BASIN DUYURUSU
30-40 yıl içerisinde 90’ın üzerinde Mehdi’nin çıkış alameti oluştu. Bunlar çok sarih, çok açık alametler. Mesela Ramazan ayında 15 gün arayla Ay ve Güneş tutulacak, Suriye’ye girilecek, Türk ordusu Şam’ı alacak diyor, aynısıyla oldu. Basra, Filistin, Kufe ve Şam'da olacak bütün olaylar, depremler, seller, ekonomik kriz ve 90’a yakın bütün alametler oldu. Bu teknik bir gerçek. 90’ının hepsi olunca 91. de olur. Mehdi'nin kokusu her yere yayılmış durumda. İsa Mesih de şu an görev başında, Mehdi de görev başında. Ama benim böyle bir iddiam yok, otuz kere söyledim. Süfyan Deccal şu an İslam alemini mahveden sistemdir. Bu da İngiltere'de, adada diyor zaten, uzun uzun Peygamberimiz eşgalini, tipini tarif etmiş. Birebir uyuyor, şu an anlatsam fotoğraf gibi çıkar.
Kaçakçılık diye bir konu yok. Bunların hepsi itibar suikasti için yapılmış acemice kumpaslar. Özkan (Mamati)’ı da aslında severim, sempatik bir insan. Allah onu (Özkan Mamati’yi) vesile kıldı, arkadaşlarım şu an dağılmış olacaklardı, hepsini bir arada tuttu Allah onun sayesinde. Dağılacaklardı. Kimi okula gidecekti, kimi işine gücüne gidecekti. İş yerlerine el konması da hayır oldu. Zaten iş yerlerinin çoğu batacaktı. Devlet el koydu, batmadan kurtarmış oldu devlet onları. İflasın yükünden kurarmış oldu devlet, onlar sorumlu olmadılar. Ve hepsini imana ve Kuran’a bağlı hale getirdi. Geceli gündüzlü İslam’ı, Kuran’ı, Allah’ı anar hale geldiler. Yoksa Allah esirgesin fitnenin içine düşeceklerdi. Aynı Hz. Yusuf’da olduğu gibi. Hz. Yusuf diyor ki, “Ya Rabbim eğer beni hapse koymazsan, benim başım büyük belaya girer, fitneye düşerim” diyor. Allah'a yalvarıyor, beni hapse koy diye. Ve müebbet hapis verildi Hz. Yusuf’a. Ne zaman çıkacağını bilmiyor. Düşman ceza hukuku uygulandı ona da Hz. İbrahim’e de. Hz. İbrahim'e de özel bina yapıldı, ateşe atılmamıştı İbrahim. Hapishane yapılmıştı onun için özel. Bina diyor Allah. Ayette açıkça yazıyor. Orada da itibar suikasti yapıldı Hz. İbrahim'e. Hz. Mehdi’ye de itibar suikasti yapılacak. Ve uzunca bir süre hapiste kalacak, hatta Gaybet-i Kübra deniyor uzun bir süre hapiste kaldığı döneme. Zaten Peygamber Efendimiz açıklıyor. “Gaybet-i Kübra’dan kasıt nedir?” diye soruyorlar, “Hazreti Yusuf’un zindanı” diyor Peygamber Efendimiz, açıkça söylüyor. Ashabı Kehf de öyle. Diyor ki Allah, “Eğer siz dışarıda olursanız, sizi dağıtırlar, fitneye düşerseniz, mağaraya sığının.” Mağaradan kasıt hapishane. Yani o devrin hapishanesi. Üç yüz yıldan kasıt, yüzlerce yıl ceza alacaksınız anlamına geliyor. 300 yıl bir insan zaten yaşamaz, müebbet anlamında bir ceza olduğu görülüyor, müteşabih bir anlatım var burada. Kuran’da Allah sembollerle anlatır bu tip şeyleri. Mesela Kehf suresinde iki elini uzatmış kelpten bahsedilir, bu iki ele vurulacak kelepçeye işarettir. Kehf ehlinin yiyeceklerinin dışarıdan geldiği anlatılır. Güneş'in batış şekli özel olarak anlatılmıştır. Ceza evlerinde Güneş doğrudan gelmez biliyorsunuz. Sağdan, soldan gelir. Aynı bu şekilde ayette anlatılmıştır. Peygamberimizin hadislerine de tam mutabık tüm bunlar.
