YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K.
SUNAN : ADNAN OKTAR
MÜDAFİİ : AV. MERT ZORLU
KONU : Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik gerçekleştirilen yargılamada SAVUNMANIN NASIL KIRILDIĞINA dair dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/103113 soruşturma numaralı dosyası ile başlayan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden ve halihazırda Yargıtay’da olan dosyadaki hukuki süreç yaklaşık 7 yıldır devam etmektedir. Yaşanan bu süreçte müvekkil başta olmak üzere tüm sanıkların savunma hakkı kısıtlanmış, hatta kısıtlanmanın ötesinde adeta yok sayılmıştır. Öyle ki giderek artan hak ihlalleri eziyete varan uygulamalara dönüşmüştür. Savunmanın nasıl kırıldığını maddeler halinde inceleyecek olursak:
TEHDİT VE BASKI İLE AVUKATLAR YILDIRILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR.
|
11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonundan aylar önce, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının vekilliğini üstenen avukatlar sosyal medyada başlatılan karalama kampanyasında hedef alınmışlardır.
Henüz polis operasyonu gerçekleşmeden önce bir kısım husumetli müştekilerin baskı ve tehditlerinden yılıp, tutuklanmamak için müvekkil ve arkadaşları aleyhinde asılsız ifadeler vermek zorunda bırakılan geçmişte, bugünkü dava dosyasında yargılanan bazı kişilerin vekilliğini birkaç yıl boyunca üstlenen avukatlar olmuştur.
Bunu yapmayan avukatlar ise asılsız iftira ve karalamalara maruz kalarak, suni suçlamalar gerekçe gösterilerek soruşturma geçirmiş, bir kısmı tutuklanmış, bir kısmı ise adli kontrolle serbest bırakılmışlar, mesleki kariyerlerini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır.
Bazı avukatlar ise çeşitli medya platformları üzerinden tehdit edilmişlerdir. Örneğin yargılananlardan Mehmet Noyan Orcan’ın avukatı Sayın Ümit Kocasakal’ı dosyanın husumetli müştekilerinden Mine Kırıkkanat, kamuoyu nezdinde güya suçlu insanları para için savunan bir avukat gibi göstermek istemiştir.
Mine Kırıkkanat, siyasetçi ve hukukçu Sayın Şahin Mengü’nün son derece yerinde olan “Savunma hakkının kutsal olduğu” açıklamasına karşılık olarak ise, “henüz çoook merhametli” olduğunu belirterek, adeta ileride yapacağı karalamalarla tehdit etmeye devam etmiştir.
Mine Kırıkkanat’ın mesnetsiz izahlarına karşı İstanbul Barosu Başkanlığı tarafından da zorunlu açıklama yapılmış ve Mine Kırıkkanat’ın tutumu eleştirilmiştir.
Aynı şekilde geçmişte, müvekkilin bazı arkadaşlarına vekillik ve müdafiilik yapmış olan Sayın Uğur Poyraz’a da benzer saldırılar yapılmıştır. Uğur Poyraz, yine husumetli müşteki Mine Kırıkkanat ve etkin pişman sanık Beril Koncagül tarafından sosyal medya üzerinden eğer dosyada müdafi olarak görev alacak olursa örgüt üyesi ya da örgüte yardım eden olarak gösterileceği şeklinde tehdit edilmiştir.
Tüm bu eylemler, tanınmış ve başarılı avukatların dosyada savunma yapmalarını engelleme amaçlıdır. Başarılı avukatların dosyadaki hukuksuzlukları ve komployu daha çabuk ve etkili şekilde ortaya koyacağını bilen husumetli kişiler, söz konusu avukatlar aleyhinde algı operasyonu yürüterek dosyanın gidişatına etki etmeyi istemişlerdir.
Bu durum, yargılama süreci boyunca görev yapan diğer avukatları da kendilerinin benzer tehdit ve baskılarla karşılaşabilecekleri endişesine sevk etmiştir. Nitekim husumetli müştekilerce kamuoyunda hedef gösterilen avukatlar bazı haksız şikayetler yapılmak suretiyle sindirilmiş ve dosyadan istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
Ne yazık ki haklarında sosyal medyada karalama faaliyeti yapan, galiz hakaret ve tehditlerde bulunan hesaplar defalarca şikayet edilmiş olmalarına rağmen, bu karalama faaliyetlerini kimlerin yaptığı yanıtsız kalmıştır.
