T.C. İÇ İŞLERİ BAKANLIĞINA

Konu: Müvekkil Adnan Oktar’a 1991 yılında kurulan kokain komplosu sonuçsuz kalmış, müvekkil beraat etmiştir. Ancak komployu kuranlar tespit edilip yargılanmadıkları için, günümüzde bu kumpas çetesinin uzantılarının kanun dışı eylemlerine devam ettiklerine dair Sayın Bakanımıza bilgilendirme mektubudur.

Sayın Bakanım,

Müvekkilim Adnan Oktar, 2018 yılından itibaren süregelen yargılanma sürecinin, baştan sona bir kumpas davası olduğu ve bu davanın aslında 1987 yılından itibaren başlayan bir sürecin, tuzakların, oyunların, komploların bir devamı niteliğinde olduğu konusunda bilgilendirilmenizi talep etmiştir.

Sayın Bakanım,

Makamınıza, müvekkilin yargılandığı dosyaların içeriği ve kumpasın belgelerini birçok farklı mektup ile iletmiştik. Bu mektupta, cumhuriyet tarihimizin en büyük kumpasının bir benzerinin 1991 yılında yine müvekkile kurulduğunu Zatı Alinize anlatmak istiyoruz.

1991 yılında müvekkile kurulan kokain komplosundan müvekkil aklanarak çıkmıştır; ancak ne yazık ki dönemin suikastlarının failleri bulunamadığı gibi, müvekkile tuzak kuranlar da tespit edilerek cezalandırılmamışlardır. 1990’lı yıllardaki illegal yapılanmaların saçtıkları dehşet cezasız kaldığı, bu yapılar tam olarak deşifre edilerek cezalandırılmadıkları için, günümüzde uzantıları benzer eylemlerine, farklı yöntemlerle devam edebilmektedirler.

1991 yılında müvekkil Adnan Oktar’a kurulan kokain komplosu, o dönemde bazı çevrelerin oluşturduğu dehşeti ve acımasızlığı da ortaya koymaktadır:

1- Komplonun düzenlenmesinden 3 gün önce Müvekkil Adnan Oktar kendisine bir komplo yapılabileceğine dair yetkili makamları ve basın kuruluşlarını faks çekerek uyarmıştır.

Kokain komplosundan bir hafta önce, bazı gazetelerde güya müvekkilin kokain kullandığına dair yalan haberler çıkmasının ardından müvekkil kendisine yönelik bir komplo hazırlığı olduğunu anlamış ve OLAYDAN 3 GÜN ÖNCE tüm resmi makamlara ve basına faks göndererek “Kendisine bir komplo yapılabileceğini, bu amaçla evine silah, uyuşturucu gibi yasa dışı maddeler bırakılabileceğini” bildirmiştir.

Yine aynı ihtimale karşı, KOMPLO DÜZENLENMEDEN 1 GÜN ÖNCE ANNESİNDEN EVİ ÇOK DETAYLI TEMİZLEMESİNİ istemiştir. Annesi, komşular ve kapıcının yardımıyla evin her odasını çok detaylı temizlemiş, kütüphane ve bütün kitaplar dahil olmak üzere her yeri tek tek arayıp temizlik yapmıştır. Adnan Oktar’ın annesinin komşusu ve kapıcısı, olaydan sonra “Adnan Oktar’ın kütüphanesini hep beraber detaylıca temizledik, orada böyle bir paket yoktu” diye noter tasdikli bir ifade vermişlerdir.

2- Müvekkil Adnan Oktar’ın annesinin 70 metrekarelik evine aynı anda 20 polis memuru girerek, ilk 3-4 dakika içinde 6 katlı L şeklindeki kütüphanede baktıkları ilk kitabın içinden kokain paketi çıkarmışlardır.

İzmir’de göz altına alınıp İstanbul’a getirilen Müvekkil Adnan Oktar olay günü, yaklaşık 20 polisin eşliğinde eve getirilmiş ve evde arama yapılmıştır. Arama sırasında, İÇERİ GİRİLDİKTEN HEMEN SONRA, müvekkilin başka kişilere dikkatinin dağıldığı bir esnada, YÜZLERCE KİTABIN BULUNDUĞU 6 KATLI “L” BİÇİMİNDEKİ BÜYÜK BİR KÜTÜPHANENİN ORTA RAFINDAN ALINAN 3. KİTABIN ARASINDAN kokain paketi çıkarılmıştır. Arama sadece 3-4 dakika sürmüş ve kütüphaneden alınan 3. kitabın içinden kokain çıkarıldıktan sonra, evin başka hiçbir yerinin aranmasına gerek duyulmamıştır.