Polisi vurdular, vurdurdu iddiası var. Polisi vuran adamda ne olur? Silahın tetiğinde parmak izi olur. Silahta parmak izi yok. Ne olur? Barut izi olur. Elinde barut izi de yok. Peki oraya giren polisin? Polisin elinde var mı barut izi? Ta bileklerine kadar iki elinin iki tarafında var. Çocuğun (Polise ateş etti denilen Mert Sucu’nun) ağzını, burnunu kırarak, döverek bunu kabul ettirdiler bu suçlamayı. Feci şekilde dövdüler. Tanınmayacak hale getirdiler. “Evet ben yaptım” demek zorunda kaldı. Çocuk Mahkemede “Ben yapmadım, rüyamda yapmış olabilirim” diyor. Korkmuş. Getirdiler polisleri ifade vermeye. Olay anında 3 polis var, bir polis diyor ki, “Biz içeride silahlı adam olduğu için içeri girmedik, kapıda bekledik.” Öbür polis diyor ki, “Olur mu içeriye girdik, ben kapıya ters tekme vurdum. Ters tekme ile kapıyı kırdık içeri girdik.” Öbür polis de, yan yanalar Mahkeme huzurunda, “İkisi de doğru söylemiyor. Koçbaşı getirttik. Koçbaşı ile kapıyı kırdık” diyor. Üçü de birbirinden ayrı ifade veriyor. Hakim çıtını çıkartmıyor, hiçbir şey demedi Hakim Bey.
Mesela Fırat Develioğlu diyor ki, “Benim kızıma Adnan Oktar yıllarca, yüzlerce kere Adnan Oktar tecavüz etti.” 9 yaşındaki kıza, yıllarca bağırta bağırta tecavüz edildiği söyleniyor. Kızı da tekrar ediyor. Böyle bir şeyde bir baba ne yapar? Cinnet geçirir, kendini yerlere atar. Türkiye'yi ayağa kaldırır. Hakim soruyor, diyor ki; “Oğlum, Fırat Develioğlu şikayetçi misin Adnan Oktar’dan?” “Evet efendim, şikayetçiyim” diyor. “Ne konuda şikayetçisin?” diyor, “Ticari konuda. Ticaretimi engelledi” diyor. Desene kızıma tecavüz etti, yüzlerce kere tecavüz etti. Bağırta bağırta, kendi evinde (Fırat Develioğlu’nun evinde) tecavüz ettiğimi söylüyor. Ama bu konuda gıkını çıkartmıyor çünkü yalan söyleyeceği için çelişki olacak, korkuyor. Basına 60-70 kere çıkmıştır. Tek kelime bu tecavüz konusundan bahsetmedi. Halen de etmiyor. Türkiye'yi yık. Ortalığı birbirine kat. “Çocuğuma tecavüz etti” de. Diyemiyor. Çünkü o zaman hakim sorgulayacak. “Nasıl oldu anlat bakalım, kızın bas bas bağırmış. Senin evinde bağırmış. Müteselsil halinde tecavüz edilmiş, bu nasıl oldu?” diyecek. “Defalarca tecavüz etti” diyor. Kız “bas bas bağırıyordum” diyor. Ve adamın kendi evinde, Fırat Develioğlu’nun kendi evinde. Hiçbir gazeteci sormuyor. Hiçbir hakim de sormadı. “Bu nasıl olmuş? Bir anlat duyalım” falan demedi kimse. Çocuk olsa anlar burada olayın ne olduğunu. Aleni açıkça bir kumpas var
Ben Mehdi talebesi olduğum için Mehdi'nin gölgesi üzerimizde oluyor tabii ki. Gül bahçesine giren gül kokar. Tabi ki bizlere de hapisler olacak. Mesela Hz. Yusuf’un 7 ila 9 yıl arasında yattığı süre. Yani tam bilinmemekle birlikte Kur'an'ın ifadesiyle 7 ila 9 yıl arasında. Hz. İbrahim daha da fazla yattı. Hz. Yusuf'a iftira atılırken otuz üç kadına birden iftira attırdılar. Otuz üç kadın. O dönemin en ileri gelen kadınlarını getirdiler tek kadının ifadesi yeterli olmayacağı için. Diyor ki, “gömlekten arkadan yırtıldıysa kadın suçludur, Yusuf suçlu değildir.” Kadının suçlu olduğu görülüyor. “O zaman öyle olmaz, nasıl yapalım?” diyorlar Kadın, otuz üç tane daha kadın çağırdı. Dekolte kadınlar oldukları da oradaki