Bu yöntemlerle müvekkil ve arkadaşları yalnız bırakılarak savunmalarını kırmak ve yargılama aşamalarında karşılaşılan hukuksuzlukların dile getirilmesinin önüne geçmek istenmektedir. Müvekkil Adnan Oktar’ın savunma hakkını engellemek amacıyla gerçekleştirilen bu faaliyetlerle dosyada yer alan tüm avukatlara gözdağı verilmiştir.
ETKİLİ SAVUNMA YAPAN AVUKATLAR TUTUKLANMIŞTIR.
|
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davadaki müdafilerden biri de Av. Eşref Nuri Yakışan’dır. Av. Eşref Nuri Yakışan ile katılan vekillerinden Av. Eser Çömlekçioğlu arasında gerçekleşen, iki avukat arasında olan insani ve sıradan bir diyalog, “korkutucu güçten yararlanarak tehdit suçu” olarak değerlendirilmiş ve Av. Eşref Nuri Yakışan hakkında önce soruşturma açılıp dosyadan yasaklanmış ardından da tutuklanmıştır.
Av. Eser Çömlekçioğlu, meslektaşı Av. Eşref Nuri Yakışan’la arasında geçen iyi niyetli ve insani bir diyaloğu Sayın Mahkeme'nin bilgisine sunmuş̧, özellikle de “meslektaşımın iyi niyetinden şüphem yok” diye vurgulayarak Av. Eşref Nuri Yakışan’la kısa bir sohbette bulunduklarını, hâl hatır sorduklarını, güya müvekkil Adnan Oktar’ın “selam gönderdiğini” anlatmıştır. Bu olayı aktarırken herhangi bir şikâyette bulunmamış̧, sadece Mahkeme heyetini bilgilendirme ihtiyacı hissettiğini özellikle ifade etmiştir.
Duruşmada bu olay yaşanırken müvekkil de söz istemiş̧ ve bir hanıma selam göndermenin adaba uygun olmayacağını, beylere selam gönderileceğini, kendisinin bu düşüncede bir insan olduğunu, Av. Eser Hanım’a ise sevgi ve şefkat duyduğunu ifade etmiştir. Müvekkilin selam gönderdiği iddiası doğru değildir, ama velev ki doğru olsa bile selam ilettiği için bir avukat hakkında soruşturma başlatılması, dosyadan yasaklanıp tutuklanması oldukça şaşırtıcı ve de savunma özgürlüğü bakımından kabul edilemez bir durumdur.
Aslında olan İSE BİR TAKIM HUSUMETLİ MÜŞTEKİLERİN EN ETKİLİ GÖRDÜKLERİ, KURULAN KOMPLOYU ORTAYA ÇIKARAN SAVUNMALARI ENGELLEMEK VE AVUKATLARI SİNDİRMEK VE DAVADAN UZAKLAŞTIRMAK İSTEMELERİDİR.
Aynı şekilde Av. Sinem Mollahasanoğlu, 11.07.2018 tarihinde yapılan operasyon sonrasında müvekkil Adnan Oktar’ın ve bir kısım arkadaşlarının avukatlık faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdürmüştür. İstanbul Bam 1. Ceza Dairesi, 15.03.2022 günü verdiği kararla yerel mahkeme hükmünü bozmuş ve 68 sanık hakkında tahliye kararı vermiştir.
Ancak bu karara İstanbul Bam savcılığı itiraz etmiş, İstanbul Bam 2. Ceza Dairesi’nin hukuka aykırı değerlendirmesiyle 61 sanık için tutuklanmaya yönelik yakalama kararı çıkarılmış, neticesinde kendiliğinden teslim olan sanıkların tutuklanmalarına karar vermiştir.
29.03.2022 günü kişilerin teslim olmaya başlamasından sonra; duruşmaların yapılacağı günün sabahı, avukat operasyonu yapılmıştır. 2021 yılı esaslı soruşturma dosyasında zamanlama olarak bu tarihin seçilmesi elbette anlamlıdır. Bu dahi tek başına durumun vahametini ortaya koymaya yetmektedir.
Av. Sinem Mollahasanoğlu ve dosyada avukatlık faaliyeti yürüten 3 kişiye daha (Av. Ayşe Toprak, Av. Arzu Gül, Av. Burak Temiz) zamanlaması manidar olan tarihte operasyon yapılarak gözaltına alınmışlardır. Tutuklama istemi ile hepsi sevk edilmiş sadece Av. Sinem Mollahasanoğlu dosya kapsamında cezaevi baskısı ve korkusu ile korkutulmuş ve sindirilmiş bir kısım etkin pişman sanık olan kişilerin beyanları delil olarak gösterilerek tutuklanmıştır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin savunmasız bırakılmak istendiği açıkça anlaşılmaktadır.
