İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO : 2024/60 Esas
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert ZORLU
KONU : Huzurdaki davayla birebir aynı isnatlar ile açılmış ve Yargıtay incelemesinde olan dosyada (2024/365 E.) “Eşitlik İlkesi”ne aykırı olarak uygulanan etkin pişmanlık hükümlerinin dosyamızda tekrar edilmemesine, aynı hukuki duruma sahip sanıklar hakkında aynı hukuki uygulamaların yapılmasına dair beyanlarımızdır.
AÇIKLAMALAR :
Tarafınızca da malum olduğu üzere; etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkan tanıyan özel bir düzenleme bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir.
TCK m. 221’nin 4. fıkrasında belirtildiği üzere; “(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.” Madde hükmünden de anlaşıldığı gibi, etkin pişmanlık sadece ÖRGÜT KURMAK, YÖNETMEK veya ÖRGÜTE ÜYE OLMAK suçları yönünden uygulanabilir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29/03/2016 tarihli 2016/154, 15/12/2015 tarihli ve 2015/515, 24/11/2015 tarihli ve 2015/419 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; “Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkan tanıyan özel bir hüküm bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Bir suç türü bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemiş ise “kanunilik ilkesi” uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, TCK m. 221’deki etkin pişmanlık düzenlemesinin ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçları yönünden uygulanabileceğini, ÖRGÜT FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE İŞLENEN DİĞER SUÇLAR YÖNÜNDEN BU MADDEDE BELİRTİLEN ETKİN PİŞMANLIK HÜKÜMLERİNİN UYGULANAMAYACAĞINI açıkça belirtmektedir:
“TCK’nun 221. maddesinin ilk dört fıkrasındaki açık düzenlemeler gereği, ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçlarında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilebilecek olup örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ibarettir.”(Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1118 E. , 2018/121 K.)
Öğretide de TCK m. 221’de düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin sadece belirtilen suçlar bakımından söz konusu olduğu, “örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçların bu durumdan bağımsız olarak cezalandırılacağı” kabul edilmektedir. (“Terör Örgütü Üyeliği Suçunda Etkin Pişmanlık”, Hasan Burak Öndin, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl: 11, Sayı: 43, Temmuz 2020)
Görüldüğü gibi; dosyamızda ÖRGÜT FAALİYETİ KAPSAMINDA İŞLENDİĞİ İDDİA EDİLEN CİNSEL SUÇLAR etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını düzenleyen TCK m. 221 kapsamında değildir.
Kanundaki açık hükme, yerleşik Yargıtay içtihadlarına ve doktrine rağmen; huzurdaki davadaki birebir aynı isnatlar ile açılmış ve halihazırda Yargıtay inceleme aşamasında olan 2024/365 E. (İstinaf Dosya No: 2023/310 E., 2023/494 K.) sayılı dosyada etkin pişmanlık hükümleri yargılamanın en başından itibaren KANUNA ve HUKUKA AYKIRI şekilde uygulanmıştır.
Benzer bir durumun dosyamızda tekrar yaşanmaması için Sayın Mahkemenizi bilgilendirmekte fayda görüyoruz. Şöyle ki:
Yerel Mahkeme, etkin pişmanlıktan faydalanan sanıkları, HAKLARINDA CİNSEL İSNATLAR OLMASINA RAĞMEN TUTUKSUZ YARGILAMIŞTIR. Hatta, diğer tüm sanıklar tutuklu tutulurken, onlarca yıla varan hapis cezaları ile cezalandırılmasına karar verilenler de dahil olmak üzere TEK BİR ETKİN PİŞMAN SANIK TUTUKLANMAMIŞTIR. Yerel Mahkeme etkin pişman sanıkların sadece “etkin pişman olmalarını” gerekçe göstererek istisnasız tamamında cinsel suçlarda asgari hadden temel ceza tayini ve dosya kapsamıyla uyumsuz indirim yapmıştır. Sözde delillerin diğer sanıklar açısından da birebir aynı olduğu isnatlar yönünden diğer tüm sanıklara en üst sınırdan ceza tayin edip takdiri indirim nedenlerinin hiçbirini gözetmemiştir.