tariften anlaşılıyor. Bir parti tarzında yani. Yusuf bu ortamı istemedi, beğenmedi, kabul etmedi. Vay sen misin kabul etmeyen. Otuz üç kadın birden aleyhinde ifade verdiler, tecavüz etti diye. Bize, bana tecavüz etti diye ifade verdiler. Kur'an'da apaçık yazıyor. Bu kadınların ifadesinin üzerine Hz. Yusuf'a müebbet verildi. Ve Hz. Yusuf severek hapis yattı. “Ya Rabbi” dedi “Sana hamd olsun. Beni fitneden korudun. Beladan korudun” dedi. Tıpkısının aynısı şu anki olan olaylar. Hz. Yusuf’a da güzelliğinden, kalitesinden, kadınların ona sevgisinden dolayı haset etmişlerdi, öfke duyuyorlardı. Aynı olay ahir zamanda da Müslümanların karşısına geliyor. Yusuf Suresi'ni Allah hikaye olarak anlatmıyor. Hani kahvehanelerde böyle Battal Gazi destanı gibi anlatılan bir konu yok. Olacak bir olayı anlatıyor Allah Yusuf Suresi'nde.
Ashab-ı Kehf’de de hikaye anlatmıyor Allah. Olacak bir olayı anlatıyor. Müslümanlar yüzlerce sene hapis cezası alacaklar onu anlatıyor. Üç yüz sene hapis cezası alıyorlar. Üç yüz sene uyumak şeklinde değil. Allah bu doğru değil diyor ayette. Ayetin ifadesinde dışarı çıkanlar var. İçeri girenler var. Bir kısım tahliyeler olacağı da anlaşılıyor oradaki ifadeden. Zaten Peygamberimiz (sav), “Deccal zamanında kurtuluş için Kehf Suresini” okuyun diyor. Peygamberimiz (sav) Kehf Suresi'ne çok dikkat çekmiş.
Zülkarneyn kıssası da doğrudan Mehdi'den bahseden bir kıssadır. İki büyük zamanın adamı, yani hem 2000'lerin hem 3000’lerin. 2000 yılında olduğunu düşündüğümüzde 1900'lerinde müceddedi, 2000'lerin de müceddedi. Birçok alim de bunu söylüyor. Zül iki demektir. Kar da zaman demektir, iki zaman anlamına geliyor. Alenen ve açıkça Mehdi'den bahseder Zülkarneyn kıssası. Önce bir Batı tarafına gidiyor. Şehir olarak söylesem dikkat çekecek. O yüzden söylemek istemiyorum. Belirli bir şehre. Sonra oradan yine yeniden alıyorlar yüksekçe bir yere. “Güneş’ten insanları korunmadığı bir yere” diyor ayette. Yani, “rakımından dolayı insanları yakan bir yere gönderdik” diyor. Sonra da “iki seddin arasında bir yere daha gönderdik” diyor. Ama oraya gittiğinde, “o adamlara laf söz anlatmak mümkün değil” diyor. Yani eğitimli insanlar ama “laf söz dinlemeyen kimseler” diyor. Mehdi'nin üç önemli seyahatinden bahsediyor Kur'an. Bu çok net. Hadisler de bunu anlatıyor. Batı'ya gidişini de diğer yerlere gidişini de.
Cinsellik konusunda otuza yakın iddia var. Tamamı itibar suikasti olarak yapılıyor. Herkes biliyor bir kumpas var. Çünkü ben 70 yaşındayım. Bir trafik cezam bile yoktur şu ana kadar. Arkadaşlarımın da öyle. Birdenbire ne oluyor? 30 tane suçu birden işleyen olağanüstü bir insan haline geliyor. Belli ki yalan. Aslı astarı yok. Bu kumpası yapanların derdi kaçakçılık filan değil yani. Öyle bir konu yok. Onlar biliyor öyle bir şey olmadığını. Mesela ünlü hocaların, profesörlerin hemen hemen tamamıyla konuştuk. 8 ağır ceza profesöründen mütalaa aldık ayrı ayrı. Ne cinsellik doğru diyorlar ne de örgüt suçu doğru diyorlar. Ve 60'a yakın başka hocalardan da görüş alıyoruz. Yargıtay üyeleri, Yargıtay Onursal başkanları hepsini ittifak halindeler, “bu kumpas, çok belli” diyorlar. Yani açık. Bunu devlet de biliyor, hükümet de.
