propagandası suçu” açısından da geçerlidir.
Ancak, aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkranın b bendinde ise; toplantı ve gösteri yürüyüşünde gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1- Örgüte ait resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2- Slogan atılması,
3- Ses cihazları ile yayın yapılması,
4- Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,
şeklindeki fiil ve davranışlar propaganda suçundan cezalandırılması ifade edilmiş olsa da, Yargıtay içtihatları bu eylemlerde de cebir ve şiddet eylemlerinin varlığını aramaktadır.
Yargıtay 16.CD. 2015/7487 E., 2016/506 K., 02.02.2016 tarihli kararı:
"Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile VERİLEN MESAJIN ŞİDDETE ÇAĞRI, TAHRİK VE TEŞVİK EDİCİ YA DA SİLAHLI DİRENİŞE VE İSYANA DAVET şeklinde veya İNSANDA SALDIRGAN DUYGULAR OLUŞTURACAK BİÇİMDEANLAMSIZ BİR NEFRET YARATARAK ŞİDDETİN DOĞMASINA UYGUN BİR ORTAMI KIŞKIRTACAK NEFRET SÖYLEMİ olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır."
Yine Yargıtay içtihatlarına göre, toplumsal kültür öğesi olan fiiller, ifade özgürlüğü kapsamında kalan veya halk dilinde kalıplaşmış sözler örgüt propagandası suçu olarak kabul edilemez:
Yargıtay 16.CD. 2015/2742 E., 2015/2316 K. 13.07.2015 tarihli kararı:
"Hükümet politikalarına, siyasetçilere veya kamu görevlilerine ağır eleştiri niteliğindeki söz, yazı ve davranışlar propaganda suçu olarak değerlendirilemez. İfade özgürlüğü, sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler içinde uygulanır."
Örgüt propagandası suçunun oluşması için, telkin, teşvik ve etkide bulunmak ve örgütü iyi göstermek gibi unsurların yeterli olmayacağı, kanun maddesinin son haline göre bu uygulamalarda mutlaka cebir, şiddet veya tehdit içeren unsurların var olması şartı, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararıyla kapsamlı şekilde tarif edilmiştir:
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4225 E., 2022/1689 K. Sayılı kararı:
"Propaganda; belli bir görüşün, ideolojinin toplum içinde yayılmasını, fikir ve kanaatlerinin kökleşmesini sağlamak için, bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak her türlü maddi ve manevi araca başvurarak telkin, teşvik ve etkide bulunmak olarak tanımlanabilir. Propaganda yapma fiilinden övülmesi, kişilerde örgüte sempati duyulmasını sağlayacak hareketler gerçekleştirilmesi, örgütün faaliyetlerine yakınlık sağlayacak duyguların yaratılması, örgüte karşı duyulan düşmanlığın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran hareketlerin yapılması, örgütü iyi gösteren biçimde tanıtmak gibi faaliyetler anlaşılabilir. Ancak bütün bu faaliyetlerin, maddenin son hali gereğince, “ÖRGÜTÜN, CEBİR, ŞİDDET VEYA TEHDİT İÇEREN YÖNTEMLERİNİ MEŞRU GÖSTERECEK VEYA ÖVECEK YA DA BU YÖNTEMLERE BAŞVURMAYI TEŞVİK EDECEK ŞEKİLDE” olması gerekir. Böylece maddenin yeni haliyle PROPAGANDANIN YAPILIŞ ŞEKLİNE SINIR GETİRİLMİŞTİR. Propagandanın örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini ya meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekir. Bu durumda HER TÜRLÜ PROPAGANDA FİİLİ BU SUÇUN OLUŞMASI İÇİN YETERLİ OLMAYACAK ancak MADDEDE SAYILAN ALTERNATİF NİTELİKLERE SAHİP OLAN PROPAGANDA FİİLLERİ SUÇ TEŞKİL EDECEKTİR."