TUTUKLULAR, BİR ANDA BULUNDUKLARI CEZAEVİNDEN TÜRKİYE’NİN FARKLI UZAK İLLERE SEVK EDİLMİŞLERDİR. 14 İLDE, 27 FARKLI CEZAEVİNDE BULUNAN TÜM YARGILANANLARIN AVUKATI VE AİLESİ İLE İLETİŞİMİ KESİLEREK SAVUNMA KIRILMAK İSTENMEKTEDİR.
|
Müvekkil ve arkadaşları İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalarına rağmen yargılandıkları mahkemenin ve avukatlarının mesleki faaliyetlerini icra ettiği ilden çok uzak yerlere sevk edilmişlerdir. Üstelik bu sevk işlemi ortada hiçbir sebep olmadan, belli aralıkla devam etmektedir. 600 klasörün üzerinde hacim almış bir dosyada, yargılananlarının bulundukları illerde devamlı bir avukat ile çalışması da bu şekilde engellenmektedir.
Müvekkil Adnan Oktar, hiçbir gerekçe yokken ve yargılandığı mahkemenin bulunduğu il sınırları dışındaki Edirne’den Erzurum iline sevk edilmiştir. Aynı şekilde Tekirdağ F Tipi, Bandırma ve Burhaniye cezaevinde bulunan yargılanan diğer kişiler, Burdur, Kırıkkale, Antalya, Muğla, Kütahya, Manisa, İzmir, Konya, Afyon gibi illere sevk edilmiştir.
Bu şekilde uzak illere sevk edilen kişilerin savunma hakkı ağır şekilde ihlal edilmiştir. Nitekim bu kişilerin yargılandığı mahkemenin bulunduğu il ve müdafiileri ile iletişimi savunma hakkı bağlamında kritik bir öneme sahiptir. Avukatların, farklı illerde bulunan müvekkilleri ile görüşmeleri ulaşım ve sair giderler açısından maddi ve bedeni külfeti çok yüksek hale gelmiştir.
Öte yandan yargılananların neredeyse tamamının ailesi ve görüşçüleri de İstanbul ilinde ikamet etmektedir ve onlar açısından da aynı mağduriyet doğmaktadır.
Bununla birlikte şehirden şehire sevk edilenlerlerin bir kısmı tek kişilik ceza hücrelerinde yalnız tutulmakta, günde 2 saat dışında avluya dahi çıkmalarına izin verilmemekte, kendi arkadaşlarından özellikle ayrı tutulmaktadır. Eşyaları uzun sürüler verilmeyerek, türlü zorluklara maruz bırakılmaktadırlar. Yapılan tüm bu uygulamalarla yargılananların motivasyonu ve dolayısıyla savunmaları kırılmak istenmektedir.
MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN AVUKATLARIYLA YAPTIĞI GÖRÜŞMELER YILLARDAN BERİ KAYIT ALTINA ALINMAKTA, GÜN VE SAAT KISITLAMASI UYGULANMAKTADIR.
CEZAEVLERİ TARAFINDAN VERİLEN DEĞERLENDİRME RAPORLARINDA, HİÇBİR ÖRGÜTSEL TUTUMA RASTLANILMAMIŞ OLMASINA RAĞMEN GÖRÜŞ KISITLILIĞI HUKUKSUZ ŞEKİLDE DEVAM ETTİRİLMEKTEDİR.
|
Henüz dosyanın ilk aşamasında, 02.10.2018 tarihli İstanbul 3. SCH kararı ile müvekkil Adnan Oktar’ın müdafileri ile görüşmelerinin “sesli ve görüntülü kayıt altına alınmasına, alınan-verilen belgelerden örnek alınmasına, görüş gün ve saatlerinin sınırlandırılmasına” karar verilmiştir. Aralıksız olarak 9 ay devam eden bu süreçte müvekkilin savunma hakkı hukuksuz olarak ihlal edilmiştir.