Sen küçük kızlara tecavüz edeceksin. Fetöcü olacaksın. Casusluk yapacaksın .Böyle bir şeyde Sayın Cumhurbaşkanımız, Tayyip hocam çok yamandır. Kasımpaşa delikanlısı. Yıkar ortalığı. Tek kelime konuşmadı. Ve söylüyor da bunu. “Asla konuşmadım ben, tek kelime” diyor. Kimse merak etmiyor niye çıkıp konuşmadığını. En ufak bir şeyde bile müdahale ediyor, bu konuda niye konuşmuyor? Sayın Devlet Bahçeli de tek kelime konuşmadı. O veli bir insandır. Allah şifa versin. Tek kelime aleyhimde konuşmadı. O da biliyor.
Bunun kumpas olduğunu bilmeyen yok. Ama şimdi nasıl söyleyeyim. Öyle olması gerektiği için öyle oluyor. Bizim Devletimiz kendi kafasına göre hareket eden bir Devlet değildir. Bozatlı Hızır'la bağlantılı bir devlettir. Derinliği var. Öyle kendi kendine hareket etmez. Ta 5 bin yıl evvel Türklerin Ergenekon’dan çıkışında bu başlamıştır. Her zaman da Bozatlı Hızır’la bağlantı halinde olmuşlardır. Devletimiz kendi kafasına göre hareket etmez. Devlet bizim gençlerimizin şu an yiğitliklerini denemek istiyor. Kalitelerini denemek istiyor. Basiretlerini, sabırlarını, cesaretlerini denemek istiyor. Güvenilir insan bulmak ahir zamanda çok zor. Şu an bunu Devlete gençlerimiz ispat ettiler. Olağanüstü bir kararlılık ve basiret ve feraset sahibi olduklarını, asil olduklarını, hiçbir şeye vatanı, milleti, bayrağı değiştirmeyeceklerini gördü Devletimiz. Ve hepsinin cesaretini gördüler. İnsanları daha 2 ay, 3 ay hapse atıyorlar. Cingir cingir bağırıyorlar. Bas bas bağırıyor adam çıkıyor televizyonda. Bir garip bir sesle. Görüyorsunuz feryat figan ediyorlar. 3 ay, 5 ay bile dayanamıyor çoğu. Bakın 7 yıldır cezaevinde bu genç kızlar. 8 bin yıl ceza alıyorlar. Seri katiller bile almıyor 8 bin yıl. Dünyada hiç bir suça verilmiyor. Olacak iş değil. Tam 8 bin küsür. Önce 10 bin yıl dediler. Sonra indirelim 8 bin olsa ne? Yargıtay da biraz daha indirim yapalım dedi. 1000 yıl da biz indirelim dedi. 7 bin yıl. Yeniden mahkeme yapıyorlar. Mahkeme Yargıtay’ın hata yaptığını söylüyor, Yargıtay mahkemenin hata yaptığını söylüyor. Dolayısıyla ilginç bir durum. Açık açık görülüyor. Bunların hepsini yapan Allah'tır.
Biz beynimizin içinde yaşarız. Şu an siz beni görüyorsunuz ama beyninizin içinde seyrediyorsunuz. Ben de sizi beynimin içinde seyrediyorum. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuyu anlatmıyor gençlere. Korkarlar diye. Dünya dehşete kapılıyor. Bunu duyunca “yaşarken beni öldürdün” diyorlar. Ama bu gerçek. Yani gözümüze ışık ışınları geliyor, ters dönüyor. Görme merkezine gidiyor. Oradan şuura geliyor. “Şuurda her şeyi görüyoruz” diyor. Peki dışarı çıkabiliyor musun beyninden? “Çıkamıyorum” diyor. E dışarıda ne oldu nereden biliyorsun o zaman? “Dışarıda şu var bu var” diyor. Dışarıda hiçbir şey bildiği yok. Beynin içinde, burada bütün görüntü var. Bakın bunun üstünde durulmuyor. Bakanlık da bunun üstünde durmuyor. Oysa bu, dünyayı sallayacak çok büyük bir gerçek. Çok çok büyük bir olay. Yani düşünün ben sizi şu an beynimin içinde görüyorum. Sesler de beynimin içinde oluşuyor. Mesela siz burada tek bir hakimsiniz. O arkadaşın kafasında da bir hakim daha oluyor. Oradaki arkadaşların beyninde de bir hakim var. Sizden bir tane daha oluyor. Benden de şu an burada ne kadar insan varsa o kadar görüntü oluşmuş oluyor. Ama bazı insanların aklı buna ermiyor. Anlamıyorlar.
“Ne demek istedi ya?” diyorlar. “Bu çok acayip bir şey” diyorlar. Halbuki en açık bilimsel gerçek bu. Çocuk olsa bunu anlar. Biyoloji kitaplarında elektriğin beyne gelmesine kadar anlatıyor ondan gerisini anlatmıyorlar. Beyinde, şuurda meydana geldiyse sorsana, “Hocam dışarıda ne olduğunu nereden biliyoruz?” Ya bu bir bilgisayardan geliyorsa? Yahut bir kanaldan geliyorsa? “Nereden geliyor bilmiyoruz” demeleri gerekirken kimse demiyor. Yok diyor arkadaş sen karşımdasın. Karşımda dediğin şey beyninin içinde, beyninin içindeki görüntüye diyorsun karşımda diye. Mesela biz Ay'a baktığımızda herkesin beyninin içinde Ay. Öyle uzakta falan değil. Onun için Allah ayette diyor ki Allah'ın kovduğu şeytandan Allah'a sığınırım. “Ben kuluma şah damarından daha yakınım” Bu ayet çok net bu konuyu anlatıyor. Şahdamarından yakın olmak için madde olmaman gerekir. Madde değil. Bu büyük gerçeği zeki, akıllı olanlar hemen anlıyor. Ama basireti, feraseti olmayanlar anlamıyorlar. “Ne demek istedi bu?” diyorlar. Beyin yakan bir şey bu. Mantığı yok. Düşünüyorsun, bu kadar basit bir şeyi insan nasıl fark edemez? Beynine kadar bir görüntü geldiyse onu seyreden biri var. Gözsüz görüyor. Gözsüz gören, kulaksız duyan, burunsuz koklayan, dokunmasız hisseden, beyninin içinde oluşuyor. Ama bir dış boyut oluşuyor. Mesela şu an dokunuyorum diyorum. Ama sinir koparılsa bilirsiniz ben burayı hissedemem. Yani o sinirin verdiği elektrik bana sentetik olarak verilse ben yine buraya dokunduğumu zannederim. Bu büyük gerçeği ben Milli Eğitim Bakanımız’a rica ediyorum, Dünyaya anlatsınlar. Bu anlatıldığında dinsizlik, imansızlık, hiçbir şey kalmaz. Herkes Allah'a iman etmeye mecbur kalır. Çok büyük bir gerçek bu.
Güzel bir devre gireceğiz. Bir kere silah imalatı kalkacak. Tevrat, İncil ve Kur'an'da, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde de var. Savaşlar duracak. Ekonomide akıl almaz zenginlik meydana gelecek. Her yer zengin olacak. Hatta Peygamberimiz (sav) “fakir aranacak, bulunamayacak fakir” diyor. Hatta insanlar kendilerine verilen malı geri vermek isteyecekler. O kadar büyük zenginlik olacak. Kadınlar son derece özgür olacaklar. İstedikleri gibi gezecekler. Şu an kadınları mahvediyorlar. Dünyanın en güzel varlığıdır kadınlar. En şahane varlığıdır. Kadın sevgisini bilmiyorlar. Televizyon kanalına bakın kavga filmleri var. Kavga görüntüleri var hep. Peygamberimiz (sav) hayvanlar da son derece rahat edecekler diyor. Gökteki kuşlar bile rahat edecekler. Şu an Amerika'nın, İsrail'in, Türkiye'nin, Sayın Tayyip hocamızın bütün amacı Mehdiyetin gelişimidir. Şu an Evangilistler de Mehdi’yi bekliyorlar. Rusya da Mehdiyi bekliyor. Konu bu. Onun için hafife alacağımız bir konu değil. Bütün bu karmaşanın sebebi o. Ama biz tahliye olsaydık o zaman Mehdiyet bitti demektir. Eğer ben tutuklu değilsem, arkadaşlarım tutuklu değilse adalet hukuk varsa, ekonomik kriz yoksa Mehdiyet de yoktur. Mehdiyetin en büyük alametleridir bunlar. Savaşlar, depremlerin sıklaşma vs. hepsi büyük alametlerdir. Diyorlar ki Türkiye deprem ülkesidir. Kardeşim 1980'e kadar deprem ülkesi değildi de 1980'den sonra mı deprem ülkesi oldu. 1980 Mehdi'nin çıkış yılıdır. Depremler 60-70 misli arttı bir anda. Peygamber Efendimiz o kadar çok detay veriyor ki ahir zamanla ilgili. Kısırlık yayılacak diyor. Geçenlerde televizyonda, Türkiye'de acayip bir kısırlık yayılmasından bahsetti bilimsel olarak. Muazzam bir kısırlık yayılımı başlamış.