Cinsel suçlar yönünden ceza alan fakat buna rağmen tutuksuz yargılanan sanıklar hakkında verilen ceza miktarları son derece dikkat çekicidir:
Adnan Tınarlıoğlu 25 Yıl 25 Ay 37 Gün
Akın Gözükan 3 Yıl 1 Ay 15 Gün
Ali Şeref Gider 18 Yıl 9 Ay
Emre Kutlu 36 Yıl 43 Ay 37 Gün
Emre Teker 10 Yıl 11 Ay 7 Gün
Kemal Ayaz 48 Yıl 31 Ay 15 Gün
Murat Terkoğlu 3 Yıl 1 Ay 15 Gün
Mustafa Arular 68 Yıl 35 Ay 7 Gün
Serdar Dayanık 58 Yıl 45 Ay 45 Gün
Suphi Serdar Togay 23 Yıl 23 Ay 29 Gün
Huzurdaki dosyada Fatih Kılıç da tıpkı bu isimler gibi “kendisine sağlayacağı hukuki menfaatleri elde edebilmek adına” etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için diğer sanıklar hakkında iftiralarda bulunmuştur. Ancak Fatih Kılıç’ın hukuki durumu dosyadaki diğer sanıklarla aynıdır.
Fatih Kılıç’ın sevk maddeleri arasında “müşteki Bilge Tok’a yönelik nitelikli cinsel saldırı eylemi” de bulunmaktadır. Bilge Tok 15/11/2018 tarihli fotoğraf teşhis tutanağında Fatih Kılıç hakkında cinsel saldırı iddiasında bulunmuştur:
Fatih Kılıç da 19/07/2022 tarihli emniyet ifadesi sf. 17’de Bilge Tok’un isnatlarıyla ilgili olarak; “kendisiyle cinsel anlamda bir şey yaşadık” diyerek bu iddiayı teyit etmiştir.
Ancak buna rağmen, Fatih Kılıç – dosyamızdaki hakkında cinsel isnatlar bulunan diğer sanıklar tutuklu bulunduğu halde – tutuksuz yargılanmaktadır. Yukarıda da gerekçelerini detaylarıyla açıkladığımız üzere; Fatih Kılıç’ın etkin pişmanlıktan faydalanmış olması; hukuki anlamda tutuksuz yargılanmasına etki edecek bir durum değildir. Nitekim Fatih Kılıç, Bilge Tok’un isnatlarıyla ilgili bir pişmanlık göstermiş de değildir.
Anayasamız’ın 10. maddesinde ve başlangıç kısmının 6. paragrafında düzenlenen EŞİTLİK İLKESİ hukuk devletinin en temel ilkelerinden biridir. Benzer şekilde, Anayasa Mahkemesi de Eşitlik İlkesi’ni “EŞİT HUKUKİ DURUMLARDA EŞİT UYGULAMA ZORUNLULUĞU” olarak yorumlamıştır. (AYM, E. 1976/3, K. 1976/23, T. 13/4/1976; E. 2013/23, K. 2013/123, T. 31/10/2013)
Aynı hukuki duruma sahip sanıklar arasında hiçbir meşru, haklı, objektif bir nedene dayanmaksızın, sınıf inanç, düşünce ve kanaat farklılığı gözeterek farklı uygulama yapılması, Anayasal “kanun önünde eşitlik ilkesi”nin ağır bir ihlali olacaktır.
Hukuka aykırı şekilde uygulanan etkin pişmanlık müessesesi, Fatih Kılıç örneğinde de olduğu gibi; sanıkların kendilerini tutuklanmaktan ve ceza almaktan kurtarmak için diğer sanıklara suç atfetmeye yönelik ifadeler vermelerine neden olmaktadır. Suç isnatlarından kurtulmanın tek reçetesi; “İFTİRALARIKABUL ET – ARKADAŞLARINA DA İFTİRA AT –ETKİN PİŞMAN OL – TUTUKLANMAKTAN VE CEZADAN KURTUL” gibi görülmektedir.
Oysaki Yargıtay birçok kararında; etkin pişmanlıktan yararlanmak için sanık aleyhine beyanda bulunma hususunda hukuki menfaati bulunan kişinin anlatımının tek başına hükme esas alınamayacağına hükmetmiştir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2018/2944 E., 2018/2741 K.)