Konuyla ilgili diğer Yargıtay kararları ise şu şekildedir:
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/14439 E., 2022/2829 K. Sayılı kararı:
"TMK 7/2, 1. cümlede yer alan düzenlemeye göre tipiklik açısından suçun oluşabilmesi için:
1) “Propaganda” niteliğinde bir fiilin işlenmesi,
2) Yapılan propagandanın;
Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek şekilde veya
Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini övecek şekilde veya
Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde,
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla;
İşlenen fiil terör örgütü ile ilgili olmakla birlikte bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin değilse,
İşlenen fiil terör örgütü ile ilgili ve bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri ilişkin olmakla bu yöntemleri bir başkasına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla işlenmiyorsa,
İşlenen fiilin konusu terör örgütü ile ilgili ve bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin olmakla birlikte bu yöntemleri meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmaya teşvik edecek şekilde değilse,
TİPİKLİK GERÇEKLEŞMEYECEKTİR."
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2015/2316 K. Sayılı kararı:
"Somut olay değerlendirildiğinde, sanığın nevruz etkinlikleri sırasında bulunduğu araç camından dışarıya sarkarak terör örgütü lehine sloganlar attığı, daha sonra içinde bulunduğu topluluğun cebir ve şiddete başvurmadan kendiliğinden dağıldığı olayda propaganda suçunun oluştuğu gerekçesiyle mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de atılan sloganların terör örgütlerinin CEBİR, ŞİDDET VEYA TEHDİT içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da teşvik edecek nitelikte OLMADIĞI bu sözlerin İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde, yasal olmayan gerekçeyle propaganda suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır."
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2015/3568 K. Sayılı kararı:
"Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Demokratik Bölgeler Partisi Patnos İlçe Başkanlığının “Öcalan’ın sesine ses ver” başlıklı davetiye ile izinsiz olarak toplanan grubun herhangi bir şiddete başvurmadığı, bu grup içinde bulunan sanığın da okuduğu basın açıklaması ve “Demokratik çözüm için Öcalan’ın sesine ses ver” içerikli pankartı açması şeklindeki eyleminin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı gibi korunan değerler bakımından yakın ve açık bir tehlike de oluşturmadığı anlaşılmakla, bu fiillerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde yazılı gerekçe ile sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır."
Propaganda Suçu Örgüt Faaliyeti Kapsamında İşlenen Suçlardan Değildir
Propaganda suçu, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan değildir ve bundan dolayı TCK 220/5 kapsamında örgüt yöneticileri bu eylemden sorumlu tutulamaz. Konuyla ilgili Yargıtay içtihadı şu şekildedir:
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/238 E., 2015/442 K. Sayılı kararı:
"11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesindeki propaganda suçunun, CMK 58/5. maddesi gereğince ÖRGÜT FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE İŞLENEN SUÇLARDAN OLMAMASI nedeniyle gizli tanık ifadesinin sanık aleyhine delil olarak kullanılmasına yasal imkan bulunmadığı gözetilerek, sanığın müsnet suçtan mahkumiyeti için yeterli kanuni delil bulunmadığından beraati yerine mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir."
Örgüt Suçu Kesinleşmeden, Örgüt Propagandası Suçu Oluşamaz
Herhangi bir örgüt hakkında, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı sürece, yapılan eylemin örgüt propagandası olarak değerlendirilmesi ve bu yönde hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi Kararı şu şekildedir:
Türkiye’nin Terör Örgütü Olarak Kabul Etmediği Bir Tarihte YPG Bayrağıyla Çekilen Fotoğrafın Paylaşılması Suç Değildir:
Somut olayda başvurucunun sosyal etkileşimini, PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğunun kesinleşmiş yargı kararıyla tespit edildiği ve bilinir hâle geldiği 21/5/2015 tarihinden (bkz. § 19) ÖNCE gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Bu itibarla PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğunu bildiği ortaya konulamayan başvurucu, sosyal etkileşiminin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebilecek durumda değildir. Buna bağlı olarak gerçekleştirildiği tarih itibarıyla başvurucunun sosyal etkileşiminin tek başına şiddete teşvik olarak yorumlanabilecek, doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açabilecek nitelikte olduğu da kabul edilmemiştir…
Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ışığında somut olayda başvurucu hakkında -yorumlandığı hâliyle- terör örgütü propagandası yapma suçunun belirli olduğundan söz edilemez. Çünkü ilk derece mahkemeleri başvurucunun sosyal etkileşimi nedeniyle ceza yaptırımı ile karşılaşabileceğini makul olarak öngörebilecek durumda olduğunu ortaya koyamamıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının yorumundan kaynaklanan müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır.