Mesela bir küçük kıza daha tecavüz ettiğimi söylüyorlar. Kız bana mektup yazdı 16 yaşındayken, defalarca resmini gönderdi. 9 yaşında tecavüz edildi diyorlar. “Adnan Bey'i ben çok seviyorum. Dünyada en çok sevdiğim insan” diyor. İstinaf, Mahkemeye “bu delili niye değerlendirmiyorsun?” dedi ve ceza kararını bozdu. Hemen İstinaf’ı görevden aldılar. İstinafı görevden almanların nedeni de cezanın devam etmesini istedikleri için. Çünkü eğer istinafın kararı uygulansaydı, açıkça söylüyorum Müslümanlara ciddi zararı olurdu. Açıkça söylüyorum, ben tutuklanmasaydım yine çok ciddi zararı olurdu. Ahir zamana zarar gelmemesi çok önemli. Devlet sadece mantığa göre hareket etmez. Boz Atlı’nın mantığına göre de hareket eder. Mesela Kur'an'da Hızır kıssası vardır. Diyor ki orada geminin içinde Müslümanlar var. Doğru. Geminin tahtalarını söküyor. Gemi batıyor. Diyorlar ki “Ne yapıyorsun Hızır Ağabey?” Hz. Musa, “Onları batırmak için mi yaptın?” diyor. “Hayır onları kurtarmak için yaptım” diyor Hızır. Şu anda bu yapılan şey, bize yapılan uygulamalar hepsi ahir zamana hizmet etmek içindir. Hepsi bir güzelliktir. Fitneyi ortadan kaldırmaya yöneliktir. Müslümanların İslam'ı güzel yaşaması içindir. Müslümanların dağılmasını engellemek içindir. Devlet bize bunu hayırla, hikmetle yapmıştır. Devlet ne yaparsa hayırla yapar. Devlete hakim olan da Allah'tır. Devlet kendi kendine bir şey yapamaz. Bütün orduların Rabbi Allah'tır. Bütün orduları Allah yönetir.
Buradaki genç kızlara 330 kere müebbet hapis verildi. Bu, Türk tarihinde yok. Beş bin yıllık tarihinde yok. 330 kere, masum genç kızlara müebbet hapis cezası verilmesi tarihte yok. Kimse de merak edip sormuyor. “Bu çocuklar ne yaptılar da 330 kere müebbet verildi?” demiyor. Ama ben tabi ki sizin basiretinize güveniyorum. Siz gerçek hakimsiniz. Onu söyleyeyim. Gerçek hakime birileri etki edemiyor, edemez. O yönden güvencedeyiz. O yönden rahatlık var.
Türki devletleri geçenlerde toplandılar, hepsini bir araya getirmeye kalktılar. Türk devletlerinin toplanıp bir araya gelmesinin tek gücü Mehdi'dir. Ve İsa Mesih'tir. Onun için Türk devletleri 100 yıldan beri uğraşıyorlar bir araya gelmek için. Bir araya gelmezler. Abdülhamid rahmetlinin zamanından beri İslam aleminini birleştirmeye çalışıyorlar. Birleşmezler. Bu ancak Allah'ın görevlendirdiği Mesih İsa ve Mehdi ile olacaktır.