TÜM BU SÜREÇ BOYUNCA MÜVEKKİL ALEYHİNE AVUKAT GÖRÜŞLERİNDE SÖZDE ÖRGÜT YÖNETTİĞİ İDDİASINA DELİL OLABİLECEK TEK BİR KONUŞMA, NOTLAŞMA, TUTUM VEYA TAVIR TESPİT EDİLMEMİŞTİR. ANCAK BU TESPİTE RAĞMEN MÜVEKKİLİN AVUKATLARIYLA YAPTIĞI GÖRÜŞMELER KAYDA ALINMAYA, SAVUNMA EVRAKLARI İNCELENMEYE DEVAM EDİLMİŞTİR.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.04.2022 tarihli kararı ile müvekkile tekrar, 9 ay boyunca avukat görüşlerinde kısıtlılık uygulanmıştır. İstanbul 30. ACM, 16.02.2023 tarihinde, “Dosyada gelinen aşama, sanığın başkaca yargılama dosyalarının bulunması, CİK tarafından gönderilen yazının içeriği dikkate alındığında kısıtlama kararının devamında bir zorunluluk ve HUKUKİ GEREKLİLİK BULUNMADIĞINDAN mahkememizce daha evvel verilen 16.11.2022 tarihli kısıtlama kararının uzatılmasına yer görülmemiştir.” ifadeleriyle ara karar kurmuş ve görüş kısıtlılığını kaldırmış ve savcılığın itirazının reddi üzerine karar kesinleşmiştir.
Söz konusu KESİN olan ara karardan bu yana geçen süre içinde bu kararı değiştirecek hiçbir değişiklik, gelişme veya vaka bulunmadan, savcılık bu sefer müvekkilin tutuklu bulunduğu soruşturma dosyası üzerinden RED ALDIĞI AYNI İÇERİKLER ile MÜRACAAT EDİP KISITLILIK TALEBİNDE BULUNMIŞTUR. İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 14.04.2023 tarihli kabul kararı ile bugün hala müvekkile GÜN VE SAAT KISITLAMASI DA EKLENEREK görüş kısıtlılığı uygulanmaya devam etmektedir.
Kısıtlılık sürecinde ilgili cezaevleri tarafından hazırlanan değerlendirme raporlarında TUTUKLUNUN KAPALI GÖRÜŞ KAYITLARI İLE KISITLAMA KARARLARI DOĞRULTUSUNDA YAPILAN AVUKAT GÖRÜŞME KAYITLARINDA ÖRGÜTSEL FAALİYETLERİNİN DEVAM ETTİĞİNE DAİR HERHANGİ BİR BİLGİ VEYA BELGEYE ULAŞILAMAMIŞTIR.” şeklinde raporlamalar yapılmasına rağmen düzenlenen raporlar dikkate alınmaksızın matbu gerekçelerle bu denli ağır tedbirin uygulanmaya devam edilerek müvekkilin savunması kırılmak istenmektedir.
MÜVEKKİLİN AVUKAT GÖRÜŞLERİYLE İLGİLİ HABER YAPILIP, GÖRÜŞE GELEN HER AVUKAT ZAN ALTINDA BIRAKILMAK VE MÜVEKKİLİN AVUKAT GÖRÜŞLERİ ENGELLENMEK İSTENMİŞTİR.
|
Gerçeği yansıtmayan, iyi niyetten uzak değerlendirmelerle müvekkil hakkında karalama kampanyası başlatmak amacı taşıyan, özel olarak hazırlanan haberlerden biri de müvekkilin avukat görüşlerinde kaç saat kimlerle görüştüğü şeklinde haberlerdir.
Müvekkilin 527 avukat görüşünü 83 farklı avukatla yaptığı, bu avukatların 63’ünün kadın olduğu ve bu şekilde sözde “dışarıyla bağlantı kurup, örgütü yönetebilmek için yeni yeni canlar yakmaya, yeni yeni kişileri tuzağına düşürmeye devam ettiği” iddiası taşıyan haberlerin hiçbir hukuki ve maddi dayanağı bulunmamaktadır.
Haberde yer aldığı şekliyle, avukatların yaş ortalamasının “23-24'lerde” olduğu, “genç ve güzel” oldukları tespitinin ise hukuki hiçbir değeri olmayan; ancak art niyet taşıdığı izlenimi veren bir değerlendirme olduğu açıktır. Bilindiği üzere kanunda veya yargısal içtihatlarda tutuklu veya hükümlünün görüşeceği avukat sayısı veya kadın/erkek oranı da belirtilmemektedir.
Haberlerde, müvekkille görüşen avukatlara yönelik ithamlarda bulunulması, günde kaç̧ avukatla görüşüldüğü veya kaçının kadın avukat olduğuna, yaşlarına ve fiziksel özelliklerine ilişkin değerlendirmelere yer verilmesi açıkça savunma hakkını saldırı teşkil etmektedir.