AİHM Labita/İtalya Kararı’nda (B.No:26772/95, 06/4/2000, P. 156 vd.) da itirafçılığın altında yatan motivasyonun bu kişilere tanınan hukuki avantajlar olduğu dolayısıyla da manipülasyona açık oldukları belirtilmektedir:
“…Mevcut olayda başvurucu aleyhindeki iddialar tek bir kaynaktan, yani başvurucunun mafya türü bir örgütün mali işlerine baktığını dolaylı bir biçimde öğrendiğini 1992’de söylemiş olan bir itirafçının anlattıklarından doğmaktadır. Yetkililere göre Mayıs 1992’de söz konusu itirafçının ifadelerinin genel olarak inandırıcılığı ve güvenirliği dikkate alındığında, başvurucunun tutuklu kalması için yeterli bir delil oluşturmuştur. Mahkeme, İtalyan yetkililerinin Mafya ile mücadelesinde itirafçıların işbirliğinin çok önemli bir silah olduğunun farkındadır. Ne var ki, itirafçılar tarafından verilen ifadelerin kullanılması zor problemler de doğurmaktadır; çünkü bu tür ifadeler, nitelikleri gereği manüpilasyona açık olup, İtalyan hukukunun itirafçılara tanıdığı avantajları elde etmek amacıyla veya kişisel intikam duygularıyla verilmiş de olabilirler. Bu tür ifadelerin bazen muğlak olabileceği ve bir kimsenin alakasız değilse bile doğrulanmamış iddialara dayanılarak sanık durumuna sokulabilme ve gözaltına alınabilme riski hafife alınamaz”. (bk. Contrada – İtalya, başvuru no. 27143/95, Komisyon’un 14 Ocak 1997 tarihli kararı, Decision and Reports, c. 88-B, s. 112)
Yargıtay ve AİHM kararlarında da görüldüğü üzere; TCK 221. maddesinin “kendini cezadan kurtarabilmenin tek koşulu, başkalarının ceza almasını sağlamaktır” şeklinde yorumlanmasına mahal verecek hatalı uygulamalardan kaçınılması hukuki bir zorunluluktur.
Tüm bunlarla birlikte, etkin pişman sanıkların, haklarında cinsel saldırı ve cinsel taciz isnatları olmasına rağmen, tutuksuz yargılanmaları, aslında ne hakimlerin ne de savcıların ne Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığının ne de Adalet Bakanlığının BU SUÇLARIN İŞLENMEDİĞİNE DAİR KESİN KANAATLERİ olduğunu açıkça göstermektedir.
Zira devletin hiçbir kurumu, hakkında en az birkaç kişiye cinsel saldırı iddiası olan kişileri dışarıda serbest bırakmaz. Böyle bir şey olsa bile, bu halk tarafından kabul edilmez, duyulduğu anda büyük bir infial başlar. Günümüzde, tek bir cinsel taciz vakasında dahi, şüpheliler tutuklanana kadar basın ve sosyal medya büyük bir infial oluşturmaktadır.
Hakkında onlarca kişiye cinsel saldırı iddiası bulunan kişilerin ellerini kollarını sallayarak dışarıya bırakılmaları, sanıkların bu suçları işlediklerine kimsenin İNANMAMASINDAN dolayıdır.
Ne var ki, camiaya iftira atmayan, camiayı örgüt olarak kabul etmeyen kişiler için bu kimsenin inanmadığı suç isnatları, adeta bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullanılmakta; iftira atmayı kabul edenler ise ödüllendirilerek serbest bırakılmaktadırlar. Bu nedenle, amacın kanunlara, hukuka göre bir yargılama yapmak değil; müvekkil ve arkadaş grubunu dağıtmak olduğu açıkça görülmektedir.
SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere;
- Huzurdaki davayla birebir aynı isnatlar ile açılmış ve Yargıtay incelemesinde olan dosyada eşitlik ilkesine aykırı olarak uygulanan etkin pişmanlık hükümlerinin dosyamızda da tekrar edilmemesini,
- Haksız ayrımcılığa son verilerek aynı hukuki duruma sahip sanıklara aynı hukuki uygulamaların yapılmasını
Saygılarımızla talep ederiz.(08.04.2024)
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu