ENVER AYSEVER SEVGİYİ ESAS ALAN BİR ÜSLUP KULLANDIĞINDA NORMAL SANDIĞI YALNIZLIĞIN VE SEVGİSİZLİĞİN MECBURİYET OLMADIĞINI GÖRECEKTİR
Enver Aysever 7 Mart ve 11 Mart tarihlerinde Youtube kanalında yaptığı açıklamalarda müvekkil Adnan Oktar hakkında yurt dışında yaşayan bir cemaat liderini örnek vererek gerçeklerden uzak bir takım yorumlarda bulunmuştur. Müvekkil ile bu kişi arasında benzerlikler olduğunu iddia ederek, çok önemli ve hayati bir buluş yaptığını düşünmüş ve bunun heyecanıyla tarikatlar ve mehdi inancı hakkında da değerlendirmeler yapmıştır.
Müvekkilin bu konudaki açıklamaları şu şekildedir:
Kimsenin fark edemediğini fark etmiş, gizleneni açığa çıkarmış, büyük bir buluş yapmış ve halkı uyarma vazifesini üstlenmiş gibi bir üslupla son derece sıradan ve basit konuları gündeme taşımak izleyici ya da okuyucu artırmak için bazı gazeteciler tarafından sıkça başvurulan yöntemlerdir. Enver Bey’in ise kendi adının bu tarz bir gazetecilikle birlikte anılmasını istemeyeceği ve böyle bir üsluba tevessül etmeyeceği açıktır.
Enver Aysever’in, Ahmet Hulusi isimli kişi ve Mormonlardan bahsederek, müvekkilin Mehdiyet inancının tehlikeli ve insanlardan maddi menfaat elde etmeyi sağlayan bir inanç olduğunu öne sürmesi ise her şeyden önce büyük bir bilgisizliğin ürünüdür. Yaptığı yorumlar, Enver Bey’in Mehdiyet inancı hakkında kulaktan duyma bilgiler dışında kapsamlı bir bilgiye sahip olmadığını ortaya koyduğu gibi müvekkilin yargılandığı dosyayı da hiç inceleyip okumadığını göstermektedir.
Mehdiyet siyasi bir fikir, iktidar ve güç hedefleyen bir inanç, insanların maddiyatıyla ilgili bir konu değildir. Siyasetle, ticaretle, gelirle giderle ilgisi yoktur. İnsanların canını yakan, onları mutsuz eden her şeyin temeli olan adaletsizlik, sevgisizlik, bencillik, yoksulluk ve acımasızlığı ortadan kaldıracak olan bir sistemdir. Herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu, her inanç ve düşünceden insanın özgürce yaşadığı, kadınların hak ettiği değeri gördüğü, hayatın her alanına sanat ve kalitenin hakim olduğu, medeni, sevecen, neşeli, hayat dolu bir hayat modelidir. Sadece İslam’da değil tüm kadim inançlarda, Musevilikte ve Hristiyanlıkta, Budizm ve Uzak Doğu dinlerinde, Maya yazıtlarından Sümer tabletlerine kadar tüm antik medeniyetlerde var olan bir inançtır. Mehdiyetin hak olduğunun en önemli delillerinden biri ise bu konuda Peygamberimiz (sav)’in söylediği herşeyin birebir çıkması ve gerçekleşmesidir.
Şam’da fitneler olacağı, Türklerin Şam’a gireceği, Irak’ın işgal edileceği, Bağdat’ın alevler içinde kalacağı, Fırat’ın suyunun kesileceği, Afganistan’ın işgal edileceği, Suriye’de savaş ve çatışmalar olacağı, İran-Irak savaşının yaşanacağı, Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacağı, boynuzu andıran iki uçlu kuyruklu yıldız çıkacağı, Güneş’te alametler belireceği, Azerbaycan’da bir savaş olacağı, Kabe’de kan akıtılacağı, depremlerin artacağı, büyük bir ekonomik kriz yaşanacağı,salgın hastalıklar olacağı, fakirlik ve açlığın artacağı,doğal afetlerle büyük şehirlerin yok olacağı, yYer çökmelerinin olacağı, adaletsizliğin yayılacağı, toplumlarda ahlaki çökme ve bozulmalar olacağı gibi yüzlerce alamet detaylı olarak Peygamber (sav)’in hadislerinde anlatılmış ve tam da anlattığı şekilde, işaret ettiği dönemde bunlar gerçekleşmiştir. Müvekkil de Peygamberimiz (sav)’in kendisinden 1400 sene sonrasına dair, adeta görmüş gibi, haber verdiği olayların tek tek çıkması karşısında duyduğu hayret ve hayranlıkla Peygamber (sav)’in bu mucizesini insanlara anlatmaktadır. Bu, Mehdiyet iddia etmek değildir. Mehdiyet inancıyla insanlara telkin veya yönlendirmede bulunmak da değildir. Fiili, somut, gözle görülen bir gerçeği anlatmaktan ibarettir.
Enver Aysever’in müvekkil hakkındaki menfaat elde etme iddiası da baştan sonra gerçek dışıdır. Müvekkil Adnan Oktar bugüne kadar yazdığı eserlerden ve kültürel çalışmalarından hiçbir telif hakkı almamış, hiçbir zaman maddi menfaat içinde olmamış, üzerine tapulu bir malı, evi, arabası, bankada milyonları vs olmayan, sadece sevgi ve dostluk isteyerek yaşayan, bu konudaki samimiyeti ortada olduğu için de insanlar tarafından çok sevilen ve her geçen gün sevenlerinin sayısının daha da arttığı bir insandır.
Özellikle Türk Solu’nun kemikleşmiş kalıpları olan “din ile cahilliği”, “kandırılma ile inancı” birarada değerlendiren anlayışın Enver Bey’i de etkisi altına aldığı görülmektedir. Müvekkilin arkadaş çevresi Saint Benoit, Notre Dame de Sion, Avusturya Lisesi, Robert Koleji, İtalyan Lisesi, Üsküdar Amerikan Koleji, Bilent Üniversitesi, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi gibi seçkin okullarda eğitim almış, en az iki dil bilen, sosyal çevresi geniş, çok zeki ve akıllı insanlardan oluşmaktadır. Bu kişilerin Enver Bey’in öne sürdüğü gibi “aldatılarak” ya da “kandırılarak” bir inanca ya da faaliyete yönlendirilebilmesi mümkün değildir. İstediği takdirde Enver Bey bu konuda bir deneme de yapabilir. İstediği tüm imkanlar ve şartlar kendine sağlansa, maddi manevi her türlü koşul hazırlansa ve bu kişileri herhangi bir şeye inandırmaya çalışsa elde edeceği neticeyi deneyerek görebilir. İkna edebileceği, aldatıp yönlendirebileceği tek bir kişi bile olmayacaktır. Bunun sebebi ise sadece müvekkilin arkadaşlarının çok zeki ve akıllı olması değildir. Bir insanı bir şeye inandıran evler, arabalar, yalılar, tekneler, güzellik, çekicilik vs değil yalnızca samimiyettir. Kaldı ki bunlar zaten müvekkilin arkadaş çevresinde bulunan kişilerin sahip oldukları imkanlardır.
Maddiyatla bir insan ancak kısa bir süre, bir noktaya kadar bir şeyi kabullenebilir. Bir insan diğerinde samimiyeti, sevgiyi, dürüstlüğü, candanlığı görmüyorsa önüne dünyalar da serilse aklen ve kalben kanaati oluşmayacaktır. Müvekkil Adnan Oktar’ın anlattıklarına milyonlarca insanın kanaatinin gelmesinin sebebi de samimiyeti ve dürüstlüğüdür. Son 7 yıldır akıl almaz hukuksuzluklara, haksızlıklara ve eziyete maruz kalmalarına rağmen arkadaşlarının ondan asla vazgeçmemelerinin sebebi de müvekkilde, tüm insanların için için özlemini duyduğu, temiz, sevgiyi bilen, merhametli, sevecen, kaliteli, halden anlayan, vefalı bir ruhu bulmuş olmalarıdır.
Enver Bey de sevgiyle, sevecenlikle, olgunluk ve iyilikle yaklaşmaya önem verdiğinde kısa sürede anlattıklarının karşılık bulmaya başladığını görecektir. Kimi insanların alışkanlık haline getirdikleri alaycı, üst perdeden, sevgisiz üslubun bir anlık sansayonel neticeleri olsa da hiçbir zaman kalıcı, ruha hitap eden, akılda iz bırakan, insanlara olumlu etki yapan bir netice oluşturması mümkün değildir. Kanaatimizce Enver Bey geçici anlık şeyler yerine kalıcı ve güzel netice veren yöntemleri tercih edecek bir ruh kalitesine sahiptir.
Bunun için Enver Bey’in ilk yapması gereken sevgisiz üsluptan vazgeçmek olmalıdır. Özellikle sol kesimde bazı eski nesil aydınlardan bugünlere kadar gelen sevgiden uzak, halktan kopuk, halkın değerlerini ve inançlarını kendince küçümseyerek onları doğruya ilettiğini zanneden aydın modeli düşünüldüğünün tam aksine çok olumsuz bir etki yapmaktadır. Sırf bu tutum sebebiyle bu zihniyette olan kişilerin tek bir seveni bile olmadan, yazıları kendisi gibi sevgisi bir avuç insan tarafından okunan kişiler olarak hayatları son bulmaktadır.
1940’lardan kalma bu kalıpların zaman zaman Enver Bey’i de etkisi altına aldığı görülmektedir. Oysa Enver Bey ezberlenegelmiş kalıplara, dar görüşlü yorumlara ve sevgisizliğe kendisini mahkum etmeyecek ve bu yaklaşımın bugüne kadar bir kere bile pozitif bir netice vermediğini de anlayacak kadar zeki ve aydın bir insandır.
Türkiye’de solun bir kısmı halkın inançlarını, yaşam tarzını ve geleneklerini hor görerek kendini yükseltmeyi esas almış olması Enver Bey’i yanıltmamalıdır. Özünde hepsi bu toprakların insanı olan kişiler biraz daha çok kitap okuyup kendini geliştirme imkanı bulunca içinden çıkıp geldiği toplumu kendince aşağılayarak, alay ederek, küçümseyerek, bununla da kalmayıp baskı altına alarak değiştirmeyi hedeflemektedir. Oysa tepeden inmeci, halden anlayamayan, empati yapmayı bilmeyen bir üslupla kimsenin bir diğerini değiştirmesi ya da geliştirmesi mümkün değildir.
Enver Bey demokrat, özgürlükçü ve bağımsız çizgisiyle Türkiye’nin değerli programcı ve gazetecilerinden biridir. Bu yapısını koruyabilmek için zaman zaman karşı karşıya kaldığı zorluklar da kendisinin değerini artırmaktadır. Ancak mesleğini yaparken zaman zaman sevgiden, merhametten, anlayıştan uzaklaşan bir üslup tercih etmesi değerini zedeleyen bir hal alabilmektedir. Enver Bey bu alışageldik model dışına çıkıp sevgiyle, anlayışla, merhametle, içtenlikle ve sevecenlikle dolu bir üslup geliştirdiği takdirde anlatmak istediklerini çok daha geniş kitlelere duyurduğunu görecek, yalnız yaşamaya mahkum olmadığını anlayacaktır.
Saygılarımızla kamuoyunun bilgilerine sunarız. 17.03.2025