Kaldı ki müvekkil Adnan Oktar hakkında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 8 bin 658 yıl hapis cezası kararı verilmiş̧ olup dosya halihazırda Yargıtay incelemesindedir. Bunun dışında müvekkilin taraf olduğu birçok dava dosyası daha bulunmaktadır. Yaklaşık 30 suçlama bulunan ve onlarca klasörden oluşan tek bir dosyası dahi dikkate alındığında müvekkilin yapmış̧ olduğu avukat görüşmelerinin hayatın olağan akışına uygun ve makul olduğu, kanuna aykırı bir durum teşkil etmediği ortadadır.
İlgili cezaevleri tarafından hazırlanan raporlarda; "... Tutuklu sanık Adnan Oktar'ın avukatları ile yapmış olduğu görüşmeler esnasında hakkında isnat edilen suçlar hakkında fikir alışverişinde bulunduğu savunmasının nasıl yapılmasını istediği mahkeme tarihi mahkemeye katılacak avukatları hakkında konuşmalar geçtiği ..." de belirtilmiştir.
Hı̇çbı̇r somut delil olmadan, müvekkille görüşen her avukatın zan altında bırakması kabul edilebilir bir durum değildir. Müvekkile görüşe gelen avukatlar bu şekilde korkutulmak ve müvekkil müvekkil savunmasız bırakılmaya çalışılmaktadır.
MAHKEME HEYETİ, DURUŞMALAR BOYUNCA SAVUNMA HAKKINI İHLAL EDEN, EZİYETE, YORMAYA, YILDIRMAYA VE GÜÇTEN DÜŞÜRMEYE YÖNELİK PEK ÇOK UYGULAMADA BULUNMUŞTUR.
|
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, savunma hakkını ihlal edecek derecede hızlı bir yargılama yapmış, bu hızı adeta kesmemek için müvekkil ve arkadaşlarının, savunma hakkı kapsamındaki hiçbir talebini yerine getirmemiştir.
Bu en temel insani ihtiyaçları göz ardı eden, savunma hakkını birçok açıdan ihlal eden uygulamaların başında geç saatlere kadar duruşmaların devam etmesi gelmektedir. Bununla birlikte; duruşmalar başladığında mahkeme başkanı her ayın ilk iki haftası duruşma yapılarak, iki haftasında da ara verileceğini duyurmuştur. Ancak sonrasında bu ara iptal edildiği gibi duruşmalar da akşam geç saatlere kadar devam ederek, müvekkil ve arkadaşlarının savunma güçlerini ellerinden alınmış, sağlıklarını tehlikeye atılmıştır. Günlerce, sadece 2-3 saat uykuyla, yetersiz beslenerek, ihtiyaçlarını karşılayamadan, tüm gün duruşma salonunda bulunan müvekkil ve arkadaşlarının sağlıkları riske girmiş, duruşmalarda dikkatlerini açık tutmakta zorlanmışlardır. On bin yıl gibi cezalarla yargılanan kişilerin, güçlü ve etkili savunma yapabilmeleri gerekirken bu koşullarda bunun sağlanması mümkün olmamıştır.
Bunun yanı sıra, sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar süren duruşmalar nedeniyle; yargılananlar aileleriyle görüş yapamamış, aileleriyle telefon görüşü dahi yapamamışlardır. Avukatlarıyla görüşememişler, savunmalarını hazırlayamamışlar, sağlık sorunları olduğunda revire veya hastaneye sevk isteyememişlerdir.
Müvekkil ve arkadaşlarına, operasyonun başından beri gerek emniyet gerek sulh ceza hakimliği gerekse de bir önceki heyet tarafından yapılan uygulama hep eziyete, yormaya, yıldırmaya, güçten düşürmeye yönelik olmuştur.
Müvekkil ve arkadaşları ilk gözaltına alındıklarında, 8 gün boyunca son derece havasız bir ortamda, son 40 yılın en sıcak günleri devam ederken havalandırmalar açılmayarak uyumaları engellenmiş, 8 gün boyunca gözaltında tutulmalarına rağmen, 200’den fazla kişinin sorgusu son güne bırakılmıştır. Uyutulmadan, sabaha kadar sorguya alınmışlar, gözaltı süresi dolduğunda, sabaha kadar Çağlayan Adliyesinde nezarethanede bekletilerek, sabaha karşı sulh ceza hakimliğinde ifadeleri vermişlerdir. Tutuklandıklarında her biri aç, susuz, uykusuz ve aşırı bitkin, yorgun düşmüşlerdir.
İlk yargılama yapan heyet de tüm duruşmalarını gece geç saatlere kadar sürdürmüş, yine benzer koşullarda, uyumadan, yeterince beslenemeden, savunma hazırlayacak zaman bulamadan 3 ay kesintisiz duruşma yapılmıştır. BU TÜR UYGULAMALARLA, 5 YILA YAKIN BİR SÜREDİR MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARINA YÖNELİK ADETA BİR PSİKOLOJİK SAVAŞ YÜRÜTÜLMEKTE, SAVUNMALARI KIRILMAK İSTENMEKTEDİR.
SAVUNMA SÜRESİ KISITLANARAK YARGILANANLARA SÖZ HAKKI VERİLMEMİŞTİR.
|
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargılamada sanık sayısının fazla olduğu, dava dosyasının hacimli olduğu, dosya kapsamı dikkate alınarak, ESAS HAKKINDA SAVUNMA YAPMAK ÜZERE ON BİN YILLA YARGILANAN YÖNETİCELERE YALNIZCA 120 DAKİKA, HAKKINDA ONLARCA CİNSEL SUÇ İSNADI BULUNAN, YÜZLERCE YIL CEZA TALEP EDİLEN KİŞİLERE 30 DAKİKA, ÜYELERE İSE 15 DAKİKALIK SINIRLA SÜRE VERİLMİŞTİR.
Oysa ki 08.09.2022 tarihinde 1 celsenin 3. oturumunda etkin pişman sanık Murat Çakır'ın emniyette verdiği 4 sayfalık ifade Mahkeme Başkanı tarafından satır satır okunmuştur. Aynı celsede etkin pişman sanık Müge Öğütçü’nün 26 sayfalık emniyet ifadesi de satır satır okunmuştur. 09.09.2022 tarihli 1. celsenin 1. oturumunda Müge Öğütçü huzura alınmış, ifadesi dinlenmiştir. Öğütçü saatlerce konuşmuş, bu konuşması sırasında salondaki sanıklara defalarca galiz hakaretler etmesine dahi izin verilmiştir.
Savunma süreleri kısıtlanarak, yargılananlara söz hakkı verilmeyerek savunma engellenmek istenmiştir.
TÜM TANIKLAR, MÜŞTEKİLER VE ETKİN PİŞMAN SANIKLAR HUKUKA AYKIRI ŞEKİLDE YARGILANANLARIN YOKLUĞUNDA DİNLENMİŞLERDİR. SANIKLARA SORU SORMA HAKKI VERİLMEYEREK KUMPASIN ORTAYA ÇIKMASI ENGELLENMEK İSTENMİŞTİR.
|
Bilindiği üzere sanıkların diğer sanıkları, tanıkları, müştekileri duruşmada dinleme, onlara sorular sorma, itiraz etme, cevap verme hakları vardır. Ancak yerel mahkemede yapılan duruşmalarda koşulları bulunmayan CMK 200/1 hükmü bahane edilerek tüm tanıklar, tüm müştekiler ve tüm etkin pişman sanıklar, diğer yargılananların yokluğunda dinlenmişlerdir.
Haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğu istinaf mahkemesinin 15/03/2022 tarihli bozma ilamıyla da netleşen bu karar, bozma sonrası yapılan ikinci yargılamada düzeltilmemiştir. AİHS m.6/3-d bendinde “iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek hakkı” sanıklara tanınmayarak duruşmada etkin bir şekilde savunma yapıp, hakkında yapılan isnatları çürütebilmesi için duruşmada hazır bulunmaları ve kumpası ortaya çıkarmaları engellenmiştir.
Yalnızca bir kısmına yer verdiğimiz, yıllardan beridir müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına daha yüzlercesi uygulanan hak ihlalleri ile savunma kırılmak istenmektedir. Bu şekilde dosyadaki hukuksuzlukların ve komplonun ortaya çıkarılmasının engellemesi, müvekkil ve arkadaşlarının savunmasız bırakılması amaçlanmaktadır.
Müvekkil ve arkadaşlarının yaşadığı savunma hakkı ihlallerini Sayın Dairenizin bilgilerine saygılarımızla sunarız. 25.12.2023
Adnan Oktar
Müdafii
Av. Mert Zorlu