Peygamberimiz (sav) hadislerine baktığımızda Mehdi'nin arkasında namaz kalacaktır diyor İsa Mesih. Buhari, Müslim, Tırmizi, İbni Mace, Sünen-i Nesai, Sünen-i Davud bütün hadis kitaplarında var. Namaz, oruç ile ilgili hadislerden daha sahihtir bu konu. Daha açıktır. Peygamberimiz (sav) “Mehdi ile müjdelenin” diyor. Tabi ki müjdeleneceğiz. Anlattığımızda “Sen Mehdi misin?” diyorlar. Değilim. Ama Mehdi’yi müjdeleyeceğim.
Saadettin Tantan döneminde de bana operasyon yapılmıştı. 1986 yılında da ümmetçilik propagandası yapmaktan operasyon yapıldı. O zamanlarda da müebbete yakın hapis cezası vermişlerdi. “Bir daha çıkamayacak” dediler. Onu diyenlerin hepsi şu an vefat etti, Allah rahmet eylesin. 1999'da da 3 kere 75 yıl verdiler. “Hapisten çıkamayacak” dediler. Onu diyenlerin de hemen hemen büyük bir bölümü vefat etti. Allah rahmet eylesin. Büyük konuşuyorlar. Ama şu an ahirette beni seyrediyorlar onlar. Bu konuşmalarımı da dinliyorlar. Hepsi bir aradalar şu an. Topluca bir aradalar. Ve bundan sonra da o ekibe katılacaklar var. Peş peşe katılacaklar. Ve bence çok pişman olup, çok üzülecekler. Çok mahcup olacaklar.
Yaptıkları oyunlar tepelerine çakıldığı için korkunç ızdırap çekiyorlar. Geçenlerde basına da yansıdı. “Devlet sevdiklerini bazen hapse atar” dedim. O zaman anladılar olayın ne olduğunu. Ve dehşete kapıldılar. Bütün emekleri boşa gitmiş oldu. Yıllardan beri uğraştıkları şeyin Mehdiyeti beslemek ve geliştirmek için olduğunu yeni anladılar. Allah onları oyuna getirdi. Onun dehşeti içindeler şu an. Bir kere mutlaka bu hukuk sistemi düzelecek. Tayyip Hocam bu durumu hemen anlıyor. Çok demokrat bir insandır. Ama bir bildiği var. Her şey düzelecek. Her şey güzel olacak. Bunu hep beraber göreceğiz. Cezaevleri de boşalacak.
Bakın her yerinde mehdiyetten bahsediyor bu iddianamenin. İddianame eğer buysa. Nereye baksan Mehdiyetten bahsediyor. İddianame “polise kurşun sıktı” diyor. Peki filme bak, görüntüsü var olay yerinin ve anının. Yayınla bitsin, değil mi? Yayınlayamıyor. Çünkü oyun bitecek. Oyunun bitmemesini de Allah sağlıyor. Çünkü eğer onlar yayınlansa, hukuki gerçek ortaya çıksa biz hapisten çıkarız. Hapisten çıktığımda da Mehdiyetin olmadığı anlaşılır. Bizim hapiste olmamız lazım Mehdiyetin anlaşılması için. Ama benim hiçbir şekilde böyle bir Mehdilik iddiam yok. İsa Mesih’e buradan selam olsun. Mehdi’ye de selam olsun. Hepsinin talebesiyim. Her ikisinin de ellerinden öpüyorum.
Nedim Şener gazeteci diyor ki; “Adnan Oktar Suç örgütü az daha Yargıtay’da, eğer yazıp çizmeseydik beraat edeceklerdi, tahliye oluyorlardı” diyor. Adam daha ne desin. Bakın “beraat edeceklerdi ve tahliye oluyorlardı” diyor. “Yazıp çizdik, korkuttuk, yıldırdık ve geri adım attılar” diyor. Bu acayip bir suçtur, bunu söylemesi suçtur. “Yargıtay'ı korkuttuk “diyor. Öbürü de diyor ki, Özkan Mamati, “Eğer Sayın Tayyip Erdoğan olmazsa iktidarda, Adnan Oktar haftasına çıkar” diyor. “Gerçekten mi?” diyor gazeteci. “Gerçekten çıkar” diyor. “Sadece ondan kaynaklanan bir durum var” diyor. Tayyip Hocam’a iftira atıyor. Velev ki öyle biri olsa, o da Mehdiyete hizmet ediyor demektir. Tayyip hocamın da ellerinden öpüyorum. Çok sevdiğim bir insandır.