Müvekkil Adnan Oktar, kokain paketini kitabın arasından çıkarmalarının ardından, arama yapan polislerden birinin cebinin çok kabarık olduğunu fark ederek, polisin cebinin boşaltılarak bakılmasını istemiştir, ancak diğer memurlar bunun yapılmasına izin vermemişlerdir. Müvekkil, bu polise “bütün dikkatin sende, bundan sonra hiçbir yere paket koyamazsın, anında yakalarım” gibi bir şey söylemiş ve dikkatini bir an üzerinden ayırmadığı için elini cebine dahi tekrar götürememiştir. Müvekkil bunu fark etmemiş olsa, evin başka bir köşesine daha bırakacakları muhtemeldir.

 

3- Gözaltına alınan müvekkilin yiyecek ve içeceğine kokain karıştırılarak kanında kokain çıkmasının sağlanmıştır.

Müvekkil toplam 72 saat göz altında kalmıştır. Bu süre sonunda kendisine yapılan tahlil sonucunda, kanında 5mg/ml’nin üzerinde kokain bulunduğu tespit edilmiştir. Kokain 24 saat içinde insan vücudunu tamamen terk eden bir maddedir. Dolayısıyla, 72 saat sonra müvekkil Adnan Oktar’ın kanında bu derece yüksek dozda kokain bulunması, KOKAİNİN ANCAK MÜVEKKİLE GÖZ ALTI SIRASINDA YİYECEĞİNE VE İÇECEĞİNE KARIŞTIRILMAK SURETİYLE VERİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

Gerçekten de müvekkile, emniyette göz altında bulunduğu sırada çok acılı bir kebap yemeği getirilmiştir. Kokainin tadı acı olduğu için, özellikle çok acılı bir kebapla müvekkilin kokaini fark etmeden yemesi sağlanmıştır.

Daha detaylı açıklamak gerekirse; MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN İZMİR’DE 8 TEMMUZ 1991 GÜNÜ SAAT 24:00 SULARINDA GÖZALTINA ALINMASINDAN 11 TEMMUZ 1991 GÜNÜ SAAT 14.10’DA TAHLİLE GÖNDERİLMESİNE KADAR GEÇEN SÜRE 62 SAATTİR. MÜVEKKİL BU 62 SAAT BOYUNCA SÜREKLİ GÖZALTINDA TUTULMUŞTUR. 62 SAATLİK GÖZALTI SÜRESİ SONUNDA YAPILAN TAHLİLDE İSE, İDRARINDA KOKAİN METABOLİTİ OLAN BENZOİLEKGONİN TESPİT EDİLMİŞTİR.MAHKEME TARAFINDAN ALINAN ADLİ TIP RAPORUNA GÖREİDRARINDA 5 MG/MM BENZOİLEKGONİN BULUNAN BİRİ EN FAZLA 24-48 SAAT ÖNCE KOKAİN ALMIŞ OLMALIDIR. BU İNSANIN 62 SAAT ÖNCE ALDIĞI KOKAİN NEDENİYLE İDRARINDA 5 MG/MM BENZOİLEKGONİN ÇIKMASI TIBBEN MÜMKÜN DEĞİLDİR. DEMEK Kİ KOKAİN MÜVEKKİLE EMNİYETTE VERİLMİŞTİR.

Adli Tıp Kurumu kokainin gözaltında müvekkil Adnan Oktar’ın yemeğine karıştırılmak suretiyle verildiğini teyit etmiştir.

Sonuçta, 22.02.1994 tarihinde İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi 1991/1130 Esas, 1994/136 Karar sayılı kararı ile beraat kararı vermiş ve yapılan komployu tescillemiştir.

Yargılama sırasında heyet başkanı, müvekkilin evinde arama yapan polislere, “nasıl olup da o kadar çok kitap arasında ellerine aldıkları ilk kitabın arasından kokain çıktığını” sorarak ve bu zamana kadar küçük bir eve 20’ye yakın polisin arama için gittiğini görmediğini söyleyerek, kurulan tuzağa da dikkat çekmiştir.

Hem evinde hem de kanında kokain bulunacak şekilde kurulan tuzak, adli tıp raporu ve mahkeme heyetinin adil yargılamasıyla beraatle sonuçlanmıştır. Mahkemenin beraat kararı, komplonun da teyidi olmuştur.





Konunun dikkat çekici bir diğer yönü ise, müvekkile kurulan komplodan yaklaşık 4 ay sonra, 08.11.1991 tarihli Milliyet Gazetesi’nde, Mehmet Ağar tarafından Asayiş Şube Müdürlüğü'nde yapılan ve yardımcıları Şakir Koç ile Asayiş Şube Müdürü Metin Ömeroğlu’nun da katıldığı toplantıdaki açıklamalara dayandırılan, emniyette görevli bazı memurların insanların evine, kitaplığa “esrar” vb. maddeler yerleştirerek kumpas kurdukları, onlardan para sızdırmaya çalıştıklarından bahsedilen bir haber yapılmıştır:

“Polis yetkilileri olayın Ümraniye Modoko Mobilyacılar Sitesi’nde mutfak imalatı yapan Fahri Gürler adlı iş adamının polise müracatıyla başladığını açıkladılar. Bir hafta önce Fahri Güler’in Etiler Akatlar Ebubullah Caddesi 8. Gazeteciler Sitesi A Blok 3/4’teki evine gelen Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli Kadir Kabalak ile Taner Tarım adlı POLİS MEMURLARININ EVE, İHBAR ALDIKLARI VE ARAMA YAPACAKLARI BAHANESİYLE GİRDİKLERİ VE KİTAPLIĞA ESRAR YERLEŞTİRİP, DAHA SONRA BULMUŞ GİBİ YAPTIKLARI anlaşıldı. İş adamına esrar bulundurmanın büyük suç olduğunu söyleyerek, korkutan polislerin olayı örtbas etmek için PARA İSTEDİKLERİ belirtildi. Çevik Kuvvet polislerinin arama yaptıkları gün 60 MİLYON LİRA NAKİT ALDIKLARI VE 250 MİLYON LİRALIK DA SENET İMZALATTIKLARI tespit edildi. Polislerin konfeksiyonculuk yapan Necati Yıldırım emrinde HARAÇ TOPLADIKLARINI İTİRAF ETTİKLERİ belirtildi.” (Milliyet, 8 Kasım 1991)

Bu olayda anlatıldığı gibi, müvekkil Adnan Oktar’a da kokain komplosunun ardından tehditte bulunulmuş, aksi takdirde “başın çok ağrır” denilerek, bazı kimseler aracılığıyla çok yüklü miktarda para talebinde bulunulmuştur.

Görüldüğü üzere daha 1990’lı yılların başındayken, müvekkil Adnan Oktar’a bazı polislerin de devreye sokulduğu bir komplo kurulmuştur. İnsanların en güvende olmaları gereken emniyet binasında, müvekkile emniyette verilen yemeğin içine kokain karıştırılmıştır. Bu olayda, müvekkilin kültürel faaliyetlerinin durdurulması için her türlü illegal yöntemin hiç çekinmeden kullanılabildiği açıkça görülmüştür. Nitekim 1990 yılında kurulan Bilim Araştırma Vakfı’nın ülkemizde ses getiren kültürel faaliyetlere imza atarak Türkiye gündemine oturması bir kısım odakları rahatsız etmiştir. Kokain komplosuyla birlikte bu tür komplolara kalkışan odakların uzantılarının müvekkil ve arkadaşlarını durdurmak için gözlerini karartıp her türlü oyunu oynayabilecekleri görülmüştür. (Müvekkil daima dürüst, güvenilir, vatansever emniyet teşkilatımızı tenzih etmektedir. Her kurumda ve grupta istisna olarak kriminal eğilimli kişiler bulunabilmektedir)

1991 yılındaki komplo boşa çıkmış ve müvekkil beraat etmiştir. ANCAK KOMPLOYU KURANLAR VE YÜRÜTENLER TESPİT EDİLMEMİŞ, DEŞİFRE EDİLMEMİŞ VE YARGILANMAMIŞLARDIR.

Tuzakları kuranlar hukukla, kanunla karşılık görmedikleri için, bugün uzantıları hala devletine, milletine, milli ve manevi değerlerine bağlı, vatanperver insanları iftira ve kumpaslarla elimine etmeye çalışmaktadırlar.

Müvekkil kendisine tuzak kuranlara karşı her zaman “Sen, onlara karşı hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma.” (Neml Suresi, 70) ayetini düşündüğünü ve tuzaklardan etkilenmediğini ifade etmektedir.

Bakanlığınız döneminde, bu tür kumpaslara, tuzaklara, iftiralara göz açtırmayarak, adaletin tecellisi için gereğini yapacağınıza dair müvekkilimin inancı tamdır. 06.02.2025

Saygılarımla

Daha yeni Daha eski