Başvuru konusu olayda bir kullanıcının Facebook platformunda paylaştığı yanındaki üç kişi ile birlikte PYD-YPG terör örgütüne ait bayrağın arkasında çektirdiği fotoğrafı 15/5/2015 tarihinde beğenmesi nedeniyle başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Buna karşın Türk hukukunda PYD-YPG’nin bir terör örgütü olarak kabul edilmesi bu yöndeki bir mahkeme kararının Yargıtayca onanarak 21/5/2015 tarihinden kesinleşmesi ile bilinir hâle gelmiştir (bkz. § 19).
Yukarıda açıklandığı üzere yargı makamları başvurucunun PYD-YPG ile bir bağı olduğunu ileri sürmedikleri gibi başvurucunun henüz kesin bir yargı kararıyla ortaya konmadan önce söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemiştir. Propagandasını yaptıklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının varlığı şartının aranmaması ve bu bağlamda oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi kişilerin önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütü propagandası yapma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir.
Sonuç olarak başvurucunun somut davada uygulanan hukuk kuralları kendisi açısından yeterli ve güvenilir şekilde bilinebilir hâle gelmeden önce yaptığı Facebook beğenisinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını öngörebilmesi mümkün değildir. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fırkası hükmü ile bağdaşmamaktadır." (AHMET ASLAN BAŞVURUSU, Başvuru No: 2021/23949, 6/10/2022).
Huzurdaki Dosya Kapsamında Değerlendirme
Yerleşik kanunlar, Yargıtay içtihatları ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla açık şekilde ortaya konulduğu şekilde;
- Örgüt propagandası suçu, ancak ve ancak örgütün cebir, şiddet ve tehdit eylemlerini meşru gösterecek, övecek veya teşvik edecek nitelikte olmalıdır. Bu şartlar oluşmadığında, yapılan eylem, PROPAGANDA SUÇU DEĞİL, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR.
- Örgüt propagandası suçu, ÖRGÜT FAALİYETİ KAPSAMINDA İŞLENEN BİR SUÇ DEĞİLDİR.
- Örgüt propagandası suçunun oluşabilmesi için ÖNCE ÖRGÜTÜN VARLIĞININ KANUN ÖNÜNDE KESİNLEŞMESİ GEREKİR.
Kanunun şart koştuğu bu unsurlar huzurdaki dava kapsamında değerlendirildiğinde ve huzurdaki davada örgüt propagandası suçunun oluştuğu iddia edilen eylemlere bakıldığında, bunların, cebir, şiddet ve tehdit eylemlerini meşru gösterecek, övecek veya teşvik edecek nitelikte OLMADIĞI görülmektedir. Dolayısıyla, kanunda belirtilen PROPAGANDA SUÇU KESİN OLARAK OLUŞMAMAKTADIR.
Dahası, söz konusu eylemlerin oluştuğu tarihte de hali hazırda da KESİNLEŞMİŞ BİR ÖRGÜT KARARI YOKTUR. Bilindiği gibi Silahlı Suç Örgütü kapsamındaki ana dava şu anda Yargıtay'da görülmektedir. Propaganda suçunu oluşturduğu iddia edilen eylemler gerçekleştiği tarihte, huzurdaki dosya sanıklarının örgüt üyesi suçlaması bakımından da hükümleri kesinleşmemiştir. Söz konusu eylemler, örgüt davasının derdest devam ettiği dönemlere aittir.ORTADA BİR ÖRGÜT YOKSA, ÖRGÜT PROPAGANDASI SUÇU DA OLUŞAMAZ.
Üçüncü olarak, örgüt propagandası suçu, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen bir suç değildir. Bir an için bu suçun gerçekleştiğini varsaysak da -ki kanun bunu yalanlamaktadır- söz konusu eylemlerden TCK m.220/5 bakımından ÖRGÜT YÖNETİCİLERİNİN SORUMLU TUTULMASI İMKANSIZDIR; kanuna kesin olarak aykırıdır.
Kanunun açık hükümleri, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında, huzurdaki dosyada örgüt propagandası suçunun oluşmadığı açıktır. Bu önemli hususu Sayın Mahkemenize sunar ve saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.11.05.2024
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu
[1] https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/propaganda-sucu-cezasi-nedir.html